ESKİ HÂLE GETİRME

Abone Ol

Ceza yargılamasında işlemlerin yapılması için tanınan sürelerin kaçırılması bazı hukuki sonuçların doğmasına neden olur.

Örneğin; sanık hakkında verilen bir mahkûmiyet hükmü için kanun yoluna başvurma süresinin kaçırılması, hükmün kesinleşmesine neden olacak ve bu şekilde sanık hakkında kurulan hükmün denetimi mümkün olmayacaktır.

Bu nedenle eski hale getirme kurumu, yasal düzenlemede belirtilen şekilde süreyi kaçıran öznelere, yasal işlemlerin süresi içinde yapılması açısından bir fırsat yaratmaktadır.

Eski hale getirme kavramı

Eski hale getirme kavramı, kusur olmaksızın bir işlemin yapılması konusunda yasal düzenlemede belirtilen bir süreyi geçiren kişinin, sürenin kaçırılması nedeniyle doğacak sonuçların doğmaması ve sürenin kaçırılmış sayılmaması halini ifade eder.[1]

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 40. maddesinin birinci fıkrasına göre, kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişi, eski hale getirme talebinde bulunabilecektir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 40. maddesi, eski hâle getirme kurumunu ve uygulanma şartlarını açık bir biçimde ifade etmektedir.

Eski hâle getirme, yasada tanımlanan bir süreye elinde olamayan nedenlerle uyamayan kişinin kaybettiği işlem yapma hakkını, kişiye yeniden temin etme imkânını sunan bir kurum olarak karşımıza çıkmaktadır.

Süreye uymama halinin belli nedenlere dayanması

Ceza yargılamasında kişiler işlemin yapılması için öngörülen sürelere elinde olmayan nedenlerle uymayabilirler. Eski hale getirme kurumu açısından, süreyi kaçırma mücbir nedenlere dayanmalıdır.

Mücbir nedenlerle süreyi kaçırma kavramı

Mücbir nedenlerle süreyi kaçırma kavramı; dıştan gelen, failin bilinç ve iradesinin sonucu olmayan ve failin karşı koyamayacağı ve önleyemeyeceği bir gücün tesiriyle veya failin sakınması imkânı olmayan kaza, rastlantı, maddî zorlama gibi olaylar sonucu süreye uyamaması şeklinde tanımlanabilir.

Böyle bir hâl nedeniyle süreye uyamamış bulunan kişi eski hâle getirme talebinde bulunması mümkündür.

Kanun yoluna başvuru hakkı kendisine bildirilmemesi halinde kişinin kusursuz sayılması

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 40. maddesinin ikinci fıkrasında, kanun yoluna başvuru hakkı kendisine bildirilmemesi halinde de, kişinin kusursuz sayılacağı ifade edilmektedir.

Yasal düzenlemede, yasal olarak beklenilmeyen ve sakınılması imkânı olmayan iki hâl açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bu haller şunlardır:

Birinci hal; bir tebliğden kusuru olmaksızın bilgi edinilememesi halidir.

İkinci hal ise, kanun yoluna başvurma hakkının bildirilmemesi halidir.

Bu iki halde de kişi kusursuz sayılmaktadır.

Eski hâle getirme dilekçesi ve verilme süresi

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 41. maddesinin birinci fıkrasına göre, eski hâle getirme dilekçesi, engelin kalkmasından itibaren yedi gün içinde, süreye uyulduğunda usule ilişkin işlemleri yapacak olan mahkemeye verilmesi gerekmektedir.

Dilekçe içeriğinde bulunması gereken hususlar

Dilekçe sahibi dilekçe içeriğinde şu hususları belirtmelidir: (CMK m. 41/2)

1) Sürenin geçmesinde kusuru olmadığına ilişkin olgular açıkça yazılmalıdır.

2) Ayrıca varsa sürenin kaçırılmasında kusurun bulunmadığına ilişkin belgeler eklenmeli ve bu durum açıklanmalıdır.

Dilekçenin verilmesi ile usule ilişkin yapılamayan işlemlerin yapılması

Eski hale getirme dilekçesi verildiği anda usule ilişkin yapılamayan işlemler de yerine getirilmesi gerekmektedir. (CMK m. 41/2)

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 41. Maddesi, esas itibariyle eski hâle getirmenin usulünü hüküm altına almıştır.

Yasal düzenlemeye göre eski hale getirme ile ilgili olarak şu işlemler yapılmalıdır:

1) Bir dilekçe ile usule ilişkin işlemleri yapacak olan mahkemeye başvurulmalıdır.

2) Dilekçede süreye uyulmamasının nedenleri açıkça ve inandırıcı bir biçimde belirtilmelidir.[2]

3) Gerekirse süreye uymama nedenlerine ilişkin belgeler de eklenmelidir.

4) Kişi dilekçesini vermekle beraber aynı anda usule ilişkin olarak, yasal düzenlemede belirlenen nedenlerle yapamadığı işlemleri de yerine getirecektir.

Eski hâle getirme dilekçesi üzerine verilecek karar

Eski hale getirme dilekçesi ile ilgili karar verecek yetkili makam

Eski hâle getirme dilekçesi hakkında, süresi içinde usul işlemi yapılsaydı, esasa hangi mahkeme hükmedecek idiyse, o mahkeme karar verecektir. (CMK m. 42/1)

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 42. Maddesinin birinci fıkrası eski hâle getirme dilekçesinin verileceği mahkemeyi açık bir şekilde ifade etmektedir. Bu mahkeme, usul işlemi süresi içinde yapılsa idi esasa hükmedecek olan mahkemedir. Bu mahkeme, eski hale getirme talebinin kabul veya reddi hakkında karar verecektir.

Eski hale getirme talebi üzerine verilen kararın kanun yoluna tabi olup olmadığına ilişkin durumlar

Talebin kabulüne ilişkin kararın kesin olması

Mahkeme, eski hâle getirme isteminin kabulüne karar verirse, bu karar kesindir. Bu karar ile ilgili kanun yoluna başvurulamaz. (CMK m. 42/2)

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 42. Maddesinin ikinci fıkrasında, eski hâle getirme talebinin kabulü hakkındaki kararın kesin olduğu açık bir şekilde ifade edilmiştir.

Karşılaştırmalı usul hukukunda lehe olan hak doğurucu, bu türden kararlar aleyhine kanun yoluna gidilemeyeceği yönünde bir eğilimin olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim yasal düzenlemenin gerekçesinde de bu husus açıkça işaret edilmektedir.

Talebin reddine ilişkin kararın itiraz yasa yoluna tabi olması

Mahkeme, eski hale getirme talebinin reddine karar verirse, bu karara karşı itiraz yoluna gidilebilecektir. (CMK m. 42/2)

Eski hâle getirme dilekçesinin etkisi (hukuki sonuçları)

Eski hâle getirme dilekçesi, kararın yerine getirilmesini durdurmayacaktır. Fakat mahkeme kararın infazını yani yerine getirilmesini erteleyebilme yetkisine sahiptir. (CMK m. 42/3)

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 42. Maddesinin üçüncü fıkrasında, verilen dilekçenin hukukî sonuçları ifade edilmektedir. Eski hâle getirme dilekçesi, kararın yerine getirilmesini, yani infazını durdurmayacaktır. Fakat dilekçe üzerine mahkemenin, kararın yerine getirilmesini, yani infazını merciince karar verilinceye kadar erteleyebilmesi mümkündür.

YARGITAY UYGULAMASI

Yasa yolu, süresi, başvuru yapılacak merci ile başvuru şeklinin anlaşılabilir nitelikte açıkça gösterilmesi zorunluluğu

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 40/2, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 34/2, 231/3, 232/6. maddeleri gereğince, hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolu, süresi, başvuru yapılacak merci ile başvuru şeklinin anlaşılabilir şekilde açıkça gösterilmesi gerekmektedir.

Bu unsurlardan bir veya birkaçının eksik veya hatalı gösterilmesi hali, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 40. Maddesinde hüküm altına alınan eski hale getirme nedenleri olarak kabul edilmektedir.

Bu bildirimlerdeki temel amaç, kanun yollarına başvuru hak ve yetkisi bulunanların, başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının temin edilmesi ve bu eksiklik nedeniyle hak kayıplarına neden olunmamasıdır.

Belirtmek gerekir ki, eski hale getirme nedeni oluşturacak husus, eksik veya yanılgılı bildirim nedeniyle bir hakkın kullanılmasının engellenip engellenmediğinin belirlenmesi halini ifade etmektedir.

Bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı yoksa bu durum eski hale getirme nedeni olarak kabul edilemeyecektir.[3]

Örneğin; sanık müdafiinin yüzüne karşı verilen kararda, temyiz süresinin sanık müdafii yönünden tebliğ tarihinden itibaren başlayacağı belirtilmiş olması halinde, sanık müdafiinin, temyiz süresinin, kararın yüze karşı verildiği hallerde tefhimden itibaren işlemeye başlayacağını bilmemesi düşünülemeyeceğinden, yasa yolu bildirimindeki bu yanlışlık, müdafii açısından bir yanılgı ve hakkın kullanılması yönünde bir engel oluşturmayacaktır.[4]

İstinaf öncesi Yargıtay incelemesinden geçen dosyalara ilişkin temyiz süresi

05.08.2017 tarihli ve 30145 mükerrer sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 7035 sayılı Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 21. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 291. maddesinin 1. fıkrasındaki 15 günlük süre, istinaf mahkemelerine ilişkin temyiz süresini ifade etmektedir.

Daha önce Yargıtay incelemesinden geçen dosyalara ilişkin temyiz süresi, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 310. maddesine göre 1 haftadır.

Bu nedenle bu gibi durumlarda hüküm fıkrasında temyiz süresinin 15 gün olarak belirlenmesi suretiyle sanığın yanıltılması söz konusu olursa, örneğin; sanığın yokluğunda 05.04.2018 tarihinde verilen ve 04.06.2018 tarihinde tebliğ olunan hükümlere ilişkin sanık müdafiinin 13.06.2018 tarihli temyiz talebinin süresinde olduğu kabul edilmelidir.[5]

Temyiz başvurusu ile birlikte eski hale getirme istemi başvurularını değerlendirme yetkisi

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 42/1. Maddesine göre; süresi içinde usul işlemi yapılsaydı, esasa hangi mahkeme hükmedecek idiyse, eski hale getirme dilekçesi hakkında da o mahkeme karar verecektir.[6]

Bu nedenle eski hale getirme dilekçelerinde, eski hale getirme ve temyiz talebi varsa, temyiz dilekçesi ve eski hale getirme talepli istemin birlikte verilmesi halinde, karar verme yetkisi Yargıtay'ın ilgili dairesine aittir.[7]

Temyiz süresinin geçirilmesinden sonra eski hale getirme başvurularını değerlendirme yetkisinin Yargıtay'da olduğu ifade edilmektedir.[8]

Bu nedenle, eski hale getirme ve temyiz incelemesi hakkında, 5271 sayılı CMK'nin 42/1. maddesine göre Yargıtay ilgili Ceza Dairesi tarafından değerlendirme yapılacaktır.[9]

Örneğin; Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesinin eski hale getirme talebini de inceleyen "Temyiz talebinin süre yönünden reddine" ilişkin ek kararının hukuki değerden yoksun ve yok hükmünde olduğu kabul edilmelidir.[10]

Sanığın karar ve tebligat tarihinde cezaevinde bulunması hali

Sanığın, karar tarihinde ve sanığın kovuşturma evresinde sorgusu esnasında bildirdiği adrese gerekçeli kararın tebliğ edildiği tarihte cezaevinde olması ve halinde tebliğ geçersiz sayılacaktır. Bu durumda sanığın temyiz dilekçesinin öğrenme üzerine verildiği ve süresinde olduğu kabul edilmelidir.[11]

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kararların açıklanması ve tebliği” başlıklı 35. Maddesinin üçüncü fıkrasına göre; ilgili taraf serbest olmayan bir kişi veya tutuklu ise tebliğ edilen kararın, kendisine okunup anlatılması gerekmektedir.

Yokluğunda verilen hükmün tebliği sırasında başka suçtan Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan sanığa, “5271 sayılı CMK'nın 35/3. maddesi uyarınca okunup anlatılmadan” yapılan hükmün tebliği işlemi geçersiz sayılacaktır.[12]

Haber verilen komşunun adı, hangi numarada ikamet ettiği tebliğ mazbatasında belirtilmeden yapılan tebligat

Haber verilen komşunun adı, hangi numarada ikamet ettiği tebliğ mazbatasında belirtilmeden yapılan tebliğ, Tebligat Kanunu'nun 21/1., 23/7 ve Tebligat Yönetmeliği'nin 30 ve 35. maddeleri hükümlerine uygun olarak yapılmamış sayılacaktır. Bu halde öğrenme üzerine hükmü temyiz eden sanığın isteminin yasal süresinde olduğu varsayılarak, eski hale getirme talebinin kabulüne karar verilmelidir.[13]

Sanığın sorgusunda bildirdiği adrese tebligat çıkarılmadan, tespit edilen muhtelif adreslere tebligat çıkarılması

Sanığın yokluğunda verilen karar, sanığın sorgusu sırasında bildirdiği adresine tebliğ edilmelidir. Bunun yerine, örneğin sanığın mernis adresine tebligat yapılması tebligat usulüne uygun olmayacaktır.[14]

Sanığın yokluğunda verilen kararın, sanığın sorgusunda bildirdiği adrese tebligat çıkarılmadan, tespit edilen muhtelif adreslere tebligat çıkarılması, bila tebliğ iade edilmesine üzerine adres kayıt sisteminde kayıtlı adresinin bulunmaması ve yapılan araştırmalarda da adresinin tespit edilememesi üzerine yapılan ilanen tebligat usulsüz olduğundan, sanığın, temyiz isteminin, öğrenme üzerine süresinde olduğu kabul edilmelidir.[15]

Tebliğ evrakının muhtara bırakıldığı hususunun en yakın komşusundan birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilmemesi

7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21 ve Tebligat Tüzüğü'nün, 28.maddeleri uyarınca, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclis üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak imzalaması ve yaptığı bu araştırma sonucunda muhatap ve onun adına tebligat yapılabilecek kimseler o adreste bulundukları halde tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar ve ihtiyar heyeti veya meclis azasından birine veyahut zabıta amir veya memuruna imza mukabilinde teslim etmesi ve Tüzüğe ekli 2 örnek numaralı ihbarnameyi muhatabın kapısına yapıştırarak, durumu en yakın komşusundan birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirmesi gerekir.[16]

Bu işlemler yapılmadan gerçekleştirilen tebligat usule uygun değildir. Bu gibi hallerde, eski hale getirme isteminin kabulü ile öğrenme üzerine yapmış olduğu temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilmelidir.[17]

Sanığın sorgusunda bildirdiği 2. adresine tebligat yapılmaması

Sanığın sorgusunda bildirdiği 2. adresine tebligat yapılmadan sorgusunda beyan ettiği 1.adresine yapılan tebligatın bila tebliğ dönmesinden sonra, aynı adrese T.K.35'e göre tebliğe çıkarılması halinde, yapılan tebligatların usulsüz olduğu, bu nedenle sanığın yakalanmış olması nedeniyle öğrenme üzerine sanık müdafiinin eski hale getirme ve temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilmelidir.[18]

Tebligat tarihinde ilgilinin cezaevinde bulunması

Sanığın yokluğunda verilen hüküm, tebliğ edildiği tarihte sanık cezaevinde ise, yapılan tebligat geçersiz sayılacaktır.[19]

Örneğin; Sanığın yokluğunda verilen 23.05.2013 tarihli mahkûmiyet hükmünün, MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı ve 25.06.2013 tarihinde muhtara teslim edilmek suretiyle tebliğ edildiği sırada, sanığın 20.06.2013 tarihi itibariyle cezaevinde bulunduğu olayda, yapılan tebliğ geçersiz olduğundan eski hale getirme isteminin kabul edilmesi gerekmektedir.[20]

Doğrudan MERNİS adresine yapılan tebligatın usulüne uygun olmaması

Hüküm sanığın yokluğunda verilmiş ise, sanığın dosya kapsamına göre bilinen en son adresi olan ve yargılama aşamasında bildirilen adresine 7201 sayılı Yasanın 10. maddesi hükmüne uygun olarak tebligat çıkartılmalıdır. Bu adrese çıkartılacak tebligatın bila-tebliğ dönmesi halinde ise 6099 sayılı Yasa ile değişik 7201 sayılı Yasanın 21/2. maddesi uyarınca MERNİS adresine tebligat yapılması gerekir. Burada belirtilen tebligat aşamalarına uymadan, doğrudan MERNİS adresine yapılan tebligat usulüne uygun olmayacaktır. Bu gibi hallerde eski hale getirme talebinin kabulü ile öğrenme üzerine temyiz isteği süresinde kabul edilmelidir.[21]

Örneğin; sanığın en son bildirdiği adres ile MERNİS adresinin aynı olması nedeniyle, MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adrese Tebligat Kanununun 21/1. maddesine göre sanığın yokluğunda verilen gerekçeli kararın tebliğe çıkarılması gerekirken doğrudan MERNİS adresine Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre tebliğe çıkarılması ve muhtarın imzasına tebliğ işleminin yapılması tebligatı geçersiz hale getirecektir.[22]

İlgilinin belirtilen adreste oturup oturmadığına dair herhangi bir araştırma yapılmadan ve adreste bulunan kişinin beyanı alınmadan tebligat yapılması

Sanığın yokluğunda verilen mahkûmiyet hükmü, sanığın ifadesinde bildirdiği adresine tebliğ edilmelidir. Sanık tarafından bildirilmeyen ve MERNİS adresi de olmayan bir adreste, örneğin sanığın ağabeyi sıfatıyla imzasına tebligat yapılmış ise, burada sanığın belirtilen adreste oturup oturmadığına dair bir araştırma yapılmalı ve tebligat verilen kişinin beyanı alınmalıdır. Bu hususların tebligat parçasında açıklanmış olması gerekir. Bu zorunluğa uyulmadan yapılan karar tebliği işlemi geçersizdir. Bu durumda sanığın öğrenme üzerine sunacağı temyiz talebinin süresinde olduğunun kabul edilmesi gerekecektir.[23]

Kararın usule uygun tebliğ edilmesi

Mahkeme kararı usule uygun olarak tebliğ edilmiş ve karar kesinleşmiş ise, tebligatın usulsüz olduğundan söz edilerek eski hale getirme talebinde bulunulamaz.[24]

Örneğin; sanığın yokluğunda verilen hükmün aynı konutta mukim eşine tebliğ edilmesi halinde tebligat usulüne uygun olacaktır. Burada sanığın yasal başvuru süresi geçtikten sonra hükmü temyiz etmesi halinde, haklı bir sebebe dayanmayan eski hale getirme istemi ile süresinde olmayan temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekecektir.[25]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

---------------------------

[1] Centel, N . "Ceza Muhakemesi Hukukunda Eski Hale Getirme". Journal of Istanbul University Law Faculty 51 (2011 ): 197-220 https://dergipark.org.tr/tr/pub/iuhfm/issue/9070/113126; ET: 12.10.2019.

[2] Bu husus ciddiyetle ve özenle bildirilmelidir.

[3] YCGK’nun 13.03.2012 gün, 6-386; 30.11.2010 gün, 5-237; 29.05.2007 gün, 114-113; 26.05.2009 gün ve 50-130 sayılı kararları.

[4] YCGK’nun 01.02.2011 gün, 244-14 sayılı kararı. Ayrıca emsal karar için bkz.; Y.12.CD, E: 2018/ 1418, K: 2018 / 12439, KT: 19.12.2018: “…sanık müdafiinin yüzüne karşı 03.09.2015 tarihinde verilen kararda, yasa yoluna ilişkin bildirimde, temyiz süresinin sanık müdafii yönünden tebliğ tarihinden itibaren başlayacağı belirtilmiş ise de, sanık müdafiinin 11.09.2015 tarihli temyiz dilekçesinde, bu ifadenin kendisini temyiz süresinin başlangıcı konusunda yanılgıya düşürdüğüne ilişkin bir iddiası bulunmadığı gibi, temyiz süresinden sonra dilekçenin verilmesine ilişkin de herhangi bir açıklama yoktur. Kaldı ki, mesleği, kamu hizmeti niteliğindeki avukatlık olan ve bu bağlamda yeterli düzeyde hukuki bilgiye sahip olan sanık müdafiinin, temyiz süresinin, kararın yüze karşı verildiği hallerde tefhimden itibaren işlemeye başlayacağını bilmemesi düşünülemeyeceğinden, yasa yolu bildirimindeki bu yanlışlık, müdafii açısından bir yanılgı ve hakkın kullanılması yönünde bir engel oluşturmayacaktır…”

[5] Y.12.CD, E: 2018/6106, K: 2018/11701, KT: 05.12.2018.

[6] Y.17.CD, E. 2017/6441, K. 2019/2698, T. 04.03.2019: “…5271 sayılı CMK'nun 42/1. maddesinin “Süresi içinde usul işlemi yapılsaydı, esasa hangi mahkeme hükmedecek idiyse, eski hale getirme dilekçesi hakkında da o mahkeme karar verir” şeklindeki düzenleme gözetildiğinde, sanık ... tarafından verilen dilekçelerin eski hale getirme ve temyiz talebi niteliğinde bulunduğu, temyiz dilekçesi ve eski hale getirme talepli istemin birlikte verilmesi halinde, karar verme yetkisinin Yargıtay'ın ilgili dairesi olduğu, bu nedenle mahkemenin 20/10/2015 tarihli ek kararın yok hükmünde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;…”

[7] Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 27/11/2010 tarih, 2011/274-300, 06/12/2008 gün, 144-234, 23/09/1974 tarih, 224-408 ve 16/04/1973 gün, 213-345 Esas ve Karar sayılı kararları.

[8] Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27.11.2010 tarih 2011/274-300; 06/12/2008 gün 144-234, 23/09/1974 tarih 224-408 ve 16/04/1973 gün 213-345 Esas ve Karar sayılı kararları. Yargıtay 18. Ceza Dairesi E. 2017/7142 K. 2019/11961 T. 10.09.2019: “….Sanığın mahkemeye sunulan 15/06/2017 tarihli dilekçesiyle eski hale getirme ve temyiz isteminde bulunduğunun anlaşılması karşısında, CMK’nın 42. maddesi gereğince talep hakkında karar verme yetkisi Yargıtay’a ait olduğundan eski hale getirme ve temyiz talebinin reddine ilişkin mahkemesince verilen 22/06/2017 tarihli ek kararın hukuken yok hükmünde olduğu, ayrıca sanığın Arhavi Asliye Ceza Mahkemesi'nin 12/11/2014 tarih, 2014/164 Esas, 2014/184 Karar sayılı ilamı hakkında sunduğu temyiz dilekçesine istinaden Dairemizin 08/02/2017 tarih, 2016/18426 Esas ve 2017/1334 Karar sayılı ilamıyla temyiz isteminin reddine karar verildiği anlaşılmakla, sanığın eski hale getirme ve temyiz talebi hakkında tebliğnameye aykırı olarak, KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA, 10/09/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi…”

[9] Y.2.CD, E. 2018/7034, K. 2019/7115, T. 11.04.2019: “….1-Sanık ... hakkında hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından 10/12/2010 tarihli mahkumiyet hükümlerine yönelik sanık müdafiinin temyiz isteminin incelenmesinde; Sanık müdafiinin 29/08/2013 tarihli dilekçesinde temyiz başvurusu ile birlikte eski hale getirme isteminde de bulunduğunun anlaşılmasına, eski hale getirme isteği hakkındaki karar verme yetkisinin, 5271 sayılı CMK'nın 42/1. maddesi uyarınca Yargıtay'ın ilgili dairesine ait olmasına göre, mahkemenin 29/08/2013 ve 17/09/2013 tarihli, 2009/239 E. – 2010/600 K. sayılı ek kararlarının yok hükmünde bulunduğu belirlenerek yapılan incelemede;…” Y.2.CD, E. 2017/2312, K. 2019/4383, T. 06.03.2019: “…Sanığın 16/11/2015 tarihli ve devamında sunduğu dilekçelerindeki anlatımlarından temyiz başvurusu ile birlikte eski hale getirme isteminde de bulunduğunun anlaşılmasına, eski hale getirme isteği hakkındaki karar verme yetkisinin, 5271 sayılı CMK'nın 42/1. maddesi uyarınca Yargıtay'ın ilgili dairesine ait olmasına göre, mahkemenin 18/11/2015 tarihli, 2011/228 Esas, 2012/777 Karar sayılı ve 03/11/2016 tarihli, 2011/228 Esas, 2012/777 Karar sayılı ek kararlarının yok hükmünde olduğu; sanığın yokluğunda verilen 31/05/2012 tarihli hükmün, 07/06/2012 tarihinde .... Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda sanığa tebliği sırasında kararın kendisine okunup anlatılmayarak 5271 sayılı CMK'nın 35/3. maddesine aykırı davranıldığı anlaşıldığından, öğrenme üzerine yapılan temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;…”

[10] Y.6.CD, E: 2018/140, K: 2018/7164, KT: 21.11.2018: “…sanık ... ve savunmanının eski hale getirme ve temyiz incelemesi hakkında, 5271 sayılı CMK'nin 42/1. maddesine göre Yargıtay ilgili Ceza Dairesi tarafından değerlendirme yapılacağından, ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Ceza Dairesinin 16.10.2017 gün ve 2017/1292 Esas, 2017/1300 Karar sayılı, eski hale getirme talebini de inceleyen "Temyiz talebinin süre yönünden reddine" ilişkin ek kararının hukuki değerden yoksun ve yok hükmünde olduğu kabul edilerek, ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Ceza Dairesi’nin 22.06.2017 tarihli, 2017/1292 Esas, 2017/1300 sayılı “istinaf başvurusunun esastan reddine” dair dosya üzerinden verilen karara karşı, sanık ... ve savunmanı Av. ...'ın 05.10.2017 ve 09.10.2017 tarihli dilekçeleri ile eski hale getirme ve temyiz isteminde bulunup, usulüne uygun tebligat yapılmaması nedeniyle hükmü süresinde temyiz edemediklerini belirterek, tebligatın usulsüz olduğuna dair belgeleri dosyaya ibraz ettiklerinin anlaşılması karşısında; 5271 sayılı CMK'nin 40/1, 41/1-2, 42/1. maddeleri uyarınca sanık ve savunmanının eski hale getirme istemleri ve temyiz talepleri yerinde görülerek ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Ceza Dairesi’nin 16.10.2017 gün ve 2017/1292 Esas, 2017/1300 Karar sayılı ek kararının kaldırılarak yapılan incelemede;…”

[11] Y.17.CD, E. 2019/4345, K. 2019/6183, T. 25.04.2019: “…sanığa yapılacak tebligatın Tebligat Kanunu'nun 19. maddesinin düzenlediği şekilde yapılması gerektiği, bununla birlikte sanığın mahkemedeki adresine yapılan tebliğde, sanığın cezaevinde bulunduğuna ilişkin bir not bulunmadığı, cezaevi kayıtlarının incelenmesinde ise sanığın, 25/02/2009 tarihli karar tarihinde ve sanığın kovuşturma evresinde sorgusu esnasında bildirdiği adrese gerekçeli kararın tebliğ edildiği 17/03/2009 tarihinde cezaevinde olduğu ve dolayısıyla tebliğin geçersiz olduğu sonucuna varılmakla, sanığın temyiz dilekçesinin öğrenme üzerine verildiği ve süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;…”

[12] Y.2.CD, E. 2018/7133, K. 2019/2423, T. 12.02.2019: “…Sanığın yokluğunda 11.12.2007 tarihinde verilen kararın, 04.02.2008 tarihinde bulunduğu ceza infaz kurumunda tebliğ edildiği, bilahare zararı gidermek isteğine dair 12.03.2008 tarihli dilekçesinin mahkemece temyiz dilekçesi olarak değerlendirilerek, süresinde yapılmayan temyiz isteminin reddine karar verildiği, 19.09.2008 tarihinde verilen bu ek kararın sanığa tebliğ edildiğine dair dosyada herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmadığı anlaşılmakla birlikte, 11.12.2007 tarihli asıl kararın yasa yolu bildiriminde sanığa CMK'nın 263. maddesine göre bulunduğu cezaevi aracılığıyla vereceği dilekçe ile kararı temyiz edebileceğinin belirtilmemesi suretiyle yanıltıldığı gibi, yokluğunda hüküm verilen ve tebligat sırasında başka suçtan Çankırı E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan sanığa “5271 sayılı CMK'nın 35/3. maddesi uyarınca okunup anlatılmadan” yapılan hükmün tebliği işlemi geçersiz olduğundan, temyiz isteminin reddine dair ek kararın kaldırılmasına karar verilerek, sanığın eski hale getirme isteminin kabulü ile öğrenme üzerine yapmış olduğu 04.10.2018 tarihli temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;…”

[13] Y.17.CD, E. 2018/4695, K. 2019/5890, T. 24.04.2019: “…Sanık ...’a gerekçeli kararın, en son bildirdiği adrese tebliğine ilişkin tebligat parçasına “Muhatap belirtilen adresinde tevziat saatlerinde bulunamadığından komşusu isim vermedi soruldu muhatabın adreste oturduğu nereye gittiğini bilmediğini beyan etti, beyanı imzadan imtina ettiğinden tebligat mahalle muhtarına teslim edildi 2 nolu ihbarname kapısına yapıştırıldı komşusu ...’a bilgi verildi” açıklamaları yazılarak tebliğ yapılmış ise de, haber verilen komşunun adı, hangi numarada ikamet ettiği tebliğ mazbatasında belirtilmeden yapılan tebliğ, Tebligat Kanunu'nun 21/1., 23/7 ve Tebligat Yönetmeliği'nin 30 ve 35. maddeleri hükümlerine uygun olarak yapılmamış olduğundan,…”

[14] Y.15.CD, E. 2019/612 K. 2019/1324 T. 27.02.2019: “…Sanığın yokluğunda verilen kararın, sorguda bildirdiği adresi yerine, sanığın mernis adresine tebliğ edildiği dikkate alınarak, 10.07.2012 tarihinde yapılan tebligatın usulüne uygun olmadığı, bu sebeple aynı kanunun 28-29. maddeleri gereğince ilanen tebligat yapılması geçersiz olduğundan, sanık müdafiinin 02/10/2012 tarihli temyiz isteminin öğrenme üzerine ve süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;…”

[15] Y.2.CD, E. 2018/38, K. 2019/7157, T. 11.04.2019: “…Sanığın yokluğunda verilen 10/04/2013 tarihli kararın, sanığın sorgusunda bildirdiği "Cedit Mah. Ödül Sok. No:.. Merkez/Kocaeli'' adrese tebligat çıkarılmadan, tespit edilen muhtelif adreslere tebligat çıkarıldığı, ancak bila tebliğ iade edilmesine üzerine adres kayıt sisteminde kayıtlı adresinin bulunmaması ve yapılan araştırmalarda da adresinin tespit edilememesi üzerine yapılan ilanen tebligatı usulsüz olduğunun anlaşılması karşısında; sanığın, 19/02/2015 tarihli temyiz isteminin, öğrenme üzerine süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;…”

[16] Y.2.CD, E. 2019/2153, K. 2019/6664, T. 04.04.2019: “…Gerekçeli kararın sanığın MERNİS adresine tebliğe çıkartıldığı,dosya kapsamına göre, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21 ve Tebligat Tüzüğü'nün, 28.maddeleri uyarınca, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclis üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak imzalaması ve yaptığı bu araştırma sonucunda muhatap ve onun adına tebligat yapılabilecek kimseler o adreste bulundukları halde tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar ve ihtiyar heyeti veya meclis azasından birine veyahut zabıta amir veya memuruna imza mukabilinde teslim etmesi ve Tüzüğe ekli 2 örnek numaralı ihbarnameyi muhatabın kapısına yapıştırarak, durumu en yakın komşusundan birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirmesi gerektiği, somut olayda tebliğ evrakının muhtara bırakıldığı hususunun en yakın komşusundan birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilmediğinin anlaşılması karşısında, tebligatın usulüne uygun olmadığı, dolayısıyla sanığın eski hale getirme isteminin kabulü ile öğrenme üzerine yapmış olduğu 14.12.2018 tarihli temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;…”

[17] Y.2.CD, E. 2019/2153, K. 2019/6664, T. 04.04.2019: “….Gerekçeli kararın sanığın MERNİS adresine tebliğe çıkartıldığı,dosya kapsamına göre,…..somut olayda tebliğ evrakının muhtara bırakıldığı hususunun en yakın komşusundan birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilmediğinin anlaşılması karşısında, tebligatın usulüne uygun olmadığı,dolayısıyla sanığın eski hale getirme isteminin kabulü ile öğrenme üzerine yapmış olduğu 14.12.2018 tarihli temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;…”; Y.15.CD, E. 2017/194 K. 2019/405 T. 06.02.2019: “….Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre, muhatabın geçici olarak adreste bulunmaması veya tebellüğden imtina etmesi halinde, tebliğ memurunun tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim edip tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama durumunda tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirmesinin gerektiği ve muhatabın adreste hiç oturmadığının veya adresten sürekli ayrıldığının tespiti halinde ise MERNİS adresine 21/2. maddesine göre tebligat yapılabileceği nazara alındığında, 21. madde kapsamında tebligat yapılabilmesi için öncelikle muhatabın MERNİS adresinde oturup oturmadığı, oturuyor ise dağıtım sırasında adreste bulunup bulunmadığı araştırılıp, adreste bulunmama halinde ise sebebi ve adresten geçici ya da sürekli ayrılıp ayrılmadığı hususunun tespitinin gerektiği; sanık ...'ın bilinen en son adresinin aynı zamanda MERNİS adresi olup, yokluğunda verilen hükmün tebliği için bu adrese gönderilen evrakın 22/07/2013 tarihinde Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği olayda; yukarıda açıklanan şekilde herhangi bir işlem yapılmaksızın, doğrudan Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre yapılan tebliğin usulsüz olduğu, sanık ...’ın eski hale getirme talebinin haklı nedenlere dayandığı, temyiz talebinin öğrenme üzerine ve süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede,…”

[18] Y.15.CD, E. 2018/8306, K. 2019/1512, T. 28.02.2019: “….Sanığın yokluğunda verilen hüküm, her ne kadar 06.06.2014 tarihinde sanık müdafii Av. ...'a; 22/08/2014 tarihinde sanığa tebliğ edilmiş ise de; sanık müdafiinin karar tarihinden önce 11/05/2012 tarihinde öldüğü, sanığa ise sorgusunda bildirdiği 2.adresi olan "T… Konutları 2. Etap K 18, D.6 Bostaniçi/ Van” adresine tebligat yapılmadan sorgusunda beyan ettiği 1.adresi olan“ “C…. Cad.İ…. Sk.No:17 K:3 B…/İstanbul” adresine yapılan tebligatın bila tebliğ dönmesinden sonra, aynı adrese T.K.35'e göre tebliğe çıkarıldığı anlaşıldığından yapılan tebligatların usulsüz olduğu, bu nedenle sanığın 22/01/2015 tarihinde yakalanmış olması nedeniyle öğrenme üzerine sanık müdafiinin 26.01.2015 tarihli eski hale getirme ve temyiz isteminin süresinde olduğunun kabulü ile yapılan incelemede;…”

[19] Y.2.CD, E. 2016/17452 K. 2019/2600 T. 13.02.2019: “….Yokluğunda verilen kararın sanığın 06/09/2013 tarihinde duruşmada bildirdiği adresine tebligata çıkartıldığı, adreste belirtilen sokağın bulunmadığı, alıcı tanınmadığından 01/10/2013 tarihinde tebligat yapılamadığı, sanığın MERNİS adresine 27/11/2013 tarihinde yapılan tebligatın ise muhatabın adresinden taşınmış olduğundan Tebligat Kanunu'nun 21. madesine göre mahalle muhtarına tebliğ edildiği, temyiz edilmediğinden bahisle 05/12/2013 tarihinde kesinleştirildiği, infaz sırasında sanık müdafiinin 05/05/2014 tarihli dilekçesi ile temyiz hakkının verilmesi talebinde bulunması üzerine, bu kez mahkemece 12/05/2014 tarihinde verilen ek karar ile infazın durdurulmasına, sanık müdafiinin eski hale getirme talebinin kabulüne karar verildiği anlaşılmakla; CMK'nın 42/1. maddesinde “Süresi içinde usul işlemi yapılsaydı, esasa hangi mahkeme hükmedecek idiyse eski hale getirme dilekçesi hakkında da o mahkeme karar verir” şeklindeki düzenleme karşısında, hükmün temyizi aşamasında ileri sürülen eski hale getirme istemi hakkında Dairemizce ve öncelikle karar verilmesi gerektiğinden, yerel mahkemece 12/05/2014 tarihinde verilen eski hale getirme talebinin kabulüne dair ek kararın hukuken geçersiz olduğu belirlenerek yapılan incelemede, Sanığın yokluğunda verilen 19/09/2013 tarihli kararın MERNİS adresine 27/11/2013 tarihinde yapılan tebligatın muhatabın adresinden taşınmış olduğundan Tebligat Kanunu'nun 21. madesine göre mahalle muhtarına tebliğ edildiği, yapılan tebligatın sanığın 22/11/2013-27/11/2013 tarihlerinde S… Açık Ceza İnfaz Kurumunda başka bir suçtan hükümlü bulunması nedeniyle usulsüz olduğu ve geçerli bir tebligat işleminin sonuçlarını doğurmayacağı, bu nedenle sanık müdafiinin 05/05/2014 tarihli temyiz isteminin öğrenme tarihi itibariyle süresinde olduğu belirlenerek yapılan incelemede;…”

[20] Y.2.CD, E. 2017/927, K. 2019/3750, T. 27.02.2019: “….Sanığın yokluğunda verilen 23/05/2013 tarihli mahkumiyet hükmünün, MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı ve 25/06/2013 tarihinde muhtara teslim edilmek suretiyle tebliğ edildiği anlaşılmışsa da, sanığın 20/06/2013 tarihi itibariyle cezaevinde bulunduğu da gözönünde bulundurulduğunda, yapılan tebliğin anılan sebeple geçersiz olduğunun anlaşılması karşısında; eski hale getirme isteminin kabulü ile yapılan tebliğ işleminin hukuken geçersiz olduğu, bu kararın diğer sanıklar tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizce bozma kararı verildiği, sanık ... hakkında bozma ilamı bulunmadığı, bu nedenle sanık ... hakkında 23/05/2013 tarihli hükme yönelik temyiz talebinin süresinde olduğu ve 29/06/2016 tarihli hükmün ise yok hükmünde olduğu belirlenerek yapılan incelemede;…”

[21] Y.7.CD, E. 2019/172, K. 2019/18181, T. 19.02.2019: “…Sanık müdafiinin 06.02.2018 tarihli temyiz dilekçesinin eski hale getirme talebi olarak kabulü ile 5271 sayılı CMK'nun 42. maddesi uyarınca temyiz talebini de içeren eski hale getirme istemi konusunda karar verme yetkisinin Dairemize ait bulunduğu gözetilerek, Gıyabi kararın sanık ...'in dosya kapsamına göre bilinen en son adresi olan ve yargılama aşamasında bildirilen adresine 7201 sayılı Yasanın 10. maddesi hükmüne uygun olarak tebliğ edilmesi, bu adrese çıkartılacak tebligatın bila-tebliğ edilmesi, halinde ise 6099 sayılı Yasa ile değişik 7201 sayılı Yasanın 21/2. maddesi uyarınca MERNİS adresine tebligat yapılması gerekirken, doğrudan mernis adresine yapılan tebligatın usulüne uygun olmadığı anlaşılmakla, eski hale getirme talebinin kabulü ile öğrenme üzerine sanık müdafiinin temyiz isteği süresinde kabul edilerek yapılan incelemede;…”

[22] Y.4.CD, E. 2014/44588, K. 2019/1827, T. 12.02.2019: “…Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre, sanıkların eski hale getirme istemi ile birlikte temyiz talebinde de bulundukları anlaşılmakla; CMK’nın 42. maddesi gereğince temyiz hakkını elde etmeye yönelik eski hale getirme istemi hakkında karar verme yetkisinin, temyiz incelemesini yapacak olan Yargıtay'a ait olması ve sanıkların en son bildirdiği adres ile MERNİS adresinin aynı olması nedeniyle, MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adrese Tebligat Kanununun 21/1. maddesine göre sanıkların yokluğunda verilen gerekçeli kararın tebliğe çıkarılması gerekirken doğrudan MERNİS adresine Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre tebliğe çıkarıldığı, muhtarın imzasına tebliğ işleminin yapıldığı ve bu nedenle de tebligatın usulsüz olduğunun anlaşılması karşısında, eski hale getirme taleplerinin kabulüne dair 11.07.2013 tarihli ek karar hukuki değerden yoksun olduğunun kabulü ile temyiz isteklerinin süresinde olduğu belirlenerek dosya görüşüldü:…”

[23] Y.2.CD, E. 2019/381, K. 2019/1993, T. 06.02.2019: “….Sanık ...'in yokluğunda verilen mahkumiyet hükmü, sanığın ifadesinde bildirdiği son bilinen adresine 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10. maddesindeki usule uyulmadan aynı Kanunu'nun 21/2. maddesine göre 11/06/2013 tarihinde tebliğ edilmişse de, yapılan karar tebliği işlemi geçersiz olduğundan, sanık ...'in öğrenme üzerine sunduğu 13/12/2013 tarihli temyiz isteminin ve sanık ...'ın yokluğunda verilen mahkumiyet hükmü, sanığın ifadesinde bildirdiği adresine tebliğ yapılamaması üzerine sanık tarafından bildirilmeyen ve MERNİS adresi de olmayan “... Sitesi F Blok (Abisi ...yanında) İstanbul” adresinde, sanığın ağabeyi sıfatıyla ... imzasına 19/07/2013 tarihinde tebliğ edilmişse de; sanık ...'ın belirtilen adreste oturup oturmadığına dair herhangi bir araştırma ve beyanın bulunmaması karşısında, yapılan karar tebliği işlemi geçersiz olduğundan sanık ...'ın öğrenme üzerine sunduğu 02/10/2014 tarihli temyiz isteminin süresinde oldukları kabul edilmiştir…”

[24] Y.17.CD, E. 2017/6441, K. 2019/2698, T. 04.03.2019: “….Mahkemenin sanığın yokluğunda verilen 29/12/2014 tarihli kararı sanığın duruşmada beyan ettiği adresine usulüne uygun olarak 22/01/2015 tarihinde tebliğ edildiği, incelenen UYAP verilerine göre, karar tarihi olan 29/12/2014 tarihinde ve gerekçeli kararın tebliğ tarihinde sanığın herhangi bir ceza infaz kurumunda bulunmadığı, bu nedenle yapılan tebligatın temyiz süresini başlattığı, sanığın hükmü, CMUK'nun 310/1. maddesinde öngörülen bir haftalık süre geçtikten sonra 28/09/2015 tarihinde temyiz ettiği anlaşılmakla, eski hale getirme konusundaki iddiaları yerinde görülmeyen sanık ...’nin eski hale getirme istemi ile yasal süreden sonraki temyiz isteminin, 5320 sayılı Yasa'nın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nun 317. maddesi gereğince tebliğnameye uygun olarak REDDİNE,…”

[25] Y.17.CD, E. 2018/6767, K. 2019/1606, T. 13.02.2019: “…Sanık ...’ün yokluğunda verilen hükmün aynı konutta mukim eşine 08/08/2014 tarihinde tebliğ edildiği ve bu haliyle tebligatın usulüne uygun olduğu, sanığın CMUK'nun 310/1. maddesinde öngörülen bir haftalık süre geçtikten sonra hükmü temyiz ettiğinden, haklı bir sebebe dayanmayan eski hale getirme istemi ile süresinde olmayan temyiz isteminin, aynı Kanun'un 317. maddesi uyarınca tebliğnameye uygun olarak REDDİNE,…”