Eser sözleşmesine ilişkin genel hükümler Türk Borçlar Kanunu’nun 470. Maddesinde yer almaktadır.
Tanımı
MADDE 470-“ Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.”
Eser Sözleşmesinin Öğeleri
- Bir eser meydana getirme : Eserin meydana getirilmesi yüklenicinin temel edimidir. İnsan emeği ürünü olup bir bütün görünümü sergileyen ve ekonomik değeri bulunan her hukuki varlık, maddi nitelikte olsun veya olmasın eser sayılır. Yüklenicinin taahhüt ettiği edim sonucunun mutlaka maddi varlığa sahip bulunması zorunlu değildir.
- Meydana getirme kavramı: Eser sözleşmesinde meydana getirme unsuru, genellikle yaratıcı bir faaliyeti içerir. Fakat, meydana getirme, sadece mevcut olmayan bir şeyin ortaya çıkarılmasıyla sınırlı değildir. Varolan bir şeyin şeklinin değiştirilmesi, bu anlamda bir şeyin onarılması, bakılması, ıslah edilmesi, hatta yerine göre mevcut bir şeyin yok edilmesi de meydana getirme unsuru içindedir. Örneğin; otomobilin onarımı, elbisenin kuru temizleme yöntemi ile temizlenmesi , evin boyanması, bir kolyenin altınla kaplanması da eser kavramı içinde yer alır. Ayrıca insan vücudu üzerindeki bazı faaliyetler örneğin saçların kesilmesi, boyanması, belli bir sonucun taahhüt edilerek estetik ameliyat yapılması, diş protezi gibi işlemler de meydana getirme kavramına dahildir.Binalardaki elektrik, su, kalorifer tesisatının bakımı ve onarımı, bir fabrikanın makinelerinin onarımı ve elden geçirilmesi, bir işin düzenlenmesi (organizasyonu), bir gösteri ve konser, ilân ve reklâm yaptırılması, bir proje ve plân üretimi ve benzerleri, iş sahibinin buyruğu altına girmeksizin, bağımsız olarak yapılan, yaptırılan tüm işler bu sözleşme türünün konuları arasındadır.
- Satılan bir nesnenin montajı ile belli dönemlerde düzenli bakımıonarımı satıcı tarafından üstlenilmiş olabilir. Bu iki örnekten birincisinde eser sözleşmesi ile hizmet sözleşmesi, ikincisinde eser sözleşmesi ile satış sözleşmesi bir aradadır. Büyük şirketlerin egemen olduğu günümüzde “imalâtçı-ithalâtçı-yetkili satıcı-yetkili servis” birlikteliğinde her ne kadar tüketici hakları ve Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümleri söz konusu ise de, “bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek veya tüzel kişiler" bu Yasa hükümlerinden ve tüketici haklarından yararlanamayacaklarından, satılan malın montajı, bakımı, onarımı satıcı-imalâtçı tarafından üstlenilmiş ise burada da “karma sözleşme”den söz edilebilir.
- Bedel : Sözleşmenin asli unsurlarından biridir.Bedel taahhüdü olmaksızın bir eserin meydana getirilmesi hususunda yapılacak anlaşma eser sözleşmesi olarak nitelendirilemez.
- Anlaşma : Yüklenicinin , işsahibi adına bedel karşılığında bir eser (sonuç) yaratacağı konusunda anlaşmış olmalarıdır.Rızai sözleşmedir. Şekil şartı yoktur. Ancak belirtmek gerekir ki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri karma nitelikli sözleşmelerden olmakla birlikte kat inşa etme unsuru nedeniyle eser sözleşmesine ilişkin hükümlerin bu sözleşmelere de kıyasen uygulanması söz konusudur. Bu nedenle taşınmaz mülkiyetinin devrini içeren arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin resmi şekilde yapılması zorunludur.
Uygulamada özellikle özel olarak ısmarlanan ve yaptırılan taşınır eserlerdeki ayıpta, taşınır eşyaların bakım ve onarım bozukluklarında, estetik ameliyatlarında, müteahhide verilen inşaat projelerinde, hizmet ve organizasyon eksikliklerinden dolayı oluşan zararda eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak davalarıyla karşılaşmaktayız.
Eser sözleşmelerinde yüklenicinin borçları TBK m. 471’de sayılmıştır.
I. Yüklenicinin borçları
1. Genel olarak
MADDE 471- “Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.”
Yüklenicinin eseri meydana getirme ve teslim etme borcu bulunmaktadır. Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır. Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır. Teslim zamanının gelmesine rağmen eseri tamamlamayan veya tamamladığı halde teslim etmeyen yüklenici temerrüde düşer.
Temerrüdün şartları bakımından TBK . 117 vd. hükümleri eser sözleşmesinde teslim borcunu ifada temerrütte de uygulanır.Yüklenicinin eseri yapıp bitirdikten sonra teslim borcunu ifada temerrüde düşerse TBK m.117 uygulanabiliyorken; eseri meydana getirme borcuna aykırılık halinde TBK 473. Madde hükmü uygulanabilmektedir.
Borçlunun temerrüdü
I. Koşulları
MADDE 117- “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.
Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır.”
II. Hükümleri
1. Genel olarak
a. Gecikme tazminatı
MADDE 118- “Temerrüde düşen borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat etmedikçe, borcun geç ifasından dolayı alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.”
b. Beklenmedik hâlden sorumluluk
MADDE 119- “Temerrüde düşen borçlu, beklenmedik hâl sebebiyle doğacak zarardan sorumludur.
Borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını veya borcunu zamanında ifa etmiş olsaydı bile beklenmedik hâlin ifa konusu şeye zarar vereceğini ispat ederek bu sorumluluktan kurtulabilir.”
Teslim borcunu ifada temerrüde düşen yüklenici, gecikmeden dolayı ortaya çıkan zararı gidermek zorunda olduğu gibi (TBK m.118) , beklenmedik halden de sorumludur. (TBK m.119) Gerek fiili zarar gerek yoksun kalınan kar, gecikme tazminatının kapsamına dahildir. Buna göre işsahibi, üretim veya kira kaybından, kredi faizlerinin artmasından veya daha fazla kredi faizi ödemekten doğan veya cezai şart gibi üçüncü kişilere ödediği tazminatlardan kaynaklanan zararını yükleniciden talep edebilir.
Teslim tarihi geldiği halde eserin teslim edilmemesi tek başına yükleniciyi temerrüde düşürmediği, ayrıca ihtar çekilmesi gerektiği halde, teslim günündeki gecikme ceza koşulu talebi için yeterlidir.
İşe başlama ve yürütme
MADDE 473- “Yüklenicinin işe zamanında başlamaması veya sözleşme hükümlerine aykırı olarak işi geciktirmesi ya da işsahibine yüklenemeyecek bir sebeple ortaya çıkan gecikme yüzünden bütün tahminlere göre yüklenicinin işi kararlaştırılan zamanda bitiremeyeceği açıkça anlaşılırsa, işsahibi teslim için belirlenen günü beklemek zorunda olmaksızın sözleşmeden dönebilir.
Meydana getirilmesi sırasında, eserin yüklenicinin kusuru yüzünden ayıplı veya sözleşmeye aykırı olarak meydana getirileceği açıkça görülüyorsa, işsahibi bunu önlemek üzere vereceği veya verdireceği uygun bir süre içinde yükleniciye, ayıbın veya aykırılığın giderilmesi; aksi takdirde hasar ve masrafları kendisine ait olmak üzere, onarımın veya işe devamın bir üçüncü kişiye verileceği konusunda ihtarda bulunabilir.”
Eser sözleşmesiyle kurulan hukuki ilişkide, eserde ayıp meydana gelmesi durumunda yüklenicinin sorumlu olduğu hallerde iş sahibinin seçimlik hakları da gündeme gelmektedir. Bunlar TBK m 475’e göre;
- Eser iş sahibinin kullanamayacağı ölçüde ayıplı durumda ise sözleşme hükümlerine aykırılık gerekçesiyle sözleşmeden dönme hakkı,
- Eseri alıkoyup yani kabul edip, ayıp oranında hakkaniyetli bir şekilde belirlenen bedelden indirim talep etme hakkı,
- Aşırı bir masraf gerektirmiyorsa, bütün masrafları yükleniciye ait olması kaydıyla eserin ücretsiz olarak onarılmasını talep etme hakkı,
- İş sahibinin genel hükümler nezdinde hakkaniyet ölçüsüne göre belirlenen miktarda tazminat talep etme hakkıdır.
Eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasında, sözleşmenin yüklenici tarafı, ayıplı bir eser meydana getirdiğinde açılacak olan davalarda zamanaşımı TBK m. 478’de yer almaktadır.
Zamanaşımı
MADDE 478- “Yüklenici ayıplı bir eser meydana getirmişse, bu sebeple açılacak davalar, teslim tarihinden başlayarak, taşınmaz yapılar dışındaki eserlerde iki yılın; taşınmaz yapılarda ise beş yılın ve yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.”
YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ E. 2015/6215 K. 2017/368 T. 31.1.2017: Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak talebine dairdir.
Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması halinde hakimin karşı tarafın rızasını almaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebileceği düzenlenmiştir. Bu hal temsilcide yanılma olarak kabul edilerek davanın gerçek hasıma yöneltilmek suretiyle yargılamanın sürdürülmesi gerektiği benimsenmiştir. Bu durumda, davacının hasım göstermesi yanılgıya dayalı olup, ara kararla davanın gerçek hasım olan yöneltildiği, bu şirket vekili tarafından davanın takip edildiği ve davada taraf konumunu bu şirketin aldığı anlaşıldığından, mahkemece yanlış nitelendirmeyle dahili davalı konumunda olduğundan bahisle husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ 2015/4502 E., 2016/627 K., 3.2.2016 T. : Dava, eser sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkindir. Somut olayda davalı yüklenici ortak girişimi oluşturan şirketler vekili cevap dilekçesinde, davacının iddia ettiği ilave işlerin yapılmadığını, işin proje ve sözleşme eklerine uygun olarak kendilerine teslim edilmediğini, davacı tarafından talep edilen alacak kalemlerinin sözleşme konusu götürü bedele dahil olduğunu, bu sebeple davaya konu alacak miktarının gerçek dışı olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir. Davalı tarafın davaya cevap dilekçesinden de anlaşılmaktadır ki; davacı alacağı taraflar arasında tartışmalı hale gelmiştir. Böyle bir durumda, davacı taşeronun dava tarihi itibariyle yürürlükte olan usul hükümleri gözetildiğinde kısmi dava açmakta hukuki yararının olmadığından söz edilemez. Bu sebeple, mahkemece 6100 Sayılı HMK’nın 109/1. maddesi gereği davaya bakılıp sonuçlandırılması gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle usulden reddine karar verilmiş olması doğru olmamış, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
YARGITAY HUKUK DAİRESİ 2013/1132 2013/2246 2.4.2013 : Taraflar arasında “Web Tasarım Hizmet Sözleşmesi” başlıklı sözleşme imzalanmıştır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Davalı yüklenici şirket tarafından; davacının; iletişim, tanıtım, reklam, vb. hizmetleri yürütebilmesi amacıyla ihtiyaç duyduğu internet yazılımlarının hazırlanması sözleşmeyle kararlaştırılmıştır. Sözleşme, konusu ve içeriği itibariyle esersözleşmesidir. Uyuşmazlık bu sözleşme nedeniyle verilen bonodan dolayı davacı iş sahibi şirketin borçlu olmadığının tespiti ve senedin iptâli istemiyle açıldığından, davanın esersözleşmesi hükümleri dikkate alınarak, davanın açıldığı Ticaret Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.
YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ 1993/131 E, 1993/2741 K, 5.4.1993 T: “Yargıtay’ın; estetik amaçlı ameliyatlardaki yükümlülüğün eser sözleşmesinde olduğu gibi eseri meydana getirmek ve onu teslim etmek olduğundan bahisle, cerrah ile hasta arasında kurulan bu sözleşmede de daha güzel bir görünüm için, hastanın teminatla borç altına girmesi ve cerrahın sonucu garanti etmesi unsurunu dikkate alarak, eser sözleşmesi kapsamında değerlendirdiği görülmektedir.
YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ, 2005/7988 E, 2006/3417 K, 08.06.2006 T: “Yüklenici olarak cerrahın, operasyonu hastaya hiçbir zarar vermeden, özen ve sadakat borcuna uygun olarak yerine getirmesi ve sözleşme yapılmasının sebebinin belli bir sonucun ortaya çıkması ve bu sonucun yüklenici sıfatıyla cerrahın sanat ve becerisini gerektiren, bir emek sarfı ile gerçekleştirilen bir sonuç olduğunu, dolayısıyla hasta ile cerrah arasında eser sözleşmesi ilişkisi olduğu belirtilmektedir.”
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2015/9077 K. 2016/5505 T. 11.4.2016 : Yanlar arasında, davacının yüzünün görünümünün daha estetik bir hale gelmesi konusunda davalı doktor ile estetik operasyon için anlaşma yapıldığı ve davalı doktor tarafından uygulamanın gerçekleştirildiği; böylece, taraflar arasında eser sözleşmesi kurulduğu anlaşılmaktadır.
Eser, yüklenicinin sanat ve becerisini gerektiren bir emek sarfı ile gerçekleştirilen sonuçtur. Yüklenicinin eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmesi, davalı yüklenicinin hem sadakat hem de özen borcunu kapsar. Bu arada belli bir sonucun ortaya çıkması amaçlanır. Meydana getirilen eserin, iş sahibinin beklentisini karşılamaması halinde, sözleşmedeki yarar dengesi iş sahibi aleyhine bozulmuş olur. Bu bakımdan eserin fen ve sanat kurallarına uygun, iş sahibinin beklentilerini karşılar özellikleri taşıması aranır. Aksi halde, eserin ayıplı olduğu kabul edilir. Ayıplı eseri meydana getiren yüklenici ise, ortaya çıkan ayıp ve eksikliklerden ayıba karşı tekeffül borcu sebebiyle sorumludur.
Yüklenici hangi yöntemi kullanırsa kullansın eserin ayıpsız olarak ortaya çıkması gerekir. Yüklenici, sadakat ve özen borcu gereğince eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde meydana getirmek zorundadır. Akdin gereği gibi veya zamanında ifasını tehlikeye koyan tüm hallerinden zamanında iş sahibine haber vermek zorundadır. Yüklenicinin genel ihbar yükümlülüğünden doğan çeşitli özel açıklama ve yol gösterme yükümlülükleri vardır. Yüklenici ihbar mükellefiyetini zamanında yerine getirmezse bundan doğacak tüm zarardan da sorumludur (BK. madde 96). (TBK. madde 112)
O halde, davalının ameliyat öncesi muhtemelen hasıl olabilecek sonuç ve komplikasyonlar hakkında hastasını bilgilendirmesi BK. 357.(TBK. 472) maddesine göre bir zorunluluktur.
(Ayrıca Avrupa Biyotıp Sözleşmesinin 5.maddesiyle Hekim Etiği Yönetmeliğinin 26.maddelerinde bu husus düzenlenmiştir.)
Davacı tarafından imzalanan 20.11.2006 tarihli bilgilendirme ve rıza formunda işlemin tıbbi sonuçlarının ve olası komplikasyonlarının anlatıldığı ve davacının bu işleme rıza gösterdiği yazılı ise de, bu rızanın az yukarda vurgulandığı üzere aydınlatılmış rıza olması gerekir. Anılan belgede önerilen tedavi yönteminin başarı şansı ve süresi, bu yöntemin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, tıbbi sonuçları ve olası komplikasyonları konularında bir açıklama bulunmamaktadır. Diğer anlatım ile somut olayda genel soyut ibarelerle düzenlenmiş bir onay vardır, davacı hastaya ameliyat sonrası oluşan kemik çökmesi, nefes alma zorluğu gibi olumsuz sonuçlar olabileceği açıklanmamıştır. Bu sebeple davalının kusuru olmasa da davacıyı uyarmamış olduğu olumsuz sonuçlardan sorumluluğu vardır.
Mahkemece davalının kusurunun olmadığını açıklayan bilirkişi kurulu raporuna dayanılarak karar verilmesi doğru değildir.
Şu durumda; davalı yüklenicinin, davacı iş sahibini, eser sözleşmesinin ifasından sonra ortaya çıkabilecek komplikasyonlar hakkında yeterince bilgilendirmediği, dolayısıyla özen ve sadakat borcunu gereğince yerine getirmediği, davalı yüklenicinin ortaya çıkan zarardan sorumlu bulunduğu ortadadır.
O halde mahkemece; davalının kusurlu davranışıyla istediği sonuca ulaşamamasına rağmen tedavi bedelini ödemek zorunda kalan davacının, uğradığı bu zararın bilirkişi tarafından belirlenmesi ve sonrasında davacının çektiği üzüntü durumu da gözetilerek uygun bir manevi tazminatın takdir edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile maddi ve manevi tazminat istemlerinin tamamen reddedilmesi doğru görülmemiştir.
YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ’NİN 2016/4681 E., 2018/6 K. : Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili için başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemiyle açılmıştır. Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen hüküm davalılar vekilince temyiz olunmuştur.
Kural olarak, eser sözleşmesinin kurulması zorunlu şekil koşuluna bağlı değildir. Sözleşmenin kurulması için yazılı şekil şartı yoktur. Ancak davalı tarafından sözleşme ilişkisi inkâr edildiği takdirde yazılı delille ispata ilişkin kuralların gözetilmesi gerekir.
6100 sayılı HMK 200. maddeye göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibin beşyüz Türk lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz-Türk-lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.
Yazılı sözleşme olmasa da sözleşmenin varlığını ortaya koyan, yazılı delil niteliğinde olmayan ancak kesin delil niteliğindeki ikrar, yemin delilleri ile de sözleşme ilişkisi ispatlanabilir. Tüm bu delillerle de sözleşme ilişkisi ispatlanmış değilse HMK 200.maddedeki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. Açık muvafakat olmazsa tanıkla sözleşme ilişkisi ispatlanamaz. Bunun da istisnası olan HMK 202.maddeye göre senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.
Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli değildir. Ancak söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.
Somut Olay ve Değerlendirme
Somut olayda, davacı iş bedelinin ödenmediğinden bahisle icra takibi başlatmış; itiraz üzerine de dava açmıştır. Taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığı gibi diğer kesin delillerle de akdi ilişki ispatlanamamıştır. Alacak miktarına göre akdi ilişkinin tanıkla ispatlanması mümkün değildir. Davacının açık rızası ve delil başlangıcı niteliğinde belge de bulunmadığından tanık beyanlarına dayalı olarak akdi ilişkinin varlığı ispatlanamaz. Davacı iddiasını, müddeabihin miktarına göre 6100 sayılı HMK’nın 200. maddesi hükmü gereği senetle ya da yemin deliliyle ispat etmek zorundadır. Ancak davacı sözleşme ilişkisini yasal deliller ile kanıtlayamamıştır. Video çekimleri tek başına delil olarak kabul edilemez. Davacı yanlar arasındaki akdi ilişki iddiasını senetle ispat edememiş ise de dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandığından “yemin” deliliyle kanıtlayabilir. Mahkemece, davacıya “yemin teklif etme” hakkı hatırlatılmalı, sonucuna göre akdi ilişki ve kapsamı belirlenmelidir. Ayrıca kabule göre de akdi ilişkinin varlığı ile alacağın istenebilir olup olmadığı ve miktarı yargılamayı ve hesaplamayı gerektirdiği halde inkâr tazminatına hükmedilmesi hatalı olmuştur.
YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ 2017/2525 E. 2017/4168 K. : Dava sözleşme ilişkisine dayalı olarak açılmış olup, yazılı olarak sözleşme yapıldığı kanıtlanmamıştır. Sözlü eser sözleşmesi kurulduğu da miktar itibarıyla tanıkla kanıtlanamaz. Sözleşme ilişkisini ispatlayan yazılı belge bulunmadığı gibi, tanık dinlenmesini mümkün kılacak delil başlangıcı niteliğinde belge de bulunmadığından davalının dinlenmesine açıkça muvafakat etmediği tanık beyanları esas alınarak sözleşme ilişkisinin ispatlandığı kabul edilemez. Mahkemece söz konusu hususlar nazara alınarak kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile hüküm kurulması yerinde olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
Kaynakça:
-Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri Prof. Dr. Aydın Zevkliler, Prof.Dr.K.Emre Gökyayla 16.Bası Ankara 2016
- Çelik Ahmet Çelik – Tazminat Hukuku - Araştırma ve inceleme yazıları
- 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu