Türk Medeni Kanunu’na göre erginlik kural olarak on sekiz yaşın tamamlanmasıyla kazanılmakla birlikte TMK m. 12 ile on beş yaşını dolduran küçüklerin kendi istekleri ve velisinin rızasıyla mahkeme kararı ile ergin kılınabileceği düzenlemesi de bulunmaktadır. Kısıtlılar ise TMK 405, 406, 407 ve 408. maddelerde sayılan sebeplerle haklarında kısıtlama kararı verilen kimseleri ifade etmektedir. Kısıtlıların fiil ehliyeti bulunmamakla beraber ayırt etme gücüne sahip olmaları halinde yasal temsilcilerinin rızası ile borç altına girebilir, karşılıksız kazanmada ve kişiye bağlı hakları kullanmada rıza aranmaksızın işlem yapabilmektedirler.
Erginlerin ve kısıtlıların evlat edinilmesinde TMK 313. madde ile evlat edinenin alt soyunun açık muvafakatinin aranacağı düzenlemesini getirmiştir. Buna göre eğer evlat edinin altsoyu var ise açık muvafakatleri olmadıkça ergin ve kısıtlıları evlat edinemeyeceklerdir. Ergin ve kısıtlı kimselerin evlat edinilebilmesi için, evlat edinin altsoyu tarafından Aile Mahkemesine açık muvafakat bildirilmeli, bu muvafakat imza ile tasdik edilmelidir.
Ergin veya kısıtlı kimselerin evlat edinilebilmesi evlat edinin altsoyunun açık muvafakati haricinde aranacak diğer şartlar ise şunlardır;
- Bedensel veya zihinsel engeli sebebiyle sürekli olarak yardıma muhtaç ve evlât edinen tarafından en az beş yıldan beri bakılıp gözetilmiş ise,
- Evlât edinen tarafından, küçükken en az beş yıl süreyle bakılıp gözetilmiş ve eğitilmiş ise,
- Diğer haklı sebepler mevcut ve evlât edinilen, en az beş yıldan beri evlât edinen ile aile hâlinde birlikte yaşamakta ise evlat edinme istemi ileri sürülebilecektir.
Erginlerin veya kısıtlıların evlat edinilmesinde bakım ve gözetimde beş yıllık bir sürenin ön görülmüş olması taraflar arasındaki iletişimin kurulması, aile bağının geliştirilmesi ve evlatlık kararı almadan yeterli süre ile düşünme gerekliliğinin yerine getirilmesi amacıyla düzenlenmiştir. Küçüklerin evlat edinilmesinde olduğu gibi ergin ve kısıtlıların evlat edinilmesinde de ancak eşler birlikte evlat edinebileceklerdir. Evlat edinen şartların mevcudiyeti halinde kan hısımlarını veya evlatlığının altsoyunu da evlat edinebilecektir.
TMK m. 314 uyarınca;
- Evlâtlığın, miras ve başka haklarının zedelenmemesi, aile bağlarının devam etmesi için evlâtlığın naklen geldiği aile kütüğü ile evlât edinenin aile kütüğü arasında her türlü bağ kurulacak ve ayrıca evlâtlıkla ilgili kesinleşmiş mahkeme kararı her iki nüfus kütüğüne işlenecek,
- Ergin olan evlâtlık, evlât edinilme sırasında dilerse evlât edinenin soyadını alabilecek,
- Evlât edinme ile ilgili kayıtlar, belgeler ve bilgiler mahkeme kararı olmadıkça veya evlâtlık istemedikçe hiçbir şekilde açıklanamayacaktır.
Türk Medeni Kanunu’nun 315. maddesine göre ise "Evlat edinme kararı, evlat edinenin oturma yeri; birlikte evlat edinmede eşlerden birinin oturma yeri mahkemesince verilir.” Böylece evlatlık ilişkisi evlat edinmeye yönelik Aile Mahkemesi kararı ile kurulmuş olacaktır. Aile Mahkemesi hakimi tarafından altsoyun muvafakatinin olup olmadığı, evlatlığın beş yıl süre ile bakımının ve ihtiyaçlarının sağlanıp sağlanmadığı, altsoy ile evlatlık arasındaki ilişki ve bu ilişkinin altsoya etkilerinin neler olduğu, evlatlığın evlat edinene karşı davranışları, tarafların eğitim düzeyleri, kültür yapıları ve sosyoekonomik durumları bakımından evlatlık ilişkisinin tesisinin evlatlığın yararına olup olmayacağı ile evlat edinenin Devlet’i zarara sokma kastının olup olmadığı gibi hususlarda inceleme yapılacaktır.
Erginlerin ve kısıtlıların evlat edinmesine ilişkin uygulamada faydalı olabileceğini düşündüğümüz iki farklı Yargıtay kararını sizlerle paylaşacağız. Bunlardan ilki Yargıtay 2. HD.’nin T. 20.4.2010, E. 2009/1729 K. 2010/7862 sayılı kararı olup bu kararda davacının evlendiği eşinin önceki evliliğinden olma ergin çocuğunu evlat edinmek istemesi üzerine “Getirtilen nüfus kaydına göre, davacı evlat edinmek isteyenin ikinci evliliğinden de R.. M.. M.. Adlı 2003 doğumlu altsoyun bulunduğu anlaşılmaktadır. Erginlerin evlat edinilmesinde evlat edinenin alt soyunun açık muvafakati aranmaktadır. Evlat edinmek isteyen ile ergin olmayan altsoy arasında menfaat çatışması bulunduğundan; evlat edinmek isteyen davacının altsoyu 2003 doğumlu R.. M.. M..’a bir temsil kayyımı atanarak (TMK.md.426/2) kayyımın davaya katılımının sağlanması, Türk Medeni Kanunu’nun 313/1 maddesi uyarınca evlat edinmeye muvafakatinin sorulup sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” şeklindeki gerekçe ile evlat edinmek isteyenin altsoyunun muvafakatinin bulunmaması halinde ergin olmayan altsoya temsil kayyımı atanarak davanın görülmesi gerektiğine dikkat çekilmiştir.
Bir başka Yargıtay kararı da evlatlığın TMK m. 313 hükmü uyarınca muvafakati aranacak altsoy arasında sayılmadığı yönündedir. Yargıtay 18. HD., T. 8.3.2016, E. 2015/8751 K. 2016/4020 sayılı işbu kararında “Üstsoy-altsoy" kavramı, Türk Medeni Kanunu’nun "kan hısımlığını" düzenleyen 17'nci maddesinde kullanılmıştır. Bu madde, "biri diğerinden gelen kişiler arasındaki hısımlığı üstsoy-altsoy hısımlığı; biri diğerinden gelmeyip de ortak kökten gelen kişiler arasındaki hısımlığı yansoy hısımlığı" olarak tanımlamıştır. Bu tanımda "biri diğerinden gelme" ya da "ortak kökten gelme" şeklinde iki olgudan söz edilmiştir. O halde, üstsoy-altsoy hısımlık ilişkisi için, birinin diğerinden gelmiş olması olgusu temel unsurdur. Başka bir ifade ile üstsoy-altsoy hısımlık, genetik ve biyolojik kökene, eş söyleyişle kan bağına dayanır. Kuşkusuz, bunun için kan bağına dayanan bir soybağı ilişkisinin hukukun öngördüğü biçimde kurulmuş olması gerekir. Şu hâlde, evlat edinme; evlat edinenle evlatlık arasında kan bağına dayanan üstsoy-altsoy hısımlık ilişkisi kurmaz. Dolayısıyla, evlat edinmeye muvafakat vermeyen davacının evlatlığı Derya, davacının "altsoyu" sayılamaz. Türk Medeni Kanunu’nun 313/1. maddesinde aranan "evlat edinenin altsoyunun açık muvafakati" koşulu, bu kişinin evlatlık olması halinde geçerli değildir.” şeklinde olup evlatlığın, evlat edinmede muvafakati aranacak altsoydan olmadığı açıkça ifade edilmiştir.
Av. Ayşe ACAR UMUT & Av. Ünal Can ACAR