ENERJİ HUKUKU ÜZERİNE

Abone Ol

1)    Enerji hukuku diğer hukuk dallarına nazaran yeni bir alan. Bir özel hukuk dalı olduğu kadar bir kamu hukuku dalı. Bu bakımdan enerji sektöründeki ticari işletmelerin kendi aralarında en çok karşılaştıkları uyuşmazlıklar neler?

İsterseniz öncelikle “enerji” kavramından bahsederek başlayalım. Enerjiyi esas itibariyle, iş yapabilme yeteneği olarak tanımlayabiliriz. Tarihsel süreç içerisinde özellikle Sanayi Devrimi sonrasındaki gelişmeler ve toplumların dönüşümü sonucu modern yaşam tarzının benimsenmesi ile enerji hayatın vazgeçilmez bir parçası halini almıştır. Bugün nasıl ki, vücudumuz hareket etmek için enerjiye gereksinim duyuyorsa, modern toplumlar da enerjiye gereksinim duymaktadır. 

Enerjinin yaşam hakkı ile de ilişkisi vardır. Enerji olmadan birçok önemli kamu hizmetinin yürütülebilmesi mümkün değildir. Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarında geçen “…Düzenlilik ve süreklilik kamu hizmetinin önemli öğelerinden birini oluşturur. Çünkü bunun yokluğu toplum yaşamını alt üst eder…” ifadeleri de yüksek mahkemelerin kamu hizmetinin düzenliliği ve sürekliğine ilişkin yaklaşımını ortaya koymaktadır. Bu açıdan baktığımızda enerjinin yokluğu “toplum yaşamını alt üst” edecek sonuçlar doğuracaktır. 

Enerji Hukuku ise tüm bu genel yaklaşım kapsamında toplumsal ihtiyaçlara cevap vermek için doğmuş ve henüz genç olarak tanımlanabilecek bir hukuk dalıdır. Bahsettiğiniz gibi enerji hukuku için karma bir hukuk dalı nitelendirmesi yapılmaktadır ancak kanımca enerji hukuku idare hukuku içinden çıkmıştır. Zira bugün bizlerin enerji hukuku dediğimiz çoğu zaman bu sektörde yer alan ticari işletmelerin toplumsal gereksinim duyulan kamu hizmetlerini ticari amaçlarla üstlenmesinden oluşmaktadır. Türkiye’de enerji hukukunun mevzuat kapsamında başlıca dört bölümden oluştuğunu belirtebiliriz. Bunlar;

1) Elektrik Piyasası
2) Doğalgaz Piyasası
3) Sıvılaştırılmış Petrol Gazı (LPG) Piyasası 
4) Petrol Piyasası

şeklindedir. Yakın gelecekte bu piyasalarda mevzuat kapsamında güncellemeler olacağı listeye yeni alanların da ekleneceği söylenebilir.

Sektördeki ticari işletmelerin en.çok karşılaştıkları sorunlara gelecek olursak,  özellikle rekabet uyuşmazlıklarının bu konuda en üst noktada olduğu söylenebilir. Türkiye’de özellikle son zamanlarda enerji sektörünün özelleştirme süreci hız kazanmıştır ve bu süreç içerisinde piyasalara dahil olan bazı işletmeler rekabetin şeffaf, sağlıklı ve dengeli gerçekleşmesini engelleyecek eylemlerde bulunabilmektedir. EPDK’nın görevlerinden birinin de enerji piyasalarında dengeli bir rekabet ortamı oluşturmak olduğu göz önünde bulundurulduğunda şirketlerin gerek idari para cezalarından kaçınması gerekse de piyasa aktörleriyle uyuşmazlarını en aza indirebilmesi için şirket içi uyum süreçlerine özen göstermesi, EPDK ve Rekabet Kurumunun düzenlemelerini takip etmesi önem arz etmektedir.

2)    Enerji sektörü sürekli idareyle iç içe. Akaryakıt da en çok kullanılan enerji kaynaklarından biri. Birçok sektörde yakınılan ‘gereksiz ve yavaşlatan bürokratik işlemlerden bu sektör de yakınıyor mu? İdareyle olan ilişkide ne gibi sorunlar yaşanabiliyor?

2010 yılından itibaren özellikle elektrik piyasasında lisanssız faaliyette bulunmaya yönelik çeşitli girişimler ortaya çıksa da günümüz itibariyle bu alandaki faaliyet yeterli dereceye ulaşamamıştır. Akaryakıt açısından ise petrol piyasasında henüz bu konuda çalışmalar başlamamıştır. Petrol piyasası aktörleri sektörde faaliyette bulunmak için EPDK’dan lisans almak zorundadır. Bu lisanslar da faaliyetin niteliğine göre ayrım göstermekte her bir lisans türü için mevzuatta özel koşullar öngörülmektedir. Örneğin; Piyasada akaryakıt dağıtımı yapacak şirketlerin dağıtıcı lisansı alması gerekirken akaryakıt istasyonunda bayilik faaliyetinde bulunacak işletmelerin bayilik lisansı alması zorunludur.

Lisans dediğimiz kavram ise klasik idare hukukunda görülen ruhsat usulüne benzemektedir. Mevzuatta yer alan şartları taşıyan işletmeler lisans vermeye yetkili kurum olan EPDK’ya başvurarak bu süreci gerçekleştirmektedir. Bahsettiğiniz bürokratik ve yavaşlatan işlemlerin artan teknolojik gelişmeler ile gittikçe azalmakla beraber henüz tam olarak sona erdiği söylenemez. Ancak petrol piyasası gibi güvenlik standartlarının önem taşıdığı bir alanda idarenin denetiminin her zaman sürmesi ve piyasaya dahil sürecinde birçok kriterin dikkatlice değerlendirilmesi konusu önem taşımaktadır.

3)    Petrol fiyatları son üç yılın en yüksek seviyelerinde. Bunda talep artışının etkisi olduğu söyleniyor. Küresel düzeyde petrolün arz ve talebini dengelemek gittikçe güçleşiyor. Bundan sonraki süreçte kaya gazı gibi enerji kaynakları ön plana çıkabilir. Bunlar göz önüne alındığında önümüzdeki süreçte sektör ne gibi ekonomik ve hukuksal sorunlar yaşayabilir?

Biraz petrol kavramın ve tarihçesinden söz ederek cevap vermeye çalışalım. Petrol kavramı, latince bir kelime olan ve taş anlamını gelen ”petra” ile, yine latince bir kelime olan ve yağ anlamına gelen “oleum” kelimelerin birleşmesiyle oluşmuştur ve İngilizce karşılığı Petroleum’dur. Petrolün ilk olarak 4.yüzyılda Çin’de ısınma ve aydınlatma amacıyla kullanıldığı yönünde bilgilere ulaşılmıştır. Ancak petrol bakımından asıl dönüm noktası 1853 yılında Polonyalı Ignacy Lukasiewicz’in petrolü gaz lambalarında kullanması olmuştur. Bu tarihten sonra petrolün önemi her geçen gün artmış bir nevi petrol çılgınlığının başlangıcı olmuştur. 19.yüzyılın sonlarına doğru petrolle çalışan motorun bulunmasıyla petrolün önemi ikiye katlanmıştır. Bugün petrolle ilgili birçok insanın aklına gelen ilk soru yakın gelecekte petrolün tükenip tükenmeyeceğidir. 2002 yılında yapılan araştırmalara göre dünyaya 40 yıl yetecek kadar petrol rezervi kalmıştır. Ancak bu konuda net bir tarih belirtilmesi mümkün değildir. Zira hala yerin altında keşfedilmeyi bekleyen binlerce petrol rezervi bulunmakta olup her geçen gün yenileri işletilmeye başlanmaktadır.

Petrol’e olan bu bağlılığımız kuşkusuz bizleri yeni arayışlara yönlendiriyor. Bu noktada yenilenebilir enerji kaynaklarının önemi gittikçe artıyor. Gelecekte dünyada ekonomik anlamda söz sahibi olmak isteyen ülkelerin yeni gelişmelere açık olması büyük önem taşıyor. Bugün enerji fiyatlarındaki artışa paralel olarak kayagazı gibi kaynaklara yönelik çalışmalar yapılması dikkat çekici. Ancak özellikle kayagazından enerji üretiminde geçmiş yıllarda yaşanan deneyimler birçok girişimin başarısız kaldığını gösterdi. Örneğin İngiltere’de yapılan çalışmalarda birçok yer sarsıntısı meydana geldi diğer yandan kaya gazı çıkarma sürecindeki ağır metal ve  radyoaktif maddeler yüzünden suların kirlendiğine dair bulgular tespit edildi. Amerikan Enerji Enformasyon Ajansı’nın (EIA) yayınladığı raporlara göre Türkiye'de Güneydoğu Anadolu havzasında Trakya havzasında çıkarılabilir kaya gazı miktarı 680 milyar m3 olarak öngörülüyor.

Bu miktar Türkiye’nin bugünkü yıllık tüketimi (46 milyar m3) esas alınırsa yaklaşık 14-15 yıllık bir tüketime denk düşüyor. Ancak şu an bu çalışmaların henüz sondaj aşamasında kaldığı ve Türkiye’de konuya ilişkin ilginin yetersiz olduğunu ifade etmek istiyorum.

4)    Akaryakıt birçok suça konu olabiliyor. Sektör açısından ne gibi suçlar gündeme geliyor? Bu hususta yapılan düzenlemeler yeterli ve caydırıcı mı?

Bu konuda aklımıza gelecek ilk suç tipi akaryakıt kaçakçılığı suçudur. Tanımı 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda yapılan suç için petrol kaçakçılığı tabiri de kullanılmaktadır.

Suç 5607 sayılı Kanunun “Kaçakçılık Suçları” başlıklı 3. Maddesinin 11. Fıkrasında düzenlenmiştir. Ayrıca Kanunun diğer maddelerinde yer alan ve genel kaçakçılık fillerine ilişkin suçlar da gündeme gelecektir

Türkiye’de bir akaryakıtın kaçak olup olmadığının tespiti hususunda “ulusal marker” incelemesi yapılmaktadır. Ulusal marker Türkiye’de dolaşıma giren benzin, motorin türleri ve biyodizele enjekte edilen boya benzeri bir kimyasal maddedir. Bu maddenin üretimi TÜBİTAK tarafından yapılmaktadır. EPDK tarafından yapılan denetimlerde akaryakıtta yeterli seviyede “ulusal marker” bulunmaması durumunda mevzuat gereğince bu akaryakıt kaçak akaryakıt niteliği taşımaktadır.

5607 sayılı Kanunun kaçakçılık oluşturan fillere ilişkin genel düzenlemelerinden olan fiillerin, teşebbüs aşamasında kalmış olsa bile, tamamlanmış gibi cezalandırılacağı  ve suçların konusunu oluşturan eşyanın değerinin fahiş olması hâlinde, verilecek cezaların yarısından bir katına kadar artırılacağı düzenlemeleri akaryakıt kaçaklılığı bakımından gereken caydırıcılığı sağlar niteliktedir.

5)    Aktüel bir soruyla sonlandıralım: Nükleer enerji birçok ülkede olduğu gibi bizde de çoğu kez gündeme geliyor. Türkiye halihazırda bununla ilgili birçok uluslararası anlaşmayı imzaladı, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının kriterlerini kabul etti. Nükleer enerji üretimine (diyelim ki) yarın başlansa bunun hukuksal boyutu ne olur?

Nükleer enerji geçmişte daha çok, ucuz ve sürdürülebilir bir enerji kaynağı olarak görülürken, 1986`da yaşanan Çernobil Nükleer Faciası`nın ardından ciddi bir algı değişikliği yaşandı. Nükleer enerjinin taşıdığı risk bugün hala tartışılıyor. 
Halen tüm dünya, nükleer güvenlik tartışmalarına devam ediyor hatta birkaç sene önce Japonya`da yaşanan Fukuşima faciası bu tartışmaları tekrar gündeme taşıdı. Ancak artan enerji ihtiyacı nükleer enerjiye ilgiyi halen üst sıralarda tutmakla beraber santrallerin güvenliği konusunda yeni çalışmalar yapılıyor.

Türkiye, nükleer enerji yatırımı için yeni adım atan ülkelerden biri. Cumhuriyet döneminde şimdiye kadar bu konuda herhangi bir somut girişimin olmaması büyük bir eksiklik olarak göze çarpıyor. Nükleer enerji santrali kurma düşüncesini hayata geçirme konusunda Türkiye 2010 yılında Rusya ile imzaladığı anlaşmayla, Mersin Akkuyu`da bir nükleer santral projesini başlattı.

Yoğun çevresel tartışmalara karşın santralin inşası devam ediyor diğer taraftan Türkiye’de nükleer enerji hukukuna ilişkin çalışmalar yapılıyor. Bu konuda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından mevzuat oluşturma çalışmalarının tamamlanmasını bekliyoruz. Yakın zamanda Türkiye’de Nükleer Enerji Kanunu ve Nükleer Enerji Piyasasına ilişkin mevzuat görebiliriz. Umarım ki oluşacak mevzuat çevresel tartışmaları da göz önünde bulundurur ve bu konudaki toplumsal kaygıları ortadan kaldıran bir nitelik taşır.

Röportaj soruları www.enerjivehukuk.com tarafından hazırlanmıştır.