Duruşmada Ayağa Kalkma Mecburiyeti

Abone Ol

Anayasa m.9 uyarınca yargı yetkisini Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız şekilde kullanan mahkemeler ile hakimlere saygı gösterilmesi gerektiği ve kararlarının bağlayıcılığı tartışmasızdır. “Adalet Mülkün/Devletin Temelidir” sözünün duruşma salonlarında yer aldığı bir yerde; hakimlere olduğu kadar, cumhuriyet savcısı ve avukatlara da, adaletin ve “hukuk devleti” ilkesinin tesisi için büyük sorumluluk düşmektedir. Yargının sacayağı, asli süjeleri olan hakim, savcı ve avukatların farklı görev icra etmekle birlikte, aynı fakülteden mezun meslektaşlar oldukları, eşit derecede saygıyı hak ettikleri ve duruşmalarda da bu saygının gösterilmesi gerektiği açıktır.

“Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasa m.13, temel hak ve hürriyetlerinin nasıl sınırlanabileceğini göstermiş ve bunun ancak kanunla mümkün olabileceğini ifade etmiştir. “Mahkemelerin bağımsızlığı” başlıklı Anayasa m.138/1’de ise; hakimin, Anayasa ve kanunla bağlı olduğu belirtilmiştir.

Bu yazının konusunu, duruşma sırasında ayağa kalkma mecburiyeti oluşturmaktadır.

Duruşma sırasında tarafların veya hakimin ne zaman ayağa kalkacağı, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda sınırlı olarak sayılmıştır. Buna göre ilk olarak; mahkemenin hükmünü açıkladığı, yani davanın bitirileceği ifade edildikten sonra kararı tefhim ettiği an taraflar ayağa kalkmak zorundadır.

CMK m.231/4’e göre, “Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir”. HMK m.294/5’e göre de, “Hükmün tefhimini, duruşmada bulunanlar ayakta dinler”.

Bunun yanında; tanık yemin ettiğinde, duruşma salonunda bulunan herkes ayağa kalkar. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Yeminin biçimi” başlıklı 55. maddesinin 2. fıkrasına göre, “Yemin edilirken herkes ayağa kalkar”. Yine Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Yeminin şekli” başlıklı 233. maddesinin 5. fıkrasına göre, “Yemin eda edilirken, hakim de dahil olmak üzere hazır bulunan herkes ayağa kalkar”.

HMK düzenlenmesinde, CMK’dan ayrı olarak “hakim de dahil olmak üzere” ibaresine yer verildiğini, yine hüküm tefhimi sırasında “herkes” yerine “duruşmada bulunanlar” ibaresinin kullanıldığını, buna göre hakimin de “duruşmada bulunan” bir yargı süjesi olması nedeniyle hüküm tefhiminde ayağa kalkmasının gerektiğini, ancak madde düzenlemesinde “dinler” ibaresi kullanıldığından ve hükmü açıklayan kişinin de ayağa kalkacağı madde metnine yansımadığından, örneğin “hüküm tefhim edilirken herkes ayağa kalkar” şeklinde bir düzenleme olmadığından, hakimin hükmü açıklarken ayağa kalkmasının gerekmediğini ifade etmek gerekir.

CMK düzenlemesinde ise aynı şekilde, hükmün “herkes” tarafından ayakta dinleneceği belirtildiğinden, hükmü açıklayan hakim dışında herkesin ayağa kalkacağı kabul edilmelidir.

Uygulamada ceza yargılamalarında hüküm açıklanırken hakimin ayağa kalkmadığı, ancak tanık yemin ederken ayağa kalktığı görülmektedir. Bu uygulama farklılığının, yukarıda yer verdiğimiz CMK m.231/4’de geçen “herkes tarafından ayakta dinlenir” düzenlemesinden kaynaklanmış olabileceğini belirtmek isteriz.

Bu durumda iki soru gündeme gelebilir:

1. Hakim hükmü açıklarken cumhuriyet savcısı hükmü ayakta dinlemek zorunda mıdır?

2. Hüküm bir ağır ceza mahkemesi başkanı tarafından açıklanıyorsa, hükmü dinleyen üye hakim ayağa kalkmak zorunda mıdır?

Bu iki soruya da cevabımız “evet” olacaktır. “Silahların eşitliği” ilkesi uyarınca cumhuriyet savcısı da, hükmü dinlerken, tıpkı sanık müdafileri gibi ayağa kalkmak ve Türk Milleti adına verilen kararı ayakta dinlemek zorundadır. Yine üye hakim; hükmü açıklamayıp dinleyen kişi olduğundan, tefhim sırasında ayağa kalkmak ve hükmü ayakta dinlemek zorundadır.

Yukarıda yer verdiğimiz durumlar dışında; tarafların ve hakim veya hakimlerin ayağa kalkma zorunluluğunun olmadığı, örneğin davaya “müdafi” veya “vekil” sıfatı ile katılan avukatın oturarak beyan ve talepte bulunabileceği, iddianın ortaya koyulduğu veya savunma yapıldığı durumda tarafların ayağa kalkmalarının gerekmediği, bu konuda mahkeme başkanının veya hakiminin “beyanda bulunurken ayağa kalkmanız gerekiyor” uyarısında ve talebinde bulunamayacağı, yine CMK m.201 uyarınca muhatabına doğrudan soru yöneltebileceği, yine mahkemenin ara karar açıkladığı durumda tarafların ara kararları oturarak dinleyebileceği tartışmasızdır.

Bu örneklerde taraflar ve avukatları ayağa kalkmayabilecekleri gibi, bu hususta hakim tarafından ayağa kalkmaya zorlanmaları veya ayağa kalkmazlarsa duruşma salonundan çıkarılmaları gibi bir durum ve ihtimalin de olmayacağı açıktır ki; aksi takdirde görevin kötüye kullanıldığından bahsedilebilecek, duruşma salonundan bir avukatın çıkarılması veya mesleğini gereğini yerine getirebilmek için duruşmada kullanması gereken koltuğunun veya sandalyesinin alınması, mikrofonunun veya kayıt cihazının kapatılması durumunda da iş ve çalışma hürriyetini ihlali gündeme gelebilecektir.

Mahkeme başkanının veya hakiminin talimatıyla avukatın sandalyesinin alınması, mikrofonunun veya kayıt cihazının kapatılması veya salondan çıkarılması durumunda ayrıca, emri yerine getiren görevli (örneğin katip, mübaşir, güvenlik görevlisi) konusu suç teşkil edecek emri yerine getirmiş olacak ve Anayasa m.137/2 ile TCK m.24/3 uyarınca ceza sorumlulukları gündeme gelecektir.

Bu örneklerin dışında; mahkeme başkanının veya hakiminin duruşma salonuna girerken ayağa kalkılması veya hakim veya başkanın “oturabilirsiniz” sözünü söylemeden tarafların ve avukatlarının oturmaması tümü ile teamülden ve saygıdan kaynaklanmakta, bu halde ve ara kararlardan sonra tarafların ve avukatların ayağa kalkması için bir yasal zorunluluk bulunmamaktadır. Bu nedenle taraflar ve avukatları, hakim veya mahkeme başkanı salona geldiğinde veya ara kararlar açıklandığında ayağa kalkmaya mecbur edilemez.

Yeri gelmişken; CMK m.203 uyarınca mahkeme başkanının veya hakiminin duruşma düzenini sağlamakla yükümlü olduğunu, duruşma düzenini bozanları salondan çıkarma yetkisini haiz olduğunu, bununla birlikte bu hususların da sınırı olduğunu, savunma hakkının kullanılmasını engellememek koşuluyla duruşma düzenini bozanların salondan çıkarılabileceğini, yukarıda verdiğimiz örneklerde ise duruşma düzeni bozulmadığı gibi, kanunen ayağa kalkmak zorunda olunmayan durumda tarafların ve avukatlarının salondan çıkarılmaları ile avukatın mesleğini icrasının zorlaştıracak tedbirlere başvurulmasının hukuka aykırı olacağını ifade etmek isteriz.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Ertekin Aksüt

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)