DONANMADA ELE GEÇEN BELGELER DARBE TEŞEBBÜSÜNÜN YENİ DELİLLERİ

Abone Ol


İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca geçtiğimiz hafta Gölcük Donanma Komutanlığında  bir arama gerçekleştirildi. Aramanın  casusuluk ve fuhuş soruşturması kapsamında yapıldığı açıklandı. İstihbarat Şube Müdürlüğü odasında bulunan darbe planı belgelerinin imha edileceği ihbarı üzerine, odanın zemini kazılarak ulaşılan gizli bölmede ele geçirilen 10 çuval belge savcılıkça incelemeye alındı. Tespit ve el koyma işlemlerinde, yanlış anlaşılmaları ve istismarı önleyecek önlemlerin alındığı, özellikle belgelerin listelenmesinde bir albay ile görevli askerlerin de hazır bulundurulduğu ifade edildi. Basına yansıyan ilk bilgilere göre, İrtica İle Mücadele Eylem Planı, Kafes Eylem Planı, Balyoz Darbe Planı ve Ergenekonla ilgili çok sayıda bilgi ve belgeye ulaşıldığı anlaşılıyor.

Belgelerin mahiyeti anlaşıldıkça savcılık bunları değerlendirecek ve belki de yeni operasyonlara şahit olacağız. Olayın bu safhasında önem arzeden hususlar var. Öncelikle olayın bazı basın organlarında ¨donanmaya polis baskını¨ şeklinde duyurulması yanlış. Baskın değil soruşturma var. Soruşturma savcısının da açıkladığı gibi, yasal çerçevede Cumhuriyet Savcısının gözetiminde askeri savcı ve askeri personel tarafından yapılan kazı, arama el koyma işlemini ¨polis baskını¨  olarak haberleştirmek bilgisizlik mazereti arkasına gizlenemeyecek bir provakasyon. Kurumsal olarak polisle asker arasında devam eden bir mücadele varmış gibi algılanacak büyük puntolu bu yanlış vurgunun arkasından, ele geçirilen belgelerin mahiyetine aynı oranda yer verilmeyişi, hatta hiç yer verilmemesi bu kanaatimizi destekliyor.

Ele geçirilen belgeler arasında 28 Şubat 1997 postmodern darbe süreciyle alakalı emir ve talimatlar, Batı Çalışma Grubu (BÇG), Cumhuriyet Çalışma Grubu (CÇG)`nun fişleme ve faaliyetleriyel ilgili dokümanlar yeni soruşturma ve davalara konu olacak.. 28 Şubat döneminin hukuk tanımayan komutanları hakkında neden işlem yapılmıyor soruları da belki cevabını bulacak. Yargı sürecini önümüzdeki günlerde izleyip göreceğiz.

Ergenekon davaları,  darbe teşebbüsleriyle ilgili davaları, `saygın bazı insanlara yapılan haksızlık, suçsuz yere ve uydurma delillerle yapılan bir operasyon`  olarak niteleyenler, 2011 seçimlerinde Silivri`den milletvekili adayı olacak isimleri tartışanlar 10 çuval belgeye ne diyecekler doğrusu ben merak etmiyorum. Devletin 6 ayrı kurumunun ıslak imza raporu verdiği darbe planlarına `kağıt parçası, hiç bir anlamı yok` diyenler, Gölcük belgelerini savcı oraya koymuş bile diyebilirler. Poyrazköy kazılarında yer altından çıkararılan lav silahlarına `boru` diyenler, Gölcük`te ele geçirilen belgelere, `burası önceden çöplükmüş, çöpe atılan çuvallar odanın altında kalmış, bunda ne var, hem çuval dolusu belgelerin bulunması deprem açısından da iyi oldu zeninde durması yeni bir depremde daha fazla hasara neden  olurdu` diyebilirler. Dilin kemiği yok, mesnetsiz, delilsiz her şey söylenebilir. Söylenir söylenmesine  ama bu defa darbe depremini önceden haber veren hukuk sistematiğinin iyi çalıştığı anlaşılıyor. Hukuk devletinde her kurum gibi ordunun da kendi yasal görev sınırları içinde hareket etmesi gerektiğine inananlar içlerindeki darbecilerin temizlenmesinde kararlı görünüyor. Yaptıkları ihbar, verdikleri bilgilerin hukuk makamlarınca gereği gibi değerlendirildiğini gördükçe yeni Samet Kuşcu olaylarının yaşanma endişesinden kurtulup  hukuk devletine olan güvenleri artıyor.

Ele geçirilen belgeler, 28 Şubat sürecinde yapılan hukuksuzluklardan, ¨ ordu göreve¨ pankartlarıyla yapılan yürüyüşlere, 2007 yılında  irtica tehlikesine halkı inandırmak için tertip edilen Cumhuriyet mitinglerine ve  `ülke elden gidiyor`   temalarını işleyen televizyon konuşmalarına kadar organize çalışmaların kaynaklarını, sorumlularını ortaya çıkaracağa benziyor. Cumhuriyet mitinglerine katılma talimatlarını verenler, askeri araçları  bu amaçla kullandıranlar, rutin dışına çıkma emirleri verenler, darbeye karşı çıkacak komutanları fişleyenler, sürgün listesini hazırlayanlar, darbe sonrası kurmayı düşündükleri `milli mutabakat hükümeti` ni isim isim belirleyenlerin hangi gizli mahfillerde yapılan gizli seçimle (!) darbesiz (!) hükümet değişikliği planlandığı artık gizlenemiyor.

Çarpıtmalar artık işe yaramıyor. Bilgiler ve belgeler gün yüzüne çıktıkça hak ve hakikatler görülüyor, Türkiye`nin önü aydınlanıyor. Hazırlanan seneryolar ne kadar sahici olursa olsun, aktörler rolllerini ne kadar iyi yaparlarsa yapsınlar perde arkası görünmeye başladı. İrtica tehditlerine kimseyi inandıramıyorlar. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi yeniden yazıldı. Uydurma iç tehdit, iç düşman değerlendirmeleri darbe için zemin oluşturamıyor. Olayın fuhuş şantajıyla casusluk boyutu da aydınlatıldığında, darbecilerin dış bağlantıları da aralanmış olacak.
 

Reşat PETEK
petekresat@gmail.com