DOLANDIRICILIK SUÇUNDA FAİLİN DAVRANIŞLARININ HİLELİ OLUP OLMADIĞININ BELİRLENMESİ

Abone Ol

Günümüzde dolandırıcılık suçlarında büyük artış yaşanmaktadır. Bu suçun gittikçe artmasıyla birlikte suçun unsurları bağlamında hileli davranışların tespiti önemli hale gelmiştir.

Dolandırıcılık suçu 5237 sayılı TCK m. 157 hükmünde düzenlenmiştir.

Buna göre; hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişi cezalandırılacaktır.

Dolandırıcılığın basit halinde bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilebilecektir.

Dolandırıcılık suçunun maddi unsurunun hareket kısmı burada önemlidir.

765 sayılı TCK m. 503 hükmünde hileli davranışlar "bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hile ve desiseler yapma" şeklinde ifade edilmişti.

5237 sayılı TCK m. 157 hükmünde ise "hileli davranışlarla bir kimseyi aldatma" şeklinde ifade edilmiştir.

765 sayılı TCK m. 503 hükmünde yer verilen desise kavramına 5237 sayılı TCK m. 157 hükmünde yer verilmemiştir. Burada yasa koyucunun hile kavramına desiseyi de kapsayacak şekilde geniş bir anlam yüklediği söylenebilir.

Dolandırıcılık suçunun koşulları

Dolandırıcılık suçunda malvarlığının yanında irade özgürlüğü de korunmaktadır.

Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için aşağıda belirtilen koşulların bulunması gerekir:[1]

1) Failin bir takım hileli davranışlarda bulunması gerekir.

2) Hileli davranışların mağduru aldatabilecek nitelikte olması gerekir.

3) Failin hileli davranışlar sonucunda mağdurun veya başkasının aleyhine, kendisi veya başkası lehine haksız bir yarar sağlaması gerekir.

Yukarıda belirtilen şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda dolandırıcılık suçunun varlığından bahsedilebilecektir.

Dolandırıcılık suçunda aşağıda belirtilen hususlar birlikte bulunmalıdır:

1) Dolandırıcılık suçunda fail kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla hareket etmelidir.

2) Burada fail bilerek ve isteyerek hileli davranışları yapması gerekir.

3) Bu davranışlarla bir başkasına zarar verilmelidir.

4) Verilen zarar ile eylem arasında uygun nedensellik bağı bulunmalıdır.

5) Verilen zarar da, nesnel ölçüler göz önünde bulundurularak belirlenecek ekonomik bir zarar olmalıdır.

Dolandırıcılık suçunun özellikleri şunlardır:

1) Malvarlığına karşı işlenen bir suçtur.

2) Diğer suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır.

3) Birden çok hukuki konusu vardır.

4) Bu suç işlenirken, sadece malvarlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır.

5) Bu suçtaki aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güven bozulmaktadır.[2]

6) Dolandırıcılık suçunun işlenmesiyle birlikte kişinin irade serbestisi etkilenmekte ve irade özgürlüğü ihlâl edilmektedir.[3]

Hile Kavramı

5237 sayılı TCK m. 157 hükmünde hileli davranıştan bahsedilmektedir. Bununla birlikte yasa hükmünde hile kavramı tanımlanmamıştır. Bu nedenle her somut olayda her türlü hileli davranışın dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesi gerekmektedir.

Esasında dolandırıcılık suçlarında karşılaşılan önemli sorunlardan biri de failin davranışlarının hileli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

Yasa koyucu hile kavramının tanımını yapmamıştır. Her somut olayda suçun maddi konusunun hareket kısmını oluşturan hileli davranışların nelerden ibaret olduğunun belirlenmesi gerekmektedir. Yasa koyucu bu hususu yani hile kavramının tanımını ve kapsamının belirlenmesini öğreti ve uygulamaya bırakmıştır.

Sözlük anlamı ile hile kavramı

Hile kavramı sözlüklerde “birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise, entrika” şeklinde ifade edilmektedir.[4]

Uygulamada hile kavramı

Yargıtay uygulamasına göre hile kavramının özellikleri şunlardır:[5]

1) Hile nitelikli yalandır.

2) Yalan belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmalıdır.

3) Kullanılan hile ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve yanıltma sonucu kandırıcı davranışlarla yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.

4) Hileli davranışın aldatacak nitelikte olması gerekir.

5) Basit bir yalan hileli hareket olarak kabul edilemez

Öğretide hile kavramı

Öğretiye göre hile kavramının özellikleri şunlardır:[6]

1) Hileli davranışlar, olaylara ilişkin yalan açıklamalar şeklinde olabilir.

2) Bu suçta söylenen sözlerin doğruluğunu kuvvetlendirecek ve böylece muhatabın inceleme eğilimini etkileyebilecek yoğunluk ve güçte olması gerekir.

3) Gerektiğinde birtakım dış hareketler ekleyerek veya böylece var olan halden ve koşullardan yararlanmak gerekebilir.

4) Mağdura almayacağı bir kararı verdirtmek suretiyle aldatılması gerekir.

5) Hileli davranışlarla başkasının zihin, fikir ve eylemlerinde bir hata meydana getirilmelidir.

Öğretide hile kavramının varlığı ile ilgili aşağıda belirtilen görüşlerin ileri sürüldüğü görülmektedir:[7]

1) Hile, oyun, aldatma, düzen demektir.

2) Nesnel olarak hataya düşürücü ve başkasının iradesi üzerinde etki doğurucu her davranış hile olarak kabul edilmelidir.

Hileli davranışın özellikleri

Yerleşik uygulamalar ve öğretideki genel kabul gören görüşlere göre hileli davranış özellikleri şunlardır:[8]

1) Hile; maddi olmayan yollarla karşısındakini aldatan, hataya düşüren, düzen, dolap, oyun, entrika ve bunun gibi her türlü eylem olarak kabul edilebilir.

2) Hileli davranışlar bir gösteriş biçiminde olabileceği gibi, gizli davranışlar olarak da ortaya çıkabilir.

3) Gösterişte, fail elinde bulunmayan imkânlara ve sıfata sahip olduğunu bildirmekte, gizli davranışta ise kendi durum veya sıfatını gizlemektedir.

4) Sadece yalan söylemek dolandırıcılık suçunun hile unsurunun gerçekleşmesi bakımından yeterli görülmemektedir.

5) Yasa koyucu yalanı belirli birtakım şekiller altında yapıldığı ve kamu düzenini bozacak nitelikte bulunduğu hallerde cezalandırmaktadır.

6) Hukuki işlemlerde veya sözleşmelerde bir kişi mücerret yalan söyleyerek diğerini aldatmış bulunuyorsa bu basit şekildeki aldatma, dolandırıcılık suçunun oluşumuna yetmeyecektir.

7) Yapılan yalan açıklamaların dolandırıcılık suçunun hileli davranış unsurunu oluşturabilmesi için, bu açıklamaların doğruluğunu kabul ettirebilecek, böylece muhatabın inceleme eğilimini etkisiz bırakabilecek yoğunluk ve güçte olması ve gerektiğinde yalana birtakım dış hareketlerin eklenmiş bulunması gerekir.

Failin davranışlarının hileli olup olmadığının belirlenmesi

Failin davranışlarının hileli olup olmadığının belirlenmesi bakımından öğretide şu görüşlere de yer verilmiştir:

1) Hangi hareketin aldatmaya elverişli olduğu somut olaya göre ve mağdurun içinde bulunduğu duruma göre belirlenmelidir.[9]

2) Bu konuda önceden bir ölçüt oluşturmak mümkün değildir.[10]

3) Hileli davranışın anlamı birtakım sahte, suni hareketler ile gerçeğin çarpıtılması, gizlenmesi ve saklanmasıdır.[11]

4) Hilenin, mağduru hataya sürükleyecek nitelikte olması yeterlidir.[12]

5) Ortalama bir insanı hataya sürükleyecek nitelikte olması aranmaz.[13]

6) Bu nedenle, davranışın hile teşkil edip etmediği muhataba ve olaya göre değerlendirilmelidir.[14]

Yukarıda da ifade edildiği üzere hangi davranışların hileli olduğu veya olmadığı hususunun tespiti bazen çok zordur. Hangi davranışların bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği yolunda genel bir kural getirmek pek mümkün gözükmemektedir.

Bu nedenle somut olayın özelliklerine göre bir değerlendirme yapılmalı ve aşağıda belirtilen hususlar bu değerlendirmede dikkate alınmalıdır. Hileli davranışın tespitinde dikkate alınacak hususlar şunlardır:[15]

1) Olayın özelliği,

2) Mağdurun durumu,

3) Fiille olan ilişkisi,

4) Kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri.

Yukarıda belirtilen hususlar ayrı ayrı dikkate alınmak suretiyle hileli davranışın belirlenmesi gerekir.

Taşınmazın hacizli olduğunu söylemeyerek satma

Örneğin; sanığın, satıştan önce ve satış sırasında katılanların taşınmazın tapudaki haciz kaydının öğrenmelerini engelleyecek ya da denetleme imkânlarını ortadan kaldıracak nitelikte herhangi bir hareketinin bulunmadığı olayda maliki olduğu taşınmaz hissesi üzerinde haciz olduğunu söylememesinden ibaret eylemi dolandırıcılık suçunu oluşturmayacaktır.[16]

Bu olayda Yargıtay, failin davranışının suçun maddi unsurunun hareket kısmını oluşturan hileli davranış olarak nitelendirilemeyeceğini, dolandırıcılık suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığını belirtmiştir.[17]

Kan bulacağını söyleyerek para alma

Örneğin; sanığın, katılanın torununa kan bulmak için Kızılay Kan Merkezine yürüdüğü esnada yanına yaklaşarak, kendisini Kızılay Kan Merkezi Müdürü olarak tanıtıp aradığı kanı bulabileceğini söyleyerek katılandan parayı alıp kanı getireceğim diyerek yanından ayrıldığı şeklinde gerçekleşen eylemleri dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır.[18]

Yetkisi olmadığı halde fatura bedeli tahsil etme

Örneğin; sanığın Ayedaş, İgdaş, Digiturk ve Türk Telekom tarafından faturaları tahsil konusunda yetkilendirilmemiş olduğu halde yetkilendirilmiş gibi müştekiden 300.00 TL para tahsil ederek haksız menfaat sağlamaktan ibaret eylemi dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır.[19]

Ahlaka aykırı yöntemler kullanılması

Örneğin; sanığın mağdurla cinsel ilişkiye girme konusunda anlaşıp mağdurdan para aldıktan sonra bu vaadini yerine getirmemesi halinde dolandırıcılık suçu oluşabilecektir.

Yargıtay burada sanığın ahlaka aykırı bir yönteme başvurarak gerçekleştirdiği hileli davranışlarının somut olayda hukuki boyuttan çıkıp cezai sorumluluğu gerektiren aldatıcı nitelikte olduğunu ifade etmektedir.[20]

Önceden doğmuş borçlarda hileli davranışlar

Önceden doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması hâlinde, borç hileli davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık suçunun oluşmayacaktır.[21]

Hukuka aykırı eylemler açısından dolandırıcılık

Bazen hukuka aykırı olayların gerçekleşmesi sırasında dolandırıcılık suçu işlenebilir. Örneğin, bir kişiye narkotik madde yerine başka bir madde satılması dolandırıcılık suçunu oluşturabilir.

Yargıtay bir kararında, sanıkların mağdura uyuşturucu madde yerine uyuşturucu özelliği bulunmayan nane vermek suretiyle maddi menfaat temin etme şeklinde gerçekleşen eylemlerinin dolandırıcılık suçunu oluşturacağına hükmetmiştir.[22]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-----------------

[1] YCGK, E: 2014/505, K: 2017/130, T: 07.03.2017.

[2] Bkz.; madde gerekçesi.

[3] Bkz.; madde gerekçesi.

[4] “(hi:le), Arapça ḥīle 1. isim Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, ayak oyunu, alavere dalavere, desise, entrika. 2. isim Çıkar sağlamak için bir şeye değersiz bir şey katma: Bu sütte hile var. “https://sozluk.gov.tr/; ET: 29.12.2022.

[5] YCGK, E: 2014/505, K: 2017/130, T: 07.03.2017.

[6] Sulhi Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler 2004, s.453.

[7] Nur Centel/ Hamide Zafer/Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Beta Yayınevi, İstanbul 2011, 2. Bası, Cilt I. s.456.

[8] YCGK, E: 2014/505, K: 2017/130, T: 07.03.2017.

[9] Veli Özer Özbek/M.Nihat Kanbur/Koray Doğan/Pınar Bacaksız/İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara 2012, 4. Bası s.690.

[10] Veli Özer Özbek/M.Nihat Kanbur/Koray Doğan/Pınar Bacaksız/İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara 2012, 4. Bası s.690.

[11] Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Yetkin Yayınevi, 9. Bası, Ankara 2012 s.421.

[12] Nur Centel/Hamide Zafer/Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Beta Yayınevi, İstanbul 2011, 2. Bası, Cilt I. s.462.

[13] Nur Centel/Hamide Zafer/Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Beta Yayınevi, İstanbul 2011, 2. Bası, Cilt I. s.462.

[14] Nur Centel/Hamide Zafer/Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Beta Yayınevi, İstanbul 2011, 2. Bası, Cilt I. s.462.

[15] YCGK, E: 2014/505, K: 2017/130, T: 07.03.2017.

[16] “Sanığın, maliki olduğu hacizli taşınmaz hissesini emlak alım satımı yapan katılan ... aracılığıyla 30.000 Lira karşılığında diğer katılan ...'a taşınmaz üzerinde haciz olduğunu söylemeden haricen sattığı olayda; katılan ...'in, taşınmaz üzerinde haciz ya da ipotek bulunmadığını tanık ...'den öğrendiği yönündeki beyanının tanık beyanları ile doğrulanmaması, yine sanığın, tanık ...'yi önceden tanıdığına ve onunla taşınmaza ilişkin olarak katılanlara yanlış bilgi verilmesi yönünde anlaşma yaptığına dair dosyaya yansıyan bir delilin de bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde;…” YCGK, E: 2014/505, K: 2017/130, T: 07.03.2017.

[17] YCGK, E: 2014/505, K: 2017/130, T: 07.03.2017. Bu karar oy çokluğu ile alınmıştır. Karşı oy görüşü şu şekildedir. "Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış içtihatlarında da belirtildiği üzere ceza yargılamasının amacı maddi gerçeğe ulaşmaktır. Yani ceza mahkemeleri gerçek hikayeyi tespit ederek tespit edilen eylemin hukuki niteliğini belirleyecektir. Soruşturmanın ve buna bağlı olarak iddianamenin gerçek olayı farklı hikayelendirmesi, ceza mahkemesini bağlamaz. Örneğin birden fazla fail olmasına rağmen iddianamenin bir fail hakkında dava açması, mahkemenin eylemin birden fazla kişi tarafından birlikte işlendiği kabulünü engellemez. (yeter ki diğer failler hakkında kesinleşmiş beraat kararları bulunmasın) Bu genel prensipler doğrultusunda dava konusu olay incelendiğinde; sanığın emlakçı olan müştekiye arsasını satmak istediğini beyan ederek müşteri bulunmasını talep ettiği, emlakçı olan müştekinin de katılanı bulup, taşınmazın tapu fotokopisini göstererek ve ayrıca tapu dairesinde .... isimli kişiye sorduğunu ve üzerinde herhangi bir tedbir veya haciz bulunmadığını belirtmesi üzerine katılanın taşınmazı almaya karar verdiği, tapuda devir işleminin kararlaştırıldığı günden bir gün öncesi sanığın devir günü işi bulunduğunu bu nedenle emlakçı olan müştekiye vekaletname vereceğini onun da satışı yapacağı belirtmesi üzerine sanığın emlakçıya vekaletname vermesi üzerine katılanın da sanığa 30.000 TL parayı verdiği, kararlaştırılan devir günü tapu dairesine gidildiğinde taşınmaz üzerinde taşınmazın değerinden fazla haciz bulunduğunun anlaşıldığı ve sanığın ortadan kaybolduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda sanığın müşteki olarak davaya dahil edilen ve emlakçılık yapan kişiyle birlikte davranarak katılana karşı nitelikli yalan söyleyerek hile yaptıkları nitekim tanık ....'in beyanıyla emlakçının yalanının ortaya çıktığı, bu şekilde katılanın iradesini sakatlayarak onun parasını almak suretiyle dolandırıcılık suçunu işledikleri anlaşıldığından sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir." düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.

[18] Y.15.CD, E: 2012/17918, K: 2014/10948, T: 03.06.2014.

[19] Y.15.CD, E: 2011/25874, K: 2013/10520, T: 05.06.2013.

[20] Olay günü saat 20.00 sıralarında otobüs terminali önünde yol kenarında bekleyen sanığın, aracı ile seyir halindeki şikâyetçiye durması için işaret ettiği, bunun üzerine yanına gelen şikâyetçi ile 40 TL karşılığında cinsel ilişkiye girme konusunda anlaştığı, ardından parayı alıp şikâyetçiye ileride kendisini beklemesini söyledikten sonra ortadan kaybolduğu olayda; akşam saatinde yol kenarında bekleyen sanığın, kendisine ahlâka aykırı bir amaçla yaklaşan şikâyetçiye bu amacın gerçekleşeceği kanaatini verecek şekilde şikâyetçi ile pazarlık yaptığı, maddi yarar sağladıktan sonra ortadan kaybolduğu, şikâyetçinin zararının ahlâka aykırı isteğin yerine getirilmemesi nedeniyle değil, aksine bu isteğin gerçekleştirileceği yönündeki sanığın hileli davranışı neticesinde meydana geldiği, şikâyetçinin meydana gelen zararını talep edip edememesinin özel hukuk konusu olduğu ve dolandırıcılık suçunun oluşmasına engel teşkil etmediği, sanığın ahlaka aykırı bir yönteme başvurarak gerçekleştirdiği hileli davranışlarının somut olayda hukuki boyuttan çıkıp cezai sorumluluğu gerektiren aldatıcı nitelikte olduğu ve bu şekilde atılı dolandırıcılık suçunun yasal unsurları itibariyle oluştuğu kabul edilmelidir.” YCGK, E: 2015/1072, K: 2018/633, T: 11.12.2018.

[21] Y.11.CD, E: 2017/13589, K: 2020/905, T: 05.02.2020: “….Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.03.1998 tarihli ve 6/8-69 sayılı kararında açıklandığı üzere, önceden doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması hâlinde, borç hileli davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık suçunun oluşmayacağı cihetle; maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından sanıkların ve müştekin yeniden dinlenilmesi ile suça konu bonoların önceden doğan borca karşılık mı verildiği tespit edilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde mahkûmiyet hükmü kurulması,…”

[22] Y.6.CD, E: 2019/1337, K: 2021/5542, T: 22.03.2021. Bu kararda karşı oy şu şekilde ifade edilmiştir: “Uyuşturucu madde isteyen şikayetçiye sanıkların para karşılığı uyuşturucu madde verme, getirme vaadi, genel ahlaka ve hukuka aykırı olmanın yanında, yerine getirilmesi veya buna zorlanması açıkça hukuka aykırı bir durum olup, aldatma özelliği de bulunmayan basit bir yalandır. Konusu suç teşkil eden, hukuki ve ahlaki olmayan edimlerin yerine getirilmemesi hukuk düzenince korunamaz, Ayrıca uyuşturucu madde isteyen şikayetçinin bu talebi karşısında sanıkların bu maddeyi temin etme vaadi (basit yalan) dışında eylemlerinin olmadığı aşamada, şikayetçinin bir an evvel, yakalanmamak için maddeyi denetlememe ve sonucuna katlanma riskini göze alıp uyuşturucu madde bedelini peşin vermesi, sonrasında verilen uyuşturucu madde paketini kontrol etmesi ve uyuşturucu madde olmadığını anlaması şeklinde gerçekleşen olayda dolandırıcılık suçunun unsuru olan hileli hareketin sağlanan yarardan sonra olması nedenleriyle dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının bulunmadığı kanaatinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun düşüncesine iştirak etmek mümkün olmamıştır.”