Olası kastta netice öngörülmekte, ancak doğrudan kastta olduğu gibi bu sonuç doğrudan istenmemektedir. Fail bu fiili işlerken sonucun muhtemelen gerçekleşeceğini öngörmekle yetinmeyerek, bu sonucu da kabullenmelidir[1]. Yani olası kastta fail ikincil nitelikteki neticelerin gerçekleşmesine kayıtsız kalmaktadır. Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki kararında şöyle denilmektedir:” Sanık Metin'in olay günü saat: 00.30 sularında içeride çok sayıda çalışan ve müşteri olan birahaneye gelerek, burayı neden çalıştırıyorsunuz diye bağırdığı, ardından rastgele ateş ettiği sırada, orada bulunan kişi ya da kişilerin isabet alıp yaralanabileceğini ya da ölebileceğini öngörmesine rağmen atışlarına devam ederek mağdur katılan Halil'i yaraladığı olayda, kastı sonuç belirler kuralı gereğince eylemin olası kastla yaralama suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin, öldürmeye teşebbüs suçundan hüküm kurulması, yasaya aykırılık oluşturmaktadır[2]”. Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir diğer kararında da şöyle denilmektedir: “Maktul ve diğer tanıkların bahçe içine girip kenevir çalmak isterken sanık Rıfat’ın, eşi Fikriye’nin uyarısı üzerine sanığın, av tüfeği ile maktul ve arkadaşlarını kovaladığı, arkada kalan ve hızlı koşamayan maktule tüfekle ateş ederek oksipital ortadan giren iri saçma tanesi ile vurduğu olayda; Sanığın maktulü kovalayarak hedef gözetip ateş etmesi sonucu gerçekleşen olayda doğrudan kastla hareket ettiği, kasten insan öldürme suçunu işlediği düşünülmeden yazılı şekilde olası kastla öldürme suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi, yasaya aykırılık oluşturmaktadır”[3]. Kararlardan da anlaşıldığı üzere doğrudan kastla öldürme için öldürmeye yönelik neticenin fail tarafından istenmesi ve bu neticeye yönelik iradi bir hareket gerekmektedir. Olası kastta ise hedef belirli değildir. Fail tarafından belli bir neticenin gerçekleşmesi amacına yönelik olarak işlenen fiilde ikincil nitelikteki muhtemel neticelerin de gerçekleşebileceğinin düşünülüp öngörülmesi gerekmektedir[4].
Doğrudan kastta, failin gerçekleşeceğini bildiği ve istediği asıl netice yanında, eylemden doğacak yan neticelerin kesinlikle veya büyük olasılık içinde görüldüğü hallerde de kast, doğrudan kasttır. Failin istediği neticeler ile yan neticeler arasında “zorunluluk bağı“ vardır. Bu halde bilmenin istemeyi de içerdiği kabul edilir. Failin doğrudan kastından söz edilebilmesi için, failin tasavvur ettiği bu yan neticeleri ayrıca istemiş olması aranmaz[5].
Neticenin dolaylı olarak göze alınması halinde eyle doğrudan kast olmayıp olası kast kapsamında değerlendirilmelidir. Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir; Sanığın, yönetimindeki otomobil ile trafikte seyir halindeyken aynı istikamette seyir halinde bulunan otobüse fazla yanaşarak sağ tarafından çarptığı, her iki aracın durmadan yola devam ettikleri, yaklaşık 6-7 km kadar gittikten sonra, otobüs şoförü olan tanık Mithat'ın sanığa ait otomobili park halinde görünce, otobüsü yol kenarında durdurup arka ve ön kapılarını açtığı, yolcularında burada otobüsten indikleri, sanık ile otobüs şoförü olan tanık Mithat'ın aralarında tartıştıkları, katılanların diğer yolcularla birlikte kaldırımda beklemekte oldukları sırada, sanığın olay yerinden kaçmak için otomobiline bindiği, araç geçişine uygun olmayan otobüs ile kaldırım arasından geçmeye çalıştığı sırada aracının yan aynasının da otobüse çarparak kırıldığı, sanığın aracıyla kaldırıma çıkıp bu sırada kaldırımda bekleyen ve tartışmaya katılmadıklarını anlaşılan katılanlara çarpmak suretiyle katılan Hamdullah'ı, yaşamını tehlikeye düşürecek ve hayati fonksiyonlarına etkisi ağır (6.) derecede çoklu kemik kırığı oluşturacak şekilde, katılan Ömer'i ise yaşamını tehlikeye düşürecek, hayati fonksiyonlarına etkisi ağır (6.) derecede çoklu kemik kırığı oluşturacak ve duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına yol açacak şekilde yaraladığı anlaşılan olayda; Yargılama sürecindeki işlemlerin usul ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan ve dosya kapsamına göre yeterli olduğu anlaşılan delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterildiği, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, sanığın trafikte yaşadığı tartışma sonrasında otomobili ile olay yerinden uzaklaşmak amacıyla yoldan manevra yapıp geri çıktıktan sonra ani manevra ile otobüs ile yaya kaldırımı arasında bulunan boşluktan geçmeye çalıştığı, bu esnada kaldırımda bulunan katılanların yaralanabileceğini öngördüğü ancak yine de aracını sürerek yaralama sonucunu kabullendiği anlaşıldığından, sanığın eylemini olası kastla gerçekleştirildiğine ilişkin Mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmediğinden, sanık müdafii ve Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısının sanığın eylemini doğrudan kastla gerçekleştirdiğine ilişkin temyiz sebeplerinin incelenmesinde, hükümlerde hukuka aykırılık bulunmamıştır”[6].
Öldürme suçu bakımından fail, hareketinin ölüme sebebiyet vereceğini bilecek ve nihayet hareketinin yönelmiş olduğu kişinin ölümünü isteyecektir. Fiil ile maksat arasında bu şekilde bir uygunluk olmaz ise fail kasten öldürme suçundan sorumlu tutulamaz[7]. Doğrudan kastla insan öldürme suçunda hedef belirli iken, olası kastla insan öldürme suçunda hedef belirsiz olup, belli şahıs veya şahıslar hedef gözetmeksizin meydana gelen ateş etme olaylarında eylemin olası kastla gerçekleştiği kabul edilmelidir. Nitekim aynı doğrultudaki Yargıtay kararında şöyle denilmektedir:” Sanığın, hedef gözetmeksizin ateş ettiği sırada kişilerin de isabet alıp yaralanabileceğini ya da ölebileceğini öngörmesine rağmen atışlarına devam ederek, yürüyen maktulü öldürmesi, mağduru da yaralaması suçunda maktule karşı eyleminden dolayı olası kastla öldürme, mağdur-katılana karşı da olası kastla yaralama suçundan hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi, yasaya aykırılık oluşturmaktadır”[8].
Doğrudan kastla insan öldürme suçunda eylem doğrudan maktule yönelik olup olası kastta maktule yönelik doğrudan bir eylemi bulunmamaktadır;” “Suça sürüklenen çocuk ile maktulün arkadaş oldukları, olay günü 18 yaşından küçük olan maktul ile kardeşi Aysun'un traktörlerinin üzerini naylon ile kapattıkları sırada suça sürüklenen çocuğun küçükbaş hayvanlarını otlatmaktan döndüğü ve maktulü görünce durduğu, suça sürüklenen çocuğun maktule selam verip elindeki av tüfeğini doğrultarak "seni vuracağım" dediği, maktulün "vurma beni ne yapıyorsun" diyerek karşılık verdiği, sonrasında suça sürüklenen çocuğun yaklaşık 10 metre mesafeden tetiğe basarak maktulü vurduğu, suça sürüklenen çocuğun av tüfeğinden çıkan saçmaların maktulün kafa ve göğüs bölgelerine dağılacak şekilde isabet ettiği, maktulün ölümünün, av tüfeği saçma taneleri yaralanmasına bağlı kafatası, yüz, kosta kemik kırıkları ile birlikte beyin kanaması, beyin doku harabiyeti, iç organ yaralanmasından ve büyük damar yaralanmasından gelişen iç kanama nedeniyle gerçekleştiği olayda; Bir hedefe karşı tüfeğin doğrultularak tetiğe basmak suretiyle fişeğin ateşlenmesiyle birlikte silahtan çıkan saçma tanelerinin hedefe zarar vermesinin muhtemel değil muhakkak olduğu gözetilerek; Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Balistik Şubesinin 17.05.2018 tarihli raporuna göre, suça sürüklenen çocuğun kullandığı tüfeğin tetiğine basınç kuvveti (4,6 kg) uygulanmadan çekme, çekiştirme veya sarsıntı gibi etkenlerde fişeğin kendiliğinden patlamayacağının belirtilmesi ve olayın tek tanığı Aysun'un istikrarlı beyanlarında suça sürüklenen çocuğun tüfeği maktule doğrultarak tetiğe basmadan önce "seni vuracağım" dedikten sonra ateş ettiğini beyan etmesi karşısında suça sürüklenen çocuğun maktule doğru tüfeğini doğrultmak ve tetiği parmağıyla ezmek suretiyle bilerek ve isteyerek eylemini gerçekleştirdiği anlaşıldığından, suça sürüklenen çocuk hakkında suç vasfında yanılgıya düşülerek nitelikli kasten öldürme yerine yazılı şekilde olası kastla nitelikli öldürme suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi suretiyle eksik ceza tayini hukuka aykırı bulunmuştur”[9].
Eğer olası kastla insan öldürme olarak eylem nitelendirilmiş ise artık nitelikli insan öldürme suçundan hüküm kurulamaz. Maalesef Yargıtay olası kast uyguladığı hallerde nitelikli hal de uygulamak suretiyle hukuka aykırı karar vermektedir; “Sanık ve maktulün kardeş olduğu sanığın eşi ve çocukları ile birlikte ailesi ile aynı evde yaşadığı ancak, kardeşleri ile arasında bu nedenle anlaşmazlık bulunduğu, sanık Metin'in kız kardeşlerinin olay günü tekrardan sanığın eşinin evden ayrılmasını istemeleri nedeniyle tartıştıkları, mağdur sanık Metin'in de odasına eşinin yanına geri döndüğü, bu esnada odada mağdur sanık Metin'in eşi Sevda ile 5 aylık ve 1,5 yaşında olan iki çocuklarının bulunduğu, odanın kapısı kapalı bulunduğu sırada mağdur sanık Sevilen'in kapıyı çalmadan odaya girdiği, sanık Metin ve eşine hitaben evden çıkıp gitmeleri gerektiğini söylediği ve Metin'e tokat attığı, aynı zamanda Tansu, Cansu, Funda ve Güvercin´in de odaya girdikleri, ardından Sevilen, Cansu, Tansu ve Funda'nın Metin, Sevda ve çocuklarına saldırdıkları, Sevilen, Cansu, Tansu ve Funda'nın darp etmeleri neticesinde sanık Metin ve eşi Sevda'nın basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaralandığı, bir süre sonra Güvercin'in kızlarını odadan dışarı çıkardığı, maktule Funda'nın odadan çıkarken odanın kapı camına yumruk atarak kapının camını kırdığı, odada mağdur sanık Metin, eşi Sevda ve çocuklarının kaldığı, odadan dışarı çıkan Sevilen, Cansu, Tansu ve Funda'nın bağırmaya devam ettikleri ve "çıksın, gitsin, defolsun" gibi sözler söyledikleri, bu sırada olanlara sinirlenen Metin´in baza şeklindeki yatağının altında bulunan av tüfeğini aldığı, tanık Sevda'nın eşine engel olmaya çalıştığı ancak olamadığı, mağdur sanık Metin'in elinde bulunan tüfeği gören mağdur Güvercin'in kızlarını uyardığı, mağdur sanık Metin'in elinde bulunan tüfek ile annesi ve kız kardeşlerini kovaladığı, bunun üzerine annesi ve kardeşlerinin oturma odasına kaçtığı ve kapıyı kapattıkları, mağdur sanık Tansu'nun kapının duvar dibinde durduğu, yanında annesi Güvercin'in yere oturduğu ve kapıya yaslandığı, Güvercin'in hemen yanında maktule Funda'nın da yere yatar vaziyette kapıya yaslandığı, Sevilen'in ise Funda'nın yanında kapının yanındaki duvar bitişiğinde ayakta durduğu, Cansu'nun ise oda içerisinde bulunan sobanın arkasına saklandığı, mağdur sanık Metin'in kapalı olan oda kapısını açmalarını sağlamak için sol alt köşesine yerden 32 cm yükseklikte bulunan kısma bitişiğe yakın mesafeden bir el ateş ettiği, mağdur sanık Metin'in ateş etmesi neticesinde o esnada kapı arkasında yatar pozisyonda bulunan maktule Funda'nın omuz kısmından vurulmak sureti ile yaralandığı, akabinde mağdur sanık Metin'in yaralı olan kardeşi maktule Funda'yı hastaneye götürmek için kucağına alarak evin dışına çıktığı, hastaneye götürdükleri, ancak maktulün ateşli silah yaralanmasına bağlı iç organ yaralanması ve iç kanama (akciğer ve aourt zedelenmesi) nedeniyle hayatını kaybettiği olayda olası kastla nitelikli öldürme suçu oluşmaktadır”[10].
Cumhuriyet Savcısı Doç. Dr. Cengiz APAYDIN
Avukat Cenk Ayhan APAYDIN
---------------
[1] Bakıcı, 305.
[2] Yargıtay, 1. C. D, 13.2.2009 tarihli, 2007/8022 esas ve 2009/576 sayılı kararı.
[3] Yargıtay, 1. C. D, 11. 2. 2009 tarihli, 2007/9335 esas ve 2009/997 sayılı kararı.
[4] Apaydın, Olası Kastla İnsan Öldürme Suçu, 51.
[5] Centel /Zafer /Çakmut, 397.
[6] Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 11. 07. 2024 tarihli, 2023/3741 esas ve 2024/5304 sayılı kararı ((UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır.
[7] Avcı, Mustafa, “Kasten Öldürme ve Kasten Yaralama Suçlarının Manevi Unsurlarını Ayırt Etmeye Yarayan Ölçütler”, Kamu Hukuku Arşivi Dergisi Y. 2005, S. 1. 91.
[8] Yargıtay, 1. C. D, 5.6. 2009 tarihli, 2008/129 esas ve 2009/3243 sayılı kararı. ÖLDÜRME EYLEMİNİN DOĞRUDAN KASTLA MI OLASI KASTLA MI İŞLENDİĞİNE İLİŞKİN YARGILAMA SÜREÇLERİ KAVRAMLARIN NETLEŞMESİNİ SAĞLAMAKTADIR. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü: Maktul ve ailesi ile sanık arasında kimin başlattığı belli olmayan bir tartışma başladığı, tartışmanın arbedeye dönüşüp yumruklaşmaların başladığı, sanığın olay nedeniyle 18.07.2021 tarihli adli rapordan anlaşılacağı üzere basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı, arbede sırasında sanığın çalışır ve farları açık vaziyette bıraktığı aracına bindiği, bu sırada aracın önünde maktul ve katılan İbrahim ..l'in bulunduğu, sanığın hızla aracını sürdüğü, katılan İbrahim Halil'in aracın önünden çekildiği, ancak maktulün aracın önünde kaldığı ve sanığın maktule araç ile çarpması üzerine maktulün yere düştüğü, durumu gören olay yerinde bulunan tanıkların sanığın sevk ve idaresindeki araca durması için vurdukları ve uyarıda bulundukları, ancak sanığın durmayarak araçla maktulü yaklaşık 20 metre kadar sürüklediği, sanığın eylemine bağlı olarak maktulün öldüğü, sanığın aracı ile olay yerinden uzaklaştığı, anlaşılmıştır. 2. Sanık savunmaları, tanık beyanları, 25.10.2021 tarihli otopsi, adli tıp raporları, tutanaklar, olay yeri inceleme raporu, uzmanlık raporları, nüfus kayıtları, adli sicil kayıtları, dava dosyasında bulunmaktadır. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü; İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmıştır. Ancak; Sanığın olay öncesi, sırası ve sonrası davranışlarına göre eylemini doğrudan kastla gerçekleştirdiği, sanığın eyleminde olası kast, taksir ve bilinçli taksir koşullarının bulunmadığı anlaşıldığından, sanığın eylemi kasten öldürme suçu olarak nitelendirilmiş, ilk derece mahkemesinin sanığın eylemini olası kastla gerçekleştiği kabul edilerek, sanığa verilen cezadan indirim yapılması isabetli görülmediği anlaşıldığından İlk Derece Mahkemesince kurulan hükmün kaldırılmasına karar verildiği belirlenmiştir. GEREKÇE: İleri sürülen iddia ve savunmaların toplanan delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterildiği, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, alınan raporların yeterli ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, dosya içeriğinden varlığı anlaşılan, maktulden sanığa yönelen ve haksız tahrik oluşturan eylemlerin niteliği ve ulaştığı boyut dikkate alındığında belirlenen indirim oranının isabetli olduğu, takdiri indirimin mahkemenin takdir yetkisi kapsamında, yasal, yerinde ve yeterli gerekçelerle uygulanmasına karar verildiği, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği, meşru savunma koşullarının bulunmadığı anlaşıldığından, katılanlar vekilinin, Cumhuriyet savcısının ve sanık müdafisinin, temyiz sebeplerinin incelenmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır.
[9] Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 29. 05 2024 tarihli, 2023/7099 esas ve 2024/3991 sayılı kararı ((UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).
[10] Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 13. 05 2024 tarihli, 2022/13116 esas ve 2024/3446 sayılı kararı ((UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).