Disiplin hapsi 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 2. maddesinde, “kısmî bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen, önödeme uygulanamayan, tekerrüre esas olmayan, şartla salıverilme hükümleri uygulanamayan, ertelenemeyen ve adlî sicil kayıtlarına geçirilmeyen hapis” şeklinde tanımlanmıştır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere disiplin hapsi, bir yükümlülüğün yerine getirilmesini zorlamak için değil, kısmi bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan bir fiilin işlenmesi dolayısıyla verilmektedir.
Tazyik (zorlama) hapsi ise, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda tanımlanmamış olmakla birlikte, niteliği ve doğurduğu sonuçlar itibariyle 5271 sayılı CMK’nın “Tanımlar” başlıklı 2/1 maddesinde tarifi yapılan ve sonuçlarına değinilen disiplin hapsine benzemektedir. Bir suç karşılığında öngörülen ceza değil yaptırım altına alınan bir fiil olması dolayısıyla disiplin hapsi için geçerli olan seçenek yaptırımlara çevrilememe, ön ödeme uygulanamama, tekerrüre esas olmama, şartla tahliye hükümleri uygulanamama, ertelenememe, adli sicil kayıtlarına geçirilememe hususlarının tazyik hapsi için de geçerli olduğu doktrin ve uygulamada kabul edilmektedir.
Yine Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği 5/1 (ç) maddesinde “9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu gereğince tazyik hapsine tabi tutulanların” doğrudan açık cezaevine konularak cezasının infaz edileceği düzenlenmişken, bunun dışındaki tazyik hapsi ve disiplin hapsi cezaları bakımından doğrudan açık cezaevine ayrılma hakkı kabul edilmemiştir.
Aynı Yönetmeliğin kapalı kurumdan açık kuruma ayrılamayacak hükümlüleri düzenlediği 8/2 (ç) maddesinde; “2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu gereğince verilen hapsen tazyik veya tazyik hapisleri dışında, diğer kanunlarda düzenlenen tazyik, disiplin veya zorlama hapislerinin tamamı” düzenlemesine yer verilerek, İcra-İflas Kanunu dışında verilen tazyik hapsi, disiplin hapsi veya zorlama hapislerinin tamamı açısından açık cezaevine geçiş uygulaması yasaklanmıştır. Bu yönüyle, tazyik hapsi ve disiplin hapsi cezalarının infazı aşamasında bir benzerlik de bulunmaktadır.
Ancak tazyik hapsi, yöneldiği amaç itibariyle disiplin hapsinden farklılık göstermektedir. Şöyle ki;
Tazyik hapsi bir yükümlülüğün yerine getirilmemesinden dolayı verildiği için, bu yükümlülüğün yerine getirilmesiyle son bulmasına karşın disiplin hapsi bir yükümlülüğün yerine getirilmemesinden dolayı değil, kısmi bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan bir fiilin işlenmesi dolayısıyla verildiğinden, kural olarak o işin yapılması, ifa edilmesi disiplin hapsini sona erdirmez.
Ancak 2004 sayılı Kanun’da yer alan icra ve iflas suçlarının ekonomik suç olmaları nedeniyle, kanun koyucu bu konuda esnek davranarak söz konusu cezalara alacaklının şikâyeti üzerine karar verileceğini ve kişinin icra takibine konu olan borcu tamamen ödemesi hâlinde disiplin hapsinin düşeceğini hüküm altına almıştır. Bu durum disiplin hapsine ilişkin yukarıda aktarılan genel kuralın istisnasını teşkil etmektedir.
Bu aşamada tazyik hapsi ve disipline hapsine ilişkin örneklere yer verecek olursak;
1.) Tazyik hapsi verilebilecek hallere örnek olarak;
- İcra İflas Kanunu’nun “Borçlunun ödeme şartını ihlali halinde ceza” başlıklı 340. Maddesi
- İcra İflas Kanunu’nun “Çocuk teslimi emrine muhalefetin cezası” başlıklı 341. Maddesi
- İcra İflas Kanunu’nun “Nafakaya ilişkin kararlara uymayanların cezası” başlıklı 344. Maddesi
- 6284 sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un “Tedbir kararlarına aykırılık” başlıklı 13. Maddesi gösterilebilir.
2.) Disiplin hapsi verilebilecek hallere örnek olarak;
- İcra İflas Kanunu’nun “Beyandan sonra mal ve kazançta olan tezayüdü bildirmeyen borçlunun cezası” başlıklı 339. Maddesi
- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Duruşma düzeni” başlıklı 151. Maddesi
- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Çekinmenin kabul edilmemesinin sonucu” başlıklı 253. Maddesi
- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Tedbire muhalefetin cezası” başlıklı 398. Maddesi
- Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Tanıklıktan ve yeminden sebepsiz çekinme” başlıklı 60. Maddesi
- Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “İstenen eşyayı vermeyenler hakkında yapılacak işlem” başlıklı 124. Maddesi gösterilebilir.
Yukarıda yapmış olduğumuz açıklamalarda, disiplin hapsi ile tazyik hapsinin birçok noktada benzer özellik taşıdığını ancak amaç yönünden aralarında farklılık bulunduğunu belirtmiş bulunuyoruz. Bu aşamada Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi İle Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün “Disiplin hapsi ve tazyik hapsi kararlarının infazı” başlıklı 193. Maddesi uyarınca disiplin hapsi ve tazyik hapsinin infazı aşamasında ortaya çıkan bir farklılıktan daha bahsetmek isteriz. Anılan madde;
“(1) Disiplin hapsinin Cumhuriyet başsavcılığınca infazında aşağıdaki esas ve usuller uygulanır;
a) Mahkemece verilen disiplin hapsi kararları, disiplin hapsine mahsus deftere kaydedilir,
b) Disiplin hapsi cezasının infazı amacıyla, on gün içinde Cumhuriyet başsavcılığına gelmesi için hükümlüye çağrı belgesi gönderilir. Bu süre içinde hükümlünün gelmemesi veya kaçması halinde yakalama emri düzenlenir. İlgilinin bu adreste bulunamaması halinde karar, yargı çevresi dışındaki o yer Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir,
c) Kanun hükümlerine göre disiplin hapsi, kaldırılmadığı veya düşürülmediği takdirde kurumda yerine getirilir.
(2) Tazyik hapsi kararlarının Cumhuriyet başsavcılığınca infazında aşağıdaki esas ve usuller uygulanır;
a) Mahkemece verilen tazyik hapsi kararları, bu kararlara mahsus deftere kaydedilir,
b) Bu kararlar, hükümlünün kararda belirtilen adresinde bulunan mahalli kolluk kuvvetlerine veya ilgilinin bu adreste bulunamaması halinde yargı çevresi dışındaki o yer Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir,
c) Kanun hükümlerine göre tazyik hapsi kararı kaldırılmadığı sürece, kurumda yerine getirilir.
(3) Disiplin hapsi ve tazyik hapsi kararları için kurumda ayrı bir kayıt tutulur.
(4) Disiplin hapsi ve tazyik hapsi kararları, tekerrüre esas olmaz, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz ve adlî sicil kayıtlarına işlenmez.” hükmünü havi olup;
Maddede disiplin hapsi cezasının infazı amacıyla (5275 sayılı Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “yakalama emri” başlıklı 19. Maddesine koşut olarak) on gün içinde Cumhuriyet başsavcılığına gelmesi için hükümlüye çağrı belgesi gönderileceği, bu süre içinde hükümlünün gelmemesi veya kaçması halinde yakalama emri düzenleneceği belirtilmiştir.
Oysa maddenin 2. fıkrasının (b) bendinde, tazyik hapsine ilişkin kararların hükümlünün kararda belirtilen adresinde bulunan mahalli kolluk kuvvetlerine veya ilgilinin bu adreste bulunamaması halinde yargı çevresi dışındaki o yer Cumhuriyet başsavcılığına gönderileceği düzenlenmekle birlikte, on gün içinde Cumhuriyet başsavcılığına gelmesi için hükümlüye çağrı belgesi gönderileceği yönünde bir düzenleme yer almamaktadır. Bu durumun sonucu olarak uygulamada, tazyik hapislerine ilişkin cezaların infazı amacıyla hükümlü hakkında doğrudan yakalama emri düzenlenmektedir.
Ancak kanaatimize göre; disiplin hapsinin infazı amacıyla düzenlenen ve hükümlünün infazdan haberdar olmasını sağlayan “çağrı belgesi” gönderme usulünün, tazyik hapsinin infazı aşamasında da uygulanması gerekmektedir. Cumhuriyet savcısı; önce çağrı belgesi düzenleyip hükümlünün kayıtlı adresine tebliğe çıkarmalı, bu tebliğin usulüne uygun hükümlüye ulaştığı veya ulaştığının kabul edildiği andan itibaren başlayan 10 gün içinde infaz için adliyeye başvurmayan veya bu süre içinde kaçan hükümlü hakkında yakalama kararı çıkarmalıdır.
Nitekim; seçenek yaptırımlara çevrilememe, ön ödeme uygulanamama, tekerrüre esas olmama, şartla tahliye hükümleri uygulanamama, ertelenememe, adli sicil kayıtlarına geçirilememe gibi birçok benzerlikleri olan bu iki kurum arasında, infaz aşamasında “çağrı belgesi gönderme-me” şeklinde bir farklılık oluşturulmasının haklı bir nedeni olmadığı gibi tazyik hapsinde hükümlünün infazdan haberdar edilmeden hakkında yakalama emri düzenlenmesi, hukuk devleti ilkeleriyle de bağdaşmamaktadır.
Stj. Av. Hüseyin SİNEK & Av. Begüm GÜREL
(Bu köşe yazısı, sayın Stj. Av. Hüseyin SİNEK ve Av. Begüm GÜREL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)