DEVLET SIRLARINDAN YARARLANMA SUÇU (TCK m.333-1/2)

Abone Ol

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 333. maddesinde devlet sırlarından yararlanma, devlet hizmetlerinde sadakatsizlik başlıklı suç düzenlenmesinde devlet hizmetlerinde sadakatsizlik, devlet sırlarından yararlanma ve belirtilen bu suçları ihbar etmeyenleri cezalandıran üç farklı suç bulunmaktadır. Bu makalemizde ilk iki fıkrada bulunan yararlanma suçuna ve hangi hallerde ağırlatıcı sebeplerin uygulanacağına değinilecektir.

TCK’nun 333. maddenin ilk fıkrasında “Görevi dolayısıyla öğrendiği ve Devletin güvenliğinin gizli kalmasını gerektirdiği fenni keşif veya yeni buluşları veya sınaî yenilikleri kendisinin veya başkasının yararına kullanan veya kullanılmasını sağlayan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır” şeklinde devlet sırlarından yararlanma fiilinin basit halini düzenlemektedir. İkinci fıkrada ise  “Fiil, Türkiye ile savaş halinde bulunan bir devletin yararına işlenir veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeye sokacak olursa, faile müebbet hapis cezası verilir” denilerek daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hali düzenlenmiştir. İlgili maddedeki suç hükümleri mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 138. maddesinde düzenlenmekteydi.

SUÇLA KORUNAN HUKUKİ DEĞER

Günümüzde teknoloji hızla ilerlemektedir ve bu ilerlemeler öncelikle ülkelerin güvenliğini ve çıkarlarını korumaları için kullanılmaktadır. Yeni teknolojinin gelişimi, gerek egemenlik ve bağımsızlık üzerinde doğrudan etki doğurtmakta gerek güvenlik açısından adeta bir savunma hattı oluşturması yönünden dikkate nazar etmektedir.. Bu dönemde, dünyada gücün belirleyicisi halini almış bulunan teknolojik ve ekonomik istihbarat daha da ciddi yönde önem kazanmıştır.

Diğer bir anlatımla, özenle geliştirilen buluşların, devlet güvenliği için büyük bir öneme sahip olduğu göz önüne alındığında, bu buluşların korunması ve yanlış ellere geçmesinin engellenmesi gerekmekte olup bu tür önlemler öncelikle, bu sırlara erişimi olan kişilere karşı alınması gerekmektedir. TCK’nun 333. maddesinde düzenleme altına alınan, özellikle devletin birinci derecede önemli menfaatlerini ilgilendiren fenni keşif, sınai yenilik ve yeni buluşların görevleri gereği öğrenen kişiler tarafından kendi çıkarları için kullanılmasını veya başkalarının kullanmasını sağlamasını cezalandırmayı amaçlamaktadır. Demek ki bu suç, "devlet güvenliği", "iç veya dış siyasal çıkarlar" ve "milli savunma" gibi hukuksal menfaatleri korumayı amaçlamaktadır.[1]

MADDİ UNSURLAR

SUÇUN KONUSU

Devletin güvenliğini ilgilendiren fenni keşifler, yeni buluşlar ve sınai yeniliklere ait sırların korunması, devletin temel çıkarlarını etkilemektedir. Bu nedenle suçun hukuki konusu, bu tür sırların gizliliğinin devletin güvenliği açısından önemini yansıtan kamu yararıyla ilişkilidir.[2]

FAİL ve MAĞDUR

TCK’nun 333. maddesinde fail “görevi dolayısıyla öğrendiği... kişi” şeklinde belirtilmiş olup maddenin gerekçesinde de “suçun faili kamu görevlisi olabilir” denilerek failin kim olacağı açıklanmıştır.

765 sayılı ETCK’nda, fail, “ memur” veya “amme hizmetini ifa ile mükellef olan kimse” olarak tanımlamaktadır. 765 sayılı kanun döneminde kullanılan memur kavramından daha geniş bir anlam taşıyan kamu görevlisi kavramı, 5237 sayılı TCK’nun 6. maddesinde tanımlanmıştır. Bu tanıma göre, kamusal faaliyetlere katılan her birey, statüsüne ve faaliyete sağladığı katkının özelliğine bakılmaksızın kamu görevlisi olarak kabul edilir, hükmüne yer verilmiştir. Söz konusu hükme baktığımızda 333.madde hükmü ile paralellik olduğunu görmekteyiz.Mağdurlar, devlete ait fenni keşiflerin, yeni buluşların veya sınaî yeniliklerin sahibi olan kurum veya kuruluşlardır[3].

FİİL VE NEDENSELLİK BAĞI

Kanundaki “görevi gereği" ifadesi, failin atama, seçilme veya diğer suretlerde sürekli veya belirli bir süre boyunca icra etmekle yükümlü olduğu kamusal faaliyeti anlamına gelir.

Bu suçun işlenmesi için failin belirli bir eylemde bulunması veya birtakım icra hareketlerini gerçekleştirmesi gerektiğinden icrai bir suç olup aynı zamanda bir zarar tehlikesi suçudur. Dolayısıyla suçun oluşması için zararın gerçekleşmemesi veya tamamlanmaması önemli değildir, sadece zararın ortaya çıkma ihtimali suçun varlığı için yeterlidir.[4] Demek ki ihtimalin söz konusu olduğu alanda suçun oluşumu için aranan tipikliğe uygun eylemde var sayılacaktır. Bu durumda suç gerçekleşmiş olacaktır.

Suçun oluşması için devletin güvenliği açısından bir zarar tehlikesinin doğması yeterlidir, ayrı olarak bir zararın meydana gelmesine gerek yoktur. Suçun esası, kişinin görevi gereği öğrendiği devletin güvenliği bakımından saklı kalması gereken fenni keşif veya yeni buluşları ya da sınaî yenilikleri kendisinin veya başkasının yararına olarak kullanması veya kullandırmasıdır. Bu anlamda iki ayrı seçimlik hareketten oluşmaktadır: “kullanmak” ve “kullanılmasını sağlamak”tır[5].

MANEVİ UNSUR

Suçun manevi unsuruna baktığımızda, özel bir kastın aranmadığı yalnızca genel kastın varlığı yeterlidir. Burada failin, icra etmekte olduğu görev dolayısıyla edindiği bilgileri devletin güvenliği açısından saklı tutması gerekirken, fenni keşif ile yeni buluşları veya sınaî yeniliklerden olduğunun idrakinde bulunması ve bu bilgileri bilerek, kendisinin veya başkasının çıkarına hizmet etmek amacıyla kullanılması veya bu şekilde kullanılmasını sağlaması yönünde iradesini ortaya koyması gerekmektedir.

Diğer bir ifade ile amaç hareketi korumak olması gereken failin bu bilincin dışına çıkıp amacından uzaklaşarak edindiği bilgileri madde de değinildiği üzere görev nedeniyle öğrendiği bilgileri kendi menfaatine veya başkaca bir dış unsur menfaatine kullanması ya da kullandırması kast açısından yeterli olacaktır.

HUKUKA AYKIRILIK

Suçun bir diğer unsuru olarak hukuka uygunluk nedenlerine baktığımızda kanunda açıkça bir uygunluk nedeni düzenlenmemiştir. Ancak gerçekleştirilen fiile hukuk düzeni tarafından cevaz verilmemesi, fiilin tüm hukuk düzeni ile çelişki ve çatışma hâlinde olmasıdır. Fakat istisnai hâllerde hukuk düzenimiz, hukuka uygunluk nedenleri olarak tanımladığımız durumlarda şartların sağlanması halinde fiil artık suç teşkil etmez ve hukuka aykırılığı ortadan kaldırır[6].

Örneğin kanunun emri yerine getiriliyorsa veya karşı istihbaratın oluşması için amirin emri çerçevesinde bir takım bilgiler düşman unsur ile paylaşılıyorsa burada olayın kendi içindeki çıkar dengesi gözetilerek hukuka uygunluk nedenleri uygulama alanı bulacaktır.

Fenni keşif veya yeni buluşun sahibi veya sınaî yeniliğin yaratıcısı, failin kendisi olsa bile, resmi izin alınmamışsa, failin eylemi hukuka aykırıdır. Bu suça hukuka uygunluk sebeplerinin ilişkilendirilemediğini söylemek mümkündür[7].

NİTELİKLİ HALLER

Suçun düzenlemesinde suçun Türkiye ile savaş halinde bulunan bir devletin yararına işlenmesi veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeye sokması daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hali sayılmıştır. Bu hallerde fail, müebbet hapis cezası ile cezalandırılacaktır. Nitekim ikinci fıkra hükmü ile bu husus açıkça düzenleme altına alınmıştır.

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ

TEŞEBBÜS

Söz konusu suç, yukarıda belirtilmiş olunan kullanma ya da kullanılmasını sağlama fiillerinin gerçekleştirilmesiyle tamamlanmış olacaktır. Suçun tamamlanması için devletin güvenliğini ilgilendiren bir zararın doğmuş olması şart değildir. Suçu oluşturan kullanma ya da kullanılmasını sağlama fiilleri parçalara bölünebildiği takdirde suça teşebbüs mümkün hale gelecektir. Örneğin, yeni bir keşfin bilimsel amaçlı kullanımı için teknolojik bir düzenek hazırlanmış fakat kullanma hareketi tamamlanamamışsa, TCK’nun 35. maddesindeki teşebbüse dair hükümler uygulama alanı bulacaktır.

İŞTİRAK

Yukarıda da değindiğimiz üzere madde hükmünde yer verilen suç faillik bakımından özgü suç niteliğindedir. Özgü suç, belirli niteliklere haiz ya da belli bir yükümlülük altında bulunan kişiler tarafından işlenebilen suçtur[8]. Devlet sırlarından yararlanma suçu, failin kamu görevlisi olabileceği suçlardandır dolayısıyla özgü bir suçtur.

Burada gereken nitelikleri veya yükümlülükleri bulunmayan kimse, özgü suçun faili olamaz ise de özgü suça yardım eden veya azmettiren olarak iştirak edebilir. Fail özgü suça iştirak ettiğinin veya yardım ettiğinin bilincinde olmalıdır. Bu durumda TCK’nun 37-39. maddelerinin uygulama alanı doğacaktır.

İÇTİMA

Failin, görevi dolayısıyla öğrendiği devlet sırlarından veya yasaklanan bilgilerden olan fenni keşif, yeni buluş veya sınaî yenilikleri kullanması veya kullanılmasını sağlaması dışında, bu kullanım sonucunda farklı bir suç da işlenmişse her iki suçtan da sorumluluğu doğacaktır.

Olayın gerçekleşme hali çerçevesinde gündeme gelen suçlar yönünden TCK’nun 42-44 hükümleri de uygulanacaktır. Eğer aynı eylemle farklı zamanlarda suç işleniyorsa yani bilgiler farklı zamanlarda düşman unsura birden fazla kez veriliyorsa mağdur devlet olduğundan zincirleme suç hükümleri, (43/1) ancak bilginin verilmesi ile birden fazla suç işleniyorsa örneğin casusluk suçu da söz konusu ise (44) fikri içtima hükmü gündeme gelecektir.

YAPTIRIM VE MUHAKEME USULÜ

Türk Ceza Kanunu’nun 333. maddesi Devlet sırlarından yararlanma suçunun Soruşturulması re’sen görülmektedir ve kovuşturulması ise görevli ağır ceza mahkemelerinde görülmektedir.

İlk fıkra yönünden suçun cezası olarak beş yıldan on yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasını öngörülmüştür ve zamanaşımı süresi 15 yıldır.

Suçun ağırlaştırılmış hali olan Türkiye ile savaş hâlinde bulunan bir devletin yararına işlenmesi veya devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeye sokacak olması durumunda müebbet hapis cezası verileceği düzenlenmiştir ve zamanaşımı süresi ise 25 yıldır.

(Bu köşe yazısı, Avukat Maşallah MARAL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

KAYNAKÇA

ARTUK, Mehmet Emin , GÖKCEN, Ahmet v.dğr., Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınları, 13.Baskı.

CENTEL Nur, ZAFER Hamide, ÇAKMUT Özlem, Türk Ceza Hukukuna Giriş, Beta Yayınları, 9.Bası.

DEMİRBAŞ Timur, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 8. Baskı.

HAFIZOĞULLARI Zeki,  KÜÇÜKTAŞDEMİR Özgür, Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk, Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2.sayı, 2015.

YAYLA Mehmet, Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk, Seçkin Yayınları, Ankara,2012.

-------------

[1] YAYLA Mehmet, Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk, Seçkin Yayınları, Ankara,2012, s.232.

[2] HAFIZOĞULLARI Zeki,  KÜÇÜKTAŞDEMİR Özgür, Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk, Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2.sayı, 2015,  s.153-154.

[3] HAFIZOĞULLARI,  KÜÇÜKTAŞDEMİR, s.153.

[4] CENTEL Nur, ZAFER Hamide, ÇAKMUT Özlem, Türk Ceza Hukukuna Giriş, Beta Yayınları, 9.Bası, s.260-261. 

[5] Yayla, s.240.

[6] DEMİRBAŞ Timur, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 8. Baskı, s.254.

[7] Hafızoğulları, Küçüktaşdemir, s.154.

[8]ARTUK,  Mehmet Emin , GÖKCEN, Ahmet v.dğr., Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınları, 13.Baskı, s.361.