Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliği

Abone Ol

Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliği; 30 Nisan 2021 tarihinde, 3935 sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile yürürlüğe girmiş olup, 17 Eylül 1982 tarihinde Bakanlar Kurulu Kararı ile kabul edilen Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.

Adli ön inceleme, inceleme, soruşturma ve kovuşturma ile disiplin incelemesi, soruşturması ve kovuşturması birbirine karıştırılmamalıdır.

Yeni Yönetmelikte; disiplin yaptırımı gerektiren fiiller ve yaptırımlar gösterilmemiş, bu konuda 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na atıf da yapılmamış, disiplin kurullarının kuruluşu, üyelerinin görev süresi, görüşme ve karar usulleri, hangi memurlar hakkında karar verebilecekleri, disiplin amirlerinin kimler olacağı, bunların yetki ve sorumlulukları ile disiplin soruşturmalarına ilişkin usul ve esaslar gösterilmiştir. Yönetmeliğin “kamu görevlisi” değil, “memur” kavramına yer verdiği görülmektedir.

Adı “Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliği” olduğundan, Yönetmelikte disiplin yaptırımına konu fiiller ile yaptırımların neler olduğuna bakılmaktadır. Bu hususun 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinde düzenlendiği görülmekle birlikte; Yönetmelikte, “İşbu Yönetmelik; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinde gösterilen disipline konu fiiller ile yaptırımların tatbikine ilişkin usul kurallarını düzenler.” hükmüne yer verilmesi isabetli olurdu.

Anayasa m.129’da “memurlar ve diğer kamu görevlileri” ibaresinin kullanıldığı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde “kamu görevlisi” kavramına yer verildiği, adli suçlar bakımından soruşturma iznini düzenleyen 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun’da Anayasa m.129’a benzer şekilde “memurlar ve diğer kamu görevlileri” kavramına yer verildiği, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun başlığında her ne kadar “memur” kavramı olsa da, madde metninde bu kavramın yanında “kamu görevlisi” kavramının da kullanıldığı, kavramlar konusunda netlik bulunmamakla birlikte, konuyu İdare Hukuku ile Ceza Hukukunun farklı ele aldığı, ancak Disiplin Yönetmeliğinin “Kapsam” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında belirtildiği üzere “657 sayılı Kanun kapsamına giren memurlar” yönünden uygulanacağı belirtildiğinden ve 657 sayılı Kanunda sözleşmeli personel için ayrı hükümler öngörüldüğünden, bu Yönetmelikte “kamu görevlisi” ibaresine yer verilmemesinin isabetli olduğu görülmektedir.

Yeri gelmişken, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunu’nun amacı ve kapsamı ile disiplin soruşturmalarını birbirine karıştırılmaması gerektiğini ifade etmek isteriz. 4483 sayılı Kanunun “Amaç” başlıklı 1. maddesi incelendiğinde; bu Kanunun, memurların ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin vermeye yetkili mercileri belirtmek ve izlenecek usulü göstermek için düzenlendiği anlaşılmaktadır. 4483 sayılı Kanunun 1. maddesi ile “Kapsam” başlıklı 2. maddesi birlikte değerlendirildiğinde; bu Kanunda, Devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürüttükleri kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri ifa eden memurlar ile kamu görevlilerinin, görevleri sebebiyle işledikleri iddia edilen suçlar hakkında açılacak ceza soruşturmalarına ve yapılacak kovuşturmalara ilişkin hükümler öngörüldüğü, Disiplin Hukukuna ilişkin usul ve esasların yer almadığı görülmektedir.

Memurlarla ilgili disiplin yaptırımı gerektiren fiillerin ve yaptırımların neler olduğu 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinde düzenlenmiş olup, bu yöntem “kanunilik” ilkesine de uygundur. “Kanunilik” ilkesi gereğince, emir ve yasaklar ile bunlara uymamanın yaptırımlarının kanunda gösterilmesi, bu hususun yürütme organına ve idari makamlara bırakılmaması isabetlidir. Çünkü “kanunilik” ilkesi, emir ve yasaklar ile yaptırımların düzenlenmesinde keyfi uygulamaların önüne geçer, öngörülebilirlik ve bilinirlik bakımından ilgili bireye güvence sağlar.

Yeni yürürlüğe Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliği hükümleri incelendiğinde;

Disiplin Yönetmeliğinin “Kapsam” başlıklı 2. maddenin 2. fıkrasının (c) ve (ç) bentlerinde Adalet Bakanı ile yine Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun başkanı olması itibariyle Adalet Bakanına tanınan memurlar için bu Yönetmelikte öngörülen düzenlemeleri yapma yetkisi, elbette yargı mensubu olan hakimler ve cumhuriyet savcıları için öngörülmemiştir. Bu Yönetmelik, Adalet Bakanlığı ile Hakim ve Savcılar Kurulu’nda çalışan ve memur kadrosunda bulunanlara uygulanacaktır.

Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin kanuni dayanağı olarak, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu m.134 gösterilmektedir. “Disiplin kurulları ve disiplin amirleri” başlıklı m.134’e göre;

“Disiplin ve soruşturma işlerinde kanunlarla verilen görevleri yapmak üzere Kurum merkezinde bir Yüksek Disiplin Kurulu ile her ilde, bölge esasına göre çalışan kuruluşlarda bölge merkezinde ve kurum merkezinde ayrıca Milli Eğitim müdürlüklerinde birer Disiplin Kurulu bulunur.

Bu kurulların kuruluş, üyelerinin görev süresi, görüşme ve karar usulü, hangi memurlar hakkında karar verebilecekleri ve disiplin amirlerinin tayin ve tespitinde uygulanacak esaslar ile bunların yetki ve sorumlulukları gibi hususlar Cumhurbaşkanınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir”.

Yeni yürürlüğe giren Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin dikkat çeken hükümleri şu şekildedir;

- Yönetmeliğin “Disiplin amirleri” başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrasına göre;

“(1) 657 sayılı Kanun ve bu Yönetmelik kapsamında disiplin hükümlerinin uygulanması bakımından;

a) Cumhurbaşkanı, tüm kamu idarelerinde,

b) Bakanlar, bakanlık teşkilatında,

c) Üst yöneticiler, başında bulundukları kamu idarelerinde veya kendilerine bağlı birimlerde,

ç) Bölge müdürleri, taşra teşkilatı bölge kuruluşlarında,

d) Valiler, taşra teşkilatı il ve ilçe kuruluşlarında,

e) Kaymakamlar, taşra teşkilatı ilçe kuruluşlarında,

f) Belediye başkanları, belediye ve bağlı kuruluşlarında,

g) Misyon şefleri yurt dışı teşkilatında,

Görevli bütün memurlar hakkında disiplin amirliği yetkisini haizdir”.

Buna göre; yeni sistemde en üst hiyerarşik amir olduğundan bahisle Cumhurbaşkanına, tüm kamu idarelerinde görevli bütün memurlar hakkında disiplin amirliği yetkisi verildiği görülmektedir. Cumhurbaşkanı, 657 sayılı Kanun ve bu Yönetmelik kapsamında disiplin hükümlerinin tatbiki bakımından tüm kamu idarelerinin disiplin amiri sıfatını taşımaktadır. Buna göre Cumhurbaşkanı, Yönetmeliğin 5. maddesinde geçen bütün idarelerde, bakanlık teşkilatları ile müdürlükler ve kuruluşlarda tüm memurlar hakkında disiplin soruşturması açtırabilir.

Yönetmeliğin bilinçli bir şekilde “kamu görevlisi” kavramına yer vermediği, bu nedenle de Yönetmelik hükümlerinin örneğin belediye başkanları hakkında uygulanamayacağı ileri sürülebilir. Belediye başkanlarını “diğer kamu görevlisi” tanımı kapsamında kabul eden ve etmeyen iki farklı görüş olsa da; Cumhurbaşkanının tüm kamu idarelerinin disiplin amiri olacağına ilişkin düzenleme içeren bu Yönetmeliğin belediyeler yönünden geçerli kabul edilebilmesi mümkün değildir. Çünkü merkezi idarenin mahalli idareler üzerinde Anayasa m.127/5 uyarınca sadece idari vesayet yetkisi olduğu, disiplin amirliğinin hiyerarşik üst olmayı gerektirdiği açıktır. Belediye başkanları görev yaptıkları belediyede ve bağlı kuruluşlarında hiyerarşik üst sıfatını haiz olmakla ve Yönetmeliğin 5. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde de bu husus belirtilmekle, belediye başkanlarının görev yaptığı belediye ve bağlı kuruluşlarında disiplin amiri olduğunda kuşku yoktur.

Cumhurbaşkanı tüm kamu idarelerinde disiplin amiri olduğunda, Anayasanın 127. maddesinde “Mahalli idareler” başlığı altında düzenlenen belediyeler de “kamu idaresi” niteliği taşıdığından, tüm belediyelerin disiplin amirinin Cumhurbaşkanı olduğu sonucuna varılmaktadır. Burada belirtmek isteriz ki; Cumhurbaşkanı, merkezi idarenin hiyerarşide üstü olup, mahalli idare olan belediyeler ve Cumhurbaşkanı arasında hiyerarşi bulunmamaktadır. Cumhurbaşkanı merkezi idarede, bir başka ifadeyle devlet tüzel kişiliği içerisindedir. Belediyeler ise mahalli idare olup, ayrı tüzelkişilikleri bulunmaktadır. Anayasa m.127/5’de belirtildiği üzere, merkezi idare ile mahalli idare arasında sadece idari vesayet ilişkisi vardır. Dolayısıyla, belediyede çalışan memurları da kapsayacak bir lafzı içeren Yönetmeliğin isabetli olmadığı söylenebilir.

Yönetmelik m.5/1-a’da Cumhurbaşkanının “tüm kamu idarelerinde” disiplin amirliği yetkisi olduğunun düzenlendiği, Yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde kamu idaresinin “657 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (A) bendi kapsamında personel istihdam eden kamu kurum veya kuruluşu” olarak tanımlandığı, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu m.4/1-A’da ise “Memur: Mevcut kuruluş biçimine bakılmaksızın, Devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilenler, bu Kanunun uygulanmasında memur sayılır. Yukarıdaki tanımlananlar dışındaki kurumlarda genel politika tespiti, araştırma, planlama, programlama, yönetim ve denetim gibi işlerde görevli ve yetkili olanlar da memur sayılır.” hükmüne yer verildiği dikkate alındığında, yeni Yönetmelikte Cumhurbaşkanına belediyelerde çalışan memurlar yönünden de disiplin amirliği yetkisi öngörülmesinin, hiyerarşi unsurunun gerçekleşmemesi ve idari vesayet kuralları gereğince hukuka aykırı olduğu kanaatindeyiz.

İdari vesayet uyarınca Anayasa m. 127/4 gereği sadece mahalli idare organları veya bu organların üyeleri hakkında İçişleri Bakanlığı’nın geçici ve tedbir niteliğinde uzaklaştırma kararı verebildiği, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun m.3/1-h’de büyükşehir belediye başkanları, il ve ilçe belediye başkanları, büyükşehir, il ve ilçe belediye meclisi üyeleri ile il genel meclisi üyeleri yönünden soruşturma izni vermeye yetkili merci olarak İçişleri Bakanlığı’nın gösterildiği, ancak bu durumun hiyerarşiye işaret etmeyip, Anayasa m.127/4 ve 5 gereğince sınırları Anayasa ve kanunla çizilen idari vesayet yetkisi kapsamında olduğu dikkate alınmalıdır.

Merkezi idarenin ve dolayısıyla Cumhurbaşkanının, belediyede görev yapan memurlar ve belediye idari organlarının üyeleri yönünden disiplin amiri olamayacağının kabulü gerekir. Yönetmelik m.5/4’de; il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşları ve bunların üyesi olduğu mahalli idare birliklerinde görevli memurların disiplin amirlerinin İçişleri Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca müştereken hazırlanan ve yürürlüğe koyulan yönetmelikte gösterileceği hükmüne yer verilerek, bu konuda ayrı bir düzenleme yapılacağı ifade edilmiştir.

Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin 5. maddesinin 3. ve 4. fıkralarına göre; “(3) Birinci fıkra dışındaki diğer disiplin amirleri; kamu idarelerinin kuruluş ve görev özelliklerine göre hazırlanan ve yürürlüğe konulan özel yönetmelikler ile tespit edilir.

(4) İl özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşları ve bunların üyesi olduğu mahallî idare birliklerinde görevli memurların disiplin amirleri; İçişleri Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca müştereken hazırlanan ve yürürlüğe konulan yönetmelikte gösterilir”.

- Yönetmeliğin “Merkez teşkilatındaki disiplin kurulunun oluşturulma esasları” başlıklı 9. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre;

“(1) Kamu idarelerinin merkez teşkilatındaki disiplin kurulu, aşağıda belirtilen esaslara uyularak oluşturulur:

a) Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığına bağlı, ilgili veya ilişkili kamu idarelerinde disiplin kurulu başkan ve üyeleri; Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı için İdari İşler Başkanı onayı, Cumhurbaşkanlığına bağlı, ilgili veya ilişkili kamu idarelerinde üst yönetici onayı ile görevlendirilir”.

Buna göre; Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı disiplin kurulu başkan ve üyeleri, İdari İşler Başkanının onayı ile görevlendirilecektir. Cumhurbaşkanlığı’na bağlı, ilgili veya ilişkili kamu idarelerinde ise, disiplin kurulu başkan ve üyeleri üst yönetici onayı ile görevlendirilecektir.

- Yürürlükten kaldırılan Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmeliğin “Kurulların kuruluşuna ilişkin esaslar” başlıklı 4. maddesinde “D. Mahalli İdarelerin Yüksek Disiplin Kurulu” başlığı altında; “Mahalli idarelerin yüksek disiplin kurulu, İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kuruludur. Ancak, büyük şehir belediye başkanlıklarında bu kurullar büyük şehir belediye encümeninden teşekkül eder.” düzenlemesi bulunmakta idi. 30 Nisan 2021’de yürürlüğe giren Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliğinde aynı başlığı taşıyan m.17’de ise yalnızca; “Mahalli idarelerin yüksek disiplin kurulu İçişleri Bakanlığı yüksek disiplin kuruludur.” ifadesine yer verilmiştir.

İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’nun, aynı zamanda Mahalli İdareler Yüksek Disiplin Kurulu olduğuna ilişkin düzenleme devam etse de, “büyükşehir belediye başkanlıklarında kurulacak yüksek disiplin kurullarının belediye encümeninden teşekkül etmesine” ilişkin düzenleme kaldırılmış olup, böylece büyükşehir belediye başkanlıklarında bulunan yüksek disiplin kurullarının görevinin de İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’na bağlandığı anlaşılmaktadır.

- Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmelik m.8’e göre, büyükşehir belediyelerinde çalışan memurlar hakkında Devlet memurluğundan çıkarma cezası verme yetkisi Büyükşehir Belediyesi Yüksek Disiplin Kurulu’na aitti. Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliğinin “Yetkili yüksek disiplin kurulları” başlıklı 26. maddesinin ikinci fıkrasında ise; “Mahalli idarelerde görev yapan memurlar hakkında Devlet memurluğundan çıkarma cezası vermeye ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına karşı yapılan itirazları değerlendirmeye İçişleri Bakanlığı yüksek disiplin kurulu yetkilidir.hükmü öngörülmüş ve Büyükşehir Belediyesi Yüksek Disiplin Kurulu’nun bu konudaki yetkisi de İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’na verilmiştir.

- Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliğinin “İşleme konulmayacak ihbar ve şikayetler” başlıklı 38. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, başvuru sahibinin adı, soyadı, imzası ve adresini taşımayan ihbar ve şikayetlerin işleme koyulmayacağı öngörülse de aynı maddenin ikinci fıkrasında, ihbar ve şikayetlerde somut delillere dayanıldığı takdirde bu hususların aranmayacağı belirtilmiştir. Buna göre; ad, soyad, imza ve adres bulunmasa da somut delile dayanan ihbar ve şikayetler hakkında disiplin soruşturması başlatılabilecektir. Belirtmeliyiz ki, “somut delil” kavramı esas itibariyle başlayan soruşturmada ve sonrasında gündeme gelebilecek yargı yolunda dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, “somut delil” kavramının muğlak ve disiplin soruşturmasının başlatılmasında keyfiliği gündeme getirebilecek nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Bu kavramla, asılsız ve dayanaksız disiplin soruşturmalarının başlatılmasının önüne geçilmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, 657 sayılı Kanunun “İsnat ve iftiralara karşı koruma:” başlıklı 25. maddesinin nasıl uygulanacağını da dikkate almak gerekir. 25. maddeye göre; “Devlet memurları hakkındaki ihbar ve şikayetler, garaz veya mücerret hakaret için, uydurma bir suç isnadı suretiyle yapıldığı ve soruşturma veya yargılamanın tabi olduğu kanuni işlem sonucunda bu isnat sabit olmadığı takdirde, merkezde bu memurun en büyük amiri, illerde valiler, isnatta bulunanlar hakkında kamu davası açılmasını cumhuriyet savcılığından isterler”.

- Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmelik m.4/c’de öngörülen; “Disiplin Kurullarının başkanlıklarına Başbakanlık ve Bakanlıklarda Müsteşar Yardımcıları, diğer kurumlarda kurumların başında bulunan Müsteşar, Genel Müdür ve Başkanların yardımcıları, üyeliklerine ise kurumların üstlendikleri ana görevlerle doğrudan ilgili birim veya birimler ile Hukuk, Personel, Teftiş veya tetkik hizmetlerini yürüten birimlerin başında bulunan memurların yardımcıları arasından görevlendirme yapılır.” düzenlemesi uyarınca, bakanlık disiplin kurullarının başkanları Müsteşar Yardımcıları arasından seçilmekte idi. Ancak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte müsteşarlıklar kaldırılmıştır. Bu doğrultuda Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliği m.9/1 (ç) bendinde; Disiplin kurullarının başkanı; Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı ile bakanlıklarda en az genel müdür düzeyindeki yöneticilerden, diğer kamu idarelerinde varsa üst yöneticinin yardımcıları yoksa hizmet birimlerinin başında bulunan yöneticiler arasından görevlendirilir. Disiplin kurulu üyeliklerine, kamu idareleri hizmet birimlerinin birim yöneticilerinin varsa yardımcıları yoksa bu birimlerde görev yapan ve hizmet birimi yöneticiliğine atanmada aranan şartları haiz memurlar arasından görevlendirme yapılır. Bu durumda öncelikle hukuk, personel, teftiş veya denetim hizmetlerini yürüten hizmet birimlerinden görevlendirme yapılması esastır”. hükmüne yer verilerek, bakanlıklardaki disiplin kurulu başkanlarının en az genel müdür düzeyindeki yöneticiler arasından görevlendirilmesi kuralı getirilmiştir.

Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliğinin “Disiplin Soruşturması” başlıklı 28. Maddesinin birinci fıkrasına göre; “Disiplin cezası verilebilmesi için memur hakkında soruşturma açılması zorunludur. Soruşturma yapılmadan disiplin cezası verilemez”.

Buna göre, memurlara disiplin cezası verilebilmesi için, öncelikle soruşturma yapılması zorunluluğuna dair açık bir hükme yer verilmiştir. Bununla birlikte maddenin ikinci fıkrasında; “Disiplin soruşturması, memurlar arasından görevlendirilen muhakkik ya da teftiş, denetim ve soruşturma yapmakla görevli memurlar eliyle yapılır. Disiplin soruşturmasında birden fazla memur birlikte görevlendirilebilir.”  düzenlemesine yer verilerek, disiplin soruşturmasının, bunun için görevlendirilen (en az) bir memur tarafından yürütüleceği öngörülmüştür. Yönetmeliğin 29. maddesinde ise “muhakkik” olarak adlandırılan bu kişilerin çalışma usulü düzenlenmiştir.

- Yönetmeliğin “Savunma” başlıklı m.30/1 uyarınca; “Memura savunma hakkı tanınmadan disiplin cezası verilemez. Savunma, soruşturma sürecinin son aşamasında disiplin amiri tarafından istenir”.

Hükümde geçen “son aşamasında” kavramından; her ne kadar disiplin amirinin savunmayı alacağı gibi bir anlam çıksa da, burada geçen “savunma” ile “ifade alma” kavramlarını ayrı ele almak mümkün olabilir veya savunmanın alınmasının istenmesinin disiplin amirine, alınmasının soruşturmacıya ait olduğu sonucuna varılabilir.

657 sayılı Kanunun “Savunma hakkı:” başlıklı 130. maddesine göre; “Devlet memuru hakkında savunması alınmadan disiplin cezası verilemez. Soruşturmayı yapanın veya yetkili disiplin kurulunun 7 günden az olmamak üzere verdiği süre içinde veya belirtilen bir tarihte savunmasını yapmayan memur, savunma hakkından vazgeçmiş sayılır”.

“Normlar hiyerarşisi” ilkesine göre; yönetmelik, kanuna aykırı olamaz. Anayasa m.124’de, yönetmeliğin kanuna uygun çıkarılması zorunluluğu ifade edilmiştir. Bu nedenle; disiplin amiri tarafından tayin edilen soruşturmacı savunmayı alacak olup, “savunma” ile “ifade alma” kavramlarını aynı kabul etmek gerekir. Kanun ile Yönetmelik hükümleri arasında bir tezat oluştuğunda, Kanun hükümleri uygulanır.

Uygulamada karşılaşılan en önemli sorun, savunma yapacak olan memura dosya içeriğinin verilmemesi veya eksik verilmesidir. Buna ilişkin bir ibarenin Yönetmelikte olmadığı, ancak Yönetmeliğin 30. maddesinin 2. fıkrasında memura ne ile suçlandığının ayrıntılı ifade edilmesi gerektiğinin belirtildiği, bu hükmün yeterli olmadığı, kanaatimizce disiplin yaptırımı gerektiren fiili işlemekle itham edilen memura savunmasının alınması öncesinde tüm disiplin dosyasının bir suretinin verilmesi gerektiği, bunlardan Devlet sırrı veya gizlilik içeren, başkalarının kişilik hakları ile verilerinin korunması amacıyla hakkında disiplin soruşturması açılan memurdan gizlenenler olsa bile, bu gizlilik belgenin bir kopyasının verilmesini engellese de, savunma hakkının üstünlüğü adına memurun belgeyi görüp okumasının önüne geçilemez, geçildiği takdirde, yani disiplin dosyası içeriği memurla paylaşılmayıp, memurun dosyaya erişim hakkı engellendiğinde, savunma hakkı da kısıtlanmış, hatta savunma hakkının özü zedelenmiş olur.

- Yönetmeliğin “Zamanaşımı” başlıklı 32. maddesiyle, disiplin soruşturması ve kovuşturması bakımından zamanaşımı süreleri öngörülmüştür:

“(1) Disiplin cezası gerektiren fiil ve hallerin işlendiğinin öğrenildiği tarihten itibaren;

a) Uyarma, kınama, aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezalarında bir ay içinde disiplin soruşturmasına,

b) Devlet memurluğundan çıkarma cezasında altı ay içinde disiplin kovuşturmasına,

Başlanmadığı takdirde disiplin cezası verme yetkisi zamanaşımına uğrar.

(2) Disiplin cezasını gerektiren fiil veya hallerin işlendiği tarihten itibaren nihayet iki yıl içinde disiplin cezası verilmediği takdirde ceza verme yetkisi zamanaşımına uğrar.”

- Yönetmeliğin “Disiplin cezalarının özlük dosyasından silinmesi” başlıklı m.40/1’e göre;

“Özlük dosyasına uyarma, kınama, aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezaları işlenen Devlet memurları, cezanın uygulanma tarihinden itibaren;

a) Uyarma ve kınama cezalarında beş yıl,

b) Aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezalarında on yıl,

Geçtikten sonra, atamaya yetkili amire başvurarak, verilmiş olan cezaların özlük dosyasından silinmesini talep edebilir”.

Yönetmeliğin 32. ve 40. maddelerinde önemli hükümlere yer verildiği, 32. maddede disiplin cezası gerektiren fiil ve hallerle ilgili soruşturma zamanaşımının düzenlendiği, burada belirtilen sürelerde disiplin cezası verilemediğinde zamanaşımının dolacağı, ancak fiilin icra tarihinin sürelerin başlangıcında esas alınmadığı, yalnızca tamamlanan soruşturmalarda disiplin cezalarının verilme sürelerinin (m.31), disiplin cezasını gerektiren fiil ve hallerin gerçekleştiği tarihten değil de öğrenildiği tarihten itibaren zamanaşımı başlangıcının düzenlendiği (m.32), hükümlerin bu yönü ile 657 sayılı Kanunun 127 ve 128. maddelerine uygun olduğu, bizce disiplin suçuna konu fiilin icra tarihinin de disiplin soruşturması zamanaşımında dikkate alınmasının isabetli olacağı, bu süreyi “öğrenme” gibi soyut ve sübjektif bir kavrama bağlamanın isabetli olmadığı, fiilin icra ve her halükarda öğrenme tarihlerini esas alan ikili bir zamanaşımı sisteminin belirlenmesinin yerinde olacağı, ancak Yönetmeliğin 32. maddesinin dayanağını 657 sayılı Kanunun 127. maddesi oluşturduğundan, bu düzenlemenin yerinde olduğunun görüldüğü, Yönetmeliğin 40. Maddesinde 657 sayılı Kanun m.133’e uygun şekilde buna göre uyarma, kınama, aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezaları ile ilgili silinme sürelerinin düzenlendiği görülmektedir.

657 sayılı Kanunun “Disiplin cezalarının bir süre sonra özlük dosyasından silinmesi:” başlıklı 133. maddesine göre; “Disiplin cezaları memurun özlük dosyasına işlenir. Devlet memurluğundan çıkarma cezasından başka bir disiplin cezasına çarptırılmış olan memur uyarma ve kınama cezalarının uygulanmasından 5 sene, diğer cezaların uygulanmasından 10 sene sonra atamaya yetkili amire başvurarak, verilmiş olan cezalarının özlük dosyasından silinmesini isteyebilir.

Memurun, yukarıda yazılan süreler içerisindeki davranışları, bu isteğini haklı kılacak nitelikte görülürse, isteğinin yerine getirilmesine karar verilerek bu karar özlük dosyasına işlenir.

Kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının özlük dosyasından çıkarılmasında disiplin kurulunun mütalaası alındıktan sonra yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır”.

Son söz;

Umarız “Disiplin cezalarının öğrenci dosyasından çıkarılması ve silinmesi” başlıklı hüküm; üniversiteler dahil tüm okulların öğrenci disiplin yönetmeliklerine, daha kısa dosyadan çıkarılma ve silinme süreleri olarak eklenir. Buna ek olarak; Disiplin Hukuku ile ilgili tüm mevzuata, hakkında disiplin soruşturması açılanın savunma hakkının korunması ve bu hakkı en iyi şekilde kullanabilmesi için disiplin dosyasının bir sureti masraf alınmaksızın ve makul bir süre öncesinde ilgilisine veya avukatına verileceğine dair bir hüküm de koyulur. Disiplin soruşturması sürecine ve savunmanın alınmasına, bu sırada hukuki yardımda bulunan avukatın hakkında disiplin soruşturması açılana destek vermesi ve fiilen yanında bulunması engellenmemelidir. Herkesin savunmaya ve savunulmaya hakkı vardır. Suçlanan; itham sisteminde savunma hakkını yalnız kullanabileceği gibi, bu konuda avukattan da yardım alabilir. Kaldı ki ceza yargılamasında, bazı suçlar için öngörülen hapis cezası süresine göre zorunlu müdafilik de kabul edilmiştir (CMK m.150/3).

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Beyza Başer Berkün

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)