Son zamanlarda ülkemizde enflasyonun yüksek oranlarda seyretmiş olması karşısında paramızın değeri ile alım gücü devamlı düşmüştür. Belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade tarihindeki alım gücünün çok daha az olduğu bir gerçektir. Paranın aynen iadesi durumunda kısmi iade durumunun oluştuğunun farkında olan kötü niyetli borçlular iadede direnmektedirler.
Geçersiz sözleşme uyarınca alıcının akit tarihinde verdiği paranın aynı miktarda iadesine karar verilmesi, gerçek hayatta büyük sarsıntılara, tutarsızlıklara, adalete karşı var olması gereken güvenin sarsılmasına neden olmuştur. Bu sebeple Yargıtay'ın istikrar kazanmış uygulamaları ile hukuken geçersiz sözleşmeler, sebepsiz zenginleşme kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı hiçbir zaman göz ardı edilmemesi gerektiği , iadeye karar verilirken, satış bedel olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye, karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Aksi takdirde, kısmi iade durumunun oluşacağı iade dışındaki zenginleşme iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacağı, iade borçlularının iadede direnmelerine neden olacağı belirtilmiştir.
Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığının haklı bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin mal varlığı aleyhine çoğalması olup, sebepsiz zenginleşme gereğince verilenlerin iadesi sağlanırken, ödenen paranın ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması, başka bir deyişle denkleştirici adalet ilkesinin uygulanması gerekmektedir.Bu güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut veriler tek tek uygulanarak, ödeme tarihinden ifanın imkansız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.
Denkleştirici adaleti ilkesi, haklı bir sebebe dayanmadan, başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin, elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade etmektedir.
Ödenen bedelinin iade tarihindeki ulaştığı değer belirlenirken, ödenen paranın çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, ÜFE-TÜFE artış oranları, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları göz önünde tutulmalıdır.
Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığının haklı bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin mal varlığı aleyhine çoğalması olup, sebepsiz zenginleşme gereğince verilenlerin iadesi sağlanırken, ödenen paranın ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması, başka bir deyişle denkleştirici adalet ilkesinin uygulanması gerekir. ( Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/6634E. 2023/2054K. )
Yaşanan ve uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyreden enflasyon nedeni ile belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir. Hukuken geçersiz sözleşmeler tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı göz ardı edilmemelidir. Davacının harici satış nedeniyle davalı yana bedel ödediğinin kanıtlanması halinde harici satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesine göre tazmini gerekir. (Yargıtay 7. Hukuk Dairesi kararı)
Bir mülkün devir tarihindeki bedelinin daha sonra ödenmesi durumunda arada geçen sürede enflasyon nedeniyle paranın değerinde oluşan hissedilir aşınma ile mülkiyetin gerçek değeri azaldığı gibi bu bedelin tasarruf veya yatırım aracı olarak getirisinden yararlanmak imkanı da bulunmamaktadır. Bu şekilde kişiler mülkiyet haklarından mahrum edilerek haksızlığa uğratılmaktadır (AYM, E.2008/58, K.2011/37, 10/2/2011).
Uygulamada denkleştirici adalet ilkesi genellikle harici satım sözleşmeleri kapsamında karşımıza çıkmaktadır.TMK ve Tapu Kanununa göre taşınmaz satışlarının resmi şekilde yapılması gerekmekte olup resmi şekilde yapılmayan taşınmaz satış sözleşmeleri geçersizdir.Geçersiz taşınmaz sözleşmeleri uyarınca alıcıların ödediği paraların güncel değeri hesaplanırken enflasyon, ÜFE-TÜFE artış oranları, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri ekonomik göstergelerin yanında gayrimenkul fiyatlarındaki artışlarında dahil edilmesi gerektiği kabul edilmiştir. (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi E.2002/11722 K.2002/13666)
Somut olayda; davaya konu taşınmazın tapusunun iptali ve tescili için davacılar tarafından açılan davanın reddine dair karar 12/01/2012 tarihinde kesinleşmiştir. diğer bir anlatım ile, edimin ifası bu tarihte imkansız hale gelmiştir. davacının alacağının da bu tarihe göre belirlenmesi gerekir. ödenen miktar, ödendiği tarihten edimin ifasının imkansız hale geldiği tarihteki değerine ulaştırılmalıdır (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/8872E. , 2016/6480K.)
Özetlemek gerekirse; Denkleştirici adalet ilkesi uyarınca paranın güncel değerinin hesap edilebilmesi için;
1) Geçersiz bir sözleşme olmalı
2) İfanın İmkansız hale geldiği tarih saptanmalı
3) Ödenen paranın çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, ÜFE-TÜFE artış oranları, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları göz önünde tutulmalıdır.