Önce belirtmek gerekir ki; “paketin adı, içeriğine uygun değil.”
Demokratikleşme denince akla ilk gelen şeyler; ifade, düşünce ve eylem özgürlüğünün sağlanması, uzun tutukluluk sürelerinin indirilmesi, düşünce bazında kalan ve eyleme dökülmeyen şeylerin suç olmaktan çıkarılması olmaktadır.
Oysa pakette bunlara rastlamıyoruz. Rastladığımız şeylerin de demokratikleşme ile ilgisi yok. Siyasi partilere devlet yardımı kapsamının genişletilmesinin, eş genel başkanlığın kabul edilmesinin demokratikleşme ile ne gibi bir ilgisi olabilir.
PAKETİN YAPTIRIM GÜCÜ VE HUKUKİ DEĞERİ
İkinci olarak belirtmek gerekir ki; “paketin bir yaptırım gücü ve hukuki değeri de yok.”
Zira; bu bir Bakanlar Kurulu Kararı değil, Kararname değil, Kanun hiç değil. Bir Yönetmelik ve Genelge’de değil. Hatta bir partinin Gurup kararı dahi değil.
O halde paketin bir yaptırım gücü ve hukuki değeri olduğundan söz edilemez.
FARKLI DİL VE LEHÇEDE EĞİTİM
Pakette yer alan konulardan büyük bir kısmı ise “Anayasaya aykırı” unsurları taşıyor.
Pakette yazıldığı üzere “kurslardan, Üniversitelerden sonra özel okullarda da farklı dil ve lehçede eğitimin önünün açılacağı” söyleniyor.
Oysa bunların tümü Anayasa’ya aykırıdır.
Anayasa’nın Eğitim ve Öğrenim Hakkı başlığı altındaki 42. maddesinde “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk Vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez” ibaresi yer almaktadır.
Demek ki; Üniversitelerde yapılan ve şimdi de özel okullarda yapılması planlanan farklı dil ve lehçede eğitim Anayasa’ya aykırıdır.
SİYASİ PARTİLERDE PROPAGANDA
Gene Anayasa’nın 3. maddesinde “Türkiye Devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir” denmektedir.
Gene Anayasaya göre; “demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarından olan siyasi partilerin, nasıl olup da Türkçe dışında bir dil ile propaganda yapabilecekleri” merak konusudur.
HAKİME SAVCIYA YASAK, AVUKATA SERBEST
Anayasa’nın 174. maddesinde bazı kanunlar sayılmakta ve bu kanunların Anayasaya aykırı olduğunun dahi ileri sürülemeyeceği belirtilerek özel bir koruma altına alınmaktadır. Bunlar adeta bir Anayasa maddesi ve hatta Anayasadan dahi bir üst hukuk kuralı olarak kabul edilmektedirler.
Bu kanunlardan biri “Şapka Kullanılması Hakkında Kanun” diğeri “Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun’dur.”
Bir anayasa kuralı haline getirilen ve özel koruma altına alınan maddelere aykırı giysilerin nasıl giyilebileceği de ayrı bir tartışma konusudur.
Kaldı ki yargının kurucu unsurlarından olan hakim ve savcı için yasaklanan bir kıyafetin, yargının bir diğer temel unsuru olan Avukatlar için serbest bırakılmasının hukuki olmadığı kadar mantıki bir temeli de yoktur ve Anayasa aykırıdır.
VE DİĞERLERİ
İl ve İlçelerin isimlerinin değiştirilebilmesi esasen olanak dahilinde olan bir konudur. Ancak “Cumhuriyet dışı ve Türkçe dışı isimlerin hiçbir şekilde konulamayacağı” ise tartışmasız bir husustur.
Türk ve Türkçe And’ının kaldırılmasının, karşılıklılık unsurları aranmaksızın yabancı vakıf ve azınlıklara ayrıcalıklar tanınmasının ve bunların daha başlangıç olduğu düşünüldüğünde, asıl düşünülmesi gereken konunun “paketin kendisi” olduğu açık bir şekilde görülmektedir.
Bu köşe yazısı, sayın Av. Erdem AKYÜZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.