"İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2022/4405
Karar No : 2023/1519
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Genel Müdürlüğü/ …
VEKİLİ : Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü'nde lokomotif manevracısı olarak görev yapan davacı tarafından, 19/03/2004 tarihinde garda bulunan lokomotife vagon bağladığı sırada arkada bulunan başka bir lokomotifin freninin boşalması sonucu meydana gelen kaza sonucu sağ ayağını kaybetmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle uğradığını ileri sürdüğü zarara karışılık 30.000,00 TL (miktar artırım ile 235.802,72 TL) maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince Mahkemelerinin daha önceki kararının; Danıştay Onuncu Dairesinin 29/01/2018 tarih ve E:2016/13271, K:2018/1633 sayılı kararı ile davanın manevi tazminata ilişkin kısmı ile maddi tazminatın kısmen kabulüne ilişkin kısmının onanması, maddi tazminatın reddine ilişkin kısmının bozulması, karar düzeltme isteminin de 18/02/2020 tarih ve E:2018/3921, K:2020/627 sayılı kararı ile reddedilmesi üzerine, bozma kararına uyulmak suretiyle yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapor hükme esas alınarak davanın kabulü ile toplam 235.802,72 TL maddi tazminatın, zararın hesaplanmasına esas alınan 28/07/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davalı idare tarafından, Mahkemenin bozma kararına uymadığı, hükmedilen tazminat miktarının yüksek olduğu ileri sürülmektedir.
Davacı tarafından, olayda kendisinin kusurunun bulunmadığı, maddi tazminatın eksik hesaplandığı ve hükmedilen manevi tazminat miktarının yetersiz olduğu ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN_SAVUNMALARI :Taraflarca temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ :Temyiz istemlerinin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinin 2. fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Dosyanın incelenmesinden, TCDD Genel Müdürlüğü'nde 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi lokomotif manevracısı olarak görev yapan davacı tarafından, 19/03/2004 tarihinde garda bulunan lokomotife vagon bağladığı sırada arkada bulunan başka bir lokomotifin freninin boşalması nedeniyle meydana gelen kazada çalışma gücünü %31 oranında kaybettiği, olay nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü zarara karşılık olarak 10.000.00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istemiyle ilk olarak … İş Mahkemesinin E:… sayılı dosyasında davanın açıldığı, anılan Mahkemece davanın görevsizlik yönünden reddine karar verilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı, uyuşmazlığa ilişkin olarak … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda, Danıştay Onuncu Dairesinin 13/07/2012 tarih ve E:2008/4634, K:2012/3453 sayılı bozma kararına uyulmak suretiyle, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 06/07/2015 tarihli bilirkişi raporunda davalı idarenin hizmetin yürütülmesi sırasında gerekli güvenlik önlemlerini almaması nedeniyle %50, davacının ise aceleci ve dikkatsiz tutumu nedeniyle %50 oranında kusurlu olduğu yönünde görüş bildirildiği, davacının uğradığı maddi zararın tespiti amacıyla yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu davacının maddi zararının ise olay öncesi aylık geliri ile olay sonrası aylık geliri arasındaki 26.922,80 TL tutarındaki farktan oluştuğu ve davacının olaydaki müterafik kusuru da göz önünde bulundurularak 13.461,40 TL maddi tazminatın ve 25.000,00 TL manevi tazminatın iş mahkemesinde açılan dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı iderece davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talepler yönünden davanın reddine karar verildiği, anılan kararın taraflarca temyiz edilmesi üzerine Danıştay Onuncu Dairesinin 29/01/2018 tarih ve E:2016/13271, K:2018/1633 sayılı kararı ile Mahkeme kararının manevi tazminata ilişkin kısmı ile maddi tazminatın kısmen kabulüne ilişkin kısmının onanmasına, maddi tazminatın reddine ilişkin kısmının bozulmasına karar verildiği, karar düzeltme isteminin de 18/02/2020 tarih ve E:2018/3921, K:2020/627 sayılı karar ile reddedildiği, bu karar üzerine verilen … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla Mahkemece bozma kararına uyularak yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen bilirkişi raporu ve davacının miktar artırım talebi hükme esas alınarak davanın kabulü ile 235.802,72 TL maddi tazminatın, zararın hesaplanmasına esas alınan 28/07/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verildiği, taraflarca anılan kararın aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulmasının istenildiği görülmektedir.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinin atıfta bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 266. maddesinde, "Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir." hükmü düzenlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
A)İdare Mahkemesi kararının, davacının gelir kaybına ilişkin kısmının incelenmesi:
Uyuşmazlıkta, … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda, lokomotif manevracısı olarak görev yapan davacının, 19/03/2004 tarihinde meydana gelen olaydan sonra, 14/05/2005-14/05/2012 tarihleri arasında yatakhanede görevlendirilmesi sebebiyle uğradığı gelir kaybına karşılık 13.461,40 TL maddi tazminatın iş mahkemesinde açılan dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verildiği, kararın bu kısmının Danıştay Onuncu Dairesinin 29/01/2018 tarih ve E:2016/13271, K:2018/1633 sayılı kararıyla onandığı, kararın davacının maddi tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin kısmının davacının güç kaybından doğan zararının da hesaplanması gerektiği gerekçesiyle bozulduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, Mahkemece bozma kararı sonrasında davacının yalnızca güç kaybından doğan zararının tespit edilerek, bu yönde bir hüküm kurulması gerekirken, davacının gelir kaybının da hesaplandığı 28/07/2021 tarihli hesap raporu hükme esas alınarak davacıya gelir kaybından doğan zararına ilişkin olarak 96.263,23 TL maddi tazminatın ödenmesine karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
Kaldı ki, hükme esas alınan 28/07/2021 tarihli billirkişi raporunda, davacının gelir kaybına yönelik olarak daha önce verilen kararlarla kesinleşen 13.461,40 TL'nin göz önünde bulundurulmadığı, kararda bu yönüyle de hukuka uyarlık bulunmadığı anlaşılmıştır.
B)İdare Mahkemesi kararının, davacının güç kaybına ilişkin kısmının incelenmesi:
Tazminat hukukunda, çağın gereklerine uygun olarak geliştirilen içtihatlarla, kişinin uğramış olduğu kalıcı bedensel sakatlığının sebep olduğu iş gücü kaybının mevcut işini yürütmesine engel olmamasına bağlı olarak gelirinde ve mal varlığında bir eksilme olmamış olsa dahi "güç (efor) kaybı tazminatı" olarak adlandırılan tazminatın ödenmesi gerektiği kabul edilmiştir. İş gücü kaybına uğrayan kişinin günlük yaşamını sürdürebilmesi ve mevcut işini yapabilmesi için zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç (efor) sarf ettiği gerçeğinden hareket edilerek zararı, bir anlamda, bu "fazladan sarf edilen gücün" oluşturduğu esası benimsenmiştir. Bu doğrultuda, idari faaliyetlerin neden ve etkisiyle kamu görevlilerinin veya diğer kişilerin güç (efor) kaybına dayanan maddi zararının idare hukukunun ilke ve kuralları uyarınca idarece tazmin edilmesi gerektiği hususunda bir duraksama bulunmamaktadır.
İdare hukuku ilkelerine göre maddi zarar; idari işlem veya eylem nedeniyle kişinin mal varlığının (patrimuanın) aktifinde meydana gelen azalma nedeniyle uğranılan zarar ile elde edilmesi kesin olan gelirden yoksun kalma sonucu uğranılan toplam zarar olup; bedensel nitelikteki maddi zarar ise, kişinin sağlığına kavuşmak için yaptığı tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalması ya da yok olması nedeniyle elde edeceği gelirde meydana gelen azalmayı ifade etmektedir.
Bakılan davada, dava konusu olay neticesinde davacının, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesince düzenlenen … tarih ve … sayılı raporunda % 31 meslekte kazanma gücünü kaybettiği belirlenmiştir.
Davacının günlük yaşamını iş gücü kaybı oranında daha fazla güç (efor) sarf ederek sürdüreceği, bu fazladan sarf edilen efordan kaynaklanan aktif dönemdeki, daha açık bir anlatımla zarar tarihinden olay gerçekleşmeseydi yasal olarak emekliye ayrılacağı tarihe kadar olan dönemdeki maddi zararın (2022 yılına kadar asgari geçim indirimi -AGİ- dahil, 2022 yılından itibaren AGİ hariç) net asgari ücret tutarı kadar olacağı, dolayısıyla aktif dönem efor kaybı tazminatının, net asgari ücrete maluliyet oranı uygulanmak suretiyle hesaplanması gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Ayrıca, güç (efor) kaybına dayanan maddi tazminatın hesabında, davacının yasal olarak emekliye ayrılacağı tarihten TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre belirlenen muhtemel bakiye yaşam süresinin sonuna kadar geçen pasif devrede de, güç kaybı nedeniyle daha fazla efor sarf ederek yaşamını devam ettirmesi söz konusu olacağından, pasif dönem zararının da aynı usulle (AGİ hariç net asgari ücret tutarına maluliyet oranının uygulanması suretiyle) hesaplanması gerekmektedir.
Aktif dönemin işleyecek devre zararı ile pasif dönem zararı hesaplanırken, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte bilinen net asgari ücret miktarı, her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmalıdır.
Bu durumda, İdare Mahkemesince, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davacının olayın meydana gelmesindeki %50 kusuru dikkate alınarak aktif ve pasif dönemde efor (güç) kaybından kaynaklanan maddi zararının bilirkişi marifetiyle hesaplanarak davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, davacının görev aylığı esas alınarak yapılan hesaplamayı içeren, hükme esas alınabilecek nitelikte ve yeterlilikte bulunmayan bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle davacının maddi tazminat isteminin kabulüne karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
C-İdare Mahkemesi Kararının, Yasal Faizin Başlangıç Tarihi Yönünden İncelenmesi:
Faiz; en basit biçimiyle, idarenin tazmin borcu bağlamında; kişilerin, idarenin eylem ve/veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle başvurmalarına karşın, idarenin zararı kendiliğinden ödemeyip, yargı kararıyla tazminata mahkûm edilmesi sonucunda, idarenin temerrüde düştüğü tarihten tazminatı ödediği tarihe kadar geçen süre için 3095 sayılı Kanuna göre hesaplanacak tutarı ifade etmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun, uyuşmazlık bakımından ön karar başvurusunda bulunulduğu tarihteki haliyle 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği; bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği kuralı yer almaktadır.
Anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının, dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi, adli yargıda dava açılması halinde adli yargıda dava açıldığı tarih itibarıyla yasal faiz uygulanması, Danıştay'ın yerleşik içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
Bakılmakta olan davada da Danıştay'ın yerleşik içtihatlarında yer aldığı üzere, kabul edilecek maddi tazminat tutarının tamamına (miktar artırımına konu kısım dahil) İş Mahkemesinde davanın açıldığı tarih olan 23/06/2004 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerekmekte olup, davacının maddi zararının hesaplanmasına esas alınan bilirkişi raporunun düzenlendiği 28/07/2021 tarihinden itibaren faize hükmedilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Tarafların temyiz istemlerinin KABULÜNE,
2.Davanın kabulüne ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4.2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/03/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.