CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ KUVVETLER AYRILIĞI SAĞLANACAK ŞEKİLDE NASIL REFORME EDİLEBİLİR?

Abone Ol

I. GİRİŞ:

Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğundan bu yana yönetim sistemi konusunda bir tartışmadır gidiyor. Ülkede milliyetçi/muhafazakar sağ gelenekten gelen partiler ve liderleri (Türkeş, Özal, Erbakan, Erdoğan gibi) Başkanlık Sistemini gündeme getirirken; liberal, sosyal demokrat ve sol gelenekten gelen partiler ve liderleri ise (Ecevit, Baykal, Kılıçdaroğlu gibi) ağırlıklı olarak parlamenter sistemle yönetimin doğru olduğunu savunmaktadırlar. 16 Nisan 2017 yılında yapılan Başkanlık Sistemine geçiş referandumu öncesi ve sonrasında sistem tartışmaları zirve yapmıştır. Neticede ülkemizde yapılan halk oylaması sonucunda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçiş yapıldı. Ancak tartışma bitmedi. 14 Mayıs seçimi öncesi Millet İttifakı ve iktidardan kopan diğer partilerle yan yana gelerek Parlamenter Sisteme geçilmesi üzerinde anlaşarak Altılı Masayı oluşturmuşlardır. Cumhur İttifakı partileri Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin devamından yana iken; Altılı Masa partileri ise güçlendirilmiş parlamenter sisteminin getirilmesinden yanadırlar. Son seçimden sonra Cumhurbaşkanın vermiş olduğu beyanatta; “Yeni bir anayasa yapılmalı ve sistem reforme edilmeli” şeklinde beyanatta bulunmuştur. Mevcut parlamento aritmetiğine bakıldığında Cumhur ittifakının tek başına anayasayı değiştirmesi ve sistemi reforme edebilmesi mümkün olmayıp, sistem reformu yapabilmesi için muhalefetle uzlaşması gerekmektedir.

Bu makalenin konusu aşağıdaki soruları cevaplamaktır; Acaba sistemin reformu için her iki siyasi ittifak uzlaşabilir mi, bu uzlaşı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden vazgeçmeden kuvvetler ayrılığının güçlendirildiği daha demokratik bir yönetim sistemine geçilebilir mi?

II. CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİNİ (TÜRK TİPİ BAŞKANLIK SİSTEMİNİ) TANIYALIM:

16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referandumuyla değişiklik teklifi kabul edilerek devlet yönetim sistemi değişikliği yaşanmıştır. Türkiye, Parlamenter Sistemi terk ederek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini benimsemiştir. Referandumla özet olarak şu maddelerle alakalı düzenlemeler mevcuttu[1]:

- Devletin başı olan Cumhurbaşkanı aynı zamanda hükümetin de başı olacak. Yani Başbakan’ın görevlerini üstlenecek.

- Başbakanlık makamı kalkacak. Yerine Cumhurbaşkanı yardımcıları görev yapacak.

- Cumhurbaşkanı kararname hazırlayabilecek, olağanüstü hal ilan edebilecek, bakanları ve üst düzey bürokratları atayabilecek.

- Cumhurbaşkanlığı seçimi ile genel seçimler 5 yılda bir yapılacak ve aynı gün sandığa gidilecek.

- Parlamento yeterli sayıya ulaşabilirse Cumhurbaşkanını yargılayabilecek veya azledebilecek. Bunun için meclisin 2/3 oyu gerekecek.

- Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimler 5 yılda bir aynı tarihte düzenlenecek.

- Türkiye Büyük Millet Meclisinde şuan bulunan 550 milletvekili sayısı 600 e çıkacak.

- Milletvekili seçilme yeterliliği yaşı 25’ten 18’e düşecek.

- Meclisin bütçe yapma yetkisi cumhurbaşkanın da olacak. Bütçe cumhurbaşkanı tarafından hazırlanıp meclise sunulacak, meclis bütçeyi ya onaylayacak ya da geri gönderecek.

- Cumhurbaşkanlığı için meclis dışından aday gösterilebilecek. Türkiye genelinde en az yüzde 5 oy almış siyasi partiler ve 100 bin ve daha üstü seçmen aday önerebilecek.

- Cumhurbaşkanı TBMM’nin çıkardığı yasaları iptal talebi ile Anayasa Mahkemesine götürebilecek.

- Cumhurbaşkanlığı makamının herhangi bir sebeple boşalması durumunda yerine yardımcısı vekalet edecek ve 45 gün içinde Cumhurbaşkanlığı seçimine gidilecek.

- TBMM, cumhurbaşkanlığı seçiminin yenilenmesi talebi için en az 260 milletvekilinin onayına ihtiyaç duyacak.

- Askeri mahkemeler kaldırılacak. Sadece disiplin mahkemeleri görevlerine devam edecek.

- Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun isminde geçen ‘yüksek’ ibaresi kaldırılacak ve HSYK’nın üye sayısı 22’den 13’e düşecek.

- Anayasa değişiklik taslağına eklenen geçici bir madde ile Cumhurbaşkanı aynı zamanda parti başkanı olabilecek.

Yukarıda özetlenen bu maddeler içerisinde özellikle kuvvetler ayrılığına ilişkin değişiklikler bizleri yakından ilgilendirmektedir. Doç. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz  tarafından “hukukdefteri” adlı internet sitesindeki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle alakalı makalesi ve tespitlerini de önemli bulmaktayım[2]. Hocamızın makalesinde özetle şu hususlara değinilmiştir:

1- Milletvekili ve Başkanlık seçimlerinin aynı gün yapılması ile meclisi kontrol eden bir başkanın varlığı istenmiştir. Çünkü meclisi alanın Cumhurbaşkanı seçileceği de öngörülmüştür. Şayet başkan ve meclis farklı partilerden oluşursa da tedbiren yasama yetkilerinin bir kısmı yürütmeye verilerek tedbir alınmıştır.

2- Yasamaya ait bir çok önemli yetki yürütmeye devredilmiştir. Bu durumda parlamenter sistemdeki yasama/yürütme dengesi yürütme lehine bozulmuştur. Bu yetki devrinin en bariz olduğu husus olağanüstü hallerde (OHAL) yasama adeta bir kenara itilmekte, tüm anayasal hakları askıya alan ve yargı denetimi dışında tutulan Kanun Hükmündeki Kararnamelerle (KHK) yürütülmekte, hatta bazı KHK düzenlemelerinin etkileri OHAL kalksa bile sürdürülebilmektedir. Bu durumda kanun yapma yetkisiyle birlikte yürütme yetkisi olağanüstü hallerde tek kişiye kalmaktadır.

3- Başkanın veto yetkisi bulunmaktadır. Başkanın meclis tarafından kararlaştırılan bir yasayı veto etme yetkisi verilmiştir. Veto yetkisinin aşılması için meclis salt çoğunluğunun (301 milletvekili) karar vermesi gerekmektedir.

4- Yeni sistemde yürütmede Cumhurbaşkanı sistemin tek hakimidir. Eski Parlamenter Sistemde kurumların, bakanlık ve diğer kamu tüzel kişilerinin açılıp kapanması işlemi kanunla yapılırdı, ayrıca bu kurumların başına atanacak bürokratların belirlenmesinde Bakanlar Kurulu kararı gerekirdi. Ancak yeni sistemle tüm yetki Cumhurbaşkanında toplanmıştır. Cumhurbaşkanı istediği gibi devlet örgütlenmesini değiştirebilecektir. Örneğin Cumhurbaşkanı teorik olarak Devlet için hayati olan İçişleri ve Dışişleri Bakanlığını isterse kapatabilir veya yetkilerini kısıtlayabilir. Yine yerel yönetimlere özerklik verebilir. Tüm idari tasarruf Cumhurbaşkanına aittir. Bununla alakalı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin üniter bir devlet olduğundan bahisle Anayasa Mahkemesine gidilebilir, ancak biraz sonra değinildiği üzere Anayasa Mahkemesinin tüm üyelerini de Cumhurbaşkanı ve parlamento çoğunluğu tarafından atanmaktadır.

5- Cumhurbaşkanını tek başına meclisi feshederek seçime gidebilecektir. Meclis ise 5/3 çoğunluğu sağlarsa meclisi feshedebilir. Meclisin ise 5/3 çoğunluğu sağlaması fiiliyatta mümkün değildir. Bu yetki aslında tek başına cumhurbaşkanına verilmiş bir hak olup meclis ile yaşanacak bir uyuşmazlıkta kozlar Cumhurbaşkanında olacaktır.

6- Yargı bağımsızlığı da yeni sistemle ortadan kalkmıştır. Anayasa Mahkemesi üyelerinin 15 üyesinden 11 bizzat Cumhurbaşkanı tarafından seçilmektedir. Geri kalan üyeler ise parlamento salt çoğunluğu tarafından seçilmektedir. Yine Yargıtay, Danıştay gibi yüksek yargı organlarının üyelerini seçen Hakimler ve Savcılar Kurulunda da belirleyici Cumhurbaşkanıdır. HSK Genel Kurul 13 üyeden oluşmaktadır. Kurulun Başkanı Adalet Bakanıdır. Kurul; Bakan, Adalet Bakanlığı ilgili Bakan Yardımcısı ile Cumhurbaşkanınca seçilen dört ve Türkiye Büyük Millet Meclisince seçilen yedi üyeden oluşur[3]. Yargıtay üyeleri ile Danıştay’ın dörtte üçü HSK tarafından belirlenmektedir. Danıştay’ın kalan üyelerini ise cumhurbaşkanı belirlemektedir. Görüldüğü gibi tüm yüksek yargıyı ve alt mahkemelere atama yapan, disiplin ve özlük işlerinden sorumlu olan Hakimler ve Savcılar Kurlunu doğrudan ve dolaylı olarak belirleyen cumhurbaşkanı olmaktadır.

Yukarıda anlatılanlardan ortaya çıkan sonuca göre, Türk tipi başkanlık sistemiyle kuvvetler ayrılığı ortadan kalkmış ve devlet aygıtının yönetiminde kuvvetler birliği benimsenmiş, devlet insicamını Cumhurbaşkanın şahsı ile bütünleşmiştir. Cumhurbaşkanı seçilen kişi, seçimden itibaren beş yıl boyunca yargı ya da yasamanın denetiminden uzak bir şekilde hesap vermeden ülkeyi yönetebilecektir. Demokrasi denilen aygıtta önemli olan hangi sistemle yönetildiğinden ziyade; kuvvetin bölünüp bölünemediği hususudur. Mevcut yönetim modeliyle, askeri vesayete dayalı kuvvetler ayrılığı sisteminden; kuvvetin tek elde toplandığı kuvvetler birliği sistemine geçilmiştir. Ülkemizde, seçimin güvenli yapılmasının demokrasi için yeterli olduğu şeklinde hatalı bir algı bulunmaktadır. Ancak demokrasi seçimden ibaret değildir. Devlet yönetiminde yürütmenin kontrol ve denge araçlarından yoksunluğu uzun vadede demokrasiyi yok etme ihtimali bulunmaktadır, Denge ve denetimin olmadığı bir yönetim sisteminde, toplumun yüksek kutuplaşması,  iç ve dış kırılmalara açık olması, yüksek yolsuzluk düzeyi ile ekonomik kaynakları yağmalanan bir ülke ortaya çıkma ihtimali bulunmaktadır. Sonuç olarak sistem istikrara hizmet etmeyecek, bir de nespotizmin hakim olduğu yanaşmacı ilişkiler eklenince, uzun vadede muhtemel ekonomik / siyasal krizlere gebe olabilecektir. Bu nedenle, iktidarın sistemin aksayan yönlerini reforme etmesi gerekmektedir. Bunun sağlanması içinde kuvvetler birliğinden vazgeçilerek, yürütmenin yasama ve yargının denetimine açılması ile mümkün olacaktır.

III. CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİNDE KUVVETLER AYRILIĞI SAĞLANABİLİR Mİ?

Başlıktaki soruya cevap verirken illa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden vazgeçelim demiyorum. Amerika’da ki Başkanlık ya da Fransa’da ki yarı başkanlık sistemlerindeki kuvvetler ayrılığı sistemi incelenerek, benzer bir reform mevcut sisteme uygulanabilir. Önemli olan sistemin adı değil, kuvvetin bölünmesi ve yürütmenin denetlenebilmesidir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde bu türden bir reform yapılabilmesi halinde, hem sistem krizine ilişkin itirazlar hem de demokrasinin gerilemesine ilişkin tartışmalar son bulacaktır. Belki sistemi reforme etme hususunda iktidar ile muhalefet uzlaşırsa ortaya çıkan uzlaşma zemini sayesinde ülkemiz darbe anayasasından kurtulacak, yerine yeni ve modern bir anayasa yapma imkanı da doğacaktır.

Siyasi kutuplar arası uzlaşma olması halinde bu sistem içerisinde kalınacak, ancak yargı bağımsızlaşacak ve yasamanın kanun yapma ve denetim yetkileri artırılarak sistem reforme edilebilecektir. Yine devletin kurumsallığı ve denetleyici kurumların bağımsızlığı güçlendirilmelidir. İktidar ile muhalefetin uzlaşısı durumunda mevcut anayasa maddelerinden bir kaçına eklenecek veya çıkarılacak cümlelerle bu reform gerçekleştirilebilir. Elbette sadece aşağıda önerilen anayasa maddelerinin değişikliği ile ülkemize kaliteli bir demokrasinin gelmesi mümkün olmayacaktır, ancak en azından Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin denetimsizlikten kaynaklanan aksak yönleri onarılacaktır. Değiştirilmesini teklif ettiğim Anayasa maddeleri şunlardır;

1- TBMM’nin “görev ve yetkilerini” düzenleyen Anayasanın 87. Maddesi, “Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri, kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; bütçe ve kesin hesap kanun tekliflerini görüşmek ve kabul etmek; para basılmasına ve savaş ilânına karar vermek; milletlerarası antlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilânına karar vermek ve Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmektir.” şeklindeki maddesine ekleme yapılarak[4], “Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanın atadığı Bakanları denetlemek; Anayasa ile çerçevesi belirlenecek konularda Cumhurbaşkanına kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek” ibaresi eklenmelidir. Bu değişiklik yapılsa, meclis seçilir seçilmez ilk iş olarak çerçevesi belirlenmiş idari işlerle alakalı Cumhurbaşkanına KHK çıkarma yetkisi verebilir. Yasama organından böyle bir yetki alan yürütmenin çıkardığı KHK’larda meşruiyet kazanacaktır. Parlamenter sistemlerdeki Bakanlar Kuruluna verilen KHK yetkisi Cumhurbaşkanına sınırlandırılarak verilmelidir.

2- Eski Anayasa’da TBMM’nin “bilgi edinme ve denetim” yollarını düzenleyen 98. maddesi başlığı kaldırılmış ve şu düzenleme yapılmıştır, “Türkiye Büyük Millet Meclisi; meclis araştırması, genel görüşme, meclis soruşturması ve yazılı soru yollarıyla bilgi edinme ve denetleme yetkisini kullanır. Meclis araştırması, belli bir konuda bilgi edinmek için yapılan incelemeden ibarettir. Genel görüşme, toplumu ve Devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesidir. Meclis soruşturması, Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanlar hakkında 106 ncı maddenin beşinci, altıncı, yedinci fıkraları uyarınca yapılan soruşturmadan ibarettir. Yazılı soru; yazılı olarak en geç on beş gün içerisinde cevaplanmak üzere milletvekillerinin, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlara yazılı olarak soru sormalarından ibarettir. Meclis araştırması, genel görüşme ve yazılı soru önergelerinin verilme şekli, içeriği ve kapsamı ile araştırma usûlleri Meclis İçtüzüğü ile düzenlenir.” şeklindedir. Bu madde metnine tekrar “yasamanın bilgi edinme ve denetimi” başlığı getirilerek parlamentonun yürütme ile ilişkisi tekrar netleştirilmelidir. Ayrıca milletvekillerinin soru sorma hakkı sadece Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlara değil; atananlarla  beraber doğrudan seçilen Cumhurbaşkanına olmalıdır. Çünkü Cumhurbaşkanı bu sistemde tek başına hükümettir, ancak hikmeti hükümet olmamalı parlamenterler tarafından sorgulanabilmelidir. Meclis soruşturması yapılabilmesi de Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar şeklinde genişletilerek, Cumhurbaşkanı meclis soruşturmasından muaf tutulmamalıdır. Yazılı soru yerine, gensoru tekrar getirilerek Cumhurbaşkanın toplum ve devletle alakalı önemli hususlarda meclise sözlü bilgi vermesi yönünde değişiklik yapılmalıdır.

3- Anayasamızın “Cumhurbaşkanı” başlıklı 101. maddesinde “…Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilir. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılır. Bu oylamaya, ilk oylamada en çok oy almış iki aday katılır ve geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilir.” şeklindeki anayasa hükmü değiştirilmelidir. Anayasanın 101. maddesindeki bu fıkra, “…Genel oyla yapılacak seçimde, ilk turda partilerin oy oranlarına göre TBMM milletvekilleri seçilir. Bu oylamayı izleyen ikinci Pazar günü Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılır. Bu oylamada mevcut adaylar arasından geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilir” şeklinde değiştirilmeli, sonraki fıkra mevcut Anayasa maddesi değişikliğine uygun hale getirilmelidir. Bu değişiklik yapılırsa, milletvekili seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi ayrılacaktır. Bu durumda, yasama nispeten yürütmenin vesayetinden kurtulacak, ayrı bir parlamento seçimi yapılması TBMM’nin önemini artıracaktır. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turda ve çoğunluk oyuna göre seçilmesi ise ittifakların önemini azaltacak ve mevcut ittifakların marjinal partilerle ittifak kurmasını önleyecektir. Mesela %35 alan bir Cumhurbaşkanı adayı seçimden birinci olarak çıkmışsa ülkeyi yönetebilmelidir. Cumhurbaşkanı bu oy oranı ile halkı temsil kabiliyeti olmaz diyenlere, 2002 seçiminde Ak Partinin %34 aldığını CHP’nin ise %19 civarında alarak meclise girdiğini, 2002 genel seçimlerinde verilen oyların yüzde 46,33'ü mecliste temsil edilemediğini ve Ak Partinin bu oy oranıyla tek başına iktidara geldiğini unutmamalıdır[5]. Cumhurbaşkanın ilk turda seçilmesi ittifakların önemi azaltarak Başkanlık sisteminin avantajlarından biri olan istikrarlı ve kesintisiz yönetimden yararlanılmasını sağlayacaktır. Diğer türlü ittifaklar için bakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yardımcılıklarının nasıl pazarlık konusu yapıldığı kamuoyu tarafından gözlemlenmiş, muhalefetin bu tutumu seçmen tarafından olumsuz olarak değerlendirilmiştir. Türk Milleti basit, sade ancak etkili bir şekilde yönetilmek ve muhatabının da parti lideri olmasını istiyor.

4- Anayasamızın “görev ve yetkiler” başlıklı 104. maddesi, “Milletlerarası andlaşmaları onaylar ve yayımlar. Milli güvenlik politikalarını belirler ve gerekli tedbirleri alır. Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil eder. Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar verir.” şeklindedir. Burada Milletlerarası antlaşmaların onaylanması işi yasamanın olmalıdır. Bu kısım çıkartılarak yetki tekrar TBMM’ye verilmelidir. Ayrıca TSK’nın kullanımı Anayasamızın 92. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre Meclis kararı olmadan savaş ilanı ve yurt dışına asker sevki (tezkere) mümkün değildir. TSK’nın kullanılması ifadesi muallak bir ifade olduğundan çıkartılmalıdır.

5- Anayasamızın “cezai sorumluluk” başlıklı 105. maddesi, “…Meclis, önergeyi en geç bir ay içinde görüşür ve üye tamsayısının beşte üçünün gizli oyuyla soruşturma açılmasına karar verebilir.Rapor Başkanlığa verildiği tarihten itibaren on gün içinde dağıtılır, dağıtımından itibaren on gün içinde Genel Kurulda görüşülür. Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının üçte ikisinin gizli oyuyla Yüce Divana sevk kararı alabilir. … Cumhurbaşkanının görevde bulunduğu sürede işlediği iddia edilen suçlar için görevi bittikten sonra da bu madde hükmü uygulanır.” şeklindeki maddesi gereği Cumhurbaşkanını adeta görev süresi ve sonrasında kişisel veya görev suçları fark etmeksizin yargılanamaz hale getirmiştir[6]. Öncelikle anayasa maddesi değiştirilerek, madde metninde sadece “Cumhurbaşkanın görev suçları” açısından açıkça düzenleme yapılmalıdır. Aksi halde anayasa hükmüne göre, teoride Cumhurbaşkanın işlediği suçlarla yargılanabilmesi mümkün olmakla birlikte, pratikte bunun bir karşılığı olmayacaktır. Cumhurbaşkanına görevi esnasında ya da sonrasında soruşturma açılabilmesi için 3/5 oy oranı yani 360 milletvekilinin imzası, Yüce divana sevk içinse 2/3 oy oranı yani 400 milletvekilinin imzasıyla mümkün olabilecektir. Bu sayılar eski Anayasamızdaki Başbakan ve Bakanların yüce divanda yargılanması için gerekli olan üye tamsayısının salt çoğunluğu kriteri getirilmeli, Cumhurbaşkanı hakkında 301 oy bulunması halinde yüce divanda yargılanabilmelidir. Aksi durumda, kim seçilirse seçilsin seçilen kişi kanunların üstünde tutulacak, fiilen yargılanma imkanı olmayacaktır.

6- Anayasamızın 146. maddesi ile “Anayasa Mahkemesi üyeliği” düzenlenmiş olup, madde metnindeki üye sayısı 17’den 15’e indirilmiş, “Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi” ibareleri çıkarılmıştır. Anayasa maddesinin lafzına bakıldığında değişen bir şey yok gibi görünse de referandumla birlikte Cumhurbaşkanı uhdesinde hem Başbakan hem Bakanlar Kurulu hem de Cumhurbaşkanının yetkilerini toplamıştır. Yeni sistemle aynı zamanda Cumhurbaşkanın tarafsızlığı ortadan kalkarak parti başkanı olabileceğinden Anayasa Mahkemesi üyelerinin tamamına yakınının Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesi yargının bağımsızlığı açısından sakıncalı bir durum oluşturacaktır. Madde metni baştan düzenlenerek Anayasa Mahkemesi üyeleri bir yasama dönemini aşan süreyle TBMM tarafından 3/5 salt çoğunlukla (yani uzlaşıyla) hukukçular arasından seçilmelidir.

7- Anayasamızın 159. maddesi ile Hakimler Savcılar Kurulu (HSK) yapısı düzenlenmiştir. HSK yargının patronu durumunda olup, Türkiye’nin en belirleyici kurumlarından biridir. HSK’ nın sadece başkanı Adalet Bakanı olmalı diğer üyelerinin tamamı Barolar, Hakim ve Savcılar arasından seçilmelidir. Üye sayısı on üçten yediye indirilmeli ve kararlar yine salt çoğunlukla alınmalıdır.

Sonuç olarak 16 Nisan Referandumu ile Anayasamızın 18 maddesi değişikliğe uğramış ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmiştir. Bu maddelerden yasama ve yargıyı ilgilendiren maddelerin değiştirilmesi ve yürütmeyle alakalı maddelerin özüne dokunulmaksızın sistemin reforme edilebilmesi mümkündür. İktidar ve muhalefet ile uzlaşarak, yasamanın denetim kuvveti ile yargının bağımsızlığı hususunda anlaşabilirlerse, sistem kuvvetler birliğinden kuvvetlerin ayrılığına doğru tekamül ettirilebilir. Bu reform girişimi ülkemizin demokrasisi için yeterli olmasa da nispeten özgürlük ve hukuk güvenliği sağlanabilecektir. Diğer türlü her seçim bir sistem referandumu gibi geçecek ve seçimde galip gelen ittifak kendi sistemini dayatmaya devam edecektir. Ancak her iki tarafın uzlaşması ve daha dengeli bir Başkanlık Sistemi kurmasıyla bu tartışmalarda son bulabilecektir.

-------------

[1] https://alonot.com/16-nisan-2017-referandumu-anayasa-degisiklik-maddeleri/  (13.06.2023 / 22.23)

[2] https://hukukdefterleri.com/yeni-anayasada-onerilen-turk-tipi-baskanlik-sisteminin-karsilastirmali-bir-analizi/ (13.06.2023 / 14.22)

[3] https://www.hsk.gov.tr/gorevleri#:~:text=Eri%C5%9Filebilirlik%20Men%C3%BCs%C3%BC&text (13.06.2023 / 15.40)

[4] http://anayasadegisikligi.barobirlik.org.tr/Anayasa_Degisikligi.aspx (14.06.2023 / 13.55)

[5] https://tr.wikipedia.org/wiki/2002_T%C3%BCrkiye_genel_se%C3%A7imleri (14.06.2023 / 16.10)

[6] https://www.anayasa.gen.tr/cb-kisisel-suc.htm (15.06.2023 / 16.22)