Bu kararın çocuk yaşta evlilikleri ve çok eşliliği arttıracağını düşünüyorum. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız da benimle aynı fikirde olacak ki; bakanlık olarak 18 yaş altı çocukların dini nikâh töreni ile gayri resmi evlendirilmelerini engellemek üzere yeni bir çalışma yapmaları gerekeceğini söylemiş. Bakanımızın çalışmalarına ben de “parlak (!)” fikirlerimle destek olmak isterim.
Kendisine ilk önerim; başlık parasının resmileşmesi ve zorunlu hale gelmesidir. Hukuki düzenlemeler yapılırsa bankalar “başlık parası kredisi” verebilir. Bu kredinin taksitleri ödenmezse banka kadının üzerine koyacağı ipoteği paraya çevirmek zorunda kalır ve bu iş haciz ve hatta açık arttırmaya kadar gider. Ben güzel ülkemin henüz köle pazarı gibi uygulamalara yeterli zemini olmadığını düşünüyorum. Ama alt yapı sağlanırsa neden olmasın değil mi?
İkinci önerim; arabalarda olan TRAMER[1] kaydının bir benzerinin kadınlara da uygulanmasıdır. Neyin kaydı tutulacak derseniz orasını hayal gücünüze bırakıyorum. Arabaların kaza yapması kaydı boşanma kaydı olarak uyarlanabilir mesela. Ödenecek başlık parasının miktarı da oluşturulacak olan bu sisteme göre belirlenebilir ne dersiniz?
Ne önlem (yalandan da olsa) alınırsa alınsın çocuk yaşta evliliklerin (tecavüzlerin) önüne geçilemiyor. Ben diyorum ki 3. öneri olarak; duruma alışılmaya çalışılsın. Kadınlarla ilgili tüm hükümler eşya hukuku kapsamına alınsın ve bunu kabul etmeyenlere eşya olduklarının ikrarlarıyla sonuçlanacak eğitimler ve terapiler verilsin.
YUKARIDA ÖRNEKLERİNİ OKUDUĞUNUZ PARLAK (!) HEM DE PASPARLAK (!) FİKİRLERİMİ ANAYASA MAHKEMESİ’NİN KARARINDAN DOLAYI DOĞABİLECEK SAKINCALARA DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLMEK İÇİN YAŞANAN SÜRECE TEPKİ OLARAK YAZDIM.
Soma’daki maden faciasında eşlerini kaybeden imam nikahlı kadınlar; ölüm aylığı, maddi yardım ve tazminat haklarından hemen faydalanamadılar. Resmi nikahlı kadınlarla aynı haklardan yararlanabilmek için yargı yoluna başvurmak zorunda kaldılar. [2] Anayasa Mahkemesi’nin kararını okur okumaz aklıma ilk onlar geldi. Hepsinin ayrı bir hikayesi vardı. Bir tanesinin haberini hiç unutamam “ben kendimi evlenmiş biliyordum” diyordu. Ne kadar saf ve çaresizdi yaşadıklarını anlatırken. Kocasının acısını yaşarken bir de maddi zorluklarla karşı karşıya kalmıştı. Soma’daki kadınlar gibi o kadar çok mağdur olan kadın var ki. Hem de Türkiye’nin dört bir yanında.
Anayasa Mahkemesi’nin İptal Kararından Önceki Süreçte Müeyyideler Tam Olarak Uygulanamıyordu ve Yetersizdi.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararına kadar resmi nikâh olmaksızın dini nikâhın kıyılması halinde Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen 2 aydan 6 aya kadar hapis cezası zaten yeterince uygulanmıyordu ve cezalar genellikle para cezasına çevriliyordu. Ayrıca; eşler ceza davası sürerken medeni nikah yaparsa haklarında açılan kamu davası düşüyordu. Ceza verildikten sonra resmi nikahla evlenmenin gerçekleşmesiyle birlikte ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkıyordu.
Resmi nikah olmadan dini nikahı yapan kişiye (imam, peder, haham gibi) verilecek hapis cezası kısa süreli olmasına rağmen “suç inkılâp kanunlarıyla ilgili olduğu için” hükmün açıklanması geri bırakılamıyordu. Yani sonuç olarak; resmi nikah yapmadan sadece dini nikah kıydıranlara bir şey olmuyor ama dini nikahı kıyan kişi “sabıkalı” kalıyordu.
Anayasa Mahkemesi, hem eşler hem de dini nikahı kıyanlar için olan ceza kanunundaki hükümleri dini nikahla evlenen kişilere “özel hayatlarına ilişkin tercihleri ve dini inançları gereği” diyerek “oy çokluğuyla” iptal etti. Sonuç olarak; ceza hükümleri artık olmadığı için kimse bu nedenle ceza almayacak ve açılan davalar da düşecek.
Anayasa Mahkemesi Verdiği Kararla Çocuk Cinsel İstismarının Önüne Geçecek Son Bariyeri de Kaldırmış Oldu. İptal Kararıyla Çok Eşlilik ve Soy Bağı Tespiti Davaları Artacak.
Anayasa Mahkemesi kararına yapılan eleştirilerin çoğu dini nikaha değil, iptal kararıyla beraber doğacak sorunlara tepkidir. Birçok kişi dini nikah ile evlilik yolunu tercih edeceği için doğacak çocukların miras hakkı, soyadı ve nafakalarıyla ilgili birçok sorun olacak. Aynı şekilde 'boş ol' denilmesi ile boşanılabileceği için kadınların hiçbir resmi hakkı ve sosyal güvencesi bulunmayacak. Yani resmi nikahın boşanma ile sonlandırılmasında kusurlu olan kocanın kadınlara ödediği tazminatlardan sadece dini nikahla evlenmiş olan kadınlar mahrum kalacak.
Anayasa Mahkemesi’nin Kararı Eleştirilmeden Önce Türkiye’nin Taraf Olduğu Sözleşmeler incelenmeli ve Anayasanın 174. ve 41. Maddeleri okunmalıdır.
Anayasa Mahkemesi’nin kararı CEDAW Sözleşmesi[3], eşitlik temelli İstanbul Sözleşmesi[4] ve Anayasanın 174’üncü maddesinde yer alan “17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisiyle kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde yapılacağına dair medeni nikah esası ile aynı kanunun 110 uncu maddesi hükmü” ile beraber değerlendirilmelidir.
Anayasa’nın 41’inci Maddesinde Ailenin, Özellikle Ananın ve Çocukların Korunması Devlete Bir Görev Olarak Verilmiştir. Bir An Önce Kadınların ve Çocukların Haklarını Koruyacak Yeni Kurallar ve Önlemler Getirilmelidir.
Diyeceksiniz ki “çocuk yaşta evliliklere ağır cezalar verilmesi gerektiğini neden yazmıyorsun?” yazıyorum, söylüyorum ve haykırıyorum. Hep ama her yerde hem de. Barolar ve toplum sivil örgütlerinin de yoğun çalışmaları var. Ama neden bir arpa boyu yol alınamıyor bunu bilemiyorum.
İmam nikahı kıyılırken boşanma gerçekleşirse ödeneceği hakkında söz verilen mehrin boşanma sırasında erkekler tarafından genellikle ödenmediğini biliyorum. Belki dini nikahı kıyan din görevlisi için mehir senedi düzenleme zorunluluğu getirilirse ve bir örneği müftülükte tutulacak resmi kayda geçirilirse o zaman kadınların dini nikah sonrası boşanmada tazminat hakları korunabilir diye düşünüyorum.
Başka bir fikir de müftülüklere belediye tarafından kıyılacak resmi nikâhta bulunma izni verilmesi. Vatandaşların inançlarına ve taleplerine göre her iki nikâh birlikte kıyılabilir ve Anayasa Mahkemesi’ nin iptal kararıyla mağdur olacak kadın ve çocukların hakları bu şekilde belki korunabilir.
Kamuoyunda dile getirilen çözüm yollarından biri de Diyanet İşleri Din İşleri Yüksek Kurulu’nun ülke genelinde bir duyuru yayınlamasıdır. Bu duyuruda; dini nikâhın kayıtlara geçmediği için tarafların, özellikle kadın ve çocukların haklarını koruma yetkisinin bulunmadığının Diyanet İşleri tarafından belirtilmesi isteniyor.
Yazdığım çözüm yollarını okurken laiklik ilkesine aykırı olacağını söyleyenleriniz ve eleştirenleriniz olacaktır. Sizlerden ülke koşullarını değerlendirip çözüm önerilerinizi paylaşmanızı bekliyorum.
(Bu köşe yazısı, sayın Av. Tuğba İncel tarafından sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
--------------------------
[1] Tramer; Trafik Merkezinin kısaltmasıdır. Tramer sisteminde trafikteki motorlu araçların hepsinin birer envanteri vardır. Bu envanterler aracın özgeçmişidir. Bir aracın Tramer kaydına baktığınız da o araç hakkında geçmişe dönük bütün resmi kayıtlara ulaşabilirsiniz.
[2]http://www.milliyet.com.tr/soma-daki-nikahsiz-madenci-esleri-gundem-1913132/http://www.posta.com.tr/turkiye/HaberDetay/Soma-da-olen-iscilerin-imam-nikahli-esleri-ne-yapacak-.htm?ArticleID=228833
[3]http://www.unicef.org/turkey/cedaw/_gi18.html
[4]http://kadincinayetlerinidurduracagiz.net/haberler/1648/istanbul-sozlesmesi-metni