ÇOCUK KORUMA KANUNU KAPSAMINDA ÇOCUKLAR HAKKINDA ALINABİLECEK KORUYUCU ve DESTEKLEYİCİ TEDBİRLER

Abone Ol

Çocuk hakları, dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu evrensel bir kavramdır. Bu hakların kapsamını yaşama, eğitim, sağlık, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma ve diğer insan hakları oluşturmaktadır. Şüphesiz ki çocuklara karşı birçok konuda ve elbette ki kanunlar önünde de daha imtiyazlı davranmak gerekir. Bunun sebebi ise henüz yetişkin olmaya adım atmamış olan çocukları, hayatın her türlü tehlikesine karşı korumak ve çocuğun gerek fiziksel gerekse de ruhsal olarak gelişimini sağlıklı şekilde tamamlamasını sağlamaktır. Dar anlamda bahsettiğimiz bu sebepler ışığında çıkarılabilecek hukuki sonuç ise bir ülkedeki çocuk hakları mevzuatının ne denli evrensel ve yeterli olduğunun, mevzuatta yer alan düzenlemelerin ne denli uygulanabilir olduğunun, uygulanması için kamu/özel kurum ve kuruluşlardan ebeveynlere kadar kişi ve kurumların bu konuya ilişkin vazifelerini ne denli yerine getirdiğinin hayati önem arz ettiğidir.

Çocuklarla ilgili yasal düzenlemelerin, ülkemizde bir çatı altında toplandığını söylemek oldukça güçtür. Zira Türkiye Cumhuriyeti Anayasası[1]’ndan, Basın Kanunu[2]’na; Dernekler Kanunu[3]’ndan, Belediye Kanunu[4]’na kadar birçok kanunda, çocuklarla ilgili düzenlemelerin yer aldığını söylemek mümkündür. Çocuklarla ilgili yasal düzenlemeleri bir yazı altında derlemek ve değerlendirmek oldukça güç olduğundan, işbu yazımızda 03/07/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu[5]’nda ve Çocuk Koruma Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik[6] ile Çocuk Koruma Kanununa Göre Verilen Koruyucu ve Destekleyici Tedbir Kararlarının Uygulanması Hakkında Yönetmelik[7]’te yer alan düzenlemeler ışığında, çocuklar hakkında alınabilecek koruyucu ve destekleyici tedbirleri değerlendireceğiz. Bu değerlendirmeyi yaparken, kanunun ve yönetmeliğin sistematiğinden ayrılmamaya özen göstereceğiz.

I. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Çocuk Hakları

Ülkemizde çocuk hakları, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alınmıştır. Anayasa’nın “kanun önünde eşitlik” başlıklı 10. maddesinin üçüncü fıkrası, çocuklar için alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı sayılmayacağını düzenlemiş ve bu haliyle de çocuklar hakkında yapılacak düzenlemeler, alınabilecek tedbirler hakkında kanun koyucunun imtiyazlı davranabilmesinin önünü açmıştır. Yine “ailenin korunması ve çocuk hakları” başlıklı 41. maddesi ile devletin çocukların korunması ve uygulanmasının sağlanması için gerekli tedbirleri alacağını, bununla ilgili gerekli teşkilatları kuracağını; her çocuğun korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça anne ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olacağını, devletin her türlü istismara ve şiddete karşı koruyucu tedbirleri alacağını düzenlemiştir. Çocukların eğitim ve öğrenim hakkının ile ödevinin düzenlendiği 42. maddesi ile de çocukların eğitim ve öğrenim haklarından yoksun bırakılamayacağını, eğitim ve öğretimin, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılacağını teminat altına almıştır. Anayasa’nın 50. maddesi çocukların çalışma şartları bakımından özel olarak korunacaklarını düzenlemiş; 61. madde ile de korunmaya muhtaç çocukların, topluma kazandırılması için gerekli tüm tedbirlerin, devlet tarafından alınacağını düzenlemiştir. Anayasa’nun 58. maddesi de gençlerin alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alacağını düzenlemiştir. Anayasa’nın 62. 66. ve de 141. maddeleri ile de yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının çocuklarının eğitiminin sağlanması ve anavatana bağlarının korunması, Türk babanın veya Türk ananın çocuğunun Türk olacağı, küçüklerin korunması hakkında kanunla özel hükümler konulacağını düzenlemiştir.

II. 5395 Sayılı Kanun Öncesi Dönem

5395 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesiyle birlikte, kanun öncesi dönemde yer alan 07/11/1979 tarihli ve 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmıştır. Bu haliyle de mevzuatta yer alan diğer düzenlemelerde yürürlükten kaldırılan 07/11/1979 tarihli ve 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’a yapılan yollamalar, yürürlüğe giren 5395 Sayılı Kanun’un ilgili hükümlerine yapılmış sayılacağı da yeni kanun ile düzenlenmiştir.

Eski kanunun yürürlükte olduğu dönemde, diğer birçok özel kanun yürürlükte bulunmadığından, özel kanunla düzenlenmesi gereken ancak çocukları ilgilendiren bazı yasal düzenlemeler de mülga kanunda yer almaktaydı. Örneğin mülga kanunun, suç işlemiş küçüklerin suçları veya bunların yargılanmaları ile ilgili olarak her türlü yayın yapılmasını yasaklayan ve bu yasağa aykırı hareket edenlere para cezasını düzenlendiği 40. maddesi, halihazırda yürürlükte bulunan 09/04/2004 tarihinde kabul edilen 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 21. maddesinin “C” fıkrası ile düzenlenmiştir. Bu haliyle de yeniden düzenlenmesine gerek kalmamış ve yürürlüğe giren 5395 sayılı Kanun’dan çıkarılmıştır.

III. 5395 Sayılı Kanun’un Amaç ve Kapsamı

Daha erken yaşta ergin olsa bile on sekiz yaşını doldurmamış kişi, kanunen çocuk sayılmaktadır. 5395 sayılı Kanun’un amacı birinci maddede, korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların korunmasına, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasın ilişkin usul ve esasları düzenlemek; 5395 sayılı Kanun’un kapsamı ise ikinci maddede, korunma ihtiyacı olan çocuklar hakkında alınacak tedbirler ile suça sürüklenen çocuklar hakkında uygulanacak güvenlik tedbirlerinin usul ve esaslarına, çocuk mahkemelerinin kuruluş, görev ve yetkilerine ilişkin hükümleri kapsamak şeklinde düzenlenmiştir. Gelinen noktada 5395 sayılı Kanun’un tanımlar bölümünde de yer verildiği üzere, bazı kavramların biz hukukçular kadar, hukuku meslek edinmemiş vatandaşların da bilmesi oldukça önem arz etmektedir. Şöyle ki,

1. Çocuk

Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu[8]’nun 11. maddesi ile on sekiz yaşının doldurulmasıyla erginliğin başlayacağı düzenlenmiştir. Ergin olmanın kişinin üzerindeki vesayeti sonlandırması ve diğer birçok hukuki sonucunun mevcut olması sebebiyle oldukça önemli olduğunu belirtmek mümkündür. Mezkûr maddenin devamında ise evlenmenin kişiyi ergin kılacağı düzenlemiş ve devamı düzenlemelerde ise on beş yaşını dolduran küçüğün, kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınabileceği düzenlenmiştir. Erginlik (rüşt), yasayla öngörülen on sekiz yaşının doldurulmasıyla ya da bu yaşın doldurulmasından önce evlenme yahut mahkeme kararıyla (kaza-i rüşt davası) kazanılmaktadır. 5395 sayılı Kanun on sekiz yaşını doldurmadan ergin olan kişileri dahi “çocuk” saymıştır.

2. Korunma İhtiyacı Olan Çocuk

Bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru çocuğu ifade etmektedir. Çocuğun ailesinden ayrı düşmesi, şiddete uğraması, psikolojik rahatsızlıklarının mevcut olması, dışlanma ve ayrımcılığa maruz kalması, insan kaçakçılığına ve çocuk evliliğine maruz bırakılması, cinsel istismara maruz bırakılması ve diğer birçok durum korunma ihtiyacı altında olan çocuğu ifade edebilir. Hemen belirtmek gerekir ki koruma ihtiyacı olan çocuğu korumak, devletin görevidir. Ancak devletin görevi olan konuları tamamen devletin üzerine bırakmak, bu noktada kişilerin ve diğer kurum ve kuruluşların üzerlerine düşen vazifeleri yerine getirmemesi, yine çocuğun ihmal ve mağdur edilmesi sonucunu doğuracaktır. Unutulmamalıdır ki konu “çocuğun menfaati” olduğu zaman herkes üzerine düşen vazifeyi yerine getirmekle mükelleftir. “Çocuk hakları” söz konusu olduğu vakit, çocuğun ailesinin, ilgililerin, kamu kurum ve kuruluşların, sivil toplum örgütleri ile bunlar gibi diğer kurum ve kuruluşların; yasama, yürütme ve yargı erklerinin iş birliği içerisinde çalışması gerekmektedir.

3. Suça Sürüklenen Çocuk

Kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuğu ifade etmektedir. Suça sürüklenen bir çocuğu savunmak, bizlere birçok sorumluluk yüklemektedir. Bir çocuğu savunurken temel gaye salt suçsuzluğunu ortaya koymak olmamalı, adalet mekanizmasıyla karşı karşıya gelen çocukların sübjektif durumlarına uygun hukuki işlemlere tabi tutulmasını sağlamak, içerisinde bulunduğu durumdan mümkün mertebe en az zarar ile çıkmasını sağlamak, gelecek nesilleri oluşturacak çocukların “faydalı ve sağlıklı bireyler” olabilmesini sağlamak olmalıdır. Bu noktada yargı sistemimize yardımcı bilim dalları devreye girmektedir ki bunlar, pedagoji, psikoloji, sosyoloji, tıp, sosyal hizmetler gibi diğer birçok uzmanlık gerektiren alanlardır. Unutulmamalıdır ki suç işlediği iddia edilen kişi bir çocuk ise, “sanıktan” söz edilemez, “suça sürüklenen çocuktan” bahsedilebilir.

4. 5395 Sayılı Kanun Kapsamındaki Diğer Tanımlar

5395 sayılı Kanun kapsamında yer alan diğer kelimelerden i) Mahkemeler: Çocuk mahkemeleri ile çocuk ağır ceza mahkemelerini, ii) Çocuk Hâkimi: Hakkında kovuşturma başlatılmış olanlar hariç olmak üzere suça sürüklenen çocuklarla korunma ihtiyacı olan çocuklar hakkında uygulanacak tedbir kararlarını veren çocuk mahkemesi hâkimini, iii) Kurum: 5395 sayılı Kanun kapsamında çocuğun bakılıp gözetildiği ve hakkında verilen tedbir kararlarının yerine getirildiği resmî veya özel kurumları, iv) Sosyal Çalışma Görevlisi: Psikolojik danışmanlık ve rehberlik, psikolojik, sosyoloji, çocuk gelişimi, öğretmenlik, aile ve tüketici bilimleri ve sosyal hizmet alanlarında eğitim veren kurumlardan mezun meslek mensuplarını, v) Denetim Görevlisi: Denetimli serbestlik ve yardım merkezlerinde kadrolu veya geçici olarak görev yapan psikolog, sosyal çalışmacı, sosyolog ve öğretmeni, vi) Şube Müdürlüğü: Taşra teşkilâtındaki denetimli serbestlik ve yardım merkezi şube müdürlüğünü, vii) Büro: Şube müdürlüğü bulunmayan ilçelerde denetimli serbestlik ve yardım hizmetlerini yürütmek üzere şube müdürlüğüne bağlı olarak kurulan büroyu ifade etmektedir.

IV. 5395 Sayılı Kanun’un Temel İlkeleri

5395 sayılı Kanun’un düzenlenirken kanun koyucu, birtakım temel ilkeleri rehber edinmiş ve kanunun ruhunu bu ilkeler çerçevesinde düzenlemeye gayret etmiştir. Mezkûr ilkeleri ise dördüncü maddede düzenlemiştir. Çocuğun yaşama, gelişme, korunma ve katılım haklarının güvence altına alınması, yarar ve esenliğinin gözetilmesi; çocuk ve ailesinin herhangi bir nedenle ayrımcılığa tâbi tutulmaması yine çocuk ve ailesini bilgilendirmek suretiyle karar sürecine katılımlarının sağlanması hedeflenmiştir. Çocuk haklarının korunması amacıyla insan haklarına dayalı, adil, etkili ve süratli bir usul izlenmesi, soruşturma ve kovuşturma sürecinde çocuğun durumuna uygun özel ihtimam gösterilmesi; kararların alınmasında ve uygulanmasında çocuğun yaşına ve gelişimine uygun eğitimini ve öğretimini, kişiliğini ve toplumsal sorumluluğunu geliştirmesinin desteklenmesi hedeflenmiştir. Çocuklar hakkında özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirler ile hapis cezalarına en son çare olarak başvurulması, tedbir kararı verilirken kurumda bakım ve kurumda tutmanın en son çare olarak görülmesi, kararların verilmesinde ve uygulanmasında toplumsal sorumluluğun paylaşılmasının desteklenmesi hedeflenmiştir. Çocukların bakıp gözetildiği, tedbir kararların uygulandığı kurumlarda yetişkinlerden ayrı tutulmaları; çocuklar hakkında yürütülen işlemlerde, yargılama ve kararların yerine getirilmesinde kimliğinin başkaları tarafından belirlenememesine yönelik önlemler alınması ilkeleri gözetilmesi hedeflenmiştir.

V. Koruyucu ve Destekleyici Tedbirlerin Çeşitleri

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMYYK) verilerine göre Dünya’daki mülteci nüfusunun yarısına yakınını çocuklar oluşturmaktadır. Türkiye’de 17/04/2020 tarihi itibariyle geçici koruma altındaki kayıtlı Suriyeli çocuk sayısı 1 milyon 680 bin 214’tür[9]. Mülteci çocukların diğer çocuklara nazaran daha korunaksız olduğunun kabul edilmesi halinde, salt ülkemizdeki kayıtlı mülteci çocuk sayısına bakıldığı vakit, çocuk haklarının titizlikle gözetilmesi gerektiği izahtan varestedir.

Koruyucu ve destekleyici tedbirler, çocuğun sübjektif durumu ve yararı gözetilerek, öncelikle kendi aile ortamında korunmasının sağlanması ile yaşına ve gelişimine uygun eğitim ve öğretiminin desteklenmesini, kişiliğinin ve toplumsal sorumluluğunun geliştirilmesini sağlamaya yönelik tedbirlerdir. 5395 sayılı Kanun’un 5. maddesi ile korunmaya ihtiyacı olan çocuklar ile suça sürüklenen çocuklar hakkında alınabilecek tedbirleri düzenlenmiştir.

1. Danışmanlık Tedbiri

Danışmanlık tedbirinin amacı, korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların ailesi yanında korunmasını sağlamak veya çocuk hakkında verilen tedbir kararlarının uygulanması sırasında onu ve bakımından sorumlu olan kimseleri desteklemek ya da uygulanması muhtemel tedbirler hakkında bilgilendirmek amacıyla uygulanır. Danışmanlık tedbirlerinin kapsamı, çocukların bedensel, zihinsel, psiko-sosyal, duygusal gelişimini desteklemek, okul, aile ve sosyal çevresi ile uyumunu güçlendirmek ve yeteneklerine uygun bir meslek sahibi olarak hayata hazırlanmalarını sağlamak amacıyla okul başarısızlığı, okuma yazma bilmeme, okul devamsızlığı gibi eğitim sorunlarının çözümüne yönelik faaliyetler ve okul başarısını artırma; madde kullanımı, davranış bozukluğu, cinsel istismar, ergenlik sorunları, öfke kontrolü, sosyal beceri sorunu, aile içi iletişim problemleri, ailede parçalanma, ailede çocuğun değeri konusunda yeterli duyarlılığın olmaması, ailenin göçe bağlı sorunları gibi konularda korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocuğu, aileyi ve çocuğun bakımından ve eğitiminden sorumlu kişileri bir arada sistematik bir şekilde ele alan, suç ve mağduriyetin tekrarlanmasını engellemek üzere riskleri ve koruyucu önlemleri değerlendiren ve normal gelişimi destekleyen, müdahale eden, psiko-sosyal ve eğitsel destek hizmetleri olarak uygulanır. İhtiyaç duyulan danışmanlığın içeriği, sosyal inceleme raporunda belirtilir. Sosyal inceleme raporu, bu tedbire ihtiyacı ortaya koyan sorun veya durumun gerektirdiği uzmanlığı tarif edici ve bu tedbire ilişkin önerileri açıklayıcı nitelikte düzenlenmelidir.

2. Eğitim Tedbiri

Eğitim tedbiri ise eğitimden geri kalmış çocukların korunma ihtiyacı duyması sebebiyle, çocuğun bir eğitim kurumuna yerleştirilmesi, eğitim kurumuna devamının sağlanması, iş ve meslek edinmesi amacıyla bir meslek veya sanat edinme kursuna gitmesine veya meslek sahibi bir ustanın yanına yahut kamuya ya da özel sektöre ait iş yerlerine yerleştirilmesini kapsamaktadır. Unutulmamalıdır ki her şey eğitim ile başlar. Eğitiminden geri kalmış bir çocuğu diğer çocuklara nazaran topluma kazandırmak ve hayata hazırlamak çok daha güçtür. Bu sebepledir ki eğitiminden geri kalmış bir çocuk korunma ihtiyacı kapsamında olan çocuktur.

3. Bakım Tedbiri

Bazı durumlarda çocuğun bakımının yerine getirilmesi oldukça güç bir hâl almış olabilir. Çocuğun bakımından sorumlu olan kişi herhangi bir nedenle üzerine düşen vazifeyi yerine getirememiş veyahut getiremiyor olabilir. İşte bakım tedbiri, herhangi bir nedenle bakımı yapılamayan bir çocuğun resmi veya özel bakım yurdu ya da koruyucu aile hizmetlerinden yararlandırılması veya bu kurumlara yerleştirilmesini kapsamaktadır. Bakım veya barınma tedbir kararı alınan ve ihmal veya istismara uğrayan, psiko-sosyal sorunları nedeniyle uyum sorunu yaşayanlar ile olumsuz yaşam deneyimlerini devam ettirmeleri nedeniyle rehabilitasyona ihtiyacı olduğu tespit edilen çocukların, rehabilitasyonu sağlanıncaya kadar korunma ihtiyacı olan diğer çocuklarla aynı ortamda bakılmamaları esastır. Bu çocukların öncelikle Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından bu amaçla kurulmuş merkezlerde rehabilitasyonları sağlanır.

4. Sağlık Tedbiri

Çeşitli nedenlerle çocuğun sağlığının tehlike altında olması veya sağlığının bozulmuş olması gibi nedenlerle, çocuğun fiziksel veya ruhsal sağlının korunması ve tedavisi için geçici veya sürekli tıbbî bakım ve rehabilitasyonuna, bağımlılık yapan maddeleri kullananların tedavilerinin yapılmasına yönelik tedbirlerdir. Mahkeme veya çocuk hâkimi acil korunma kararı veya koruyucu ve destekleyici tedbir kararlarını vermeden önce çocuğun sağlık durumu hakkında sağlık kuruluşlarından rapor isteyebilir. Sağlık kurulunca düzenlenen rapora göre toplum açısından tehlikeli olan suça sürüklenen veya korunma ihtiyacı olan akıl hastası çocuklar hakkında sağlık tedbiri, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında korunma ve tedavi altına alınmak suretiyle yerine getirilir.

5. Barınma Tedbiri

Herhangi bir nedenle barınma yeri olmayan çocuklu kimselere veya hayatı tehlikede olan hamile kadınlara uygun barınma yeri sağlamaya yönelik tedbirlerdir. Hakkında barınma tedbiri uygulanan kimselerin, talepleri halinde kimlikleri ve adresleri gizli tutulur. Özellikle şiddet görmüş veya görme tehlikesi altında bulunan kadınlar ile hayati tehlikesi mevcut olan kadınların kendilerini yalnız ve kimsesiz hissetmemeleri için, kimlik ve adresleri de gizli tutularak başvurulabilecek bir tedbir biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır.

VI. Koruyucu ve Destekleyici Tedbir Kararlarının Alınması

Çocuk hâkimi veya mahkemece, koruyucu ve destekleyici tedbir kararı verilmeden önce yeterli idrak gücü bulunan çocuğun yazılı veya sözlü olarak görüşü alınır. Gerektiğinde koruyucu ve destekleyici tedbir kararını istemeye yetkili olan çocuğun anası, babası, vasisi, bakım ve gözetiminden sorumlu kimse ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu temsilcileri de dinlenebilir. Mahkeme, korunma ihtiyacı olan çocuk hakkında koruyucu ve destekleyici tedbir kararının yanında 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre velayet, vesayet, kayyım, nafaka ve kişisel ilişki kurulması hususlarında da karar vermeye yetkilidir.

Mahkeme veya çocuk hâkimi bir veya birden fazla tedbire karar verebilir. Tedbir kararı verilirken, 5395 sayılı Kanun’un 4. maddesinde öngörülen; kurumda bakım ve kurumda tutmanın son çare olarak görülmesi, kararların verilmesinde ve uygulanmasında toplumsal sorumluluğun paylaşılmasının sağlanması temel ilkesinden hareketle çocuğu öncelikle aile içinde destekleyen danışmanlık, eğitim ve sağlık tedbirlerinin alınması esası gözetilir. Ancak çocuğun teslim edileceği veli, vasi, kanunî temsilcisi veya bakımını üstlenen kimselerin sosyal, ekonomik ve kültürel durumu ile yörenin örf ve âdetleri dikkate alınarak, çocuğun yaşama, gelişme, korunma ve katılım hakları ile yarar ve esenliğinin tehlikeye düşebileceğinin tespiti hâlinde diğer tedbirler yanında kurumda bakım veya barınma tedbiri kararı alınması öncelikle değerlendirilir. Tedbir kararında, tedbirin türü ile tedbiri uygulayacak kişi, kurum veya kuruluş adları gösterilir. Gerektiğinde kararda tedbirin süresi de belirtilir. Çocuk hâkimi veya mahkeme, hakkında koruyucu ve destekleyici tedbir kararı verdiği çocuğun denetim altına alınmasına da karar verebilir.

1. Tedbir Kararı Alabilecek Kişiler

Çocuklar hakkında koruyucu ve destekleyici tedbir kararı; çocuğun anası, babası, vasisi, bakım ve gözetiminden sorumlu kimse, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ve Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re‘sen çocuğun menfaatleri bakımından kendisinin, ana, baba, vasisi veya birlikte yaşadığı kimselerin bulunduğu yerdeki çocuk hâkimince alınabilir.

2. Tedbir Kararını Vermeye Görevli Mahkeme

Görevli mahkemeyi iki farklı durum açısından belirlemek mümkündür. Çocuk hakkında kovuşturmanın mevcut olup olmaması hangi mahkemenin görevli olduğu hususunu da saptamaya yeterli olacaktır. Şayet çocuk hakkında kovuşturma mevcut değilse, çocuk mahkemesi bulunmayan yerlerde, bu mahkeme kurulup göreve başlayıncaya kadar hakkında korunma ihtiyacı olan çocuklar hakkında tedbir kararları, aile mahkemeleri kurulan yerler bakımından bu mahkemeler, aile mahkemeleri olmayan yerler bakımından asliye hukuk mahkemelerince alınır. Konuya ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07/02/2018 tarihli kararı[10] da aynen ; “…Çocuk …….hakkında 5395 sayılı Kanun’un 5. ve 11., 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 31. maddeleri gereğince güvenlik tedbirlerine hükmolunması talep edilmiş olup anılan talep hakkında görevli mahkeme çocuk mahkemeleri, çocuk mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde aile mahkemeleri, aile mahkemeleri kurulu bulunmayan yerler bakımından asliye hukuk mahkemeleridir…” şeklindedir. Ancak çocuk hakkında kovuşturmanın mevcut olması halinde, koruyucu ve destekleyici tedbir kararı kovuşturmanın yapıldığı mahkemece alınmalıdır. Bu hususlar dışında aile mahkemelerinin de bakmakta oldukları davalarla ilgili koruyucu ve destekleyici tedbir kararı verebileceğini söylemek mümkündür.

3. Tedbir Kararları Vermeye Yetkili Mahkeme

Korunma ihtiyacı olan çocuklar hakkında koruyucu ve destekleyici tedbirler, çocuğun menfaatleri bakımından kendisinin, ana, baba, vasisi veya birlikte yaşadığı kimselerin bulunduğu yerdeki çocuk hâkimince alınır.

4. Tedbir Kararlarında Usul

Mahkemenin koruyucu ve destekleyici tedbir kararı yanında 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre velayet, vesayet, kayyım, nafaka ve kişisel ilişki kurulması hususlarında da karar vermeye yetkili olduğunu belirtmiştik. Bu haller hariç olmak üzere suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu olmayan çocuklarla, korunma ihtiyacı olan çocuklar hakkında duruşma yapılmaksızın tedbir kararı verilir. Ancak, hâkim zaruret gördüğü hâllerde duruşma yapabilir.

5. Tedbir Kararlarına Karşı Kanun Yolu

Bu Kanun hükümlerine göre, çocuk hâkimi tarafından alınan tedbir kararlarına karşı itiraz yolu açıktır. İtiraz, 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu[11]’nun itiraza ilişkin hükümlerine göre en yakın çocuk mahkemesine yapılır.

6. Tedbir Kararının Sona Ermesi

Hâkim veya mahkeme; denetim görevlileri, çocuğun velisi, vasisi, bakım ve gözetimini üstlenen kimselerin, tedbir kararını yerine getiren kişi ve kuruluşun temsilcisi ile Cumhuriyet savcısının talebi üzerine veya re’sen çocuğa uygulanan tedbirin sonuçlarını inceleyerek, süresini uzatabilir veya değiştirebilir. Hâkim, çocuğun gelişimini göz önünde bulundurarak koruyucu ve destekleyici tedbirin kaldırılmasına karar verebilir. Tedbir kararının kaldırılmasını, denetim görevlileri, çocuğun velisi, vasisi, bakım ve gözetimini üstlenen kimseler, tedbir kararını yerine getiren kişi ve kuruluşun temsilcileri ile Cumhuriyet savcısı talep edebilir. Tedbirin uygulanması, on sekiz yaşın doldurulmasıyla ayrıca bir karara gerek kalmaksızın kendiliğinden sona erer. Ancak hâkim, eğitim ve öğrenimine devam edebilmesi için ve çocuğun rızası alınmak suretiyle tedbirin uygulanmasına belli bir süre daha devam edilmesine karar verebilir.

7. Gizlilik

Temelinde her çocuğu topluma yeniden kazandırmanın amaç güdüldüğü ve işbu çocuklar yönünden gizli kalması gereken sübjektif bilgilerin açığa çıkması, bu bilgilere erişilebilmesi, çocuk yönünden gelecek zamanda bir hayli olumsuz sonuçlar doğurabilecektir. Bu sebeple bu bilgi ve belgelerin gizlilik esaslarıyla yürütülmesi esastır. Çocuklara ilişkin koruyucu ve destekleyici tedbir kararlarının alınması ile uygulanmasına ilişkin tüm süreçlerde çocuğun avukatı hariç olmak üzere çocuğun kimliği, adresi, fotoğrafları, yaşadığı travmalar gibi çocuğa ve yakınlarına ait her türlü bilgi ve bu bilgilerin yer aldığı rapor ve belgeler ile kayıtlar gizli tutulur. Yazışmalar gizlilik ilkesine uygun bir şekilde gerçekleştirilir.

VII. Kuruma Başvuru

Adlî ve idarî merciler, kolluk görevlileri, köy ve mahalle muhtarları, belediye zabıta memurları, sağlık ve eğitim kuruluşları, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının görevlileri, sivil toplum kuruluşları ile bir çocuğun korunma ihtiyacı olduğundan haberdar olanlar, durumu il ve ilçelerdeki sosyal hizmetler müdürlüklerine bildirmekle yükümlüdür. Çocuk veya çocuğun bakımından sorumlu kimseler, çocuğun korunma altına alınması amacıyla il ve ilçelerdeki sosyal hizmetler müdürlüklerine başvurabilir. İl ve ilçe sosyal hizmet müdürlükleri, korunma ihtiyacı olan çocuklar hakkında basın ve yayın organları ile benzeri iletişim araçlarında çıkan haberleri ve her türlü duyumu ihbar kabul ederek ayrıca bir resmî duyuru gelmesini beklemeden harekete geçerek bunları araştırmakla yükümlüdür.

VIII. Acil Koruma Kararı Alınması

Bu durumda ise çocuğun menfaati için daha acil, telafisi zor hatta imkânsız bir halden bahsedilmesi gerekmektedir. Sübjektif durumun ölçütlerine göre, çocuğun zaman kaybetmeksizin koruma altına alınması gerekebilir. Bu hallerde çocuk, sağlık kontrolü yaptırıldıktan sonra Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından bakım ve gözetim altına alınır. Ancak çocuğun bakım ve gözetim altına alındığı tarihten itibaren en geç beş gün içinde çocuk hâkimine müracaat edilmelidir. Kurum, çocuk hakkında koruyucu ve destekleyici tedbir kararı da almak istiyorsa bu hususu da talep etmelidir. Hâkim ise durumun bildirilmesinden itibaren üç gün içerisinde talep hakkında karar vermelidir. Hâkim çocuğun bulunduğu yerin gizli tutulmasına ve gerektiğinde kişisel ilişkinin tesisine de karar verebilir.

IX. Sonuç

Dünyadaki bütün çocukların haklarını korumak, çocuk haklarının maruz kalabileceği saldırıları minimize etmek, tek bir çocuğun dahi güvenle ve esenlikle geleceğe doğru ilerleyebilmesini sağlamak adına bütün insanlığın el birliği ile çalışması gerekmektedir. Ülkemizde de çocuk hakları konusunda var olan mevzuatla yetinmek yerine, bu mevzuatın genişletilebilmesi ve ilerleyebilmesi, çocuk haklarının daha da kapsamlı şekilde teminat altına alınabilmesi için ilgililere, kamu kurum ve kuruluşlarına, sivil toplum kuruluşlarına ve tabi hukuku meslek edinmiş bizlere büyük vazife düşmektedir.

Ülkemizde çocukların fiziksel, duygusal veya cinsel istismara uğradığına ilişkin istatistiki veriler, henüz çocuk haklarına yapılan saldırıları bertaraf edemediğimizi göstermektedir. Bununla mücadele ise toplumun en küçük yapı taşı olan aileden başlamaktadır.

Unutulmalıdır ki bir çocuğun herhangi bir hakkının zayi olması, fiziksel, psikolojik veya cinsel istismara maruz kalması, ebediyen zihninde yer alacak ve istikbalinde derin bir yara bırakabilecektir. Tüm bunların yaşandığı bir dünyada ise insanlık derin bir yara alacaktır.

Av. Volkan ALKILIÇ & Av. Eren Can KAPMAZ

-----------------------------------

[1] 08 Mart 2018 tarihli ve 30354 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu yazı kapsamında “7072 sayılı Kanun” olarak anılacaktır.

[2] 5187 Sayılı Basın Kanunu, 09/04/2004 tarihinde kabul edilmiştir. 26/04/2004 tarihli, 25504 Sayılı Resmî Gazete ‘de yayımlanmıştır. Kanunun 20 ve 21. maddelerinin çocuk haklarıyla ilgili olduğunu söylemek mümkündür.

[3] 5253 Sayılı Dernekler Kanunu, 04/11/2004 tarihinde kabul edilmiştir. 23/11/2004 Tarihli, 25649 Sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanmıştır. Dernekler Kanunu’nun 3. ve 14. Maddelerinin çocuk haklarıyla ilgili olduğunu söylemek mümkündür.

[4] 5393 Sayılı Belediye Kanunu, 03/07/2005 tarihinde kabul edilmiştir. 13/07/2005 Tarihli, 25874 Sayılı Resmî Gazete ‘de yayımlanmıştır. Belediye Kanunu’nun 14. Ve 76. Maddelerinin çocuk haklarıyla ilgili olduğunu söylemek mümkündür.

[5] 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu, 03/07/2005 tarihinde kabul edilmiştir. 15/07/2005 Tarihli, 25876 Sayılı Resmî Gazete ‘de yayımlanmıştır. İşbu yazı kapsamında kısaca “5395 Sayılı Kanun” olarak anılacaktır.

[6] 24/12/2006 tarihli, 26386 Sayılı Resmî Gazete yayımlanmıştır.

[7] 24/12/2006 tarihli, 26386 Sayılı Resmî Gazete yayımlanmıştır.

[8] 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu, 22/11/2001 tarihinde kabul edilmiştir. 08/12/2001 Tarihli, 24607 Sayılı Resmî Gazete ‘de yayımlanmıştır.

[9] Türkiye’deki Suriyeli çocuk sayısına ilişkin yer alan veriler, Mülteciler Derneği’nden temin edilmiştir. (Bkz.: https://multeciler.org.tr/turkiyedeki-suriyeli-sayisi/ , Erişim Tarihi: 10.05.2020)

[10] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07/02/2018 tarihli ve 2017/2447 E. 2018/120 K. sayılı kararını ifade etmektedir.

[11] 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 04/12/2004 tarihinde kabul edilmiştir. 17/12/2004 tarihli ve 25673 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanmıştır.