CMK’da Yer Alan Uzlaştırma Kurumuna İlişkin Sorunlar

Abone Ol

Uzlaştırma kavramı; uzlaştırma kapsamına giren bir suç nedeniyle şüpheli veya sanık ile mağdur, suçtan zarar gören veya kanuni temsilcisinin, mevzuatta öngörülen usul ve esaslara uygun olarak uzlaştırmacı tarafından anlaştırılmaları suretiyle uyuşmazlığın giderilmesi sürecini ifade etmektedir.

Bu süreçte fail ile mağdurun, karşılıklı kabul edilebilir bir çözüm bulabilmek amacıyla, tarafsız bir kişinin yardımıyla güvenli ve denetimli bir ortamda bir araya gelmesi sağlanarak suçun sonuçları kişileştirilmektedir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, her iki tarafın da adalet sürecine daha etkin katılmasıyla giderildiği bu sistemde temel amaç hem mağdurun hem de failin ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Şöyle ki; uzlaştırma sürecinin olumlu sonuçlanmasıyla fail ceza adaleti sistemi içerisine girmeyecek, onun olumsuz etkilerinden korunacak ve eyleminin insanlar ve toplum üzerindeki etkilerini anlayarak suç bilincini geliştirecektir. Mağdur ise suçun kendisinde oluşturduğu etkinin fail tarafından anlaşılmasını sağlayarak, suç nedeniyle ortaya çıkan maddi ve manevi zararın mümkün olduğu ölçüde giderilmesiyle, suçun olumsuz etkilerinden kurtulmuş olacaktır.

Başarıyla sonuçlandırılmış bir uzlaştırma süreci, mağdur ve fail açısından sağladığı yararların yanı sıra yargının iş yükünü azaltması ve sitemi hızlandırması yönüyle, ceza adalet sistemine de fayda sağlamaktadır.

Uzlaştırma kurumunun sağladığı bu faydalar karşısında, bir ceza adalet sistemi içerisinde uzlaştırmanın yerinin ve etkinliğinin belirlenmesindeki en önemli ölçütlerden birisinin “uzlaştırmanın kapsamı” olduğu vurgulanarak eleştiriler getirilmesiyle birlikte, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda değişiklik yapılmış olup, bu Kanunun 34. maddesiyle 5271 sayılı Yasanın uzlaştırma ile ilgili bazı hükümleri değiştirilmiştir.

Bu değişikliğin temelinde, uzlaşmaya tâbi suçların, daha çok takibi şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olması, uygulamacıların uzlaşma kurumunu yeterince benimsememeleri sebebiyle daha çok şikâyetten vazgeçme müessesine yatkınlıkları, katalog suçların geniş tutulması yönündeki istekler yatmaktadır.

6763 sayılı Kanunla yapılan düzenlemenin temel gerekçesi 10 yıllık uygulama tecrübesi ile dikkate alınmak suretiyle uzlaştırmanın etkin uygulanması bakımından olumsuz etki yapan yasal düzenlemelerde gerekli değişikliklerin yapılmasıdır. Bu amaçla yapılan düzenlemeler esas itibariyle uzlaştırma kapsamındaki suçların kapsamının genişletilmesi ve uzlaştırma uygulamalarının gerçekleşeceği kurumsal yapının yeniden düzenlenmesine ilişkindir.[1]

Mezkur yasa ile 5271 sayılı CMK’nın 253-(3) fıkrasındaki "etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile" ibaresi madde metninden çıkarılmış, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulandığı şikayete tabi suçlar uzlaştırma kapsamına dâhil edilmiştir. Bunun yanı sıra CMK 253. Maddede yer alan kataloğa; tehdit, hırsızlık ve dolandırıcılık suçları da eklenmek suretiyle uzlaştırmanın uygulanabileceği suçların kapsamı genişletilmiştir.

Yine “mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.” da 6763 sayılı Kanunla yapılan düzenleme ile uzlaştırma kapsamına dâhil edilmiştir.

6763 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde uzlaştırma kurumuna ilişkin yapılan değişikliklerin sebebi şöyle açıklanmıştır;

“Kovuşturmanın mecburiliği ilkesine istisna oluşturan alternatif uyuşmazlık çözüm yolları, belirli bir ceza eşiğinin altında kalan basit suçlarda, bir taraftan mağdurun haklarının korunması ve tatmini, diğer taraftan failin, eyleminin oluşturduğu haksızlık içeriğiyle yüzleşmesi ve bunu telafi etmesi imkânını sağlamaktadır. Hızlı ve maliyet-etkin çözümler üreten bu usuller, özellikle ilk kez suç işleyenlere bir şans tanıyarak, onların damgalanmasını önlemekte ve failin ceza muhakemesinin erken aşamalarında yeniden sosyalleşmesini kolaylaştırmaktadır. Basit suçlarda geleneksel dava yollarına karşı getirilen alternatifler, yargı mercilerinin her geçen gün artan iş yükünün hafifletilmesi amacına da hizmet ederek, daha vahim suçlar ve karmaşık davalarda ihtiyaç duyulan zaman ve mali kaynağa tasarruf sağlamaktadır. (…)

Yeni Türk ceza adaleti sisteminin on yıllık uygulama sonuçlan, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına ilişkin sistemin aksayan yönleri ile bu doğrultuda alınması gereken tedbirleri görünür hale getirmiştir. 2005 yılından 2015 yılına, yıl içinde yeni gelen soruşturma dosyası sayısı %40 oranında artmıştır. Bununla birlikte, geleneksel muhakeme usulüne alternatif yöntemlerin iş yükünün azaltılmasında beklenen etkiyi sağlamakta yetersiz kaldığı görülmektedir. Önödemenin kapsamının oldukça dar olduğu ve uzlaşmanın sisteme katkısının sınırlı kaldığı uygulamacılar tarafından sıklıkla ifade edilmektedir.

2015 yılında ülke genelinde toplam 7.115.323 ayrı eylem sebebiyle toplam 3.542.108 soruşturma dosyası açılmış, yapılan soruşturmalar neticesinde 3.219.415 ayrı eylem sebebiyle toplam 1.469.410 dava dosyası ceza mahkemelerinin önüne gelmiştir. Sözü edilen bu soruşturma ve kovuşturmalar sürecinde özellikle önödeme ve uzlaşma sebebiyle verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar sayıları oldukça düşük bir seyir göstermiştir. Diğer bir ifadeyle, bu alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin ceza adalet sisteminin iş yükü üzerinde etkisi çok sınırlı seviyede kalmıştır. 2015 yılında, önödeme kapsamında kalan suçların toplam suç sayısına oranı binde bir düzeyinde olup, sadece 1.167 dosya önödeme nedeniyle sistem dışına çıkartılmıştır. 2015 yılında uzlaşmayla sonuçlanan dosya sayısı 8.485 olup, bu rakam soruşturma sayısına oranlandığında oldukça düşük bir orana isabet etmektedir. İstatistiklerdeki bu düşük seyir, bir taraftan sözü edilen kurumların kapsamı içinde bulunan suç türlerinin sayıca az olmasından, diğer taraftan bu kurumların uygulanmasını kısıtlayan ya da etkinliğini azaltan usul hükümlerinden kaynaklanmaktadır.(…)

Tasarıyla, yukarıda özetlenen tablo, uygulamadan gelen talep ve öneriler ile günümüz çağdaş ceza adaleti sistemlerinin genel yönelimi dikkate alınarak, hukukumuzdaki önödeme ve uzlaşma kurumları, bu kurumlardan beklenen hukuki ve sosyal faydayı sağlama amacıyla yeniden ele alınmaktadır. Bu çerçevede, cezasızlık sonucunu engelleyici usuli güvenceler gözetilerek kapsam genişletilmekte, bu kurumların etkinliğini azaltan veya uygulama başarısını düşüren bazı usul hükümleri yeniden düzenlenmektedir. Örneğin, tarafların uzlaştırılması fırsatlarının, iş yükü baskısı altındaki Cumhuriyet savcılarınca doğal olarak yeterince değerlendirilemediği mevcut uygulama sonuçları dikkate alınmak suretiyle, usulün uygulanacağı dosyaların, savcılıklarda bu işle ilgili olarak kurulacak birimlerce sonuçlandırılması öngörülerek, iş yükü baskısından kaynaklandığı değerlendirilen uygulamadaki isteksizliğin giderilmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca, kapsam bakımından, yetişkinlerle çocuklar arasındaki mevcut eşitliğin adil sonuçlar doğurmadığı gözetilerek, Tasarıyla bu eşitlik çocuklar lehine bozulmakta ve uzlaşma kurumunun kapsamı suça sürüklenen çocuklar için genişletilmektedir.(…)

Madde ile (…) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçların yanı sıra şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın uzlaştırma yoluna gidilebilecek suçların sayısının artırılması ve etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlamanın kaldırılması suretiyle uzlaştırma kurumunun uygulanma alanı genişletilmektedir.

Bununla birlikte, şüphelinin çocuk olması durumunda, kapsamdaki suçlara ilave olarak üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlar bakımından da uzlaştırma yoluna gidilebileceği öngörülmektedir. Bu halde, mağdur veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması gerekmektedir. Mağduru belirli bir kişi olmayan suçlar bakımından uzlaştırma yoluna gidilemeyeceği açıklığa kavuşturulmak suretiyle uygulayıcılarda oluşması muhtemel tereddütün giderilmesi amaçlanmaktadır.(…)”

Gerekçeden aktardığımız ilgili bölümlerden de açıkça anlaşılacağı üzere, kanun koyucu 6763 sayılı Kanun ile CMK 253 kapsamında yaptığı değişikliklerde uzlaştırma kurumunun uygulanma alanını genişletmek niyetini ortaya koymuştur. Buna karşılık uygulamada maalesef durum farklı olmakta, gerek yerel mahkemeler gerekse de Yargıtay 'dan, uzlaştırma kurumunun kapsamını daraltacak nitelikte kararların çıktığı görülmektedir.

Bu hususa ilişkin somut önerilerimiz, bu yazının devamı niteliğindeki gelecek yazının konusunu teşkil edecek olmakla birlikte, bu aşamada sadece tek bir örneğe yer vermek gerekirse;

İcra ve İflâs Kanunu On altıncı Bapta cezaî hükümler başlığı altında bazı fiiller icra suçu, bazı fiiller kabahat ve bazı fiiller de iflâs ve konkordatoya ilişkin suç olarak düzenlenmiştir. Bu bapta düzenlenen suçlardan biri Kanun’un 345/a maddesindeki “sermaye şirketlerinde iflası istememe suçu”dur. Yasal düzenleme; “Madde 345/a – (Ek: 18/2/1965-538/137 md.; Değişik: 31/5/2005 - 5358/16 md.) İdare ve temsil ile görevlendirilmiş kimseler veya tasfiye memurları, 179 uncu maddeye göre şirketin mevcudunun borçlarını karşılamadığını bildirerek şirketin iflasını istemezlerse, alacaklılardan birinin şikâyeti üzerine, on günden üç aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Şeklindedir.

Maddeden de açıkça anlaşılacağı üzere suç şikâyete tabidir. Yine İcra İflas Kanunu’nun 354. Maddesinde yer aldığı şekliyle; “Madde 354 – Kanunun bu babında yazılı suçlardan takibi şikayete bağlı olanların müştekisi feragat eder veya borcun itfa edildiği sabit olursa dava ve bütün neticeleriyle beraber ceza düşer.” Şeklindeki düzenleme, İcra ve İflâs Kanunu’nun 345/a maddesi bakımından da uygulama alanı bulan özel bir etkin pişmanlık hükmü niteliğindedir.

Sonuç olarak, İcra ve İflas Kanunu’nun 345/a maddesindeki “sermaye şirketlerinde iflası istememe suçu” şikâyete tabi bir suç olması sebebiyle CMK md.253 gereği uzlaştırma kurumu kapsamındadır ve İİK md. 354’ün, İİK 345/a maddesi bakımından da uygulama alanı bulan özel bir etkin pişmanlık hükmü niteliğinde olması, sermaye şirketlerinde iflası istememe suçunun uzlaştırma kapsamında olmasına engel değildir.

Zira yukarıda ayrıntısıyla yer verildiği üzere, 6763 sayılı yasa ile 5271 sayılı CMK’ nın 253-(3) fıkrasındaki "etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile" ibaresi madde metninden çıkarılmış, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulandığı şikayete tabi suçlar uzlaştırma kapsamına dâhil edilmiştir.

Ancak bu düzenlemelere rağmen gerek yerel mahkemeler gerekse de Yargıtay; İİK md. 345/a ‘ da düzenlenen “sermaye şirketlerinde iflası istememe suçu” nu uzlaştırma kapsamında görmemektedir.

Oysa “4/11/2016 tarihli ve 6763 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı kanunlarda Değişiklik yapılmasına Dair Kanunla değişik 5271 Sayılı Kanun'un 253. maddesi uyarınca uzlaştırma, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar hariç olmak üzere, şikayete bağlı bulunan ve suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi bulunan tüm suçlar açısından geçerli olup, maddede başkaca bir ek koşul veya sınırlandırıcı herhangi bir husus yer almamaktadır.

6763 Sayılı Kanun'un 34. maddesiyle Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 253. maddesinde değişiklik yapılarak madde içeriğinden "etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile" ibaresinin çıkarılması nedeniyle, özel bir etkin pişmanlık hükmü olan 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 354. maddesinin aynı Kanun'un 345/a maddesinde düzenlenen suç yönünden uzlaşma kurumunun uygulanmasına engel teşkil etmemesi, suçun işlenmesinden sonra fail ile mağdur arasındaki çekişmeyi bir uzlaştırmacının girişimiyle kısa zamanda tarafların özgür iradeleriyle ve adli merciler daha fazla meşgul edilmeden sonuçlandırmayı amaçlayan uzlaşmanın, soruşturma ve kovuşturmalarda mutlaka öncelikle uygulanması zorunlu bir maddi ceza ve ceza muhakemesi hukuku kurumu olması ve İcra ve İflas Kanunu'nun 354. maddesinin yerine geçip anılan maddenin uygulanmasını ortadan kaldırmaması karşısında” [2] İİK md. 345/a ‘ da düzenlenen “sermaye şirketlerinde iflası istememe suçu” nun uzlaştırma kapsamında olduğunun kabülü gerekirdi.,

Stj. Av. Hüseyin SİNEK & Av. Begüm GÜREL

(Bu köşe yazısı, sayın Stj. Av. Hüseyin SİNEK ve Av. Begüm GÜREL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

------------------------------

[1] Onarıcı Adalet ve Ceza Adalet Sisteminde Uzlaştırma – Dr. Ekrem ÇETİNTÜRK

[2] Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazından alıntıdır.