Mağdur beyanı cinsel suçlarda önemli bir delildir. Cinsel taciz ve saldırı çoğu zaman sadece mağdur ve fail arasında yaşanan ve bilinen bir eylem niteliğinde olmaktadır. Dolayısıyla, sadece mağdur tarafından bilinen bir olayın inandırıcı biçimde ortaya konulması büyük bir güçlük arzetmektedir.
Nitekim, belirttiğimiz bu nokta, bir Yargıtay kararında da; “…sarkıntılık eylemleri çok zaman gizli yapıldığından nitelikleri itibariyle görgü tanıklarıyla ispatı mümkün olmayan olaylardır” biçiminde ifade edilmiştir[1].
Yargıtay cinsel saldırı ve taciz suçlarında müşteki beyanına önem vermektedir.
Nitekim Yargıtay, mağdurenin tüm aşamalardaki samimiyetinden şüpheye düşülecek bir tutarsızlık görülmeyen iddialarının,[2] iftira atmayı gerektirecek bir husumet bulunmayan müştekinin aşamalarında ki istikrarlı anlatımlarının,[3] Sanığı tanımayan ve suç isnadı için hiçbir neden bulunmayan mağdurenin aşamalarda değişmeyen anlatımlarının[4] dosya kapsamındaki delillerle uyuşması halinde suçun sübuta ereceğini ve mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiğini düşünmektedir.
Yukarıda belirttiğimiz gibi, cinsel taciz ve saldırı eylemlerinin çoğu zaman sadece mağdur ve fail arasında bilinen olaylar olması, ispat konusunda önemli güçlükleri de beraberinde getirmektedir.
Nitekim, Yargıtayın cinsel tacize ilişkin olarak verdiği kararlarda, genel yaşam tecrübelerini de olaya kattığı ve bu anlamda fiili karineler tesis ederek çözüm aradığı görülmektedir. Yüksek Mahkemenin kararında Aynı işyerinde üç bayan işçiye sarkıntılıkta bulunulduğu gerekçesi ile işverence feshedilmiştir.
Yüksek Mahkeme, feshin haksız olduğu iddiası ile kıdem ve ihbar tazminatlarını hüküm altına alan yerel mahkeme kararını, bayan işçilerin olayı yer belirtmek suretiyle ayrıntılı olarak anlattıkları, kendilerine sarkıntılık yapıldığı şeklinde iftirada bulunmalarının hayatın olağan akışına uygun olmadığı ve sarkıntılık eyleminin gerçekleştiği gerekçesi ile bozmuştur[5].
Yargıtay, bir başka kararında da, tacize uğradığı ileri sürülen bayan işçinin iş verene hitaben yazdığı mektubu, tanık beyanlarını da dikkate alarak ve “bir bayan işçinin nedensiz yere kendisinin cinsel tacize uğradığı yönünde bu kadar ayrıntılı olarak açıklamada bulunması hayatın olağan akışına aykırıdır” anlatımına yer vererek, davacının iş sözleşmesinin işverence haklı nedenle feshedildiği sonucuna ulaşmış ve taleplerini reddetmiştir[6].
Yargıtay, tarafların davranışlarını “hayatın olağan akışı” ölçütü ile delilleri bir bütün olarak değerlendirmektedir.
Gerçekten, cinsel saldırı ve taciz eylemleri gizli gerçekleştiğinden, çoğu zaman bunlara görgüsüyle tanıklık edecek kimseler bulunmamaktadır. Ancak, görgüye müstenit olmasa da tanık beyanları, dosya içeriğindeki diğer delillerle birlikte hakimde tacizin varlığı konusunda bir kanaat uyandırabilecektir.
Nitekim, Yargıtay, bir kararında tanık beyanlarının görgüye müstenit olmamasına karşın, tacize uğrayan bayan işçinin derhal olay sonrasında durumu bildirerek tutanak düzenletmiş olması ve yine tacizle itham edilen davacının “sendelemesi üzerine elinin fermuarına dokunduğunu söylemek suretiyle bir bakıma tevil yoluyla davranışını kabul etmiş” olmasını gerekçe göstererek cinsel taciz nedeniyle feshin haklılığını tespit etmiştir[7].
Mağdur Beyanlarının hükme esas alınması ve güvenilir olarak kabul edilmesi için şu ölçütlere sahip olması gerekir:
1. Mağdur beyanı hayatın olağan akışına aykırı olmamalıdır.
2. Mağdur beyanları tüm aşamalarda samimiyetinden şüpheye düşülecek bir tutarsızlık görülmeyen iddiaları içermeli, beyanların birbiriyle tutarlı olmalı, ayrıntılı ve istikrarlı olmalıdır.
3. Mağdur ile sanık arasında iftira atmayı gerektirecek bir husumet bulunmamalıdır.
4. Mağdur beyanlarının güvenilirliğini sarsacak herhangi bir veri elde edilmemeli.
5. Mağdur yaşadığı olayı hemen akabinde tanıklara anlatmalı, mağdur anlatımları bu konuya ilişkin tanık beyanları ile doğrulanmalıdır. Olay anı ve sonrası mağdur, yaşadıklarını tanıklar ile paylaşmalı ve mağdur beyanları tanık anlatımları ve varsa doktor raporları ile doğrulanmalıdır.
6. Mağdurun iddiaları, kendi onur ve namusunu ilgilendiren bir konu olduğu için bu şekilde bir beyanda bulunmasını gerektirecek başka nedenlerin bulunmaması gerekir.
Cinsel özgürlüğü ihlal eden suçlarda, uygulamada çoğu zaman sadece mağdur beyanına dayanılarak, başkaca hiçbir delil bulunmadığı halde mahkûmiyet hükümleri kurulabilmektedir.[8] Bu nedenle cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ile ilgili yapılan yargılamalarda adli bir hataya neden olmamak adına, mağdur beyanının güvenirliliğinin test edilmesi ve dosya kapsamı ile uyumluluğunun kesin bir şekilde tespit edilmesi gerekmektedir.
(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.
-------------------------------
[1] Y.9HD, 19.2.1998. E.1997/21644 - K.1998/2236, Günay, İş Kanunu Şerhi, Ankara 2005, s. 765
[2] Yargıtay 5. Ceza Dairesi, (2006/1043 E-2006/1460 K, Karar Tarihi: 07.03.2006; “…Mağdurenin tüm aşamalardaki samimiyetinden şüpheye düşülecek bir tutarsızlık görülmeyen iddialarına, bunu doğrulayan 25.12.2001 tarihli tutanak içeriğine, mesajların gönderildiği telefon hattının sanığa ait olmasına göre sanığa isnad edilen suçların sübuta erdiğinin anlaşılması karşısında, mahkumiyetine karar verilmesinin gerekeceği…”
[3] Yargıtay 5. Ceza Dairesi, (2004/4408 E-2006/2852 K, Karar Tarihi: 05.04.2006; “…Oluşa göre aralarında iftira atmayı gerektirecek bir husumet bulunmayan müştekinin aşamalarında ki istikrarlı anlatımları, sanığın müştekiyi 8.7.2002 tarihinde beş kez, 4.7.2002 tarihinde bir kez aradığını gösterir telefon kayıtları, ses teşhis tutanağı buluşma yerinde sanığın yakalanması ve tüm dosya kapsamından telefonla sarkıntılık suçunu işlemiş olduğu anlaşıldığından mahkûmiyetine karar verilmesinin gerekeceği…”
[4] Yargıtay 5. Ceza Dairesi, (2003/7699 E-2005/20713 K, Karar Tarihi: 04.10.2005; "...Sanığı tanımayan ve suç isnadı için hiçbir neden bulunmayan mağdurenin aşamalarda değişmeyen anlatımları, sanığın mağdureye telefonda mesaj çektiği, mağdurenin arkadaşlık teklifini içerir sanığın telefonla aradığı iddiasına karşı, "telefonu arkadaşlara vermiştim, onlar aramış olabilirler" tarzındaki tevilli ikrar ve tüm dosya kapsamından eylemin sarkıntılık suçunu oluşturduğu…” hususlarını belirterek müşteki beyanının önemini ortaya koymuştur. …”
[5] Y.9HD, 10.4.2001 E.2001/412, K.2001/5944, Akyiğit, İş ve Sosyal Güvenlik Hukukuna İlişkin Emsal Yargıtay Kararları, 1. Cilt, 661.).
[6] Y.9HD, 8.3.2005, E.2004/13286 K.2005/7706, Kazancı Mevzuat ve İçtihat Bilgi Bankası, www.kazanci.com.tr).
[7] Y.9HD, 6.6.2001, 7060 / 9654, Akyiğit, İş ve Sosyal Güvenlik Hukukuna ilişkin Emsal Yargıtay Kararları, 1. Cilt, 663.)
[8] YCGK, E: 2016/14-943, K: 2017/223, KT: 11.4.2017.