ÇİFTÇİNİN TARIM ARAZİSİ HACZEDİLİR Mİ?

Abone Ol

İcra ve İflas Kanunu ve takip hukuku ilkelerine göre asıl olan alacaklının alacağına kavuşmasını sağlamak olduğundan, kural olarak borçluların tüm mallarının haczi mümkündür. Borçlunun ve ailesinin yaşama ve ekonomik varlığını sürdürebilmesi için istisnai olarak bazı mal, alacak ve haklarının haczedilemeyeceği kabul edilmiştir. Haczedilmezlik istisnai bir durum olduğundan, bu yöndeki düzenlemelerin dar yorumlanması gerekir. Bir malın haczedilememesi için yasal düzenlemenin bulunması zorunludur.

Takip hukukunda, asıl olan borcun ödenmesi olduğundan alacaklının alacağına kavuşması için gerekli takip işlemleri yapılırken borçlu çiftçinin ve birlikte yaşadığı diğer aile fertlerinin (tarım) arazisinden geçinme imkanını da elinden almamak gerekir. İİK.nun 82.maddesinde kanun koyucu, borçlunun ve ailesinin hayati ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri, yaşamlarını ve ekonomik varlıklarını en asgari düzeyde devam ettirebilmeleri ile topluma muhtaç duruma düşmemeleri gibi insani düşünceler ve kamu düzeninin sağlanması amaçları ile borçluya ait bir kısım mal ve hakların haczedilemeyeceğini kabul etmiştir. Bir başka anlatımla borçlu çiftçinin geçinmesi için zorunlu olan (tarım) arazisini kendisine bırakırken alacaklının da alacağına fiilen kavuşmasını engelleyecek amacı aşan uygulamalardan da kaçınmak ve taraflar arasındaki menfaatler dengesini de hukuk düzeni içinde korumak gerekir.

Haczedilemeyen mal ve hakları düzenleyen 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 82. maddesinin birinci fıkrasının 4. bendinde, "borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazi(si)...."nin haczedilemeyeceği belirtildikten sonra, aynı maddenin üçüncü fıkrasında; ''Birinci fıkranın (2), (4), (7) ve (...) numaralı bentlerinde sayılan malların kıymetinin fazla olması durumunda, bedelinden haline münasip bir kısmı, ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılır'' hükmüne yer verilmiştir.

Kanun maddesinde yer alan araziden maksat ise tarım arazisidir. Taşınmaz tapuda arsa vasfıyla kayıtlı ise üzerinde çeşitli meyve ağaçlarının bulunması ve sebze yetiştirilmesi taşınmazın arsa vasfını ortadan kaldırmaz. Tarım arazisi olma özelliği bulunmayan bu tür taşınmazlar için haczedilmezlik şikayetinde bulunulamaz.

Tarım arazisinin haczedilmezliği istisnası, borcun bu eşya (tarım arazisi) bedelinden doğmaması haline münhasırdır. Örneğin tarım arazisini satan malik ile bu araziyi satın alan çiftçi arasındaki arazi alım-satımından doğan bir borç ilişkisinde, arazinin haczedilemeyeceğine dair haczedilmezlik iddiası, borcun arazi bedelinden doğması sebebiyle tarım arazisini satan alacaklıya karşı ileri sürülemez.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02.12.1972 tarihli ve 542/1979 sayılı kararında; "maddede sözü edilen aile tabirine, davacının, kanunen geçindirmekle yükümlü olduğu kimselerin dahil olacağı ve haczi caiz olmayan arazi tespitinde, böyle bir ailenin geçimi için zaruri olup olmadığının göz önünde tutulması gerektiği" belirtilmiştir. Diğer Yargıtay kararlarına göre de sözü edilen aile tabirinden, borçlunun kanunen geçindirmekle yükümlü bulunduğu kimseler, borçlu ile birlikte oturmamasına karşılık borçlunun kendilerine nafaka yükümlülüğü bulunan kişiler anlaşılmalıdır.

Borçlunun bu maddeden yararlanabilmesi için asıl uğraşının çiftçilik olması gerekir. Yani geçimini çiftçilikle temin etmelidir. Asıl işi çifçilik olan borçlunun yan gelir elde etmek amacıyla yan işler yapması çiftçilik sıfatını ortadan kaldırmaz. Mesela borçlunun ek gelir elde etmek amacıyla pazarcılık yapması İİK.nun 82/4.maddesinden yararlanamayacağı anlamına gelmez. Yine Yargıtaya göre çiftçi olan borçlunun, muhtarlık yapması çiftçilik vasfını ortadan kaldırmayacağı gibi, haczedilmezlik şikayetinde ispat külfeti her ne kadar borçlu tarafa ait olsa da, şikayetin niteliği itibariyle taraflar bu delile dayanmasa bile borçlunun çiftçilik ile uğraşıp uğraşmadığı hususu, İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ile İlçe Ziraat Odası Başkanlığı gibi ilgili yerlerden sorularak araştırılabilecek bir durumdur.

Borçlunun bizzat kendisinin çiftçilik yapması zorunlu olmayıp tarım arazisini ortakçıya (yarıcıya) vermek suretiyle işletmesi veya kiraya vermesi halinde de bu madde uyarınca haczedilmezlik şikâyetinde bulunabilir.

Meskeniyet şikayetine ilişkin Yargıtay Kararlarına kıyasen, birden fazla tarım arazisi olan borçlu, istediği tarım arazisi için haczedilmezlik şikayetinde bulunabilir, ancak bu tercihini makul bir sebep olmadan değiştiremez.

İcra müdürünün bir arazinin borçlu çiftçinin kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olup olmadığını, dolayısıyla haczedilip haczedilmeyeceğini takdir etme yetkisi yoktur. Nitekim haciz anında bir bir arazinin borçlu çiftçinin kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olup olmadığının icra müdürünce tespiti mümkün değildir. İcra müdürünün konulmuş bir haczin haczedilmezlik iddiasına istinaden kaldırmasına karar verme yetkisi de yoktur. Bahsi geçen haczedilmezlik şikayetini değerlendirme yetkisi İİK'nun 16. maddesine göre şikayet yoluyla haczi yapan (esas) icra müdürlüğünün bağlı olduğu icra mahkemesindedir. Bu şikayet yoluna borçlu sıfatına haiz kişiler başvurabilir.

İİK'nun 82/12. maddesinde yer alan haczedilmezlik şikayeti, İİK'nun 16/1. maddesi uyarınca yedi günlük süreye tabidir. Bu süre öğrenme tarihinden başlar. Öğrenme şekli genelde İİK 103.md. davetiyesinin ya da kıymet takdirine ilişkin bilirkişi raporunun borçluya tebliği halinde mümkün olmaktadır. Borçlu süresi içinde  haczedilmezlik şikayetinde bulunmazsa veya süresinden sonra şikayette bulunursa haczedilmezlik iddiasından vazgeçmiş sayılır.

Borçlunun, kendisine ait müşterek veya iştirak halindeki hisseli bir arazi için de haczedilmezlik şikayetinde bulunması mümkündür.

Yargıtaya göre tarım arazisinin ne kadarının borçlu ve ailesinin geçinmeleri için zorunlu olduğu konusunda taraflar (alacaklı ve borçlu) anlaşabilirler; anlaşamazlarsa, bu konuda (mahkemece) bilirkişiye başvurulması gerekir.

Borçlu çiftçinin haczedilen arazisine ilişkin icra mahkemesine haczedilmezlik şikayetinde bulunması halinde İİK'nun 82/1-4. maddesi uyarınca borçlunun çiftçilik mesleğini icra edip etmediğinin ilgili kurumlardan (İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, İlçe Ziraat Odası Başkanlığı, İl Tarım Müdürlüğü gibi) sorulması,  çiftçilik mesleğini icra ettiği tespit edildiği takdirde, sosyal ve ekonomik durum incelemesi için ilgili makamlardan (İlçe Jandarma Komutanlığı gibi) rapor alınarak borçlunun ve bakmakla yükümlü bulunduğu aile fertleri ile bunların gelir durumlarını gösteren sosyal ve ekonomik durum raporunun alınması, borçlunun halen oturduğu yerde yıllık geçinebileceği miktar belirlenerek, haczedilen ve haczedilmeyen tüm taşınmazlarından elde ettiği gelir ve varsa emekli maaşı gibi yan gelirleri de tespit edilip, borçlu adına müstakilen ve hisseli olarak kayıtlı arazilerin tümünün yılda ne kadar gelir getirebileceğinin ve borçlunun kendisinin ve ailesinin geçimi için gerekli olan arazi miktarının hesaplanması, haczedilen tarla vasfındaki taşınmazların kendisi ve ailesinin geçimi için zaruri olup olmadığı ya da ne kadarının zorunlu olduğu hususunda yeterli inceleme ve değerlendirme yapılması, gerektiğinde keşif ve bilirkişi incelemesi ile tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Yargıtay bozma kararları daha çok iş bu araştırma ve değerlendirmenin yapılmaması ya da eksik yapılması sebebiyledir. Bu sebeple iş bu hususların tamamlanmamış olması halinde ek bilirkişi raporu alınması talep edilmelidir.

Yargıtay, eşiyle birlikte yaşayan evli borçlunun geçinmesi için gerekli miktarın hesabında borçlu eşinin gelirlerinin de nazara alınmak suretiyle hesalanma yapılması gerektiğine, borçlunun eşinin gelirleri kendisi için yeterli ise, şikayetin, sadece şikayetçi borçlunun geçimini temin için yeterli miktar belirlenerek sonuçlandırılması gerektiğine hükmetmiştir.

İcra ve İflas Kanunu’nun 82/3. maddesinde, bu malların (tarım arazisinin) kıymetinin fazla olması durumunda, bedelinden haline münasip bir kısmı, ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılacağı düzenlemesine yer verilmiştir.

Mahkemece bilirkişiden rapor alınarak, borçlu çiftçinin aynı miktarda net gelir elde edebileceği fakat şikayete konu araziden daha düşük zemin değeri olan tarım arazisinin değeri belirlendikten sonra, borçlunun şikayete konu tarım arazisinin değeri yıllık aynı miktarda net geliri olan tarım arazisi değerinden düşük ise şikayetin kabulüne, yıllık aynı miktarda net geliri olan tarım arazisi değerinden fazla ise taşınmazın satılarak aynı miktarda net geliri olan tarım arazisi alınması için gerekli miktarın borçluya, kalanının ise alacaklıya ödenmesine ve taşınmazın aynı miktarda net gelir getiren tarım arazisini alabileceği değerden az olmamak üzere satılmasına karar verilmesi gerekir.

Haczedilen tarım arazisi borçlu çiftçi ve ailesinin geçimi için zaruri ise haciz kaldırılmalıdır.

Borçlu çiftçinin kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan bir tarım arazi alabilmesi için gereken para, haczedilen arazinin kıymetinden fazla veya kıymetine eşit ise (borçlunun geçimine yetecek kadarı üzerinden) haciz kaldırılmalıdır.

 

Borçlunun başlıca (asıl) işi çiftçilikten başka bir (veya birkaç) iş ise ve bu işten (veya işlerden) elde ettiği gelir, borçlu ve ailesinin geçimi için yeterli ise, borçlu çiftçi sayılmaz; böyle bir borçlunun İİK m.82/4’te yazılı malları (tarım arazisi) haczedilebilir.

Tarım arazisinin bakımsız olması haczedilmezlik şikayetinde bulunulmasına engel oluşturmaz. Tarım arazisinin keşif sırasında boş ve otlak olduğunun tespiti tek başına bu arazinin tarımsal faaliyette kullanılmadığı anlamına gelmez. Mesela borçlunun bir yıl ekip, bir yıl otlak olarak kullandığını ileri sürmesi halinde bu hususun araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

Arazinin tarımsal faaliyette kullanılmaması halinde haczedilmezlik şikayetinin reddine karar vermek gerekir. Örneğin tapuda tarla olarak kayıtlı olmasına rağmen üzerinde işyeri olan bir taşınmazın haczedilemeyeceği öne sürülemez.

Borçlu geçimini sağlamak için arazi üzerinde tarımsal faaliyette bulunmuyor, işlemiyor ya da boşsa (borçlunun bir yıl ekip, bir yıl otlak olarak kullandığı gibi bir iddiası yoksa), arazi tarıma müsait değilse, bu arazinin borçlu çiftçinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazilerden olduğu söylenemez. Bu tür taşınmazlar için haczedilmezlik şikayetinde bulunulamaz.

Borçlunun icra mahkemesine başvurarak meskeniyet şikayeti ile birlikte çiftçi olduğunu ve haczedilen taşınmazların geçimi için zaruri olduğunu ileri sürerek hacizlerin kaldırılmasını istemesi de mümkündür.

Borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmaz hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması ya da kurulan ipotek zorunlu değil ise, en geç haciz tarihi itibariyle ipotek borcunun ödenmiş olması gerekir. Zira zorunlu olarak kurulan ipoteğin haczedilmezlik şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi, bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, adı geçenin daha sonra bu yerle ilgili olarak haczedilmezlik şikayetinde bulunmasını engeller ise de, haciz tarihi itibariyle ipotek konusu borcun ödenmiş olması halinde, ipotekle yükümlü bulunmayan taşınmaz hakkında haczedilmezlik şikayetinde bulunulabilir. Bu sebeple ipotekli arazinin haczedilmezlik şikayetine konu olması halinde, mahkemece, tapudan bu taşınmaza ilişkin ipotek akit tablosu getirtilmek suretiyle, ipoteğin mahiyeti ve verilme nedeni araştırılarak zorunlu ipotek olup olmadığı, zorunlu ipotek değil ise, haciz tarihinden önce ipoteğe konu borcun tamamen ödenip ödenmediği tespit edildikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.

Şu husus önemlidir. İİK’nun 22.maddesi gereğince şikayet, icra mahkemesince karar verilmedikçe icrayı durdurmaz. Bu sebeple sırf haczedilmezlik şikayeti yoluna başvurulması arazinin icra müdürlüğünce satışına engel değildir. Bu sebeple satışın durması için haczedilmezlik şikayeti yoluna başvurulurken arazinin satışının durdurulması da icra mahkemesinden talep edilmelidir. Aksi halde haczedilmezlik şikayeti sonuçlanmadan önce icra müdürlüğü tarafından arazinin ihale ile satılma ihtimali vardır.

Diğer bir önemli husus ise şöyledir. İcra mahkemesince İİK’nun 22.maddesince verilen durdurma-tedbir kararı, HMK.nun 389 ve müteakip maddeleri kapsamında olmayıp, İcra ve İflas Kanunu'nda özel olarak düzenlenmiş, takip hukukuna özgü bir karardır. Bu nedenle durdurma kararının etkisi mahkeme ilamının kesinleşmesine kadar değil, mahkemece karar verilmesine kadardır. Mahkemece haczedilmezlik şikayetinin karara bağlanmasıyla satışın durdurulmasına yönelik karar kalkar.

İcra mahkemesince (şikayetin süresinde olması halinde) haczedilmezlik şikayetinin reddine karar verilmişse İİK’nun 363. ve 364. maddesi gereğince istinaf veya temyiz yoluna başvurulması satışı durdurur. ( Ayrıntılı bilgi için bkz: İstanbul Barosu Dergisi Mayıs-Haziran 2020, Cilt 94, Sayı 2020/3, Issn 1304-737X, sf 100-123 ve      https://www.hukukihaber.net/icra-mahkemesi-kararlarinin-istinaf-ve-temyizinin-icra-islemlerine-etkisi-makale,7105.html ) Bu sebeple haczedilmezlik şikayetinin reddi halinde istinaf-temyiz yoluna başvuran borçlunun bu hususta mahkemeden yazı (derkenar) alarak icra müdürlüğünden satışın durdurulmasını talep etmesi gerekir. Talep üzerine icra müdürlüğünce İİK’nun 363. ve 364. maddesi gereğince satış durdurulmalıdır. İcra müdürlüğünce satışın durdurulmaması halinde ise şikayet yolu ile icra mahkemesine başvurularak icra müdürlüğü kararının kaldırılması istenmelidir. İcra mahkemesince de şikayet reddedilir ve ihaleden önce haczedilmezlik şikayeti kararı istinaf-temyiz edilirse bu husus ihalenin feshi sebebi olup satış yapılması halinde ihalenin feshi davasında ileri sürülebilecektir. Zira ihaleden önce haczedilmezlik şikayeti kararının istinaf-temyiz edilmesi sebebiyle satışın durdurulması gerekirken ihalenin yapılmış olması İİK'nın 364/3. maddesine aykırı bulunmaktadır. Anılan yasa maddesine istinaden ihalenin feshine karar verilmesi gerekir.

İpoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takiplerinde ise haciz safhası olmadığından bir diğer anlatımla taşınmaz ipotekli olup haciz yapılmadığından haczedilmezlik şikayetinde bulunma olanağı yoktur.

Ayrıca 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu'nun 5578 sayılı Kanunla değişik 8. maddesine göre; belirlenen parsel büyüklüğünün, mutlak tarım arazileri ve özel ürün arazilerinde iki hektar, dikili tarım arazilerinde 0,3 hektar ve marjinal tarım arazilerinde iki hektardan küçük olamayacağı, tarım arazilerinin bu büyüklüğün altında ifraz edilemeyeceği, bölünemeyeceği veya küçük parsellere ayrılamayacağı, bölünemez büyüklükteki tarım arazilerinin mirasa konu olmaları ve üzerlerinde her ne şekilde gerçekleşmiş olursa olsun birlikte mülkiyetin (paylı veya elbirliği) mevcut olması durumunda, bu arazilerin ifraz edilemeyeceği, payların üçüncü kişilere satılamayacağı, devredilemeyeceği ve bu araziler hakkında 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun özgülemeye ilişkin hükümlerinin kıyasen uygulanacağı öngörülmüş iken, 15.05.2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 6537 sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile 5403 sayılı Kanunun 8. maddesinin son fıkrası yürürlükten kaldırılmış olduğundan, hisseli tarım arazilerindeki pay haczi ve cebri satış, asgari tarımsal arazi büyüklüklerinin altında yeniden ifraz ve hisselendirme yapılmaksızın mümkündür.

Tarım arazisine ilişkin haczedilmezlik şikayetlerine dair önemli Yargıtay kararları şöyledir;

* Özet: İİK.nun 82/1-4. maddesi uyarınca borçlunun kendisi ve ailesinin geçimi için zaruri olan tarım arazisi haczedilemez.

Borçlunun bu maddeden yararlanabilmesi için asıl uğraşısının çiftçilik olması gerekir. Yani geçimini çiftçilik ile temin etmelidir. Bunun için borçlunun bizzat kendisinin ziraat yapması zorunlu olmayıp tarım arazisini ortakçıya (yarıcıya) vermek suretiyle işletmesi halinde de bu madde uyarınca haczedilmezlik şikâyetinde bulunabilir.

Çiftçi olan borçlunun, muhtarlık yapması çiftçilik vasfını ortadan kaldırmayacağı gibi, haczedilmezlik şikayetinde ispat külfeti her ne kadar borçlu tarafa ait olsa da, şikayetin niteliği itibariyle taraflar bu delile dayanmasa bile borçlunun çiftçilik ile uğraşıp uğraşmadığı hususu, İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ile İlçe Ziraat Odası Başkanlığı'ndan sorularak araştırılabilecek bir durumdur.

12. Hukuk Dairesi 2015/13780 E., 2015/26469 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraflarca istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacaklı tarafından kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe başlandığı, borçlu icra mahkemesine başvurusunda meskeniyet ve tarım arazisi haczedilmezlik şikayetinde bulunduğu, mahkemece, tarım arazisi haczedilmezlik şikayetinin reddine meskeniyet şikayetinin kısmen kabulü ile taşınmazın borçlunun haline münasip ev değeri olarak belirlenen 40.000.-TL den az olmayacak şekilde satılmasına karar verildiği görülmüştür.

1)Alacaklının temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Alacaklının temyiz dilekçesi harçlandırılmadığı gibi, temyiz defterine kaydının da bulunmadığı anlaşıldığından temyiz dilekçesinin (REDDİNE),

2)Borçlunun temyiz itirazlarına gelince;

- Meskeniyet şikayeti yönünden verilen kararın incelenmesinde;

Paylı taşınmazlarda, her paydaşın (borçlunun) meskeniyet şikayetinde bulunma hakkı vardır. Bu halde iddia, pay oranı esas alınarak çözümlenmelidir. Bir başka deyişle, İİK.nun 82.maddesi hükmüne göre haczedilmezlik şikayetinde bulunan borçlunun (paydaşın) sosyal durumuna göre inceleme yapılıp paya isabet eden değerden haline uygun bir mesken edinip edinemeyeceği araştırılarak sonuca gidilmesi gerekir.

Somut olayda, hacze konu taşınmazda muristen borçluya isabet edecek hisse üzerine haciz konulmuştur. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazdaki borçluya isabet edecek hisse değeri takdir edilmeden taşınmazın tamamının değerinin 49.000.-TL olarak, borçlunun haline münasip ev değerinin de 40.000.-TL olarak takdir edildiği ve mahkemenin de bu miktarları esas aldığı anlaşılmıştır.Bu durumda, taşınmazdaki borçlu hisse değeri tespit edilerek borçlunun haline münasip ev alabileceği miktar, mahcuzun değerinden (bu değerden hissesine düşecek miktardan) fazla ise şikayetin kabulü; az ise şikayetin kısmen kabulü ile mahcuzun (borçlunun hissesinin) satılarak, borçlunun haline münasip ev alması için gerekli bedelin kendisine, artanın alacaklıya ödenmesine, satışın borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.-Tarım arazisi haczedilmezlik şikayeti yönünden verilen kararın incelenmesinde;İİK.nun 82/1-4. maddesi uyarınca borçlunun kendisi ve ailesinin geçimi için zaruri olan tarım arazisi haczedilemez. Borçlunun bu maddeden yararlanabilmesi için asıl uğraşısının çiftçilik olması gerekir. Yani geçimini çiftçilik ile temin etmelidir. Bunun için borçlunun bizzat kendisinin ziraat yapması zorunlu olmayıp tarım arazisini ortakçıya (yarıcıya) vermek suretiyle işletmesi halinde de bu madde uyarınca haczedilmezlik şikâyetinde bulunabilir. Asıl işi çiftçilik olan borçlunun yan gelir elde etmek amacıyla yan işler yapması çiftçilik sıfatını ortadan kaldırmaz. Buna göre mahkemece borçlunun tüm delillerinin sorularak toplanması ve mahallinde keşif yapılıp fiili durumun tespit edilmesi ile borçlunun asıl uğraşısının çiftçilik olup olmadığı belirlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.

Somut olayda mahkemece borçluya ait sosyal ekonomik durum araştırma raporu ile borçlunun geçimini muhtarlık ile sağladığı, başkaca gelirinin bulunmadığının tespitine dayanılarak şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Çiftçi olan borçlunun, muhtarlık yapması çiftçilik vasfını ortadan kaldırmayacağı gibi, haczedilmezlik şikayetinde ispat külfeti her ne kadar borçlu tarafa ait olsa da, şikayetin niteliği itibariyle taraflar bu delile dayanmasa bile borçlunun çiftçilik ile uğraşıp uğraşmadığı hususu, İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ile İlçe Ziraat Odası Başkanlığı'ndan sorularak araştırılabilecek bir durumdur.

Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında borçlunun çiftçi kaydı olup olmadığı hususu ilgili yerlerden sorularak, gelecek cevaba göre İİK'nun 82/1-4. maddesi uyarınca borçlunun geçimini çiftçilik ile temin edip etmediği, haczedilen tarım arazisinin borçlunun kendisi ve ailesinin geçimi için zaruri olan tarım arazisi olup olmadığı gerektiğinde keşif ve bilirkişi incelemesi ile tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile borçlunun muhtarlık maaşı ile geçimini sağladığı gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmesi isabetsizdir.SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda (2) nolu bentte yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/11/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* Özet: İİK.nun 82/4.maddesinde; "borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazi....nın haczedilemeyeceği" düzenlenmiştir. Borçlunun bu maddeden yararlanabilmesi için asıl uğraşının çiftçilik olması gerekir. Yani geçimini çiftçilikle temin etmelidir. Asıl işi çifçilik olan borçlunun yan gelir elde etmek amcıyla yan işler yapması çiftçilik sıfatını ortadan kaldırmaz.

Borçlunun ek gelir elde etmek amacıyla pazarcılık yapması İİK.nun 82/4.maddesinde yararlanamayacağı anlamına gelmez.

12. Hukuk Dairesi 2010/19942 E., 2010/31473 K.

MAHKEMESİ : İzmir 9. İcra Hukuk Mahkemesi

TARİHİ : 31/03/2010

NUMARASI : 2008/1081-2010/356

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :

Borçlunun haczedilmezlik şikayeti mahkemece reddedilmiştir.

İİK.nun 82.maddesinde kanun koyucu, borçlunun ve ailesinin hayati ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri, yaşamlarını ve ekonomik varlıklarını en asgari düzeyde devam ettirebilmeleri ile topluma muhtaç duruma düşmemeleri gibi insani düşünceler ve kamu düzeninin sağlanması amaçları ile borçluya ait bir kısım mal ve hakların haczedilemeyeceğini kabul etmiştir.

İİK.nun 82/4.maddesinde; "borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazi....nın haczedilemeyeceği" düzenlenmiştir. Borçlunun bu maddeden yararlanabilmesi için asıl uğraşının çiftçilik olması gerekir. Yani geçimini çiftçilikle temin etmelidir. Asıl işi çifçilik olan borçlunun yan gelir elde etmek amcıyla yan işler yapması çiftçilik sıfatını ortadan kaldırmaz.

Somut olayda mahkemece yaptırılan araştırmalara göre; borçlunun çiftçilik ve pazarcılık ile geçimini temin ettiği, tarım sigortasından emekli olduğu ve aylık 300.TL maaş aldığı, eş ve çocuğu ile birlikte yaşadığı, başkaca gelirinin bulunmadığı tesbit edilmiştir. Anılan bilirkiyi raporuna göre de şikayete konu edilen üç gayrimenkulden elde edebileceği yıllık net geliri toplamı 1.744,12.TL' olup, geçimi için anılan taşınmazlar zaruret arzetmektedir.

Borçlunun ek gelir elde etmek amacıyla pazarcılık yapması İİK.nun 82/4.maddesinde yararlanamayacağı anlamına gelmeyeceğinden mahkemece şikayetin kabulü yerine yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. 

SONUÇ :Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 27/12/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* Özet: Mahkemece; kanun hükümleri dikkate alınmak suretiyle; zirai bilirkişi ve kadastro bilirkişisinin de katılımıyla tekrar keşif yapılarak denetime elverişli bir bilirkişi raporu aldırılarak, borçlunun ve bakmakla yükümlü olduğu ailesinin gelir durumunu gösteren sosyal ve ekonomik durum raporu ve çiftçilik ile meşgul olup olmadığının ilgili kurumlardan araştırılıp, çiftçilik mesleğini icra ettiği tespit edildiği takdirde, yıllık geçinebileceği miktar belirlenerek şikayet tarihinde haczedilen ve haczedilmeyen tüm taşınmazlarından elde ettiği gelir ve emekli maaşı da dikkate alınarak tespit edilip, haczedilen tarla vasfındaki taşınmazların kendisi ve ailesinin geçimi için zaruri olup olmadığı ya da ne kadarının zorunlu olduğu belirlendikten sonra elde edilen tüm veriler birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.

Çiftçi olan borçlunun, emekli maaşı alması da çiftçilik vasfını ortadan kaldırmaz.

12. Hukuk Dairesi 2018/6084 E., 2019/6075 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Borçlunun sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

Alacaklı tarafından borçlu aleyhine ilama dayalı olarak başlatılan ilamlı takipte, borçlunun; geçimini çiftçilikle sağladığı iddiası ile İİK'nin 82/4-7-12 madde ve fıkralarına göre haczedilmezlik şikayetinde bulunarak ailesinin ve kendisinin geçimi için zaruri olan arazi, alet ve edevat ile haline münasip evi üzerindeki hacizlerin anılan maddeler gereği kaldırılmasını talep ettiği, mahkemece; davacının üzerine kayıtlı olan birden fazla ev olduğu ve bu evlerden bir kısmının mülkiyetinin tamamının kendisine ait, bir kısmının ise paylı mülkiyete tabi olduğu, mülkiyeti tam payla davacıya ait ve fiilen davacının ailesi tarafından kullanılan 1127 parsel numaralı ev yönünden davacının şikayetinin kabulü ve diğer taşınmazlar yönünden ise talebin reddi ile davacı tarafından her ne kadar haczedilen tarım arazileri yönünden İİK82/7 maddesi uyarınca haczedilemezlik şikayetinde bulunulmuşsa da davacının emekli olup emekli maaşı aldığı ve geçimini sağlaması mümkün olduğu görüldüğü için bu şikayetinin de reddi gerekçeleri ile davanın kısmen ret kısmen kabulüne karar verilerek, davacının ... ili, ... ilçesi, ... Köyü, 1127 nolu parseldeki taşınmazın haline münasip olması nedeniyle haczedilemezlik itirazının kabulüne ve yine davacının yukarıda belirtilen taşınmaz dışındaki diğer taşınmazlara ilişkin haczedilemezlik itirazının reddine karar verildiği, kararın borçlu tarafından İİK'nun 82/4 maddesi kapsamındaki çiftçiliğe ilişkin verilen hüküm yönünden temyiz edildiği görülmektedir.

İİK.'nin 82. maddesinin birinci fıkrasının 4. bendinde; ''Borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer eklenti ve ziraat aletlerinin..." haczedilemeyeceği belirtildikten sonra, aynı maddenin üçüncü fıkrasında; ''Birinci fıkranın (2), (4), (7) ve (12) numaralı bentlerinde sayılan malların kıymetinin fazla olması durumunda, bedelinden haline münasip bir kısmı, ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılır'' hükmüne yer verilmiştir. Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02.12.1972 tarihli ve 542/1979 sayılı kararında; "maddede sözü edilen aile tabirine, davacının, kanunen geçindirmekle yükümlü olduğu kimselerin dahil olacağı ve haczi caiz olmayan arazi tespitinde, böyle bir ailenin geçimi için zaruri olup olmadığının göz önünde tutulması gerektiği" belirtilmiştir.

Borçlunun yukarıda açıklanan kanun hükmünden yararlanabilmesi için asıl uğraşısının çiftçilik olması gerekir. Yani geçimini çiftçilik ile temin etmelidir. Bunun için borçlunun bizzat kendisinin ziraat yapması zorunlu olmayıp tarım arazisini ortakçıya (yarıcıya) vermek suretiyle işletmesi veya kiraya vermesi halinde de bu madde uyarınca haczedilmezlik şikâyetinde bulunabilir. Asıl işi çiftçilik olan borçlunun yan gelir elde etmek amacıyla yan işler yapması çiftçilik sıfatını ortadan kaldırmaz. Böyle bir durumda, borçlunun kendisi ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazinin miktarı, haczedilen haczedilmeyen tüm taşınmazları, keşif ve bilirkişi incelemesi ile belirlenmeli ve borçlunun elde ettiği ek gelirler de dikkate alınarak hesaplama yapılmalı, borçlunun asıl uğraşısının çiftçilik olup olmadığı belirlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.

Ayrıca, çiftçi olan borçlunun, emekli maaşı alması da çiftçilik vasfını ortadan kaldırmaz. Böyle bir durumda borçlunun, kendisi ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazinin miktarı belirlenirken, aldığı emekli maaşı da dikkate alınarak hesaplama yapılması gerekir.

Somut olayda, mahkemece; borçlunun çiftçilik mesleğini icra edip etmediğinin ilgili kurumlardan sorulmadığı, sosyal ve ekonomik durum incelemesi için ... İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından sunulan raporda da bakmakla yükümlü bulunduğu aile fertleri ve bunların gelir durumlarının yer almadığı, dolayısıyla borçlunun çiftçilik yapıp yapmadığı ve yapıyor ise yıllık geçinebileceği miktar tespiti için yeterli inceleme ve değerlendirme yapılmadığı görülmektedir.

Öte yandan, yukarıda da ifade olunduğu üzere; borçlunun almış olduğu emekli maaşının haczedilemezlik şikayetine engel olmayıp sadece, kendisi ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazinin miktarı belirlenirken değerlendirmeye konu edileceği de açıktır.

O halde, mahkemece; yukarıda açıklanan kanun hükümleri dikkate alınmak suretiyle; zirai bilirkişi ve kadastro bilirkişisinin de katılımıyla tekrar keşif yapılarak denetime elverişli bir bilirkişi raporu aldırılarak, borçlunun ve bakmakla yükümlü olduğu ailesinin gelir durumunu gösteren sosyal ve ekonomik durum raporu ve çiftçilik ile meşgul olup olmadığının ilgili kurumlardan araştırılıp, çiftçilik mesleğini icra ettiği tespit edildiği takdirde, yıllık geçinebileceği miktar belirlenerek şikayet tarihinde haczedilen ve haczedilmeyen tüm taşınmazlarından elde ettiği gelir ve emekli maaşı da dikkate alınarak tespit edilip, haczedilen tarla vasfındaki taşınmazların kendisi ve ailesinin geçimi için zaruri olup olmadığı ya da ne kadarının zorunlu olduğu belirlendikten sonra elde edilen tüm veriler birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabul ve kısmen reddi isabetsizdir.

SONUÇ: Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/04/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.

* Özet: İİK’nun 16/1.maddesi gereğince borçlunun 7 gün içinde haczedilmezlik şikayetini ileri sürmesi gerekir.

12. Hukuk Dairesi 2010/19137 E., 2010/31218 K.

MAHKEMESİ : Elmadağ İcra Hukuk Mahkemesi

TARİHİ : 28/04/2010

NUMARASI : 2010/45-2010/33

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :

İİK’nun 82/4.maddesi gereğince “Borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazi” haczedilemez. Ne miktar arazinin borçlu ve ailesinin geçimini karşılayabileceği hususunun bilirkişi aracılığıyla saptanması gerekir.

Somut olayda borçlu, icra mahkemesine başvurusunda; taşınmazların miktarı, gelir durumu ve çiftçilikle geçimini sağladığından bahisle haczedilen taşınmazların asgari geçim indirimi altında kaldığından haciz işleminin iptalini istemiştir. Taşınmazların haczedildiğine ilişkin örnek 22 no’lu davet kağıdı 10.03.2010 tarihinde borçluya tebliğ edilmiştir. İİK’nun 16/1.maddesi gereğince borçlunun 7 gün içinde bu şikayetini ileri sürmesi gerekir. 23.03.2010 tarihli başvuru yasal 7 günlük sürede olmayıp, mahkemece şikayetin süreden reddi yerine işin esası incelenerek yazılı gerekçelerle reddi isabetsiz olup, sonuçta istem reddedildiğinden sonucu doğru mahkeme kararının onanması gerekmiştir.

SONUÇ  : Borçlunun temyiz itirazlarının reddi ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), 17,15 TL onama harcı temyiz edenden alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 23.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* Özet: Taşınmazın hisseli olması halinde taşınmazın tamamının getireceği gelir değil borçluya ait hisse üzerinden getireceği gelirin hesaplanması gerekir.

12. Hukuk Dairesi 2014/26683 E., 2014/28533 K.

MAHKEMESİ : Gaziantep 1. İcra Hukuk Mahkemesi

TARİHİ : 12/12/2013

NUMARASI : 2013/51-2013/660

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 10/06/2014 tarih, 2014/14872 Esas - 2014/16885 Karar sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

İİK’nun 82/1-4. maddesinde; borçlu çiftçi ise, kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer eklenti ve ziraat aletlerinin haczedilemeyeceği, aynı Kanun'un 82/1-7. maddesinde; borçlu bağ, bahçe veya meyva veya sebze yetiştiricisi ise, kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan bağ, bahçe ve bu sanat için lüzumlu bulunan alat ve edevatın haczedilemeyeceği öngörülmüş, 82/3. maddesinde ise, bu malların kıymetinin fazla olması durumunda, bedelinden haline münasip bir kısmı, ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılacağı düzenlemesine yer verilmiştir.

Somut olayda, kapama antepfıstığı bahçesi niteliğini taşıyan 22000/42000 payı borçluya ait 119 Ada 13 Parsel ile yine aynı niteliği haiz borçlunun 118 Ada 368 Parsel sayılı taşınmazının tamamının haczine karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 119 Ada 13 Parsel sayılı taşınmazın 22000/42000 hissesi üzerinden getireceği gelirin hesaplanması yerine, bu taşınmazın tamamı borçluya aitmiş gibi tamamından elde edilecek gelir hesaplanmış, 118 Ada 368 Parsel sayılı taşınmazın ise tamamının getireceği gelirin hesaplanması gerekirken ½ hissesinden elde edilecek gelirin hesaplanmak sureti ile her ikisinden elde edilecek toplam yıllık gelirin 39.738,00 TL olacağı beyan edilmiştir.

O halde mahkemece, borçlu vekilinin bilirkişi raporuna 05.11.2013 tarihinde yaptığı itirazları da göz önünde bulundurularak, taşınmazlardaki borçlunun hisse oranlarına karşılık getireceği net gelir konusunda bilirkişiden ek rapor alınmalı ve varılacak sonuca göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ve hatalı hesaplama yapan bilirkişi raporu esas alınarak sonuca gidilmesi isabetsiz olup, mahkeme kararının bu nedenlerle Dairemizce bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla borçlunun karar düzeltme isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Borçlunun karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 10/06/2014 tarih ve 2014/14872 E., 2014/16885 K. sayılı onama ilâmının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 27/11/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* Özet: Aile tabirine, borçlunun kanunen geçindirmekle yükümlü bulunduğu kimseler, borçlu ile birlikte oturmamasına karşılık borçlunun kendilerine nafaka yükümlülüğü bulunan kişiler anlaşılmalıdır.

Somut olayda, şikayetçi borçlunun evli olup eşiyle birlikte yaşadığı dosya kapsamında sabittir. Bu durumda geçinmesi için gerekli miktar, borçlu eşinin gelirleri de nazara alınmak suretiyle hesaplanmalıdır. Şöyle ki; eşinin gelirleri kendisi için yeterli ise, şikayetin, sadece şikayetçi borçlunun geçimini temin için yeterli miktar belirlenerek sonuçlandırılması gerekmektedir.

12. Hukuk Dairesi 2014/2863 E., 2014/5476 K.

MAHKEMESİ : Salihli İcra Hukuk Mahkemesi

TARİHİ : 17/12/2013

NUMARASI : 2013/255-2013/383

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

İİK'nun 82/1. maddesinin 4. bendi uyarınca; “Borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazi” haczedilemez.

Borçlunun bu maddeden yararlanabilmesi için asıl uğraşının çiftçilik olması gerekir. Yani geçimini çiftçilik ile temin etmelidir. Bunun için borçlunun bizzat kendisinin ziraat yapması zorunlu olmayıp tarım arazisini ortakçıya(yarıcıya) vermek suretiyle işletmesi halinde de bu madde uyarınca haczedilmezlik şikâyetinde bulunabilir. Asıl işi çiftçilik olan borçlunun yan gelir elde etmek amacıyla yan işler yapması çiftçilik sıfatını ortadan kaldırmadığı gibi örneğin çiftçi olan borçlunun, emekli maaşı alması da çiftçilik vasfını ortadan kaldırmaz. Böyle bir durumda borçlunun kendisi ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazinin miktarı haczedilen haczedilmeyen tüm taşınmazları keşif ve bilirkişi incelemesi ile belirlenmeli ve borçlunun elde ettiği ek gelirler de dikkate alınarak hesaplama yapılmalıdır.

Burada sözü edilen aile tabirine, borçlunun kanunen geçindirmekle yükümlü bulunduğu kimseler, borçlu ile birlikte oturmamasına karşılık borçlunun kendilerine nafaka yükümlülüğü bulunan kişiler anlaşılmalıdır.

Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında borçlunun halen oturduğu yerde yıllık geçinebileceği miktarın belirlenip, şikayet tarihinde haczedilen ve haczedilmeyen tüm taşınmazlarından elde ettiği gelir hesaplanarak ve taşınmazların değeriyle orantılı gelir elde edilip edilmediği belirlenerek, borçlunun geçimine yetecek kadarı üzerinden haczin kaldırılmasına karar vermek gerekir.

Somut olayda, şikayetçi borçlunun evli olup eşiyle birlikte yaşadığı dosya kapsamında sabittir. Bu durumda geçinmesi için gerekli miktar, borçlu eşinin gelirleri de nazara alınmak suretiyle hesaplanmalıdır. Şöyle ki; eşinin gelirleri kendisi için yeterli ise, şikayetin, sadece şikayetçi borçlunun geçimini temin için yeterli miktar belirlenerek sonuçlandırılması gerekmektedir.

O halde mahkemece şikayetçi borçlunun eşinin, şikayetçinin gelirine ihtiyacının bulunup bulunmadığı, bakımına muhtaç olup olmadığı değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile şikayetçinin eşini de kapsar şekilde iki kişilik ailenin geçinebileceği miktar belirlenmek suretiyle sonuca gidilmesi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* Özet: Dosya kapsamından borçlunun çiftçilikle geçimini sağladığı, eşi, oğlu, gelini,torunları ile birlikte yaşadığı tespit edilmiştir. Mahkemece borçlunun; oğlunun ailesine bakmakla yükümlü olduğu kabul edilemeyeceği hususu dikkate alınmadan ve mahallinde keşif yapılıp taşınmazların fiziki özellikleri tespit edilmeden İl Tarım Müdürlüğünden gelen veriler dikkate alınarak dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılması ve eksik inceleme ile sonuca gidilmesi isabetsizdir.

12. Hukuk Dairesi 2012/603 E., 2012/17799 K.

MAHKEMESİ : Konya 4. İcra Hukuk Mahkemesi

TARİHİ : 22/12/2011

NUMARASI : 2011/651-2011/1395

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için  Tetkik Hakimi  tarafından  düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Haczi caiz olmayan mal ve haklarla ilgili yasal düzenleme getiren İİK'nun 82. maddesinin 4. fıkrasında "Borçlu çiftçi ise, kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer eklenti ve ziraat aletlerinin haczedilemeyeceği" hükme bağlanmıştır.

Buradaki "aile" terimi, geniş anlamda olup, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar. Haczi caiz olmayan arazi, çift hayvanları ve ziraat aletleri tespit edilirken bunların, böyle bir ailenin geçimi için zaruri olup olmadığı hususunun gözönünde bulundurulması gerekir. Bunun için keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak ne miktar arazinin borçlunun ve ailesinin geçinmesi için zorunlu olduğu belirlenmelidir. 

Dosya kapsamından borçlunun çiftçilikle geçimini sağladığı, eşi, oğlu, gelini,torunları ile birlikte yaşadığı tespit edilmiştir. Mahkemece borçlunun; oğlunun ailesine bakmakla yükümlü olduğu kabul edilemeyeceği hususu dikkate alınmadan ve mahallinde keşif yapılıp taşınmazların fiziki özellikleri tespit edilmeden İl Tarım Müdürlüğünden gelen veriler dikkate alınarak dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılması ve eksik inceleme ile sonuca gidilmesi isabetsizdir.

SONUÇ  : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.05.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* Özet: Mahkemece aldırılan sosyo-ekonomik durum raporunda; çiftçilik kaydı bulunmayan borçlu ...'nin ev hanımı olduğu, geçimini murisin emekli aylığı ile sağladığı bildirilmiştir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde borçlunun geçimini çiftçilik ile sağlamadığı anlaşılmaktadır.

O halde mahkemece, borçlu ... yönünden şikayetin reddine karar verilmesi gerekir.

12. Hukuk Dairesi 2019/11222 E., 2019/14024 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

Alacaklı tarafından şikayetçi borçlular aleyhine başlatılan ilamlı takipte, borçluların; geçimini çiftçilikle sağladıkları iddiası ile 19 adet taşınmaza ilişkin haczedilmezlik şikayetinde bulunarak, hacizlerin İİK'nin 82/1-4. madde fıkraları gereğince kaldırılması istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, bilirkişi raporu doğrultusunda her iki borçlu yönünden şikayetin kabulü ile hacizlerin kaldırılmasına karar verildiği görülmektedir.

İİK'nun 82. maddesinin birinci fıkrasının 4. bendinde; ''Borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer eklenti ve ... aletlerinin..." haczedilemeyeceği belirtildikten sonra, aynı maddenin üçüncü fıkrasında; ''Birinci fıkranın (2), (4), (7) ve (...) numaralı bentlerinde sayılan malların kıymetinin fazla olması durumunda, bedelinden haline münasip bir kısmı, ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılır'' hükmüne yer verilmiştir. Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02....1972 tarihli ve 542/1979 sayılı kararında; "maddede sözü edilen aile tabirine, davacının, kanunen geçindirmekle yükümlü olduğu kimselerin dahil olacağı ve haczi caiz olmayan arazi tespitinde, böyle bir ailenin geçimi için zaruri olup olmadığının göz önünde tutulması gerektiği" belirtilmiştir.

Borçlunun bu maddeden yararlanabilmesi için asıl uğraşısının çiftçilik olması asıldır. Bir başka ifade ile geçimini çiftçilik ile temin etmelidir. Bunun için borçlunun bizzat kendisinin ... yapması zorunlu olmayıp tarım arazisini ortakçıya (yarıcıya) vermek suretiyle işletmesi veya kiraya vermesi halinde de bu madde uyarınca haczedilmezlik şikâyetinde bulunabilir. Asıl işi çiftçilik olan borçlunun yan gelir elde etmek amacıyla yan işler yapması, çiftçilik sıfatını ortadan kaldırmaz. Böyle bir durumda, borçlunun asıl uğraşısının çiftçilik olup olmadığı araştırılıp tesbit edildikten sonra, kendisi ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazinin miktarı, haczedilen ve haczedilmeyen tüm taşınmazları, keşif ve bilirkişi incelemesi ile belirlenmeli ve borçlunun elde ettiği ek gelirler de dikkate alınarak hesaplama yapılmalı ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.

Somut olayda, mahkemece aldırılan sosyo-ekonomik durum raporunda; çiftçilik kaydı bulunmayan borçlu ...'nin ev hanımı olduğu, geçimini murisin emekli aylığı ile sağladığı bildirilmiştir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde borçlunun geçimini çiftçilik ile sağlamadığı anlaşılmaktadır.

O halde mahkemece, borçlu ... yönünden şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ: Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/10/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.

* Özet: Borçlunun başlıca (asıl) işi çiftçilikten başka bir (veya birkaç) iş ise ve bu işten (veya işlerden) elde ettiği gelir, borçlu ve ailesinin geçimi için yeterli ise, borçlu çiftçi sayılmaz; böyle bir borçlunun İİK m.82/4’te yazılı malları haczedilebilir.

Tarım arazisinin ne kadarının borçlu ve ailesinin geçinmeleri için zorunlu olduğu konusunda taraflar (alacaklı ve borçlu) anlaşabilirler; anlaşamazlarsa, bu konuda bilirkişiye başvurulması gerekir.

Hukuk Genel Kurulu 2014/742 E., 2016/578 K.

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “haczin kaldırılması isteminden” dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 6. İcra Hukuk Mahkemesince talebin kabulüne dair verilen 14.03.2013 gün ve 2010/1103 E., 2013/192 K. sayılı kararın incelenmesi karşı taraf/alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 03.10.2013 gün ve 2013/22510 E., 2013/31189 K. sayılı ilamı ile;  

(...Borçlu, icra mahkemesine başvurusunda, çiftçi olduğunu ve haczedilen taşınmazların geçimleri için zaruri olduğunu ileri sürerek haczin kaldırılmasını istediği, mahkemece bilirkişi raporu hükme esas alınarak şikayetin kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.

İİK'nun 82/4. maddesi gereğince borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer eklenti ve ziraat aletleri haczedilemez. Borçlunun bu maddeden yararlanabilmesi için asıl uğraşısının çiftçilik olması gerekir. Yani geçimini çiftçilik ile temin etmelidir. Bunun için borçlunun bizzat kendisinin ziraat yapması zorunlu olmayıp tarım arazisini ortakçıya (yarıcıya) vermek suretiyle işletmesi halinde de bu madde uyarınca haczedilmezlik şikâyetinde bulunabilir. Asıl işi çiftçilik olan borçlunun yan gelir elde etmek amacıyla yan işler yapması çiftçilik sıfatını ortadan kaldırmadığı gibi örneğin çiftçi olan borçlunun, emekli maaşı alması da çiftçilik vasfını ortadan kaldırmaz. Böyle bir durumda borçlunun kendisi ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazinin alınarak hesaplama yapılmalıdır.

Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında borçlun yıllık geçinebileceği miktarın belirlenip, şikayet tarihinde haczedilen ve haczedilmeyen tüm taşınmazlarından elde ettiği gelir hesaplanarak borçlunun geçimine yetecek kadarı üzerinden haczin kaldırılmasına karar vermek gerekir.

Bilirkişi raporu mevcut haliyle hüküm kurmaya elverişli olmayıp, mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre taşınmazlar hakkında karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...)  gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. 

HUKUK GENEL KURULU KARARI 

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: 

İstek, haczin kaldırılması istemine ilişkindir.

Şikayetçi/borçlu vekili, davalı tarafından müvekkili aleyhine Ankara 28. İcra Müdürlüğünün dosyası ile başlatılan takip nedeniyle müvekkilinin taşınmazlarının haczedildiğini, yapılan haciz işleminin İİK'nın 82/4. maddesine aykırı olduğunu, müvekkilinin çiftçi olduğunu ve geçimini çiftçilik ile sağladığını, haczedilen gayrimenkullerin tarla vasfında ve tarım arazisi olduğunu, bu nedenle haciz işleminin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Karşı taraf/alacaklı vekili, davacı borçlunun Ankara'da ikamet ettiğini ve çiftçilik yapmadığını, geçimini sağlamak için arazisinin bulunduğu yerde ikamet etmesinin gerektiğini, söz konusu gayrimenkulün arazi niteliği taşıyıp taşımadığının ispat külfetinin davacıya ait olduğunu belirterek istemin reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Yerel Mahkemece, talimat yoluyla aldırılan bilirkişi raporuna göre çiftçi ailesinin geçinebilmesi için asgari ücret gelirine karşılık olarak 110,75 dekarlık arazinin işlenmesi gerektiğinin tespit edildiği, davacının taşınmazlarda 123 dönüm yere sahip olduğu, aradaki 13 dönüm fazlalık olmasına karşın bu miktarın satılmasının hukuken ve fiilen borçlu ve alacaklı tarafa fayda sağlamayacağı gerekçesi ile şikayetin kabulüne dair verilen karar, karşı taraf/alacaklı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.

Direnme kararını, karşı taraf/alacaklı vekili temyize getirmiştir. 

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yerel mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 

Borçlu çiftçi ise, kendisinin ve ailesinin geçimi için zorunlu olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer teferruatı ve tarım aletleri haczedilemez (2004 sayılı İİK m.82/4 c.l).

Bir tarım arazisini kendisi işleyen veya ortakçıya (yarıcıya) veya kiraya vermek suretiyle işleten kişiler, İİK m.82/4 anlamında çiftçi sayılır.

Başlıca (asıl) işi (meşgalesi) çiftçilik olan bir kişinin, yan gelir sağlamak için başka işler de yapması, İİK m.82/4 anlamında çiftçi sayılmasına engel değildir (çiftçilik sıfatını kaldırmaz). 

Buna karşılık, borçlunun başlıca (asıl) işi çiftçilikten başka bir (veya birkaç) iş ise ve bu işten (veya işlerden) elde ettiği gelir, borçlu ve ailesinin geçimi için yeterli ise, borçlu çiftçi sayılmaz; böyle bir borçlunun İİK m.82/4’te yazılı malları haczedilebilir.

Tarım arazisinin ne kadarının borçlu ve ailesinin geçinmeleri için zorunlu olduğu konusunda taraflar (alacaklı ve borçlu) anlaşabilirler; anlaşamazlarsa, bu konuda bilirkişiye başvurulması gerekir.

Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya gelince; dosyadaki bilgi ve belgelerden karşı taraf / alacaklı tarafından şikayetçi/borçlu aleyhine yapılan takip nedeniyle borçluya ait taşınmazların haczedildiği, şikayetçi borçlu tarafından yapılan haciz işleminin İİK'nın 82/4. maddesine aykırı olduğunun ileri sürüldüğü, mahkemece yapılan yargılama sonunda 28.03.2012 tarihli bilirkişi raporu esas alınarak şikayetin kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. Ne var ki, borçlunun yıllık geçinebileceği miktar belirlenirken çiftçilik dışında elde ettiği başka gelirlerinin olup olmadığı araştırılarak, bu gelirler ile haczedilen ve haczedilmeyen tüm taşınmazlardan elde ettiği gelirler hesaplanmak suretiyle borçlunun geçimine yetecek kadarı üzerinden haczin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, mahkemece hükme esas alınan raporda sadece borçlunun haczedilen taşınmazlarından elde ettiği gelirler hesaplanmıştır. Bu haliyle mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya elverişli ve yeterli değildir.

Hal böyle olunca; yerel mahkemece, Özel Daire bozma ilamına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce; bozma ilamına ilave olarak borçlunun yıllık geçinebileceği miktar belirlenirken tüm gelirlerinin araştırılması gerektiği hususunun eklenmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de; kurul çoğunluğu tarafından bozma ilamının bu hususları da kapsadığı gerekçesiyle kabul edilmemiştir.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. 

S O N U Ç : Karşı taraf/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile; direnme kararının Özel Daire bozma ilamında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 04.05.2016 gününde oyçokluğuyla ile karar verildi.

* Özet: Tarım arazisinin bakımsız olmasının haczedilmezlik şikayetinde bulunulmasına engel oluşturmaz.

12. Hukuk Dairesi 2015/25151 E., 2016/1630 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Borçlu icra mahkemesine başvurusunda meskeniyet şikayetinde bulunmuş ve çiftçi olması nedeniyle tarım arazisi taşınmazının haczedilemeyeceğini ileri sürerek hacizlerin kaldırılmasını talep etmiş olup mahkemece kısmi kabul ile meskeniyet şikayetinin kabul edildiği anlaşılmıştır.

İİK.nun 82. maddesinin 1. fıkrasının 4. bendi uyarınca borçlunun kendisi ve ailesinin geçimi için zaruri olan tarım arazisi haczedilemez. Borçlunun bu maddeden yararlanabilmesi için asıl uğraşısının çiftçilik olması gerekir. Yani geçimini çiftçilik ile temin etmelidir. Bunun için borçlunun bizzat kendisinin ziraat yapması zorunlu olmayıp tarım arazisini ortakçıya(yarıcıya) vermek suretiyle işletmesi halinde de bu madde uyarınca haczedilmezlik şikâyetinde bulunabilir.

Somut olayda, hükme esas alınan 11.05.2015 tarihli ziraat bilirkişisi raporunda; şikayete konu ... 2285 Parsel nolu zeytinlik vasıflı taşınmazın aylık net gelirinin 162,39 TL olduğu, 2014 yılı muhtaçlık sınırının ortalama değerinin ise 262,73 TL olduğunu ve taşınmazın aylık net gelirinin muhtaçlık sınırının altında olması nedeni ile tarladan elde edilecek gelirin şikayet eden ve ailesinin geçim masraflarını karşılamaya yetmeyeceği, taşınmazın bakımsız olması, toprak işlemesi, budama, ilaçlama, gübreleme gibi işlemlerin yapılmaması nedeni ile uzun süre kullanılmadığı kanaatinin oluştuğu belirtilmiştir. .... Başkanlığı'ndan gönderilen çiftçi belgesine göre borçlunun halihazırda çiftçilik yaptığı tespit edilmiş, ilçede faaliyet gösteren merkez yada şubesi olan bankalardan borçlunun başkaca mal varlığı olmadığı ve İlçe Tapu Müdürlüğü yazı cevabı ile borçlu üzerine kayıtlı başka taşınmaz bulunmadığı belirlenmiştir.

O halde mahkemece zirai rapor, borçlunun mal varlığına dair bankalardan ve Tapu Müdürlüğü'nden yapılan araştırma ve çiftçi kayıt sistemi belgesi nazara alınarak, borçlunun çiftçi olduğu konusunda ihtilaf bulunmadığı ve tarım arazisinin bakımsız olmasının haczedilmezlik şikayetinde bulunulmasına da engel oluşturmayacağı gözetilerek şikayete konu, anılan 2285 Parsel nolu taşınmaz üzerindeki haczin de kaldırılması gerekirken yazılı şekilde istemin reddine dair hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* Özet: Şikayate konu parsellerden ... nolu parsellerin tarıma müsait olmadığı, halende boş oldukları tespit edildiğine göre, bu parsellerin şikayetçinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazilerden olduğu söylenemez.

12. Hukuk Dairesi 2008/22559 E., 2009/3285 K.

MAHKEMESİ : Gördes İcra Hukuk Mahkemesi

TARİHİ : 05/09/2008

NUMARASI : 2007/29-2008/38

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

İİK.nun 82/4. maddesi uyarınca, borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazi haczedilemez.

Somut olayda, hükme esas alınan zirai bilirkişi M. S.'ün 06.08.2008 tarihli raporunda, şikayate konu parsellerden 305, 320, 321, 294, nolu parsellerin tarıma müsait olmadığı, halende boş oldukları tespit edildiğine göre, bu parsellerin şikayetçinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazilerden olduğu söylenemez.

Açıklanan nedenle mahkemece şikayetçinin bu parseller hakkındaki isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle kabulüne dair hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ  : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 19.02.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* Mahkemece bahse konu ... parsellerin tarımsal faaliyette kullanılmamaları ve bilirkişi tarafından gelir hesabında dikkate alınmamaları nedeni ile ilgili taşınmazlar yönünden haczedilmezlik şikayetinin reddine karar vermek gerekir.

12. Hukuk Dairesi 2014/9433 E., 2014/12050 K.

MAHKEMESİ : Bolu İcra Hukuk Mahkemesi

TARİHİ : 23/12/2013

NUMARASI : 2012/197-2013/594

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

Alacaklı tarafından başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte borçlunun, icra mahkemesine başvurarak meskeniyet şikayeti ile birlikte çiftçi olduğunu ve haczedilen taşınmazların geçimi için zaruri olduğunu ileri sürerek hacizlerin kaldırılmasını istediği, mahkemece şikayetin kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.

İİK. nun 82. maddesinin 1. fıkrasının 4. bendi uyarınca borçlunun kendisi ve ailesinin geçimi için zaruri olan tarım arazisi haczedilemez. Borçlunun bu maddeden yararlanabilmesi için asıl uğraşısının çiftçilik olması gerekir. Yani geçimini çiftçilik ile temin etmelidir. Bunun için borçlunun bizzat kendisinin ziraat yapması zorunlu olmayıp tarım arazisini ortakçıya(yarıcıya) vermek suretiyle işletmesi halinde de bu madde uyarınca haczedilmezlik şikâyetinde bulunabilir. Asıl işi çiftçilik olan borçlunun yan gelir elde etmek amacıyla yan işler yapması çiftçilik sıfatını ortadan kaldırmaz.

Somut olayda, 10.04.2013 tarihli keşif tutanağı ile hükme esas alınan 09.05.2013 tarihli ziraat bilirkişisi raporunda; şikayete konu 485 parsel nolu tarla vasıflı taşınmazda herhangi bir şeyin ekili ya da dikili olmadığı, yüzölçümünün çok küçük olması nedeni ile üzerinde tarımsal faaliyet yapılmasının mümkün olmadığı, 653 parsel sayılı taşınmazda ise 3 adet 2 katlı ev ile depo, garaj, fırın, odunluk ve ağaçların olduğu, taşınmazın tarla vasfını yitirdiği, 654 parsel sayılı taşınmazda 4 adet kaba inşaatın olduğu ve taşınmazın tarla vasfını yitirdiği belirtilmiş olup, bilirkişi tarafından yapılan yıllık gelir hesabında tarımsal faaliyet bulunmayan bu taşınmazların dahil edilmediği görülmektedir. Bu durumda söz konusu parsellerdeki taşınmazlarda çiftçilik yapıldığı kabul edilemez.

O halde, mahkemece bahse konu 485, 653 ve 654 nolu parsellerin tarımsal faaliyette kullanılmamaları ve bilirkişi tarafından gelir hesabında dikkate alınmamaları nedeni ile ilgili taşınmazlar yönünden haczedilmezlik şikayetinin reddine karar vermek gerekirken şikayete konu tüm taşınmazlar üzerindeki haczin kaldırılması yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* Özet: Mahkemece zirai rapor, 98 parsel sayılı tarım arazisinin keşif sırasında boş ve otlak olduğunun tespiti tek başına bu arazinin tarımsal faaliyette kullanılmadığı anlamına gelmez. Borçlunun bir yıl ekip, bir yıl otlak olarak kullandığını ileri sürdüğüne göre 98 parsel yönünden bu hususun araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

12. Hukuk Dairesi 2016/11540 E., 2017/2926 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Borçlunun şikayet yoluyla icra mahkemesine yaptığı başvuruda, çiftçilik yaparak geçimini sağladığını belirterek taşınmazları üzerine konulan haczin kaldırılmasını talep ettiği, mahkemece, şikayetin kısmen kabul edilerek ... ilçesi ... Köyü 1312 parsel üzerine konulan haczin kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

İİK'nun 82. maddesinin 1. fıkrasının 4. bendi uyarınca borçlunun kendisi ve ailesinin geçimi için zaruri olan tarım arazisi haczedilemez. Borçlunun bu maddeden yararlanabilmesi için asıl uğraşısının çiftçilik olması gerekir. Yani geçimini çiftçilik ile temin etmelidir. Bunun için borçlunun bizzat kendisinin ziraat yapması zorunlu olmayıp tarım arazisini ortakçıya (yarıcıya) vermek suretiyle işletmesi halinde de bu madde uyarınca haczedilmezlik şikâyetinde bulunabilir.

Somut olayda, hükme esas alınan 27.03.2015 tarihli ziraat bilirkişisi raporunda; şikayete konu ... İlçesi ... Köyü 98 parsel sayılı taşınmazın boş olduğu ve otlakiye olarak kullanıldığı, ... İlçesi ... Köyü 1312 parsel ve 98 parsel sayılı tarla vasıflı taşınmazların yıllık net gelirinin 3.557,1 TL olduğu, taşınmazların yıllık net gelirinin muhtaçlık sınırının altında olması nedeni ile tarladan elde edilecek gelirin şikayet eden ve ailesinin geçim masraflarını karşılamaya yetmeyeceği, belirtilmiştir.

O halde mahkemece zirai rapor, 98 parsel sayılı tarım arazisinin keşif sırasında boş ve otlak olduğunun tespiti tek başına bu arazinin tarımsal faaliyette kullanılmadığı anlamına gelmez. Borçlunun bir yıl ekip, bir yıl otlak olarak kullandığını ileri sürdüğüne göre 98 parsel yönünden bu hususun araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde istemin reddi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* Özet: Zirai bilirkişi raporunda taşınmazın hali hazırda boş bırakıldığı belirtildiğine göre borçlu tarımsal faaliyette bulunmadığından bu taşınmaz için haczedilmezlik şikayetinde bulunamaz.

12. Hukuk Dairesi 2013/2010 E., 2013/11939 K.

MAHKEMESİ : Demirci İcra Hukuk Mahkemesi

TARİHİ : 23/11/2012

NUMARASI : 2012/40-2012/78

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

İİK'nun 82/12. maddesi gereğince, borçlunun "haline münasip" evi haczedilemez. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir. Buradaki "aile" terimi, geniş anlamda olup, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar. İcra mahkemesince, borçlunun sözü edilenlerle birlikte barınması için zorunlu olan haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tespit ettirildikten sonra, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise satılmasına karar verilmeli ve satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktar borçluya bırakılmalı, kalanı alacaklıya ödenmelidir. Bu kıstasları aşan nitelik ve evsaftaki yerlerle, makul ölçüleri geçen oda ve salonu kapsayan ve ikamet için zorunlu öğeleri içeren bir meskenin dışındaki yerler, maddede öngörülen amaca aykırıdır. Borçlunun görev ve sıfatı kendisinin yukarıda belirlenenden daha görkemli bir meskende ikamet etmesini gerektirmez.

Temyiz olunan karara mesnet yapılan inşaat bilirkişi raporunda; çamlıca mah, 19 ada 238 parsel sayılı taşınmazın değerinin arsası ile beraber 75.000,00 TL olduğu ve borçlunun haline münasip olduğu, satılması halinde Demirci ilçesinde haline münasip meskeni aynı değerde edinebileceği rapor edilmiştir. Rapor bu hali ile hüküm kurmaya elverişli değildir. Zira asıl olan borcun ödenmesi olup, borçlunun mutlaka meskeniyet şikayetinde bulunduğu yerde veya o yere yakın yerde meskeninin bulunması zorunlu değildir. Bu nedenle borçlunun daha mütevazi niteliklere sahip yerlerde daha küçük haline münasip meskeni edinebileceği miktarın da belirlenmemesi doğru görülmemiştir.

Mahkemece yapılacak iş; öncelikle borçlunun bakmakla yükümlü olduğu kişilerin nüfus kayıtları getirtildikten sonra, zabıta araştırması yaptırılarak bu kişilerin borçlu ile birlikte   yaşayıp   yaşamadıkları,  geçimlerini   nasıl   temin   ettikleri   sosyal   ve  ekonomik durumları tespit edilip, bilirkişilerden ek rapor alınarak borçlunun açıklandığı üzere bulunduğu yerden daha mütevazi koşullara sahip yerlerde haline münasip evi alabileceği değerin belirlenmesi gerekir. Bu tespitlerden sonra borçlunun haline münasip evi alabileceği miktar, mahcuzun değerinden az ise mahcuzun satılarak, borçlunun haline münasip ması  için gerekli bedelin kendisine, artanın alacaklıya ödenmesine, satışın borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile ve yetersiz rapora dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

Öte yandan borçlunun Çamlıca mah. 420 ada 5 parsel sayılı tarım arazilerine haciz konulduğunu, arazilerin borçlunun kendisi ile ailesinin geçimini sağlayacak zaruri olan tarım arazisi olması sebebi ile İİK'nun 82/4. maddesi uyarınca haczedilemeyeceğini beyanla bu taşınmaz yönünden de haczedilmezlik şikayetinde bulunduğu; hükme esas alınan zirai bilirkişi raporunda bu taşınmazın hali hazırda boş bırakıldığı belirtildiğine göre mahkemece anılan parsel yönünden  borçlunun tarımsal faaliyette bulunmadığı, bu taşınmaz için haczedilmezlik şikayetinde bulunamayacağının da göz önünde bulundurulmaması doğru görülmemiştir.

SONUÇ  : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/03/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* Özet: ... parsel numaralı tarlanın iki yıldır, ... parsel numaralı tarlanın ise ortalama on beş yıldır işlenmediği bildirilmiştir.

Bu durumda mahkemece, borçlunun geçimini sağlamak için üzerinde tarımsal faaliyette bulunmadığı anlaşılan şikayet konusu taşınmazlar ile ilgili haczedilmezlik şikayetinin reddine karar verilmesi gerekir.

12. Hukuk Dairesi 2012/14564 E., 2012/31196 K.

MAHKEMESİ : Salihli İcra Hukuk Mahkemesi

TARİHİ : 10/04/2012

NUMARASI : 2011/342-2012/130

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için  Tetkik Hakimi tarafından  düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Şikayetçi borçlunun, hakkında kesinleşen takipte, alacaklı tarafın istemi ile icra müdürlüğünce tarım arazilerine haciz konulduğunu, arazilerin, kendisi ile ailesinin geçimini sağlayacak zaruri tarım arazisi olması sebebi ile İİK'nun 82/4. maddesi uyarınca haczedilemeyeceğini ileri sürerek haczedilmezlik şikayetinde bulunduğu; mahkemece bilirkişi raporu hükme esas alınarak şikayetin kabulüne karar verildiği görülmektedir.

Somut olayda, mahkemece borçlu hakkında yaptırılan sosyal ve ekonomik durum araştırmalarında, ... Ziraat Odasının 25.11.2011 tarihli yazısında borçlunun 07.11.1988 tarihinde odaya kayıt olduğu, ancak 2010 ve 2011 yıllarında çiftçi belgesi almadığı ve aktif çiftçi olmadığı belirtilmiştir. Yine İlçe Jandarma Komutanlığınca düzenlenen 12.12.2011 tarihli tutanakta, borçlunun şikayet konusu yaptığı parsellerde  ekim ve dikim işinin yapılmadığı tespit edilmiştir. Bu tespitlerin yanında, ziraat mühendisi tarafından hazırlanan ve hükme esas alınan 26.03.2012 tarihli bilirkişi raporunda da 854 parsel numaralı tarlanın iki yıldır, 868 parsel numaralı tarlanın ise ortalama on beş yıldır işlenmediği bildirilmiştir.

Bu durumda mahkemece, borçlunun geçimini sağlamak için üzerinde tarımsal faaliyette bulunmadığı anlaşılan şikayet konusu taşınmazlar ile ilgili haczedilmezlik şikayetinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile şikayetin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ  : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.11.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* Özet: Taşınmaz tapuda arsa vasfıyla kayıtlı olup, üzerinde çeşitli meyve ağaçlarının bulunması ve sebze yetiştirilmesi arsa vasfını ortadan kaldırmayacağından, taşınmazın tarım arazisi olma özelliği bulunmadığının kabulü gerekir.

12. Hukuk Dairesi 2014/8236 E., 2014/10797 K.

MAHKEMESİ : Söke İcra Hukuk Mahkemesi

TARİHİ : 30/09/2013

NUMARASI : 2012/34-2013/216

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 21/01/2014 tarih, 2013/35071 Esas - 2014/1226 Karar sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Sair karar düzeltme itirazları yerinde değil ise de;

İİK'nun 82. maddesinin 1. fıkrasının 4. bendinde borçlunun çiftçi olması halinde kendisinin ve ailesinin geçinmeleri için zorunlu olan ziraat arazisinin haczedilemeyeceği öngörülmüştür.

Somut olayda, 602 parsel sayılı taşınmaz tapuda arsa vasfıyla kayıtlı olup, üzerinde çeşitli meyve ağaçlarının bulunması ve sebze yetiştirilmesi arsa vasfını ortadan kaldırmayacağından, taşınmazın tarım arazisi olma özelliği bulunmadığının kabulü gerekir.

O halde, mahkemece bahse konu parselle ilgili haczedilmezlik şikayetinin açıklanan gerekçe ile reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklının karar düzeltme isteminin kısmen kabulü ile Dairemizin 21/01/2014 tarih, 2013/35071 Esas - 2014/1226 Karar sayılı onama kararının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 14/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* Taşınmaz tapuda arsa vasfıyla kayıtlı olup, üzerinde 12 adet zeytin ağacının bulunması arsa vasfını ortadan kaldırmayacağından, taşınmazın tarım arazisi olma özelliği bulunmadığının kabulü gerekir.

12. Hukuk Dairesi 2013/11083 E., 2013/19345 K.

MAHKEMESİ : Ödemiş İcra Hukuk Mahkemesi

TARİHİ : 06/03/2013

NUMARASI : 2012/302-2013/50

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi  tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

İİK.nun 82. maddesinin 1. fıkrasının 4. bendinde borçlunun çiftçi olması halinde  kendisinin ve ailesinin geçinmeleri için zorunlu olan ziraat arazisinin haczedilemeyeceği öngörülmüştür.

Somut olayda, ... parsel sayılı taşınmaz tapuda arsa vasfıyla kayıtlı olup, üzerinde 12 adet zeytin ağacının bulunması arsa vasfını ortadan kaldırmayacağından, taşınmazın tarım arazisi olma özelliği bulunmadığının kabulü gerekir.

O halde, mahkemece bahse konu parselle ilgili haczedilmezlik şikayetinin açıklanan gerekçe ile reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ  : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/05/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* Özet: Borçlunun, daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için, ipoteğin, ya mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması, ya da, kurulan ipotek zorunlu değil ise, en geç haciz tarihi itibariyle ipotek borcunun ödenmiş olması gerekir. Zira, zorunlu olarak kurulan ipoteğin haczedilmezlik şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi, bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, haciz tarihi itibariyle ipotek borcunun ödenmemiş olması halinde adı geçenin daha sonra bu yerle ilgili olarak haczedilmezlik şikayetinde bulunmasını engeller.

Şikayete konu taşınmaza ilişkin olarak ipotek tesis edildiği görülmüş olduğundan, mahkemece, tapudan bu taşınmaza ilişkin ipotek akit tablosu getirtilmek suretiyle, ipoteğin mahiyeti ve verilme nedeni araştırılarak zorunlu ipotek olup olmadığı, zorunlu ipotek değil ise, haciz tarihinden önce ipoteğe konu borcun tamamen ödenip ödenmediği tespit edildikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir.

12. Hukuk Dairesi 2020/681 E., 2020/1287 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacaklı tarafından şikayetçi borçlu aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine özgü takipte, borçlunun; geçimini çiftçilikle sağladığı iddiası ile, ailesinin ve kendisinin geçimi için zaruri olan arazilere ilişkin haczedilmezlik şikayetinde bulunarak, hacizlerin İİK'nin 82/4-12 maddesi gereğince kaldırılması istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece; şikayetçinin geçimini çiftçilikten sağladığı, bila tarihli ikinci ek bilirkişi raporundaki münavebesiz değerlendirme kısmında yapılan net gelir hesabı nazara alınarak, şikayet konusu tarlaların, şikayetçi ve ailesi için haline münasip olduğu ve geçinmeleri için zorunlu olduğu gerekçesi ile şikayete konu araziler üzerindeki hacizlerin kaldırılmasına karar verildiği görülmektedir.

İİK'nun 82. maddesinin birinci fıkrasının 4. bendinde; ''Borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer eklenti ve ... aletlerinin..." haczedilemeyeceği belirtildikten sonra, aynı maddenin üçüncü fıkrasında; ''Birinci fıkranın (2), (4), (7) ve (12) numaralı bentlerinde sayılan malların kıymetinin fazla olması durumunda, bedelinden haline münasip bir kısmı, ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılır'' hükmü yer almaktadır.

Somut olayda, mahkemece hükme esas alınan bila tarihli ek bilirkişi raporunda, bilirkişi tarafından iki yönlü bir değerlendirme yapılarak; münavebe yapılmadan sadece buğday net gelir verileri nazara alınarak yapılan değerlendirmede, borçlunun haline münasip arazi miktarının 144,99 dekar, münavebe yapıldığında ise 44,76 dekar, borçlunun şikayete konu taşınmazlardaki toplam hissesinin 112,76 dekar olduğunun tespit edildiği, mahkemece raporun münavebesiz kısmına itibar edilerek sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.

Takip hukukunda asıl olan borcun ödenmesi olup, mahkemece bilirkişi raporunun münavebesiz kısmına itibar edilerek karar verilmesi doğru değildir.

Öte yandan; borçlunun, daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için, ipoteğin, ya mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması, ya da, kurulan ipotek zorunlu değil ise, en geç haciz tarihi itibariyle ipotek borcunun ödenmiş olması gerekir. Zira, zorunlu olarak kurulan ipoteğin haczedilmezlik şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi, bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, haciz tarihi itibariyle ipotek borcunun ödenmemiş olması halinde adı geçenin daha sonra bu yerle ilgili olarak haczedilmezlik şikayetinde bulunmasını engeller.

Şikayete konu 1216 Parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak ipotek tesis edildiği görülmüş olduğundan, mahkemece, tapudan bu taşınmaza ilişkin ipotek akit tablosu getirtilmek suretiyle, ipoteğin mahiyeti ve verilme nedeni araştırılarak zorunlu ipotek olup olmadığı, zorunlu ipotek değil ise, haciz tarihinden önce ipoteğe konu borcun tamamen ödenip ödenmediği tespit edildikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekmekte iken, bu hususlarda da araştırma ve inceleme yapılmadığı görülmektedir.

O halde mahkemece, öncelikle; 1216 Parsel yönünden, yukarıda belirtildiği şekilde ipoteğin niteliği ve duruma göre borcun haciz tarihinden önce ödenip ödenmediği araştırılıp, ipoteğin borçlunun şikayetine engel oluşturmadığının anlaşılması halinde, ikinci bilirkişi ek raporunun münavebeli kısmı esas alınarak tüm taşınmazlar yönünden şikayetin kısmen kabul kısmen reddi yönünde hüküm tesisi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/02/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

- Borçlunun haline münasip evinin haczine ilişkin aşağıda mevcut Yargıtay kararlarında belirlenen esaslar, çiftçinin tarım arazisinin haczine ilişkin şikayetlerde de geçerlidir:

* Özet: İİK'nun 82. maddesinde yer alan haczedilmezlik şikayeti, İİK'nun 16/1. maddesi uyarınca yedi günlük süreye tabidir. Bu süre öğrenme tarihinden başlar. Dosya fotokopisi alınması halinde haczin bu tarihte öğrenildiğinin kabulü gerekir.

12. Hukuk Dairesi 2015/6889 E., 2015/20547 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Borçlunun, takip dosyasında haczedilen taşınmazın, İİK'nun 82/12. maddesi kapsamında haline münasip evi olduğunu ileri sürerek haczin kaldırılması için şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, taşınmazın borçlunun haline münasip evi olduğu gerekçesi ile şikayetin kabulüne karar verildiği görülmektedir.

İİK'nun 82/12. maddesinde yer alan haczedilmezlik şikayeti, İİK'nun 16/1. maddesi uyarınca yedi günlük süreye tabidir. Bu süre öğrenme tarihinden başlar.

Somut olayda, borçlunun meskeniyet şikayetinde bulunduğu taşınmazına 29.05.2014 tarihinde tapuda haciz şerhi işlenmiştir. İİK'nun 103. maddeye ilişkin davetiyenin çıkarılmadığı, borçlunun 03.06.2014 tarihli dilekçesi ile dosya fotokopisini aldığı, böylece şikayete konu taşınmaz üzerindeki haczi bu tarihte öğrendiğinin kabulü gerektiği ve öğrenme tarihine göre şikayetin süresinde olmadığı görülmüştür.

O halde, mahkemece şikayetin süreden reddi gerekirken, yazılı şekilde istemin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/09/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* Özet: 103 davetiyesi borçlu asile 25.08.2014 tarihinde, borçlu vekiline ise 30.12.2014 tarihinde tebliğ edilmiş, borçlu vekiline yapılan tebliğ tarihi itibariyle şikayetin süresinde olduğundan şikayetin esası hakkında inceleme yapılması gerekir.

8. Hukuk Dairesi 2015/3800 E., 2017/3853 K.

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın usulden reddine karar verilmiş olup hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Borçlu, haline münasip evinin haczedildiğini, haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece şikayetçi tarafa 103 davetiyesinin 25/08/2014 tarihinde tebliğ edildiği, hacizden bu tarih itibariyle haberdar olduğu, meskeniyet şikayetinin ise 7 günlük süreden sonra 01/12/2014 Tarihinde yapıldığı gerekçesiyle şikayetin süre yönünden reddine karar verilmiş, hüküm borçlu tarafından temyiz edilmiştir.

İİK’nun 16. maddesinin 1. fıkrasında "Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikayet olunabilir. Şikayet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten itibaren yedi gün içinde yapılır." hükmü düzenlenmiştir.

7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 11, Avukatlık Kanunu'nun 41 ve HMK'nun 73, 81, 82 ve 83. maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunludur.

Somut olayda Avukat ...ın borçlu ... vekili olarak hem takip dayanağı ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 22.05.2014 tarih 2013/201 Esas 2014/215 Karar sayılı ilamında hem de icra emrinde yer aldığı, 103 davetiyenin borçlu asile 25.08.2014 tarihinde, borçlu vekiline ise 30.12.2014 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekiline yapılan tebliğ tarihi itibariyle şikayetin süresinde olduğu bu durumda şikayetin esası hakkında inceleme yapılması gerekirken süreden ret kararı verilmesi doğru değildir.

SONUÇ: Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK'nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın temyiz edene iadesine, 20.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

* Özet: Şikayete konu her iki taşınmaza ait düzenlenen 02/12/2010 tarihli kıymet takdiri raporuna ait tebligatın 15/12/2010 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun ise son kıymet takdiri raporunun tebliği üzerine, 25/07/2014 tarihinde haczedilmezlik şikayetinde bulunduğu ancak borçlu ilk kıymet takdiri raporunun 15/12/2010 tarihinde tebliği ile hacizleri öğrendiğinden, şikayetin, hacizleri öğrenme tarihine göre yasal yedi günlük süresinden sonra yapıldığı görülmektedir. O halde mahkemece, öğrenme tarihine göre yasal yedi günlük süreden sonra yapılan haczedilmezlik  şikayetinin süre aşımından reddi gerekir.

12. Hukuk Dairesi 2020/1631 E., 2020/2629 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraflarca istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

1-Borçlunun temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere ve kararın gerekçesine göre borçlunun temyiz itirazlarının REDDİNE,

2-Alacaklının temyiz itirazlarına gelince;

Borçlunun, icra mahkemesine başvurusunda; tapuda 691 ve 664 parseller olarak kayıtlı olan taşınmazların, ailesini barındırdığı evleri olduğunu ileri sürerek bu taşınmazlardaki hacizlerin kaldırılmasını istediği, mahkemece; 664 Parsel sayılı taşınmaz yönünden talep meskeniyet şikayeti olarak kabul edilerek istemin reddine, 691 Parsel sayılı taşınmaz yönünden ise talep, İİK'nun 82/1-4. maddesi gereğince zaruri tarım arazisine yönelik haczedilmezlik şikayeti olarak kabul edilerek haczin kaldırılmasına karar verildiği, kararın taraflarca temyiz edilmesi üzerine, Dairemizce; 691 parselde kayıtlı taşınmaz yönünden de şikayetin meskeniyet şikayeti olarak kabul edilerek inceleme yapılıp, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirktiği gerekçesiyle bozulduğu, mahkemece, bozmaya uyulararak, şikayetin esası incelenerek istemin kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verildiği görülmektedir.

İİK’nun 82/1-12. maddesi uyarınca borçlunun haline münasip evi haczedilemez. Mesken üzerindeki haczin kaldırılmasına yönelik başvuru, şikayet niteliğinde olup, aynı yasanın 16/1 maddesi gereğince, bu işlemin öğrenildiği tarihten itibaren yedi gün içerisinde icra mahkemesine yapılmalıdır. Bu süre öğrenme tarihinden başlar.

Somut olayda, şikayete konu taşınmazların ilk önce 25/15/2008 tarihinde, sonra 13/09/2010 tarihinde tapu sicil müdürlüğüne haciz müzekkeresi yazılarak haczedildiği, son haciz tarihlerinin 13/09/2010 olduğu, alacaklı tarafından 25/11/2010 tarihinde satış talep edildiği, 30/11/2010 tarihnde satış avansının yatırıldığı, taşınmazların ilk kıymet takdirlerinin her iki haciz tarihinden sonra 01/12/2010 tarihinde yapıldığı, şikayetçiye, şikayete konu her iki taşınmaza ait düzenlenen 02/12/2010 tarihli kıymet takdiri raporuna ait tebligatın 15/12/2010 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun ise son kıymet takdiri raporunun tebliği üzerine, 25/07/2014 tarihinde haczedilmezlik şikayetinde bulunduğu ancak borçlu ilk kıymet takdiri raporunun 15/12/2010 tarihinde tebliği ile hacizleri öğrendiğinden, şikayetin, hacizleri öğrenme tarihine göre yasal yedi günlük süresinden sonra yapıldığı görülmektedir.

O halde mahkemece, öğrenme tarihine göre yasal yedi günlük süreden sonra yapılan haczedilmezlik (meskeniyet) şikayetinin süre aşımından reddi gerekirken işin esası incelenerek yazılı gerekçe ile hüküm tesisi isabetsizdir.

Diğer taraftan, bir davada mahkemenin veya tarafların yapmış oldukları bir usul işlemi nedeniyle taraflardan biri lehine, dolayısıyla diğeri aleyhine doğan ve gözetilmesi zorunlu olan hakka, usuli kazanılmış hak denilmektedir.

Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde, uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK'nun 21.01.2004 gün ve 2004/10-44 E., 19 K.; 03.02.2010 gün ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararları).

Bu sayılanların dışında, ayrıca görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü – C. V, 6, b ... 2001, s. 4738 vd).

Öte yandan, maddi hata (hukuki yanılma), maddi veya hukuki bir olayın olup olmadığında veya koşul veya niteliklerinde yanılmayı ifade eder ( Ejder Yılmaz, Hukuk Sözlüğü, Doruk Yayınları, 1. Baskı, 1976, s. 208).

Burada belirtilen maddi hata kavramından amaç; hukuksal değerlendirme ve denetim dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta hata olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık hatalardır.

“Maddi hataya dayanan bozma kararına uyulması da usulü müktesep hak teşkil etmez” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15.03.1972 gün ve E:1968/1-277, K:176; 01.03.1995 gün ve E:1995/7-641, K:117; 23.01.2002 gün ve E:2001/1-1010, K:2002/1; 12.07.2006 gün ve E:2006/4-519, K:527; 04.11.2009 gün ve E:2009/13-370, K:2009/480 sayılı kararları, Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, ... 2001, Cilt 5, sayfa 4771 vd.).

Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için, bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir (Hukuk Genel Kurulu'nun 24/05/2017 tarih ve 2017/2-1607 Esas, 2017/968 Karar sayılı kararı).

Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde; Dairemizin 06/10/2016 tarih ve 2016/21671 E. - 2016/20839 K. sayılı ilâmı maddi hataya dayalı olup, mahkemece bozmaya uyulması, borçlu lehine usuli kazanılmış hak oluşturmaz.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile; mahkeme kararının yukarıda (2) nolu bentte yazılı nedenlerle İİK'nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre alacaklının sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/03/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.

* Özet: Haczin borçluya bildirilmesi amacıyla gönderilen davet kağıdında, taşınmazın ada, parsel numarası ve diğer belirleyici özellikleri belirtilmemişse haczin İİK'nun 103. maddesi gereğince gönderilen bu davetiyenin tebliğ edildiği tarihte öğrenildiğinin kabulü mümkün değildir.

12. Hukuk Dairesi 2018/2573 E., 2018/4342 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacaklı tarafından başlatılan ilamlı takibe karşı borçlunun, haczedilen taşınmazının haline münasip evi olduğunu ileri sürerek haczin kaldırılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, şikayetin süre aşımı nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

İİK’nun 82/12. maddesi gereğince, borçlunun “haline münasip” evi haczedilemez. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı, adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir. Buradaki “aile” terimi, geniş anlamda olup, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar. İcra mahkemesince, borçlunun sözü edilenlerle birlikte barınması için zorunlu olan haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tespit ettirildikten sonra, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise satılmasına karar verilmeli ve satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktar borçluya bırakılmalı, kalanı alacaklıya ödenmelidir.

Bu kıstasları aşan nitelik ve evsaftaki yerlerle, makul ölçüleri geçen oda ve salonu kapsayan ve ikamet için zorunlu ögeleri içeren bir meskenin dışındaki yerler, maddede öngörülen amaca aykırıdır.

Anılan maddeye göre meskeniyet şikayetinin, İİK'nun 16/1. maddesi gereğince, haczin öğrenildiği tarihten itibaren yedi günlük sürede yapılması gereklidir.

Somut olayda, şikayete konu taşınmazın 15.07.2015 tarihinde haczine karar verildiği, söz konusu haczin borçluya bildirilmesi amacıyla gönderilen davet kağıdında, taşınmazın ada, parsel numarası ve diğer belirleyici özelliklerinin belirtilmediği görülmektedir. Bu durumda şikayet konusu ... İli, ... İlçesi, ... Mahallesi, ... Ada, 2 Parsel numaralı taşınmaz yönünden haczin İİK'nun 103. maddesi gereğince gönderilen bu davetiyenin tebliğ edildiği 15.07.2015 tarihinde öğrenildiğinin kabulü mümkün değildir.

O halde mahkemece, borçlunun, beyan ettiği tarihte haczi öğrendiği ve dolayısıyla şikayetin süresinde olduğu kabul edilip, işin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, süre aşımı nedeniyle istemin reddi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* Özet: Haczin borçluya bildirilmesi amacıyla gönderilen davet kağıdında, taşınmazın ada, parsel numarası ve diğer belirleyici özelliklerinin belirtilmeyerek “10.07.2014 tarih ve 2027 yevmiye ile konan taşınmaz hacizleri” ibarelerine yer verildiği görülmektedir. Bu durumda şikayet konusu.... Köyü .... Parsel numaralı taşınmaz yönünden haczin İİK.nun 103.maddesi gereğince gönderilen bu davetiyenin tebliğ edildiği 05.02.2015 tarihinde öğrenildiğinin kabulü mümkün değildir.

12. Hukuk Dairesi 2015/33048 E., 2016/10400 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacaklı tarafından başlatılan ilamsız takibe karşı borçlunun, haczedilen taşınmazının haline münasip evi olduğunu ileri sürerek haczin kaldırılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, şikayetin süre aşımı nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

İ.İ.K.’nun 82/12. maddesi gereğince, borçlunun “haline münasip” evi haczedilemez. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı, adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir. Buradaki “aile” terimi, geniş anlamda olup, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar. İcra mahkemesince, borçlunun sözü edilenlerle birlikte barınması için zorunlu olan haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tespit ettirildikten sonra, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise satılmasına karar verilmeli ve satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktar borçluya bırakılmalı, kalanı alacaklıya ödenmelidir.

Bu kıstasları aşan nitelik ve evsaftaki yerlerle, makul ölçüleri geçen oda ve salonu kapsayan ve ikamet için zorunlu ögeleri içeren bir meskenin dışındaki yerler, maddede öngörülen amaca aykırıdır.

Anılan maddeye göre meskeniyet şikayetinin, İİK.nun 16/1. maddesi gereğince, haczin öğrenildiği tarihten itibaren yedi günlük sürede yapılması gereklidir.

Somut olayda, şikayete konu taşınmazın 10.07.2014 tarihinde haczine karar verildiği, söz konusu haczin borçluya bildirilmesi amacıyla gönderilen davet kağıdında, taşınmazın ada, parsel numarası ve diğer belirleyici özelliklerinin belirtilmeyerek “10.07.2014 tarih ve 2027 yevmiye ile konan taşınmaz hacizleri” ibarelerine yer verildiği görülmektedir. Bu durumda şikayet konusu.... Köyü .... Parsel numaralı taşınmaz yönünden haczin İİK.nun 103.maddesi gereğince gönderilen bu davetiyenin tebliğ edildiği 05.02.2015 tarihinde öğrenildiğinin kabulü mümkün değildir.

O halde mahkemece, borçlunun, beyan ettiği tarihte haczi öğrendiği ve dolayısıyla şikayetin süresinde olduğu kabul edilip, işin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, süre aşımı nedeniyle istemin reddi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/04/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

*  Özet: İİK'nun 82/son maddesi, “İcra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir” şeklinde düzenlenmiş olup bu maddeye göre icra müdürünün konulmuş bir haczin kaldırılmasına karar verme yetkisi olmayıp bu yetki haczi yapan icra müdürlüğünün bağlı olduğu icra mahkemesindedir.

12. Hukuk Dairesi 2015/33695 Esas., 2016/2980 Karar     

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Borçlunun icra müdürlüğünden meskeniyet nedeniyle haczin kaldırılmasını talep etmesi üzerine icra müdürlüğünce, masrafın alacaklıdan alınarak kıymet takdiri yapılması ve kıymet takdirinde, borçlunun haline münasiplik iddiasının incelenerek yerinde olması halinde haciz şerhinin kaldırılması yönünde işlem tesis edildiği, alacaklının memurluk işleminin iptali talebiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, şikayetin kısmen kabulü ile masrafı alacaklıdan alınarak kıymet takdiri yapılmasına yönelik icra müdürlüğü işleminin yerinde olmadığından icra müdürlüğü işlemini bu kısım yönünden iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.

Haczin kaldırılması İİK'nun 16. maddesine dayalı olarak şikayet yoluyla icra mahkemesinden istenmesi halinde değerlendirilebilecek bir husus olup icra müdürünce kaldırılmasına karar verilemez.

İİK'nun 82/son maddesi, “İcra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir” şeklinde düzenlenmiş olup bu maddeye göre icra müdürünün konulmuş bir haczin kaldırılmasına karar verme yetkisi olmayıp bu yetki haczi yapan icra müdürlüğünün bağlı olduğu icra mahkemesindedir.

Somut olayda, borçlu hakkında ihtiyati haciz kararına dayalı olarak takip başlatılmış, borçlunun taşınmazına 02.08.2013 tarihinde ihtiyati haciz şerhi konulmuş, ödeme emri 06.08.2013 tarihinde borçluya tebliğ edilip, ihtiyati haciz 12.08.2013 tarihinde kesin hacze dönüşmüştür. Borçlunun ise, 20.10.2014 tarihinde icra müdürlüğüne başvurarak meskeniyet iddiasında bulunduğu görülmüştür.

O halde, mahkemece, borçlunun meskeniyet iddiasını inceleme yetkisi icra müdürlüğünde olmadığından, icra müdürlüğünün, borçlunun meskeniyet iddiasını araştırmaya yönelik, 21.10.2014 tarihli kararı yerinde olmayıp alacaklının şikayetinin tamamen kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe istemin kısmen reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ  : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/02/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

*  Özet: Haczedilmezlik şikayetine konu haczin düşmesi halinde mahkemece karar tarihi itibarıyla davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir.

8. Hukuk Dairesi 2015/9202 E. , 2016/17359 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

K A R A R

Borçlu, haczedilen taşınmaz ile ilgili olarak meskeniyet şikayetinde bulunmuş, Mahkeme'ce şikayetin kabulüne, taşınmazın 135.000 TL'den az olmamak üzere satılmasına, satış bedelinden davacı borçlunun haline münasip evi alabileceği miktar olan 120.000 TL'nin borçluya ödenmesine karar verilmesi üzerine, borçlu vekili kararı temyiz etmiştir.

Somut olayda; borçlu taşınmaz kaydına 25/04/2014 tarihinde konulan haciz için meskeniyet şikayetinde bulunmuş ise de İcra Müdürlüğü'nün ... tarihli kararı ile İİK'nun 106. maddesinde öngörülen yasal sürede satış istenmemesi nedeniyle aynı Kanun'un 110. maddesi uyarınca haczin düştüğüne karar verildiği anlaşılmaktadır.

Bu halde Mahkemece karar tarihi itibarıyla davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde işin esası incelenerek sonuca gidilmesi isabetsizdir.

SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme hükmünün yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK'nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 27,70 TL peşin harcın temyiz edene iadesine, 22.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

*  Özet: Borçlunun birlikte yaşadığı çoçukları reşit olup borçlu bakmakla yükümlü değildir.

8. Hukuk Dairesi 2014/27477 E., 2016/13128 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR

Borçlu vekili, haczedilen taşınmaz ile ilgili olarak İİK'nun 82. maddesinin 1. fıkrasının 12. bendi kapsamında meskeniyet şikayetinde bulunmuş, haczin kaldırılmasını istemiştir. Mahkemece şikayetin kabulüne karar verilmiş hüküm alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

İİK'nun 82/12. maddesi gereğince, borçlunun "haline münasip" evi haczedilemez. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir. Buradaki "aile" terimi, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar. İcra Mahkemesi'nce borçlunun sözü edilenlerle birlikte barınması için zorunlu olan haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tespit ettirildikten sonra, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise satılmasına karar verilmeli ve satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktar borçluya verilmeli, kalanı icra dosyasında bırakılmalıdır. Bu kıstasları aşan nitelik ve evsaftaki yerlerle, makul ölçüleri geçen oda ve salonu kapsayan ve ikamet için zorunlu öğeleri içeren bir meskenin dışındaki yerler, maddede öngörülen amaca aykırıdır. Değerlendirme yapılırken en mütevazi semtlerdeki mesken fiyatları esas alınmalıdır.

Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda borçlunun sosyal ekonomik durumu ve zabıta tahkikatı dikkate alındığında haline münasip alabileceği evin değeri 130.000,00 TL olarak belirlenmiştir. Sosyal ekonomik durum araştırması ve nüfus kayıtları incelendiğinde; borçlunun birlikte yaşadığı çoçukları reşit olup borçlu bakmakla yükümlü değildir.

O halde, Mahkemece yapılacak iş, takip hukukunda asıl olanın alacaklının alacağına kavuşturulması olup, borçlunun reşit çocuklarına bakmakla yükümlü olmadığı da düşünülerek daha mütevazi semtte ve vasıflarda bir evde oturabileceği hususu gözönünde bulundurularak borçlunun haline münasip evi alabileceği miktar yukarıdaki ilkeler doğrultusunda bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle tespit edilip belirlenen bu değer, mahcuzun değerinden az ise mahcuzun satılarak, borçlunun haline münasip ev alması için gerekli bedelin kendisine, artanının dosya borcuna ödenmesine, satışın borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz rapora dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme hükmünün yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 06.10.2016 tarihinde karar verildi.

* Özet: Mahkemenin borçlunun 1962 ve 1969 doğumlu çocuklarına ve torunlarına bakmakla yükümlü olmadığı yönündeki kabulü yerindedir.

8. Hukuk Dairesi 2015/15495 E. , 2017/17389 K.

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Borçlu aleyhine başlatılan ilamlı takipte, haline münasip evinin haczedildiğini ileri sürerek haczin kaldırılmasını talep etmiştir. Mahkemece borçlunun birlikte yaşadığı çocuklarının 1962 ve 1969 doğumlu olmaları nedeniyle yaşları dikkate alındığında bunların ve torunlarının borçlunun bakmakla yükümlü olduğu aile bireyi olmadığı ve taşınmazın toplam değeri de dikkate alınarak şikayetin reddine karar verilmiştir. Hüküm borçlu tarafından temyiz edilmiştir.

İİK'nun 82/12. maddesi gereğince, borçlunun "haline münasip" evi haczedilemez. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir. Buradaki "aile" terimi, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar. İcra Mahkemesi'nce borçlunun sözü edilenlerle birlikte barınması için zorunlu olan haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tespit ettirildikten sonra haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise satılmasına karar verilmeli ve satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktar borçluya verilmeli, kalanı icra dosyasında bırakılmalıdır.

Mahkemenin borçlunun 1962 ve 1969 doğumlu çocuklarına ve torunlarına bakmakla yükümlü olmadığı yönündeki kabulü yerinde olup, 26.03.2015 havale tarihli bilirkişi raporunda borçlunun haline münasip alabileceği evin değeri belirlenirken 2 çocuğu ve 2 torununun da borçluyla birlikte yaşadığı dikkate alınarak değer tespiti yapılmış olduğundan hükme esas alınmaması da bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak borçlunun yukardaki kurallar dahilinde haline münasip evinin değerinin ve mahcuzun değerinin belirlenmesi gereklidir.

Bu nedenle Mahkemece bilirkişiden ek rapor alınarak borçlunun daha mütevazi niteliklere sahip yerlerde haline münasip meskeni edinebileceği miktarın tespiti ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazınin kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK'nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 21.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

* Özet: Birbirinden farklı beyanlarda bulunan şikayetçi vekilinin ilk beyanının esas alınmasının gerekir.

Hukuk Genel Kurulu 2013/1610 E., 2015/892 K.

Taraflar arasındaki “haczedilmezlik” şikayetinden dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin kabulüne dair verilen 12.10.2011 gün ve 2008/1480 Esas, 2011/1321 Karar sayılı kararın incelenmesi alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 01.11.2012 gün ve 2012/23456 Esas, 2012/31158 Karar sayılı ilamı ile;

(...İİK.nun 82/12. maddesi gereğince haczedilmezlik şikayeti, aynı kanunun 16/1. maddesine göre 7 günlük süreye tabidir. Şikâyet süresi haczin öğrenildiği tarihten itibaren başlar.

Somut olayda borçlunun meskeniyet şikâyetinde bulunduğu taşınmazına, 31.07.2008 tarihinde tapuda haciz şerhi işlenmiştir. İİK.nun 103. maddesi uyarınca bu haciz borçluya 26.09.2008 tarihinde tebliğ edilmiş, kıymet takdirine yönelik keşif de 13.11.2008 tarihinde yapılmıştır. Borçlu vekili, 14.10.2009 tarihli duruşmadaki beyanında hacizden kıymet takdiri için gelindiği zaman haberleri olduğunu beyan etmiştir. Bu durumda borçlunun taşınmazına konan haczi, en geç kıymet takdir keşfinin yapıldığı 13.11.2008 tarihinde öğrendiğinin kabulü gerekir.

O halde borçlu tarafından öğrenme tarihine göre 7 günlük yasal süre içinde icra mahkemesine meskeniyet şikâyetinde bulunulmadığına göre mahkemece istemin süre aşımı nedeniyle reddi gerekirken, şikâyetin esasının incelenip yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Alacaklı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Şikayet, meskeniyet iddiasına dayalı olarak yapılan haczedilmezlik şikâyetine ilişkindir.

Şikâyetçi/borçlu vekili; başlatılan takip nedeniyle müvekkiline ait zemin kattaki taşınmaz üzerine haciz konulduğunu, bu hacze ilişkin olarak müvekkiline hiçbir yasal bildirimde bulunulmadığını, haciz konulduğunu müvekkilinin haricen öğrendiğini, öğrenme tarihi itibariyle de bu davayı açtığını, hacizli gayrimenkulün müvekkilinin tek gayrimenkulü olup, müvekkilinin bu yeri mesken olarak kullandığını, İcra İflas Kanunu’nun 82. maddesi uyarınca borçlunun haline münasip evinin haczedilemeyeceğini, evin ise giriş katta 60 m2’lik bir daire olduğunu ileri sürerek şikâyetin kabulü ile müvekkiline ait ve mesken olarak kullanılan gayrimenkule ilişkin haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Alacaklı vekili; taşınmaz üzerinde haciz işleminin 25.06.2008 tarihinde yapıldığını, borçlunun haczi kıymet takdiri esnasında öğrendiği iddiasının doğru olmadığını, yedi günlük şikâyet süresi geçtiği için talebin reddinin gerektiğini savunmuştur.

Yerel Mahkemece; dava konusu meskenin yapılan incelemesinde borçlunun haline münasip evi olduğunun anlaşıldığı, haciz halinde sosyal durumuna uygun ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına cevap verecek haline münasip meskeni alabilmesi için gerekli bedelin 70.000,00 TL olduğu gerekçesiyle şikayetin kabulüne, borçlunun haline münasip evi edinebileceği değer olan 70.000,00 TL'den az olmamak kaydı ile taşınmazın satılmasına ve bu miktarın ayrılarak kendisine bırakılmasına karar verilmiştir.

Alacaklı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize alacaklı vekili getirmiştir.

Hukuk Genel Kurulunun önüne gelen uyuşmazlık; borçlunun taşınmazına konan haczi hangi tarihte öğrendiği, varılacak sonuca göre borçlu tarafından öğrenme tarihine göre 7 günlük yasal süre içinde icra mahkemesine meskeniyet şikâyetinde bulunulup bulunulmadığı noktasında toplanmaktadır.

İcra İflas Hukukunda kural olarak borçlunun malvarlığını teşkil eden mal, alacak ve hakları, alacaklılarına karşı bir tür teminat oluşturur. Borçlunun malvarlığını oluşturan mal, alacak ve hakları borç için haczedilebilirse de borçlunun ve ailesinin yaşama ve ekonomik varlığını sürdürebilmesi için istisnai olarak bazı mal ve haklarının haczedilemeyeceği kabul edilmiştir.

Haczedilemeyen mal ve hakları düzenleyen 2004 Sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 82/12. maddesinde, borçlunun haline münasip evinin haczedilemeyeceği belirtilmiştir. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı, borçlunun haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir.

Borçlunun sahip bulunduğu evin kıymeti, kendisinin ve ailesinin ihtiyacına cevap verecek normal bir evin bedelinden fazla ise o zaman icra müdürü, borçlunun evini haczeder ve satar. Satıştan elde edilen paradan, ilk önce borçluya haline uygun bir ev alabileceği kadar para bırakılır; artan para ise evi haczettirmiş olan alacaklıya ödenir (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Kasım 2004, s. 446-447)

Ancak bu uygulamanın yapılabilmesi için geçerli bir şikayetin bulunması gereklidir. Zira meskeniyet şikayeti, icra memurunca resen gözetilecek bir husus olmayıp, borçlunun şahsına bağlı bir şikayet nedenidir (HGK, 30/4/2003 gün ve 2003/12-313 E., 2003/310 K. sayılı ilamı).

Şikayetin şartları ve süresi ise İİK’nun 16. maddesinde düzenlenmiş olup, yasa hükmü; “Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikayet olunabilir. Şikayet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır. Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikayet olunabilir” şeklinde düzenleme içermektedir.

Bu itibarla, şikâyetin süresinde olup olmadığının denetlenmesi gereklidir.

Somut olayda; İcra Müdürlüğü tarafından 25.06.2008 tarihinde Gaziosmanpaşa Tapu sicil Müdürlüğüne yazı yazılarak gayrimenkul üzerinde haciz işlemi yapılması talep edilmiş, 26.06.2008 tarihinde tapu kaydına haciz şerhi verilmiştir. Her ne kadar bozma ilamında taşınmaz haczinin İİK’nun 103. maddesi uyarınca borçluya 26.09.2008 tarihinde tebliğ edildiği belirtilmiş ise de; dosya içeriğinde yapılan incelemede, bahsi geçen bu tebligatın, taşınmaz haczine ilişkin olmadığı, icra dosyasında yer alan diğer borçlulardan Ş...’a menkul haczinin tebliğine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda taşınmaz haczinin şikayetçi/borçlu Ö.. A..’a tebliğine ilişkin delil bulunmadığından, bu işlemin borçlu tarafından öğrenme tarihinin 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi hükmü uyarınca muhatabın beyan ettiği tarih esas alınarak belirlenmesi gereklidir. Fakat bu konuda şikayetçi/borçlu tarafından yargılamanın farklı aşamalarında farklı açıklamalar yapıldığı görülmektedir.

Borçlu vekili, şikayet dilekçesinde öğrenme tarihini net olarak belirtmemiştir. 14.10.2009 tarihli duruşmadaki beyanında ise; “Biz kıymet takdiri için gelindiği zaman haberimiz oldu dava süresi içindedir. Biz dava açtıktan sonra kıymet takdirine ilişkin rapor ibraz edildiği tarihten önce şikâyetimizi yapmıştık meskeniyet iddiamız süresindedir” şeklinde beyanda bulunmuştur.

Borçlu vekili, havale tarihsiz cevaba cevap dilekçesindeki beyanında ise; “kıymet takdir raporu için eve 19.11.2009 tarihinde bilirkişi geldiğinde” gayrimenkul haczinden haberlerinin olduğunu belirtmiştir.

Borçlu vekili, bozma sonrası 05.06.2013 tarihli oturumda ise; “14.10.2009 tarihli celsede kıymet takdiri için gelindiği zaman haberimiz olduğu derken tebliğ edildiği tarihte öğrendik demek istedim kesinlikle kıymet takdirinde gelindiği zaman bile haberimiz oldu ifadesi kıymet takdiri için yapılan keşifte hazır olduğumuzu ifade etmek istemedim sonuçta kıymet takdirinin tebliği ile durumda ve hacizden haberdar olundu, bu şekilde kabul edilsin kararda direnilsin” şeklinde beyanda bulunmuştur.

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce; borçlunun lehe olan açıklamasının dikkate alınmasının gerektiği, kıymet takdir keşfi esnasında borçlunun hazır olduğu yönünde tutanakta bir açıklamanın yer almadığı, duruşmada vekil tarafından verilen beyanların da net olmaması nedeniyle şikayetin yedi günlük süresinde yapıldığının kabul edilmesinin gerektiği belirtilmiş ise de kurul çoğunluğu tarafından bu görüş benimsenmeyerek; birbirinden farklı beyanlarda bulunan şikayetçi vekilinin ilk beyanının esas alınmasının gerektiği, bu durumda, haciz işleminin kendi beyanı doğrultusunda kıymet takdir keşif tutanağının tanzim edildiği 13.11.2008 tarihinde borçlu tarafından öğrenildiği, şikayetin ise yedi günlük süre geçtikten sonra 24.11.2008 tarihinde yapıldığı, bu durumda haczedilmezlik şikayetinin süre yönünden reddedilmesinin gerektiğine karar verilmiştir.

O halde, somut olayda taşınmaz haczi İİK’nun 103. maddesi uyarınca borçluya tebliğ edilmediğinden tebliğin yapıldığına ilişkin Özel Daire bozma ilamındaki ibare çıkartılmak suretiyle yedi günlük süresinde yapılmayan şikayetin reddi gerekirken yerel mahkemece kabul edilmesi yerinde görülmediğinden kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir.

Direnme kararı açıklanan bu değişik nedenlerle bozulmalıdır.

S O N U Ç: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, bozma ilamı metninden “İİK.nun 103. maddesi uyarınca bu haciz borçluya 26.09.2008 tarihinde tebliğ edilmiş” ibaresi çıkarılarak direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun'un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 04.03.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

* Özet: İpoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibinde haciz safhası olmadığından bir diğer anlatımla taşınmaz ipotekli olup haciz yapılmadığından haczedilmezlik şikayetinde bulunma olanağı yoktur.

12. Hukuk Dairesi 2017/9026 E., 2018/11808 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacaklı tarafından borçlular aleyhine başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takipte borçlu ve lehine aile konutu şerhi verilen ...'ün ipotekli taşınmazın haline münasip meskeni olduğunu ileri sürerek haczin kaldırılmasını talep ettiği, mahkemece şikayetin süresinde olmadığı gerekçesiyle istemin reddedildiği, istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince esastan ret kararı verildiği anlaşılmıştır.

İİK'nin 82. maddesinin 1. fıkrasının 12. bendi gereğince, borçlunun “haline münasip” evi haczedilemez. Bu maddeye dayalı haczedilmezlik şikayetinde bulunma hakkı sadece tapu maliki borçluya aittir.

Somut olayda, şikayetçi borçlu ..., lehine aile konutu şerhi verilen kişi olup yukarıda anılan yasa maddesi gereğince meskeniyet şikayetinde bulunma hakkı yoktur.

Öte yandan, İİK'nin 82/1-12. maddesinde yer alan borçlunun haline uygun meskeninin haczedilemeyeceğine ilişkin şikayet haciz yoluyla yapılan takipler hakkında uygulanır. İpoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibinde haciz safhası olmadığından bir diğer anlatımla taşınmaz ipotekli olup haciz yapılmadığından haczedilmezlik şikayetinde bulunma olanağı da yoktur.

Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda açıklanan sebeplerle gerekçe düzeltilmek suretiyle esastan ret kararı verilmesi isabetsiz ise de, sonuçta istem reddedildiğinden sonucu doğru Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması gerekmiştir.

SONUÇ: Borçlunun temyiz itirazlarının reddi ile sonucu doğru mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nin 364/2. madde göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nin 370. maddesi uyarınca (ONANMASINA), alınması gereken 35,90 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline, 20.11.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* Özet: İİK'nun 22. maddesi gereğince verilmiş icranın durdurulması kararı bulunmaması halinde taşınmazın ihaleye çıkartılabilmesi için haczedilmezlik şikayetine konu ilamın kesinleşmesinin beklenilmesine gerek yoktur.

12. Hukuk Dairesi 2014/9157 E. , 2014/11980 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

İİK'nun 134. maddesinde ihalenin feshinedenleri açıkça gösterilmiştir. Buna göre ihalenin, sadece BK.nun 226. maddesinde (6098 Sayılı TBK'nun 281. maddesi) yazılı sebepler, satış ilanının tebliğ edilememiş olması, satılan malın esaslı niteliklerindeki hata ve ihaledeki fesat nedenleriyle feshedileceğine değinilmiştir.

İhalenin fesih nedenleri, gerek doktrinde ve gerekse Yargıtay uygulamasında;

1- ) İhaleye fesat karıştırılmış olması,

2- ) Arttırmaya hazırlık aşamasındaki hatalı işlemler,

3- ) İhalenin yapılması sırasındaki hatalı işlemler,

4- ) Alıcının taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşürülmüş olması,

şeklinde sıralanabilir.

Somut olayda; şikayetçi borçlular diğer fesih nedenleri ile birlikte ihalesi yapılan taşınmaz hakkında Antalya 3. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2012/815 Esas sayılı dosyasında meskeniyet şikayetinde bulunduklarını, bu şikayetin sonucu beklenmeden satışın yapıldığını beyanla ihalenin feshini talep etmiş; mahkemece şikayetin kabulüne ihalenin feshine karar verilmiştir. Borçluların ihalenin feshi nedeni olarak belirttiği bu husus İİK.nun 134. maddesinde düzenlenen ihalenin feshi nedenleri arasında yer almamaktadır. Kaldi ki; Antalya 3. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2012/815 Esas, 2013/108 Karar sayılı dosyasında İİK'nun 22. maddesi gereğince verilmiş icranın durdurulması kararı da bulunmadığından, taşınmazın ihaleye çıkartılabilmesi için meskeniyet şikayetine konu ilamın kesinleşmesinin beklenilmesine gerek yoktur.

O halde mahkemece borçlular tarafında ileri sürülen diğer ihalenin feshi nedenleri de yöntemince kanıtlanamadığından talebin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile ihalenin feshine karar verilmesi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* Özet: Haczedilmezlik şikayetinin reddi kararının temyizi satışı durdurur. Durdurulmazsa ihalenin feshine karar verilmesi gerekir.

12. Hukuk Dairesi 2015/20586 E., 2015/24303 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

Borçlu, sair fesih nedenleri ile beraber meskeniyet şikayetine ilişkin kararı temyiz ettiğini belirterek, temyizin satışı durdurduğu gerekçesiyle ihalenin feshini talep etmiş, mahkemece istemin reddine karar verilmiştir.

İİK'nun geçici 7.maddesi gereğince halen yürürlükte olan aynı Kanun'un 364/3. maddesine göre; "Temyiz, satıştan başka icra muamelelerini durdurmaz."

Somut olayda, borçlu, ihaleye konu A.. İli K... İlçesi ... Parselde kayıtlı bulunan taşınmaza istinaden 28.02.2014 tarihinde meskeniyet şikayetinde bulunmuş, mahkemece şikayetin reddine karar verilmiş, bu karar 04.4.2014 tarihinde temyiz edilmiştir. İhale tarihi 30.4.2014 olup, bu durumda satışın durdurulması gerekirken ihalenin yapılmış olması İİK'nun 364/3. maddesine aykırı bulunmaktadır.

O halde, mahkemece, yukarıda anılan yasa maddesine istinaden ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* Özet: Haczedilmezlik şikayetinin süre aşımı sebebiyle reddi halinde satış durmaz.

12. Hukuk Dairesi 2016/25934 E., 2017/3339 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Borçlu icra mahkemesine başvurusunda, meskeniyet şikayetinin reddine ilişkin kararın temyiz edildiğini belirterek satışın durdurulmasını icra müdürlüğünden talep ettiklerini, ancak talebinin icra müdürlüğü tarafından reddedildiğini beyanla; müdürlük kararının iptaline ve satış işlemlerinin durdurulmasına karar verilmesini talep ettiği, mahkemece şikayetin kabulü ile satış işlemlerinin meskeniyet şikayetinin temyiz incelemesinden gelinceye kadar durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.

İİK.nun 365. maddesinde; “Temyiz, kanuni müddet geçtikten sonra yapılır veya temyizi kabil olmayan bir karara veya vazgeçme sebebiyle itiraz ve şikayetin reddine veyahut müddeti geçmiş bir şikayete taallük ederse, icra mahkemesi temyiz talebinin reddine karar verir.

Temyiz eden şahıs ret kararını kabul etmezse temyiz dilekçesi diğer tarafa tebliğ edildikten sonra, karar sureti ve verilirse cevap lahiyası ile birlikte Yargıtaya gönderilir. Şu kadar ki, bu halde satış dahil hiçbir icra muamelesi durmaz.

(Ek fıkra: 06/06/1985 - 3222/46 md.) Yargıtay, birinci fıkra kapsamına girdiği halde reddine karar verilmemiş temyiz talebini geri çevirmeyip doğrudan karara bağlar.” denilmektedir.

Somut olayda borçlunun, meskeniyet şikayetinde bulunmuş olup ... İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/201 Esas 2016/34 Karar sayılı dosyasında şikayetin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Bu red kararının temyizi İİK'nun 365/2. maddesi uyarınca satış dahil hiçbir icra işlemini durdurmayacağından şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.