CEZA YARGILAMASINDA MÜDAFİİN DOĞRUDAN SORU YÖNELTMESİ

Abone Ol
Ceza yargılaması “soruşturma ve kovuşturma” evresi olmak üzere iki evreden oluşmaktadır. Soruşturma, suç şüphesinin yetkili mercilerce öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi, kovuşturma ise iddianamenin kabulünden hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi belirtir. Esas itibariyle yargılamaya katılan aktif ve pasif süjelerin soru yöneltme hakkı kovuşturma evresi için öngörülmüş, mevzuatta da yer alan temel bir haktır.

Soru sormanın hukuk düzeninde üç temel dayanağı bulunmaktadır;

 
  1. AİHS 6. Maddesi(Adil Yargılanma Hakkı),
  2. Anayasa 36. Maddesi(Hak Arama Hürriyeti),
  3. CMK 201. Maddesi(Doğrudan Soru Yöneltme),

AİHS 6. Maddesi her sanığın en azından bazı haklara sahip olabilmesini öngörmüştür; 

a) Kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek; 

b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olmak; 

c) Kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir savunmacının yardımından yararlanmak ve eğer savunmacı tutmak için mali olanaklardan yoksun bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanabilmek; 

d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında çağırılmasının ve dinlenmesinin sağlanmasını istemek.
 

Düzenlemesi sadece sanığın değil aynı zamanda savunma faaliyetini yürüten müdafinde iddia tanıklarını sorgulayabilmesini ve soru sorabilmesini mümkün kılmaktadır. Silahların eşitliği ilkesine uygun olarak iddia makamının elde ettiği delillere aynı imkanlara sahip savunma süjelerinin de ulaşabiliyor olması ve o delilleri çürütebilecek soruları özgürce sorabiliyor olması gerekmektedir. Soru yöneltme hakkı adil yargılanma hakkının bir gereği olduğu gibi maddi hakikate ulaşabilme bakımından da hayati bir öneme sahiptir.

Anayasanın 36’ncı maddesi “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmüne amirdir. Anayasa ilgili hükmü gereğince iddiaların eşit şartlar altında ortaya konulması ve savunmanın özgürce yapılması gerekmektedir. Savunma hakkını engelleyecek her türlü tavır ve davranışlar hakkaniyete uygun olmayan yargılamalar ile haksız ve hukuka aykırı hükümler tesis edilmesine neden olacaktır.

5271 Sayılı CMK’nın “Doğrudan Soru Yöneltme” başlıklı 201’ici maddesi “Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilirler. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine, mahkeme başkanı karar verir. Gerektiğinde ilgililer yeniden soru sorabilir.” hükmünü ihtiva etmektedir. CMK ilgili maddesi savunma süjelerinden müdafin doğrudan soru yöneltme hakkına sahip olduğunu, sanığın ise dolaylı olarak yani mahkeme başkanı veya hakim aracılığıyla soru sorma hakkına sahip olduğunu düzenlemektedir.
 
Ceza yargılamasında temel amaç maddi hakikate ulaşmaktır. Maddi hakikate ulaşmada en önemli yapıtaşlarından bir tanesi de delillere tarafların etki edebilmeleridir. Sanığın yahut müdafin etki edemediği delillere itibar edilerek tesis edilecek hüküm eksik ve hukuka aykırı olacaktır. Mevzuatta avukatın soru sorma hakkını kısıtlayıcı düzenlemelere yer verilmemesine rağmen uygulamada gerek sanığın gerekse de müdafin soru yöneltme hakkı mahkeme başkanı yahut hakim tarafından kısıtlanmaktadır. Unutulmamalıdır ki savunma hakkının engellendiği yargılamalar hakkaniyete uygun yargılamalar olmayacaktır. Yargılama faaliyetinde iddia makamının ortaya koyduğu delilleri çürütebilecek her türlü sorunun sorulmasına imkan sağlanması gerekmektedir. Sanık müdafin sorduğu soruya “uygun görmüyorum” diyerek karşı çıkılmasının hukuk düzeninde hiçbir karşılığı bulunmamaktadır. Fakat duruşma ortamının getirdiği gergin ortamın etkisiyle sanık avukatları ortamın daha da fazla gerilmesini önlemek, sanık aleyhine olumsuz bir intibaın oluşmasına mani olabilmek için savunma hakkını kısıtlamaya yönelik bu girişimlere sessiz kalmaktadır. 
 
Adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birisi “silahların eşitliği” ilkesidir. Eşit olanaklara sahip iddia ve savunma süjeleri tarafından deliller ortaya konulmalı, gerçek anlamda maddi hakikate ulaşılmalıdır. Mahkeme başkanı veya hakim tarafından müdafin soru sorma hakkının “uygun görmüyorum” denilerek engellenmesinin hukuk devletinde kabulü mümkün değildir. Duruşma düzen ve disiplini bozmamak, en önemlisi de sanık aleyhine olumsuz bir intibaın oluşmasını engellemek adına avukatlar tarafından bu duruma kayıtsız kalınsa da en az avukatlar kadar mahkeme heyetinin de bu konuda gereken hassasiyeti göstermesi gerekmektedir. 
 
Savunma hakkının engellenmeyeceği duruşmaları görmek dileğiyle. Sevgi ve Selamlarımla.
 
ANKARA BAROSU
AV.HALİL İBRAHİM ÇİÇEK