CEZA YARGILAMASINDA BASİT YARGILAMA SİSTEMİ VE ANAYASA MAHKEMESİ’NİN 25/06/2020 TARİHLİ 2020/33 K. SAYILI KARARI

Abone Ol

1. CEZA MUHAKEMESİNDE BASİT YARGILAMA USULÜ

7188 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 24.10.2019 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olup 23 ila 25. Maddeleri uyarınca Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yapılan değişikliklerle Kanuna “seri muhakeme usulü” ve “basit yargılama usulü” olmak üzere iki yeni özel muhakeme usulü getirilmiştir. Bu özel muhakeme usulleri 01.01.2020 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanmıştır. Seri muhakeme usulü soruşturma aşaması için, basit yargılama usulü ise kovuşturma aşaması için öngörülmüştür. 2019 senesinde yapılmış olan bu değişikliğin esas nedeni yargının artan iş yükünün hafifletilmesiydi. Kanunun gerekçesine bakıldığında da basit yargılama usulünün getirilme amacının yargılamaların hızlanmasının ve yargının artan iş yükünün hafiflemesinin yanında ağır suçların yargılanmasına daha fazla vakit harcanmasının amaçlandığı belirtilmiştir.[1]

7188 Sayılı Kanun’un 24. Maddesi uyarınca CMK m. 251 ile; Asliye Ceza Mahkemesi tarafından iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda mahkemenin takdirine bağlı olarak duruşma yapılmadan evrak üzerinde yürütülecek olan, olağan yargılama usulünden daha hızlı ve basit bir ceza muhakemesi usulü olarak basit yargılama usulü getirilmiştir.[2] Düzenlemeye göre basit yargılama usulün uygulanan bir yargılamada mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir. Koşulları mevcut olsa dahi basit yargılama usulünün uygulanıp uygulanmayacağı mahkemenin takdirindedir. Dolayısıyla mahkemece davanın somut özelliklerine göre basit yargılama yoluyla görülmesinin yerinde olduğu kanaatine varılırsa bu yolu uygulayacak olup aksi takdirde normal yargılama usulünü uygulayacaktır. Mahkemenin basit yargılama usulünün uygulanmasına karar vermesi için sanığın kabulü de koşul olarak aranmamaktadır.

Basit yargılama usulüne tabi suçlara bakma görevi kural olarak Asliye Ceza Mahkemesindedir. Ancak belli durumlarda basit yargılama kapsamında olan suç ile ilgili yargılama görevinin Ağır Ceza Mahkemesinin görev alanına girdiğini de belirtmek gerekmektedir. Bu durumun tipik örneği; TCK m. 257’de düzenlenen görevi kötüye kullanma suçunun avukat tarafından işlenmesi halidir. Bu durumda sanık olan avukatın ağır ceza mahkemesinde yargılanması ve bu yargılamada da basit yargılama usulünün uygulanması gerekecektir.

2. BASİT YARGILAMA USULÜNÜN UYGULANMASI

Basit yargılama usulünde duruşma yapılmadan karar verilir, bu doğrultuda tüm işlemler evrak üzerinden yürütülür. Basit yargılama usulünde mahkemece basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verildiği takdirde kabul edilen iddianame, sanık, mağdur / müştekiye tebliğ edilir ve beyanlarını / savunmalarını yazılı olarak mahkemeye sunulması için 15 gün süre verilir. Mahkemece iddianame tebliğ edilirken basit yargılama usulünün uygulanacağı ve duruşma yapılmadan hüküm verileceği hususları da belirtilir.

Mahkemece hüküm kurmak için somut davanın gereklerine göre ilgili kurum ve kuruluşlardan toplanması gereken tüm belgeleri müzekkere yazılarak toplanır. Taraflara beyan ve savunmaları için verilen süre dolduktan sonra mahkemece Cumhuriyet savcısının görüşüne başvurulmaksızın ve duruşma yapılmaksızın karar verilir. Basit yargılama usulünün uygulandığı ceza davasında CMK m.223 çerçevesinde, sanık hakkında beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve davanın düşmesi kararlarından herhangi biri verilebilir. Ayrıca koşulları bulunması hâlinde; basit yargılama usulünde de mahkeme kısa süreli hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilebilir, hapis cezasını erteleyebilir veya sanık tarafından yazılı olarak karşı çıkılmaması kaydıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verebilir. Sanığın kabulünün dahi aranmadığı basit yargılama usulünde delillerin yüz yüze tartışılamaması, tanığa soru sorulamaması Ceza Hukukunun temel amacı olan maddi gerçeğe ulaşma ilkesi ile bağdaşmamaktadır.

CMK m. 251/3 uyarınca basit yargılama usulünde de mahkeme, hüküm kurarken TCK m.61’e göre alt ve üst sınırlar arasında temel cezayı belirleyecektir. Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu mahkûmiyet hükmü kurulması halinde sanığın belirlenen sonuç cezası da yine aynı düzenleme uyarınca 1/4 oranında indirilecektir.[3]

CMK m. 251/6 uyarınca mahkeme, basit yargılama usulünün herhangi aşamasında, iddianameyle ortaya konulan uyuşmazlığın duruşma açılmaksızın çözülemeyeceği kanaatine vardığı takdirde basit yargılama usulüne son vererek olağan yargılama usulünü uygulayabilir.

3. BASİT YARGILAMA USULÜ UYARINCA VERİLEN KARARLARA İTİRAZ

CMK m. 252 uyarınca basit yargılama usulüyle görülen kamu davalarında verilen hükümlere karşı itiraz kanun yolu öngörülmüş olup süresi içerisinde itiraz edilmeyen kararlar kesinleşir. İtiraz kanun yolu için başvuru süresi; Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen kararın taraflara tebliğinden itibaren 7 gündür. İtiraz dilekçesi itiraz konusu kararı veren mahkemeye verilecek olup mahkeme itirazı yerinde görürse talep doğrultusunda kararını kendiliğinden düzeltebilecek veya yerinde görmezse itirazı incelemeye yetkili olan mahkemeye gönderecektir. Maddeye göre; karara itiraz üzerine duruşma açılması zorunludur ve taraflar gelmese dahi duruşma yapılarak yokluklarında hüküm verilebilecektir. Duruşma yapılmadan önce karara itirazdan vazgeçilmesi halinde itiraz edilmemiş sayılacak ve duruşma yapılmayacaktır. [4]

Mahkeme, itiraz üzerine yeniden hüküm kurarken, basit yargılama usulüne göre verdiği kararla bağlı değildir. Ancak CMK m. 252/3 uyarınca karara itiraz eden tarafın sanık olması halinde CMK m. 251/3 ile öngörülen sonuç cezada ¼ oranında indirimin uygulanmayacağı öngörülmüş olup itiraza üzerine verilecek yeni kararda itiraz eden sanık yönünden kazanılmış hak prensibi uygulanmayacaktır. İtiraz üzerine verilen hüküm sanık lehine ise, bu karardan itiraz etmemiş diğer sanıklarda yararlanır.

İtiraz yolunda verilecek kararlara karşı genel hükümlere göre istinaf ve itiraz kanun yoluna başvurulabilir. İstinaf başvurusu, kararın tefhim/ tebliğinden itibaren 7 gün içinde yapılmalıdır.

Artan suç sayısı ve suçların işlenme şeklindeki değişikliler nedeniyle birçok ülke ceza muhakeme sistemlerine basitleştirilmiş muhakemeler getirmektedir. Bunlara örnek olarak Almanya’da uygulanan modele bakıldığında cünha niteliğinde ve toplu Asliye Mahkemesinin yetkisine giren suçlarda basitleştirilmiş muhakeme uygulanmaktadır. Bu basitleştirilmiş yargılama savcılığının yazılı talebi üzerine, savcı duruşma yapılmasını gerekli görmezse uygulanır. Sanık hakkında yeterli derecede kuvvetli şüphe olmazsa hâkim istemi reddedilir. Hâkimin duruşmasız karar vermeyi sakıncalı görmesi halinde veya talep edilenden başka bir muamele öngörülmesi üzerine savcılık direnirse ceza kararnamesi ile karar verilmez ve duruşma açılır. Mahkeme tarafından verilen karara karşı iki hafta içinde itiraz kanun yolu öngörülmüştür.

4. BASİT YARGILAMA USULÜNÜN UYGULANABİLECEĞİ SUÇLAR

Basit yargılama usulünün uygulanabileceği suçlar adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlar olup şu şekilde sıralanabilir:

- Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi (TCK m.88/1),

- Terk suçu (TCK 97),

- Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi (TCK m.98),

- Tehdit suçu (TCK m.106/1),

- Basit cinsel taciz suçu (TCK m.105/1, çocuğa karşı cinsel taciz suçu hariç),

- Konut dokunulmazlığının ihlali suçu (TCK m.116/1,2,3),

- İş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu (TCK m.117/1),

- Hakaret suçu (TCK m.125),

- Kişinin hatırasına hakaret suçu (TCK m.130).

- İbadethane ve mezarlıklara zarar verme suçu (TCK m.153/2),

- Güveni kötüye kullanma suçu (TCK m.155/1),

- Bedelsiz senedi kullanma suçu (TCK m.156),

- Kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf suçu (TCK m.160),

- Taksirli iflas suçu (TCK m.162),

- Karşılıksız yararlanma (TCK m.163),

- Bilgi vermeme (TCK m.166),

- Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması (TCK m.170/2),

- Genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması (TCK m.171),

- Akıl hastası üzerindeki bakım ve gözetim yükümlülüğünün ihlali (TCK m.175),

- İnşaat veya yıkımla ilgili emniyet kurallarına uymama (TCK m.176),

- Hayvanın tehlike yaratabilecek şekilde serbest bırakılması (TCK m.177),

- İşaret ve engel koymama (TCK m.178),

- Trafik güvenliğini kasten tehlikeye sokma (TCK m.179/2,3),

- Trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma (TCK m.180),

- Çevrenin kasten kirletilmesi (TCK m.181),

- Çevrenin taksirle kirletilmesi (TCK m.182),

- Gürültüye neden olma (TCK m.183),

- Zehirli madde imal ve ticareti (TCK m.193),

- Sağlık için tehlikeli madde temini (TCK m.194),

- Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma (TCK m.195),

- Usulsüz ölü gömülmesi (TCK m.196),

- Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan (TCK m.206),

- Açığa imzanın kötüye kullanılması (TCK m.209),

- Suçu ve suçluyu övme (TCK m.215),

- Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama (TCK m.216/2,3),

- Kanunlara uymamaya tahrik (TCK m.217),

- Görev sırasında din hizmetlerini kötüye kullanma (TCK m.219),

- Hayasızca hareketler (TCK m.225),

- Müstehcenlik suçu (TCK m.226/1),

- Birden çok evlilik, hileli evlenme, dinsel tören (TCK m.230),

- Kötü muamele (TCK m.232),

- Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali (TCK m.233),

- Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (TCK m.234),

- Fiyatları etkileme (TCK m. 237),

- Mal veya hizmet satımından kaçınma (TCK m.240),

- Bilişim sistemine girme (TCK m.243/1,2,3),

- Görevi kötüye kullanma (TCK m.257),

- Kamu görevlisinin ticareti (TCK m.259),

- Kamu görevinin terki veya yapılmaması (TCK m.260),

- Kişilerin malları üzerinde usulsüz tasarruf (TCK m.261),

- Kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi (TCK m.262),

- Özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma (TCK m.264),

- Suç üstlenme (TCK m.270),

- Yalan tanıklık (TCK m.272/1),

- Suçu bildirmeme (TCK m.278),

- Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi (TCK m.279),

- Sağlık mesleği mensuplarının suçu bildirmemesi (TCK m.280),

- Tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme (TCK m.284),

- Ses veya görüntülerin kayda alınması (TCK m.286),

- Genital muayene (TCK m.287),

- Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs (TCK m.288),

- Muhafaza görevini kötüye kullanma (TCK m.289),

- Resmen teslim olunan mala elkonulması ve bozulması (TCK m.290),

- Başkası yerine ceza infaz kurumuna veya tutukevine girme (TCK m.291),

- Hükümlü veya tutuklunun kaçması (TCK m.292/1),

- Muhafızın görevini kötüye kullanması (TCK m.295).

5. BASİT YARGILAMA USULÜNÜN UYGULANAMAYACAĞI HALLER VE AYM’NİN 25/06/2020 TARİHLİ 2020/33 K. SAYILI KARARI

CMK m. 251/7 uyarınca basit yargılama usulü, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik hâlleri ile soruşturma veya kovuşturma yapılması izne ya da talebe bağlı olan suçlar hakkında uygulanmaz. Ayrıca aynı maddenin 8. Bendi uyarınca basit yargılama usulü kapsamına giren bir suçun bu kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de basit yargılama usulü uygulanmayacaktır.

Ceza Muhakemesi Kanununa 17.10.2019 Tarihli 7188 Sayılı Kanun’un 31. Maddesi ile basit yargılama usulüne ilişkin hükümlerin 01.01.2020 tarihinden itibaren uygulanacağı ve 01.01.2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş dosyalarda bu usulün uygulanamayacağına ilişkin olarak Geçici Madde 5 eklenmişti. Bu hüküm Anayasa Mahkemesi’nin 25.06.2020 tarihli 2020/33 K. Sayılı Kararı ile iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi kararında;

“ Lehe ceza kanununun geçmişe uygulanması hukuk devletiyle bağlantılı olarak adalet ve hakkaniyet ilkelerinin de bir gereğidir. Gelişen sosyal düzen ve değişen toplumsal ihtiyaçlar karşısında artık suç oluşturmadığı kabul edilen veya daha hafif ceza öngören bir fiilin yalnızca önce işlenmiş olması nedeniyle daha ağır bir yaptırıma tabi tutulması adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşmamaktadır”

“Ceza miktarını etkileyen yargılama kurallarında failin lehine olan düzenlemelerin geçmişe uygulanmaması, suçta ve cezada kanunilik ilkesi ile bağdaşmaz… Dolayısıyla ceza miktarının üzerinde fail lehine bir etki oluşturan ceza muhakemesi kurallarının geçmişe uygulanması suçta ve cezada kanunilik ilkesinin bir gereğidir.”

Gerekçeleri ile basit yargılama usulünde mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç cezadan ¼ indirim yapılmasını öngören CMK m. 251/3 ‘ün Kanunun Geçici 5. Maddesi uyarınca yalnızca 01.01.2020 tarihinden önce kovuşturma aşamasına geçilmiş dosyalarda uygulanacağına ilişkin düzenlemenin Anayasanın suçta ve cezada kanunilik ilkesini düzenleyen 38. Maddesine aykırı bularak iptal etmiştir.

7188 Sayılı Kanun’un 24. Maddesi uyarınca CMK m. 251 ile basit yargılama usulünün getiriliş amacı yerinde olmakla beraber ülkemizde bu sistemin uygulanması beraberinde sakıncaları da getirecektir. Ceza yargılamasının bel kemiği niteliğinde olan soruşturma aşamasını Cumhuriyet Savcısı bizzat yürütmemekte kolluk ile birlikte yürütmektedir. Soruşturma aşamasında delil toplama kısmında kolluk aktif olarak rol oynamakta ve ülkemizde de yalnızca soruşturma aşamasında görev yapmak üzere adli bir kolluk birimi de bulunmadığından toplanması gereken delillerin ve yapılması gereken işlemlerin bir kısmı kovuşturma aşamasına bırakılmaktadır. Bu kapsamda ceza muhakemesinin asıl amacı olan maddi gerçeğe ulaşılması ağırlıklı olarak kovuşturma aşamasında göz önüne alınmaktadır. Basit yargılama usulü ile yargılamanın iş gücü azaltılırken bir yandan da kişilerin yüz yüze değil yazılı olarak beyan vermesi ve yargılamaya katılamaması söz konusu olacaktır. Efektif bir soruşturma yapılmadan açılan bir davada sanığın kendisinin katılamadığı, tanığa soru sorulamayan, delillerin yüz yüze tartışılmadığı hatta ve hatta ve sanığın kabulünün dahi aranmadığı basit yargılama usulünde adil yargılanma hakkının tam olarak korunabileceğinden de söz edilemez. Bu doğrultuda ancak soruşturma aşamasında ayrı bir adli kolluk birimi kurulması ve bu aşamada da Cumhuriyet Savcılarının maddi gerçeğe ulaşma amacını benimsemeleri halinde basit yargılama usulü ceza muhakemesi ilkelerine ve amacına uygun hale gelecektir.

---------------------------------------------------

[1] 7188 Sayılı Kanun’un 24. Maddesinin Gerekçesi: “…Artan iş yükü karşısında ceza yargılaması sistemimizde değişiklik yapılarak bazı suçlar yönünden alternatif yargılama usullerinin getirilmesi bir zorunluluk haline gelmiştir. Alternatif yargılama usullerinin getirilmesinin, yargılamayı hızlandıracağı, yargının iş yükünü hafifleteceği ve kaynakların verimli kullanılmasına katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir...”

[2] CMK m. 251/1: Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir

[3] CMK m. 251/3: Beyan ve savunma için verilen süre dolduktan sonra mahkemece duruşma yapılmaksızın ve Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaksızın, Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesi dikkate alınmak suretiyle, 223 üncü maddede belirtilen kararlardan birine hükmedilebilir. Mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.

[4] CMK m. 252/1: 251 inci madde uyarınca verilen hükümlere karşı itiraz edilebilir. Süresi içinde itiraz edilmeyen hükümler kesinleşir.