Mahkemeye ve dosyaya erişim hakkı, dürüst yargılanma hakkının ayrılmaz bir parçasıdır. Savunma hakkının temelini oluşturan ve kovuşturmanın yüzyüzeliği ve aleniliği ile CMK m.153/4’e uygun olarak, dava dosyasında yer alan her belgeye ve bilgiye savunma makamının da ulaşabilmesi gerekir. Olağan kanun yollarının da dahil olduğu kovuşturma aşamasında prensip dosyanın gizliliği yasağı olup, bunun da bir istisnası bulunmamaktadır. Kovuşturma aşamasında savunma tarafına getirilecek her gizlilik ve dosya kısıtlılığı, dürüst yargılanma hakkının ve bunun ayrılmaz bir parçası olan savunma hakkının özünü zedeler.
Bilindiği üzere; yerel mahkeme kararlarına karşı yapılan istinaf başvurusunun, yerel mahkeme tarafından bölge adliye mahkemesine gönderilmesinin ardından[1], bölge adliye mahkemesi dosya üzerinde ön inceleme yapar ve başvuru yetki, süre, istinafı kabil olma ve başvuru hakkına sahip olma yönünden inceleme yapılarak bu sürece ilişkin bir karar verilir (CMK m.279)[2]. Şayet bu hususlarda bir eksiklik yoksa istinaf başvurusunun esasına ilişkin incelemeye geçilir.
Şekil şartları bakımından kabule değer bulunan istinaf başvurusunun esasına ilişkin yapılacak değerlendirme sonucunda mahkeme üç tür karar verebilir; esastan ret, bozma (ve dosyayı yerel mahkemeye gönderme) ve davanın yeniden görülmesi (CMK m.280). İstinaf kanun yolu aşamasında; dosya üzerinden yapılan inceleme ile CMK m.280/1-a ve m.303 gereğince beraat kararı verilebilmesi mümkün olduğu halde, son zamanlarda bazı Yargıtay kararlarında beraat kararıyla sonuçlanabilecek istinaf incelemelerinin dosya üzerinden yapılmayıp, duruşma açılmak suretiyle verilmesi gerektiğinin işaret edildiği görülmektedir. Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin kararlarına da yansıyan bu kabulü, CMK m.280/1-a’ya ve m.303’e aykırı bulduğumuzu yer gelmişken belirtmek isteriz. Konumuza dönecek olursak; davanın yeniden görülmesi halinde, gerekli hazırlıklar yapılarak duruşma açılır ve duruşma sonucunda istinaf başvurusunun esastan reddi kararı verilir veya yerel mahkemenin hükmü kaldırılarak, yeni bir hüküm kurulur.
Kanunda istinaf başvurusunun esasına ilişkin yapılan incelemenin sonucunda ne tür kararlar verilebileceği detaylı bir şekilde düzenlenmişken, ön incelemeyi yapmak için görevlendirilen, sadece ön rapor düzenlemeyip işin esasına da katılan hakimin hazırladığı ve karara esas teşkil eden raporun akıbetine ilişkin yegane düzenleme, davanın yeniden görülmesi için yapılacak duruşmanın detaylarına yer veren CMK m.282/1-a’dır. Bu hükümde, duruşma Kanunun öngördüğü genel hükümlere göre başladıktan sonra görevlendirilen üyenin inceleme raporunun anlatılacağı belirtilmiştir. Hükümde ayrıca, ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararı ve bu karara dayanak olan tanık beyanları ve keşfe ait tutanakların ve bilirkişi raporlarının anlatılacağı düzenlenmiştir. Bu durumda esasen, görevlendirilen üye hakimin inceleme raporu dışındaki hususlar (gerekçeli karar, tutanaklar, bilirkişi raporları, iddianame), istinaf incelemesi öncesinde sanığın ve müdafiin vakıf olduğu ve istinaf mahkemesince yapılacak duruşma öncesinde erişim sağlayabileceği bilgileri içermektedir.
Belirtmeliyiz ki; Ceza Muhakemesi Kanunu’nda inceleme raporuna temas eden yegane hükmün, davanın yeniden görülmesine ilişkin düzenleme (CMK m.282) olduğu dikkate alındığında, inceleme raporunun istinaf mahkemesinin davanın yeniden görülmesi kararına varacağı durumlarda düzenlenmesi gerekir. Bir diğer ifadeyle; istinaf mahkemesinin esastan ret veya bozma kararı verdiğinde, ayrıca görevlendirilen üye hakim tarafından bir inceleme raporu düzenlemesi zorunluluğu bulunmamaktadır[3]. Nitekim 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun m.38’de[4], daire başkanına dosya hakkında rapor hazırlayacak üyeyi tayin etmek; m.39’da[5] ise, üyelerin duruşmalı işlerde rapor hazırlamak yükümlülüğü getirilmiştir.
Duruşmada anlatılacağı belirtilen ve görevlendirilen üye hakim tarafından hazırlanan inceleme raporunun, davanın yeniden görülmesinin gerekliliği sonucuna nasıl vardığına ilişkin gerekçeler içermesi gerekir (Anayasa m.141/3 ve CMK m.34). Bu rapor öncelikle heyete sunulacağı ve istinaf başvurusunun esasına ilişkin mahkeme heyeti tarafından bir karar verileceği için, heyetin dosya hakkında sağlıklı karar verebileceği şekilde tanzim edilmeli; tarafların iddia ve savunmaları, cumhuriyet savcısının esas hakkında mütalaası, delillerde ve usul işlemlerinde bir eksiklik olup olmadığı ve hükme esas alınacak nitelikteki delillerin özeti, yerel mahkeme tarafından verilen hükmün özeti ve istinaf başvurusunda bulunanların istinaf gerekçelerine yer verilmeli, duruşmada giderilmesi gereken eksiklikleri içermelidir[6]. Elbette bu gerekçelerin mahkemenin yargılama sonucunda ulaşacağı kanaati ihtiva etmemesi, yani ihsas-ı reye varmaması, ancak yerel mahkeme tarafından yapılan yargılamada ve verilen kararda duruşma açılmasını gerektirecek ölçüde eksik veya hatalı görülen ve aydınlatılması gereken hususların belirtilmesi gerekir.
İstinaf başvurusuna ilişkin inceleme raporuna, sadece duruşma sırasında anlatılacak bir belge olarak temas etmekle yetinen kanun koyucu, bu raporun taraflara tebliğ edilip edilmeyeceği hususunda herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Kanaatimizce mahkeme kararı niteliğindeki bu raporun duruşma öncesinde sanığa tebliğ edilmesi savunma hakkının kısıtlanmaması için bir gerekliliktir; zira Hukukumuzda istinaf yargılaması sil baştan yapılan yargılama şeklinde değil, eksik görülen hususların tamamlanması veya tartışmaya açılması biçiminde gerçekleştirilmektedir[7]. Bu durumda sanık; kendisi hakkında neden dava açıldığı (iddianame) ve bu davanın sonucunda ne yönde karar verildiği (gerekçeli karar) hususunda bilgi sahibi ve bunlara karşı savunma hakkını kullanabileceği usuli güvencelere sahipken, hakkında istinaf yargılamasının neden yeniden yapıldığı konusunda da duruşmaya çıkmadan savunmasını hazırlayabileceği makul bir süre önceden haberdar olmalıdır. Bu nedenle, istinaf mahkemesi üyesi tarafından hazırlanan inceleme raporunun duruşma öncesinde sanığa tebliğ edilmesi gerekir. Yine raporun “silahların eşitliği” ilkesi kapsamında, yargılamanın diğer süjelerine de tebliğ edilmesi gerekir. Böylece, istinaf mahkemesinin neden dosya hakkında davanın yeniden görülmesi gerektiği konusunda taraflar bilgi sahibi olabilecek ve istinaf yargılamasının ekseni de taraflarca bilinebilecektir. Diğer yandan; “duruşmanın aleniliği” ilkesi de dikkate alındığında inceleme raporunun taraflardan gizli tutulmasının mümkün olmadığı da gözönünde bulundurulmalıdır.
Ancak burada Ceza Muhakemesinde istinaf mahkemesinin ön inceleme dışında kalan ve esasa ilişkin inceleme raporu olarak kabul edilen belgenin, kovuşturma aşamasının devam ettiği istinaf kanun yolunun ayrılmaz bir parçası olduğu, taraflardan ve özellikle sanık ile müdafiinden gizlenemeyeceği, hangi sebeple bölge adliye mahkemesi ceza dairesi tarafından duruşma açılmasının bilinmesi ve ihsas-ı rey teşkil etmeyecek şekilde duruşma açılması sebebinin raporda gösterilmesi ve bunu da tarafların öğrenmesi, ona göre hazırlıklarını yapıp iddia ve savunma haklarını kullanmalarına imkan tanınması gerekir. Görüleceği üzere, hem şekil ve hem de esas bakımından CMK m.282/1-a’da geçen üye hakim tarafından hazırlanan inceleme raporunun duruşma öncesinde taraflara tebliğ edilmesi veya en azından UYAP üzerinden tarafların erişimine açık olması gerekir. CMK m.279’da geçen; dosya üzerinde ön inceleme raporuna erişimde ise bir sorun bulunmamaktadır, çünkü CMK m.279/1’in son cümlesine göre, bu inceleme raporu üzerine verilecek kararlar itiraza tabi olduğundan, bu raporun her halükarda taraflara usule uygun tebliğ zorunludur.
Aynı usul, “İstisnalar” başlıklı CMK m.282/1-a’da geçen ve duruşma öncesinde görevlendirilen üye hakim tarafından hazırlanan inceleme raporu için de geçerli kabul edilmelidir. CMK m.282/1-a’da, raporun tarafların erişimine kapalı olacağına dair bir ibare de bulunmamaktadır. Kanunda yasak öngörülmediğinden; yetkisizlik esas, yetkili olmak için Kanunun açık hükmü aranacağından ve temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması ile ilgili Anayasa m.13 uyarınca da açık yasal dayanak gerektiğinden, kovuşturmanın devam ettiği istinaf kanun yolunda dosya ile ilgili hazırlanan ön veya esasla ilgili inceleme raporlarının taraflardan gizlenmesi mümkün değildir.
Kovuşturma aşamasında dosya içeriğinin tarafların erişimine açık olması esası; sadece istinaf kanun yolu için değil, temyizde ve daha sonra yapılacak bireysel başvurularda da güvenceye alınmalıdır. Her ne kadar olağanüstü kanun yollarının kovuşturma aşamasından sayılamayacağı ileri sürülse de, tarafların iddia ve savunma haklarının devam ettiği aşamalarda açıklık ve tarafların dosyaya erişim hakkı kısıtlanmamalıdır.
Prof. Dr. Ersan Şen
Araş. Gör. Erkam Malbeleği
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
---------------------
[1] Yerel mahkeme, yapılan istinaf başvurusunu süre, istinafı kabillik ve başvuru hakkına sahiplik kapsamında değerlendirerek başvuruyu reddedebilir (CMK m.276/1). Ret kararına karşı yapılan başvurular bölge adliye mahkemesi tarafından değerlendirilir (CMK m.276/2).
[2] Bu konuda hakkında detaylı bilgi için bkz.
[3]
[4] 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un “Daire başkanlarının görevleri” başlıklı 38. Maddesinin birinci fıkrasında, “… dosya hakkında rapor hazırlayacakları tespit etmek ve kararların yazılmasını sağlamak” ibaresine yer verilmiştir.
[5] 5235 sayılı Kanun’un “Üyelerin görevleri” başlıklı 39. Maddesinin birinci fıkrasının birinci bendinde “Daire başkanı tarafından verilen dosyaları gerekli şekilde ve zamanında inceleyerek heyete sunmak, rapor hazırlamak ve kararlarını yazmak” ibarelerine yer verilmiştir.
[6]
[7]