CEZA MUHAKEMESİ HUKUKUNDA TUTUKLAMA KORUMA TEDBİRİNİN UYGULANMASI VE YAŞANAN PROBLEMLER

Abone Ol

Ceza muhakemesi hukuku, ceza hukukunun maddi gerçeğe ulaşmayı amaçlayan bir dalıdır. Fakat bilindiği üzere, ceza muhakemesi hukukunun maddi gerçeğe her ne olursa olsun ulaşması değil, birtakım usul ve esaslar doğrultusunda hukuka uygun elde edilen delillerle maddi gerçeğe ulaşması hedeflenmektedir.

Bu doğrultuda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile ceza muhakemesinde izlenecek usuller belirlenmiştir. Koruma tedbirleri de kanunilik ilkesi ve hukuk devleti ilkeleri doğrultusunda kanunun dördüncü kısım başlığı altında düzenlenmiştir. Bu tedbirlerden tutuklama koruma tedbiri çalışmamızın konusunu oluşturmakta olup tutuklama koruma tedbirinin gerek kanunumuzda gerek AİHS’de düzenlenmesi irdelenecek ve hukukumuzda söz konusu tedbirin uygulanmasındaki aksaklık ve problemler tartışılacaktır.

Tutuklama koruma tedbiri, koruma tedbirleri arasında kişinin özgürlüğüne en ağır müdahalede bulunan tedbir olup şüpheli yahut sanık sıfatına sahip bir kişinin kesin hüküm kurulana dek geçici bir süre için özgürlüğünün sınırlanması demektir.[1] Hukukumuzda tutuklama koruma tedbirinin ne şekilde ve hangi gerekçelerle, hangi koşullar altında uygulanabileceği açıkça düzenlenmiştir. Fakat tutuklama koruma tedbirinin hukukumuzda uygulanması mevzu bahis olduğunda bu tedbirin amacına uygun şekilde kullanılmadığı görülmektedir.

Hukukumuzda tutuklama koruma tedbirine bir alternatif olarak adli kontrol tedbiri kurumu düzenlenmiş olup tutuklama koruma tedbirinin sonuçlarının ağırlığı bertaraf edilmek istenmişse de ne yazık ki bu hususun soruşturma ve kovuşturma aşamalarında pek de dikkate alınmadığı ve uygulanmadığı aşikardır.[2]

Ceza Muhakemesi Kanunu’nda tutuklama koruma tedbirine başvuru şartlarının yanında birtakım katalog suçların mevcudiyeti halinde tutuklama sebebinin var sayılabileceği düzenlenmiş olmakla birlikte söz konusu düzenleme hukukumuzda tutuklama sebebinin var olduğu yönünde yorumlanmakta ve gerekçesiz şekilde tutuklama kararı verilmektedir. Bu durum da tutuklama koruma tedbirinin uygulanmasındaki problemler arasındadır.[3]

Hukukumuzdaki güncel duruma bakıldığında tutuklama koruma tedbirinin bir koruma tedbiri olmaktan çıkartılıp bir peşin cezalandırma aracı, halkın ve mağdurun rahatlatılması maksadıyla başvurulan bir uygulama halini aldığı görülecektir.[4]

Ayrıca yine toplumun sosyal medya aracılığıyla yargıyı etkilemesi, sırf sosyal medya baskısının varlığı ve bu durumun toplumda bir infiale sebebiyet vermesi korkusu da tutuklama koruma tedbirine başvurmak gerekmezken bu tedbire başvurulmasına neden olmaktadır.

1- KORUMA TEDBİRLERİ

Ceza muhakemesi hukuku; bir suçun işlendiğine dair şüphenin doğması üzerine devreye giren ve söz konusu suçun işlenip işlenmediğine ilişkin kesin bir kanıya varılmasını hedefleyen, söz konusu suç işlendiyse suçun failini ve nasıl işlendiğini tespit etmeyi sağlayıp yargılama sürecinin nasıl işleyeceğini düzenleyen faaliyetlerin bütünüdür.[5]

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun dördüncü kısmında koruma tedbirleri düzenlenmiştir. Koruma tedbirleri, hükümden önce, hükmün uygulanabilmesi maksadıyla uygulanan önlemlerdir.[6] Koruma tedbirleri, ceza muhakemesinin yürütülmesini sağlamaya, muhakeme sonucunda uyuşmazlık konusu olaya uygun bir karar vermeye ve verilen kararın infazını gerçekleştirebilmeye yönelik tedbirlerdir.[7]

Koruma tedbirleri, adından da anlaşılacağı üzere tedbir olup ceza olarak kabul edilmemektedir. Bu sebeple cezalarda kullanılan “non bis in idem” kuralı tedbirlerde uygulanmaz, birden fazla tedbire aynı anda karar verilebileceği gibi bir tedbirin yerine diğerine başvurulabilir, tedbirler birbirlerinin yardımcısı olarak kullanılabilir.[8] Koruma tedbirleri ile amaçlanan, tedbire konu delili elde etmek ve elde edilmesi hedeflenen bu delilin kaybolmasını engellemektir.[9]

Koruma tedbirleri Anayasa’nın 19 ve devamı maddelerinde açıkça düzenlenmiş olup bunun nedeni kanunkoyucunun bu hususu önemsemiş olmasıdır. Koruma tedbirlerinin baştan sona dek hukuka uygun şekilde uygulanmış olması esastır.[10]

Koruma tedbirleri; yakalama (m. 90), gözaltı (m. 91), tutuklama (m. 100), adli kontrol (m. 109), arama (m. 116), el koyma (m. 127), telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi (m. 135), gizli soruşturmacı görevlendirilmesi (m. 139), teknik araçlarla izleme (m. 140) tedbirlerinden oluşmakta olup kanunilik ilkesi gereği kıyas yasağı nedeniyle çoğaltılması mümkün değildir.

A. Koruma Tedbirlerinin Ortak Özellikleri

Koruma tedbirlerini incelediğimizde hepsinde birkaç hususun ortak olduğunu görmemiz mümkün olup bu ortak özellikler şunlardır:

i. Kanun İle Düzenlenmiş Olmak

Anayasa Madde 13: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

Anayasa’nın 13. maddesinden de açıkça anlaşılacağı üzere, temel hak ve hürriyetlerin sınırlanabilmesi, bu sınırlamaların Anayasa’da belirtilmiş sebeplere bağlı şekilde ve kanunla düzenlenmiş olmasına bağlıdır.[11]

Ceza muhakemesinde koruma tedbirlerinde kanunilik ilkesinin varlığının doğal sonucu kıyas yasağı olup kanunda düzenlenmiş olan koruma tedbirleri dışında bir koruma tedbirinin uygulanması mümkün değildir.[12]

ii. Geçicilik

Koruma tedbirleri, hükmün kesinleşmesine dek devam eden tedbirler olup bu durum söz konusu tedbirlerin geçici olduğunu göstermektedir. Bu husus, koruma tedbirlerinin bir diğer ortak özelliği olan araç olma özelliğinin bir sonucudur. [13]

Koruma tedbirleri araç olduğu için söz konusu tedbirler ile elde edilmek istenen amacın gerçekleşmesiyle ya da kanunda belirtilmiş olan sürenin dolmasıyla sona ermeli yahut erdirilmelidir. [14]

iii. Araç Olmak

Koruma tedbirleri kendi başlarına bir anlamı olmayan, yargılama sürecinde hali hazırda mevcut olan durumu korumak ya da yargılamanın sonunda verilecek olan hükmün infaz edilebilmesini sağlamak amacıyla kullanılan bir araçtır. Araç olma özelliğinin doğal sonucu olarak bu tedbirler bir amaca yöneliktir ve söz konusu amacı gerçekleştirmeye müsait olması gerekmektedir.[15]

B. Koruma Tedbirlerine Başvurabilmek İçin Gereken Önkoşullar

Koruma tedbirlerine başvurabilmek için birtakım şartlar aranmaktadır. Bu şartların yokluğu söz konusu tedbire başvurmayı haksız kılacaktır.

i. Bir Suç Şüphesinin Mevcudiyeti

Ceza Muhakemesi Kanunu’nda açıkça ifade edildiği üzere, koruma tedbirlerine başvurabilmek için öncelikle bir suç şüphesinin varlığı gerekmektedir. Uygulanacak koruma tedbirinin ağırlığıyla şüphenin derecesi arasında bir uyum olmalıdır fakat kanunumuzda ne yazık ki bu uyum gözetilmemiştir.[16]

Koruma tedbirlerine başvurmak için belli bir yoğunluğa ulaşmış suç şüphesi gerekmektedir. Şüphe, insanın birden çok düşünce içerisinden bir tercih yapması gerektiğinde karar veremeyip tereddüte düşmesi hali olup koruma tedbirlerine başvurmak için her şüphe değil, kuvvetli şüphe aranacaktır.[17]

ii. Gecikmesinde Sakınca Olan Bir Halin Varlığı

Koruma tedbirlerine başvurabilmenin bir diğer gereklilik de gecikmesinde sakınca bulunan bir halin var olmasıdır. Söz konusu koruma tedbirinin derhal uygulanmaması halinde bir zararın doğacağına dair muhtemel bir tehlikenin mevcut olması, koruma tedbirinin uygulanması için gereklidir.[18]

Gecikmede tehlikenin var olup olmadığı hususunu her somut olayda söz konusu olayla ilgili makam takdir edecektir. Bu husus takdir edilirken dikkate alınacak nokta söz konusu tedbire derhal başvurulmaması halinde telafi edilmesi çok güç ve hatta belki de imkansız bir zararın doğabilecek olmasıdır.[19]

iii. Haklı Görünüş

Koruma tedbirlerine başvurmak için gereken önkoşulların bir diğeri de görünüşte haklılıktır. Koruma tedbirlerine gecikmeden başvurmak gerektiği için bu tedbirlere başvururken hakkın varlığı tartışma konusu yapılmaz, görünüşteki haklılık ile yetinilir. Çünkü söz konusu tedbire başvurmanın haklılığı ancak yargılama sonunda verilecek hükümle belli olacaktır.[20]

iv. Orantılılık

Orantılılık ilkesine göre daha hafif koruma tedbirinin uygulanmasıyla amaca ulaşılabilecekse daha ağır mahiyette olan koruma tedbirlerine kişi güvenliği ve özgürlüğü hakkı gereği başvurmamak gerekmektedir.[21]

2- TUTUKLAMA KORUMA TEDBİRİ

Tutuklama, kuvvetli suç şüphesi altında bulunan kişinin özgürlüğünün hakim kararıyla kanunda belirtilmiş gerekçelere dayanılarak geçici olarak kaldırılması olup tutuklamanın maksadı ceza muhakemesinin düzgün şekilde gerçekleştirilebilmesi ve muhtemel bir mahkumiyetin hüküm verildikten sonra infaz edilmesini sağlamaktır. Tutuklama koruma tedbiri Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. ve devamındaki hükümlerinde düzenlenmiştir.[22]

Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 100/1:Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir.

Tutuklama da bir koruma tedbiri olup koruma tedbirleriyle ilgili vermiş olduğumuz genel şartlar ve ilkeler tutuklama için de geçerlidir.

Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı birinci kuşak haklardan olup hakimlerin kişilerin özgürlüğünü kısıtlayan her türlü işlem ve eylemde objektif bir gerekçeye dayanması, bu tedbirleri orantılı biçimde kullanması ve gerekli olduğu süreden daha uzun bir süre kullanmaması gerekmektedir.[23]

Anayasa’da da açıkça düzenlendiği üzere; herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahip olup bu özgürlüğün kısıtlanması belli şartlara tabidir. Bu husus da Anayasa’da ve ilgili yasal mevzuatta açıkça ifade edilmiştir.

Anayasa Madde 19/3:Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hakim kararıyla tutuklanabilir. Hakim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.

Hangi hallerin tutuklamaya gerekçe oluşturabileceği Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenmiştir:

Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 100/2:Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma, hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

Kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere, tutuklama koruma tedbirine yalnızca bu haller söz konusu olduğunda başvurulabilecek olup kanunda belirtilmemiş bir gerekçeyle tutuklama kararı verilmesi hukuka ve kanuna aykırı olacaktır.

Yalnızca Anayasa ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda değil, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de tutuklama ile ilgili düzenleme yapılmıştır.[24]

AİHS’ye taraf olan devletler, ilgili sözleşmede yer alan sınırlama nedenlerini genişletemez ve farklı sebepler eklemek suretiyle kişileri özgürlüklerinden mahrum edemezler. Sözleşmede yer almayan fakat ulusal kanunlarda yer alan sebepleri bile özgürlüğü sınırlamak için gerekçe gösteremezler.[25]

Koruma tedbirleri kanunilik ilkesi gereğince mutlaka kanunla düzenlenmelidir. Kural, koruma tedbirlerinin uygulanmasına hakim veya mahkemenin karar vermesidir. Bu kural tutuklama koruma tedbiri söz konusu olduğunda mutlak olup hiçbir istisnası bulunmamaktadır.Tutuklama koruma tedbirinde de diğer koruma tedbirlerinde olduğu gibi haklı görünüş şartı var olup görünüşte haklılıkla yetinilme sebebi henüz hüküm kurulmamış ve maddi gerçeğe ulaşılmamış olmasıdır. [26]

CMK md. 100/3’te birtakım suçlar sayılmış olup bu suçlara katalog suçlar denilmektedir. Katalog suçlar mevzu bahis olduğunda tutuklama nedeninin var sayılabileceği belirtilmiştir.[27] Katalog suçların varlığı halinde dahi tutuklama nedeni için “var sayılabilir” ifadesi kullanılmış olup kanun koyucunun buradaki maksadının söz konusu durumlarda hakime takdir yetkisi vermek olduğu bellidir. Ve bu halde dahi gerekçesiz şekilde tutuklama kararı verilemeyecek olup yine aynı kanunun 100/2. maddesinde düzenlenmiş olan tutuklama gerekçelerinin varlığı aranmalıdır. Kanun koyucunun maksadı takdir yetkisi vermektir, mahkemenin keyfiliği değildir.[28]

Ceza Muhakemesi Kanunu’nda hangi hallerde tutuklamaya karar verilemeyeceği de düzenlenmiş olup beklenen ceza veya güvenlik tedbiriyle ölçülü olmayan hallerde tutuklama kararının verilemeyeceği belirtilmiştir.[29] Yine aynı maddenin dördüncü fıkrasında da yalnızca para cezası gerektiren yahut kişinin beden dokunulmazlığına karşı kasten işlenmiş olan suçlar müstesna tutulmak suretiyle üst sınırı 2 yıldan çok olmayan suçlar söz konusu olduğunda da tutuklama kararının verilemeyeceği belirtilmiştir.[30]

Bu düzenlemelerden de kanun koyucunun tutuklama koruma tedbirine her koşulda başvurulmasını engellemek istediği sonucu çıkarılabilecektir.

3- TUTUKLAMA KORUMA TEDBİRİNİN UYGULANMASINDAKİ PROBLEMLER

Tutuklama koruma tedbiri, en ağır koruma tedbiri olup bu tedbire karar verirken ekstra özen gösterilmelidir. Oysa, ülkemizde gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamalarında söz konusu tedbire oldukça sık başvurulduğu görülmektedir. Bu hususla ilgili olarak Türkiye Barolar Birliğinin 2015-2016 Cezaevleri Raporuna baktığımızda 2016 yılında tutuklu sayısının yaklaşık olarak 68.000, hükümlü sayısının ise 130.000  olduğu görülecektir. Tutuklu sayısının bu denli yüksek olması söz konusu koruma tedbirine başvurulma düzeyinin yüksekliğini açıkça gözler önüne serecektir.

Bu durumun birden çok nedeninin olduğu söylenebilir. Şöyle ki;

Ülkemizde tutuklama bir cezalandırma aracı olarak kullanılmaktadır, oysa tutuklama bir ön ceza değildir, sanığa gelecekte hükmedilmesi muhtemel bir cezaya dayanılarak sanık hakkında tutuklama kararı vermek hem tutuklama koruma tedbirinin niteliğiyle hem de hukuk devleti kavramı ile çelişmektedir.[31]

Ayrıca haklı gerekçeyle olsa dahi söz konusu tutuklama kararının belli şartlara uygun şekilde verilmesi, kuvvetli suç şüphesinin mevcudiyetinin gösterilmesi, tutuklama kararı verilmesinin gerekçelerinin somut olgulara dayanması, adli kontrol yahut tutuklamadan hafif başka bir koruma tedbirine başvurmanın yetersiz kalacağının gerekçesiyle açıklanması gerekirken gerek soruşturma gerek kovuşturma aşamalarında bu hususa riayet edilmeden tutuklama ve tutukluluk halinin devamı kararlarının verildiği görülecektir.

Kişinin tutuklanması kararı veya tutukluluk halinin devamı kararı verilirken “delil durumu”, “suçun mahiyeti”, “isnat edilen suçun ağırlığı” gibi muğlak ve genel ifadeler kullanılmakta olup bu husus hukuka ve kanuna aykırıdır. Keza bu durum kanunda anılan ifadeleri olduğu gibi kullanıp somut olgulara dayalı gerekçelendirme yapılmaması tutuklama kararının gerekçelendirilmemesi demek olup gerekçesiz tutuklama kararı Anayasa’ya, Ceza Muhakemesi Kanunu’na ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır.[32]

Tutuklama kararı, ceza muhakemesinin erken aşamalarında toplumu ve mağduru tatmin etmek amacıyla da kullanılmakta olup bunun da hukuk devletiyle bağdaşmadığı aşikardır. Keza tutuklama koruma tedbirine ancak ve ancak kanuni koşullar gerçekleştiği zaman başvurulabilmelidir. Bu halde dahi söz konusu tedbire başvurmak zorunlu değil, ihtiyaridir.[33]

Ceza Muhakemesi Kanunu’nda hiçbir suç için zorunlu tutuklama hali düzenlenmemiş olduğu halde kanunda sayılmış olan katalog suçlar söz konusu olduğunda gerekçe göstermeden tutuklama yoluna başvurulduğu da sık rastlanan bir durumdur. Burada hakim ve savcıya verilmiş olan takdir yetkisi keyfilik değil, bu suçlarda gerekli koşullar da mevcutsa tutuklama kararı verilmesinin uygun olduğudur. Yani bu suçlarda dahi tutuklama koruma tedbirine başvurmak için düzenlenmiş olan hüküm doğrultusunda gerekçelendirme yapılmalıdır.[34]

Ne yazık ki toplumumuzda tutuksuz yargılanmanın veya tutuklu sanığın tahliyesinin beraat demek olduğu yönünde yanlış bir kanı mevcut olup bu durum da gerek hakimlerin gerekse savcıların tutuklama koruma tedbirine başvurma sıklığını artırmaktadır. Kanaatimizce bu hususta toplumun bilinçlendirilmesi de gereklidir. Çünkü toplumda infiale sebep olma ihtimali yargı erkinin işlem ve eylemlerini etkilemektedir.

4- TUTUKLAMA KORUMA TEDBİRİNİN HAKSIZ ŞEKİLDE UYGULANMASI SONUCU TAZMİNAT

Haksız biçimde tutuklanan kişilere tazminat ödenmesi hem AİHS’de[35], hem Anayasa’da[36], hem de CMK’de[37] düzenlenmiş olup tutuklama koruma tedbirinin haksız şekilde uygulanması sonucu mağdur olan kişilere devlet tarafından tazminat ödenecektir.[38]

CMK hükmünde açıkça hangi durumlarda tazminat talebinde bulunulabileceği düzenlenmiş olup hüküm incelendiğinde tutuklama koruma tedbirine sadece ilk aşamada başvurulduğu vakitte değil, tutuklama koruma tedbirine başvuruda ve uygulamasında herhangi bir hukuka aykırılığın varlığının tazminat talebine sebebiyet verdiği görülecektir.[39]

SONUÇ

Ceza Muhakemesi Kanunu ve Anayasa’da açıkça ve ayrıntılı biçimde düzenlenmiş olan tutuklama koruma tedbiri mahkemelerimizde hukuka uygun biçimde kullanılmamakta olup bunun çok çeşitli sebeplerinin var olduğunu çalışmamız içerisinde incelemiş bulunmaktayız.

Hukuk devleti olduğunu Anayasa’sında açıkça düzenleyen bir devletin, her türlü kurum, işlem ve eyleminde hukuk devletinin gereklerine göre hareket etmesi gerekmektedir. Buna yargı da dahildir. Yasal olarak mevcut düzenlemeler olması gerektiği şekilde uygulanmadıkça hem toplumun adalete olan inancı zedelenecek hem de yargı bir öç alma aracına, bir kuvvet gösterisine dönecektir. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının devletçe korunması ve gözetilmesi gerekmekte olup bizzat devlet eliyle bu hakkın tahrip edilmesi toplumun adalete ve hukuka olan bakışını negatif şekilde etkileyecektir.

Tutuklama, en son çaredir. Bu tedbire başvurmak yerine daha hafif mahiyette olan tedbirlere başvurarak istenen sonuç elde edilebilecekken tutuklama koruma tedbirine başvurmak en temel haklardan olan kişi güvenliği ve özgürlüğü hakkının açık ihlalidir, hiçbir koşulda kabul edilmemelidir. Kanunda aranan şartlar gerçekleşmedikçe tutuklamaya karar verilmemeli, aranan şartlar gerçekleştiğinde dahi tutuklamaya karar verilmesinin mecburi olmadığı akıldan çıkarılmamalıdır.[40]

Toplum nezdinde tutuksuz yargılamanın beraat sanılması yanılgısı, sosyal medya tutuklaması diye nitelenebilecek sosyal medyada toplumun toplu baskısı sonucu verilen tutuklama kararları, somut olgulara dayanmayan ve kanundaki gerekçenin tekrarlanmasından ibaret olan gerekçesiz tutuklama kararları, tutuklamaya bir peşin ceza gözüyle bakılması, şüpheli/sanık bir suç daha işlerse düşüncesiyle işlenmemiş bir suçun işlenebileceği varsayımıyla verilen kararlar ve siyasi sebeplerle verilen tutuklama kararları hukuk devleti ilkesiyle açıkça çelişmekte olup yargının tarafsız ve bağımsızlığını zedelemektedir.

KAYNAKÇA

Prof. Dr. Mustafa ÖZEN, Ceza Muhakemesi Hukuku Dersleri, Adalet Yayınevi, Ankara, 2020.

Doç. Dr. Tuğrul KATOĞLU, Tutuklama Tedbirine İlişkin Sorunlar, Ankara Barosu Dergisi, 2011/ 4.

Dr. Ali KARAGÜLMEZ, Tutuklama Nedenleri Ve Tutuklama İsteminin Reddi Kararına İtiraz Konusunda 5271 Sayılı CMK’nin İncelenmesi, TBB Dergisi, Sayı 58, 2005.

Ertan AYDIN, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Bağlamında Ceza Muhakemesi Hukukundaki Koruma Tedbirlerinden Yakalama, Gözaltına  Alma Ve Tutuklama, Ankara, 2020.

Mert KARAKOYUNLU, Ceza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbirleri Ekseninde Gecikmesinde Sakınca Bulunan Hal Kavramı, International Anatolia Academic Online Journal Social Sciences Journal , 8 (1) , 6-23.

Pervin AKSOY İPEKÇİOĞLU, Yakalama ve Gözaltına Alma Koruma Tedbirleri, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 9, Özel Sayı, 2007, s.1215-1254.

Recep KAHRAMAN, Ceza Muhakemesi Hukukunda Tutuklama, İstanbul, 2012.

A.Duygu ÖZGÜVEN, Ceza Muhakemesi Kanunu Çerçevesinde “Adli Kontrol”, TBB Dergisi, Sayı 81, 2009.

Sercan KOCABEY, Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat. MS thesis. Kırıkkale Üniversitesi, 2020.

Nazlı ÇUBUKLU, Ceza Yargılaması Hukukunda Tutuklama, Ankara, 2015.

Prof. Dr. Nur CENTEL, Tutuklama Uygulamasında Sorunlar, (İÜHFM C. LXXI, S. 1, s. 193-206, 2013).

Ömer Faruk AYDINER, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ve  İç Hukukumuzda Koruma Tedbiri Olarak Tutuklama, Konya , 2007.

Durmuş TEZCAN , Mustafa Ruhan ERDEM, Oğuz SANCAKDAR, Rifat Murat ÖNOK, İnsan Hakları El Kitabı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2021.

Recep DOĞAN, AİHM Kararları Işığında Tutuklama Tedbirinin Hukuka Uygunluğunun Denetimi, TBB Dergisi 155. sayı, 2021.

-----------------

[1] Mustafa ÖZEN, Ceza Muhakemesi Hukuku Dersleri, Adalet Yayınevi, Ankara, 2020, ss. 629.

[2] Doç. Dr. Tuğrul KATOĞLU, Tutuklama Tedbirine İlişkin Sorunlar, Ankara Barosu Dergisi, 2011/ 4.

[3] Dr. Ali KARAGÜLMEZ, Tutuklama Nedenleri Ve Tutuklama İsteminin Reddi Kararına İtiraz Konusunda 5271 Sayılı CMK’nin İncelenmesi, TBB Dergisi, Sayı 58, 2005.

[4] Ertan AYDIN, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Bağlamında Ceza Muhakemesi Hukukundaki Koruma Tedbirlerinden Yakalama, Gözaltına  Alma Ve Tutuklama, Ankara, 2020.

[5] Mert KARAKOYUNLU, Ceza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbirleri Ekseninde Gecikmesinde Sakınca Bulunan Hal Kavramı, International Anatolia Academic Online Journal Social Sciences Journal , 8 (1) , 6-23.

[6] Mustafa ÖZEN, Ceza Muhakemesi Hukuku Dersleri, Adalet Yayınevi, Ankara, 2020, ss. 589.

[7] Pervin AKSOY İPEKÇİOĞLU, Yakalama ve Gözaltına Alma Koruma Tedbirleri, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 9, Özel Sayı, 2007, s.1215-1254.

[8] Ertan AYDIN, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Bağlamında Ceza Muhakemesi Hukukundaki Koruma Tedbirlerinden Yakalama, Gözaltına  Alma Ve Tutuklama, Ankara, 2020.

[9] Recep KAHRAMAN, Ceza Muhakemesi Hukukunda Tutuklama, İstanbul, 2012.

[10]  Mustafa ÖZEN, Ceza Muhakemesi Hukuku Dersleri, Adalet Yayınevi, Ankara, 2020, ss. 589-590.

[11] A.Duygu ÖZGÜVEN, Ceza Muhakemesi Kanunu Çerçevesinde “Adli Kontrol”, TBB Dergisi, Sayı 81, 2009.

[12] Mustafa ÖZEN, Ceza Muhakemesi Hukuku Dersleri, Adalet Yayınevi, Ankara, 2020, ss.591.

[13] Mustafa ÖZEN, Ceza Muhakemesi Hukuku Dersleri, Adalet Yayınevi, Ankara, 2020, ss.591.

[14] Kocabey, Sercan. Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat. MS thesis. Kırıkkale Üniversitesi, 2020.

[15] KOCABEY, Sercan. Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat. MS thesis. Kırıkkale Üniversitesi, 2020.

[16] Mustafa ÖZEN, Ceza Muhakemesi Hukuku Dersleri, Adalet Yayınevi, Ankara, 2020, ss.593.

[17] Ertan AYDIN, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Bağlamında Ceza Muhakemesi Hukukundaki Koruma Tedbirlerinden Yakalama, Gözaltına  Alma Ve Tutuklama, Ankara, 2020.

[18] KOCABEY, Sercan. Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat. MS thesis. Kırıkkale Üniversitesi, 2020.

[19] Mustafa ÖZEN, Ceza Muhakemesi Hukuku Dersleri, Adalet Yayınevi, Ankara, 2020, ss.595.

[20] Mert KARAKOYUNLU, Ceza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbirleri Ekseninde Gecikmesinde Sakınca Bulunan Hal Kavramı, International Anatolia Academic Online Journal Social Sciences Journal , 8 (1) , 6-23.

[21] Nazlı ÇUBUKLU, Ceza Yargılaması Hukukunda Tutuklama, Ankara, 2015.

[22] Prof. Dr. Nur CENTEL, Tutuklama Uygulamasında Sorunlar, (İÜHFM C. LXXI, S. 1, s. 193-206, 2013).

[23] Ömer Faruk AYDINER, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ve  İç Hukukumuzda Koruma Tedbiri Olarak Tutuklama, Konya , 2007.

[24] AİHS Madde 5/1: Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:

a) Kişinin, yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş mahkumiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulması; 8

b) Kişinin, bir mahkeme tarafından yasaya uygun olarak verilen bir karara uymaması sebebiyle veya yasanın öngördüğü bir yükümlülüğün uygulanmasını sağlamak amacıyla yasaya uygun olarak yakalanması veya tutulması;

Kişinin bir suç işlediğinden şüphelenmek için inandırıcı sebeplerin bulunduğu veya suç işlemesine ya da suçu işledikten sonra kaçmasına engel olma zorunluluğu

c)  kanaatini doğuran makul gerekçelerin varlığı halinde, yetkili adli merci önüne çıkarılmak üzere yakalanması ve tutulması;

d) Bir küçüğün gözetim altında eğitimi için usulüne uygun olarak verilmiş bir karar gereği tutulması veya yetkili merci önüne çıkarılmak üzere yasaya uygun olarak tutulması;

e) Bulaşıcı hastalıkların yayılmasını engellemek amacıyla, hastalığı yayabilecek kişlerin, akıl hastalarının, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılarının veya serserilerin yasaya uygun olarak tutulması;

f) Kişinin, usulüne aykırı surette ülke topraklarına girmekten alıkonması veya hakkında derdest bir sınır dışı ya da iade işleminin olması nedeniyle yasaya uygun olarak yakalanması veya tutulması;

[25] Recep KAHRAMAN, Ceza Muhakemesi Hukukunda Tutuklama, İstanbul, 2012.

[26] Nazlı ÇUBUKLU, Ceza Yargılaması Hukukunda Tutuklama, Ankara, 2015.

[27] CMK md. 100/3: Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

1. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78),

2. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80)

3. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83)

4. Kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent b, e ve f) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87),

5. İşkence (madde 94, 95)

6. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),

7. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),

8. Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),

9. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),

10. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),

11. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308),

12. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),

b) 10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.

c) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu.

d) 10.7.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.

e) 21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.

f) 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları.

g) 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 33 üncü maddesinde sayılan suçlar.

h) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen suçlar.

i)  Kadına karşı işlenen kasten yaralama suçu.

j) Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu.

[28] Recep KAHRAMAN, Ceza Muhakemesi Hukukunda Tutuklama, İstanbul, 2012.

[29]CMK Madde 100/1: “Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

[30] CMK md. 100/4: “Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.

[31] Prof. Dr. Nur CENTEL, Tutuklama Uygulamasında Sorunlar, (İÜHFM C. LXXI, S. 1, s. 193-206, 2013).

[32] TEZCAN Durmuş, ERDEM Mustafa Ruhan, SANCAKDAR Oğuz, ÖNOK Rifat Murat, İnsan Hakları El Kitabı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2021, ss.259.

[33] Ertan AYDIN, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Bağlamında Ceza Muhakemesi Hukukundaki Koruma Tedbirlerinden Yakalama, Gözaltına  Alma Ve Tutuklama, Ankara, 2020.

[34] Ertan AYDIN, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Bağlamında Ceza Muhakemesi Hukukundaki Koruma Tedbirlerinden Yakalama, Gözaltına  Alma Ve Tutuklama, Ankara, 2020.

[35] AİHS Madde 5/Son: “Bu madde hükümlerine aykırı bir yakalama veya tutma işleminin mağduru olan herkes tazminat hakkına sahiptir.

[36] AY md. 19/son: “Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir.

[37] Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 141:(1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,

b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,

c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,

d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,

e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,

g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,

h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,

i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,

j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,

k) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan, Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.

(2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir.

(3) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.

(4) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder.

[38] TEZCAN Durmuş, ERDEM Mustafa Ruhan, SANCAKDAR Oğuz, ÖNOK Rifat Murat, İnsan Hakları El Kitabı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2021, ss.308.

[39] AYDINER Ömer Faruk, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ve İç Hukukumuzda Koruma Tedbiri Olarak Tutuklama, Konya, 2007.

[40] Mustafa ÖZEN, Ceza Muhakemesi Hukuku Dersleri, Adalet Yayınevi, Ankara, 2020, ss. 630.