“Ve siz adil olmak isteyen hâkimler.
Ne hüküm verirsiniz, bedenen güvenilir olsa da ruhen bir hırsız olan hakkında?
Hangi cezayı isnat edersiniz, bedenen katleden ama ruhen bizzat kendisi katledilmiş olana?
Ve nasıl dava edersiniz, fiil açısından bir hilekâr ve bir gaddar olan
Ama aynı zamanda incinmiş ve mazlum olanı?
Ve nasıl cezalandıracaksınız, pişmanlıkları daha şimdiden kabahatlerinden büyük olanları?[1]
Tutuklama insanlık tarihi var olduğu sürece devirlere göre hep olmuştur.Sadece tutuklamanın şekli ve şartları konusunda değişiklik olmuştur. Modern hukuk sistemlerinde, tutuklamalar suç işlendiğine dair bazı ülkelerde kuvvetli şüphe bazı ülkelerde yeterli şüphe olduğunda gerçekleştirilir. Modern hukukun şekillenmesi ise farklı ülkelerde ve kültürlerde farklı dönemlere dayanır. Bu nedenle, tutuklamaların başlangıç tarihi genel bir tarihle belirlenmesi zor bir konudur.
Magna Carta’nın 39. maddesi, fermandaki en önemli ifadelerden biridir. Bu madde günümüz hukuk sisteminin temel taşlarından biri olarak kabul edilmektedir:
Özgür hiç kimse kendi benzerleri tarafından ülke yasalarına göre yasal bir şekilde muhakeme edilip hüküm giymeden tutuklanmayacak, hapsedilmeyecek, mal ve mülkünden yoksun bırakılmayacak, yasa dışı ilan edilmeyecek, sürgün edilmeyecek veya hangi şekilde olursa olsun zarara uğratılmayacaktır.
Ceza muhakemesinin amacı suçla ilgili olarak somut delillerle bunun desteklenerek maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Ceza muhakemesi hukukunda maddi gerçeğin ortaya çıkarılırken alınması gereken önlemlere koruma tedbirleri denir.
Tutuklama bu koruma tedbirleri arasından en ağırı ve kişilerin özgürlüklerini önemli ölçüde sınırlayanıdır.[2]
Mecburi durumlarda başvurulan tutuklama hem ulusal mevzuatta hem de uluslararası mevzuatta kodifike edilmiştir.[3]Kişinin hangi koşullarda ve durumlarda tutuklanacağı açık ve net olmalıdır.
Tutuklama tedbiri CMK’nın ‘Koruma Tedbirleri’ başlığı ile 4.kısım ve 100 ile 108. Maddeler arasında düzenlenmiştir.Tutuklamanın tanımını yapmadan önce ayrıca belirtmekte yarar var ki tutuklama bir koruma tedbiridir.Koruma tedbiri,bir kişi hakkında kesinleşmiş bir karar olmamasına rağmen maddi gerçeğin ortaya tüm çıplaklığıyla çıkarılabilmesi amacıyla mezkur kişi hakkında uygulanması gereken tedbirlerdir.[4]
Bir toplumda yasaklanmadığı sürece her şey yasal ve serbesttir[5].Bu özgürlük anlayışı tabi ki bireyin özgür olma durumu ile ilgilidir.Tutuklama ne Türk hukukunda de ne de uluslar arası belgelerde doğrudan bir tanımı yapılmamıştır.Türk hukukunda doğrudan bir tanım yapılmasa da hem anayasa da hem de kanunlarda yasal olarak bulunmaktadır.[6]
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesi ve Anayasa’nın 19. maddesinde kişilerin özgürlüklerinin hangi şartlarda sınırlanacağını açıkça belirtmektedir. Tutuklama da bu sınırlardan biridir.
Anayasa’nın 19.maddesine göre Tutuklama ‘Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hakim kararıyla tutuklanabilir.’
Anayasa’nın ilgili maddesi açıkça belirttiği üzere tutuklamanın gerçekleştirilebilmesi için kuvvetli belirti olması zorunludur. Tutuklama için kuvvetli belirti, bir kişinin suç işlediğine dair yeterli ve ikna edici delil veya kanıtların bulunması anlamına gelir. Bu deliller, görgü tanıkları, güvenilir belgeler, video kayıtları veya diğer somut kanıtlar olabilir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100.maddesinde ise ‘Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir.’
Kuvvetli şüphe, iddianame düzenlenmesi için gereken yeterli şüphe kavramını aşan bir kavram olduğunu göz önüne alırsak tutuklamanın aslında uygulama da olandan daha zor şartlara tabi olduğunu çıkartabiliriz.
Yargıtay almış olduğu bir kararda tutuklamayı şöyle tanımlamıştır; “tutuklama, ceza yargılamasının güvenli yürümesini ve amacına erişmesini sağlamaya yönelik ve yargılama hukuku açısından zorunlu hallerde hakimin verdiği karara dayanan bir önlemdir”[7]
Centel ve Zafer’de, “tutuklama, suçlu olduğu konusunda henüz kesin hüküm bulunmayan ancak suç işlediği şüphesi kuvvetli olan kişinin özgürlüğünün hâkim kararıyla geçici olarak kaldırılmasıdır”[8]
Tutuklama geçici bir tedbirdir.Tutuklamanın istisna olması ceza muhakemesi hukukunda esastır.[9]
BM’nin İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin 9.maddesinde de kimsenin keyfi olarak tutuklanamayacağı açıkça belirtilmiştir.[10]
2.Tutuklamanın Amacı ve Hukuki Niteliği
Tutuklama, bir kişinin suç işlediği şüphesiyle yetkili merciler tarafından geçici olarak özgürlüğünden mahrum bırakılmasıdır. Tutuklamanın hukuki niteliği, suç şüphesinin ciddiyeti, delillerin gücü, şüphelinin kaçma riski gibi faktörlere göre değerlendirilir. Ayrıca, tutuklanan kişinin hukuki temsilini sağlama hakkı, insan haklarına saygı prensipleri ve yerel yasaların belirlediği diğer kısıtlamalar da göz önüne alınır.
Tutuklama, yargı kararından önce kişi özgürlüğünün sınırlanması sonucunu doğuran bir koruma tedbiridir.[11]
Ceza Muhakemesinin amacı maddi gerçeği ortaya çıkarmak olduğu için delillerin yok edilmesi , değiştirilmesi veya kişinin kaçma durumu gibi durumlarda hükmün bir an önce verilip yargılamanın bitmesi amaçlanır.[12]
Tutuklamanın şüphelilerin veya üçüncü kişilerin ifadelerini cendere altında bırakma amacıyla kullanmak açıkça hukuka aykırıdır.Ayrıca, şüphelinin ağzından zorla laflar almak amacıyla veya soruşturmanın daha kolay şekilde yapılması amacıyla da kullanılmamalıdır.[13]
Tutuklama geçici ve zorunlu durumlarda uygulanan bir koruma tedbiri olduğundan ötürü kişilerin uzunca bir süre tutuklu kalması veya tutuklamanın bir cezaya dönüşmesi gibi durumlar söz konusu olmamalıdır.
Bu aşamada belirtmekte fayda var ki Anayasa’nın 38.maddesinin 4.fıkrasına göre “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar , kimse suçlu sayılamaz.”
Anayasa’nın 19.maddesinde tutuklamanın hangi şartlarda yapılacağı belirtilmiştir.Mezkur maddeye göre ;tutuklama, sanığın kaçmasına, delillerin ortadan kaldırılması ya da değiştirilmesine engel olunması amacıyla uygulanabilir.
Anayasa ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda belirtilen koşullar dışında tutuklama tedbirine başvurulması mümkün değildir.Tutuklama tedbiri kişi özgürlüğü ve güvenliği açısından sıkıntılı sonuçlar olma ihtimali düşünülerek başvurulmalıdır.[14]
Ayrıca,tutuklamanın kararının görünüşte haklı olması gerekir, suç şüphesi bulunan bir kişinin tutuklanmasının, olayın dışarıdan bakıldığında makul ve mantıklı bir şekilde haklı olduğu durumu ifade eder. Yani, tutuklama kararı, olayın delilleri, tanıkların ifadeleri veya diğer somut verilerle desteklenmişse ve bu veriler tutuklamanın gerekli ve zorunlu olduğunu gösteriyorsa, tutuklama görünüşte haklı olarak kabul edilebilir.
Tutuklama ,koruma tedbirlerinin taşıması gereken bütün nitelikleri taşımaktadır.[15]
Tutuklama kararı veren mahkemelerin/hakimlerin, tutuklama kararı verirken kişinin suçlu olup olmadığını araştırmaktadırlar.Oysa burada önemli olan soruşturma veya kovuşturma sırasında tutukluluğun elzem olup olmamasıdır.[16]
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin suç işlenmesinin önüne geçmek amacıyla da tutuklama yapılabileceği belirtilmektedir.Oysa Türk hukukunda böyle bir şey söz konusu değildir.[17]
Tutuklamanın koruma tedbiri olması, suç şüphesi taşıyan bir kişinin mahkeme kararıyla belirli bir süreyle gözaltına alınması veya cezaevinde tutulması durumunu ifade eder. Bu tedbir, şüpheli veya sanığın, suçun işlendiği iddia edilen dönemde kaçma, delilleri yok etme, tanıkları etkileme gibi potansiyel riskleri önlemek amacıyla uygulanır.
Yani, tutuklama kararı, hem toplumun güvenliğini sağlamak hem de adil bir yargılama süreci yürütebilmek için alınan bir önlem olarak değerlendirilir. Ancak, tutuklama kararı alınırken şüphelinin temel haklarına saygı gösterilmesi ve tutukluluğun gerekli, orantılı ve adil bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir.
‘‘Tutuklamanın ceza olmaması’’ ifadesi, bir kişinin suçlu ilan edilmediği veya mahkum edilmediği anlamına gelir. Tutuklama, suç şüphesi taşıyan bir kişinin mahkemeye çıkarılmadan önce geçici olarak gözaltına alınmasıdır. Tutuklanan kişi suçlu kabul edilmez; sadece suçla ilgili soruşturma ve yargılama sürecinin adil ve etkili bir şekilde yürütülebilmesi için geçici olarak tutuklanabilir.
Bu durumda, tutuklama önleyici bir tedbirdir ve suçun işlendiği iddia edilen dönemde kaçma, delilleri yok etme veya tanıkları etkileme gibi potansiyel riskleri önlemeyi amaçlar. Tutuklanan kişi suçlu ilan edilmeden, mahkemeye çıkarılarak suçlamalar hakkında karar verilene kadar masumiyetini korur. Bu, hukuki sürecin adil bir şekilde işlemesi ve suçlamaların kanıtlanana kadar kişinin suçlu kabul edilmemesi ilkesine dayanır.
Ceza Muhakemesinin amacının sanığa ceza vermek olduğu dönemlerde kişiler tutuklanarak bir nevi cezalandırılmaktaydılar[18].Tutuklamanın amacı delillerin karartılmasının önlenmesi veya delillerin değiştirilmesi veya şüphelinin kaçmasının önlenmesidir.[19]
Uygulamada uzun tutukluluk süreleri çoğu hukukçu tarafından eleştirilmektedir.Yıllarca süren yargılamaların bitmeyen uzun tutukluluk sürecinin insanlara tedbirden çok ceza olduğu görüşüne bende katılmaktayım.
Bir kez daha tekrarlamakta fayda var ceza muhakemesinin amacı maddi hakikatın ortaya çıkarılmasıdır. ‘‘Tutuklamanın vasıta olması’’ ifadesi, bir kişinin suçlanması veya suçlanan bir olayın soruşturması sırasında tutuklanmanın, gerçekleri aydınlatmak veya suçluları adalet önüne çıkarmak için bir araç veya yol olarak kullanılması anlamına gelir. Yani, suçla ilgili kanıtları toplamak veya şüpheliyi adalet sistemi içinde yerine getirmek amacıyla tutuklama işlemi yapılabilir.
Ceza Muhakemesinde maddi hakikat kendini hüküm de açığa çıkarmaktadır.Bundan dolayı hüküm değil,tedbir olan tutuklamanın ,muhakemenin asıl amacı değil aracı olabilir.[20]
Vasıta olmasının diğer bir ayrıcalığı da tutuklama tedbirini uygulamak için gereken şartlar bulunmuyorsa artık tutuklama tedbirinin uygulanmamasıdır.[21]
Bu duruma bir örnek verecek olursak deliller toplanmış ,tüm tanıklar dinlenmiş ve müştekilerin beyanına da başvurulmuşsa artık tutuklama tedbirini uygulamak için bir gerekçe olmayacaktır.Bu durumda bireyin tutukluluk halinin devam etmesi tutuklama tedbirinin özüne aykırı olacaktır.
Hem Anayasa’nın 19.maddesi hem de Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100 .maddesinde ‘tutuklanabilir’ ifadesine yer verilerek burada mahkeme veya hakim tarafından tutuklama tedbirine başvurulmayabilir denmektedir.[22]
‘‘Tutuklamanın ihtiyari olması’’ifadesi, hukuki bağlamda bir kişinin tutuklanmasının mahkeme/hakim tarafından gerekli görüldüğü durumlarda gerçekleştirildiği anlamına gelir. Yani, suç şüphesi bulunan bir kişinin tutuklanması, olayın ciddiyetine, delil durumuna, kaçma veya delilleri yok etme riskine göre mahkeme/hakim tarafından kararlaştırılabilir. Bu durumda, tutuklama kararı mahkeme/hakim takdirine bağlıdır ve hukuki prosedürleri takip eder.
Uygulama da Ceza Muhakemesi Kanunu’nda zorunlu tutuklama olmamasına rağmen mezkur kanunun 100/3 fıkrasına göre gerekçe gösterilmeden tutuklama tedbirine başvurulması ,madde de sanki zorunlu tutuklama tedbiri varmış gibi bir algı oluşturmaktadır.[23]
‘‘Tutuklamanın istisnai olması’’ ifadesi, hukuk sisteminde bir kişinin tutuklanmasının nadir durumlar veya özel koşullar altında gerçekleştiği anlamına gelir. Bu durumlar genellikle ciddi suçlar, kaçma riski olan durumlar veya delillerin yok edilmesi riski taşıyan durumlar gibi özel koşulları içerir. Yani, hukuki prosedürlerde tutuklama genellikle istisnai bir tedbirdir ve mahkeme/hakim, bu önlemi alırken dikkatlice değerlendirme yapar. Tutuklamanın istisnai olması, hukuki norm olarak suç şüphesi bulunan bir kişinin serbest bırakılmasının genel kural olduğu durumlarda nadir istisnai durumları ifade eder.
CMK 100.maddesinde açıkça belirtildiği gibi:
- Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren
- somut delillerin
- bir tutuklama nedeninin bulunması halinde
şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir.
Ceza muhakemesi kural olarak tutuksuz olarak yürütülür. Şayet bir tutuklama kararı verilebilecekse bu da yukarıda belirttiğimiz gibi ancak kanunla ve gerekçeli olarak verilebilir.
4.1.Gecikmede Sakınca Bulunması
Gecikmede sakınca bulunan halin tanımı kanunda yapılmamıştır.AÖAY’nin 4.maddesinin a bendinde tanımlanmıştır.Mezkur maddeye göre gecikmesinde sakınca bulunan hal; ‘derhal işlem yapılmadığı takdirde suçun iz, eser, emare ve delillerinin kaybolması veya şüphelinin kaçması veya kimliğinin tespit edilememesi ihtimalinin ortaya çıkması ve gerektiğinde hakimden karar almak için vakit bulunmaması hali’ olarak tanımlanmıştır.
Doktrinde ise gecikmede sakınca bulunması ;tedbir uygulanmadığı sürece geçecek zaman içinde artık tedbirden elde edilecek faydaya ulaşılamayacak ve ceza muhakemesinin mevcut durumdan zarar görecek olmasını ifade eder.[24]
Tutuklama kararı verilmesi veya tutuklama tedbirine geç başvurulması sonucunda, ‘yargılamanın yapılamaması ,verilen hükmün infaz edilemiyor olması veya yargılama masrafları karşılanamıyorsa’ gecikmede tehlikenin olduğundan söz edilir.Ayrıca bu gecikmede tehlikenin olması durumunun yakın ve muhtemel olması gerekmektedir.[25]
CMK m.100/2’ye göre;
a) şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesi uyandıran somut olguların varlığını
b) şüpheli veya sanığın davranışlarının delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturmasını bir tehlike önkoşulu olarak kabul etmektedir.[26]
4.2. Haklı Görünüş
Ceza Muhakemesi hukukunda yargılama yaparken bir koruma tedbirine başvurup başvurmamanın tespiti hukuken her zaman mümkün olmayabilir.Bundan dolayı koruma tedbiri uygulanırken haklılığın dış görünüş itibariyle mevcut olması gerekmektedir.[27]
Koruma tedbirleri uygulanma şartlarından biri şüpheli veya sanığın , mezkur suçu işlediğine dair şüphenin bulunmasıdır.Şüphenin koruma tedbirlerine göre değişiklik göstermekte olup ağırlıkla kuvvetli şüpheye bakılmaktadır.[28]
Tutuklama kararı verilmesi için , haklı görünüş konusundaki ilk değerlendirmeyi Cumhuriyet savcısı yapmalıdır.Daha sonrasında ise bu değerlendirmeyi hakim ya da mahkeme yapacaktır.[29]
Görünüşte haklılığın özde olması aranmaz, görünüşte olması yeterli olacaktır.[30]
Ölçülülük ilkesi, ilk defa idare hukuku alanında uygulanmış ve gelişme gösterdikçe hukukun muhtelif alanlarında ,özellikle anayasa ve ceza hukuku gibi kamu disiplinlerinde kabul gören bir ilke olarak yerini sağlamlaştırmıştır.[31]
Koruma tedbirlerinin içermesi gereken genel özelliklerin,tamamının ölçülü olması anayasal bir mecburiyettir.[32]
Kişi hakkında koruma tedbiri uygulanırken hürriyeti kısıtlandığı için, koruma tedbirinin somut olayla arasında dengeli olmalıdır[33].Orantılılık ilkesi kişi özgürlüğünün sınırlaması sonucu doğurduğundan ötürü koruma tedbirlerinin uygulanmasında hafiften ağıra doğru şekilde tatbik edilmesi gerekmektedir.[34]
Koruma tedbirlerinin ölçülü olması hususunda iki temel ilkeye bakılmalıdır.Birincisi tedbire karar verilmesindeki orantılılık,ikincisi ise tedbirin uygulanması sırasındaki orantılılıktır.[35]
Anayasa’nın 19. Maddesinin 3. Fıkrasında hangi koşullarda kişilerin tutuklanabileceği belirtilmiştir.Bunlardan biri kişilerin kaçmalarını engellemek.İkincisi ise delillerin tahrif olmasının önüne geçmektir.[36]
Doktrin’de tutuklamanın maddi koşulları ve şekli koşulları olarak ikiye ayrılmaktadırlar.Ağırlıklı olarak maddi koşulların üzerinde duracağım.Şekli şartlardan da bahsedeceğim.
5.2.1 Kuvvetli Suç Şüphesinin Bulunması
Tutuklama sebepleri sınırlı sayıda olup, kıyas yolu ile genişletilmesi hukuken mümkün değildir.
CMK. 100/1 uyarınca ‘Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez’
Şüphe, bir ceza soruşturmasının başlayıp başlamayacağı , mezkur kişi hakkında koruma tedbirine alınıp alınmayacağı veya kamu davasının açılıp açılmayacağı hakkında en önemli kavramdır.[37]
Şüphe, bir başka tanımla %1 ile başlayıp %99’a kadar ulaşabilmektedir.Şüphenin olmadığı veya son bulduğu yerde kesin kanaat ortaya çıkmaktadır.Yani %0 veya %100 şüphe olması mümkün değildir.[38]
Kanunda kuvvetli suç şüphesi ile neyin ifade edildiği tam olarak tanımlanmamıştır.Bir tanıma göre kuvvetli şüphe , tutuklama yönünde verilecek olan kararın mevcut delillerin , mezkur suçun kuvvetli bir ihtimal ile şüpheli tarafından işlendiği doğrultusunda oluşan durumdur.[39]
‘‘Kuvvetli suç şüphesi’’ ifadesi, bir kişinin suç işlediği şüphesinin, somut ve makul delillerle desteklendiği durumu ifade eder. Yani, kuvvetli suç şüphesi, sadece varsayımlar veya tahminlerle değil, somut delillerle desteklenmiş, mantıklı ve makul bir şekilde suç şüphesi bulunan kişi hakkında gerçekleşir.
AİHS 5/1-c de , bir suç işlendiğine dair şüphenin varlığı halinde tutuklama kararının verilebilmesi için makul şüphe aramaktadır.[40]Oysa ki Türk Hukukunda AİHS’ten daha güçlü bir şüphe olan ve insan haklarına daha yakın görünen ‘kuvvetli şüphe’ uygulanmaktadır.
AYM vermiş olduğu bir kararda “kanunda tutuklama mecburiyeti esası kabul edilmemiş olduğuna göre; görevli merciin, Anayasa'nın kişi hürriyetine, verdiği önemi ve işlenen suçun niteliğini göz önünde tutarak kanunun çizdiği sınır içinde kalmak şartiyle takdirini kullanacağı tabiidir” diyerek tutuklamanın ihtiyariliğini açıkça belirtmiştir.[41
CMK’nın 112. maddesinin 1. fıkrası ise “Adli kontrol hükümlerini isteyerek yerine
getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, hükmedilebilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun, yetkili yargı mercii hemen tutuklama kararı verebilir” şeklinde düzenlenmiştir. Mezkur madde ile adli kontrol altında olan kişi sorumluluklarını yerine getirmezse hapis cezasının süresi dikkate alınmadan tutuklama kararı verilebilecektir.[42]
5.2.2.Bir Tutuklama Nedeninin Bulunması
Tutuklama kararının verilebilmesi birinci şart, şüpheli veya sanığın mezkur suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin olmasıdır.Yalnız bu şart tek başına yeterli değildir.[43]
Yukarıda belirtilen ilk şarttan başka ayrıca da tutuklama nedenlerinin olması zorunludur.[44]
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100.maddesinin 2.fıkrasında tutuklama nedenleri sayılmıştır.Buna göre ;
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma, Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa tutuklama sebebi var sayılabilir.
Ancak unutulmaması gereken bir nokta daha vardır ki bu sebeplerin varlığı halinde bile kuvvetli şüphe olması şarttır.[45]
Anayasa Mahkemesi de mezkur tutuklamanın hukuki olup olmadığı yönündeki incelemelerinde , kanunilik ve kuvvetli şüphe incelemesinin ardından tutuklamanın doğru ve haklı bir gayesinin olup olmadığı hususunda tutuklama nedeninin mezkur olay üzerindeki varlığına bakmaktadır.[46]
CMK/102-a bendinde belirtilen ‘Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa’ tutuklama kararı verilecektir.Örneğin,şüpheli veya sanığın mezkur suçu işledikten sonra yakalandığında çantasında yurt dışına çıkmak için bilet ,pasaport gibi şeylerin bulunması halinde kaçma ihtimaline binaen tutuklama kararı verilebilecektir.[47]
Mezkur olayda tutuklama sebeplerinin mevcut olduğunu, elde bulunan delillerle mezkur kişinin tutuklanacağını ispat etmek resmi makamlara düşmektedir.[48]
AİHM, tutuklulukta geçen sürenin uzadığı müddetçe , kaçma tehlikesinin azalacağı yönünde kararı vardır.Gerekçesi ise mezkur kişinin kaçması durumunda kendi durumunun daha da ağırlaşacağına ifade etmektedir(IA.-Fransa Kararı, no: 28213-95, 23.09.1998; 64 Neumeister-Avusturya Kararı, no: 1968-63, 27.06.1968).[49]
Önceden gerçeklemiş bir yargılama nedeniyle kaçan ,saklanan, şüpheli veya sanığın kendiliğinden gelip, yargılamaya katılacağını bildirmesi suretiyle sadece kaçmış ve saklanmış olması sebebiyle hakkında tutuklama kararı verilmemesi gerekir.[50]
Karşılaştırmalı hukuk bakımından tutuklama sebepleri durumunu ele alınacak olursa, Alman Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 112.maddesinde ; sanığın kaçacağı veya saklanacağı, davranışları ile delilleri yok etmek veya değiştirmek veya ortadan kaldırmak ya da suç ortaklarını veya tanıkları veya bilirkişileri uygunsuz şekilde etkileyeceği ve bu yüzden, “gerçeğin belirlenmesinin zorlaşma tehlikesi bulunduğu” belirgin olgulara dayanırsa, bir tutuklama nedeni var sayılabilir.5271 sayılı Ceza Muhakemesi ile arasındaki tek fark “gerçeğin belirlenmesinin zorlaşma tehlikesi bulunduğu” şartının aranmasıdır.[51]
5.2.3.Tutuklama Nedeninin Var Sayılabileceği Suçlar
Aşağı’da sayacağımız mezkur suçlardan dolayı tutuklama kararı verilebilmesi tutuklama sebebine bakılmaz.Mezkur suçların işlendiğine dair somut delillere dayanan kuvvetli şüphenin olması , tutuklama sebebinin var olabilmesi yeterli görülmüştür.[52]
Ceza Muhakemesinin 100. Maddesinin 3.fıkrasına göre mezkur suçlar şunlardır:
TCK’de yer bulan ,
1) Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (TCK m.76-78),
2) Kasten öldürme (TCK m.81-83),
3) Silahla işlenmiş kasten yaralama (TCK m.86/3-e) veya neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (TCK m.87),
4) İşkence suçu (TCK m.94-95),
5) Cinsel saldırı suçu (ilk fıkrası dışında TCK m. 102),
6) Çocukların cinsel istismarı suçu (TCK m. 103),
7) Hırsızlık (TCK m. 141,142) ve yağma suçları (TCK m. 148,149),
8) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu (TCK m. 188),
9) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu (2, 7 ve 8. fıkraları dışında TCK m.220),
10) Devletin güvenliğine karşı suçlar (TCK m.302- 304, 307-308),
11) Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar (TCK m.309-315),
12) 6136 Sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’da tanımlanan silah kaçakçılığı (m. 12) suçu,
13) 4389 Sayılı Bankalar Kanunu m.22/2-4’te tanımlanan zimmet suçu,
14) 4926 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar,
15) 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu m.68 ve 74’te tanımlanan suçları,
16) 6831 Sayılı Orman Kanunu m. 110/4,5’te tanımlanan kasten orman yakma suçlan,
17) 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu m.33’te tanımlanan suçlar,
18) 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu m.7/3’te tanımlanan suçlar.
Ayrıca 3359 Sayılı Kanuna , 2014 yılında 6514 Sayılı Kanun’un ek 12. maddesiyle yapılan değişiklikle, sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan kişilere karşı görevleri esnasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçunun CMK’nın 100/3. maddesi kapsamında tutuklama nedeni varsayılan suçlardan olduğu hükmü getirilmiştir.[53]
Kanun koyucu tutuklama kararında katalog suçlar bakımından bir nevi kolaylaştırma yapmış sayılabilir. [54]Yalnız yukarıdaki belirtilen suçlardan hiçbir araştırma yapılmadan tutuklama kararı verilmesini hukuka uygun görmemekteyim.
Uygulamada hataya düşülen bir nokta vardır.Uygulamada katalog suçlar olarak anılan bu suçlar sanki başka bir incelemeye veya başka bir araştırmaya gerek olmadan direkt tutuklama tedbirine başvurmak mecburiymiş gibi hareket edilmektedir.Oysa ki burada da tutuklama ihtiyaridir.[55]
Yani burada hakime yine takdir yetkisinin tanındığı görülmektedir.Mezkur suçların işlendiği yönünde kuvvetli şüphe olsa bile otomatik bir şekilde tutuklama kararı vermek doğru olmayacaktır.[56]
AİHM Ilijkov/Bulgaristan[57] kararında verilecek her türlü otomatik tutuklama kararının , AİHS’in 5.maddesinin 3. Fıkrası çelişeceğini belirtmiştir.[58]
1412 sayılı CMUK’un 104.maddesinde ‘Soruşturma konusu olan suçun, kanunda öngörülen cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektirmesi veya sanığın ikametgahı veya meskeninin bulunmaması veya kim olduğunu ispat edememesi durumunda yukarıda bir ve iki numaralı bentlerdeki haller var sayılabilir’
CMUK’un yukarıda belirttiğimiz ilgili maddesine göre cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan suçlarda otomatik olarak tutuklama kararı mutat hale gelmişti.Oysa ki cezasının üst sınırının yedi yıldan fazla olması ne hukuka ne de vicdana uygun değildir.[59]
Sonuçta şunu söylemek yanlış olmayacaktır.CMK’nın 100/3’te ki suçlar kişinin kaçma veya delilleri karartma ihtimalini düşünerek yasal bir karine teşkil etse de bu karinenin aksi ispat edilebilir.[60]
5.3.Tutuklamanın Şeklî Şartları
5.3.1.Muhakeme Şartının Gerçekleşmesi
Tutuklama da muhakeme şartının gerçekleşmesi, bir kişinin tutuklanabilmesi için belirli yasal şartların varlığını ifade eder. Bu şartlar genellikle şüphelinin suç işlediğine dair kuvvetli şüphe bulunması, kaçma şüphesi, delillerin yok olma veya değiştirilme riski gibi durumları içerebilir. Yani, tutuklama kararı alınabilmesi için belirli kanıtlar ve yasal gerekçelerin bulunması gereklidir.
Ceza Muhakemesinin yapılabilmesi için muhakeme şartlarının gerçekleşmesi zorunludur.Aksi takdirde muhakeme yapılamayacaktır.[61]
Ceza yargılamasının yapılabilmesi bir şarta bağlanmışsa bu şart gerçekleşmeden tutuklama kararı verilemeyecektir. Bir başka deyişle, yargılama yapılmasını engelleyen bir hal söz konusu ise şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilemez.[62]
5.3.2. Tutuklama Yasağının Bulunmaması
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100 .maddesinin 4.fıkrasında ‘Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.’
Mezkur hükmün konulmasının gayesi, cezasının daha hafif olduğu suçlar bakımından kişi özgürlüğünün sınırlandırılmamasıdır.[63]
CMK. 112/1’e göre, Adli kontrol hükümlerini isteyerek yerine getirmeyen kişi hakkında tutuklama kararı verilmesi mümkündür.Mezkur hükme göre ileride verilecek hapis cezasının süresinin ne olduğuna da bakılmamaktadır.[64]
Ayrıca dikkat edilecek bir hususta Çocuk Koruma Kanunu’nda bulunan özel maddedir. ÇKK’nın 21 .maddesine göre ‘On beş yaşını doldurmamış çocuklar hakkında üst sınırı beş yılı aşmayan hapis cezasını gerektiren fiillerinden dolayı tutuklama kararı verilemez.’
Örneklendirecek olursak , şüpheli veya sanığa isnat edilen her bir suçun hapis cezası üst sınırı ayrı ayrı 2 senenin altında kalmakta ise şüpheli veya sanığa cezaların yekunundan tutuklama kararı verilmesi hukuka aykırı olacaktır.
CMK. 109/2’ye göre tutuklama yasağının söz konusu olduğu hallerde sanığa adli kontrol hükümlerini uygulanabilir.
5.3.3. Sanığa Güvence Belgesi Verilmemiş Olması
Sanığın mahkeme huzurunda bulunması için hukuki bir çare vardır. Bu çare, özgürlükler bakımından gayet olumlu olan güvence belgesidir.[65]
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 246.maddesine göre, ‘Mahkeme, gaip olan sanık hakkında duruşmaya gelmesi hâlinde tutuklanmayacağı hususunda bir güvence belgesi verebilir ve bu güvence koşullara bağlanabilir.’
Güvence belgesi, kovuşturma esnasında verilen bir belgedir. Bundan dolayı soruşturma sırasında şüpheli hakkında güvence belgesi verilmesi mümkün değildir[66].Güvence belgesi,yargılamayı yapan mahkeme tarafından verilecektir.Cumhuriyet savcısının güvence belgesi vermek gibi bir yetkisi söz konusu değildir.
Güvence belgesi verebilmek için sanığın herhangi bir talebinin alınması zorunlu değildir.Cumhuriyet savcısının,müdafiin veya sanığın isteği doğrultusunda da güvence belgesi verilebilecektir.[67]
Güvence belgesi,belirli şartlara bağlı olarakta verilmesi mümkündür.Yalnız bu şartların güvence belgesinin gayesiyle örtüşmeyen niteliklerde olmamalıdır.Güvence belgesi şarta bağlı olarak verilecekse söz konusu şartlar açık , anlaşılır ve güvence belgesinin amacına uygun olmalıdır.[68]
Sanığa CMK’nın 246.maddesi çerçevesinde güvence belgesi verilirse , duruşmaya katıldığı takdirde hakkında tutuklama kararı verilmesi hukuka aykırı olacaktır.[69]
Burada hemen belirtmekte fayda var ki ,güvence belgesi suç olduğu düşünülen hangi eylem için verilmişse ,sadece o eyleme ilişkin tutuklamayı engelleyecektir.[70]
Söz konusu güvence belgesi, hakkında önceden tutuklama müzekkeresi düzenlenmiş olan sanığa da verilebilecektir.[71]
5.3.4.Hakim veya Mahkeme Kararının Bulunması
Anayasa’nın 19.maddesinin 3.fıkrası ‘Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hakim kararıyla tutuklanabilir.’
CMK. 101/1’e göre Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir.’
Tutuklama ,kişi hürriyetini kısıtlayan en ağır tedbirlerden biri olduğu için söz konusu kararın ancak bağımsız ve tarafsız hakimlerce verilmesi mümkündür.
CMK’da bazı koruma tedbirlerini Cumhuriyet savcısı veya adli kolluk amiri verebilirken, tutuklama kararı , yargılamanın hangi aşaması olursa olsun sadece hakim kararıyla mümkündür.[72]
Tutuklama kararı vermeye yetkili makamlar AİHM tarafından şöyle tanımlandırılmıştır. Tutuklama kararı verecek merci, ‘bağımsız ve tarafsız ve aynı zamanda, adil bir yargılama usulü güvencesine sahip makam’ olarak tanımlanmıştır.[73]
Yukarıda soruşturma aşamasında ve kovuşturma aşamasında tutuklama kararını kimlerin vermeye yetkili olduğunu söylemiştik.İstinaf kanun yolunda da tutuklama kararı verilmesi mümkündür.İstinaf kanun yolunda , BAM’ın başlangıç mahkemeleri gibi delil araştırma ,değerlendirme ve hüküm verme ile yetkili olduklarından ötürü ,istinaf yargılaması sırasında da tutuklama koşulları oluştuysa tutuklama kararı verebilecektir.[74]
Temyiz kanun yolunda ise tutuklama şartlarının gerçekleştiği mezkur dosya üzerinden yapılan incelemeden anlaşılsa bile Temyiz merci tutuklama kararı verme yetkisi yoktur.Temyiz incelemesinde delil değerlendirme yetkisi olmadığından tutuklama kararı verilemez.Temyiz aşamasında dosya üzerinden yapılacak inceleme de bozma kararına göre salıverilme kararı verilebilir.[75]
CMK. 104/3’e göre “Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtay’a geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılacak incelemeden sonra verilir; bu karar re’sen de verilebilir”
CMK. 101/1’e göre ‘Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir.’
Tutuklama tedbiri niteliği itibarıyla en ağır koruma tedbiri olduğu için hem Anayasa’da hem de kanunda , tutuklama tedbirinin uygulanması için hakim ya da mahkeme kararı gereklidir.Cumhuriyet savcısının yargılamanın hangi aşaması olursa olsun tutuklama yetkisi bulunmamaktadır.[76]
Kural olarak , şüphelinin ya da sanığın hazır olduğu durumlarda tutuklama kararı verilir.5271 sayılı Cmk’ya göre gıyapta tutuklama kararı verilmesi mümkün değildir.Hakim veya mahkeme tutuklanması istenilen kişiyi bizzat görüp dinlemeyecektir.[77]
Gıyap’ta tutuklama Cmk. İle kaldırılsa bile kaçak kimseler hakkında Cmk’nın 248/5’ göre yokluklarında tutuklama kararı verilebileceği istisna olarak düzenlenmiştir. Cmk. 248/5 uyarınca hakim veya mahkeme kaçak kişi hakkında tutuklama kararı verebilecektir.
Şüphelinin tutuklanması kararını kabul edilmemesi veya tutuklu şüphelinin serbest bırakılması halinde söz konusu kararlara itiraz edilebilmesi mümkündür.
Mezkur itirazı inceleyecek merciin itirazın kabulü halinde dosya üzerinden yapacağı incelemede tutuklama kararı verip veremeyeceği tartışmalı bir husustur.Bir görüşe göre sanık huzurda bulunmadığından ötürü tutuklama kararı verilemeyeceğinden hakim sadece yakalama emri düzenleyebilecektir.[78]
Diğer bir görüşe göre ise CMK’nın 271/2’ye göre sanık huzurda bulunmasa bile tutuklama kararı verilebilecek olup söz konusu kararın gıyapta tutuklama kararının bir istisnası olacaktır.
Sanığın huzurda olmadığı zamanlar verilecek tutuklama kararının gıyapta tutuklama kararının yapılamayacağı gerekçesiyle yakalama emri verilmesini daha uygun bulmaktayım. Çünkü kanunların özgürlükçü ruhunun zararına sebep olacak ve özgürlük ve güvenlik dengesinin bozulmasına sebebiyet verebilecektir.
Soruşturma yapılırken sulh ceza hakiminin kendiliğinden tutuklama kararı vermesi mümkün değildir. Soruşturma sırasında Cumhuriyet savcısının talebi olmalıdır[79]
Cumhuriyet savcısı tutuklama talebinde bulunduğu sırada gerekçe göstermek zorunda ve adli kontrol hükümlerinin neden yetersiz kaldığını hukuki ve fiili olarak açıklamak zorundadır.[80]
Yukarıda soruşturma sırasında tutuklama kararı verilmesi için cumhuriyet savcısının talebinin zorunlu olduğundan bahsetmiştik. Bu durumun tek istisnası soruşturmanın bizzat sulh ceza hakimi tarafından yapılmasıdır.[81]
CMK’nın ‘Soruşturmanın sulh ceza hâkimi tarafından yapılması’ başlıklı 163.maddesinin 1.fıkrasına göre ‘Suçüstü hâli ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, Cumhuriyet savcısına erişilemiyorsa veya olay genişliği itibarıyla Cumhuriyet savcısının iş gücünü aşıyorsa, sulh ceza hâkimi de bütün soruşturma işlemlerini yapabilir.’
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 12/1. maddesinde “Davaya bakmak yetkisi, suçun işlendiği yer mahkemesine aittir.” Demek suretiyle yetki sınırlarını göstermiştir.
Ayrıca Cmk’nın 13.maddesinde;
(1)Suçun işlendiği yer belli değilse, şüpheli veya sanığın yakalandığı yer, yakalanmamışsa yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
(2) Şüpheli veya sanığın Türkiye'de yerleşim yeri yoksa Türkiye'de en son adresinin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.
(3) Mahkemenin bu suretle de belirlenmesi olanağı yoksa, ilk usul işleminin yapıldığı yer mahkemesi yetkilidir.
Tutuklama kararı vermeye , suçun işlendiği veya şüpheli/sanığın yakalandığı yerdeki sulh ceza hakimi yetkilidir.Mahkemenin tutuklamaya ilişkin yetki kuralları tutuklama kararını verecek hakim içinde geçerlidir[82].Madde metninden açıkça anlaşıldığı üzere aynı anda birden çok mahkemenin(ya da sulh ceza hakiminin) yetkili olması değil seviyeli olarak yetkisinden bahsetmektedir.[83]
Burada ayrıca belirtmekte fayda var ki Cmk’nın 21. Maddesine göre gecikmesinde sakınca bulunan hallerde bir hakim veya mahkemenin yetkili olmasa bile yargı çevresinde içerisinde gerekli işlemleri yapabileceği düzenlenmiştir.
Yetki Kavramının dışında görev konusuna da değinecek olursak, ‘görevli olmayan hakim veya mahkeme tarafından verilen tutuklama kararları CMK’nın 7.maddesinin lafzıyla çelişiyor gibi görünmektedir bundan dolayı görevli olmayan hakim veya mahkeme tarafından verilen tutuklama kararlarının hükümsüz sayılıp kaldırılması gerekir.[84]
Yargıtay CGK, 06.05.2008 gün, 2008/1-90 Esas ve 2008/100 Karar sayılı bir kararında her ne kadar görevli olmayan hakim veya mahkeme tarafından yapılan işlemlerin hükümsüz sayılacağını söylese de , bu durumda tutuklama kararlarının istisna teşkil edeceğini söylemiştir.[85]
Yargıtay’ın yukarıda bahsettiğimiz kararına katılmak mümkün değildir. Çünkü tutuklama kararı yinelenebilen bir işlemdir.Eğer tutuklama şartları oluşmuşsa görevli mahkeme tarafından yeniden tutuklama yapılması gerekir.
Soruşturma evresinde ayrıca belirtmek gerekir ki CMK’nın 103. Maddesinin 2.fıkrasına göre ‘Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı adlî kontrol veya tutuklamanın artık gereksiz olduğu kanısına varacak olursa, şüpheliyi re'sen serbest bırakır. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğinde şüpheli serbest kalır.’
Tutuklama tedbirine , sadece soruşturma aşamasında değil şartlar oluşmuşsa kovuşturma sırasında , yani iddianamenin kabulü ile başlayan dava safhasında da başvurulabilir.[86]
Kovuşturma sırasında kişinin tutuklanmasına karar verecek mahkeme sanığın yargılamasını yapacak mahkemedir. Kovuşturmayı yapan mahkeme tutuklama tedbirini Cumhuriyet savcısının isteği ile verebileceği gibi soruşturma evresinden farklı olarak kendiliğinden de verebilecektir.[87]
Kovuşturma evresinde, CMK. 6. Madde gereğince iddianamenin kabulü ile başladığından ara muhakeme sırasında verilecek olan tutuklama tedbirine ilişkin kararı da Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hakiminin kararı ile olacaktır.[88]
Ceza Muhakemesinin 101.maddesinin 3.fıkrası uyarınca ‘Tutuklama istenildiğinde, şüpheli veya sanık, kendisinin seçeceği veya baro tarafından görevlendirilecek bir müdafiin yardımından yararlanır.’
İstinaf aşamasında tutuklama kararı verilebilir mi?İstinaf mahkemesi,bidayet mahkemelerinin verdikleri kararları hem maddi hem de hukuki yönden inceleme yetkisine haizdir.Başka bir deyişle istinaf aşamasında yeniden yargılama yapılmaktadır.
İstinaf mahkemesinde yazılı yargılama ‘istinaf davası’ açılıp , duruşma günü verilmekte,tutuklama tedbiri uygulanmamış olan sanığa gerekirse davetiye göndermekte ,sanığın sorgusu yapılmakta ,tanık ve bilirkişi dinlemekte ,gerekirse keşif bile yapabilmektedir.[89]
İstinaf mahkemesi , bidayet mahkemeleri gibi delil toplama , toplanan delillerin değerlendirmesini yapabildiği için , sanık hakkında şartları oluşmuşsa tutuklama tedbiri uygulayabilir.
7.Tutuklama Kararının Gerekçeli Olması
Anayasa’nın 141. Maddesinin 3.fıkrasına göre ‘bütün mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Mahkemelerin kararlarının gerekçeli olması söz konusu hükmün keyfilikten uzaklaştıracaktır.’
CMK’nın 34. Maddesine göre ‘Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230 uncu madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.’
CMK’nın 101.maddesinin 1. Fıkrasına göre ‘Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.’
Cmk’nın 101.maddesine göre; tutuklamaya, tutukluluk halinin devamına ya da bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda; kuvvetli suç şüphesini ,tutuklama sebeplerinin olduğunu,tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu ve somut delillerin gerekçeli olarak ortaya konması şarttır.[90]
Gerekçe, yargı mercilerinin kuşku ile başlayan ve infazla sonlanan zaman kesitinde, vicdani kanı ile hukuki tanı sürecinin yaşandığı farklı yer ve zamanlarda, çeşitli form ve kimliklerle karşımıza çıkan; hükmün yazgısını belirleyen eylem, işlem, söz ve kararlarının, savunma hakkı ile kanun yollarının etkili olarak kullanılmasına olanak verecek şekilde tutarlı, yeterli, doğru, haklı, yasal, makul, vicdana uygun olarak açıklanmasını hedefleyen; derinlemesine bir etkinlik olarak tanımlanabilir.[91]
TDKya göre gerekçe ; Bir şeyi gerekli duruma getiren, yapılmasına sebep olan şey, gerektirici sebep; mucip sebep, esbabımucibe Mahkeme kararlarının dayandığı kanuni ve hukuki sebepler olarak tanımlanmıştır.
Gerekçe’nin hakim veya mahkeme tarafından verilen akla uygun ,çelişkiden uzak ve inandırıcı olmalıdır.[92]
Burada şu soruyu sormak aklımıza gelebilir.Tutuklama tedbirinin devamına veya tahliye isteminin reddine ilişkin kararlar da gerekçe mecburiyeti var mıdır?Şüphe yok ki tutuklama kararı veya tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda bir tutuklama kararıdır.Bundan dolayı bu kararlarda gerekçeli olmak zorundadır.[93]
Gerekçesiz ya da yeterli açıklama yapılmadan tutuklana bir kişi, kanun yollarında hangi durumlarda görüşlerini açıklaması gerektiğini bilemeyeceğinden ötürü savunma ve adil yargılanma hakkı ihlal edilmiş olacaktır.[94]
Tutuklama tedbiri,koruma tedbirleri arasından en ağırı olduğu için gerekçeli olması kişi özgürlüğü ve güvenliği açısından önemlidir.Gerekçesiz veya gerekçenin yetersiz olması durumunda kişi temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması , kişisel görüş ve keyfi uygulamalar sonucu zarar görebilir.[95]
8.TUTUKLU VE HÜKÜMLÜLERİN HAKLARI
Bu başlıkta daha çok elzem olan ve tutuklu veya hükümlü açısından daha önemli hakları detaylı anlatacağım diğer haklarından ise bahsedeceğim.
8.1.Avukat Ve Noter İle Görüş Hakkı
Tutuklu/hükümlülerin avukat ile hukuki durumları ile ilgili görüşmelerini iki ayrı şekilde incelemekte fayda vardır :
- Tutukluların avukatıyla görüşmesi konusunda zaman olarak herhangi bir kısıtlama yoktur. Bayram, gece, hafta sonu gibi zamanlarda görüşme yapılabilir. Vekaletname sunmak zorunda değildir.
- Hükümlülerin vekaletname sunmadan avukatlarla görüşme hakkı üç görüşme ile kısıtlanmıştır. Hükümlüler , vekaletname verdikleri veya vermedikleri avukatları ile yalnız mesai saatleri içinde görüşme yapabilirler.[96]
Tutuklu veya hükümlünün avukatıyla görüşürken verdiği belgeler incelenememektedir.AİHM, hükümlünün avukatı ile yazışmalarının düzenli olarak tetkik edilmesini AİHS. 8.maddeye aykırı bulmuştur.[97]
8.2. Telefon İle Haberleşme Hakkı
Tutuklu/Hükümlüler haftada bir defa 10 dakikayı geçmeyecek şekilde ücretli telefonla konuşabilirler.Kapalı ceza infaz kurumlarında telefon görüşleri ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış hükümlüler, örgütlü suçlardan dolayı ceza infaz kurumunda olanlar , tehlikelilik hali idare tarafından tespit edilenler ise on beş günde bir defa bu haktan yararlanabilmektedirler[98].Telefonla görüşme hakkı kullanıldığı zaman ceza infaz kurumu tarafından kaydedilmektedir.
8.3 .Ziyaretçi Kabul Etme Hakkı
Tutuklunun eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın akrabaları veya varsa vasisi, mecburi durumlar haricinde değiştirilmemek üzere kimlik bilgileri kurum idaresine bildirilmiş olan üç kişiye kadar tanıdıklarıyla görüşme hakkına sahiptir.[99]
Ziyaretçi kabul etme hakkı , açık görüş ve kapalı görüş şeklinde yapılmaktadır.Açık görüşler, mesai saatleri içerisinde yapılmaktadır.Uygulama da bir saate kadar açık görüş yapılmaktadır.Çocuk tutuklu veya hüküm almış olanlar için ise üç saate kadar açık görüş uygulama da görülmektedir.
Kapalı görüşler, bir paragraf önce saydığımız akrabaları veya tanıdıkları tarafından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan hükümlüler on beş günde bir defa ,diğer tutuklu veya hüküm almış kişiler ise açık görüş haftası dışında hafta da bir defa bir saati geçmeyecek şekilde yapılabilmektedir.[100]
Tutuklu veya hüküm almış kişilerin bu haklarından başka mektup/faks alma veya göndermek hakkı , sağlıktan faydalanma hakkı , televizyon/radyo kullanmak hakkı , dışarıdan gelecek hediyeleri alabilme hakkı , kütüphaneden faydalanmak hakkı mevcuttur.
9.TUTUKLULUK SÜRELERİ
Ceza Muhakemesi Kanunu genel görevli mahkemeler bakımından tutuklulukta geçecek en üst süreyi CMK. ‘tutuklulukta geçecek süre’ başlıklı 102.madde de belirtmiştir.
Mezkur hükme göre ;
‘‘(1) Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ancak, bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek altı ay daha uzatılabilir.
(2) Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.
(3) Bu maddede öngörülen uzatma kararları, Cumhuriyet savcısının, şüpheli veya sanık ile müdafiinin görüşleri alındıktan sonra verilir.
4) Soruşturma evresinde tutukluluk süresi, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işler bakımından altı ayı, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işler bakımından ise bir yılı geçemez. Ancak, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu olarak işlenen suçlar bakımından bu süre en çok bir yıl altı ay olup, gerekçesi gösterilerek altı ay daha uzatılabilir.
(5) Bu maddede öngörülen tutukluluk süreleri, fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmamış çocuklar bakımından yarı oranında, on sekiz yaşını doldurmamış çocuklar bakımından ise dörtte üç oranında uygulanır.”
CMK. , burada görüldüğü gibi ağır ceza mahkemesinin görev bölgesine giren veya girmeyen olarak ikili bir ayrıma tabi tutulmuştur.
Tutukluluk durumunun makul süreyi aşmaması AİHS 5. Maddede açıkça belirtilmiştir. Tutuklukta geçecek sürenin makul bir süre olup olmadığı somut olayın özelliklerini göre ayrı ayrı belirlenmelidir[101].Kanun koyucu da makul sürenin belirsizliğe yol açmasından ötürü burada üst sınır belirlemiştir. Yukarıda bahsettiğimiz süreler tutuklulukta geçirebilecek makul süreden sayılabilmesi için en üst sınır olarak kabul edilmelidir.[102]
Yalnız burada hemen belirtmek zorundayız ki yukarıda bahsettiğimiz süreler boyunca kişinin tutulması gerekmez. Tutuklama şartları kalktığından itibaren kişini özgür bırakılması gerekir. Aksi durumda keyfi bir durum ortaya çıkacak ve kişinin özgürlüğünden mahrum edilmesi sonucu doğuracaktır.
Bir de ayrıca ifade etmekte fayda var ki tutukluluk halinin uzatılması için bir zorunluluk olmalı ve somut bir gerekçe gösterilmelidir. Mecburiyetin hangi durumda olacağı kanunda belirtilmiş değildir ve keyfiyete yol açma riski bulunmaktadır.[103]
Soruşturma aşamasında şüphelinin tutukluluk halinin devam edip etmeyeceğine en geç otuzar günlük süreler itibarıyla Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimliğince incelenir.(CMK. 108/1)
Kovuşturma aşamasında da tutukevinde bulunan sanığın tutukluluk durumunun sürüp sürmeyeceğine duruşmanın her celsesinde ve en geç otuz günde bir , mahkeme veya hakim tarafından karar verilir.(CMK. 108/2)
Tutukluluk durumunun devamına karar verilebilmesi için tutukluluk şartlarının devam ediyor olması ve tutuklulukta azami sürenin dolmamış olması gereklidir[104].Tutukluluk şartları ortadan kalkmışsa kişinin tutukevinde bir saniye daha fazla tutulmaması gerekir.
Anayasa Mahkemesi Başvuru Numarası : 2012/239 Karar Tarihi : 2/7/2013 ‘Somut olayda beş yıllık azami tutukluluk süresinin dolması nedeniyle tutukluluğun yasal dayanağının kalmadığı ve tutukluluğun makul süreyi aştığı iddia edilmektedir. 5271 sayılı Kanun'daki azami tutukluluk süresinin ağır cezalık işler bakımından uzatmalarla birlikte azami beş yıl olduğu, bu haliyle düzenlemenin öngörülebilir olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, kuvvetli suç şüphesi ile birlikte devamını gösteren haklı nedenlerin gösterilmesi şartıyla soruşturma veya kovuşturmanın tutuklu sürdürülmesi mümkün olabilir. Buna dair gerekçelere mahkeme kararları ve Bakanlık görüşünde yer verilmediği gibi ilk tutuklama müzekkeresi dışında dosyaya herhangi bir karar örneği de sunulmamıştır. Dahası, beş yıllık süre dolmasına rağmen, kanundaki azami sürenin dolmuş olduğu iddiasıyla başvurucu tahliye talebinde bulunmuş, davayı gören ve itirazı inceleyen mahkemeler kararlarında tahliye talebini reddetmişler fakat beş yıllık azami süre konusundaki iddiaya hiçbir şekilde değinmemişlerdir . Beş yılı hayli aşan bir tutukluluk halinin devamına ilişkin bu gerekçelerin ilgili ve yeterli olduğu söylenemez. "Kanun'da öngörülen azami tutukluluk süresinin aşılması" nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE, "Tutukluluğun makul süreyi aşmış olması" nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE..’[105]
10.ADLİ KONTROL
CMK. Tasarısının genel gerekçesinde adli kontrole yer verilme nedeni kişiyi tutuklamak ve serbest bırakmak arasında bir kuruma yer verilmiş olmasıdır[106].Böylece kişinin kaçma riski düşürülürken aynı zamanda hürriyetinden tam olarak mahrum bırakılmasının da önüne geçilmiştir.[107]
Tutuklamayı incelerken şartları tutuklama ile aynı olan adli kontrolden de bahsetmek elzemdir. CMK’nın ‘Adli Kontrol’ başlıklı 109. Maddesinde ;
(1)Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.
(2) Kanunda tutuklama yasağı öngörülen hallerde de, adlî kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir.
Cmk’nın 103/2’ de soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının adli kontrol veya tutuklamanın artık gereksiz olduğu kanısına varacak olursa ,şüpheliyi re’sen serbest bırakır demektedir. Oysa burada adli kontrolden bahsedilmesi abesle iştigaldir zira adli kontrol durumunda kişi tutuklu değildir. Sadece belli yükümlülükleri vardır.Kanunun yazılımında biraz sorun olduğu kanaatindeyim.Adli kontroldeki yükümlülükleri kaldırılır denmesi daha uygun olacaktır.
Şüpheliye , Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hakiminin kararı ile soruşturmanın tüm aşamalarında adli kontrol tedbiri uygulanabilir.(CMK.110/1)
CMK.110/3’e göre de kovuşturma aşamasının tüm aşamalarında 109. Maddenin 1. ve 2. Fıkra hükümleri gerekli görülürse, yetkili mercilerce uygulanır denmektedir.
Tutuklama bir ceza olmadığını bir kez daha vurgulamak isteriz. Tutuklama koruma tedbirleri arasından en ağırıdır.Tutuklamanın uzun süre olmaması gerekir.Tutuklama tedbirinin meydana gelen suçtaki delillerin toplanmasıdır.Uzun süreli tutukluluk hali kişilere ‘cezalı’ gibi bir algı yaratmaktadır.Uygulama da tutuklama tedbirinin yanlış olduğu örnekler vardır.
Hem AİHS 5. Madde hem de anayasanın 19.maddesi gereğince herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının olduğu saptanmıştır. Bundan dolayı kimsenin keyfi olarak tutuklanması mümkün değildir.[108]
Cmk. 100 ve devamı maddelerinde tutuklamanın hangi şartlarda yapılacağı tutuklama tedbirine başvurulması için nelerin gerekli olduğunu hepimize göstermektedir. Türk hukuk sisteminde tutuklama yasal yönden herhangi bir eksiklik yoktur.
Haksız tutuklamalarda ortaya çıkan yasal düzenlemelerden değil, uygulayıcıların durumun öneminin farkına varmayışlarından gelmektedir.[109]
Tutuklamanın keyfiliğinin önüne geçilmesi için hakim ve savcıların bağımsız ve tarafsız olması şarttır. Tutuklama tedbirinde haksızlık yaşanmaması için diğer bir önemli koşulda güçler ayrılığı ilkesinin mutlak olarak bulunmasıdır.[110]
Bir suçsuzu cezalandırmaksa on suçluyu affetmek daha iyi! – Büyük Katerina[111]
KAYNAKÇA:
1. 1.Arslan,Orhan ‘Ceza Muhakemesi Hukukunda Tutuklama’ Ankara Üniversitesi SBE ,Doktora Tezi ,Ankara 2022
2. Akıcı,Selçuk ‘Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Koruma Tedbiri Olarak Tutuklamanın Maddi Ve Şekli Şartları’ Hasan Kalyoncu Üniversitesi ,Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep 2022,
3. İpek,Nurgül Öztürk ‘Tutuklamaya Dair Bireysel Başvurularda Anayasa Mahkemesi’nin Kuvvetli Suç Şüphesini İnceleme Yetkisi’ Bahçeşehir Üniversitesi SBE,Yüksek Lisans Tezi,İstanbul 2021
4. Kaboğlu, İbrahim, Ö., Özgürlükler Hukuku 1 İnsan Hakları Genel Kuramına Giriş, Ankara, İmge Yayınevi, 2013,
5. CENTEL Nur, “Tutuklama Uygulamasında Sorunlar”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C:LXXI, S:1, 2013,
6. Özcan,Burhan ‘Ceza Muhakemesi Hukukunda Tutuklama’ Bahçeşehir Üniversitesi SBE Yüksek Lisans Tezi ,İstanbul 2018
7. Aydın,Ertan ‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Bağlamında Ceza Muhakemesi Hukukundaki Koruma Tedbirlerinden Yakalama, Gözaltına Alma Ve Tutuklama’ Polis Akademisi GBE,Yüksek Lisans Tezi ,Ankara 2020
8. Adıyaman ,Ozan Hüseyin ‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Türk Hukukunda Tutuklama’ Kırıkkale Üniversitesi SBE,Yüksek Lisans Tezi ,Kırıkkale 2019
9. Güven,Murat , ‘Bireysel Başvuru Hakkı Kapsamında Tutuklama Tedbiri’ Ankara Üniversitesi SBE,Yüksek Lisans Tezi,Ankara 2021
10. Aslan/Berfin , Sezen/Onur , Ökse/Furkan, Günaydın/Gizem , ‘Ceza İnfaz Kurumlarında Tutukluların Ve Hükümlülerin Hakları Kitapçığı’ , İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi , https://www.istanbulbarosu.org.tr/files/yayinlar/eyayin/TutukluveHukumluHaklari.pdf
11. Feyzioğlu/Metin , Ergün Okuyucu/Güneş , ‘Türk Hukukunda Tutuklulukta Azami Süre’ , https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/624884
---------------
[1] Halil Cibran,Ermiş
[2] Arslan, Orhan ‘Ceza Muhakemesi Hukukunda Tutuklama’ Ankara Üniversitesi SBE, Doktora Tezi, Ankara 2022 s.1
[3] Akıcı, Selçuk ‘Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Koruma Tedbiri Olarak Tutuklamanın Maddi Ve Şekli Şartları’ Hasan Kalyoncu Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep 2022,s.1
[4] İpek,Nurgül Öztürk ‘Tutuklamaya Dair Bireysel Başvurularda Anayasa Mahkemesi’nin Kuvvetli Suç Şüphesini İnceleme Yetkisi’ Bahçeşehir Üniversitesi SBE, Yüksek Lisans Tezi,İstanbul 2021
[5] Kaboğlu, İbrahim, Ö., Özgürlükler Hukuku 1 İnsan Hakları Genel Kuramına Giriş, Ankara, İmge Yayınevi, 2013,s. 13.
[6] Arslan,Orhan s.15
[7] YCGK, 31.01.2006, 2006/1-4 E., 2006/7 K.
[8] CENTEL Nur, “Tutuklama Uygulamasında Sorunlar”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C:LXXI, S:1, 2013, s.193
[9] İpek,Nurgül Öztürk s.13
[10] Özcan,Burhan ‘Ceza Muhakemesi Hukukunda Tutuklama’ Bahçeşehir Üniversitesi SBE Yüksek Lisans Tezi ,İstanbul 2018 ,S.17
[11] Aydın,Ertan ‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Bağlamında Ceza Muhakemesi Hukukundaki Koruma Tedbirlerinden Yakalama, Gözaltına Alma Ve Tutuklama’ Polis Akademisi GBE,Yüksek Lisans Tezi ,Ankara 2020 s.79
[12] Akıcı ,Selçuk S.7
[13] Arslan,Orhan s.23
[14] Özcan,Burhan s.21
[15] İpek,Nurgül Öztürk s.14
[16] İpek,Nurgül Öztürk s.16
[17] Akıcı,Selçuk s.9
[18] Arslan,Orhan s.25
[19] Adıyaman ,Ozan Hüseyin ‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Türk Hukukunda Tutuklama’ Kırıkkale Üniversitesi SBE,Yüksek Lisans Tezi ,Kırıkkale 2019 S.45
[20] Adıyaman, Ozan Hüseyin s.44
[21] İpek,Öztürk Nurgül s.17
[22] Arslan,Orhan s.26
[23] Aydın,Ertan s.81
[24] Akıcı,Selçuk s.16
[25] Arslan Orhan s.89
[26] Arslan,Orhan s.89
[27] Özcan,Burhan s.11
[28] Aydın,Ertan s.30
[29] Arslan,Orhan S.90
[30] Akıcı,Selçuk s.18
[31] Adıyaman,Ozan Hüseyin s.49
[32] Güven,Murat , ‘Bireysel Başvuru Hakkı Kapsamında Tutuklama Tedbiri’ Ankara Üniversitesi SBE,Yüksek Lisans Tezi,Ankara 2021, s.20
[33] Özcan,Burhan s.13
[34] Arslan,Orhan s.92
[35] Akıcı,Selçuk s.20
[36] Özcan, Burhan s.34
[37] Akıcı,Selçuk s.41
[38] Arslan,Orhan s.109
[39] Güven,Murat s.17
[40] İpek,Öztürk Nurgül s.20
[41] Özcan,Burhan s.35 , AYM Kararı, 26.06.1963, 1963/197 E., 1963/166 K., http://kararlaryeni.anayasa.gov.tr/Karar/Content/
15307a70-4a2f-4c56-9cf8-6c3f9bb3a222?excludeGerekce=False&wordsOnly=False, [29.10.2017]&
[42] Akıcı,Selçuk s.39
[43] Adıyaman, Ozan Hüseyin s.66
[44] Aydın,Ertan s. 82
[45] Arslan,Orhan s.116
[46] Güven,Murat s.18
[47] Akıcı ,Selçuk s. 54
[48] İpek,Öztürk Nurgül s.23
[49] Aydın,Ertan s.83
[50] Özcan,Burhan s.43
[51] Adıyaman,Ozan Hüseyin s.67
[52] Aydın,Ertan s.86
[53] Ertan , Aydın s.87
[54] Akıcı,Selçuk s.80
[55] İpek,Öztürk Nurgül s.18
[56] Adıyaman,Ozan Hüseyin s.76
[57] Ilijkov/Bulgaristan, No. 33977/96, § 84, 26/7/2001
[58] Güven,Murat s. 92
[59] Arslan,Orhan s.136
[60] Akıcı,Selçuk s. 90
[61] Akıcı ,Selçuk s.100
[62] Arslan,Orhan s.141
[63] Adıyaman,Ozan Hüseyin 78
[64] Özcan,Burhan s.54
[65] Arslan,Orhan s.145
[66] Akıcı , Selçuk s.107
[67] Akıcı,Selçuk s.108
[68] Akıcı,Selçuk s.108
[69] Aydın,Ertan s.89
[70] Adıyaman,Ozan Hüseyin s.80
[71] Özcan,Burhan s.59
[72] Özcan,Burhan s.60
[73] Adıyaman,Ozan Hüseyin s.83
[74] Aydın,Ertan s.92
[75] Akıcı,Selçuk s.
[76] İpek,Öztürk Nurgül s.30
[77] Özcan,Burhan s.65
[78] İpek,Öztürk Nurgül s.31
[79] Özcan,Burhan s.63
[80] Aydın,Ertan s.95
[81] Güven,Murat s.21
[82] Arslan,Orhan s.155
[83] Arslan,Orhan s.155
[84] Arslan,Orhan s.155
[85] Arslan,Orhan s.155
[86] Arslan,Orhan s.162
[87] Arslan, Orhan s.162
[88] İpek,Öztürk Nurgül s.31
[89] Arslan,Orhan s.165
[90] Güven,Murat s.60
[91] Yılmaz,Sanem Sabire ‘Tutuklama Kararlarında Gerekçe’ s.3
[92] Akıcı,Selçuk s.124
[93] Arslan,Orhan s.174
[94] Adıyaman,Ozan Hüseyin s.87
[95] Özcan,Burhan s.71
[96] Aslan/Berfin , Sezen/Onur , Ökse/Furkan, Günaydın/Gizem , ‘Ceza İnfaz Kurumlarında Tutukluların Ve Hükümlülerin Hakları Kitapçığı’ , İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi , https://www.istanbulbarosu.org.tr/files/yayinlar/eyayin/TutukluveHukumluHaklari.pdf , s. 9
[97] Aslan/Berfin , Sezen/Onur , Ökse/Furkan, Günaydın/Gizem , s.9
[98] Aslan/Berfin , Sezen/Onur , Ökse/Furkan, Günaydın/Gizem , s.10
[99] Aslan/Berfin , Sezen/Onur , Ökse/Furkan, Günaydın/Gizem , s.12
[100] Aslan/Berfin , Sezen/Onur , Ökse/Furkan, Günaydın/Gizem , s. 12
[101] Feyzioğlu/Metin , Ergün Okuyucu/Güneş ‘Türk Hukukunda Tutuklulukta Azami Süre’ , https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/624884 , AUHFD 2010 , s.39
[102] Feyzioğlu/Metin , Ergün Okuyucu/Güneş , 40
[103] Feyzioğlu/Metin , Ergün Okuyucu/Güneş , s.46
[104] Feyzioğlu/Metin , Ergün Okuyucu/Güneş , s.47
[105] Resmi Gazete Tarihi: 18 Temmuz 2013Resmi Gazete Sayısı: 28711 , https://kazanci.com.tr/gunluk/amkb2012-239.htm
[106] Odman, M.Tevfik / Köroğlu,Veli , ‘Adli Kontrol’ , https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/696252 , s,9
[107] Odman, M.Tevfik / Köroğlu,Veli s,19
[108] Özcan, Burhan s.143
[109] Adıyaman,Ozan Hüseyin s.139
[110] Güven ,Murat s.103
[111] Çariçe II. Katerina veya Büyük Katerina , 34 yıl boyunca Rusya'yı yönetmiş ve 18. yüzyıl Rusyası'na damgasını vurmuş Çariçedir. Kırım'ı Rus topraklarına katmasıyla tanınır.