Olaylar
Hükümlü olan başvurucu ceza infaz kurumunda yaşadığı olumsuzlukları kaleme aldığı mektubu bir gazeteciye göndermek istemiş fakat Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin Kurulu) anılan mektupla birlikte farklı kişilere ait toplam yirmi dokuz mektubun sakıncalı olduğunu değerlendirerek mektuplara el konulmasına karar vermiştir.
Başvurucu, Disiplin Kurulu kararına karşı İnfaz Hâkimliği nezdinde şikâyet başvurusunda bulunmuş, İnfaz Hâkimliği ve daha sonrasında Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun şikâyet ve itirazının reddine karar vermiştir.
İddialar
Başvurucu, ceza infaz kurumu tarafından sakıncalı bulunan mektubun alıcısına gönderilmemesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Anayasa’nın 22. maddesinde, herkesin haberleşme hürriyetine sahip olduğu ve haberleşmenin gizliliğinin esas olduğu hüküm altına alınmıştır.
Ceza infaz kurumunda suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi makul gerekliliklerin olması durumunda tutuklu ve hükümlülerin sahip oldukları haklar sınırlanabilir.
Haberleşme hürriyetine yönelik bir müdahale bakımından adil dengenin sağlanıp sağlanmadığının tespitinde müdahaleyi gerçekleştiren kamu makamlarının ve derece mahkemelerinin karar gerekçesi büyük önem taşır.
Kamu makamlarının ve derece mahkemelerinin temel hak ve özgürlüklere yönelik müdahalenin zorunlu bir ihtiyaca karşılık geldiğini ve orantılı olduğunu ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koyma yükümlülüğü vardır. Aksi durumda temel haklara yönelik müdahalelerin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak kabul edilebilmesi mümkün değildir.
Mevcut başvuruya benzer şikâyetlerde derece mahkemelerinin ve kamu gücünü kullanan diğer organların gerekçelerinin ilgili ve yeterli sayılabilmesi için kararlarda bulunması gereken ve benzer başvuruların koşullarına göre değişebilecek unsurlar özetle şöyledir:
Gönderilen yazışmalara yapılan müdahaleler somut mektuba özgü kabul edilebilir makul gerekçelerle açıklanmalı; sakıncalı bulunan ifadelerin ceza infaz kurumu güvenliğini hangi nedenlerle tehlikeye düşürdüğü somut verilerle gerekçelendirilmeli; mektubun içeriği ile birlikte muhatabının kim olduğu da dikkate alınmalı; içerik değerlendirmesinde mahpus hakkında uygulanan infaz rejimi ve mahkûmiyet sebepleri de gözetilmeli; mektubun tamamının alıkonulmasına karar vermek yerine sakıncalı yerlerin karalanarak mektubun gönderilmesinin mümkün olup olmadığı değerlendirilmelidir.
Somut olayda başvurucu bir gazeteciye göndermek istediği mektupta Ceza İnfaz Kurumu uygulamalarına değinmiştir. Buna karşılık Disiplin Kurulu kararında, başvuruya konu mektup dâhil toplam yirmi dokuz mektubun sakıncalı bulunarak bunlara el konulduğundan bahsedilmiş, mektupların tamamının kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan yanlış ifadeler içerdiği belirtilmiş ancak her bir mektup için hangi ifadelerin neden sakıncalı görüldüğü gerekçelendirilmemiştir.
Bu kapsamda başvuruya konu mektubun içeriğinde yer alan ifadelere yönelik olarak yapılan müdahalede, mektuba özgü makul gereklilikler somut verilere dayanılarak ortaya konulmamıştır. Sonuç olarak başvurucunun göndermek istediği mektubun alıkonulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahale ilgili ve yeterli gerekçelere dayandırılmadığından müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
>> Anayasa Mahkemesinin 10/3/2020 Tarihli ve 2017/20669 Başvuru Numaralı Kararı için TIKLAYINIZ