ÇEK KANUNUNUN DEĞİŞTİRİLEN GEÇİCİ 5. MADDESİNİN UYGULAMASINDA KARŞILAŞILAN SORUNLAR

Abone Ol

Bilindiği üzere 28/07/2021 tarih ve 31551 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7333 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 17. maddesi ile 5941 sayılı Çek Kanununun Geçici 5. maddenin 1. fıkrası değiştirilerek çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet verenler hakkındaki infaz sürecinde pandeminin ortaya çıkardığı ekonomik koşullar da göz önünde bulundurularak bir takım alternatif düzenlemelere gidilmiştir. Getirilen bu yeni hükümle “30/4/2021 tarihine kadar işlenen suçtan dolayı mahkûm olanların cezalarının infazı durdurulacak, hükümlülerce 30/6/2022 tarihine kadar çek bedelinin 7333 sayılı Kanunun yayımı tarihi itibarıyla ödenmeyen kısmının onda biri alacaklıya ödenecek, kalan kısmın 30/6/2022 tarihinden itibaren ikişer ay arayla on beş eşit taksitle ödemesi durumunda ise mahkemece, ceza mahkûmiyetinin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilecek, 30/6/2022 tarihine kadar çek bedelinin ödenmeyen kısmının onda birinin ödenmemesi halinde alacaklının şikâyeti üzerine mahkemece hükmün infazının devamına karar verilecek, hükümlülerce taksitlerden birinin süresi içinde ilk defa ödemediği takdirde ödenmeyen bu taksit, sürenin sonuna bir taksit olarak eklenecek, kalan taksitlerden birinin daha ödenmemesi halinde alacaklının şikâyeti üzerine mahkemece hükmün infazının devamına karar verilecek, ayrıca bu fıkra hükümleri, 30/4/2021 tarihine kadar işlenmiş ve yargılaması devam eden suçlar bakımından, çek bedelinin ödenmeyen kısmının onda birinin 30/6/2022 tarihine kadar ve bu fıkrada belirtilen taksitlerin süreleri içinde alacaklıya ödenmesi koşuluyla, infaz aşamasında da uygulanabilecektir.”

Kanun maddesi yukarıda bahsedilen şekil ve içerikte olmakla birlikte yazımında ayrıntıya ve detaya yer verilmemesi nedeniyle Kanunun uygulayıcısı mahkemelerce çeşitli şekillerde yoruma tabi kılınmaya başlanmıştır. Kimi mahkemelerce hüküm dar ve sığ yoruma tabi tutulurken kimi mahkemelerce daha geniş yorumlanmaktadır. Dar yorumu tercih eden mahkemelerde daha önce örneği görülemeyen yeni uyuşmazlıklar ortaya çıkarken geniş yorumu tercih edenlerde ise daha sorun çözücü ve Kanunun ruhuna ve getiriliş amacına uygun değerlendirmeler ortaya çıkmaktadır.

Kanunun uygulanmaya başlamasının üzerinden yaklaşık 1 yıllık bir süre geçmiş olup, Kanunda işaret edilen taksitlerin yaklaşık olarak 5. taksitinin ödenme süreleri içinde bulunulmaktadır. Bu bağlamda Kanunun uygulanmasında bir takım problemler de yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştır.

Mahkemeler nezdinde yaşanan sorunlardan birisi Kanunun kapsadığı döneme ilişkin olarak ortaya çıkmaktadır. Örneğin İstanbul Anadolu İcra Ceza Mahkemelerinin birinde “mahkumiyet cezasının 30/06/2022 tarihinden sonra 15/11/2022 tarihinde verildiği ve 01/02/2023 tarihinde kesinleşmesi sebebiyle 5941 sayılı Çek Kanunu geçici 5/1 madde kapsamına girmediği” şeklinde değerlendirme yapılmak suretiyle infaz durdurma talepli istem reddedilmiştir. Oysa yukarıda hükmüne yer verilen Kanun maddesi yargılaması devam eden uyuşmazlıkları da kapsamaktadır. Ayrıca suçun işlendiği tarih şayet Kanunun aradığı tarih olan 30/04/2021 tarihinden önce ise yine uyuşmazlık bu Kanun maddesi kapsamındadır. Kanaatimizce burada incelenmesi gereken nokta sadece hükümlünün onda birlik kısım ile taksitlerini süresinde ödeyip ödemediği hususunun irdelenmesi olmalıdır.

Kaldı ki bu fıkra hükmünün gerekçesine de bakıldığında, hükmün mümkün olduğu kadar kapsayıcı bir bakış açısı ile kaleme alındığı hemen anlaşılmaktadır. Gerekçe şöyle demektedir: "Ayrıca bu fıkra hükümlerinin, henüz yargılamasına başlanmamış veya yargılaması devam eden, başka bir ifadeyle henüz infaz aşamasına geçilmemiş suçlar bakımından, bu fıkrada belirtilen şartlara ve sürelere uyulmak koşuluyla uygulanabilmesine imkân tanınmaktadır. Buna göre, 30/4/2021 tarihine kadar işlenmiş ve henüz infaz aşamasına geçilmemiş suçlarda borçlunun, çek bedelinin ödenmeyen kısmının onda birini 30/6/2022 tarihine kadar ve kalan kısmını ise 30/6/2022 tarihinden itibaren ikişer ay arayla on beş eşit taksitle ödemesi durumunda, mahkûmiyet kararı daha sonra verilmiş veya kesinleşmiş olsa bile taksitlerin geldiği aşama dikkate alınarak mahkemece infazın durdurulmasına veya ceza mahkûmiyetinin bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmasına karar verilecektir."

Karşılaşılan bir diğer sorun ise Kanunda işaret edilen onda birlik peşinat ödemesi ile taksit ödemelerinin mahkemelere bildirilip bildirilmeyeceği noktasındadır. Yine İstanbul Anadolu icra ceza mahkemelerinin birinde “müşteki vekilince yasada belirtilen 30/06/2022 tarihine kadar ilk taksit ödenmediği bildirilmiş olduğu gibi sanık tarafından da yasa gereği çekin ödenmeyen kısmının onda birinin alacaklıya ödediğinde ilişkin Mahkememize herhangi bir bildirimde bulunulmadığı, belge de sunulmadığı anlaşılmakla" şeklinde gerekçelendirme yapılarak duran infazın kaldığı yerden devamına karar verilmiştir. Olayda müştekiye ödemlerin düzenli olarak yapıldığını, onda birlik ödeme dekontunun mahkemeye sunulduğunu ancak taksit ödeme dekontlarının ise sunulmadığını belirtmekte fayda vardır. Bir diğer icra ceza mahkemesinde ise “7333 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 17.Maddesi ile 14/12/2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanununa eklenen 5941 sayılı Çek Kanununa eklenen Geçici 5. Maddesinde belirtilen yasal süreler içerisinde sanık tarafından gerekli ödemelerin yapılmadığı, dosya içerisinde sadece dava konusu çek bedeli olan kısmın 1/10'luk kısmının ödendiğine dair beyan ve makbuzun bulunduğu ancak çek bedelinin kalan kısmının ödendiğini gösterir bir beyan veya ödeme dekontuna da rastlanmadığı,  bu aşamadan sonra mahkemenin aynı zamanda savunma yapan adına onun bir koluymuş gibi sanığın ödemelerinin tespiti yoluna gidemeyeceği” şeklinde yorumlama yapılmak suretiyle infazın devamına karar verilmiştir. Bu kararın itiraz üzerine yan mahkeme tarafından hukuka uygun bulunmayarak kaldırıldığını da not düşmek gerekir.

Ancak yukarıda yer verdiğimiz Kanun hükmünden de görüleceği üzere ödemelerin peşin olarak tek seferde yapılma zorunluluğu olmamakla birlikte 15 taksite kadar ödeme imkânı bulunmaktadır. Ayrıca yapılan ödemelerin mahkemeye beyan edilmesi yönünde yasal bir yükümlülük de getirilmemiştir. Kaldı ki sanık tüm ödemeler bitince toplu olarak tüm dekontları Mahkemeye sunabilecek ve cezanın tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasını isteyebilecektir. Yasanın tanıdığı vade tarihlerinin bitmesini beklemek ise Mahkemenin uyması gereken kanuni bir zorunluluktur. Velev ki bu süreçte Müşteki tarafından ödeme alınmadığı iddia edilerek infazın devamı talep edilse dahi bunun sanığa bildirilmesi ve savunmasının veya karşı beyanlarının alınması (varsa dekontların istenmesi) çelişmeli yargı ve silahların eşitliği ilkeleri ile adil yargılanma hakkının bir gereği olup ceza hukukunun temel prensiplerinin de olmazsa olmazıdır. Nitekim yukarıda yer verilen Mahkeme kararlarına konu uyuşmazlıklarda da olduğu gibi müşteki tarafından, ödeme alınmış olunmasına rağmen hiç ödeme alınmamış gibi art niyetli olarak şikâyette bulunulabileceği de gözden kaçırılmamalıdır.

Bir diğer uyuşmazlık türü ise taksitlerin ödenme süresine yönelik olarak Kanun lafzındaki “ikişer ay arayla” ifadesinin yorumu noktasında yaşanmaktadır. Bir icra ceza mahkemesi kararında “7333 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 17. maddesi ile 14/12/2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanununa eklenen 5941 sayılı Çek Kanununa eklenen Geçici 5. Maddesinde belirtilen yasal süreler içerisinde sanık tarafından gerekli ödemelerin yapılmadığı, 30/08/2022 tarihine kadar yapılması gereken ödemenin 05/09/2022 tarihinde, 30/10/2022 tarihine kadar yapılması gereken ödemenin 14/11/2022 tarihinde, 30/12/2022 tarihine kadar yapılması gereken ödemenin 10/01/2023 tarihinde 30/08/2022 tarihine kadar yapılması gereken ödemenin 05/09/2022 tarihinde ve 30/02/2023 tarihine kadar yapılması gereken ödemenin 15/03/2023 tarihinde yapıldığı, böylece ödemelerin geç yapıldığı anlaşıldığından infazın devamına” şeklinde yorumlama yapılmak suretiyle ödeme olmasına rağmen süresinde olmadığı değerlendirilerek ödemeler yokmuş gibi hüküm kurulmuştur. Burada mahkemenin son derece dar bir yorum tercih ettiği görülmektedir. Nitekim Kanun "2 ay içinde" veya "2 aylık sürede" dememiş "ikişer ay arayla" demiştir. Bir şeye ara vermek o süreyi tamamen doldurmak ve tüketmek anlamına gelir. Mahkemenin yorumu gibi düşünülecek olur ise 30/08/2022 tarihi dahi 2 aylık sürenin içinde kalacak ve Kanunun tarif ettiği şekilde iki ay ara verilmemiş olacaktır. Bu şekilde son ödeme tarihine ilave edilen bir 2 aylık süreden bahsedilemeyecektir. Bilakis iki ay içinde diğer ödemenin yapılması gerekeceği sonucu ortaya çıkacaktır ki o da hem Kanunun lafzıyla hem ruhuyla hem de vade kavramıyla örtüşmeyecektir.

Ayrıca bir an için ödemelerin ilk üçünün taksit şeklinde yapıldığını ve kalan taksitlerin tamamının ise 4. taksitin ödeme süresi içinde yapıldığını ve bu şekilde tüm borcun bitirildiğini düşünürsek bu durumda nasıl ki ödemeler süresi içinde ve taksitler halinde yapılmadı denilemeyecekse sanığın ödeme iradesini ortaya koyar şekilde taksitlerini düzenli ödemesi de Kanunun ruhuna ve getiriliş amacına uygun olarak en az toplu ödeme kadar haklı görülmelidir.

Öte yandan ceza af yasaları olabildiğince muhatapları lehine yorumlanması gereken yasalardır. Onarıcı adalet ilkesi, zarar vermekten çok onarıcı, eğitici, affedici, toplumsal katılımı ve müzakereyi teşvik edici bir süreç olup, mağduru temel alan, adli süreçte mağdurun uğradığı zararları ve mağduriyeti gidermeyi hedefleyen modern ceza hukuku anlayışıdır. Ödeme iradesini eksiksiz bir şekilde ortaya koyan ve ödemelerini Kanuna uygun şekilde düzenli yapan bir sanığın var olan ödemelerini Kanunun lafzını aleyhe yorumlamak suretiyle yokmuş gibi değerlendirerek infazın devamına karar verilmesi onarıcı adalet ilkesine aykırı olarak yeni mağduriyetler ihdas etmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Yargılamanın amacı, adaleti tesis etmek olmalıdır. Kararın adaletli olması ise sadece uyuşmazlığı gidermesi anlamını taşımaz. Bunun yanı sıra adil karar vermenin toplumsal barışı sağlamaya yönelik bir tarafı da vardır. Yukarıda değinilen uyuşmazlıklarda ödemelerin taksitler halinde aksatılmadan yapıldığı son derece açık iken ve taraflar arasındaki uyuşmazlığı giderme amacı ve gayesi taşımakta iken uyuşmazlığı adalete ve hakkaniyete uygun şekilde bitirmesi gereken mahkemece dar ve Kanunun getiriliş amacına aykırı bir yorumla yeni bir uyuşmazlık doğurulması adalete olan inancı zedeleyecektir.

Diğer taraftan Mahkemenin "müştekinin haklarını da korumak zorunda olduğu" düşüncesi akla gelebilecektir. Tabi ki müştekinin hakları da korunmalıdır. Ancak olaylara bakıldığında zaten müşteki taraflar herhangi bir zarara uğramamaktadır. Ayrıca ortaya çıkan bir kamu zararı olmayıp, kamu düzeninin bozulması da söz konusu değildir. Dolayısıyla mahkemelerin bu tür af düzenlemelerini dar şekilde yorumlamasının davanın taraflarına zarardan başka yarar sağlamayacağı ortadadır.

Bunlara ilaveten Çek Kanununa eklenen Geçici 5. maddenin 1. fıkrasında "...  Hükümlü taksitlerden birini süresi içinde ilk defa ödemediği takdirde ödemediği bu taksit, sürenin sonuna bir taksit olarak eklenir. Kalan taksitlerden birini daha ödemediği takdirde alacaklının şikâyeti üzerine mahkemece hükmün infazının devamına karar verilir. ..." hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre ödeme yapılmama durumunda dahi ikinci bir ek ödeme imkân olarak yine hükümlü lehine düzenlenip Kanuna eklenmiştir. Bu halde dahi herhangi bir mağduriyete mahal verilmek istenmemiştir. Bu bağlamda ödemelerde eksiklik olmamakla birlikte bir an için ödemenin yapılmadığı yönünde mahkemelerde kanaatin oluştuğunu varsaysak dahi bu durumda mahkemelerin sanıklara ödeme eksikliğini tebliğ ederek bildirmesi ve tüm ödemeler bittikten sonra ilave ödeme yapılıp yapmayacağını sorması ve bu yönde bir olanak tanıması gerekmektedir.

Sonuç olarak; Çek Kanunundaki yukarıda bahsi geçen değişiklik, pandemi şartları ve ülkenin o günlerde içinde bulunduğu ekonomik durum nedeniyle yapılmıştır. Çeklerin karşılıksız yazıldığı andan itibaren bankaların bu çek sahiplerine yeni çek vermedikleri ve kredi olanağı da sunmadıkları bir gerçektir. Bu kişiler finansal itibarlarını düzeltmek ve borçlarını ödemek adına bir hayli mücadele vermektedir. Ayrıca bu kişilerin hapse girmesiyle veya maddi ölümleriyle bu borçlar sıfırlanmamaktadır. Dolayısıyla bu kişilerin hem mevcut işlerini devam ettirmeleri açısından hem de mevcut borçlarını yapılandırılmaları açısından mümkün olduğunca faaliyetlerine devam etmeleri gereklilik arz etmektedir. Hal böyle iken tüm iyi niyetiyle taksitlerini ödeme iradesi içinde olanların hukuki durumlarının dar yoruma tabi tutularak bu kişilerin borçlarını ödeyemez hale düşürülmesi Kanunun lafız ve ruhuyla örtüşmediği gibi Kanunun getiriliş amacına da aykırılık arz etmektedir.