Canım kızım ! Yurduna dönebilirsin artık

Abone Ol


Karanlık günler geride kaldı yavrum. Biliyorum senin gibi olan arkadaşlarınızla birlikte çok eziyet çektiniz. Hakaretlere uğradınız. Siz vatanım, ülkem, okulum dediniz, öğretmenim dediniz, okumak istediniz, ilim öğrenmekti bütün arzunuz. Ama karanlık merkezlerde alınan kararlarla önünüz kesildi. Yollarınıza barikatlar kuruldu. Duvarlar örüldü, demir kapılar yüzünüze kapandı.

Erkek arkadaşlarınız da uğradığınız haksızlıklara isyan ettiler çoğu kez. Sloganlarla, pankartlarla destek verdiler size. Eğitim haklarınızın korunması için onlar da çabaladılar. Ayrımcılığı kınadılar. Öğretmenlerine idarecilerine, polis amcalarına yalvardılar sizin göz yaşlarınızın dinmesi için. Anneleriniz sizinle geldi okul önlerine. Babalarınız ise, ekmek kapısı işyerlerinden izin alabildiklerinde geldiler yanınıza. Anlamaya çalıştılar nedir bu yasak. Neden kızlarımız okullarına alınmıyor diye sordular. Her muhatap bir üstünden emir aldığını söylüyordu. Herkes yapılanın haksızlık, adaletsizlik olduğunu kabul ediyor ama ‘emir böyle’ diyordu.

Bilenlere sordunuz,  avukatlara danıştınız, siyasilere başvurdunuz ‘haklısınız’ dediler ama hakkınızı verecek makamlar kör oldular görmediler, sağır oldular işitmediler.

Haksızlık karşısında el ele verdiniz. Elele zincirleri oluşturdunuz Avrupa’dan Anadolu’ya beyaz örtülerinizle. Hak dediniz, hukuk dediniz, eğitim dediniz, okulum dediniz.

Haksızlık karşısında attığınız adımları engellemek, çığlıklarınızı susturmak için sizi düşman ilan ettiler. Ülkeyi yıkacak birinci tehdit dediler. İrtica dediler, suç dediler, suçlu dediler, ne olduğunu bile anlamadan gözaltına alındınız. Başörtünüze bez parçası dediler, hakarete uğradınız. Başörtünüzle okuduğunuz şiirler yaptığınız dualar, örgüt elemanı olduğunuza delil denilerek idam istemiyle mahkemelerde yargılandınız. Zindanlara atıldınız.

Bir arkadaşınız vardı. Kompozisyon yarışmasında birinci olmuştu. Ailelerin davet edildiği, idarecilerin, öğretmenlerin, öğrencilerin hazır bulunduğu bir toplantıda ödüller verilecekti. Kompozisyon birincisi arkadaşınızın adı okununca alkışlar arasında sahneye gelmişti. Sevinçten uçacak gibiydi. Tebrik edilip ödülünün eline verilmesini beklerken, protokol sıralarından kara bir el, başörtüsünü işaret etmişti. Aklına, başarısına, beyninin çalışmasına değil, başındaki beyaz örtüye odaklanmıştı kara beyinliler. Acımamışlardı kızcağıza, ödülünü vermeden kürsüden indirmişlerdi. Hatta salondan dışarı atmışlardı. O gün bu haksızlığa karşı tepkilerini, hatta bana olan sitemlerini  hiç unutamadım.

Tıp fakültesi son sınıfa gelmiş arkadaşlarınızın kapı dışarı edilmelerini unutmamız mümkün mü?

İki polis memurunun kollarından tuttuğu ve ağzını kapattığı arkadaşınızın başörtüsünün zorla başından çıkarıldığı sahne hala gözlerimizin önünde. Kahramanmaraş’ta Fransızların yaptığı saldırıdan farksız bu zulüm sahnesini unutmak mümkün mü?

Kanunsuz emirlere boyun eğmeyen, hak ve hakkaniyete saygılı, insaflı idarecilerin desteği ile okullarından mezun olan arkadaşlarınızın, mezuniyetten sonra başına gelenler de seni öz vatanından uzaklaştırdı biliyorum. Çalışma hakları ellerinden alındı, öğretmenler, hemşireler, asistanlar, doçentler keyfi disiplin kararlarıyla mesleklerinden ihraç edildiler. Meslekleri, ekmekleri ve inançları arasında tercihe zorlandılar. Açlıkla terbiye edilmek istendiler.

Size destek olamadık sevgili kızım. Hak ve hakikati yetkililere anlatamadık. Hukuk devletidir hakkınızı hukuk yoluyla alırız dedik, başaramadık. Brifingli yargıyı çıkardılar karşımıza. Anayasa ve kanunlara göre değil aldıkları emirlerle karar verdiler. Zulme ortak oldular maalesef. Bir saat adaletle hükmetmeyi en büyük ibadet gibi gören hakimlerimiz de yok değildi elbette. Onlar eğitim özgürlüğünüzü engelleyenlere kararlarıyla dur dediler. Tarihe adil notlar düştüler. Ancak karanlık eller yargının adil seslerini de susturdular, onlar da zulümlerden nasibini aldı.

Canım kızım, mektubumu uzattım biliyorum. Ama içim öyle dolu ki. Her birinizin  yaşadığı dramlar ayrı birer roman olur. Onları burada ayrı ayrı yazamam. Ama şunu mutlaka yazmalıyım. Sen ve arkadaşların uğradığınız haksızlıklar karşısında mücadelenizi hep hukuk içinde yaptınız. Okullarınızı yakıp yıkmadınız, taşlamadınız, öğretmenlerinize saygısızlık yapmadınız, sizi okul kapılarında başörtülerinizden, pardösülerinizden sürükleyen polislere Molotof atmadınız, küfür etmediniz, araçlarını ateşe vermediniz. Göz yaşlarınızı kimi zaman içinize akıttınız, kimi zaman sel oldu aktı. Hayatınız karardı, yıllarınız gitti. Okuyup hayalinizdeki  meslekleri edinemediniz.

Uğradığınız haksızlıklar zulümler sizin inancınızı güçlendirdi, azminizi artırdı. Ülkemizde olmazsa, başka ülkelerde okuruz dediniz. Kiminiz Avrupa’ya kiminiz Amerika’ya gitti. Avusturya’dan Avusturalya’ya gittiğiniz ülkelerde yüz akımız oldunuz. Yabancı üniversitelerde, yabancı rektörlerden, dekanlardan diplomalarınızı aldınız, ödüllere layık görüldünüz. Başarılarınızı duyan, kendilerini ilerici ve çağdaş sizi gerici ve irticacı gören yasakçılar, yaptıklarından dolayı yüzleri kızarıp azıcık pişmanlık duydular mı bilmiyorum. Arada bir haksızlık yaptık diyen cılız sesler duyulsa da, zalimler zulümlerini itiraf etmediler maalesef.

Gün geldi devran döndü. Sizin izzetli ve şerefli mücadeleniz zulüm ile abad olunmayacağı gerçeğini bir kez daha gösterdi. Geç de olsa adalet tecelli ediyor sevgili kızım. Size zulmedenler şimdi adalet önünde hesap veriyorlar.
Zalimin zulmü varsa mazlumun da Allah’ı var diye boşuna söylememiş atalarımız.

Şimdi sadece üniversitelerimizde değil bütün kamu kurumlarında özgürlük bayramı var. Siz zaten ayrıcalık değil eşitlik istiyordunuz.  Herkesin istediği gibi inanma, inandığı gibi yaşama hakları kabul edildi. Başörtülü, başı açık ayrımı kalmadı. Sen de bu arada gurbet ellerde doktoranı bitirdin. Vatanına ve milletine küsmek olmaz. Hasretin yüreğimizi yakıyor. Yaşlarımız da ilerledi. Hak ne zaman vaki olacak Rabbimiz bilir elbet ama biz de seni çok ama çok özledik canım kızım. Bizi daha fazla bekletme, artık yurduna dönebilirsin.