Bu gün Türkiye yine PKK terörü ile mücadele etmektedir. Teröristlerin patlayıcı yüklü araçlarla yaptığı saldırılar, yollara döşediği patlayıcılarla polislerimiz, korucularımız ve Mehmetçik şehit olmaktadır. Bu saldırılar aralıksız devam etmektedir.
PKK Türkiye’mizi güneyimizden de kuşatmıştır. PKK nın Suriye kolu PYD Suriye’de Esat idaresine karşı muhaliflerin başlattığı isyanı fırsat bilmiş, sınırımızda Ayn-El Arap (Kobani) ve Afrin’de bağımsız kantonlar kurmuştur. Menbic’de PYD nin elindedir.
2000 yılı öncesi A.B.D. ve Avrupa Birliği ülkeleri de PKK yı terörist örgüt olarak görüyorlardı. Bu gün A.B.D. de AB ülkeleri de PYD yi terörist örgüt olarak görmüyorlar. A.B.D. PYD yi en yakın müttefiki hatta Suriye’de IŞİD’e karşı savaşan kendi kara gücü olarak görüyor. PYD yi ürettiği en modern silahlarla donatıyor, PYD’nin vahşice ölümler gerçekleştiren, terör eylemleri yapan IŞİD ile savaşması da Avrupa Birliği Devletleri nezdinde itibarını artırıyor. IŞİD’in gerçekte ne olduğunu tam bilemiyorum. Kimileri IŞİD’in de ABD kurgusu olduğunu, Irak ve Suriye’de tasarladığı planı uygulamak için IŞİD’i kurduğunu söylüyorlar. Bu doğru olabilir. Ayrıca bazı stratejistler ABD nin Suriye’yi üçe bölme düşüncesinde olduğunu IŞİD’in Suriye’ye sürüleceğini ve Suriye toprakları üzerinde IŞİD’in Sünni bir İslam devleti kuracağını söylüyorlar.
ABD kurgusu olduğu kabul edilen IŞİD’in kanlı bir terör örgütü olduğu muhakkaktır. Yakın zamanda Ankara ve İstanbul’da gerçekleştirdiği terör saldırılarında yüzden fazla vatandaşımız ve çok sayıda turist hayatını kaybetmiştir.
2000 yılında PKK terörü bitmişti. DHKP-C, İBDA-C, Hizbullah, TİKKO gibi terör örgütleri de marjinal seviyeye indirilmiş eylem yapamaz hale getirilmişlerdi. Bu gün ise PKK yukarıda söylediğim gibi aralıksız olarak her gün saldırı düzenlemekte, askerimizi, polisimizi, korucularımızı ve halkımızı şehit etmektedir.
PKK nın Suriye kolu PYD Suriye sınırında müstakil kantonlar kurmuş, kantonlar kura kura Fırat Nehrinin batısına geçmiş Akdeniz’e doğru ilerlemektedir. Menbic’e yerleşmiştir. ABD PYD yi en yakın müttefiki olarak görmekte, PYD için bizim IŞİD’e karşı savaşan kara gücümüz demektedir.
En son Rakka harekâtına PYD nin de katılacağını açıklamıştır. ABD Türkiye’nin müttefikidir. Ama tavrı bir müttefik tavrı değildir. Bizim en büyük düşmanımıza PKK ya, PYD ye silah yardımı ve her türlü yardımı yapmaktadır. Türkiye’yi bölmeye çalışan terör örgütüyle işbirliği içindedir. Amerika’nın bu hareketi hasmane bir tavırdır. ABD bizim dostumuz değildir.
Türkiye sıkıntılıdır. PKK, IŞİD ve diğer terör örgütlerinin hedefidir. 2000 yıllarına doğru bitme noktasına gelen PKK nasıl oluyor da bugün Türkiye’yi tehdit eder hale gelmiştir?
ABD nin Irak’ı ikinci defa işgali Kandil’de dağılmak üzere olan PKK nın toparlanmasını sağlamıştır. Kandil’de canlanan PKK 2004 den itibaren Türkiye’ye yönelik saldırılarına tekrar başlamıştır.
ABD 2000 yılı öncesinde de PKK ya yardım ediyordu. Genel Kurmayımız ABD savaş uçaklarının PKK teröristlerine havadan silah ve çeşitli yardım malzemesi bıraktığını tespit etmiştir.
ABD nin PKK ya yardımı doğrudur, ancak PKK nın sınırlarımız içinden ve dışından Türkiye’mizi tehdit eden güç haline gelmesi ABD yardımı ile izah edilemez.
Türkiye’nin PKK terörünü sona erdirmek için yıllarca devam ettirdiği çözüm süreci, Irak, Suriye ve Kuzey Irak Kürt Yönetimi ile ilişkilerindeki yanlışları PKK nın güçlenmesinde ABD yardımından daha önemli etken olmuştur.
PKK terör örgütüdür. Hedefi bellidir. Türkiye PKK ile anlaşabileceğini düşünmüştür. Oysa PKK nın istekleri açıktır. “Kürt kimliği tanınacak, Kürtçe de Türkçenin yanında resmi dil olarak kabul edilecektir, Güneydoğu bölgelerimizde özerk bölgeler kurulacaktır, kendi öz savunma gücünü kuracaktır.”
Başka istekleri de vardır. Bunların tamamını burada tekrarlamıyorum. Türkiye üniter ve milli bir devlettir. Atatürk Türkiye Cumhuriyeti Devletinin üniter ve milli bir Devlet olarak düşünmüş ve milli devlet olarak kurmuştur. “Cumhuriyeti kuran halka Türk milletidir.” Demiştir.
Hiçbir iktidarın Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş esaslarını değiştirmeye gücü yetmez. Açılım sürecinde Abdullah Öcalan kendisine bilgi vermek ve görüşlerini almak için her ay muntazaman İmralı’ya gelen HDP heyetlerine sık sık “müzakere ettiğimiz hususların gerçekleşmesi için yasa çıkarmıyorlar, Anayasa değişikliğine gitmiyorlar, biz konuşmalarımızla suç işliyoruz.” Diye şikâyette bulunmuştur.
Cumhuriyetimizin üniter ve milli karakterinin değiştirilmesine Türk milleti sessiz kalmazdı. AKP iktidarı da bunu görmüş PKK ile konuyu müzakere etmesine rağmen Devletin milli ve ulusal karakterini bozacak adımları atmaktan çekinmiştir.
Çözüm süreci terör örgütünün muhatap alınmasının yanlışlığını gösterdiği gibi Cumhuriyetimizin kuruluş esaslarının değiştirilemeyeceğini de göstermiştir.
Yıllarca süren çözüm sürecinde Türkiye büyük yanlışlar yaptı. Çözümü halka kabul ettirebilmek için “analar ölmesin” propagandası yapılıyordu. Propaganda yapmakta görevlendirilenler arasında yazarlar, ünlü sinema sanatçıları, müzisyenler de vardı.
Terör eylemlerine gerçekleştirenler, polisimize, askerimize saldıranlar PKK teröristleriydi. Silahlı kuvvetlerimiz, polisimiz terörist saldırılarına karşı meşru müdafaa durumundaydı. Toprağını, halkını korumakla görevliydi. Görevini yapıyordu.
Çözüm sürecinden analar ağlamasın propagandasından teröristler hiç etkilenmedi. Eylemlerine yani askerimizi, polisimizi, korucularımızı, halkımızı şehit etmeye, anaları ağlatmaya devam ettiler. Bazı çözüm süreci hastaları PKK nın gerçekleştirdiği bu eylemleri çözüm sürecine zarar vermek, süreci durdurmak isteyen provokatörlerin yaptığını iddia etti.
Çözüm sürecinde en kötü uygulama askerimizin kışlalarına, polisimizin karakollarına hapsedilmesidir.
PKK teröristlerinin şehirlere yerleştiğini muhtemel bir çatışma için hazırlık yaptığını gören sağlam istihbarat bilgileri olan güvenlik güçlerimizin operasyon talepleri ilgili valiler ve kaymakamlar tarafından devamlı reddedilmiştir. Bu süreçte bir valinin tutumu vicdanları rahatsız etmiştir. Sanırım Cizre’de bir futbol maçı oynanmış, maç sırasında seyirciler Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde çeşitli sloganlar atmışlar, Türkiye Cumhuriyeti Devletine hakaret etmişler.
Vali bey Cizre’den ayrıldıktan ve makamına yerleştikten sonra Türkiye Cumhuriyeti Devletine hakaret eden o seyirciye teşekkür mesajı yayınlamış, bilmiyorum o vali hala görevde mi?
Çözüm süreci devam ederken PKK nın Suriye kolu PYD Türkiye’nin güneyinde örgütlenmiş, Suriye toprakları içinde bağımsız kantonlar oluşturmaya başlamıştı. Afrin kantonundan sonra Ayn El Arab’ı da ele geçirdiler. Bu kantonları birleştirip Türkiye’nin kuzey hududunu tamamen hâkimiyetleri altına almayı düşünüyorlardı. PKK ve PYD birbirlerinden ayrılamaz. PYD nin Suriye’nin kuzeyinde örgütlenmesini isteyen ve örgütlenmesi için İmralı’dan talimat gönderen Abdullah Öcalan’dır. PYD yöneticilerinin çoğu da Kandil’den gönderilmiştir.
PYD nin Kandil’de başlattığı bağımsız kantonlar oluşturma eylemine PKK da topraklarımız içinde Devletimizin gözü önünde başladı. Cizre, Silopi, Şırnak, Nusaybin, Yüksekova, Diyarbakır Sur’da müstakil kantonlar oluşturmak için hendekler kazmaya başladılar. Devletin yetkililerinin gözleri önünde günlerce hendek kazıldı. Yollar, hendekler el yapımı patlayıcı ve c4 ler le tuzaklandı. Bütün bu işlerde belediye araçları kullanıldı. Eğer başarılı olsalardı. Suriye’de ki PYD kantonlarıyla birleştirmeyi düşünecekleri muhakkaktı. Allah’tan Devletimiz geç de olsa tehlikeyi gördü, açılım sürecini sona erdirdi.
Uzun süre Cizre, Diyarbakır Sur’da, Nusaybin’de, Silopi, Şırnak ve Yüksekova’da PKK nın kazdığı hendekler, tuzaklar, patlayıcılar Mehmetçiğin ve polisimizin kahramanca çalışması sonucu yok edildi. Mehmetçiğin Diyarbakır Sur, Cizre, Nusaybin, Şırnak ve Yüksekova’da gösterdiği fedakârlık her türlü takdirin üstündedir. Hendekler tuzaklanmıştı, çarpıştıkları zeminin altı, girecekleri evler tuzaklıydı. Mehmetçik bu çatışmalarda PKK teröristlerinin elinde mahsur kalan bölge halkının zarar görmemesi için kendi hayatını riske attı. Belki bu sebeple şehit sayımız arttı. Yapılması gereken de buydu. PKK teröristleri ise evlerine el koyduğu halkın dışarı çıkmasına müsaade etmedi. Halkın arkasına sığınarak kendilerini kurtaracaklarını sanıyorlardı. Hendek savaşlarında güneydoğu bölgemiz halkı PKK örgütünü yakından tanıdı, nasıl bir terör örgütü olduğunu gördü. Güvenlik güçlerimizin kahramanlığı ve fedakârlığına şahit olan halkımız da terörist PKK yı hendeklere gömdü.
ABD Suriye’yi karıştırmadan önce Türkiye ile Suriye’nin ilişkileri çok iyiydi. O zaman Başbakan olan Recep Tayyip ERDOĞAN, Beşşar Esad ile çok iyi dosttu. Beşşar Esad’dan kardeşim Esad diye bahsediyordu. Fenerbahçe futbol takımı Şam’da bir Suriye futbol takımı ile maç yapmış iki ülke lideri ve eşleri maçı birlikte seyretmişlerdi. ABD Suriye’yi karıştırınca Türkiye ile Suriye’nin arası bozuldu. Kardeşim Esad birden bire Esed oldu.
Türkiye Suriye politikasında yanlış yaptı. ABD ye mi uydu, yoksa politikasını mezhep ekseni üzerine kurduğu için mi kardeşim Esad kısa zamanda Esed oldu?
Suriye politikasının oluşmasında ABD bağımlılığı da mezhep üzerine politika üretmekte yanlıştır. Düşünceme göre Türkiye’nin Suriye politikasında ABD yanlılığının da mezhep üzerine politika üretmesinin de rolü vardır.
Ulusal kanalda dinlemiştim. Vatan Partisi temsilcileri Suriye’de Beşşar Esad’ı ziyarete gitmişler Esad onlara “Suriye’de bir genel af kararı çıkarmıştık. O tarihlerde Türkiye ile ilişkilerimiz iyiydi genel aftan sonra Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN telefonla beni aradı, aftan kaç Müslüman kardeş elemanı yararlandı.” Diye sorduğunu anlatmış.
Müslüman kardeşler takıntısı var, Esad’la yani Suriye ’ile Türkiye’nin ilişkilerinin bozulmasında iktidarın bu takıntısının önemli rolü olduğunu düşünüyorum.
ABD güvenilir bir müttefik değildir. Bize dostça değil düşmanca davranmaktadır. Türkiye yönetimi Esad’a kendi halkına zulmeden zalim diyor. Esad’ı devirmek için çalışan, Esad’ın muhalifi olan Özgür Suriye Ordusunu destekliyor. Esad’ın zalim olması, halkına zulüm etmesi Suriye’nin kendi iç meselesidir. Kaldı ki Esad’ın arkasında büyük halk desteği olduğu anlaşılıyor. Böyle olmasaydı iktidarını çoktan kaybederdi.
Vaktiyle Saddam Hüseyin içinde kanlı bir diktatör deniyordu. ABD nin Irak’a müdahalesinin bir gerekçesi de buydu.
Saddam Hüseyin diktatördü. Bu diktatörün zamanında Irak’ta mezhep çatışması yoktu. Sünnilerde Şiilerde devlet hizmetlerinden eşit olarak yararlanıyorlardı. Her iki mezhep mensuplarına da önemli devlet görevleri emanet ediliyordu. ABD Irak’ı işgal etmesinin bir nedeninin de demokrasi getirmek olduğunu söylemiştir. Irak’a nasıl bir demokrasi getirdi? Bir buçuk milyon küsur Iraklı öldürüldü, yüzbinlerce kadının ırzına geçildi. Irak’ta mezhep çatışması başladı işte ABD nin Irak’a getirdiği demokrasi böyle bir demokrasidir.
Eğer Esad’ı devirebilselerdi. Suriye’de de benzer şeyler olacaktı. Bunu görmek lazım. ABD nin Türkiye için düşündükleri de farklı değildir. 15 Temmuz darbesinin arkasında ABD nin olmadığını kimse söyleyemez.
PYD nin Türkiye’mizi güneyimizden kuşatmasından rahatsızız Türkiye için gerçekten tehlikedir. PYD nin Suriye’nin kuzeyinde güçlenmesinde, kantonlar kurmasına biraz da biz sebep olduk. Suriye karıştırılınca Esad muhaliflerine yardım ettik, muhalifleri güçlendirdik. Esad’ın gücü her biriyle uğraşmaya yetmedi. PYD Suriye’nin kuzeyinde kontrolsüz kaldı, hangi amaca hizmet edildiğini bilmiyorum. Birçok defa PYD nin lideri Salim Müslim Türkiye’ye davet edildi, ağırlandı. İsyanlar sebebiyle Beşşar Esad’ın kontrol edemediği PYD rahatça Türkiye sınırına yakın yerlerde kantonlar oluşturmaya ve Akdeniz’e doğru ilerlemeye başladı. Bu arada PYD akıllı davrandı. Suriye muhaliflerine katılmadı. IŞİD’e karşı savaştı ve batınında sempatisini kazandı.
Suriye topraklarında ki Süleyman Şah türbesinin bulunduğu arazi Lozan Anlaşması hükümleri gereği Türk toprağıydı. Vatanımızın bir parçasıydı. IŞİD Süleyman Şah türbesine ve askerimizi tehdit etmeye başladı. Türkiye Süleyman Şah türbesinin korunmasının çaresini türbeyi Suriye sınırımıza taşımakta buldu. Suriye hududunu geçen askerimiz bir gece Süleyman Şah türbesinin Suriye sınırımıza taşıdı. Türbenin taşındığı yer Suriye toprağıdır. Bu konuda Suriye ile anlaşma yapıldı mı bilmiyorum. Türbenin apar topar bulunduğu yerden Suriye toprağına taşınması o zaman ki Başbakan tarafından büyük bir zafermiş gibi gösterilmek istendi.
Türbenin bulunduğu yerden Suriye sınırına taşınması hata idi. IŞİD terör örgütünden korktuk yanlış iş yaptık.
Devamlı güvenli bölge istiyoruz. Süleyman Şah türbesini Suriye sınırımıza taşıyacağımıza türbeyi korumak için bir tugay askerimizi Suriye’ye sokabilirdik. Suriye hükümeti türbeyi IŞİD’e karşı koruyamıyordu. Biz Suriye’ye asker soksaydık kimse sesini çıkaramazdı. Birleşmiş Milletlerde bizi haklı görürdü. Neticede Süleyman Şah türbesinin üzerinde bulunduğu toprak bizim vatanımızın bir parçasıydı. Türbeyi koruyan askerde bizim askerimizdi. Toprağımızı ve askerimizi korumak durumundaydık.
Bunu yapsaydık PYD yi de kontrol ederdik. Kantonlar kurarak Akdeniz’e doğru ilerlemesini önlerdik. Ayrıca türbeye yakın yerlerde olan Türkmenlerinde IŞİD ve PYD tarafından ezilmesini önlerdik.
Çözüm sürecinde ve Suriye politikasında yaptığımız yanlışlar aslında terör örgütünden başka bir şey olmayan PKK yı büyüttük. PKK nın Suriye kolu PYD nin daha fazla ilerlemesine engel olmak için Suriye’ye girdik ve Cerablus’u aldık. ABD PYD yi kendi misil gücü görse ve bize engel olmak istese de biz kararlı olalım. Türkiye’nin bu hamlesi doğrudur. PYD sadece Membıc’den değil Suriye’nin kuzeyinden de sökülüp atılmalıdır. Ancak Türkiye burada yalnız olmamalıdır. Suriye, Rusya hatta İran ile kesinlikle anlaşmalıdır.
Bir de şu var eğer Suriye devleti kuzeyinde özerk bir PYD devleti kurulmasını kabul ederse Türkiye bunu asla kabul etmemelidir. Birinci dünya savaşı sonuna kadar buraları Türk toprağıydı. Eğer Suriye burulardan vazgeçerse PYD nin değil bu topraklar bizim olur.
Türkiye bu konuda direnmelidir.
Talat ŞALK
Emekli Cumhuriyet Savcısı
PKK Türkiye’mizi güneyimizden de kuşatmıştır. PKK nın Suriye kolu PYD Suriye’de Esat idaresine karşı muhaliflerin başlattığı isyanı fırsat bilmiş, sınırımızda Ayn-El Arap (Kobani) ve Afrin’de bağımsız kantonlar kurmuştur. Menbic’de PYD nin elindedir.
2000 yılı öncesi A.B.D. ve Avrupa Birliği ülkeleri de PKK yı terörist örgüt olarak görüyorlardı. Bu gün A.B.D. de AB ülkeleri de PYD yi terörist örgüt olarak görmüyorlar. A.B.D. PYD yi en yakın müttefiki hatta Suriye’de IŞİD’e karşı savaşan kendi kara gücü olarak görüyor. PYD yi ürettiği en modern silahlarla donatıyor, PYD’nin vahşice ölümler gerçekleştiren, terör eylemleri yapan IŞİD ile savaşması da Avrupa Birliği Devletleri nezdinde itibarını artırıyor. IŞİD’in gerçekte ne olduğunu tam bilemiyorum. Kimileri IŞİD’in de ABD kurgusu olduğunu, Irak ve Suriye’de tasarladığı planı uygulamak için IŞİD’i kurduğunu söylüyorlar. Bu doğru olabilir. Ayrıca bazı stratejistler ABD nin Suriye’yi üçe bölme düşüncesinde olduğunu IŞİD’in Suriye’ye sürüleceğini ve Suriye toprakları üzerinde IŞİD’in Sünni bir İslam devleti kuracağını söylüyorlar.
ABD kurgusu olduğu kabul edilen IŞİD’in kanlı bir terör örgütü olduğu muhakkaktır. Yakın zamanda Ankara ve İstanbul’da gerçekleştirdiği terör saldırılarında yüzden fazla vatandaşımız ve çok sayıda turist hayatını kaybetmiştir.
2000 yılında PKK terörü bitmişti. DHKP-C, İBDA-C, Hizbullah, TİKKO gibi terör örgütleri de marjinal seviyeye indirilmiş eylem yapamaz hale getirilmişlerdi. Bu gün ise PKK yukarıda söylediğim gibi aralıksız olarak her gün saldırı düzenlemekte, askerimizi, polisimizi, korucularımızı ve halkımızı şehit etmektedir.
PKK nın Suriye kolu PYD Suriye sınırında müstakil kantonlar kurmuş, kantonlar kura kura Fırat Nehrinin batısına geçmiş Akdeniz’e doğru ilerlemektedir. Menbic’e yerleşmiştir. ABD PYD yi en yakın müttefiki olarak görmekte, PYD için bizim IŞİD’e karşı savaşan kara gücümüz demektedir.
En son Rakka harekâtına PYD nin de katılacağını açıklamıştır. ABD Türkiye’nin müttefikidir. Ama tavrı bir müttefik tavrı değildir. Bizim en büyük düşmanımıza PKK ya, PYD ye silah yardımı ve her türlü yardımı yapmaktadır. Türkiye’yi bölmeye çalışan terör örgütüyle işbirliği içindedir. Amerika’nın bu hareketi hasmane bir tavırdır. ABD bizim dostumuz değildir.
Türkiye sıkıntılıdır. PKK, IŞİD ve diğer terör örgütlerinin hedefidir. 2000 yıllarına doğru bitme noktasına gelen PKK nasıl oluyor da bugün Türkiye’yi tehdit eder hale gelmiştir?
ABD nin Irak’ı ikinci defa işgali Kandil’de dağılmak üzere olan PKK nın toparlanmasını sağlamıştır. Kandil’de canlanan PKK 2004 den itibaren Türkiye’ye yönelik saldırılarına tekrar başlamıştır.
ABD 2000 yılı öncesinde de PKK ya yardım ediyordu. Genel Kurmayımız ABD savaş uçaklarının PKK teröristlerine havadan silah ve çeşitli yardım malzemesi bıraktığını tespit etmiştir.
ABD nin PKK ya yardımı doğrudur, ancak PKK nın sınırlarımız içinden ve dışından Türkiye’mizi tehdit eden güç haline gelmesi ABD yardımı ile izah edilemez.
Türkiye’nin PKK terörünü sona erdirmek için yıllarca devam ettirdiği çözüm süreci, Irak, Suriye ve Kuzey Irak Kürt Yönetimi ile ilişkilerindeki yanlışları PKK nın güçlenmesinde ABD yardımından daha önemli etken olmuştur.
PKK terör örgütüdür. Hedefi bellidir. Türkiye PKK ile anlaşabileceğini düşünmüştür. Oysa PKK nın istekleri açıktır. “Kürt kimliği tanınacak, Kürtçe de Türkçenin yanında resmi dil olarak kabul edilecektir, Güneydoğu bölgelerimizde özerk bölgeler kurulacaktır, kendi öz savunma gücünü kuracaktır.”
Başka istekleri de vardır. Bunların tamamını burada tekrarlamıyorum. Türkiye üniter ve milli bir devlettir. Atatürk Türkiye Cumhuriyeti Devletinin üniter ve milli bir Devlet olarak düşünmüş ve milli devlet olarak kurmuştur. “Cumhuriyeti kuran halka Türk milletidir.” Demiştir.
Hiçbir iktidarın Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş esaslarını değiştirmeye gücü yetmez. Açılım sürecinde Abdullah Öcalan kendisine bilgi vermek ve görüşlerini almak için her ay muntazaman İmralı’ya gelen HDP heyetlerine sık sık “müzakere ettiğimiz hususların gerçekleşmesi için yasa çıkarmıyorlar, Anayasa değişikliğine gitmiyorlar, biz konuşmalarımızla suç işliyoruz.” Diye şikâyette bulunmuştur.
Cumhuriyetimizin üniter ve milli karakterinin değiştirilmesine Türk milleti sessiz kalmazdı. AKP iktidarı da bunu görmüş PKK ile konuyu müzakere etmesine rağmen Devletin milli ve ulusal karakterini bozacak adımları atmaktan çekinmiştir.
Çözüm süreci terör örgütünün muhatap alınmasının yanlışlığını gösterdiği gibi Cumhuriyetimizin kuruluş esaslarının değiştirilemeyeceğini de göstermiştir.
Yıllarca süren çözüm sürecinde Türkiye büyük yanlışlar yaptı. Çözümü halka kabul ettirebilmek için “analar ölmesin” propagandası yapılıyordu. Propaganda yapmakta görevlendirilenler arasında yazarlar, ünlü sinema sanatçıları, müzisyenler de vardı.
Terör eylemlerine gerçekleştirenler, polisimize, askerimize saldıranlar PKK teröristleriydi. Silahlı kuvvetlerimiz, polisimiz terörist saldırılarına karşı meşru müdafaa durumundaydı. Toprağını, halkını korumakla görevliydi. Görevini yapıyordu.
Çözüm sürecinden analar ağlamasın propagandasından teröristler hiç etkilenmedi. Eylemlerine yani askerimizi, polisimizi, korucularımızı, halkımızı şehit etmeye, anaları ağlatmaya devam ettiler. Bazı çözüm süreci hastaları PKK nın gerçekleştirdiği bu eylemleri çözüm sürecine zarar vermek, süreci durdurmak isteyen provokatörlerin yaptığını iddia etti.
Çözüm sürecinde en kötü uygulama askerimizin kışlalarına, polisimizin karakollarına hapsedilmesidir.
PKK teröristlerinin şehirlere yerleştiğini muhtemel bir çatışma için hazırlık yaptığını gören sağlam istihbarat bilgileri olan güvenlik güçlerimizin operasyon talepleri ilgili valiler ve kaymakamlar tarafından devamlı reddedilmiştir. Bu süreçte bir valinin tutumu vicdanları rahatsız etmiştir. Sanırım Cizre’de bir futbol maçı oynanmış, maç sırasında seyirciler Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde çeşitli sloganlar atmışlar, Türkiye Cumhuriyeti Devletine hakaret etmişler.
Vali bey Cizre’den ayrıldıktan ve makamına yerleştikten sonra Türkiye Cumhuriyeti Devletine hakaret eden o seyirciye teşekkür mesajı yayınlamış, bilmiyorum o vali hala görevde mi?
Çözüm süreci devam ederken PKK nın Suriye kolu PYD Türkiye’nin güneyinde örgütlenmiş, Suriye toprakları içinde bağımsız kantonlar oluşturmaya başlamıştı. Afrin kantonundan sonra Ayn El Arab’ı da ele geçirdiler. Bu kantonları birleştirip Türkiye’nin kuzey hududunu tamamen hâkimiyetleri altına almayı düşünüyorlardı. PKK ve PYD birbirlerinden ayrılamaz. PYD nin Suriye’nin kuzeyinde örgütlenmesini isteyen ve örgütlenmesi için İmralı’dan talimat gönderen Abdullah Öcalan’dır. PYD yöneticilerinin çoğu da Kandil’den gönderilmiştir.
PYD nin Kandil’de başlattığı bağımsız kantonlar oluşturma eylemine PKK da topraklarımız içinde Devletimizin gözü önünde başladı. Cizre, Silopi, Şırnak, Nusaybin, Yüksekova, Diyarbakır Sur’da müstakil kantonlar oluşturmak için hendekler kazmaya başladılar. Devletin yetkililerinin gözleri önünde günlerce hendek kazıldı. Yollar, hendekler el yapımı patlayıcı ve c4 ler le tuzaklandı. Bütün bu işlerde belediye araçları kullanıldı. Eğer başarılı olsalardı. Suriye’de ki PYD kantonlarıyla birleştirmeyi düşünecekleri muhakkaktı. Allah’tan Devletimiz geç de olsa tehlikeyi gördü, açılım sürecini sona erdirdi.
Uzun süre Cizre, Diyarbakır Sur’da, Nusaybin’de, Silopi, Şırnak ve Yüksekova’da PKK nın kazdığı hendekler, tuzaklar, patlayıcılar Mehmetçiğin ve polisimizin kahramanca çalışması sonucu yok edildi. Mehmetçiğin Diyarbakır Sur, Cizre, Nusaybin, Şırnak ve Yüksekova’da gösterdiği fedakârlık her türlü takdirin üstündedir. Hendekler tuzaklanmıştı, çarpıştıkları zeminin altı, girecekleri evler tuzaklıydı. Mehmetçik bu çatışmalarda PKK teröristlerinin elinde mahsur kalan bölge halkının zarar görmemesi için kendi hayatını riske attı. Belki bu sebeple şehit sayımız arttı. Yapılması gereken de buydu. PKK teröristleri ise evlerine el koyduğu halkın dışarı çıkmasına müsaade etmedi. Halkın arkasına sığınarak kendilerini kurtaracaklarını sanıyorlardı. Hendek savaşlarında güneydoğu bölgemiz halkı PKK örgütünü yakından tanıdı, nasıl bir terör örgütü olduğunu gördü. Güvenlik güçlerimizin kahramanlığı ve fedakârlığına şahit olan halkımız da terörist PKK yı hendeklere gömdü.
ABD Suriye’yi karıştırmadan önce Türkiye ile Suriye’nin ilişkileri çok iyiydi. O zaman Başbakan olan Recep Tayyip ERDOĞAN, Beşşar Esad ile çok iyi dosttu. Beşşar Esad’dan kardeşim Esad diye bahsediyordu. Fenerbahçe futbol takımı Şam’da bir Suriye futbol takımı ile maç yapmış iki ülke lideri ve eşleri maçı birlikte seyretmişlerdi. ABD Suriye’yi karıştırınca Türkiye ile Suriye’nin arası bozuldu. Kardeşim Esad birden bire Esed oldu.
Türkiye Suriye politikasında yanlış yaptı. ABD ye mi uydu, yoksa politikasını mezhep ekseni üzerine kurduğu için mi kardeşim Esad kısa zamanda Esed oldu?
Suriye politikasının oluşmasında ABD bağımlılığı da mezhep üzerine politika üretmekte yanlıştır. Düşünceme göre Türkiye’nin Suriye politikasında ABD yanlılığının da mezhep üzerine politika üretmesinin de rolü vardır.
Ulusal kanalda dinlemiştim. Vatan Partisi temsilcileri Suriye’de Beşşar Esad’ı ziyarete gitmişler Esad onlara “Suriye’de bir genel af kararı çıkarmıştık. O tarihlerde Türkiye ile ilişkilerimiz iyiydi genel aftan sonra Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN telefonla beni aradı, aftan kaç Müslüman kardeş elemanı yararlandı.” Diye sorduğunu anlatmış.
Müslüman kardeşler takıntısı var, Esad’la yani Suriye ’ile Türkiye’nin ilişkilerinin bozulmasında iktidarın bu takıntısının önemli rolü olduğunu düşünüyorum.
ABD güvenilir bir müttefik değildir. Bize dostça değil düşmanca davranmaktadır. Türkiye yönetimi Esad’a kendi halkına zulmeden zalim diyor. Esad’ı devirmek için çalışan, Esad’ın muhalifi olan Özgür Suriye Ordusunu destekliyor. Esad’ın zalim olması, halkına zulüm etmesi Suriye’nin kendi iç meselesidir. Kaldı ki Esad’ın arkasında büyük halk desteği olduğu anlaşılıyor. Böyle olmasaydı iktidarını çoktan kaybederdi.
Vaktiyle Saddam Hüseyin içinde kanlı bir diktatör deniyordu. ABD nin Irak’a müdahalesinin bir gerekçesi de buydu.
Saddam Hüseyin diktatördü. Bu diktatörün zamanında Irak’ta mezhep çatışması yoktu. Sünnilerde Şiilerde devlet hizmetlerinden eşit olarak yararlanıyorlardı. Her iki mezhep mensuplarına da önemli devlet görevleri emanet ediliyordu. ABD Irak’ı işgal etmesinin bir nedeninin de demokrasi getirmek olduğunu söylemiştir. Irak’a nasıl bir demokrasi getirdi? Bir buçuk milyon küsur Iraklı öldürüldü, yüzbinlerce kadının ırzına geçildi. Irak’ta mezhep çatışması başladı işte ABD nin Irak’a getirdiği demokrasi böyle bir demokrasidir.
Eğer Esad’ı devirebilselerdi. Suriye’de de benzer şeyler olacaktı. Bunu görmek lazım. ABD nin Türkiye için düşündükleri de farklı değildir. 15 Temmuz darbesinin arkasında ABD nin olmadığını kimse söyleyemez.
PYD nin Türkiye’mizi güneyimizden kuşatmasından rahatsızız Türkiye için gerçekten tehlikedir. PYD nin Suriye’nin kuzeyinde güçlenmesinde, kantonlar kurmasına biraz da biz sebep olduk. Suriye karıştırılınca Esad muhaliflerine yardım ettik, muhalifleri güçlendirdik. Esad’ın gücü her biriyle uğraşmaya yetmedi. PYD Suriye’nin kuzeyinde kontrolsüz kaldı, hangi amaca hizmet edildiğini bilmiyorum. Birçok defa PYD nin lideri Salim Müslim Türkiye’ye davet edildi, ağırlandı. İsyanlar sebebiyle Beşşar Esad’ın kontrol edemediği PYD rahatça Türkiye sınırına yakın yerlerde kantonlar oluşturmaya ve Akdeniz’e doğru ilerlemeye başladı. Bu arada PYD akıllı davrandı. Suriye muhaliflerine katılmadı. IŞİD’e karşı savaştı ve batınında sempatisini kazandı.
Suriye topraklarında ki Süleyman Şah türbesinin bulunduğu arazi Lozan Anlaşması hükümleri gereği Türk toprağıydı. Vatanımızın bir parçasıydı. IŞİD Süleyman Şah türbesine ve askerimizi tehdit etmeye başladı. Türkiye Süleyman Şah türbesinin korunmasının çaresini türbeyi Suriye sınırımıza taşımakta buldu. Suriye hududunu geçen askerimiz bir gece Süleyman Şah türbesinin Suriye sınırımıza taşıdı. Türbenin taşındığı yer Suriye toprağıdır. Bu konuda Suriye ile anlaşma yapıldı mı bilmiyorum. Türbenin apar topar bulunduğu yerden Suriye toprağına taşınması o zaman ki Başbakan tarafından büyük bir zafermiş gibi gösterilmek istendi.
Türbenin bulunduğu yerden Suriye sınırına taşınması hata idi. IŞİD terör örgütünden korktuk yanlış iş yaptık.
Devamlı güvenli bölge istiyoruz. Süleyman Şah türbesini Suriye sınırımıza taşıyacağımıza türbeyi korumak için bir tugay askerimizi Suriye’ye sokabilirdik. Suriye hükümeti türbeyi IŞİD’e karşı koruyamıyordu. Biz Suriye’ye asker soksaydık kimse sesini çıkaramazdı. Birleşmiş Milletlerde bizi haklı görürdü. Neticede Süleyman Şah türbesinin üzerinde bulunduğu toprak bizim vatanımızın bir parçasıydı. Türbeyi koruyan askerde bizim askerimizdi. Toprağımızı ve askerimizi korumak durumundaydık.
Bunu yapsaydık PYD yi de kontrol ederdik. Kantonlar kurarak Akdeniz’e doğru ilerlemesini önlerdik. Ayrıca türbeye yakın yerlerde olan Türkmenlerinde IŞİD ve PYD tarafından ezilmesini önlerdik.
Çözüm sürecinde ve Suriye politikasında yaptığımız yanlışlar aslında terör örgütünden başka bir şey olmayan PKK yı büyüttük. PKK nın Suriye kolu PYD nin daha fazla ilerlemesine engel olmak için Suriye’ye girdik ve Cerablus’u aldık. ABD PYD yi kendi misil gücü görse ve bize engel olmak istese de biz kararlı olalım. Türkiye’nin bu hamlesi doğrudur. PYD sadece Membıc’den değil Suriye’nin kuzeyinden de sökülüp atılmalıdır. Ancak Türkiye burada yalnız olmamalıdır. Suriye, Rusya hatta İran ile kesinlikle anlaşmalıdır.
Bir de şu var eğer Suriye devleti kuzeyinde özerk bir PYD devleti kurulmasını kabul ederse Türkiye bunu asla kabul etmemelidir. Birinci dünya savaşı sonuna kadar buraları Türk toprağıydı. Eğer Suriye burulardan vazgeçerse PYD nin değil bu topraklar bizim olur.
Türkiye bu konuda direnmelidir.
Talat ŞALK
Emekli Cumhuriyet Savcısı