Bu ülkede haklı olmak kadar ya da hakkını alamamak kadar zor bir şey yok. Hem suçlu hem de güçlü yapısında olacaksın ki, her şey istediğin gibi olabilsin. Başına bir şey mi geldi, birinden şikâyetçimisin, birine dava mı açmayı düşünüyorsun, herhangi bir işlem veya başvuru yapmadan, iki kere düşün, zira “nerden şikâyetçi oldum, nerden açtım bu davayı, keşke mevzuyu kapatıp gitseydim” diyeceğin günlerin arefesindesin. O yüzden mümkün mertebe başınıza herhangi bir şey geldiğinde uzlaşın. Aslında bu bir mecburi uzlaşma tavsiyesi ama genel manasında her türlü uyuşmazlığınızda şartların eşit olduğu samimi bir uzlaşmayı ısrarla tavsiye ederim. Konumuz bu değil zaten.
Güncel olması hasebi ile hukuki olarak hak aramdan girelim mevzuya. İlk şart paran olacak kardeşim, bu ülkede. Paralar peşin ödenmezse dava da açamazsın, hakkını da arayamazsın. Ha dersen ki, param yok veya yeterli değil devletim bana gerekli kolaylığı sağlar. Derim ki, o kadar da kolay değil. Onun şartları ağır, bazı şartları ispatlaman lazım. Gerçi yeni kanuna göre bu ülkenin çoğunun adli yardımlık olduğu kuşkusuz ama bakalım mahkemelerin uygulaması ne yönde olacak. Netice itibarı ile birine dava açmadan önce şartları eşitleyerek uzlaşmaya çalışmanızda ciddi yararlarınız olur. Her şeyden önce sizden peşin alınmasına rağmen peşin verilmeyen adalet nedeni ile bir hayli zaman mahkemelere gidip gelme, takip etme sıkıntısı ile karşılaşabilirsiniz.
Biri size karşı suç mu işledi. Elbette ki; yapılacak en mantıklı iş en yakın ilgili makama şikâyetinizi arz etmek. Ama bunun içinde düşünün ve önceden hazır olun ve şikâyetiniz konusu olayı kafanızda bir kronolojik sıralamaya tabi tutun. Zira asıl iş bundan sonra başlıyor. Önce emniyet, sonra savcılık sonra mahkemede olay sizden ayrıntılı şekilde istenip, şikâyet ve delilleriniz sorulacak. Sonra mutlaka olayın oluş şekline göre birkaç kez doktor raporu falandı derken, çoğundan duyduğum “nerden şikayet ettiydim” serzenişini sizde söyleyebilirsiniz. Duyar gibiyim, “Sorulsun da, tamam hakkımızı alabilmeniz için ama hiç mi bir fakımız yok şüpheliden?” Dediğinizi… İşin aslında var farkınız ama bütün haklar ve ilkeler şüpheliden yana. Şüpheli olmak zor bu ülke de sanki önce onu bir takım haklarla korusun, kanunlarımız sonra mağdur veya şikâyetçi iseniz bir ara size de bir takım haklar sunulabilir.
İdari bir kurum veya kuruluş ile mi sorunlusunuz. İşiniz daha da zor. Bu ülkede idareci olmak bir sanat ve herkes olamadığına göre, sizin bilmediğin o güzelim teknik ayrıntılar o kadar güzel hukuki kılıfına uydurulur ki, dava açsanız bile netice almakta zorlanabilirsiniz. Aslında bu birazda sizin suçunuz. Zira “kanunu bilmemek mazeret sayılmaz.” Sanki bu ülkede bütün kanunları yönetmelikleri tam olarak bilen biri var gibi sizden her türlü kanunu en ince ayrıntısına kadar bilmeniz beklenir.
Alacaklı olmanın bu ülkedeki zorluğuna bir önceki yazımızda değinmiştik, tekrara düşmemek adına alacağınızı da önce icra i yoldan değil taksit taksit de olsa uzlaşma yollu almaya çalışmanız tavsiye ederim.
Haklı olmak da hak aramak gerçekten çok zor bu ülkede. Hiçbir düzenlememizde insan merkezli olmadığından kolaylaşacak gibi gözükmüyor. Dilerim, çalışmalarına başlanan yeni anaysa ile bu manzara bu ülkenin her şeyin en iyisini hak eden samimi insanları lehine değişir de bizde herkesin konuştuğu bu mevzuları yazmak zorunda kalmayız.
(Bu köşe yazısı, sayın Av. Yusuf DALMAZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)