Velayet, Türk Medeni Kanunu’nun 335. Maddesi “Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velayeti altındadır.” Şeklindedir. Evlilik devam ettiği sürece anne ve baba velayeti birlikte kullanırlar ve çocuklarının hayatındaki kararları ortak alırlar. Boşanma durumunda velayetin kimde kalacağı son derece tartışmalı bir konudur. Türk Medeni Kanunu’nun 336. Maddesine göre evliliğin son bulması durumda velayet, eşlerden birine verilir. Her iki ebeveynin ortak velayet konusunda anlaşmalarıyla mahkeme ortak velayet kararı verebilir.
Türk Medeni Kanunu’nun 182. Maddesine göre mahkeme, ebeveynleri dinleyerek velayet altındaki çocuğun çıkarlarını göz önünde bulundurur. Bu çıkarlar doğrultusunda mahkeme ortak velayet kararı verebilir. Ortak velayet, anne ve babanın velayet hakkının kapsamına giren hak, yetki ve yükümlülüklerde kararları ve sorumlulukları ortak almalarıdır. Çocuk hem annesiyle hem de babasıyla etkin bir şekilde ilişkilerini sürdürmesini ve her iki ebeveynin de çocuğun hayatında aktif rol almasını sağlamaya amaçlar. Ebeveynler, çocuğun maddi, duygusal, fiziksel ihtiyaçlarını karşılamalıdırlar. Ortak velayet , mahkemelerce uzun süre Türk toplum düzenine aykırı olduğu düşünülerek uygulamaya konulmamıştır. Türk Medeni Kanunu 336/2 “Velâyet, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir.” Şeklindedir. Bu nedenle, ortak velayet Türk düzenine aykırı olarak görülmüştür.
Ortak velayet Türk Hukukuna 25.03.2016 tarihinde yürürlüğe giren “11 nolu Protokol ile Değişik İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmeye Ek 7 nolu Protokol'ün 5. Maddesiyle Türk toplum düzenine aykırı olmadığına karar verilmiştir. Bu ek madde, "Eşler, evlilik bakımından, evlilik süresince ve evliliğin bitmesi halinde, kendi aralarındaki ve çocuklarıyla olan ilişkilerinde, özel hukuk niteliği taşıyan hak ve sorumluluklar açısından eşittir. Bu madde, devletlerin çocuklar yararına gereken tedbirleri almalarına engel değildir" demektedir. Bu antlaşmayla beraber ortak velayetin Türk toplum düzenine aykırı olmadığı görülmüştür.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2016/ 15771 Esas ve 2017/1737 Karar sayılı ilamında;
"...Esasa uygulanan hukukun Türk Hukukunda farklı olması ya da Türk Hukukunun emredici kurallarına aykırı olması gibi nedenlerle yabancı kararın tenfizi reddedilemez. Burada esas alınması gereken kıstas, yabancı ilamın Türk Hukukunda bir veya birden çok kanun hükümlerine aykırı bulunmasından çok, Türk Hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına ve hukuk siyasetine, Anayasa'da yer alan temel hak ve özgürlüklere milletlerarası alanda geçerli ortak ve kabul görmüş hukuk prensiplerine, ikili anlaşmalara, gelişmiş toplumların ortak benimsedikleri ahlak ve adalet anlayışına, medeniyet seviyesine siyasi ve ekonomik rejimine bakmak olmalıdır" (10.02.2012 tarih ve 2010/1 E, 2012/1 K. saylı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
Yukarıda değinilen iç hukukumuz ve kamu düzeni kavramı ile ilgili açıklamalara göre somut olay değerlendirildiğinde "ortak velayet" düzenlenmesinin, Türk kamu düzenine "açıkça" aykırı olduğunu ya da Türk toplumunun temel yapısı ve temel çıkarlarını ihlal ettiğini söylemek mümkün değildir. O halde mahkemece, MÖHUK m. 17/1 gereğince, İngiliz vatandaşı olan tarafların müşterek milli hukuklarındaki velayete ilişkin düzenlemeler dikkate alınarak, işin esasına girilip tüm deliller birlikte değerlendirilerek "ortak velayet" istemine ilişkin davayla ilgili bir karar vermek gerekirken, istemin Türk kamu düzenine aykırı olduğu belirtilmek suretiyle, yazılı şekilde hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiştir.
şeklinde hüküm verilmiştir.
Av. Begüm Can GÜREL & Hukuk Fakültesi Öğrencisi Yasemin KOÇ