BOŞANMA VE AYRILIK DAVASINDA NAFAKA TAKİBİ

Abone Ol

I.GENEL OLARAK

Hukuk mahkemeleri (aile mahkemesi) tarafından T.M.K hükümlerine göre boşanma veya ayrılık davası açılması üzerine yoksulluğa düşecek taraf hakkında tedbir nafakasına, boşanmanın gerçekleşmesinden sonra yoksulluk nafakasına, çocuğun eğitim ve bakım masraflarının giderilmesi için ise iştirak nafakasına hükmedilebilmektedir.

Bu kapsamda mahkemece dava devem ederken ara karar şeklinde tedbiren verilen nafakanın ilgilisi tarafından ödenmemesi halinde nafaka alacağının tahsili için ilamsız takip başlatılabilmekte, mahkemece nihai kararın verilmesinden sonra ise nafaka borçlusu hakkında ilamlı takip yoluna gidilebilmektedir.

Her ne kadar nafaka ödenmesine ilişkin ara karar mahkemece verilse bile söz konusu kararın ilamlı takibe konulabilmesi mümkün değildir. Zira İ.İ.K 32. Maddesine göre, para borcuna veya teminat verilmesine dair olan ilam icra dairesine verilince icra memuru borçluya bir icra emri tebliğ edeceğini düzenleme altına almıştır. Bu bakımdan ilam hükmü taşımayan ara kararlar anacak borçlusu hakkında yapılabilecek bir ilamsız takibin konusu yapılabilir.

Tedbir nafakasına ilişkin ara karar ilam olmadığı gibi, İİK'nun 38. maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden de değildir. Dolayısıyla ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabi olmadığından ilamlı takip konusu yapılamaz. (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/6110 Esas ve 2019/4466 Karar)

Öte yandan İ.İ.K 38. madde nevinde ilam mahiyetini haiz belgeler tek tek sayılmıştır. Buna göre; mahkeme huzurunda yapılan sulhlar, kabuller ve para borcu ikrarını havi re’sen tanzim edilen noter senetleri, istinaf ve temyiz kefaletnameleri ile icra dairesindeki kefaletler, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. Bu maddedeki icra kefaletleri müteselsil kefalet hükmündedir.

Nafaka takiplerinde gözetilmesi gereken hususlardan biri de nafakanın her ay peşin olarak ödenmesidir. Dolayısıyla nafakaya ilişkin yapılacak dosya hesaplarında içinde bulunulan ayın nafakası da eklenerek hesabın yapılması önemlidir.  

Takibin kesinleşmesinden sonraki evrede durumun değişmesi hâlinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırabilir. Bu durumda nafaka hükümlerinin cari olduğu dönem kapsamındaki borç öncelikli alacak olarak bakiye borç bitene kadar özelliğini korur.

Nafaka alacağı yönünden takibe geçilmiş icra dosyalarında alacaklının cari olan nafakası için borçlunun maaş hesabına (emekli maaşı dahil) o ay doğan nafaka alacağının tamamı kesilebilir. Örneğin, borçlu (B)’nin 10 birim maaş aldığını ve nafaka alacaklısı (A)’nın da aylık 10 birim nafaka alacaklısı olduğu durumda borçlu ister çalışan isterse emekli olsun fark etmeksizin doğan ücret/maaş alacağının tamamın üzerinden kesinti yapılarak nafaka alacaklısına bu bedel ödenebilir.

5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 93. Maddesi gereğince; sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu Kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler; 88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez. Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir.

Nafaka alacaklısının nafaka alacağı üzerine haciz konulamaz.

Niteliği itibari ile nafaka kişinin yaşamını sürdürmek için öncelikli ve zaruri olarak hükmedilen bir para olup, nafaka alacaklısının her ay hükmedilen nafakayı talep etmeyip birikmiş nafakayı tahsil etmesi bu paranın "alelade alacak niteliğine" dönüşmesi anlamım kazandırmaz. Çünkü, nafaka alacaklısı istediği an, hükmedilen nafakayı alma olanağına sahip olmalıdır.

O halde, mahkemece birikmiş nafaka alacaklarının da haczi mümkün olmadığından şikâyetin kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, şikâyetin reddi yönünden hüküm tesisi isabetsizdir. (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/4928 Esas ve 2019/242 Karar)

Kanun koyucu İ.İ.K 83. Madde düzenlemesi ile Kısmen Haczi Caiz Olan Şeyler Başlığı altında düzenlenen bölümde maaş ve ücretler yönünden hacze iştiraki kabul etmemiştir. Maddenin ikinci fıkrasında, ancak haczolunacak miktar bunların dörtte birinden az olamaz. Birden fazla haciz var ise sıraya konur. Sırada önde olan haczin kesintisi bitmedikçe sonraki haciz için kesintiye geçilemeyeceği düzenleme altına alınmıştır.

Kanun düzenlemesinin istisnası olarak borçlu hakkında nafaka alacaklısının alacağının doğumundan evvel başlatılmış bir icra takibinden maaş ve ücretler üzerine haciz konulmasına karar verilmiş hatta kesintiye başlanmış olsa bile nafaka hükümleri hakkında yapılan icra takibinin kesinleşmesi üzerine maaş ve ücret alacağı üzerine konulan hacizden evvelce konulan haczin hükmü ancak nafaka kesintisi yapıldıktan sonra borçlu maaşından geriye bir para kalması halinde kalan maaş ve ücretin ancak ¼ üzerine haciz konulabilecektir.

Nafaka alacağı öncelikli alacak olup ve maaştan kesinti yapılarak nafakanın tahsil edilmesi halinde sıra gözetilmez. Yani nafaka alacağı doğduğu tarihte nafaka borçlusunun maaşında haciz olsa bile nafaka alacağının tamamı ödenmek durumundadır. Diğer bir ifade ile nafaka alacağının doğduğu tarihten önce borçlunun maaşına haciz uygulanmış ve kesintiye başlanmış olması durumunda, borçlunun maaşından nafaka alacağının tamamı kadar kesinti yapıldıktan sonra kalan tutarın ¼’ü haciz yapılan dosyaya ödenebilecektir.

Somut olayda, borçlu aleyhine başlatılan ... İcra Müdürlüğü'nün 2011/333 E. sayılı ilamlı icra takip dosyasından alacağın tahsili için borçlunun maaşından 1/4 oranında kesinti yapıldığı, aynı zamanda ... İcra Müdürlüğü'nün 2015/3284 E. sayılı ilamlı icra takip dosyasından da 836,40 TL aylık nafaka alacağının tahsili için kesinti yapıldığı, şikayete konu, icra müdürlüğünün 12/01/2016 tarihli kararında “... borçlunun maaş ve ücreti üzerinde daha önce konulmuş haciz bulunsa dahi mahkemece hükmolunan ve işlemekte olan nafaka alacağı için borçlunun maaş ve ücreti üzerinde 1. sırada haciz işlemi yapılması ve kalan maaş ve ücretin 1/4'inden az olmamak üzere tespit edilecek miktarının da daha önce haciz koyduran alacaklıya ödenmesi gerekmektedir....cari aylık nafakanın borçlunun maaşından her ay tamamen kesildikten sonra geri kalan kısmından maaşın 1/4'inden az olmamak üzere alacaklı ...'un alacağından dolayı da haczi mümkündür...” (12. Hukuk Dairesi 2018/6682 Esas ve 2019/5934 Karar)

Pratik uygulamada nafaka alacaklısına yapılan nafaka ödemeleri devam ederken bazen nafaka borçlusunun maaşından kesilen ödemeler nafakanın tamamına yetmeyebilir. Dolayısıyla eksik kalan nafaka alacakları yönünden borç artmaya devam eder. Bu aşamadan sonra nafaka borçlusunun üzerine kayıtlı taşınır taşınmaz mallarının üzerine haciz konularak paraya çevirme işlemleri suretiyle alacağın tahsili yoluna gidilebilir.

Nafaka alacaklısının evlenmesi durumunda artık devam eden aylar yönünden evlenme tarihi ile birlikte nafaka alacağı son bulur. Ancak evlenme tarihine kadar olan dönemdeki nafakalar ortadan kalkmaz. Yani ikinci evliliğin gerçekleşmesinden önce doğmuş ve biriken nafakaların bulunması halinde nafaka borçlusunun evvelce doğan nafaka alacaklarını ödeme yükümlülüğü ortadan kalkmaz. Yine biriken nafakalar yönünden alacağın niteliği öncelikli alacak olma özelliğini değiştirmez.

Nafaka takibi hazırlanırken dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli husus ise takibin başlatıldığı tarih sonrasında devam edecek nafakaların tek bir icra dosyasından tahsilinin sağlanması için hazırlanan takip talebine muhakkak “takip tarihinden itibaren işleyecek nafakalarla” alacağın tahsili talebidir. İbaresi eklenmelidir.

Boşanma veya ayrılık vukuunda, çocuk kendisine tevdi edilmemiş taraf, gücüne göre onun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlüdür (TMK. md. 182). Bu madde uyarınca, ilamda hüküm altına alınan iştirak nafakasının alacaklısı, müşterek çocuk olmayıp, velayet hakkı kendisine verilen eştir. Velayet hakkı küçüğün reşit olması ile sona ereceğinden, bu tarihte iştirak nafakasının da sona ereceği tabidir. Ancak çocuğun reşit olduğu tarihe kadar ödenmeyerek biriken nafaka alacağı bulunduğu takdirde, velayet hakkı kendisine verilmiş olan eş tarafından çocuğun reşit olduğu tarihten sonra da bu alacak takibe konu edilerek ödenmesi istenebilir.

Birikmiş nafaka yönünden takibe geçilecek olması halinde ödeme yahut icra emri ekinde takip öncesinde işleyen nafaka miktarının tespit edilmesi yönünden; alacaklı tarafından nafaka miktarını, hangi aya ait nafakalara hangi oranda faiz yürüttüğünü göstermesi gerekir.

HGK'nun 05.04.2000 tarih ve 2000/12-739 Esas-746 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, ilamda faize ilişkin hüküm bulunmaması halinde, icrası kesinleşmesine bağlı olmayan ilamlarda karar tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun'un 1. maddesi koşullarında değişen oranlarda yasal faiz istenebilir. Bundan ayrı; nafaka alacağı muaccel hale gelmedikçe faiz işlemez.

Borçlunun itfa itirazının kabul edilebilmesi için ödeme belgelerinde ödemenin takibe konu alacak için yapıldığına dair açık atıf bulunması zorunludur. Nafaka borçları yönünden yapılan ödemelerin, aylık nafaka miktarı tutarında ya da bu miktarın katları tutarında olması ve düzenli olarak yapılması durumunda, ödeme belgelerinde nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair atıf olmasa dahi, bu ödemelerin nafaka borcundan mahsubunun gerçekleşmesi gerekir.

Yine nafakaya ilişkin takiplerde de, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 100. maddesinde kısmi ödemelerin öncelikle faizden ve masraftan mahsup edileceği hükmüne yer verilmiştir. Başka bir anlatımla kısmi ödemelerin öncelikle fer'i alacaklardan mahsup edileceği kuralı bulunmaktadır.

TMK’ nun 176/3.maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.

Nafakaya ilişkin kararlara uymama cezası

İ.İ.K 344. Md. göre, Nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra kararın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir.

Borçlunun, nafakanın kaldırılması veya azaltılması talebiyle dava açmış olması halinde, ileri sürdüğü sebepler göz önünde bulundurularak, tazyik hapsinin uygulanması bu davanın sonuna bırakılabilir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 19/04/2005 tarihli ve 2005/17-7 esas, 2005/37 sayılı kararında belirtildiği üzere, 5358 sayılı Kanun’la değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 344. maddesinde düzenlenen ve şikâyete tabi bulunan nafaka hükmüne uymamak suçunun oluşabilmesi için, nafaka ödenmesinin kesinleşmiş bir mahkeme kararına dayanması, aylık nafakanın tahsili için icra takibine başlanılmış ve icra emrinin borçlu-sanığa tebliğ edilmiş olması, borçlunun ilamda yazılı ödeme koşullarına uymaması, aylık nafakaya hükmedilmesi halinde icra emrinin tebliği ile şikayet tarihi arasında işlemiş en az bir aylık cari nafaka borcunun bulunması, borçlu-sanık tarafından nafakanın kaldırılması veya azaltılması hususunda açılmış bir davanın bulunmaması, dava açılmış ise sonuçlanmış olması ve şikâyet hakkının suçun işlendiğinin öğrenilmesinden itibaren 3 ay ve her halde işlenmesinden itibaren 1 yıl içinde kullanılması gerekmektedir.

II.GÜNCEL YARGI KARARLARI

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2015/15415 Esas ve 2015/15803 Karar

Borçlu vekili İcra Mahkemesi'ne yaptığı başvuruda; müvekkili aleyhine nafaka borcuna ilişkin ilamlı icra takibi başlatıldığını, İcra Müdürlüğü'nce maaşın tamamına haciz konulduğunu, davacı tarafın başka gelirinin bulunmadığını, emekli maaşından yapılan SGK kesintisi nedeniyle davacının yoksul duruma düştüğünü, belirterek davacının yaşlılık aylığına birikmiş nafaka borcu için konulan haczin 1/4'ünün kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece şikâyetin reddine karar verilmiş, hüküm borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

5510 sayılı Yasa'nın 93. maddesinde; "Bu kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler, 88. maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez. Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir" düzenlemesi yer almaktadır.

Takip dayanağı nafaka alacağı olup işleyen nafaka alacağı adi alacak değildir ve borçlunun maaşının haczi kabildir. Bu nedenle işleyen aylık nafakanın tamamı için maaşa haciz konulmasında Yasaya aykırılık yoktur. Ancak birikmiş nafaka alacağı için genel nitelikteki düzenleme olan İİK'nun 83. maddesinin uygulanması zorunludur.

İİK'nun 83. madde hükümlerine göre, borçlunun ve ailesinin geçimi için İcra Müdürlüğünce zorunlu olarak takdir edilen miktar tenzil olunduktan sonra kalan bölümü haczedilebilir. Bu miktar 1/4'den az olamaz.

Somut olayda; Bakırköy 7. İcra Müdürlüğü'nün 2014/16640 Esas sayılı takip dosyasında, borçlunun almakta olduğu ücretten her ay öncelikli olarak işleyen nafakanın kesilmesi, kalan ücretin 1/4'ünün birikmiş nafaka alacağı bitene kadar kesilmesinin talep edilmesi üzerine, İcra Müdürlüğü tarafından SGK emekli maaşından, işleyecek aylık nafaka miktarı ve kalan ücretten birikmiş nafaka alacağının l/4'ünün kesilmesi için haciz müzekkeresi yazılmıştır.

İşleyen nafaka kesildikten sonra birikmiş nafaka alacağı diğer alacaklarla birlikte sıraya girer. Birikmiş nafaka alacağı için kalan maaştan ancak 1/4 oranında kesinti yapılabilir.

Borçlunun iddia ettiği SGK haciz kesintisi tarihi daha önce ise, bu kesinti bittikten sonra birikmiş nafaka için kesintiye başlanır. Açıklanan kurallar doğrultusunda karar verilmesi gerekirken, Mahkemece, yazılı gerekçeyle şikâyetin reddine karar verilmiş olması isabetli değildir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/12890 Esas ve 2018/13345 Karar

Alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan nafaka alacağına ilişkin ilamlı takipte borçlunun icra mahkemesine başvurarak yaşlılık aylığının tamamı üzerine konulan haczin 1/4'ünün kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiği, mahkemece; takip dayanağının ... Aile Mahkemesinin 2011/789 E. - 2011/807 K. sayılı ilamı olduğu, icra dosyasında nafakaya ilişkin talepte bulunulduğu ve 5510 sk 93 md uyarınca nafaka borçlarının istisna olarak kabul edilmesi gerektiğinden bahisle şikayetin reddedildiği, anılan kararın borçlu tarafından temyizi neticesinde Yargıtay 8. H.D.' nin 08.09.2015 tarih, 2015/15415 Esas ile 2015/15803 Karar sayılı ilamı ile "... İşleyen nafaka kesildikten sonra birikmiş nafaka alacağı diğer alacaklarla birlikte sıraya girer.

Birikmiş nafaka alacağı için kalan maaştan ancak 1/4 oranında kesinti yapılabilir. Borçlunun iddia ettiği ... haciz kesintisi tarihi daha önce ise, bu kesinti bittikten sonra birikmiş nafaka için kesintiye başlanır. Açıklanan kurallar doğrultusunda karar verilmesi gerekirken, Mahkemece, yazılı gerekçeyle şikayetin reddine karar verilmiş olmasının isabetli olmadığı" gerekçesiyle bozulduğu anlaşılmaktadır.

Bozma sonrasında, tarafları aynı olan ve borçlunun bozmaya konu şikayetten sonra yapmış olduğu ‘yaşlılık aylığı üzerine konulmuş haczin 3/4'ünün kaldırılması’ talebini içeren aynı mahkemenin 2017/265 Esas sayılı dava dosyası işbu dava dosyası ile birleştirilmiş olup, mahkemece verilen son karar ile; "... sistemden anlaşıldığı kadarıyla cari nafaka miktarı gözetildiğinde kalan maaşından kesinti yapılmadığı anlaşılmakla şikayetin bu gerekçeyle reddedilmesi gerekir ise de; dosyaya sunulan ... 12. Aile Mahkemesinin 2014/889 E. 29/11/2017 tarihli ara kararı ile şikayete konu emekli maaşının 05/11/2014 tarihinden itibaren geçmişe yönelik olarak tedbiren sonlandırılmasına karar verildiğinden şikayet konusuz kalmakla karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiş ancak yukarıda açıklanan gerekçelerle şikayet olunan tarihe göre; davacı taraf dava açmaya sebebiyet vermekle ve davasında haksız olduğu...’ gerekçesiyle ‘asıl dava ve birleşen dava yönünden yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına" şeklinde hüküm kurulmuştur.

Mahkemece, Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmesi halinde (HMK'nin 373. maddesi) mahkeme artık bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozmaya uyulmakla, bozma, lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğmuş olur (HGK 2010/9-71 E. - 2010/87 K.)

Somut olayda; anılan bozma ilamı sonrası, mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen ilamda belirtilen bozma sebepleri çerçevesinde işlem yapılmadığı, bozma gereklerinin yerine getirilmediği anlaşılmakla, her ne kadar, borçlu tarafından 11.12.2017 havale tarihli talep dilekçesine ek olarak mahkemeye sunulan ... ... 12. Aile Mahkemesi’nin 29.11.2017 tarih ve 2014/889 Esas sayılı ara kararı ile anılan yoksulluk nafakasının kaldırıldığı beyan olunmuş ise de, asıl şikayet konusunun maaş haczinin usule aykırı konulduğu gerekçesiyle kaldırılması talebinden ibaret olduğu, dosyada mevcut deliller ve temyiz tarihi itibari ile anılan maaş üzerinden haczin kalkıp kalmadığının net olarak belirlenmediği gibi mahkemece oluşturulan gerekçede de bu duruma açıklık getirilmediği görülmektedir.

Hal böyle olunca, öncelikle; mahkemece asıl şikayet konusu hakkında karar verilmek suretiyle, anılan maaş üzerindeki haczin kaldırılıp kaldırılmadığına dair araştırma yapılması ve şikayet tarihi itibari ile şikayet edenin şikayetinde haklı olup olmadığı belirlenerek, tüm bu açıklanan hususların gerekçede açıkça gösterilmesi ve yine oluşacak sonuca göre de haksız olan tarafa yargılama giderleri ve vekalet ücretinin yükletilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırmaya dayalı, denetime elverişli olmayan kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2019/11677 Esas ve 2020/6554 Karar

Borçlunun icra mahkemesine başvurusunda, maaşının 1/4'ünden fazlasının haczine ilişkin işlemin iptalini talep ettiği, mahkemece; şikayetin kabulüne karar verildiği, alacaklının istinaf talebinin Bölge Adliye Mahkemesince kabul edilerek, şikayetin süre aşımından reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

İcra memuru işleminin yasaya veya olaya uygun bulunmaması nedeniyle icra mahkemesine başvurularak şikayet yolu ile kaldırılmasının istenmesi, İİK'nun 16/1. maddesi gereğince şikayete konu işlemin öğrenildiği günden itibaren kural olarak 7 günlük süreye tâbidir. Bu kuralın iki önemli istisnası vardır:

1-İİK'nun 16/2. maddesi gereğince bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikayet yoluna başvurulabilir. Bu hükmün amacı, ilgilileri icra memurunun bir hakkı yerine getirmekten kaçınmasına karşı korumaktır.

2-Kamu düzenine aykırı olan işlemlere karşı da süresiz şikayet yoluna gidilebilir. Anılan ilke doktrinde benimsenmiş ve Yargıtay uygulamalarında da kabul edilmiştir.
Somut olayda, borçlu aleyhine başlatılan Devrek İcra Müdürlüğü'nün 2015/205 E. sayılı ilamlı icra takip dosyasında, borçlunun maaşından aylık nafaka alacağı için 450,00-TL, birikmiş nafaka alacağı için de maaşının 1/4 ‘ünün kesildiği, işyeri tarafından Eylül 2016 tarihinden sonra nafakayla ilgili kesintilere başlandığı anlaşılmıştır.

Bu durumda; maaş haczi nedeniyle kesinti her ay yapıldığından, son maaş kesintisi gözetilerek yeniden şikayet hakkının doğacağı tabiidir. Bir başka anlatımla kesinti, her ay tekrarlandığı için sadece son maaş kesintisi gözetilerek, borçlunun yeniden şikayet hakkının doğduğunun kabulü gerekir.

O halde Bölge Adliye Mahkemesince, şikayetin esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/6110 Esas ve 2019/4466 Karar

Alacaklı tarafından başlatılan ilamlı takipte, borçlu icra mahkemesine başvurusunda alacaklının, ... 2. Aile Mahkemesi'nin 2014/694 E. sayılı dosyasında 15/06/2015 tarihli ara kararı ile alacaklı olan eşi lehine tedbir nafakasına hükmedilmesi sebebi ile kendisine icra emri gönderildiğini, ara karara istinaden ilamsız icra takibi yapılması gerektiğini, ilamlı icra takibi yapılamayacağını belirterek takibin iptaline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece, şikayetin reddine karar verildiği görülmüştür.

Tedbir nafakasına ilişkin ara karar ilam olmadığı gibi, İİK'nun 38. maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden de değildir. Dolayısıyla ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabi olmadığından ilamlı takip konusu yapılamaz.

Somut olayda, alacaklı tarafından ... 2. İcra Müdürlüğü 2015/7408 Esas sayılı dosyasında, ... 2. Aile Mahkemesi'nin 2014/694 Esas sayılı dosyasında verilen 15/6/2015 tarihli tedbir ara kararına istinaden alacaklı yararına aylık 250,00 TL tedbir nafakasının tahsili için 25/6/2015 tarihinde ilamlı icra takibine başlanmıştır.

Bu durumda, mahkemece; takip tarihinde hükme bağlanmadığı anlaşılan ve henüz ilam niteliği kazanmayan ara kararına dayalı olarak ilamlı takip başlatılamayacağı düşünülerek icra emrinin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2021/5646 Esas ve 2021/10714 Karar

Alacaklı tarafından iştirak nafakası ilamına dayalı olarak, birikmiş nafaka alacağının tahsili için başlatılan ilamlı takipte borçlunun icra mahkemesine başvurusunda, icra emri tebliğ işleminin usulsüz olduğunu, bunun için ayrıca şikayette bulunduğunu, takipte istenen Kasım 2015 ve sonrası hariç nafaka bedellerinin ödendiğini, müşterek çocuğun 2011 yılı Kasım ayı ile 2012 yılı Eylül ayı ve 2013 yılı Mart ayı ile 2014 yılı Haziran ayı arasında kalan dönemde kendisi ile yaşaması sebebiyle bu dönemlere ilişkin nafaka borcunun doğmadığını, faizin de yanlış hesaplandığını ileri sürerek icranın geri bırakılmasına karar verilmesini talep ettiği, İlk Derece Mahkemesince; icra emri tebliğ işleminin usulsüz tebliğ edildiğine ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararına göre başvurunun yasal sürede olduğu dikkate alınarak, nafaka açıklaması ile yapılan ödemelerin ve belirtilen dönemlerde müşterek çocuğun borçlu yanında kaldığın kabulü ile, hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda takibin 63.338,45 TL kısmı yönünden icranın geri bırakılmasına, 35.464,64 TL üzerinden devamına karar verildiği, taraflarca istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; borçlunun istinaf başvurusunun esastan reddine, müşterek çocuğun nafaka istenen dönemlerde borçlu ile kaldığının ispatlanmadığı kabul edilerek buna göre hesaplama yapan bilirkişi raporu doğrultusunda alacaklının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve istemin kısmen kabulü ile takip tarihi itibariyle takibin 77.850,15 TL asıl alacak ve 11.810,15 TL işlemiş fazi yönünden devamına, fazla istenen asıl alacak ve faizi yönünden İİK'nun 33. maddesi gereğince icranın geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.

İİK'nun 33/1. maddesinde; icra emrinin tebliği üzerine borçlu yedi gün içinde dilekçe ile icra mahkemesine başvurarak borcun zamanaşımına uğradığı veya imhal veya itfa edildiği itirazında bulunabilir. İtfa veya imhal iddiası yetkili mercilerce re'sen yapılmış veya usulüne göre tasdik edilmiş yahut icra dairesinde veya icra mahkemesinde veya mahkeme önünde ikrar olunmuş senetle tevsik edildiği takdirde icranın geri bırakılmasına karar verileceği hükmü düzenlenmiştir.

Somut olayda; Bölge Adliye Mahkemesince, hükme esas alınan 11.10.2018 tarihli bilirkişi ek raporunda; takip öncesinde nafaka açıklaması ile yapılan toplam 15.160,00 TL'nin, ödeme tarihleri dikkate alınarak nafaka alacağından mahsubu neticesinde, takip tarihi itibariyle 66.040,00 TL asıl alacak ve 11.810,15 TL işlemiş faiz istenebileceği rapor edilmiştir.

O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, 66.040,00 TL asıl alacak ve 11.810,15 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 77.850,15 TL alacak miktarını aşan kısım yönünden İİK'nun 33. maddesi gereğince icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerekirken asıl alacak ve işlemiş faiz toplamı olan 77.850,15 TL alacağa 11.810,15 TL işlemiş faiz alacağının tekrar dahil edilmesi ve aşan kısım yönünden icranın geri bırakılmasına karar verilmesi isabetsiz olup, kararın bu nedenle bozulması gerekir ise de, yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2021/10258 Esas ve 2021/11523 Karar

Alacaklı tarafından, boşanma ilamı ile hükmedilen iştirak nafakası alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamlı takipte, borçlunun, nafakaları fazlasıyla ödediğini ileri sürerek takibin iptali istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kısmen kabulü ile asıl alacak 47.00,00 TL, işlemiş faiz 9,318,94 TL olmak üzere toplam 56.318,94 TL olarak takip talebinin düzeltilmesine karar verildiği, kararın borçlu tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince;borçlunun boşanma davasından sonra birlikte yaşadıklarını, bu konuda şahitleri olduğunu bildirerek borca faiz ve fer'ilerine itiraz ettiği, bu maddi vak'anın ispatı için tüm deliller toplanarak ve tanıklar dinlenmek suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi ve ayrıca icra dosyasında bulunan takip talebi ve icra emrinde nafaka talebinin hangi aylara ilişkin olduğu belirli olmadığından davalı alacaklıdan nafaka talebinin hangi aylara ilişkin olduğu sorularak, bu dönemlere ilişkin banka dekontları getirtilip incelenerek sonuca gidilmesi gerektiğinden bahisle kararın bozulduğu, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, davacı hakkında Antalya 1. İca Müdürlüğünün 2013/10551 E sayılı dosyası üzerinden yürütülen 50.000,00 TL asıl alacak ve 11.791,52 TL işlemiş faiz olmak üzere 61.791,52 TL toplam alacağa (birikmiş nafaka alacağı ve işlemiş faizine) ilişkin icranın geri bırakılmasına karar verildiği, kararın alacaklı tarafından temyiz edildiği anlaşılmaktadır.

İlama dayalı takipte borcun ödendiği iddiası, İİK'nun 33. maddesinde belirtilen belgeler ile ispat edilmelidir. Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre, nafaka borcunun ödendiğine ilişkin iddianın ispatı yönünde sunulan ödeme belgelerinin geçerli olabilmesi için, açıkça nafaka borcuna atfen yapıldığının belgede yazılı olması gerektiğine ilişkin koşul, yeni uygulamalarla yumuşatılmış olup Dairemizin son içtihatlarında nafaka borçları yönünden yapılan ödemelerin, aylık nafaka miktarına ve bu miktarın katlarına denk gelecek şekilde düzenli olarak yapılması durumunda, ödeme belgelerinde nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair atıf olmasa dahi, bu ödemelerin, nafaka borcundan mahsubunun hakkaniyet kurallarına uygun düşeceği kabul edilmektedir. Zira, işleyen nafaka borcu bulunan bir borçlunun, yukarıda izah edilen şekilde yaptığı ödemelerin bu borç dışında ahlaki bir ödeme olduğunu kabul etmek hak kaybına neden olacaktır.

Bunun dışında, ödemenin okul ücreti vs gibi açıklamalar ile yapılması halinde ise, bu ödemeler ahlaki vazifenin yerine getirilmesi kapsamında olup nafakaya mahsup edilemez.

Somut olayda, dayanak ilamda müşterek çocuk için aylık 1000,00 TL nafakaya hükmedildiği, mahkemece alınan 25.10.2020 havale tarihli bilirkişi raporunda; 08/12/2007 tarihi ile 08/06/2013 tarihleri arasındaki nafakanın talep edildiği, dosyada mevcut bulunan borçluya ait hesap ekstrelerine göre yapılan hesaplama ile borçlunun 15/03/2010 tarihi ile 2011 eylül ayı arasındaki dönemde alacaklı ile aynı çatı altında yaşadığı dönemde nafaka ödeme yükümlülüğü bulunmamasına rağmen yaptığı 14.971,00 TL okul ödemesi ve alacaklının hesabına doğrudan yapmış olduğu 500,00 TL ödemenin daha önceki birikmiş borçlarından düşülmesi halinde takip tarihi itibariyle nafaka borcu bulunmadığı şekline tespitte bulunulduğu anlaşılmaktadır.

Borçlunun hesap ekstrelerinin incelenmesinde; bazı havalelerin açıklama kısmında, kolej ve okul parasına ilişkin ödemeler olduğunun açıkça yazılı olduğu, bilirkişi raporunda hesaplamaya esas alınan ödemeler içine içtihatlara aykırı olarak bu ödemelerin dahil edildiği ve yine aylık nafaka miktarına ve bu miktarın katlarına denk gelecek şekilde düzenli ödemelerin hangileri olduğunun tespitinin de yapılmadığı görülmektedir.

O halde mahkemece, yapılan ödemelerin hesaplanmasında, yukarıda yapılan açıklamalar ve ilkeler doğrultusunda, sunulan ödeme belgeleri ve banka hesap ekstreleri üzerinde Yargıtay denetimine imkan verecek şekilde bilirkişiden ek rapor alınarak, gerektiğinde yeniden bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle işin esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.