Boşanma Halinde Velayet Hakkına Sahip Olan Anne, Çocuğuna Kendi Soyadını Verebilir mi?

Abone Ol

Boşanma Davaları

Boşanma hukuken geçerli bir evliliğin kanunda yer alan sebeplere ve şartlara bağlı olarak mahkeme kararı ile sona erdirilmesidir. Boşanma davaları Türk Medeni Kanunumuzda düzenlenmiş olup;

i. Zina

ii. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış,

iii. Suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme,

iv. Terk,

v. Akıl hastalığı,

vi. Evlilik birliğinin sarsılması sebeplerine bağlı olarak açılabilmektedir.

Uygulamada sıklıkla “zina”, “sözlü/fiziksel şiddet “, “kötü alışkanlıklar” ile “maddi sıkıntılar” boşanma sebepleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Boşanma ile birlikte eşler arasındaki duygusal, cinsel ve hukuki birliktelik sona erdirilmektedir. Yapılan araştırmalar çağdaş dünyamızda boşanmanın durumsal krizlerinden biri olduğunu ve mühim bir sosyal sorun olduğunu göstermektedir. Üstelik ülkemizde de boşanma sıklıkla gerçekleşmektedir. Türkiye İstatistik Kurumunun ait verilere göre 2019 yılında ülkemizde 155 bin 47 çift boşanmıştır. Kesinleşen boşanma kararlarına göre ise 139 bin 660 çocuk hakkında velayet altına alınma kararı verilmiştir. Bu sebeplerledir ki boşanma, sonuçları itibariyle yalnızca davanın taraflarını değil eğer var ise müşterek çocukların hayatını da etkilemektedir.

Boşanma talepli davalarda en çok duyduğumuz soru çocukların velayetinin kime verileceği hakkında olmaktadır. Velayet başka bir yazımızın konusu olmakla birlikte Türk Medeni Kanunu’nun 182. maddesine göre hakim velayet hakkında karar verirken olanak bulundukça anne ve babayı dinler, eğer çocuk vesayet altında ise vasisinin ve vesayet makamının görüşünü alarak çocuk ile anne ve baba arasında kişisel ilişkiyi düzenler. Unutulmamalıdır ki velayete karar verilirken her zaman çocuğun yüksek yararı gözetilir ve ilerleyen süreçte velayetin değiştirilmesini gerektirecek yeni şartlar ortaya çıktığında velayet kendisine verilmeyen tarafın velayetin değiştirilmesini talep etme hakkı bulunmaktadır.

Boşanma sebeplerinin varlığı halinde boşanma davası açmaya hakkı olan eş isterse boşanma isterse ayrılık davası açabilir. Bu davalarda görevli mahkeme aile mahkemesi olup eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesi yetkilidir. Boşanma davalarında kesin yetki bulunmadığından eğer yetki itirazı söz konusu ise cevap dilekçesinde ilk itiraz olarak ileri sürülmesi gerekmektedir. Aksi takdirde yetkisiz olan mahkeme yargılama yapmaya devam edecektir.

Boşanma kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olmasına rağmen boşanma davası görülürken davanın taraflarından birinin ölmesi halinde şartların varlığı halinde mirasçıların davaya devam edebilmesi mümkündür.

Boşanma davalarında boşanma talebiyle birlikte maddi ve manevi tazminat, mehirin iadesi, ziynet eşyalarının iadesi, çeyiz eşyalarının iadesi, ev eşyalarının iadesi, velayet ve nafakaya hükmedilmesi gibi taleplerde istenilebilmektedir. Nafakaya ilişkin olarak özellikle belirtmek isteriz ki talep olmasa dahi hakim barınma, geçim, eşlerin mallarının yönetimi ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır.

Boşanma davası açılırken akla gelen bir diğer soru ise mal paylaşımının nasıl gerçekleşeceğidir.  Boşanma davası kesinleştikten sonra mal rejiminin tasfiyesi talep edilebilir. Mal rejiminin tasfiye olması halinde tarafların elde edecekleri hak bir alacak hakkı olduğundan öğretideki ve Yargıtay’daki yaygın görüşe göre boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık bir zamanaşımı süresi öngörülmektedir.  

Boşanma Halinde Velayet Hakkına Sahip Olan Anne, Çocuğuna Kendi Soyadını Verebilir mi?

Velayet, çağdaş hukuk sistemlerinde anne ile babaya tek başlarına yahut birlikte kullanabilecekleri bir hak ve görev olarak verilmiştir. Soybağına dayanan velayet, ergin olmayan çocuklar üzerinde veyahut ergin olup kısıtlananlar üzerinde hem kişisel hakları hem malvarlığı hakları üzerinde kullanılan yetkileri kapsamaktadır. Böylelikle velayeti, çocuklar üzerinde bakım ve koruma sağlama ve onların çeşitli yönlerden yetiştirilmeleri amacıyla anne ile babanın, çocukların şahıs ve malvarlıkları üzerinde hak sahibi bulundukları yetki ile ödevler topluluğu olarak tanımlamamız mümkündür.

Evliliğin boşanma ile sona ermesi ve velayet hakkının anneye bırakılması halinde çocuk ile anne arasında soyadının farklı olması sorunu ortaya çıkmaktadır. Zira ülkemizde kadın evlenme ile kocasının soyadını taşımaya başlamaktadır. Kadının soyadı sorunu öteden beri tartışılagelmekte olup kadınlar artık kocalarının soyadı önünde kendi soyadlarını kullanabilseler de kimlik kartlarından diplomalara, pasaporttan avukatlık tabelasına kadar pek çok alanda yapılması gereken değişikliklerle ilgilenmek zorunda kalmaktadırlar.

Evlenme ile kadının kocanın soyadını taşıması ve boşanma halinde velayeti anneye bırakılan müşterek çocuğun aile soyadını taşımaya devam etmesi cinsiyet ayrımcılığı olarak göze çarpmaktadır. Boşanma halinde kadın artık aile soyadını (kocanın soyadı) taşıyamayacak olmasına rağmen TMK’nın 321. maddesine göre çocuk ailenin soyadını taşımaya devam edecektir. Anayasa Mahkemesi 08.12.2011 tarihinde Soyadı Kanunu’nun 4. maddesinde düzenlenen ve soyadı seçme vazifesinin evliliğin reisi olan erkeğe ait olduğu şeklindeki düzenlemeyi “Eşler, evliliğin devamı boyunca ve boşanmada sahip oldukları hak ve yükümlülükler bakımından aynı hukuksal konumdadırlar. Erkeğe velayet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını seçme hakkının kadına tanınmaması, velayet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete göre ayırım yapılması sonucunu doğurur.” şeklindeki gerekçe ile iptal etmiştir. Akabinde Anayasa Mahkemesi 2013/9880 No’lu bireysel başvuruya ilişkin 11.11.2015 tarihli Genel Kurul Kararında, boşanma davası sonrasında velayet hakkı kendisine bırakılan annenin, çocuğunun soyadını değiştirme talebiyle açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ve cinsiyete dayalı farklı bir muamelenin ayrımcılık yasağı kapsamında değerlendirildiğinin altını çizmiştir. Anayasa Mahkemesinin emsal nitelikteki bu kararları eşler arasındaki eşitliğin sağlanmasına katkı sağlamış olup velayet hakkı kendisine bırakılan anneler aile mahkemelerinde açacakları dava ile velayet hakkını elinde bulundurduğu çocuğuna kendi soyadının verilmesini talep edebileceklerdir.