BORÇLUNUN EVİ HACZEDİLİR Mİ?

Abone Ol

İcra ve İflas Kanunu ve takip hukuku ilkelerine göre asıl olan alacaklının alacağına kavuşmasını sağlamak olduğundan, kural olarak borçluların tüm mallarının haczi mümkündür. Borçlunun ve ailesinin yaşama ve ekonomik varlığını sürdürebilmesi için istisnai olarak bazı mal, alacak ve haklarının haczedilemeyeceği kabul edilmiştir. Haczedilmezlik istisnai bir durum olduğundan, bu yöndeki düzenlemelerin dar yorumlanması gerekir. Bir malın haczedilememesi için yasal düzenlemenin bulunması zorunludur.

Takip hukukunda, asıl olan borcun ödenmesi olduğundan alacaklının alacağına kavuşması için gerekli takip işlemleri yapılırken borçlunun ve birlikte yaşadığı diğer aile fertlerinin barınma imkanını da elinden almamak gerekir. Bir başka anlatımla borçlunun yaşaması için zorunlu olan evini kendisine bırakırken alacaklının da alacağına fiilen kavuşmasını engelleyecek amacı aşan uygulamalardan da kaçınmak ve taraflar arasındaki menfaatler dengesini de hukuk düzeni içinde korumak gerekir.

Haczedilemeyen mal ve hakları düzenleyen 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 82/12. maddesinde, borçlunun “haline münasip” evinin haczedilemeyeceği belirtilmiştir. Bu istisna, borcun bu eşya bedelinden doğmaması haline münhasırdır. Örneğin müteahhit ile müşterisi arasındaki ev alım-satımından doğan bir borç ilişkisinde, evin haczedilemeyeceğine dair meskeniyet iddiası, borcun evin bedelinden doğması sebebiyle alacaklı müteahhite karşı ileri sürülemez.

Kanun maddesinde yer alan evden maksat, yerel geleneklere yani mahalli örf ve adete göre mesken (konut) olarak kullanılmaya elverişli yerlerdir. Bağımsız ev, apartman dairesi, kat mülkiyeti kanununa tabi bağımsız bir bölüm veya bir apartmandaki paylı mülkiyet veya el birliği mülkiyeti payı, İİK'nun 82/12. maddesi kapsamında mesken sayılır. Ancak; borçlunun boş arsası mesken sayılmaz. Eğer borçlu, boş arsa üzerine haciz tarihinden önce bina inşa etmiş ise, borçlu bu ev için meskeniyet şikayetinde bulanabilir. (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, sayfa: 513). Haczedilmezlik şikayetinde önemli olan, meskenin, bina (muhtesat) olarak tapulu ya da tapusuz oluşu değil, borçlunun haline münasip olup olmadığıdır. Borçlunun meskeniyet iddia ettiği taşınmazın fiili durumu önemlidir. Borçlunun, kendisine ait müşterek veya iştirak halindeki hisseli bir mesken için de haczedilmezlik şikayetinde bulunması mümkündür.

Taşınmazın arsa olarak tapuda kayıtlı olması, üzerinde konut niteliğini haiz bir yapı bulunduğu sürece borçlunun meskeniyet şikayetinde bulunmasına engel değildir. Arsa vasfında olan taşınmazda bulunan borçlu hissesinin değerinin tespit edilebilmesi için, arsa ile arsa üzerinde bulunan yapının toplam değerinin birlikte tespit edildikten sonra, bu değerden borçlu hissesine düşen miktarın belirlenerek meskeniyet iddiasının değerlendirilmesi gerekir.

Taşınmazda oturulmaması ya da taşınmazın harap vaziyette olup tamirat gerektirmesi mesken niteliğini ortadan kaldırmaz. Meskeniyet nedeni ile haczedilemezlik şikayeti mevcut ve oturmaya uygun bir evin bulunması halinde yapılabilir. Henüz mesken olarak kullanılabilir durumda bulunmayan taşınmaz, meskeniyet şikayetine konu edilemez. Hatta borçlu bu arsa üzerinde daha sonra ev yapmış olsa bile yine haczin kaldırılmasını isteyemez. Çünkü bir malın haczedilip haczedilemeyeceği haciz anındaki duruma göre belirlenir. Bu halde, borçlunun hacizden sonra üzerine bina yapmış olduğu arsa, üzerindeki bina ile birlikte satılır. Henüz fiilen mesken olarak kullanılmaya elverişli durumda bulunmayan taşınmaz ise meskeniyet şikayetine konu olamaz.

Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı, borçlunun haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir. Buradaki "aile" terimi, geniş anlamda olup, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, borçlunun bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar.

Bu kıstasları aşan nitelik ve evsaftaki yerlerle, makul ölçüleri geçen oda ve salonu kapsayan ve ikamet için zorunlu öğeleri içeren bir meskenin dışındaki yerler, maddede öngörülen amaca aykırıdır. Borçlunun görev ve sıfatı kendisinin görkemli bir meskende ikamet etmesini gerektirmez. Borçlunun haline münasip evin değerlendirilmesinde mahcuzla aynı özellikteki emsallere göre değerlendirme yapılması ya da evin en az üç odalı bir mesken baz alınarak fiyat değerlendirmesi yapılması gerekmez. Borçlunun bulunduğu yerden daha mütevazi koşullara sahip yerlerde haline münasip evi alabileceği değerin belirlenmesi gerekir. Borçlunun mutlaka şikayete konu taşınmazının bulunduğu yerde veya o yere yakın yerde meskeninin bulunması zorunlu değildir. Borçlunun taşınmazı dubleks bir mesken olsa dahi tek katlı normal bir dairenin fiyatı esas alınmalıdır.

Borçlunun meskeniyet şikayetinde bulunabilmesi için, bizatihi meskeniyet iddiası nedeniyle haczedilmezlik şikayetinde bulunduğu evde oturması gerekmediği gibi, burayı kiraya vermesi de bu talepte bulunmasına engel değildir. Birden fazla evi hacizli olan borçlu, istediği ev için meskeniyet şikayetinde bulunabilir, ancak bu tercihini makul bir sebep olmadan değiştiremez.

Borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmaz hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerekir. Zira zorunlu olarak kurulan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi, bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, adı geçenin daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunmasını engeller ise de, haciz tarihi itibariyle ipotek konusu borcun ödenmiş olması halinde, ipotekle yükümlü bulunmayan taşınmaz hakkında meskeniyet şikayetinde bulunulabilir.

Yargıtay’a göre icra müdürünün bir evin borçlunun haline uygun olup olmadığını, dolayısıyla haczedilip haczedilmeyeceğini takdir etme yetkisi yoktur. Nitekim haciz anında bir evin borçlunun haline münasip olup olmadığının icra müdürünce tespiti mümkün değildir. İcra müdürünün konulmuş bir haczin meskeniyet iddiasına istinaden kaldırmasına karar verme yetkisi de yoktur. Bahsi geçen meskeniyet şikayetini değerlendirme yetkisi İİK'nun 16. maddesine göre şikayet yoluyla haczi yapan (esas) icra müdürlüğünün bağlı olduğu icra mahkemesindedir. Bu şikayet yoluna borçlu sıfatına haiz kişiler başvurabilir.

İİK'nun 82/12. maddesinde yer alan haczedilmezlik şikayeti, İİK'nun 16/1. maddesi uyarınca yedi günlük süreye tabidir. Bu süre öğrenme tarihinden başlar. Öğrenme şekli genelde İİK 103.md. davetiyesinin ya da kıymet takdirine ilişkin bilirkişi raporunun borçluya tebliği halinde mümkün olmaktadır. Borçlu süresi içinde meskeniyet iddiasında bulunmazsa veya süresinden sonra şikayette bulunursa meskeniyet iddiasından vazgeçmiş sayılır.

Meskeniyet iddiasına dayalı haczedilemezlik şikayetinde, borçlunun haline münasip evinin kıymeti belirlenirken, sadece taşınmazın arsa değeri ve meskenin kıymetinin belirlenmesi gerekir. Yani belirlenen bu değerin içinde borçlunun diğer ihtiyaçları için gerekli olan depo, kömürlük, samanlık, odunluk vb. taşınmazın eklentilerinin değerleri bu değerin içinde yer almaz.

Yargıtay’ın meskeniyet şikayeti ile ilgili bozma kararları daha çok hükme esas alınan bilirkişi raporunda borçlunun haline münasip alabileceği evin değeri ile ilgili borçlunun ekonomik, sosyal ve aile durumunu içeren bilgi ve belgenin temin edilmemesi sebebiyle gerekli değerlendirmenin yapılmamasıdır. Bu sebeple öncelikle, borçlunun haciz anında kanunen bakmakla yükümlü olduğu kişilerin nüfus kayıtları, bu kişilerin borçlu ile birlikte yaşayıp yaşamadıkları, bu kişiler adına kayıtlı taşınmaz bulunup bulunmadığı, geçimlerini nasıl temin ettikleri ve sosyo-ekonomik durumlarının tespitine yönelik zabıta araştırması yapılması, iş bu araştırma sonucu da nazara alınmak suretiyle konusunda uzman bilirkişiler marifetiyle keşif yapılarak, yukarıda belirtilen ilkeler de göz önüne alınarak, borçlunun haline uygun alabileceği mesken değerinin ve hacze konu taşınmazın değerinin net olarak belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Bilirkişi raporunun yukarıda sayılan hususları taşımaması sebebiyle eksik olması halinde ise eksik hususları içeren ek bilirkişi raporu alınmalıdır.

Meskeniyet şikayeti halinde icra mahkemesince, takip hukukunda asıl olanın alacaklının alacağına kavuşturulması olduğu hususu gözönünde bulundurularak, borçlunun bakmakla yükümlü olduğu kişilerle birlikte barınması için zorunlu olan haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tesbit ettirildikten sonra, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise satılmasına, satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktarın borçluya bırakılmasına, kalanın alacaklıya ödenmesine ve satışın borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına karar verilmelidir.

Borçlunun haline münasip bir ev alabilmesi için gereken para, haczedilen evin kıymetinden fazla veya evin kıymetine eşit ise haciz kaldırılmalıdır.

Şu husus önemlidir. İİK’nun 22.maddesi gereğince şikayet, icra mahkemesince karar verilmedikçe icrayı durdurmaz. Bu sebeple sırf meskeniyet şikayeti yoluna başvurulması meskenin icra müdürlüğünce satışına engel değildir. Bu sebeple satışın durması için meskeniyet şikayeti yoluna başvurulurken meskenin satışının durdurulması da icra mahkemesinden talep edilmelidir. Aksi halde meskeniyet şikayeti sonuçlanmadan önce icra müdürlüğü tarafından meskenin ihale ile satılma ihtimali vardır.

Diğer bir önemli husus ise şöyledir. İcra mahkemesince İİK’nun 22.maddesince verilen durdurma-tedbir kararı, HMK.nun 389 ve müteakip maddeleri kapsamında olmayıp, İcra ve İflas Kanunu'nda özel olarak düzenlenmiş, takip hukukuna özgü bir karardır. Bu nedenle durdurma kararının etkisi mahkeme ilamının kesinleşmesine kadar değil, mahkemece karar verilmesine kadardır. Mahkemece meskeniyet şikayetinin karara bağlanmasıyla satışın durdurulmasına yönelik karar kalkar.

İcra mahkemesince (şikayetin süresinde olması halinde) meskeniyet şikayetinin reddine karar verilmişse İİK’nun 363. ve 364. maddesi gereğince istinaf veya temyiz yoluna başvurulması satışı durdurur. ( Ayrıntılı bilgi için bkz: İstanbul Barosu Dergisi Mayıs-Haziran 2020, Cilt 94, Sayı 2020/3, Issn 1304-737X, sf 100-123 ve      https://www.hukukihaber.net/icra-mahkemesi-kararlarinin-istinaf-ve-temyizinin-icra-islemlerine-etkisi-makale,7105.html ) Bu sebeple meskeniyet şikayetinin reddi halinde istinaf-temyiz yoluna başvuran borçlunun bu hususta mahkemeden yazı (derkenar) alarak icra müdürlüğünden satışın durdurulmasını talep etmesi gerekir. Talep üzerine icra müdürlüğünce İİK’nun 363. ve 364. maddesi gereğince satış durdurulmalıdır. İcra müdürlüğünce satışın durdurulmaması halinde ise şikayet yolu ile icra mahkemesine başvurularak icra müdürlüğü kararının kaldırılması istenmelidir. İcra mahkemesince de şikayet reddedilirse bu husus ihalenin feshi sebebi olup satış yapılması halinde ihalenin feshi davasında ileri sürülebilecektir. Zira bu durumda satışın durdurulması gerekirken ihalenin yapılmış olması İİK'nın 364/3. maddesine aykırı bulunmaktadır. Anılan yasa maddesine istinaden ihalenin feshine karar verilmesi gerekir.

İpoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takiplerinde ise haciz safhası olmadığından bir diğer anlatımla taşınmaz ipotekli olup haciz yapılmadığından haczedilmezlik şikayetinde bulunma olanağı yoktur.

Meskeniyet şikayetlerine dair önemli Yargıtay kararları şöyledir;

* Borçlu sıfatını taşımayan şahıs meskeniyet şikayetinde bulunamaz.

12. Hukuk Dairesi 2016/29993 E., 2018/3189 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacaklı tarafından borçlu hakkında yapılan genel haciz yoluyla icra takibinde, 3. kişi, icra mahkemesine başvurarak, meskeniyet iddiasına dayalı haczedilmezlik şikayetinde bulunduğu mahkemece; borçlunun aynı taşınmazda ikamet eden eşinin Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesi gereğince meskeniyet şikayetinde bulunma hakkı olduğundan bahisle alınan bilirkişi raporu doğrultusunda şikayetin kabulü ile taşınmazdaki haczin kaldırılmasına karar verildiği görülmüştür.

İİK'nun 82. maddesinin 1. fıkrasının 12. bendinde; borçlunun haline münasip evinin haczolunamayacağı ifade edilmiştir. Anılan yasal düzenleme uyarınca, meskeniyet şikayeti, yalnızca takip borçlusuna tanınmış bir hak olup, takipte borçlu sıfatı taşımayan 3. kişinin bu konuda şikayet hakkı bulunmamaktadır.

Somut olayda, şikayetçi ...'ın yukarıda değinilen yasal düzenleme ve açıklamalar uyarınca icra takibinde "borçlu" sıfatını taşımaması nedeniyle meskeniyet şikayetinde bulunamayacağı açıktır.

Bu durumda, mahkemece, şikayetin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası incelenerek yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/04/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* Taşınmaz maliki olmayan şahıs meskeniyet şikayetinde bulunamaz.

12. Hukuk Dairesi 2019/8158 E., 2020/356 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

1- Kıymet takdiri itirazına yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

02.03.2005 tarih ve 5311 sayılı Kanunun 26. maddesi ile değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 365/1. maddesinde; “İstinaf yoluna başvurma, yasal süre geçtikten sonra yapılır veya istinaf yoluna başvurulmasına olanak bulunmayan bir karara veya vazgeçme nedeniyle itiraz veya şikâyetin reddine yahut süresi geçmiş bir şikâyete ilişkin olursa, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri gereğince istem icra mahkemesince reddedilir” hükmü yer almaktadır. Aynı maddenin 3. fıkrasında ise; “Bölge adliye mahkemesi, birinci fıkra kapsamına girdiği hâlde reddine karar verilmemiş başvuruyu geri çevirmeyip doğrudan kesin karara bağlar” düzenlemesine yer verilmiştir.

Somut olayda, temyizen incelenmesi istenen karar, icra müdürlüğünce yapılan kıymet takdirine itiraza ilişkin olup, anılan kararın temyiz kabiliyeti bulunmamaktadır.

Buna göre, Dairemizce incelenmesi istenen Bölge Adliye Mahkemesi kararı, İİK’nun 365/1-son maddesinde belirtildiği üzere KESİN nitelikte olduğundan, 5311 sayılı Kanunla değişik İİK'nun 364. maddesi ve 6100 sayılı HMK'nın 366.maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanunun 352.maddesi uyarınca temyiz başvuru talebinin REDDİNE;

2- Meskeniyet şikayetine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;

Alacaklı tarafından borçlu hakkında...1. Müdürlüğü'nün 2012/1776 Esas sayılı icra takip dosyası üzerinden kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine başlandığı, şikayete konu 640 Ada, 3 Parsel sayılı F 41 Blok 9. Kat B Giriş 20 nolu bağımsız bölümün borçlu murisi ... İmamoğlu tarafından 3. kişi...’a satış suretiyle devredilmesi üzerine takip alacaklısı ...’nun anılan parsel hakkında takip borçlusu ve...’a karşı tasarrufun iptali davası açtığı, yapılan yargılama sonucunda...3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 08/07/2014 tarih ve 2012/120 E.-2014/384 K. sayılı ilamı ile ''... borçlu muris ... İmamoğlu tarafından ...devredilen...... İlçesi ... Mah. 640 Ada 3 Parsel F 41 Blok 9. Kat B giriş 20 bağımsız bölüm nolu davalı... adına kayıtlı taşınmaz .... tasarrufunun iptaline, ......... 1. İcra Müdürlüğü'nün 2012/1776 Esas sayılı dosyası .........takibe konu alacak ve ferilerinin tahsili için bu taşınmazlar yönünden cebri icra yetkisi tanınmasına ....'' karar verildiği, bilahare, sözü edilen tasarrufun iptali ilamına istinaden alacaklı vekilinin talebiyle şikayet konusu taşınmaz üzerine anılan icra dosyalasından haciz konulduğu ve şikayetçi tarafından taşınmaza yönelik meskeniyet iddiasında bulunulduğu anlaşılmaktadır.

İİK'nun 283/1. maddesinde; "Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile, hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmazsa, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve satışını istiyebilir." hükmüne yer verilmiştir. Satış ile 3. kişiye geçen mülkiyet tasarrufun iptaline karar verilmesi ile borçluya geri dönmez. Yalnızca, alacaklıya, 3. kişiye ait taşınmaz üzerine haciz koydurarak sattırmak suretiyle alacağını tahsil imkanı verir. Hacze dayanak yapılan tasarrufun iptali ilamında da anılan yasa hükmüne uygun olarak yalnızca satış işleminin iptaline karar verilmekle yetinilmiş olup; 3. kişi adına olan tapu kaydının iptali ile borçlu adına tesciline dair bir hüküm kurulmamıştır. Bu nedenle, taşınmazın mülkiyeti şikayetçi 3. kişiye aittir.

Diğer taraftan, İİK'nun 82. maddesinin 1. fıkrasının 12. bendinde; borçlunun haline münasip evinin haczolunamayacağı ifade edilmiştir.

Somut olayda, şikayetçinin yukarıda değinilen yasal düzenleme ve açıklamalar uyarınca taşınmazın maliki olmaması sebebiyle meskeniyet şikayetinde bulunamayacağı açıktır.

O halde, mahkemece şikayetin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerekirken, süreden reddi ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddi isabetsiz ise de sonuçta istem reddedildiğinden karar sonucu itibariyle doğru olup, bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması gerekmiştir.

SONUÇ : Şikayetçi borçlunun temyiz itirazlarının reddi ile sonucu doğru Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 364. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken HMK'nun 370. maddeleri uyarınca ONANMASINA, alınması gereken 54,40 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline, 20/01/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.

* İİK'nun 82/12. maddesinde yer alan haczedilmezlik şikayeti, İİK'nun 16/1. maddesi uyarınca yedi günlük süreye tabidir. Bu süre öğrenme tarihinden başlar. Dosya fotokopisi alınması halinde haczin bu tarihte öğrenildiğinin kabulü gerekir.

12. Hukuk Dairesi 2015/6889 E., 2015/20547 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Borçlunun, takip dosyasında haczedilen taşınmazın, İİK'nun 82/12. maddesi kapsamında haline münasip evi olduğunu ileri sürerek haczin kaldırılması için şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, taşınmazın borçlunun haline münasip evi olduğu gerekçesi ile şikayetin kabulüne karar verildiği görülmektedir.

İİK'nun 82/12. maddesinde yer alan haczedilmezlik şikayeti, İİK'nun 16/1. maddesi uyarınca yedi günlük süreye tabidir. Bu süre öğrenme tarihinden başlar.

Somut olayda, borçlunun meskeniyet şikayetinde bulunduğu taşınmazına 29.05.2014 tarihinde tapuda haciz şerhi işlenmiştir. İİK'nun 103. maddeye ilişkin davetiyenin çıkarılmadığı, borçlunun 03.06.2014 tarihli dilekçesi ile dosya fotokopisini aldığı, böylece şikayete konu taşınmaz üzerindeki haczi bu tarihte öğrendiğinin kabulü gerektiği ve öğrenme tarihine göre şikayetin süresinde olmadığı görülmüştür.

O halde, mahkemece şikayetin süreden reddi gerekirken, yazılı şekilde istemin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/09/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* 103 davetiyesi borçlu asile 25.08.2014 tarihinde, borçlu vekiline ise 30.12.2014 tarihinde tebliğ edilmiş, borçlu vekiline yapılan tebliğ tarihi itibariyle şikayetin süresinde olduğundan şikayetin esası hakkında inceleme yapılması gerekir.

8. Hukuk Dairesi 2015/3800 E., 2017/3853 K.

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın usulden reddine karar verilmiş olup hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Borçlu, haline münasip evinin haczedildiğini, haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece şikayetçi tarafa 103 davetiyesinin 25/08/2014 tarihinde tebliğ edildiği, hacizden bu tarih itibariyle haberdar olduğu, meskeniyet şikayetinin ise 7 günlük süreden sonra 01/12/2014 Tarihinde yapıldığı gerekçesiyle şikayetin süre yönünden reddine karar verilmiş, hüküm borçlu tarafından temyiz edilmiştir.

İİK’nun 16. maddesinin 1. fıkrasında "Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikayet olunabilir. Şikayet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten itibaren yedi gün içinde yapılır." hükmü düzenlenmiştir.

7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 11, Avukatlık Kanunu'nun 41 ve HMK'nun 73, 81, 82 ve 83. maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunludur.

Somut olayda Avukat ...ın borçlu ... vekili olarak hem takip dayanağı ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 22.05.2014 tarih 2013/201 Esas 2014/215 Karar sayılı ilamında hem de icra emrinde yer aldığı, 103 davetiyenin borçlu asile 25.08.2014 tarihinde, borçlu vekiline ise 30.12.2014 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekiline yapılan tebliğ tarihi itibariyle şikayetin süresinde olduğu bu durumda şikayetin esası hakkında inceleme yapılması gerekirken süreden ret kararı verilmesi doğru değildir.

SONUÇ: Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK'nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın temyiz edene iadesine, 20.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

* Şikayete konu her iki taşınmaza ait düzenlenen 02/12/2010 tarihli kıymet takdiri raporuna ait tebligatın 15/12/2010 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun ise son kıymet takdiri raporunun tebliği üzerine, 25/07/2014 tarihinde haczedilmezlik şikayetinde bulunduğu ancak borçlu ilk kıymet takdiri raporunun 15/12/2010 tarihinde tebliği ile hacizleri öğrendiğinden, şikayetin, hacizleri öğrenme tarihine göre yasal yedi günlük süresinden sonra yapıldığı görülmektedir. O halde mahkemece, öğrenme tarihine göre yasal yedi günlük süreden sonra yapılan haczedilmezlik (meskeniyet) şikayetinin süre aşımından reddi gerekir.

12. Hukuk Dairesi 2020/1631 E., 2020/2629 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraflarca istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

1-Borçlunun temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere ve kararın gerekçesine göre borçlunun temyiz itirazlarının REDDİNE,

2-Alacaklının temyiz itirazlarına gelince;

Borçlunun, icra mahkemesine başvurusunda; tapuda 691 ve 664 parseller olarak kayıtlı olan taşınmazların, ailesini barındırdığı evleri olduğunu ileri sürerek bu taşınmazlardaki hacizlerin kaldırılmasını istediği, mahkemece; 664 Parsel sayılı taşınmaz yönünden talep meskeniyet şikayeti olarak kabul edilerek istemin reddine, 691 Parsel sayılı taşınmaz yönünden ise talep, İİK'nun 82/1-4. maddesi gereğince zaruri tarım arazisine yönelik haczedilmezlik şikayeti olarak kabul edilerek haczin kaldırılmasına karar verildiği, kararın taraflarca temyiz edilmesi üzerine, Dairemizce; 691 parselde kayıtlı taşınmaz yönünden de şikayetin meskeniyet şikayeti olarak kabul edilerek inceleme yapılıp, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirktiği gerekçesiyle bozulduğu, mahkemece, bozmaya uyulararak, şikayetin esası incelenerek istemin kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verildiği görülmektedir.

İİK’nun 82/1-12. maddesi uyarınca borçlunun haline münasip evi haczedilemez. Mesken üzerindeki haczin kaldırılmasına yönelik başvuru, şikayet niteliğinde olup, aynı yasanın 16/1 maddesi gereğince, bu işlemin öğrenildiği tarihten itibaren yedi gün içerisinde icra mahkemesine yapılmalıdır. Bu süre öğrenme tarihinden başlar.

Somut olayda, şikayete konu taşınmazların ilk önce 25/15/2008 tarihinde, sonra 13/09/2010 tarihinde tapu sicil müdürlüğüne haciz müzekkeresi yazılarak haczedildiği, son haciz tarihlerinin 13/09/2010 olduğu, alacaklı tarafından 25/11/2010 tarihinde satış talep edildiği, 30/11/2010 tarihnde satış avansının yatırıldığı, taşınmazların ilk kıymet takdirlerinin her iki haciz tarihinden sonra 01/12/2010 tarihinde yapıldığı, şikayetçiye, şikayete konu her iki taşınmaza ait düzenlenen 02/12/2010 tarihli kıymet takdiri raporuna ait tebligatın 15/12/2010 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun ise son kıymet takdiri raporunun tebliği üzerine, 25/07/2014 tarihinde haczedilmezlik şikayetinde bulunduğu ancak borçlu ilk kıymet takdiri raporunun 15/12/2010 tarihinde tebliği ile hacizleri öğrendiğinden, şikayetin, hacizleri öğrenme tarihine göre yasal yedi günlük süresinden sonra yapıldığı görülmektedir.

O halde mahkemece, öğrenme tarihine göre yasal yedi günlük süreden sonra yapılan haczedilmezlik (meskeniyet) şikayetinin süre aşımından reddi gerekirken işin esası incelenerek yazılı gerekçe ile hüküm tesisi isabetsizdir.

Diğer taraftan, bir davada mahkemenin veya tarafların yapmış oldukları bir usul işlemi nedeniyle taraflardan biri lehine, dolayısıyla diğeri aleyhine doğan ve gözetilmesi zorunlu olan hakka, usuli kazanılmış hak denilmektedir.

Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde, uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK'nun 21.01.2004 gün ve 2004/10-44 E., 19 K.; 03.02.2010 gün ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararları).

Bu sayılanların dışında, ayrıca görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü – C. V, 6, b ... 2001, s. 4738 vd).

Öte yandan, maddi hata (hukuki yanılma), maddi veya hukuki bir olayın olup olmadığında veya koşul veya niteliklerinde yanılmayı ifade eder ( Ejder Yılmaz, Hukuk Sözlüğü, Doruk Yayınları, 1. Baskı, 1976, s. 208).

Burada belirtilen maddi hata kavramından amaç; hukuksal değerlendirme ve denetim dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta hata olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık hatalardır.

“Maddi hataya dayanan bozma kararına uyulması da usulü müktesep hak teşkil etmez” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15.03.1972 gün ve E:1968/1-277, K:176; 01.03.1995 gün ve E:1995/7-641, K:117; 23.01.2002 gün ve E:2001/1-1010, K:2002/1; 12.07.2006 gün ve E:2006/4-519, K:527; 04.11.2009 gün ve E:2009/13-370, K:2009/480 sayılı kararları, Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, ... 2001, Cilt 5, sayfa 4771 vd.).

Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için, bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir (Hukuk Genel Kurulu'nun 24/05/2017 tarih ve 2017/2-1607 Esas, 2017/968 Karar sayılı kararı).

Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde; Dairemizin 06/10/2016 tarih ve 2016/21671 E. - 2016/20839 K. sayılı ilâmı maddi hataya dayalı olup, mahkemece bozmaya uyulması, borçlu lehine usuli kazanılmış hak oluşturmaz.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile; mahkeme kararının yukarıda (2) nolu bentte yazılı nedenlerle İİK'nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre alacaklının sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/03/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.

* Haczin borçluya bildirilmesi amacıyla gönderilen davet kağıdında, taşınmazın ada, parsel numarası ve diğer belirleyici özellikleri belirtilmemişse haczin İİK'nun 103. maddesi gereğince gönderilen bu davetiyenin tebliğ edildiği tarihte öğrenildiğinin kabulü mümkün değildir.

12. Hukuk Dairesi 2018/2573 E., 2018/4342 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacaklı tarafından başlatılan ilamlı takibe karşı borçlunun, haczedilen taşınmazının haline münasip evi olduğunu ileri sürerek haczin kaldırılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, şikayetin süre aşımı nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

İİK’nun 82/12. maddesi gereğince, borçlunun “haline münasip” evi haczedilemez. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı, adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir. Buradaki “aile” terimi, geniş anlamda olup, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar. İcra mahkemesince, borçlunun sözü edilenlerle birlikte barınması için zorunlu olan haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tespit ettirildikten sonra, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise satılmasına karar verilmeli ve satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktar borçluya bırakılmalı, kalanı alacaklıya ödenmelidir.

Bu kıstasları aşan nitelik ve evsaftaki yerlerle, makul ölçüleri geçen oda ve salonu kapsayan ve ikamet için zorunlu ögeleri içeren bir meskenin dışındaki yerler, maddede öngörülen amaca aykırıdır.

Anılan maddeye göre meskeniyet şikayetinin, İİK'nun 16/1. maddesi gereğince, haczin öğrenildiği tarihten itibaren yedi günlük sürede yapılması gereklidir.

Somut olayda, şikayete konu taşınmazın 15.07.2015 tarihinde haczine karar verildiği, söz konusu haczin borçluya bildirilmesi amacıyla gönderilen davet kağıdında, taşınmazın ada, parsel numarası ve diğer belirleyici özelliklerinin belirtilmediği görülmektedir. Bu durumda şikayet konusu ... İli, ... İlçesi, ... Mahallesi, ... Ada, 2 Parsel numaralı taşınmaz yönünden haczin İİK'nun 103. maddesi gereğince gönderilen bu davetiyenin tebliğ edildiği 15.07.2015 tarihinde öğrenildiğinin kabulü mümkün değildir.

O halde mahkemece, borçlunun, beyan ettiği tarihte haczi öğrendiği ve dolayısıyla şikayetin süresinde olduğu kabul edilip, işin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, süre aşımı nedeniyle istemin reddi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* Haczin borçluya bildirilmesi amacıyla gönderilen davet kağıdında, taşınmazın ada, parsel numarası ve diğer belirleyici özelliklerinin belirtilmeyerek “10.07.2014 tarih ve 2027 yevmiye ile konan taşınmaz hacizleri” ibarelerine yer verildiği görülmektedir. Bu durumda şikayet konusu.... Köyü .... Parsel numaralı taşınmaz yönünden haczin İİK.nun 103.maddesi gereğince gönderilen bu davetiyenin tebliğ edildiği 05.02.2015 tarihinde öğrenildiğinin kabulü mümkün değildir.

12. Hukuk Dairesi 2015/33048 E., 2016/10400 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacaklı tarafından başlatılan ilamsız takibe karşı borçlunun, haczedilen taşınmazının haline münasip evi olduğunu ileri sürerek haczin kaldırılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, şikayetin süre aşımı nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

İ.İ.K.’nun 82/12. maddesi gereğince, borçlunun “haline münasip” evi haczedilemez. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı, adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir. Buradaki “aile” terimi, geniş anlamda olup, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar. İcra mahkemesince, borçlunun sözü edilenlerle birlikte barınması için zorunlu olan haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tespit ettirildikten sonra, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise satılmasına karar verilmeli ve satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktar borçluya bırakılmalı, kalanı alacaklıya ödenmelidir.

Bu kıstasları aşan nitelik ve evsaftaki yerlerle, makul ölçüleri geçen oda ve salonu kapsayan ve ikamet için zorunlu ögeleri içeren bir meskenin dışındaki yerler, maddede öngörülen amaca aykırıdır.

Anılan maddeye göre meskeniyet şikayetinin, İİK.nun 16/1. maddesi gereğince, haczin öğrenildiği tarihten itibaren yedi günlük sürede yapılması gereklidir.

Somut olayda, şikayete konu taşınmazın 10.07.2014 tarihinde haczine karar verildiği, söz konusu haczin borçluya bildirilmesi amacıyla gönderilen davet kağıdında, taşınmazın ada, parsel numarası ve diğer belirleyici özelliklerinin belirtilmeyerek “10.07.2014 tarih ve 2027 yevmiye ile konan taşınmaz hacizleri” ibarelerine yer verildiği görülmektedir. Bu durumda şikayet konusu.... Köyü .... Parsel numaralı taşınmaz yönünden haczin İİK.nun 103.maddesi gereğince gönderilen bu davetiyenin tebliğ edildiği 05.02.2015 tarihinde öğrenildiğinin kabulü mümkün değildir.

O halde mahkemece, borçlunun, beyan ettiği tarihte haczi öğrendiği ve dolayısıyla şikayetin süresinde olduğu kabul edilip, işin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, süre aşımı nedeniyle istemin reddi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/04/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* İİK'nun 82/son maddesi, “İcra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir” şeklinde düzenlenmiş olup bu maddeye göre icra müdürünün konulmuş bir haczin kaldırılmasına karar verme yetkisi olmayıp bu yetki haczi yapan icra müdürlüğünün bağlı olduğu icra mahkemesindedir.

12. Hukuk Dairesi 2015/33695 Esas., 2016/2980 Karar      

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Borçlunun icra müdürlüğünden meskeniyet nedeniyle haczin kaldırılmasını talep etmesi üzerine icra müdürlüğünce, masrafın alacaklıdan alınarak kıymet takdiri yapılması ve kıymet takdirinde, borçlunun haline münasiplik iddiasının incelenerek yerinde olması halinde haciz şerhinin kaldırılması yönünde işlem tesis edildiği, alacaklının memurluk işleminin iptali talebiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, şikayetin kısmen kabulü ile masrafı alacaklıdan alınarak kıymet takdiri yapılmasına yönelik icra müdürlüğü işleminin yerinde olmadığından icra müdürlüğü işlemini bu kısım yönünden iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.

Haczin kaldırılması İİK'nun 16. maddesine dayalı olarak şikayet yoluyla icra mahkemesinden istenmesi halinde değerlendirilebilecek bir husus olup icra müdürünce kaldırılmasına karar verilemez.

İİK'nun 82/son maddesi, “İcra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir” şeklinde düzenlenmiş olup bu maddeye göre icra müdürünün konulmuş bir haczin kaldırılmasına karar verme yetkisi olmayıp bu yetki haczi yapan icra müdürlüğünün bağlı olduğu icra mahkemesindedir.

Somut olayda, borçlu hakkında ihtiyati haciz kararına dayalı olarak takip başlatılmış, borçlunun taşınmazına 02.08.2013 tarihinde ihtiyati haciz şerhi konulmuş, ödeme emri 06.08.2013 tarihinde borçluya tebliğ edilip, ihtiyati haciz 12.08.2013 tarihinde kesin hacze dönüşmüştür. Borçlunun ise, 20.10.2014 tarihinde icra müdürlüğüne başvurarak meskeniyet iddiasında bulunduğu görülmüştür.

O halde, mahkemece, borçlunun meskeniyet iddiasını inceleme yetkisi icra müdürlüğünde olmadığından, icra müdürlüğünün, borçlunun meskeniyet iddiasını araştırmaya yönelik, 21.10.2014 tarihli kararı yerinde olmayıp alacaklının şikayetinin tamamen kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe istemin kısmen reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ  : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/02/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* İİK'nun 82/1-12. maddesi gereği; meskeniyet şikayetinde bulunulabilmesi için, borçlunun adına kayıtlı meskende bizzat oturması şart olmadığı gibi, burayı kiraya vermesi de bu talepte bulunmasına engel değildir. Ayrıca, borçlunun birden çok taşınmazı olması halinde de, bunlardan biri hakkında meskeniyet şikâyetinde bulunması mümkündür.

12. Hukuk Dairesi 2019/4497 E. , 2019/7050 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacaklı tarafından kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan ve kesinleşen takipte, borçlunun, icra mahkemesine başvurarak, meskeniyet iddiasına dayalı haczedilmezlik şikayetinde bulunduğu, mahkemece şikayetin kabulü ile taşınmazdaki haczin kaldırılmasına karar verildiği, alacaklının temyiz istemi üzerine Dairemizce; mahkemece usulünce duruşma açılarak, taraflara tebligat yapılıp, beyanlarının tespiti ve varsa delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği yönünde mahkeme kararının bozulduğu, bozma sonrası yapılan yargılamada mahkemece meskeniyete ilişkin şikayetin kabulü ile taşınmazdaki haczin kaldırılmasına karar verildiği, karara karşı alacaklı vekilinin temyiz isteminde bulunduğu görülmüştür.

İİK’nun 82/1-12. maddesi gereğince, borçlunun “haline münasip” evi haczedilemez. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir. Buradaki “aile” terimi, geniş anlamda olup, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar. İcra mahkemesince, borçlunun sözü edilenlerle birlikte barınabileceği haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tespit ettirildikten sonra, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise satılmasına karar verilmeli ve satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktar borçluya bırakılmalı, kalanı hak sahiplerine ödenmelidir.

Bu kıstasları aşan nitelik ve evsaftaki yerlerle, makul ölçüleri geçen oda ve salonu kapsayan ve ikamet için zorunlu öğeleri içeren bir meskenin dışındaki yerler, maddede öngörülen amaca aykırıdır. Borçlunun görev ve sıfatı, kendisinin yukarıda belirlenenden daha görkemli bir meskende ikamet etmesini gerektirmez.

İİK'nun 82/1-12. maddesi gereği; meskeniyet şikayetinde bulunulabilmesi için, borçlunun adına kayıtlı meskende bizzat oturması şart olmadığı gibi, burayı kiraya vermesi de bu talepte bulunmasına engel değildir. Ayrıca, borçlunun birden çok taşınmazı olması halinde de, bunlardan biri hakkında meskeniyet şikâyetinde bulunması mümkündür.

Somut olayda, mahkemece; meskeniyet şikayeti yönünden keşif incelemesi yapılmadan hacze konu ... 7265 ada, 1 parselde kayıtlı taşınmazda bilirkişi incelemesi yaptırılarak bilirkişi raporu hükme esas alınarak şikayetin kabulü ile taşınmaz üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verildiği görülmektedir.

O halde mahkemece; şikayetin mahiyeti gereğince yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve ilkeler göz önünde bulundurularak, mahallinde keşif yapılarak, borçlunun mahcuz taşınmazının değeri, borçlunun ve mütevazı semtlerde sosyo ekonomik durumuna uygun alabileceği meskenin miktarı belirlendikten sonra, borçlunun haline münasip ev alabileceği miktar, mahcuzun değerinden fazla ise şikayetin kabulü, az ise şikayetin kısmen kabulü ile mahcuzun satılarak, borçlunun haline münasip ev alması için gerekli bedelin kendisine, artanın hak sahiplerine ödenmesine, satışın borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ: Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/04/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.

* Borçlu, birden fazla takibe uğraması durumunda, her dosya için ayrı ayrı meskeniyet şikayetinde bulunabilir. Takip dosyalarındaki tarafların aynı olması sonucu değiştirmez.

12. Hukuk Dairesi 2016/29222 E., 2017/2640 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

1-İşin niteliği bakımından temyiz tetkikatının duruşmalı olarak yapılmasına, HUMK'nun 438. ve İİK'nun 366. maddeleri hükümleri müsait bulunmadığından bu yoldaki isteğin reddi oybirliğiyle kararlaştırıldıktan sonra işin esası incelendi:

2-Meskeniyet şikayeti hakkında verilen kararlar, İİK'nun 363. maddesi uyarınca temyizi kabil olmakla, temyiz talebinin reddine dair ... 15. İcra Mahkemesi'nin 05/08/2016 tarih ve 2016/818 E- 2016/587 K. sayılı ek kararının oybirliğiyle kaldırılmasına karar verildikten sonra, borçlunun, mahkemenin aynı sayılı 02/06/2016 tarihli asıl kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine geçildi:

Alacaklı tarafından borçlu aleyhine genel haciz yoluyla başlatılan ilamsız icra takibinde, borçlunun icra mahkemesine başvurarak meskeniyet şikayetinde bulunduğu, mahkemece, ... 3. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2014/17 Esas sayılı dosyasında meskeniyet şikayetinin derdest olduğu gerekçesiyle HMK’nun 114/1-ı maddesi uyarınca şikayetin reddine karar verildiği görülmektedir.

İİK'nun 82. maddesinin 1. fıkrasının 12. bendi gereğince, borçlunun “haline münasip” evi haczedilemez. Meskeniyet iddiası, İİK'nun 16. maddesi kapsamında şikayet olup, aynı maddenin 1. fıkrası uyarınca haczin öğrenildiği tarihten itibaren yedi günlük sürede icra mahkemesine yapılmalıdır.

Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir. Buradaki “aile” terimi, geniş anlamda olup, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar. İcra mahkemesince, borçlunun sözü edilenlerle birlikte barınması için zorunlu olan haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tespit ettirildikten sonra, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise satılmasına karar verilmeli ve satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktar borçluya bırakılmalı, kalanı hak sahiplerine ödenmelidir.

Bu kıstasları aşan nitelik ve evsaftaki yerlerle, makul ölçüleri geçen oda ve salonu kapsayan ve ikamet için zorunlu öğeleri içeren bir meskenin dışındaki yerler, maddede öngörülen amaca aykırıdır. Borçlunun görev ve sıfatı, kendisinin yukarıda belirlenenden daha görkemli bir meskende ikamet etmesini gerektirmez.

Borçlunun meskeniyet şikayetinde bulunabilmesi için, bizatihi meskeniyet iddiası nedeniyle haczedilmezlik şikayetinde bulunduğu evde oturması gerekmediği gibi, birden fazla evi var ise, istediği taşınmazla ilgili olarak haczedilmezlik şikayetinde bulunmasına engel bir yasal düzenleme de mevcut değildir.

Borçlunun, daha önce bir başka takip dosyasından konulan hacze yönelik olarak şikâyette bulunması, daha sonra farklı bir dosyadan konulan haciz yönünden meskeniyet şikâyetinde bulunmasına engel olmaz. Bir başka anlatımla borçlu, birden fazla takibe uğraması durumunda, her dosya için ayrı ayrı meskeniyet şikayetinde bulunabilir. Takip dosyalarındaki tarafların aynı olması sonucu değiştirmez.

O halde mahkemece, ... 3. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2014/17 Esas sayılı dosyasının getirtilerek, meskeniyet şikayetinin, farklı bir icra dosyası ile ilgili olup olmadığı tespit edilerek, borçlunun meskeniyet şikayetinin farklı bir icra dosyasına ilişkin olduğunun belirlenmesi halinde, derdestlik şartları oluşmayacağından, yukarıda anılan yasal düzenlemeler ve ilkelere göre şikayetin incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

* Borçlunun meskeniyet iddia ettiği taşınmazın fiili durumu önemlidir.

12. Hukuk Dairesi 2015/6904 E. , 2015/20550 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Alacaklı tarafından başlatılan takipte, borçlu, ... Mahalesi, ... mevkii, 980 Ada 20 parsel sayılı taşınmazın haczedildiğini, haczedilen taşınmaz üzerinde evlerinin bulunduğunu, bahse konu evin haline münasip evi olduğunu ileri sürerek, meskeniyet şikayetinde bulunmuş, mahkemece meskeniyet şikayeti açısından belediyeden su faturasının mesken olarak kesilip kesilmediği sorulmuş gelen yazı cevabında meskeniyet iddiasında bulunulan yerin işyeri olarak faturalandırıldığı, 31.10.2014 tarihinde yapılan keşif sırasında borçlunun bu yerin işçilerin yemek vs ihtiyaçları için kullanıldığı beyanı esas alınarak haczedilmezlik şikayetinin reddine karar verildiği görülmektedir.

İİK’nun 82. maddesinin 1. fıkrasının 12. bendi gereğince; borçlunun “haline münasip” evi haczedilemez. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir. Buradaki “aile” terimi, geniş anlamda olup, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar. İcra mahkemesince, borçlunun sözü edilenlerle birlikte barınması için zorunlu olan haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tespit ettirildikten sonra, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise satılmasına karar verilmeli ve satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktar borçluya bırakılmalı, kalanı alacaklıya ödenmelidir.

Bu kıstasları aşan nitelik ve evsaftaki yerlerle, makul ölçüleri geçen oda ve salonu kapsayan ve ikamet için zorunlu öğeleri içeren bir meskenin dışındaki yerler, maddede öngörülen amaca aykırıdır. Borçlunun görev ve sıfatı, kendisinin yukarıda belirlenenden daha gö