Borçlu Temerrüdü - I

Abone Ol

Borçlar hukuku özel hukukun anayasası hükmündedir. İyi bir hukuk uygulayıcısının sık sık borçlar kanununa müracaat etmesi ve ilgili konuları mütalaa etmesi gerekmektedir. Bu noktada 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun en önemli başlıklarından biri “Borçlunun Temerrüdü”ne dairdir. Bu yazımızda borçlu temerrüdünü kısaca inceleyecek, bir kısım Yargıtay kararları ile anlatmış olduğumuz hususları somutlaştırarak kısa bir giriş yapmış olacağız.

Borçlu temerrüdü kanunun 117. Maddesinde düzenlenmektedir. Maddenin 1. cümlesi şöylecedir:

Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.

Kanun “borçlunun temerrüdü” kavramını tarif etmemiştir. Özet olarak borçlunun temerrüdü borçlunun borçlanmış olduğu edimi borca aykırı olarak geç ifa etmesi olarak tanımlanabilir.

Kanunun birinci cümlesi kural cümlesidir. Kural olarak borçlunun temerrüde düşmesi için alacağın muaccel olması yeterli değildir, ayrıca alacaklının borçluya ihtarda bulunması da gerekir. İhtar, alacaklının borçluyu borcunu ifaya davet etmesi olarak ifade edilebilir. Bu ihtar da kural olarak herhangi bir şekle tabi değildir ancak istisna olarak -her ne kadar bir şekil değil ispat şartı olsa da- TTK m. 18/3 ü akılda tutmak gerekir.

Burada ikinci fıkraya geçmeden önce borcun muacceliyeti kavramına dair birkaç hususu izah etmek istiyorum. Biz bu cümleye niçin kural cümlesi dedik? Bir borcun muaccel olmasından ne anlaşılmalıdır? Kanunu yahut önümüze aldığımız herhangi bir hukuki metnini böyle sorularla açarak ilerlemek bizi taklitçi, alelade bir hukuk pratisyeni olmaktan kurtarmaya yardım edecektir.

Muacceliyet anından anlaşılması gereken borcun ödenmesinin gerektiği, alacaklının alacağını talep edebilme hakkının doğduğu, daha da net ifadesiyle borcun ifasının talep edilebilir hale geldiği andır. Hepimizin bildiği üzere borç ilişkisinin kurulması ile borcun muaccel olduğu zaman aynı vakte tekabül etmeyebilir. Fakat Türk Borçlar Kanunu’nun “İfa Zamanı” başlıklı 90. Maddesi bize bir başka kural öğretmektedir: İfa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça veya hukuki ilişkinin özelliğinden anlaşılmadıkça her borç, doğumu anında muaccel olur. O halde bir borcun muaccel olması ayrı bir husustur, muaccel olmuş borcun borçlusunun temerrüde düşmesi/düşürülmesi yoluyla borçlu temerrüdünün sonuçlarına erişmek ayrı bir husustur.  Dolayısıyla 117. Maddenin ilk cümlesinin bir kural –ilke olarak kabul edilmesi kanunun sistematiği doğrultusunda ortaya konmuş bir kaidedir. Temerrüt ilke olarak alacaklının ihtarıyla gerçekleşen bir hadisedir.

Ancak 117.  maddenin ikinci fıkrası ise bize ilgili hallerden herhangi birinin mevcut olması halinde borçlunun temerrüde düşmesi için ayrıca ihtarın gerekli olmadığını ifade eder ki şöyledir:

Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyi niyetli olduğu hallerde temerrüt için bildirim şarttır.

Haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmeye dair hususları şimdilik bir kenara bırakacak olursak kanunun bu fıkrası bize açıkça “eğer bir vade mevcut ise yahut bir vade sonradan da olsa usulüne uygun olarak ihdas edilmişse ihtara gerek yoktur” demektedir.  Burada vade ve vade çeşitlerini hatırlamamız gerekir ki bunlar:

 1 – Belirsiz Vade: Bir vade var ancak o vadenin sözleşmeye bakarak tam olarak anlaşılmaz. Söz konusu olay muhakkak vuku bulup vade doğacaktır ancak bu husus belirli değildir.  Sezon açıldığında vb ifadeler. Eğer böylesi bir vade var ise ve söz konusu ilişki her iki tarafa borç yükleyen bir borç ilişkisi ayrıca önem taşımaktadır. Burada hem temerrüt için ihtar gerekir hem de ifade ettiğimiz gibi karşılıklı her iki tarafa borç yükleyen ilişkide aynen ifa artı gecikme tazminatına ek iki seçimlik hakkın kullanabilmesi için ek süre verilmesi gerekmektedir ki yazının devamında ifade etmeye çalışacağım.

2 – Belirli Vade : Sadece sözleşmeye bakarak yahut basit bir akıl yürütme ile vade tarihinin netleştirebildiği durumlara belirli vade diyebiliriz. Gün, ay, yıl şeklinde olabildiği gibi seneye Ramazan ayından 10 gün önce gibi. Belirli vadeden söz edebiliyorsak burada borçluyu temerrüde düşürmek için ihtara gerek yoktur. Ancak yukarıda ifade edilen seçimlik haklar hususunda TBK 125 bağlamında alacaklıya tanınan ek seçimlik hakların kullanılması için yine mehil tanınması gerekmektedir.

3 – Kesin vade : Borcun ifa zamanı belirlenmekle kalmamaktadır. Burada taraflar borcun mutlak olarak o tarihte ifa edileceği hususunda mutabakata varmış haldedirler. Kesin vade var ise borçlu temerrüdü için ihtara gerek olmadığı gibi karşılıklı bir borç ilişkisi varsa ek seçimlik hakların kullanılması için de ek süre-mehil verilmesine gerek yoktur.

4 – Mutlak kesin vade: Kesin vadede vade tarihinden sonra ifa mümkün iken mutlak kesin vadede ifa tarihinden sonra artık ifa imkansız hale gelmektedir ve imkansızlık temerrüdü devre dışı bırakır.  Örneğin bir uçağın düşüş anının görüntülenmesi üzerine bina edilen bir sözleşmede uçak düştükten sonra edimin ifası imkansız hale gelmiştir. Kesin vadede ise vadeden sonra edimin ifası imkansız hale gelmez ancak tabiri caizse kesin vadenin yapısı gereği anlamsız bir hal alır. Tekraren altını çizmek gerekir ki imkansızlık temerrüdü devre dışı bırakır. Fakat şu hususu ifade etmek gerekir ki borçlu temerrüde düştükten sonra imkansızlık gerçekleşirse imkansızlığa kadar olan süre için temerrüde dair sonuçların uygulanması gerekmektedir.

Bu hususlara dair bir kısım Yargıtay kararları ile üzerinde durduğumuz hususlara tekrar bakalım:

Dava, devremülk satış sözleşmesi nedeniyle ödenen bedelin iadesi istemine ilişkindir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 117. maddesi gereğince muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur. Davacı, dava tarihinden önce davalıyı bedel iadesine ilişkin usulüne uygun şekilde te- merrüde düşürdüğünü ispat edememiştir. Mahkemece faiz başlangıcı yönünden dava tarihi esas alınması gerekirken, ödeme tarihlerinin esas alınması usul ve yasaya aykırıdır. - Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/22829 2017/11495

Taraflar arasındaki sözleşme ile eki teklifte, teslim tarihi kesin olarak belirlenmiştir. Temerrüt için ayrıca ihtar gerektiğine dair sözleşmede bir hüküm de bulunmamasına göre ticari işlerde teslim süresinin geçmesiyle temerrüt gerçekleşir. -  Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2015/5981 2016/5294

TBK 117 maddesine göre "borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlenmiş ise bu günün geçmesi ile borçlu temerrüde düşmüş olur" hükmüne yer verilmiştir. Kira sözleşmesinde, kira bedelinin ödeneceği tarih belirtilmiş olup ayrıca temerrüde düşürülmek için ihtarname aranmaz. Bu nedenle takibe konu aylar kira bedelinin ödeme tarihlerinden itibaren işlemiş faizi de hesaplanarak hüküm altına alınması gerekirken yazılı gerekçeyle faiz isteminin reddine karar verilmesi doğru değildir.- Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2015/11082 2016/7873

Dava, faturaya dayalı alacağın tahsiline yönelik icra takibine itirazın iptaline ilişkindir. Mahkemece, öncelikle davalının TBK'nın 117. maddesi gereğince takip tarihinden evvel temerrüde düşürülüp düşürülmediği araştırı- larak, temerrüde düşürülmemiş ise takip tarihinden öncesi için istenilen faiz isteminin reddine karar verilmesi gerekir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/6824 2017/1749

Dava, devremülk satış sözleşmesi nedeniyle ödenen bedelin iadesi istemine ilişkindir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 117. maddesi gereğince muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur. Davacı, 31.01.2014 tarihli ihtarname ile sözleşmenin feshi ile ödediği 10.000,00 TL bedelin iadesini istemiş ve söz konusu ihtarname davalıya 10.02.2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Bu durumda davalı ihtarname tebliği tarihi itibariyle mütemerrit olur. Mah- kemece faiz başlangıcı yönünden ihtarnamenin tebliği tarihi olan 10.02.2014 tarihi esas alınması gerekirken, ödeme tarihlerinin esas alınması usul ve yasaya aykırıdır. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2015/35736 2017/11511

 Kanunun lafzından hareketle borçlunun temerrüdüne dair bir kısım hususları bu yazımızda irdelemeye ve Yargıtay kararlarındaki örneklerini ortaya koymaya çalıştık. Dört yahut altı başlık altında inceleyeceğimiz ve borçlunun temerrüdü konusunu daha iyi anlamamızı sağlayan “borçlun temerrüdünün şartları” diğer yazımıza havale ederek bu yazıyı burada sonlandıralım.