Biz bu oyunu da bozarız

Abone Ol

1) Bölge gücü Türkiye, Suriye'den değil, Suriye kapanından çıkmalıdır. Çok daha geniş bir bakış açısıyla, tüm bölgedeki milli menfaatlerimizi korumaya odaklanmalıdır. 

Şu soruyla başlayalım. 

Neden Suriye’ye girdik? ABD’nin doğrudan, Rusya’nın dolaylı olarak desteklediği PKK’nın sınırımızda bir terör devletimsisi kurmasını önlemek için. 

Haklı mıydık? Evet.

2) Emperyalistlerin büyük hedefini gördük. Nedir bu hedef? Irak’ın kuzeyinde kurdurdukları devletimsi ile Suriye’nin kuzeyinde PKK’ya kurdurmak istedikleri devletimsiyi bir süre sonra birleştirmek. Sonra da daha demokratik olduğu yalanını her türlü algı yönetimi aracıyla yaymak suretiyle Türkiye’yi eyalet sistemine geçirmek. Ardından üç parçayı, sonra da İran’dan dördüncü parçayı koparıp birleştirmek.

3) Biz Suriye’ye, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü korumak için, yukarıda açıkladığım sebeple girdik. Uluslararası hukuka göre de haklıydık. Meşru savunma hakkımız kapsamında müdahale ettik. Yaptığımız mutabakatlara dayandık.

4) Yani asıl hedefimiz Türkiye’nin toprak bütünlüğünü korumaktı. Bir diğer hedefimiz ise yeni göç dalgalarını önlemek idi.

5) Bugün geldiğimiz noktada Suriye Devleti ordusuyla karşı karşıyayız. Karşılıklı zaiyat verilen sıcak çatışmalar yaşıyoruz. Kahraman şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. 

6) Suriye ordusu, Suriye’de askeri varlığımızı sürdürmemiz açısından bizim için en önemli dayanak olan Ruslar tarafından destekleniyor. Dolayısıyla Suriye’de aslında dolaylı bir şekilde Rusya ile çatışma ortamına girmiş bulunuyoruz. Bu durum, bir bölge gücü olan Türkiye’nin sadece sınır güvenliğine ilişkin menfaatlerini tehlikeye sokmuyor. Kıbrıs ve Libya da dahil olmak üzere Doğu Akdeniz’deki meşru menfaatlerimizi korumamızı zorlayacak bir konjonktürü tetikliyor.

BİZ BU OYUNU DA BOZARIZ

7) ABD ise YPG diye adlandırdığı PKK’yı tüm gücüyle desteklerken, bizi Suriye ordusuyla ve dolayısıyla Rusya ile çatışmaya sokmak için tatlı dille sürekli tahrik ediyor.

8) Biz bu oyunu da bozarız. Devlet aklını kullanırsak yepyeni bir oyun kurulmasını sağlarız. Türkiye’nin milli menfaatlerini koruruz.

9) Bunun için Suriye’deki askeri varlığımızın ana sebebini asla unutmamamız gerekir: Türkiye’nin üniter yapısını korumak. Çünkü Türkiye’nin üniter yapısının korunması Suriye’nin üniter yapısının korunmasına bağlıdır.

10) Hep söylediğimiz gibi bölgede Suriye’nin üniter yapısını korumak isteyen üç devlet vardır. Suriye, Türkiye ve İran. 

Şu hâlde milli hedefimiz Türkiye’nin üniter yapısının korunması olduğuna göre, bu hedefe ulaşmak için stratejimizi gözden geçirmemiz gerekiyor ise, bunu yapmak zorundayız. Değişen şartlar sebebiyle, mevcut stratejinin hedefe ulaşılmasını sağlamayacağı veya başka bir yol izlendiğinde hedefe daha kolay erişilebileceği anlaşıldığında, yeni strateji geliştirmekten çekinmemek gerekir. Millî hedefler kalıcıdır. Stratejilerde ise revizyon olabilir, inatçılık olmaz.

11) ABD ile Rusya’nın arka kapı diplomasisi ile başka anlaşma ihtimalleri üzerinde görüşüyor olması mümkündür. Türkiye de köklü devlet yapısı ile muhtemelen benzer girişimler içindedir, olmalıdır.

ESAD İLE DOĞRUDAN GÖRÜŞMELİYİZ

12) Neticede çıkış yolu, başta Suriye Hükümeti olmak üzere herkesle Türkiye’nin doğrudan görüşmesidir. 

a) Rusya’nın Türkiye’yi gözden çıkarması, onlar açısından maliyeti çok yüksek bir seçenektir. 

b) Aynı husus ABD için de geçerlidir. 

c) "Yurtta barış, dünyada barış" ilkesi temelinde kurulmuş ve 97 yıldır bölgesinde bir barış ve güvenlik adası olarak varlığını devam ettiren Türkiye Cumhuriyeti de hiçbir müttefikini, komşusunu ve Rusya dahil dayanışma içinde olduğu hiçbir devletle ilişkisini kesme ya da kötü olma lüksüne sahip değildir. 

Hep söylüyoruz, devletlerin dostları ya da düşmanları olmaz, milli menfaatleri olur. 

Şunu da ekleyelim. Bir bütün olarak Suriye'nin istikrarının yeniden sağlanması halinde, ülkemizdeki milyonlarca sığınmacıyı geri gönderme imkanına da kavuşuruz. 

13) Bu çerçevede Türkiye’nin milli menfaati, Suriye Devleti ile Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak için askeri ve ekonomik dayanışma içine girmektedir. 

Suriye askeri kuvvetlerinin askerlerimize yönelik saldırıları asla kabul edilemez. En ağır şekilde de karşılıklarını almışlardır. 

Öte yandan gerginliğin tırmanması daha sert çatışmalara, çatışmalar ise sonunda bizi Rusya ile karşı karşıya getirecek geniş kapsamlı ve sonuçları bugünden kestirilemez bir büyük anlaşmazlığa sürükleyebilecektir.

14) Yapılması gereken şudur: Rusya’nın, Suriye Hükümeti’ni kendi halkına yönelik olası saldırı ve zulümlere karşı frenlemesini sağlamak. Karşılığında, Suriye Devleti’ne topraklarını ayrılıkçı unsurlardan temizlemesi için destek vermek. Sonrasında da Rusya, İran ve Çin ile birlikte Suriye’nin imar ve ihyasna girişmek. Suriye anayasasının da üniter devlet esaslı yazılmasını sağlamak. 

Bütün bunların neden şart olduğunu iyice anlamak için de, elbette, Türkiye’nin sadece Suriye’deki değil, tüm Doğu Akdeniz’deki menfaatlerini birlikte düşünmek. Tahriklere kapılmamak. Duygularla değil, devlet aklıyla hareket etmek.

15) Suriye ile yeniden ilişki kurulurken, sivil toplum ve meslek örgütlerinden de katkı alınmalıdır. Örneğin, Türkiye Barolar Birliği ile Suriye Barolar Birliği’nin, TOBB ile Suriye’deki Ticaret Odaları’nın doğrudan ilişki kurması, kamu diplomasisini işletecektir. Kurulacak köprü üzerinden iki devletin doğrudan ilişki kurması daha kolay olabilecektir.

16) Son haftalarda mutabakatlar üzerindeki anlaşmazlıklar sıcak çatışmalara dönüşmüş olsa da, Türkiye’nin, Suriye ve Doğu Akdeniz’e yönelik kayda değer ölçüde olumlu gelişme gösteren dış siyasetini dikkate aldığımızda, bu açıklamalarımız yönünde olumlu gelişmeler olacağına dair bir beklentimiz vardır. En azından milli kaygılarla dile getirdiğimiz talebimiz / çözüm önerimiz bunlardır. 

Metin Feyzioğlu