BİRİNİN TELEFON NUMARASINI İZNİ OLMADAN BAŞKASINA VERMEK SUÇ MUDUR? (TCK m. 136)

Abone Ol

Günümüzde telefonlarımız birbirimizle iletişime geçtiğimiz en temel araç ve hayatımızın olmazsa olmazı desek abartmış olmayız. Öyle ki 24 saat olan günün sekiz saatlik uyku kısmını çıkardığımızda kalan sürenin dörtte birinde telefonlar elimizde yaşar haldeyiz. Gün içerisinde sosyalleşmek, iş çevremizle irtibata geçmek, toplantı yapmak, sosyal medyalarımızda paylaşım yapmak, alışveriş yapmak gibi birçok amaçla telefonumuzu kullanıyoruz.

Telefonların birden çok özelliği olması, sosyal medya uygulamaları ve bilhassa iletişimin yegâne aracı olması insanların birbirini tanımazken bile tanınabirliğini de ulaşılabilirliğini de oldukça arttırdı ve kolaylaştırdı. Hemen hemen herkes bir başkasının normalde yüz yüze isteyemeyeceği telefon numarasını, kolaylıkla bir program aracılığıyla diğer arkadaşına onun haberi olmaksızın gönderebiliyor. Peki gün içerisinde bu iyi niyetle yaptığımız hareket bir kanun tarafından suç sayılıyor mu? Yazımızda bunu ele alıyoruz.

A. TELEFON NUMARASINI İZİNSİZ OLARAK BAŞKASINA VERMEK SUÇ MUDUR?

Her ne kadar normal ve olağan görünse de telefon numarası sahibinin “izni olmaksızın” numarasını bir başkasına vermek suç teşkil edebiliyor ve hapis cezasına konu olabiliyor. Zira verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme eylemi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (“TCK”) kapsamında bir suç olarak sayılmıştır.

Türk Ceza Kanunu’nda özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar kapsamında düzenlenen “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” suçu, TCK m. 136’da düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre; kişisel verileri hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır.

Tanımlanan suçun kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle veya belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi halinde ise verilecek ceza TCK m. 137 gereği yarı oranında artırılmaktadır.

TCK m. 136 kapsamında suçun oluşması için verme veya yayma veyahut ele geçirme hareketlerinden yalnızca birinin gerçekleştirilmesi yeterlidir. Suçtan bahsedebilmek için veriyi verme, yayma veya ele geçirme eylemlerinden birinin “hukuka aykırı” olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Veri sahibinin “izninin/rızasının olması” halinde TCK m. 136 kapsamında suçtan bahsedilemeyecektir. Aynı durum kişisel verileri mahkeme ve Cumhuriyet Başsavcılıklarına verilmesi durumunda da söz konusudur. Mahkeme veya Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından istenen kişisel verilerin verilmesi durumunda bu verme eylemi, hukuka uygun olacağından suç oluşmayacaktır[1].

TCK 136. maddesinde düzenlenen suçla ilgili korunan hukuki yarar; Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’nın 20. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 8. maddesinde güvence altına alınan, kişilerin özel hayatının gizliliği ve korunması hakkıdır.

“ANAYASA- Özel hayatın gizliliği, Madde 20

Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Mülga üçüncü cümle: 3/10/2001-4709/5 md.)

(Değişik fıkra: 3/10/2001-4709/5 md.) Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.

(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/2 md.) Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.” [2]

“AİHS- Özel ve aile hayatına saygı hakkı, Madde 8

1. Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. 2. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.” [3]

B. BİRİNE AİT TELEFON NUMARASI ONUN KİŞİSEL VERİSİ SAYILIR MI?

Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun (TCK m.136) maddi konusunu “kişisel veri” kavramı oluşturmaktadır. Suçtan bahsedebilmemiz için izinsiz yayılan verinin kişisel veri olması gerekmektedir. Aksi halde, kişisel veri sayılmıyorsa izinsiz verilmesi suça konu olmayacaktır. Dolayısıyla burada incelenmesi gereken husus, birine ait telefon numarasının onun kişisel verisi sayılıp sayılmayacağıdır. Bu nedenle öncelikle kişisel veri kavramının ilgili kanun, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi uygulamalarında ne şekilde tanımlandığını inceleyeceğiz.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda (“KVKK”) kişisel verilerin işlenmesinde başta özel hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumak ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları usul ve esaslar düzenlenmiştir. KVKK kapsamında kişisel veri tanımı özel olarak yapılmıştır. Buna göre kişisel veri; “kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi” olarak tanımlanmıştır.

Yargıtay kararlarında kişisel veri kavramı; “kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), telefon numarası, adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA'sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilgi [4] olarak ifade edilmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarında ise “...adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi bireyin sadece kimliğini ortaya koyan bilgiler değil; telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, özgeçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, IP adresi, e-posta adresi, hobiler, tercihler, etkileşimde bulunulan kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri, sağlık bilgileri gibi kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm veriler…”[5] kişisel veri olarak kabul edilmiştir.

Tüm bu bilgiler ışığında açıkça görüldüğü üzere telefon numarası, dolaylı da olsa kişiyi belirlenebilir kılabilme özelliği nedeniyle kişisel veri sayılmaktadır[6].

C. HERKES TARAFINDAN BİLİNEN VEYA KOLAYLIKLA ULAŞILMASI MÜMKÜN BİR TELEFON NUMARASINI BAŞKASINA İZİNSİZ VERMEK DE SUÇ OLUR MU?

Düşünün ki bir web sitesinde veya sosyal medya sayfasında bir kimsenin telefon numarası yazıyor. Bu numara herkes tarafından bilinen veya tek bir tıkla kolaylıkla ulaşılabilen bir veri gibi görünüyor. Peki kişisel veri niteliğindeyse, bu verinin izinsiz başkasına verilmesini de suç kapsamında değerlendirilecek midir?

Herkes tarafından bilinen veya kolaylıkla ulaşılması mümkün olan kişisel bilgiler de yasal olarak kişisel veri kapsamındadır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 17.06.2014 tarihli, 2012/1510 esas, 2014/331 sayılı kararında; TCK'nın 135 ve 136. maddelerindeki kişisel verilerin korunmasına ilişkin düzenlemelerde sadece sır niteliğinde kişisel verilerin korunacağına ilişkin bir hükmün bulunmadığı, 135. maddenin gerekçesinde gerçek kişiyle ilgili her türlü bilginin kişisel veri olarak kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bununla birlikte, her türlü kişisel verinin hukuka aykırı olarak başkasına verilmesi, yayılması ve ele geçirilmesi fiilleri TCK'nın 136. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturur denilmektedir. Bu nedenle herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgilerin yasal anlamda kişisel veri olarak kabul edildiği vurgulanmıştır.

Ancak verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçların doğmaması amaçlanmalıdır.[7]

Eylemin TCK m. 136 kapsamında suç teşkil edip etmediğinin tespiti noktasında her bir somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması gerektiği kanaatindeyim. Aksi halde gündelik akışta izinsiz aktarılan her bir bilgiye dayalı suç olgusundan bahsetmemiz gerekecektir. Bu da TCK m.136’da korunması amaçlanan normun çok daha ötesinde mağduriyetlere sebebiyet verebilecektir.

Olayda herhangi bir hukuk dalı tarafından kabul edilebilecek bir hukuka uygunluk nedeni var mı? Bu kapsamda nazara alınabilecek bir husus bulunuyor mu? Sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğu tespit edildi mi? Tüm bu ve benzeri her bir durumun somut olay özelinde mutlaka irdelenmesi ve dikkatlice ele alınması, eylemin suç teşkil edip etmediğinin tespiti noktasında son derece önemli olacaktır.

--------------

[1] Osman Yaşar/Hasan Tahsin Gökcan/Mustafa Artuç, Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Ankara 2014, s. 4447.

[2] https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=2709&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5, (Erişim tarihi:11.08.2025)

[3] https://www.anayasa.gov.tr/tr/mevzuat/aihs/, (Erişim tarihi:11.08.2025)

[4]Yargıtay 12. Ceza Dairesi, İçtihat Metni, 05.02.2020, 2019/3710E., 2020/1106K., https://www.hukukihaber.net/yargitay-12-ceza-dairesinin-20193710-e-20201106-k-sayili-karari (Erişim tarihi: 11.08.2025)

[5] Anayasa Mahkemesi 19.02.2020 tarih, 2018/163E., 2020/13K, https://www.hukukihaber.net/guvenlik-sorusturmasi-ve-arsiv-arastirmasi-yapmakla-gorevli-birimlerin-kisisel-verilere-ulas (Erişim tarihi 11.08.2025)

[6] Doğan Kılınç, Anayasal Bir Hak Olarak Kişisel Verilerin Korunması, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C:61, S:3, Eylül 2012, s.1089, 1148.

[7] Bkz. Yargıtay 12. Ceza Dairesi, İçtihat Metinleri; 24.12.2024, 2022/4834E., 2024/8047K.; 07.09.2022, 2020/1085E., 2022/5406K.,; 14.02.2018, 2017/2960E., 2018/1541K., (Erişim tarihi: 11.08.2025).