Bir Uluslararası Sözleşme Nasıl Feshedilebilir?

Abone Ol

Bir uluslararası andlaşmanın hükümlerinin durdurulabilmesi veya sona erdirilebilmesi; Uluslararası Hukuk bakımından sözleşmede öngörülen merasime uygun olarak, iç hukukta yer alan sözleşmenin yürürlüğe girme ve kaldırılma şekline bağlı kalmak şartıyla mümkün olabilir.

Uluslararası sözleşmenin nasıl feshedileceği ve bu feshin kabul edileceği hususu o sözleşmenin son kısmında, buna ilişkin iç hukuk prosedürü ile fesih sürecinin tamamlanması da ilgili anayasa veya kanun hükümlerinde yazılıdır. Konuyu iç hukukumuz bakımından değerlendirecek olursak;

Örneğin; “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin “Fesih” başlıklı 80. maddesinde, feshin nasıl mümkün olacağı ve yürürlüğe gireceği gösterilmiştir.

İç hukukumuzda; milletlerarası andlaşmaların uygun bulunması usullerinin Anayasa m.90’da ayrıntılı şekilde düzenlendiği, yasal düzenleme olarak da bir kısım hükümleri mülga edilen 11.06.1963 yürürlük tarihli ve ilk adı “Milletlerarası Andlaşmaların Yapılması, Yürürlüğü ve Yayınlanması ile Bazı Andlaşmaların Yapılması için Bakanlar Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında Kanun” olan ve 09.07.2018 tarihinde yürürlüğe giren 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 181. maddesi ile “Bazı Andlaşmaların Yapılması İçin Cumhurbaşkanına Yetki Verilmesi Hakkında Kanun” adı değiştirilen 244 sayılı Kanunun bulunduğu, bunun yanında 15.07.2018 tarihinde yürürlüğe giren 9 sayılı Milletlerarası Andlaşmaların Onaylanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin düzenlendiği anlaşılmaktadır.

244 sayılı Kanunun 2. maddesi ile 9 sayılı Kararnamenin 2. maddesinin ve Kanunun 3. maddesi ile de Kararnamenin 3. maddesinin örtüştüğü görülmektedir.

9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3. maddesi doğrultusunda; fesih ancak Anayasa m.90/2 ve m.90/3’de öngörülen ve Meclis onayına ihtiyaç duyulmayan hallerde mümkün olabilecektir ki, Anayasanın 90/1. maddesi uyarınca yasama organının onayının gerekli olduğu hallerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tasarrufu ile bir uluslararası sözleşmenin feshinin dayanağı olabilecek karar alınabilir.

Örneğin İstanbul Sözleşmesi; 29 Kasım 2011 tarihli ve 28127 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 24.11.2011 kabul tarihli ve 6251 sayılı Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun ile onaylanıp bağlayıcı hale gelmiştir.

Nitekim Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 24. Yasama Döneminin 2. Yasama Yılında sıra sayısı 81 olarak ilgili komisyon raporları kayda girmiş olup, tasarının esas numarası 1/510’dur. Görüldüğü üzere Sözleşme, bir kanunun hazırlanıp yürürlüğe giriş biçimine uygun olarak ve Anayasa m.90 gözetilerek TBMM tarafından onaylanmıştır. Bu nedenle; Meclisin kabul edip onaylamayı bir kanunla uygun bulduğu andlaşma, Cumhurbaşkanı tarafından 244 sayılı Kanunun hükümlerinden veya yerine gelen 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinden hareketle durdurulamaz veya sona erdirilmez. Sözleşme hükümlerinin tatbikinin durdurulması veya sözleşmenin sonlandırılması, ancak bu konunun TBMM gündemine gelip tartışılması ve yasa düzenlemesi ile mümkün olabilir.

Bir başka ifadeyle İstanbul Sözleşmesi; 6251 sayılı Kanunla onaylanmak suretiyle uygun bulunmuş olup, Sözleşmenin içeriği itibariyle Anayasa m.90/1 uyarınca TBMM’nin kanunla onayına ihtiyaç bulunduğu hususunda tartışma da yoktur. Bakanlar Kurulu’nun 10.02.2012 tarihli Kararı, açıkça 6251 sayılı İstanbul Sözleşmesinin Onay Kanununa atıf yapılmak suretiyle 8 Mart 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Anayasa m.90/5 uyarınca; kanun hükmünde sayılan ve usulüne göre yürürlüğe girmiş temel hak ve özgürlüklerle ilgili İstanbul Sözleşmesi korunmalıdır. Anayasaya göre, İstanbul Sözleşmesinin onaylanması ve tatbikinin durdurulması veya sonlandırılması TBMM kararı ile mümkündür.

15.07.2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 9 sayılı Milletlerarası Andlaşmaların Onaylanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 2. ve 3. maddeleri incelendiğinde; “Onaylama ve onaylamanın uygun bulunması” başlıklı Kararnamenin 2. maddesi ile Anayasa m.90 arasında uyum olduğu, “Onaylama” başlıklı 3. maddesinin 3. fıkrasının ilk cümlesinde Bir milletlerarası andlaşmanın veya Türkiye Cumhuriyetini bağlayan bir milletlerarası andlaşmanın belli hükümlerinin Türkiye Cumhuriyeti bakımından yürürlüğe girdiği, bir milletlerarası andlaşmanın uygulama alanının değiştiği, uygulanmasının durdurulduğu ve sona erdiği tarihler; Cumhurbaşkanı kararı ile tespit olunarak Resmi Gazetede yayımlanır.” hükmüne yer verildiği, hükmün “bir milletlerarası andlaşmanın uygulanmasının durdurulduğu ve sona erdiği tarihlerin, Cumhurbaşkanı kararı ile tespit edilmek suretiyle Resmi Gazete’de yayımlanacağı” yorumu ile İstanbul Sözleşmesinin, Cumhurbaşkanı Kararı ile feshinin hukuka uygun olduğu savunması gündeme getirilebilir. Esasen bu hüküm; 244 sayılı Kanunun 3. maddesinin 1. fıkrasının tekrarı olup, yalnızca usuli nitelik taşıyıp, Anayasa m.90 dikkate alınarak TBMM veya Cumhurbaşkanı tarafından tatbiki durdurulan veya sonlandırılan sözleşmelerle ilgili bildirimin “Devlet Başkanı” sıfatıyla Cumhurbaşkanınca uluslararası muhataplara iletilmesinden ibarettir. Bundan başka uygulama, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3. maddesinin 3. fıkrasının Anayasaya aykırılığını gündeme getirir.

Özetle;

9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3. maddesinin 3. fıkrasına yüklenen geniş anlam yanlıştır. Esasen bu hüküm, 1963 yılına ait 244 sayılı Kanunun 3. maddesinin 1. fıkrasının tekrarıdır.

Yalnızca usuli nitelik taşıyıp, TBMM’nin onayladığı ve daha sonra tatbikini durdurduğu veya sonlandırdığı uluslararası sözleşmelerle ilgili bildirimin “Devlet Başkanı” sıfatıyla Cumhurbaşkanınca uluslararası muhataplara iletilmesinden ibarettir.

Aksi kabul Cumhurbaşkanına; Cumhuriyet tarihinde imzalanan ve yürürlükte olan tüm uluslararası andlaşmaların tatbikini durdurma veya sonlandırma yetkisinin tanındığı anlamına gelir ki, bunun kabulü mümkün olmadığı gibi, Anayasada ve 9 sayılı Kararnamede bu düşüncenin karşılığı da yoktur. Anayasanın 90. maddesinin ve 104. maddesinin 17. fıkrasının hükümleri nettir.

Uluslararası sözleşmenin tatbikinde monist ve düalist olmak üzere iki görüş vardır. Monist görüş, imzalanan bir sözleşmenin otomatik olarak iç hukukta da uygulanmasını öngörür. Düalist görüş ise, imzalanan bir sözleşmenin iç hukukta ayrıca kabulünü arar.

Türk Hukuku, düalist görüşü benimsemiş ve bu konuyu “Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma” başlıklı Anayasa m.90’da düzenlemiştir.

Hangi uluslararası sözleşmenin TBMM’nin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlı olduğu ve hangisinin bağlı olmadığı, Anayasa m.90’nın ilk dört fıkrasında sayılmıştır. TBMM’nin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlı olan sözleşme, onay kanunu olmadan yürürlüğe giremez ve “kanun hükmünde” sayılamaz.

Lozan, Montrö, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve sınırları ile temel hak ve hürriyetleri ilgilendiren (örneğin; İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi gibi) andlaşmalar, TBMM’nin onaylamayı kanunla uygun bulmasına bağlı olan sözleşmelerdendir.

Sözleşmelerin yürürlüğe girmesinde benimsenen yöntem, “usulde paralellik” ilkesi gereğince kaldırılmasında da aynı şekilde uygulanır. TBMM’nin onayına bağlı bir uluslararası sözleşmenin kaldırılması da, yine TBMM’nin tasarrufu ile mümkün olabilir.

1963 yılında kabul edilen 244 sayılı Kanunun mülga 3. maddesine yer veren 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3. maddesi, farklı şekilde tatbike imkan vermez. Bu hükümlerde geçen sözleşmenin tatbikinin durdurulması veya feshi ile ilgili Cumhurbaşkanına tanınan yetki, TBMM’nin onayına bağlı tutulan sözleşmeler yönünden yalnızca ilan edici nitelik taşır.