Yasa koyucu, belirli bir ceza miktarına kadar olan suçlar açısından kovuşturma aşamasında duruşma açmaksızın dosya üzerinden yargılamanın tamamlanabilmesi için basit yargılama usulü adı ile tanımlanan yeni bir yargılama usulünü 7188 sayılı Kanun ile uygulamaya sokmuştur. Yasa koyucu bu düzenleme ile iki aşamalı bir yargılama sistemi getirmiştir.
Birinci aşamada, duruşma açmaksızın karar verilmesi, ikinci aşamada ise itiraz üzerine duruşma açılarak karar verilmesi yönünde bir sistem oluşturulmuştur.
Ceza Muhakemesi Kanununun mülga 251 inci maddesi yeniden düzenlenmekte ve basit yargılama usulünün sisteme dâhil edilmesi öngörülmektedir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile getirilen sistemde tek bir yargılama usulü öngörülmüştü.
Örneğin, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlar bakımından uygulanan yargılama usulü ile en düşük hapis cezası gerektiren suçlar için uygulanan yargılama usulü birbiriyle aynıdır.
Yasa koyucu, basit suçlarla ağır suçlar arasında bir ayrım yapılmadan, duruşma açmak suretiyle aynı yargılama usulünün tüm işlemleri ile uygulanmasının kabul edilmiş olmasının, ağır suçların yargılanmasına daha az vakit ve emek ayrılmasına neden olduğunu düşünerek basit yargılama usulünü hüküm altına almıştır.
Yasa koyucu, 7188 sayılı Kanun ile ilgili düzenlemelerde, farklı yargılama usullerine ilişkin düzenlemeleri, karşılaştırmalı hukukta yer alan farklı usulleri[1] ve farklı usullerin uygulanabileceğine dair ulusal ve uluslararası mahkemelerin kararlarını da dikkate almıştır.[2]
Hukuk sistemimizde artan iş yükü karşısında ceza yargılaması ile ilgili bazı değişiklikler yapılması ve buna bağlı olarak bazı suçlar açısından alternatif yargılama usullerinin getirilmesi ihtiyacı doğmuştur.
Yasa koyucu, yargılama usullerinin getirilmesinin, yargılamayı hızlandıracağını, yargının iş yükünü hafifleteceğini ve kaynakların verimli kullanılmasına katkı sağlayacağını düşünerek basit yargılama usulünü gündeme getirmiştir.
Yasa koyucu, basit yargılama usulü ile önemli veya daha ağır suçların kovuşturulması için yargılama makamlarına yeterli zaman ve imkân sağlanmayı, suçla etkin mücadele ile birlikte yargılama süreçleriyle ilgili temel hak ve özgürlüklerin korunmasını sağlamayı amaçlamış ve 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun hükümlerine kaleme almıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Görev ve yargı çevresinin belirlenmesi” başlıklı 250. Maddesi, “Soruşturma” başlıklı 251. Maddesi ve “Kovuşturma” başlıklı 252. Maddesi, 2.7.2012 tarihli 6352 sayılı Kanun’un 105 maddesi ile kaldırılmış ve daha sonra 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un[3] 24. Maddesi ile 5271 sayılı Kanunun mülga 251 inci maddesi[4] başlığıyla birlikte “Basit yargılama usulü” başlığı altında yeniden düzenlenmiştir.[5]
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 251. Maddesinin birinci fıkrasında; Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Basit Yargılama Usulünün Uygulanacağı Suçlar
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 251. Maddesinin birinci fıkrasına göre basit yargılama usulünün uygulanacağı suçlar şunlardır:
1) Adli para cezasını gerektiren suçlar.
2) Üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlar.
3) Adli para cezası ile birlikte üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlar.
Asliye ceza mahkemesine kamu davası açılması ve iddianamenin kabulü şartı
Yasal düzenleme, basit yargılama usulünün uygulanabilmesi için öncelikle kamu davasının Asliye ceza mahkemesine hitaben düzenlenecek iddianame açılmasını ve daha sonrasında ise, iddianamenin kabulüne karar verilmesi gerekliliğini hüküm altına alınmıştır.
Başka bir söylemle, basit yargılama usulünün uygulanabilmesi için asliye ceza mahkemesine kamu davası açılmalı ve asliye ceza mahkemesince yazılan iddianamenin kabul edilmesi gerekmektedir.
Daha sonrasında ise ceza süresi açısından kamu davasının basit yargılama usulüne müsait olması şarttır.
Basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilmesi halinde yapılacak işlemler
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 251. Maddesinin ikinci fıkrasına göre, basit yargılama usulünün uygulanabilmesi için öncelikle asliye ceza mahkemesinin, açılan kamu davasının basit yargılama usulünün uygulanması için gereken şartları taşıyıp taşımadığı hususunda bir değerlendirme yapması ve bu değerlendirme sonucunda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar vermesi gerekir.
Maddede yapılan düzenlemeyle, "Basit yargılama usulü" adı altında yeni bir yargılama usulü getirilmektedir. Maddenin birinci fıkrasıyla, asliye ceza mahkemelerinin görev alanına giren ve adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlara ilişkin yargılamaların basit yargılama usulüne göre yapılabileceği kabul edilmektedir.
Asliye ceza mahkemesi, basit yargılama usulünün uygulanmasına karar vermesi halinde şu işlemleri yapmalıdır:
Birinci işlem: İddianamenin taraflara tebliği
Basit yargılama usulünün uygulanmasına karar veren mahkemece iddianame; sanık, mağdur ve şikâyetçiye tebliğ edilmelidir.
Yapılacak tebligatta iki husus özellikle bildirilmelidir: (CMK m. 251/2)
Birinci husus: (beyanların 15 gün içinde bildirilmesi) taraflardan iddia, beyan ve savunmalarını on beş gün içinde yazılı olarak bildirmeleri istenmelidir.
İkinci husus: (duruşma yapılmaksızın hüküm verilebileceği) Tebligatta duruşma yapılmaksızın hüküm verilebileceği hususu da ayrıca belirtilmelidir.
İkinci işlem: Belgelerin (delillerin) toplanması
Yargılama makamı, basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verdikten sonra iddianameyi taraflara bildirilmesi gereken hususlar ile birlikte tebliğ ettiği sırada, ayrıca toplanması gereken belgeler varsa, bu belgeleri ilgili kurum ve kuruluşlardan talep etmelidir. (CMK m. 251/2)
Yukarıda belirtildiği üzere, basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilmesi halinde; mahkemece sanık, mağdur ve şikâyetçiye iddianame tebliğ edilecek ve tebligatta, duruşma yapılmaksızın hüküm verileceği ayrıca belirtilecektir.
Burada yazılı beyan ve savunmalarını bildirmeleri için de ayrıca onbeş günlük süre verilecektir.
Mahkemenin bu süreçte toplanması gereken delilleri de ilgili kurum ve kuruluşlardan talep ederek dosyayı tekemmül ettirmesi zorunlu bir işlem olarak karşımıza çıkmaktadır.
Beyan ve savunma için verilen süre dolduktan sonra yapılacak işlemler
Mahkeme, beyan ve savunma için verilen süre dolduktan sonra duruşma yapmadan ve Cumhuriyet savcısının görüşünü almadan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 61 inci maddesi dikkate alınmak suretiyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223 üncü maddesinde belirtilen kararlardan birine hükmedebilecektir. (CMK m. 251/3)[6]
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Duruşmanın sona ermesi ve hüküm” başlıklı
223. maddesinin birinci fıkrasına göre mahkeme şu kararları verebilecektir:
1) Beraat,[7]
2) Ceza verilmesine yer olmadığı,[8]
3) Mahkûmiyet,[9]
4) Güvenlik tedbirine hükmedilmesi,[10]
5) Davanın reddi[11]
6) Davanın düşmesi kararı.[12]
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 251. Maddesinin üçüncü fıkrasında; sanık, mağdur ve şikâyetçiye beyanda bulunmaları için tanınan on beş (15) günlük süre dolduktan sonra, taraflar beyanda bulunmamış olsalar dahi duruşma yapılmaksızın ve Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaksızın mahkemece 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223 üncü maddesinde ifade edilen kararlardan birine hükmedilebileceği düzenlenmektedir.
Burada önemli olan husus, mahkemenin duruşma yapmadan ve cumhuriyet savcısının görüşünü almadan karar vermesi halidir.
Bu durumda yargılamanın diyalektiği ilkesi ile sözlülük ilkesi bertaraf edilmiş olmaktadır. Şekli suçlar açısından sorun yaratmayacak gibi duran bu durum, delil takdiri gerektiren hallerde sorunlara neden olabilecek ve iddia ve savunma hakkının kısıtlanması gibi hususların tartışılmasına neden olabilecektir.
Mahkûmiyet kararı verilmesi halinde cezanın ¼ oranında indirilme zorunluluğu
Mahkeme, basit yargılama usulünü uygulaması halinde, mahkûmiyet kararı verirse, bu takdirde sonuç cezayı dörtte bir oranında indirmek zorundadır. (CMK m. 251/3)
Başka bir söylemle, mahkûmiyet kararı verilmesi halinde, mahkemenin Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesi hükümlerini dikkate alarak belirlenecek olan ceza üzerinden dörtte bir oranında indirim yaparak sonuç cezayı belirlemesi gerekmektedir.
Hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi, ertelenmesi ve HAGB kurumu
Mahkeme, koşulları bulunması halinde; kısa süreli hapis cezasını seçenek yaptırımlara çevirebilecek veya hapis cezasını erteleyebilecektir. (CMK m. 251/4)
Mahkeme ayrıca, uygulanmasına sanık tarafından yazılı olarak karşı çıkılmaması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecektir. (CMK m. 251/4)
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 251. Maddesinin dördüncü fıkrasıyla, basit yargılama usulünün uygulandığı hallerde şartları varsa; mahkemece, kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilebilmesine veya hapis cezasının ertelenebilmesi veya sanık tarafından yazılı olarak karşı çıkılmaması kaydıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi mümkün hale getirilmiştir.
Hükümde yasa yolunun bildirilmesi
Mahkeme, basit yargılama usulüne göre yargılamayı tamamlayıp hüküm kurduğunda, kararın itiraz yasa yoluna tabi olduğunu, itiraz usulünü ve sonuçlarını açıkça göstermelidir. (CMK m. 251/5)
Maddenin beşinci fıkrasıyla, basit yargılama usulü ile yapılan yargılama neticesinde verilecek olan hükümde itiraz usulü ile itirazın sonuçlarının belirtilmesinin zorunlu olduğu düzenlenmektedir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 40/2, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 34/2, 231/3, 232/6. maddeleri gereğince, hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolu, süresi, başvuru yapılacak merci ile başvuru şeklinin anlaşılabilir şekilde açıkça gösterilmesi gerekmektedir.
Bu unsurlardan bir veya birkaçının eksik veya hatalı gösterilmesi hali, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 40. Maddesinde hüküm altına alınan eski hale getirme nedenleri olarak kabul edilmektedir.[13]
Gerekli görülmesi halinde genel hükümler uyarınca yargılamaya devam edilebilmesi
Mahkeme, basit yargılama usulü ilkelerine görü yürüttüğü yargılamayı, gerekli görmesi halinde 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 251. maddesi gereğince, hüküm verilinceye kadar her aşamada duruşma açmak suretiyle genel hükümler uyarınca yargılamaya devam edilebilecektir. (CMK m. 251/6)
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 251. maddesinin altıncı fıkrasında, mahkemenin, basit yargılama usulünün uygulanmasına karar vermesinden itibaren hüküm verilinceye kadar yargılamanın her aşamasında bu usulün yeterli olmadığına ve genel hükümlere göre yargılamanın devam etmesi gerektiğine kanaat getirmesi halinde, herhangi bir talep olmaksızın, resen duruşma açmak suretiyle genel hükümlere göre yargılamaya devam edebileceği hüküm altına alınmıştır.
Basit yargılama usulünün uygulanamayacağı haller
Basit yargılama usulü şu hallerde uygulanamaz:
1) Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik halleri olan davalarda.
2) Soruşturma veya kovuşturma yapılması izne veya talebe bağlı olan suçlarda.
Yukarıda belirtildiği üzere, birinci durumda belirtilen Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik hallerinin fail açısından bir önemi bulunmaktadır. Bu nedenle olayın failinde yukarıda belirtilen şekilde zorunlu müdafi tayini gerektiren bir durum varsa, basit yargılama usulü uygulanamayacaktır. Benzer bir yasaklamanın seri yargılama usulünde de var olduğunu görmekteyiz.
Yine Soruşturma veya kovuşturma yapılması izne veya talebe bağlı olan suçlarda da basit yargılama usulü uygulanamayacaktır. (CMK m. 251/7) Örneğin, 4483 sayılı Kanun[14] hükümlerine tabi bir olayda bu usul uygulamayacaktır.
Yasa koyucu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 251. maddesinin yedinci fıkrasıyla, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik halleri ile soruşturma veya kovuşturma yapılması izne ya da talebe bağlı olan suçlar hakkında faillerin özel durumları sebebiyle elde edilen delillerin duruşmada tartışılmasının ve taraf beyanlarının bizzat hâkim tarafından alınmasının gerekli olması sebebiyle basit yargılama usulünün uygulanmayacağını hüküm altına almıştır.
Basit yargılama yöntemine tabi bir suçun bu kapsama girmeyen bir suç ile birlikte işlenmesi
Basit yargılama usulü, bu kapsama giren bir suçun, kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte işlenmiş olması halinde uygulanmaz. (CMK m. 251/8)
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 251. maddesinin sekizinci fıkrasında, uygulamada yaşanabilecek sorunların önüne geçmek amacıyla basit yargılama usulü kapsamına giren bir suçun, kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte işlenmesi halinde bu usulün uygulanmayacağına ilişkin düzenlemeye yer verilmiştir.
BASİT YARGILAMA USULÜNDE İTİRAZ
Basit yargılama usulünde itiraz, 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 25. Maddesinde[15] hüküm altına alınmıştır.
7188 sayılı kanun ile, 5271 sayılı Kanunun mülga 252 nci maddesi yeniden düzenlenmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 252. Maddesinin birinci fıkrasına göre, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 251 inci maddesi hükümlerine göre yapılan yargılama sonucunda verilen hükümlere karşı itiraz edilebilecektir. (CMK m. 252/1)
Başka bir söylemle, basit yargılama usulüne göre yapılan yargılama sonucunda verilen karar itiraz yasa yoluna tabidir.
İtiraz edilmemesi ve hükmün kesinleşmesi
Mahkeme kararına süresi içinde itiraz edilmez ise, hüküm kesinleşecektir. (CMK m. 252/1)
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 252. maddesinin birinci fıkrasında, basit yargılama usulü uygulanmak suretiyle verilen kararların itiraza tabi kararlardan olduğu ve süresi içinde itiraz edilmeyen kararların da kesinleşeceği düzenlenmiştir.
İtiraz üzerine yapılacak işlemler
Basit yargılama usulüne uygun olarak yapılan yargılama sonucu verilen hükme İtiraz edilmesi halinde, hükmü veren mahkemece duruşma açılacak ve genel hükümlere göre yargılamaya devam olunacaktır. (CMK m. 252/2)
İtiraz üzerine hükmü veren mahkeme iki hususu yerine getirmelidir:
Birinci husus; Mahkeme duruşma açmalıdır.
İkincisi husus ise; genel hükümlere göre yargılamaya devam edilmelidir.
Taraflar gelmese bile duruşma yapılması ve yokluklarında hüküm verilebilmesi
Mahkeme itiraz üzerine duruşma açıp, genel hükümlere göre yargılamayı sürdürmesi halinde, taraflar gelmese bile duruşma yapabilecek ve tarafların yokluklarında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223 üncü madde uyarınca hüküm verilebilecektir. (CMK m. 252/2)
Mahkeme burada, taraflar gelmese bile duruşma yapabileceğini ve tarafların yokluklarında hüküm verebileceğini taraflara gönderilecek davetiyeye açıkça yazmalıdır. (CMK m. 252/2) Bu uyarı yapılmadan yapılan tebligat hukuka aykırı olacaktır. Burada tebligatın geçersizliğinden söz edilebilecektir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 252. maddesinin ikinci fıkrasıyla, basit yargılama usulü sonucu verilen kararlara itiraz edilmesi halinde hükmü veren mahkemece altıncı fıkrada belirtilen şekli şartlar hariç itiraz üzerinde herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın duruşma açılarak genel hükümlere göre yargılamaya devam edileceği düzenlenmektedir.
Belirtmek gerekir ki, itiraz üzerine genel hükümlere göre duruşma açıldığında taraflara çıkarılacak davetiyede, duruşmaya katılmamaları halinde yargılamaya devam olunarak yokluklarında 223 üncü madde uyarınca hüküm kurulabileceği hususu mutlaka yazılmalıdır.
Duruşmadan önce itirazdan vazgeçilmesi halinde ise basit yargılama usulü sonucu verilen karara itiraz edilmemiş sayılacaktır.
İtirazdan vazgeçilmesinin sonuçları
Mahkeme, duruşmadan önce itirazdan vazgeçilmesi hâlinde duruşma yapmayacaktır. Çünkü bu durumda itirazdan vazgeçenin daha önce yapmış olduğu başvuru geçerli sayılmayacak, kişi itiraz etmemiş sayılacaktır. (CMK m. 252/2)
Mahkemenin itiraz öncesi verdiği hükümle bağlı olmaması
Mahkeme, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 252. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca hüküm verirken, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 251 inci madde kapsamında basit yargılama usulüne göre verdiği hükümle bağlı değildir. (CMK m. 252/3)
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 252. maddesinin üçüncü fıkrasında, basit yargılama usulü uygulanarak verilen hükümlere itiraz edilmesi üzerine, mahkemenin itirazdan önce verdiği kararla bağlı olmaksızın genel hükümlere göre karar verebileceği hükme bağlanmaktadır.
Buna göre mahkeme, sanık hakkında daha hafif ceza verebileceği gibi daha ağır ceza da verebilecek ve 251 inci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca yapılan dörtte bir oranındaki indirimi uygulamayacaktır.
Ancak, itirazın mağdur, müşteki veya Cumhuriyet savcısı tarafından yapıldığı hallerde dörtte bir oranındaki bu indirim korunacaktır. Böylelikle, basit yargılama usulünden umulan faydanın gerçekleşmesi öngörülmektedir.
İtirazın sanık dışındaki kişiler tarafından yapılmasının sonuçları
Mahkemenin basit yargılama usulüne göre yürüttüğü yargılama sonucunda verdiği karara karşı sanık dışındaki kişiler tarafından itiraz edilmiş ise, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 251 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca sanık hakkında yapılan ceza indirimi korunacaktır. (CMK m. 252/3)
İtiraz üzerine verilen kararın sanık lehine olması ve diğer sanıklara sirayeti
İtiraz üzerine verilen hükmün sanık lehine olması hâlinde, bu hususların itiraz etmemiş olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıklar da itiraz etmiş gibi verilen kararlardan yararlanması mümkündür. (CMK m. 252/4)
Başka bir söylemle, itiraz üzerine verilen kararın sanık lehine olması halinde, bu lehe durum aynı suçu işleyen diğer suç ortaklarına da sirayet edecektir.
Maddenin dördüncü fıkrasında, itiraz üzerine genel hükümlere göre yapılan yargılama neticesinde verilen hükmün sanık lehine olması hâlinde, lehe olan bu hususların itiraz etmemiş olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıkların da itiraz etmiş gibi verilen kararlardan yararlanabileceği düzenlenmektedir.
İtiraz üzerine verilen hükme karşı kanun yoluna başvurulabilmesi
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 252. maddesinin İkinci fıkrası uyarınca verilen hükümlere karşı genel hükümlere göre kanun yoluna başvurulabilir. (CMK m. 252/5)
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 252. Maddesinin beşinci fıkrasında, itiraz üzerine genel hükümlere göre yapılan yargılama neticesinde verilen hükümlere karşı genel hükümlere göre kanun yoluna başvurulabileceği düzenlenmektedir.
İtirazın süresi içinde yapılmaması veya başvuru hakkı olmayan kişinin başvurması
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 252. maddesinin birinci fıkrasındaki itirazın, süresinde yapılmadığı veya kanun yoluna başvuru hakkı bulunmayan tarafından yapıldığı mahkemesince değerlendirildiğinde dosya, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 268 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderilmelidir.
İtiraz mercii, ileri sürülen bu nedenler açısından incelemesini yapar ve kararını gereği için mahkemesine gönderir. (CMK m. 252/6)
İtiraz Merciinin işin esasına girmeksizin bildirilen sebepler yönünden inceleme yapması
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 252. Maddesinin altıncı fıkrasında, 252. Maddesinin birinci fıkradaki itirazın, süresinde yapılmadığı veya kanun yoluna başvuru hakkı bulunmayan kişiler tarafından yapıldığı mahkemesince değerlendirildiğinde, dosyanın, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 268 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderileceği ve merciin işin esasına girmeksizin sadece bu sebepler yönünden incelemesini yaparak kararını gereği için mahkemesine göndereceği düzenlenmektedir.
Buradaki inceleme şekli bir inceleme olacaktır.
İtirazın süresi içinde yapılmaması veya başvuru hakkı olmayan kişinin başvurması halinde yapılacak işlemlerde, tebligatın geçerliliği çok önemlidir. Burada tebligatın 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılması, yasaya uygun, geçerli bir tebligatın varlığı yargılama sürecinin gecikmeksizin işlemesini sağlayacaktır.
Yürürlük tarihi
7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 31. Maddesinin birinci fıkrasının c) bendi ile, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250 nci maddesinde düzenlenen seri muhakeme usulü ile 251 ve 252 nci maddelerde düzenlenen basit yargılama usulüne ilişkin hükümlerin, 1.1.2020 tarihinden itibaren uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.
SONUÇ
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 251. Maddesinin birinci fıkrası ile getirilen, Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanacağı yönündeki sistemin iki aşamalı bir sistem olduğunu söyleyebiliriz.
Yasa koyucu, öncelikle yasal düzenlemede belirtilen suçlar açısından duruşma yapmaksızın ve cumhuriyet savcısının görüşünün alınmaksızın hüküm verilmesini ve bu surette basit suçlar açısından yargılama süresinin kısaltılmasını hedeflemektedir.
Burada duruşma yapmaksızın ve cumhuriyet savcısının görüşünün alınmaksızın karar verilmesine yönelik düzenlemenin süreci kısaltmaya yönelik bir uygulama olmasına rağmen, yargılama diyalektiği ve sözlülük ilkeleri açısından eleştiriye muhatap olabileceğini ifade edebiliriz.
Bu sistemin işleyişi kuşkusuz yargılanan öznenin muvafakatine bağlıdır. Sanığın, basit yargılama usulüne göre verilen karara itiraz etmesi halinde, yargılama genel hükümlere göre yürütülecektir.
Sanığın karara itiraz etmesi yargılama sürecinin genel hükümler ışığında gerçekleştirilmesine ve yargılama sürecinin uzamasına neden olacaktır.
Basit yargılama usulü ile yargılama sürecini kısaltmayı ve yargılamayı hızlandırmaya hedefleyen yasa koyucu, sistemin sağlıklı çalışmasını temin etmek amacıyla, sanık hakkında tespit edilen sonuç cezanın dörtte bir oranında indirilmesini hüküm altına almıştır.
Şayet kovuşturma genel hükümlere göre yürütülerek karar verilmişse, sanığın sonuç cezanın dörtte bir oranında indirilmesine yönelik hükümden faydalanması söz konusu olmayacaktır.
Burada basit yargılama usulü ile gerçekleştirilen bir yargılama sonucunda iki yıldan fazla hapis cezasının verilip verilemeyeceği tartışma konusu olabilir.
Basit yargılama usulü, adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda geçerli olduğundan, kanaatimizce bu usule göre yapılan yargılama sonucunda sanığa iki yılın üzerinde ceza verilmesi söz konusu olamaz.
Ayrıca basit yargılama usulünün uygulanması gereken suçlarda, temel ceza esas alınmalı, suçun ağırlatıcı veya hafifletici nedenleri dikkate alınmamalıdır.
Kanaatimizce, 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile getirilen basit muhakeme usulü, bir usul yasası olup, maddi ceza hukukuna ilişkin bir düzenleme değildir. Zaten kanun koyucu, bu kurumun uygulamasına yönelik düzenlemenin 1.1.2020 tarihinden itibaren uygulanmasını öngörmüştür. Bu nedenle, basit yargılama usulüne ilişkin kanun lehe hükümler içerse de, geçmişe uygulanamayacak ve uyarlama yargılamasına konu olamayacaktır. Çünkü ceza yasalarında tanımlanan suçların cezaları bakımından lehe uygulama getiren bir durum söz konusu değildir.
Sistemin işleyişinde taraflara yapılacak tebligatın geçerli ve hukuka uygun olması çok önemlidir. Basit yargılama usulünde, taraflara yapılacak tebligatın aşamalarına dikkat edilmelidir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve ilgili mevzuat gereğince yapılacak geçerli ve hukuka uygun tebligat, yargılama sürecinin kısaltılmasına yardımcı olacaktır.
(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
----------------------------
[1] Yasa gerekçesinde bu husus şu şekilde ifade edilmiştir: “ Mukayeseli hukukta, suçların önem derecesi, olayların karmaşık olup olmaması, çözümünde hukuki ve olgusal herhangi bir sorunla karşılaşılmaması, tanık dinlemenin zorunlu olup olmaması gibi hususlar nazara alınarak farklı yargılama usullerine ilişkin düzenlemeler yer almaktadır.”
[2]Yasa gerekçesinde bu husus şu şekilde ifade edilmiştir: “ Farklı yargılama usullerinin benimsenmesinin kabul edilebilir olduğuna dair Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen kararlar bulunmaktadır.”
[3] RG: T. 24.10.2019, S. 30928.
[4] MADDE 251 – (YENİDEN DÜZENLENMİŞ MADDE RGT:24.10.2019 RG NO:30928 KANUN NO:7188/24); (MÜLGA MADDE RGT: 05.07.2012 RG NO: 28344 KANUN NO: 6352/105) MADDE 251 - (1) 250 nci madde kapsamına giren suçlarda soruşturma, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu suçların soruşturma ve kovuşturmasında görevlendirilen Cumhuriyet savcılarınca bizzat yapılır. Bu suçlar görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır. Cumhuriyet savcıları, Cumhuriyet Başsavcılığınca 250 nci madde kapsamındaki suçlarla ilgili davalara bakan ağır ceza mahkemelerinden başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemez. (2) 250 nci madde kapsamına giren suçların soruşturması ve kovuşturması sırasında Cumhuriyet savcıları, hâkim tarafından verilmesi gerekli kararları, varsa Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu işlerle görevlendirilen ağır ceza mahkemesi üyesinden, aksi halde yetkili adli yargı hâkimlerinden isteyebilirler. (3) Soruşturmanın gerekli kıldığı hâllerde suç mahalli ile delillerin bulunduğu yerlere gidilerek soruşturma yapılabilir. Suç, ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yer dışında işlenmiş ise Cumhuriyet savcısı, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısından soruşturmanın yapılmasını isteyebilir. (4) Suç askeri bir mahalde işlenmiş ise, Cumhuriyet savcısı ilgili askeri savcılıktan soruşturmanın yapılmasını isteyebilir. Üçüncü fıkraya göre soruşturma yapmak üzere görevlendirilen Cumhuriyet savcıları ile askeri savcılıklar, bu soruşturmayı öncelikle ve ivedilikle yaparlar. (5) 250 nci madde kapsamına giren suçlarda, yakalananlar için 91 inci maddenin birinci fıkrasındaki yirmidört saatlik süre kırksekiz saat olarak uygulanır. Anayasanın 120 nci maddesi gereğince olağanüstü hâl ilân edilen bölgelerde yakalanan kişiler hakkında 91 inci maddenin üçüncü fıkrasında dört gün olarak belirlenen süre, Cumhuriyet savcısının talebi ve hâkim kararıyla yedi güne kadar uzatılabilir. Hâkim, karar vermeden önce yakalanan veya tutuklanan kişiyi dinler. (6) 250 nci madde kapsamına giren suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturmalarda kolluk; soruşturma ve kovuşturma sebebiyle şüpheli veya sanığı, tanığı, bilirkişiyi ve suçtan zarar gören şahsı, ağır ceza mahkemesi veya başkanının, Cumhuriyet savcısının, mahkeme naibinin veya istinabe olunan hâkimin emirleriyle belirtilen gün, saat ve yerde hazır bulundurmaya mecburdur. (7) 250 nci maddede belirtilen suçlar nedeniyle Cumhuriyet savcıları, soruşturmanın gerekli kılması halinde geçici olarak, bu mahkemelerin yargı çevresi içindeki genel ve özel bütçeli idarelere, kamu iktisadi teşebbüslerine, il özel idarelerine ve belediyelere ait bina, araç, gereç ve personelden yararlanmak için istemde bulunabilirler. (8) Türk Silahlı Kuvvetleri kıt'a, karargâh ve kurumlarından istemde bulunulması hâlinde istem, yetkili amirlikçe değerlendirilerek yerine getirilebilir. (MÜLGA MADDE RGT:24.10.2019 RG NO:30928 KANUN NO:7188/24) MADDE 251 - (MÜLGA MADDE RGT: 05.07.2012 RG NO: 28344 KANUN NO: 6352/105)
[5] Komisyonun değişiklik gerekçesi şu şekilde ifade edilmiştir: “Tasarıya, Üçüncü Bölümden sonra 5190 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda Değişiklik Yapılmasına ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kaldırılmasına Dair Kanunla 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa eklenen 394/a ilâ 394/d madde hükümleri 5237 sayılı Türk Ceza Kanunundaki suçlarla ilgili düzenlemeler de göz önünde bulundurularak, 250, 251 ve 252 nci maddeler, "Bazı Suçlara İlişkin Muhakeme" başlığı altında Dördüncü Bölüm eklenmiştir.”
[6] 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. Maddesinin 10. Fıkrasına göre, adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı kanun yolu bakımından hüküm sayılmaktadır.
[7] 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. Maddesinin 2. Fıkrasına göre; Beraat kararı; a) Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması, b) Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması, c) Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması, d) Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması, e) Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması, hallerinde verilir. (CMK m. 223/2)
[8] 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. Maddesinin üçüncü fıkrası şu şekilde düzenlenmiştir: “[3] Sanık hakkında; a) Yüklenen suçla bağlantılı olarak yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya sağır ve dilsizlik hali ya da geçici nedenlerin bulunması, b) (5353 sk. değ.)Yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle veya zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi,c) Meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması, d) Kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi, Hallerinde, kusurunun bulunmaması dolayısıyla ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir.” 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. Maddesinin dördüncü fıkrası şu şekilde düzenlenmiştir: [4] İşlenen fiilin suç olma özelliğini devam ettirmesine rağmen; a) Etkin pişmanlık, b) Şahsî cezasızlık sebebinin varlığı, c) Karşılıklı hakaret, d) İşlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı, Dolayısıyla, faile ceza verilmemesi hallerinde, ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir.”
[9] 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. Maddesinin beşinci Fıkrasına göre, yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilir.
[10] 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. Maddesinin altıncı fıkrasına göre, yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirine hükmolunur.
[11] 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. Maddesinin yedinci fıkrasına göre, aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir.
[12] 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. Maddesinin sekizinci fıkrası şu şekilde düzenlenmiştir: “[8] Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir.” 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. Maddesinin dokuzuncu fıkrası şu şekilde düzenlenmiştir: “[9] Derhâl beraat kararı verilebilecek hâllerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez.”
[13] Çalışkan, Suat: Hükmün Gerekçesinde Gösterilmesi Gereken Hususlar, https://www.hukukihaber. net/hukmun-gerekcesinde-gosterilmesi-gereken-hususlar-makale,7102.html, ET: 29.10.2019.