Banka Görevlisinin Talebe Rağmen Çeke Karşılıksızdır İşlemi Yapmaması

Abone Ol

I. Giriş

5941 sayılı Çek Kanunu’nun[1] “Diğer ceza hükümler” başlıklı 7. maddesinde bazı suç tipleri düzenlenmiştir.

5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesinin 1. fıkrasında; esas itibariyle karşılıksız kalan çeklere ilişkin özel bir ceza normuna yer verilmiş olup, diğer suç ve cezalar da bu ceza normu çerçevesinde düzenlenmiştir. Gerek bu yaptırımı tamamlayıcı nitelikte ve gerekse de doğrudan doğruya çeke duyulan güvenin temini açısından getirilen çeşitli suç tanımları ve yaptırımlar, Kanunun 7. maddesinde yer almaktadır[2].

Bu yazımızda inceleyeceğimiz suç tipi; Kanunun 7. maddesinin 4. fıkrasında yer alan, kısmen veya tamamen karşılığı bulunmayan çekle ilgili olarak, banka görevlisinin talebe rağmen karşılıksızdır işlemi yapmaması suçu olacaktır. Maddeye göre, “Kısmen veya tamamen karşılığı bulunmayan çekle ilgili olarak, talebe rağmen, karşılıksızdır işlemi yapmayan banka görevlisi, şikayet üzerine bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”.

Yazıda bu suç tipi ile ilgili yer vereceğimiz hukuki sorun ise; banka görevlisinin çekin sahteliğini veya geçerli bir çek olmadığını ileri sürerek karşılıksızdır işlemi yapmamasının bu suçu oluşturup oluşturmayacağıdır. Bu nedenle; yazımızda öncelikle bir belgenin hukuken çek niteliğini haiz olması için gerekli olan unsurları açıklayacak, sonrasında Çek Kanunu’nun 7. maddesinin 4. fıkrasında yer alan suçun ne şekilde oluşacağına ilişkin tespitlerimize yer vereceğiz.

II. Çek Kavramı ve Çekin Unsurları

“Kıymetli evrak” niteliği taşıyan çek, ticari hayat için çok önemli olup, tedavül kabiliyeti ve sıklıkla kullanılabilir olması sebebiyle özel düzenleme ve korumaya ihtiyaç duymaktadır[3]. Çek kıymetli evrak niteliğini haiz bir ödeme aracı olarak, günümüzde piyasada en çok güvenilen ve tüm olumsuzluklara rağmen en çok kullanılan ödeme aracıdır[4].

Bir belgenin çek sayılabilmesi için gerekli olan unsurlar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 780. maddesinde sayılmıştır. Buna göre; bir belgenin çek niteliğine sahip olabilmesi için, çek kelimesini, kayıtsız ve şartsız belirli bir bedelin ödenmesi için havaleyi, muhatabın ticaret unvanını, ödeme yerini, düzenlenme tarihi ve yerini, düzenleyenin imzasını, banka tarafından verilen seri numarasını ve karekodu[5] içermesi gerekmektedir. Çek Kanunu’nun “Bankanın araştırma yükümlülüğü, çek hesapları ve çek defterleri” başlıklı 2. maddesinin 9. fıkrasında yer alan; “Türk Ticaret Kanunundaki unsurları taşıması kaydıyla, düzenlenen çekin bu maddede yer alan koşullara aykırı olması çekin geçerliliğini etkilemez.” hükmü gereği, bir belge Türk Ticaret Kanunu’nun 780 ve 781. maddelerindeki unsurları taşıması halinde çek niteliğinde olacak, ayrıca Çek Kanunu m.2’de yer alan şartları[6] bulundurması gerekmeyecektir.

III. Çek Kanunu m.7/4’de Düzenlenen Suç

5941 sayılı Çek Kanunu’nun “Diğer ceza hükümleri” başlıklı 7. maddesinin 4. fıkrasına göre; Kısmen veya tamamen karşılığı bulunmayan çekle ilgili olarak, talebe rağmen, karşılıksızdır işlemi yapmayan banka görevlisi, şikayet üzerine bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”.

Çek Kanunu m.7 hükmünün gerekçesinde 4. fıkradaki suça ilişkin olarak; “Dördüncü fıkrada, banka görevlisinin kısmen veya tamamen karşılığı bulunmayan çekle ilgili olarak, talebe rağmen, karşılıksızdır işlemi yapmaması, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı bir suç olarak tanımlanmıştır. Özgü suç niteliği taşıyan bu suç, ancak ihmali davranışla işlenebilir.” ifadelerine yer verilmiştir.

Hükmün lafzından ve gerekçeden anlaşıldığı üzere; bu suçun faili banka görevlisidir. Suç özgü suç niteliğinde olduğundan, banka görevlisi sıfatını haiz olmayan kişilerce işlenmesi mümkün değildir. Bunun yanında bu suçun konusunu, kısmen veya tamamen karşılığı bulunmayan bir çekin oluşturduğu ve suçun şikayete tabi bir suç olduğunu da belirtmek gerekir.

Suçla ilgili bu genel açıklamalar dışında esas inceleyeceğimiz husus; banka görevlisinin ibraz edilen çekin geçersizliğine ilişkin doğduran bir tespitte bulunup bulunamayacağı, çek ibraz edildiğinde doğrudan karşılıksızdır işlemi yapmak veya yapmamak noktasında bir zorunluluğunun olup olmadığı ile Kanunun 7. maddesinin 4. fıkrasında tanımlanan suçun hangi koşullarda oluşabileceği konularıdır.

Bilindiği üzere, suçun konusu, suçun üzerinde işlendiği insan veya eşyadır. Konusu olmayan suç olmaz. Yazımızda ele aldığımız suçun konusunu ise “çek” oluşturmaktadır. O halde Çek Kanunu m.7/4’te yer alan suçun varlığından bahsedebilmek için en başta hukuken geçerli bir çeke ihtiyaç vardır. Çek Kanunu’nun 3. maddesinde ibraz edilen çekle ilgili olarak banka görevlisinin, çekin geçerliliğine yönelik gerekli ve yeterli bir araştırma yapma yükümlülüğü bulunduğu yönünde bir ibare olmasa da, bir belgenin çek olabilmesi için Türk Ticaret Kanunu’nun aradığı şartlar bakımından unsurları itibariyle tam olması gerektiğinden, ibraz edilen her çek için bu suçun oluşmayacağını, yalnızca şekil şartları ve unsurları itibariyle geçerli olan bir çeke yönelik karşılıksızdır işleminin yapılmaması durumunda suçun oluşacağını düşünmekteyiz. Buradan hareketle; ibraz edilen her çekle ilgili talep halinde karşılıksızdır işleminin yapılmamasının, doğrudan Çek Kanunu m.7/4’de yer alan suçu oluşturmayacağı kanaatindeyiz.

Banka görevlisine ibraz edilen çekin şekil şartları, unsurları tam olmadığında, yani geçersiz bir çek olduğunda, Çek Kanunu m.7/4’de bulunan suçun oluşması mümkün değildir. Bu suçun oluşabilmesi için banka görevlisine ibraz edilen, tamamen veya kısmen karşılığı bulunmayan ve talebe rağmen karşılıksızdır işlemi gerçekleştirilmeyen çekin, tahsili kabil, Türk Ticaret Kanunu’nda gerekli olan sayılmış tüm unsurları ile tam olan, geçerli bir çek olması gerektiğini söylememiz gerekmektedir. Aksi takdirde; yani banka görevlisine ibraz edilen çekin herhangi bir sebeple geçersiz olması sözkonusu olduğunda, ortada suçun konusunu teşkil edecek geçerli bir çek bulunmadığından Çek Kanunu m.7/4’deki suçun işlenmesi de mümkün olmayacaktır.

Bu nedenlerle; banka görevlisinin Çek Kanunu m.2 ve m.3’de yer alan araştırma yetkisini kullanarak, somut bir şekilde ibraz edilen çekin unsurlarının tam olmadığını gerekçelendirdiği takdirde, karşılıksızdır işlemi yapmaktan kaçınabileceğini, bu durumda konusu bulunmadığından suçun meydana gelmeyeceğini söylemeliyiz. Ancak burada incelenmesi gereken bir diğer husus ise, banka görevlisinin yani dolayısıyla muhatap bankanın hangi gerekçelere dayanarak karşılıksızdır işlemini yapmaktan kaçınabileceği, bir başka ifadeyle bankanın araştırma yetkisinin kapsam ve sınırlarının ne olduğudur. Bu yetkinin kapsam ve sınırlarının ne olduğu belirlendiğinde, Çek Kanunu m.7/4’de düzenlenen suçun hangi durumlarda oluşup hangi durumlarda oluşmayacağı sorununa cevap bulunabilecektir.

Bu konularda farklı içtihat oluşması sebebiyle, Yargıtay 19. Ceza Dairesi’ne karar uyuşmazlığının giderilmesi konusunda başvuru yapılmış ve Yargıtay 19. Ceza Dairesi aşağıda detaylı olarak açıkladığımız kararında bu hususları değerlendirmiştir.

Yargıtay 19. Ceza Dairesi 27.01.2020 tarihli, 2019/35817 E. ve 2020/415 K. sayılı kararında; istinaf mahkemeleri arasında oluşan farklı uygulamaların giderilmesi için, banka tarafından değişik gerekçelerle karşılıksızdır işlemi yapılmaması ve yükümlü gerçek kişinin karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçundan dolayı cezalandırılmasının mümkün olup olmadığı hususlarını değerlendirmiştir. Daire bu kararında, “Muhatap banka tarafından ‘karşılıksızdır’ işleminin yapılması usulü ve çekin ibrazında bankaca yapılması gereken incelemenin sınırı” başlığı altında; muhatap banka tarafından 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda yazılı zorunlu unsurları ihtiva eden ve süresinde bankaya ibraz edilen bir çek hakkında yapılacak karşılıksızdır işleminin Çek Kanunu’nun 3. maddesinde yazılı usule göre yapılacağını, karşılıksızdır işleminin Çek Kanunu m.5/1’de düzenlenen karşılıksız çek suçunun üzerine bina edileceği temel işlem olduğunu belirtmiştir. Bu sebeple kararın devamında; çekin Türk Ticaret Kanunu’nda yazılı zorunlu unsurları taşıyıp taşımadığı, süresinde ibraz edilip edilmediği ve çek hesabında karşılığını bulundurmakla yükümlü failin karşılıksızdır işlemine sebebiyet verip vermediği hususlarının tespitinin yetkili hamilin şikayeti üzerine “karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme” suçundan açılacak ceza davasını gören mahkemece yapılması gerektiğini söyleyerek, muhatap bankanın kendisine ibraz edilen çeki düzenleyenin imzası üzerinde sadece ıslak bir imza olup olmadığı konusunda bir inceleme yapabileceğini, bunun dışında “çek üzerindeki imzanın keşideciye ait olmadığı”, “çek üzerindeki imzanın belirsiz olduğu” gibi gerekçelerle, karşılığı olan bir çeki ödemekten veya karşılığı olmayan çek hakkında karşılıksızdır işlemi yapma zorunluluğundan imtina edemeyeceğini ifade etmiştir. Yargıtay; muhatap bankanın, kendisine ibraz edilen çeki düzenleyenin imzası üzerinde sadece ıslak imza olup olmadığına yönelik inceleme yapabileceğini, bu inceleme dışında çek üzerindeki imzanın keşideciye ait olmadığı veya çek üzerindeki imzanın belirsiz olduğu yönünde sebeplere dayanarak karşılığı olan çeki ödemekten veya karşılığı olmayan çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapmaktan kaçınamayacağını ifade etmektedir[7]. Hatta Yargıtay; kanun hükmü veya mahkemeden verilen tedbir kararına dayanılan hallerde dahi, bankaların Çek Kanunu m.3/4 ve m.7/4 uyarınca karşılıksızdır işlemi yapmasının zorunlu olduğunu, bunu yapmaktan kaçınamayacağını belirtmektedir[8]. Bu değerlendirmelerin sonucunda Yargıtay 19. Ceza Dairesi 27.01.2020 tarihli, 2019/35817 E. ve 2020/415 K. sayılı kararında[9]; “a-) Objektif olarak meşru görülebilecek gerekçelerle, örneğin "kanun hükmüne veya bir yargı kararına" dayanılarak "karşılıksızdır" işlemi yapılmadığı durumlarla,

b-) Muhatap bankanın meşru gördüğü (sübjektif) gerekçelerle, örneğin "çekteki imzanın banka kayıtlarındaki keşideci imzasıyla uyuşmadığı, belirsiz olduğu" gibi kanuna ve bir yargı kararına dayanmayan gerekçelerle "karşılıksızdır" işlemi yapılmadığı durumların, 5941 sayılı Kanun'un 3. maddesi kapsamında şartları oluşması halinde "karşılıksızdır" işlemi yapılmasını engelleyici gerekçeler olmadığı değerlendirilmiştir”. ifadelerine yer vererek, bu gerekçelerin muhatap banka tarafından “karşılıksızdır” işlemi yapılmasından imtina edilmesi için geçerli gerekçeler olmadığını söylemiştir.

Süresinde yetkili hamil tarafından bankaya ibraz edilen çekle ilgili karşılıksızdır işleminin yapılmasıyla, karşılıksızdır işlemi yapılan çeke ilişkin bankanın kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarı ödeyip ödememesi birbirinden farklıdır. Karşılıksızdır işleminin yapılmaması, çekin yetkili hamilinin karşılıksız kalan çeke ilişkin hukuki ve cezai başvuru imkanlarını ortadan kaldırmaktadır. Diğer yandan; bankaya çok geniş biçimde çek üzerinde denetim yapma ve bu denetimin sonucuna göre karşılıksızdır işlemi yapmama yetkisi verilmesi, banka eliyle cezasızlık alanı oluşturulmasına neden olabilir. Kanaatimizce, Yargıtay 19. Ceza Dairesi de karar uyuşmazlığının giderilmesine dair başvurusu sonrası verdiği kararında bu sorunlarla karşılaşılmaması için, muhatap bankanın çek üzerinde yapacağı incelemenin belirli sınırlarının olması gerektiğini, bu incelemenin TTK m.801 çerçevesinde ciro silsilesinin düzenli olup olmadığı, çekin ibraz tarihinde ibraz edilip edilmediği, düzenleyenin imzasının ıslak olup olmadığı ile sınırlı olması gerektiğini ifade etmektedir. Yargıtay 19. Ceza Dairesi bu hususlar hariç; “çek üzerindeki imzanın keşideciye ait olmadığı”, “çek üzerindeki imzanın belirsiz olduğu” gerekçeleriyle karşılığı olan bir çeki ödemekten veya karşılığı olmayan çek hakkında karşılıksızdır işlemi yapma zorunluluğundan imtina edilemeyeceği yönünde değerlendirme yapmıştır.

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi; karşılıksızdır işlemi yapılmamasının, karşılıksız kalan çeke yönelik hukuki ve cezai başvuru imkanlarını ortadan kaldırması ve Çek Kanunu m.5/1’de düzenlenen suçun objektif cezalandırma şartını oluşturması sebebiyle, bankaların denetim yetkisi genişletilerek, bankalar eliyle bir cezasızlık alanı oluşturulmasına engel olmayı amaçlayan Yargıtay’ın isabetli olarak bu içtihadı kaleme aldığını düşünmekteyiz.

Yargıtay 19. Ceza Dairesi kararının sonucunda; karşılıksızdır işleminin Çek Kanunu m.5/1’de düzenlenen suçun objektif cezalandırılabilme şartını oluşturduğunu, dolayısıyla çek üzerindeki imzanın keşideciye ait olmadığı, çek üzerindeki imzanın geçersiz olduğu gibi gerekçelerle muhatap banka tarafından karşılıksızdır işlemi yapılmamasının bu suçun cezalandırılmasına engel olduğuna, çekin kanuni süresinde yetkili hamilce bankaya ibrazında, muhatap banka tarafından çek üzerinde yapılacak incelemenin 6102 sayılı TTK ile 5941 sayılı Çek Kanunu’nda yazılı hususlarla sınırlı olarak yapılması gerektiğine, çekin süresinde yetkili hamil tarafından muhatap bankaya ibrazında, şayet yeterli karşılığı bulunmamasına rağmen, banka tarafından ileri sürülen değişik gerekçelerle 5941 sayılı Kanunun 3. maddesinin 4. fıkrası gereği karşılıksızdır işlemi yapılmıyorsa, çek hesabında yeterli karşılığı bulundurmakla yükümlü gerçek kişinin “karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme” suçundan dolayı cezalandırılmasının mümkün olmadığına hükmetmiştir.

Yukarıda yer verdiğimiz açıklamalardan anlaşılacağı üzere Yargıtay 19. Ceza Dairesi karar uyuşmazlığının giderilmesi istemi üzerine verdiği kararında; çekin ibraz edildiği muhatap bankanın görevlisi tarafından, çekte bulunan imzanın keşidecinin imzasına benzememesi gibi gerekçelerle karşılıksızdır işlemi yapmaktan kaçınılamayacağını, bu hususların tespitinin yetkili hamilin şikayeti üzerine “karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme” suçundan açılacak ceza davasını görecek mahkemece yapılması gerektiğine hükmetmiştir.

Yargıtay’ın belirlediği görüşe uygun olarak; banka görevlisinin araştırma yükümlülüğü kapsamında belirli incelemeleri yapabileceğini, ancak bu incelemenin kararda belirtildiği gibi belirli sınırlarının olması gerektiğini, aksi takdirde bu incelemenin sınırlarının genişletilmesinin kolay bir şekilde muhatap banka tarafından karşılıksızdır işleminin yapılamamasına sebebiyet vererek, yetkili hamilin karşılıksız kalan çeke ilişkin hukuki ve cezai yollara başvuramaması, Çek Kanunu m.5/1’de yer alan suçun objektif cezalandırabilme şartının yerine gelmeyerek, bu suçun failinin cezalandırılmasının önüne geçilmesi gibi başka hukuki sorunlar gündeme getireceğini düşünmekteyiz.

Muhatap bankanın ibraz edilen çekle ilgili araştırma yükümlülüğünün kapsamının neler olması gerektiği konusunda doktrine bakıldığında muhatap bankanın; keşideci ile aralarında bir çek anlaşmasının bulunup bulunmadığı, ibraz edilen çekin karşılığının mevcut olup olmadığını, ibraz edilen senedin çekte bulunması gereken yasal unsurları taşıyıp taşımadığını, ibrazın süresi içinde yapılıp yapılmadığını ve çeki ibraz edenin ödemeye yetkili meşru hamil olup olmadığını araştırmakla sınırlı bir inceleme yapması gerektiğinin ifade edildiği görülmektedir[10]. Burada da belirtildiği üzere; muhatap bankanın ibraz edilen bir çekle ilgili olarak inceleme sınırları içerisinde “çek üzerindeki imzanın keşideciye ait olmadığı”, “çek üzerindeki imzanın belirsiz olduğu” şeklinde gerekçeler yer almamaktadır. Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin kararında belirttiği şekilde, bu tür gerekçelere dayanarak muhatap bankanın karşılıksızdır işlemi yapmaktan kaçınmaması ve yukarıda ifade ettiğimiz hukuki sorunlara yol açmaması gerekmektedir.

Bunun aksine; hamilin karşılıksızdır işlemi yapılması yönündeki talebine ve imza atmaya hazır olduğunu söylemesine rağmen, muhatap banka kendisine yüklenen karşılıksızdır işlemini yapmaktan kaçındığı takdirde, hamil müracaat borçlularına başvurma hakkını kaybedeceğinden, uğradığı zararlar sebebiyle ödenmeme durumunu usulüne uygun olarak tespit etmeyen muhataptan Türk Borçlar Kanunu’nun 112. ve devamı maddeleri uyarınca tazminat talep edebilecektir[11].

Yargıtay 19. Ceza Dairesi 16.03.2017 tarihli, 2015/8582 E. ve 2017/2348 K. sayılı bir başka kararında; “5941 sayılı Kanunun 7/4. maddesindeki; ''Kısmen veya tamamen karşılığı bulunmayan çekle ilgili olarak, talebe rağmen, karşılıksızdır işlemi yapmayan banka görevlisi, şikâyet üzerine bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.'' hükmüne rağmen sanığın; imzanın çek keşidecisine ait olup olmadığı hususunda gerekli ve yeterli araştırmayı yapmayarak yerinde görülmeyen soyut sebeplerle dava konusu çeke ''karşılıksızdır'' işlemi yapmaması şeklinde gerçekleşen fiilinin suç oluşturduğu cihetle, atılı suçtan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin yazılı gerekçe ile beraatına hükmolunmasını,” bozma gerekçesi yapmıştır. Yargıtay bu kararında yukarıda yer verdiğimiz diğer karar aksine, tevilen banka görevlisinin gerekli ve yeterli araştırma yaparak çeke karşılıksızdır işlemi yapmaktan kaçınabileceğini dile getirmiştir. Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin yazımızın üst kısmında açıkladığımız bu karardan daha güncel tarihli, kararlar arası uyuşmazlığının giderilmesine ilişkin kararında bu görüşten vazgeçtiği anlaşılmaktadır. Yazımızda; gerek doktrinden atıfla ve gerekse Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin karar uyuşmazlığının giderilmesine yönelik kararını açıklayarak belirttiğimiz üzere, muhatap bankanın ibraz edilen çekle ilgili olarak araştırma yükümlülüğü kapsamında imzanın çek keşidecisine ait olup olmadığı hususun yer almadığı, Çek Kanunu’nun 2 ve 3. maddelerinde “gerekli ve yeterli araştırma” gibi bir ibareye yer verilmediği anlaşıldığından, Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin bu kararının isabetli olmadığını ve bu kararda belirtilen gerekçenin bankanın araştırma yükümlülüğünün kapsamına girmemesi nedeniyle karşılıksızdır işlemi yapılmasından imtina edilmesine sebep olamayacağını belirtmek isteriz.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 20.04.2021 tarihli, 2017/11-37 E. ve 2015/512 K. sayılı kararında; “Ödeme için ibraz edilen çek üzerinde muhatap banka tarafından bir kısım incelemelerin de yapılması zorunludur. Bu anlamda çekin yasal unsurları haiz gerçek bir çek olup olmadığı, süresinde ibraz edilip edilmediği, ibraz edenin meşru hamil olup olmadığı, emre yazılı çeklerde ciro zincirinin muntazam olup olmadığı, keşideciye atfen atılan imzanın keşideci yahut temsilcisine ait olup olmadığı, çekte ayrıca bir tahrifatın bulunup bulunmadığı ve başkaca bir ödeme engeli bulunup bulunmadığı hususlarında inceleme yükümlülüğü altında olan muhatap bankanın, gerekli özeni göstererek ödemeye engel bir hususu tespiti halinde ödeme yapmaktan kaçınması gerekmektedir. Aksi durumda yapılan ödemeyi keşideciden talep edemeyecektir.” ifadelerine yer vermiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin kararında yer bulan bu belirleme Türk Ticaret Kanunu’nun 812. maddesinden kaynaklanmaktadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Sahte veya tahrif edilmiş çek” başlıklı 812. maddesine göre; “Sahte veya tahrif edilmiş bir çeki ödemiş olmasından doğan zarar muhataba ait olur; meğer ki, senette düzenleyen olarak gösterilen kişiye, kendisine verilen çek defterini iyi saklamamış olması gibi bir kusurun yüklenmesi mümkün olsun”. Bu hüküm gereğince; muhatap bankanın ibraz edilen çeki inceleme yükümlülüğü olup, bu inceleme gerektiği gibi yapılmadığı takdirde sahte veya tahrif edilmiş bir çekin bedelinin ödenmesinin ve bundan doğan zararın sorumluluğunun muhatap bankaya ait olacağı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, muhatap bankanın çekle ilgili belirli bir araştırma yapması gerekmektedir. Aksi takdirde, bankanın şahsi sorumluluğu gündeme gelecektir. Her ne kadar bu kararda yapılan belirmeye göre bankanın araştırma yükümlülüğünün kapsamının yukarıda ifade ettiğimizin aksine genişletilmesi mümkün olsa da, karşılıksızdır işleminin yapılması ile bankanın kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarı ödemesi birbirinden farklı hususlar olduğundan, bankanın araştırma yükümlülüğünün kapsamını aşacak nitelikte gerekçelere dayanılmak suretiyle karşılıksızdır işleminin yapılmasından kaçınılamayacağını ifade etmemiz gerekir.

IV. Sonuç

Netice olarak; ibraz edilen bir çekle ilgili olarak muhatap bankanın araştırma yükümlülüğünün kapsamının hangi hususlarla sınırlı olarak yapılacağı, gerek doktrinde belirtildiği ve gerekse Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin yazımızda detaylarıyla açıkladığımız karar uyuşmazlığının giderilmesi kararında ifade edildiği üzere belirlenmiştir. Bu sebeple; muhatap bankanın araştırma kapsamının dışına çıkarak başka gerekçelerle karşılıksızdır işlemi yapmaktan kaçınmaması gerektiğini, bankanın bu sınırlar içerisinde kalarak yaptığı bir araştırmada sorun gördüğü takdirde, karşılıksızdır işlemi yapmaktan kaçınmasının Çek Kanunu m.7/4’de yer alan suçu oluşturmayacağını, ancak bu kapsamın dışına çıkarak başka gerekçeler öne sürmek suretiyle karşılıksızdır işlemi yapılmasından kaçınılması halinde, yazımızda ifade ettiğimiz diğer hukuki sorunların meydana gelmesi yanında, Çek Kanunu m.7/4’de düzenlenen suçun da oluşacağını düşündüğümüzü belirtmek isteriz.

Prof. Dr. Ersan Şen

Araş. Gör. Erkam Erdem

Stj. Av. Cem Serdar

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

--------------------

[1] 20 Aralık 2009 tarih ve 27438 sayılı Resmi Gazete.

[2] Ersan Şen, Erkam Erdem, Son Değişiklikler Işığında Yeni Çek Kanunu’nda Karşılıksız Çek, Seçkin Yayıncılık, 3. Baskı, 2012, Ankara, s.59.

[3] Şen, Erdem, a.g.e., s.20.

[4] Şen, Erdem, a.g.e., s.23.

[5] TTK Geçici m.11’e göre; “31/12/2016 tarihinden sonra bankalarca çek hesabı sahiplerine 780 inci maddeye bu Kanunla eklenen hüküm gereğince bulunması gereken karekod ve seri numarası unsurlarını içermeyen çek yaprağı verilemez. 31/12/2016 tarihinden önce basılan çeklerde bu unsurlar aranmaz”.

[6] Çek Kanunu m.2/7’ye göre; “Çek defterinin her bir yaprağına; a) Çek hesabının numarası, b) Çek hesabının bulunduğu banka şubesinin adı, c) Çek hesabı sahibi gerçek kişinin adı ve soyadı, tüzel kişinin adı, ç) Çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişinin vergi kimlik numarası, d) Çekin basıldığı tarih, e) Çek hesabı sahibi gerçek kişi ise Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası; tüzel kişilerde ise varsa Merkezi Sicil Kayıt Sistemi (MERSİS) numarası, f) Çek hesabı sahibi ile düzenleyenin farklı kişiler olması halinde, ayrıca düzenleyenin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, yazılır”. Maddenin sekizinci fıkrasında ise; “Tüzel kişi adına çek düzenleyen kişinin adı ve soyadı, düzenlenen çek üzerine açıkça yazılır.” düzenlemesine yer verilmiştir.

[7] İzzet Özgenç, Çek Kanunu, Seçkin Yayıncılık, 9. Baskı, 2021, Ankara, s.146.

[8] İzzet Özgenç, a.g.e., s.147.

[9] Kararı Aktaran: Özgenç, a.g.e., s.149.

[10] Ali Ay, Çek Hukukunda Muhatabın Yükümlülükleri, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2019, s.88.

[11] Ali Ay, a.g.e., s.149.