Bağlantılı Davalarda Seri Muhakeme Usulünün Tatbiki

Abone Ol

Bilindiği üzere; 24.10.2019 tarih ve 30928 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 23 ila 25. maddeleri ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250 ila 252. maddelerinde yeniden düzenlemeler yapılmış, Türk Ceza Muhakemesi sistemine “basit yargılama usulü” ve “seri muhakeme usulü” olmak üzere iki yeni istisnai muhakeme usulü dahil edilmiştir.

Kanunun “Seri muhakeme usulü” başlıklı 250. maddesiyle, soruşturma aşamasında CMK m.171/2’ye göre kamu davasının açılmasına karar verilmeyen suçlar bakımından seri muhakeme usulünün getirilmesinin hedeflendiği anlaşılmaktadır. 250. maddede gösterilen suçlar yönünden kabul edilecek seri muhakeme usulü, cumhuriyet savcısı tarafından müdafii huzurunda şüpheliye anlatılacak ve ancak şüphelinin teklifi kabul etmesi halinde uygulanacaktır. Yasal şartları bulunan seri muhakeme usulünün tatbiki ve bu amaçla şüpheliye müdafii huzurunda seri muhakeme usulünün tatbikinin teklif edilmesi zorunludur.

Seri muhakeme usulü soruşturma aşaması ile ilgili olup, bu yargılama usulünün tatbiki soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısı ile şüphelinin müdafii huzurunda anlaşmasına bağlıdır. Bunun için; soruşturma aşamasının sonunda cumhuriyet savcısının Kanunda gösterilen suçlarla ilgili kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar vermemesi, Ceza Muhakemesinde Seri Muhakeme Yönetmeliği m.5/1-2 uyarınca ilgili suçun önödeme, uzlaştırma veya kamu davasının açılmasının ertelenmesi kapsamında kalmaması gerekli olup, şüphelinin de kabul etmesi şartıyla seri muhakeme usulünün tatbiki zorunludur. Yönetmelik m.5/1 şartı; kamu davasının açılmasının ertelenmesi hariç CMK m.250’de yer almasa da önödeme ve uzlaştırma müesseselerinin nitelikleri gereği önce uygulanmaları lüzumu, ancak sonrasında seri muhakeme usulünün düşünülebileceğinde tereddüt bulunmamaktadır.

Bu noktada belirtmek isteriz ki; CMK m.251/8’de basit yargılama usulünün tatbiki bakımından kabul edilen, ilgili suçun “kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte işlenmemiş olması” şartına, seri muhakeme usulünün düzenlendiği CMK m.250 ve buna ilişkin Yönetmelikte yer verilmediği görülmektedir. Esasen Kanunda olmayan bu şartın Yönetmelikle getirilmesi de mümkün değildir.

Kanun koyucunun bu tercihinden; CMK m.250’de düzenlenen seri muhakeme usulü kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte işlenmesi halinde bile, bu usulün tatbik edilebileceği sonucu çıkarılabilecektir; zira kanun koyucunun aksi yönde idaresi olsa idi, bu tür bir yasağı tıpkı basit yargılama usulünde ve uzlaştırma müessesinde olduğu gibi açıkça düzenlemesi gerekirdi.

Ayrıca; seri muhakeme usulünün, aynı zamanda şüphelinin lehine istisnai bir müessese olduğu nazara alındığında, hükmün uygulama alanının, Kanunda bu usul bakımından açıkça düzenlenmeyen bir uygulama yasağından bahisle, kıyas yoluyla daraltılması “kanunilik” ilkesi bakımından da isabetli değildir. Kaldı ki, “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasa m.13’de de sınırlamaların Anayasada yer alan özel sebeplere göre çıkarılacak kanunlarla mümkün olabileceği ifade edilmiştir.

O halde; “Seri Muhakeme Usulü” başlıklı CMK m.250/1 kapsamında kalan bir suçun, bu madde kapsamına girmeyen bir suçla birlikte işlenmesi halinde, öncelikle CMK m.250 kapsamında kalan suç bakımından, cumhuriyet savcısı veya kolluk görevlileri tarafından seri muhakeme usulü hakkında şüphelinin bilgilendirilmesi ve akabinde cumhuriyet savcısı tarafından bu usulünün uygulanmasının şüpheliye teklif edilmesi gerekir. Şüphelinin müdafii huzurunda bu teklifi kabul etmesi halinde, seri muhakeme usulünün uygulanması amacıyla CMK m.250 kapsamında kalmayan suç veya suçlar açısından tefrik kararı verilmek suretiyle soruşturma dosyalarının ayrılması yerinde olacaktır.

“Basit yargılama usulü” başlıklı CMK m.251’in 8. fıkrasında; uzlaşma müessesesinde olduğu gibi[1] basit yargılama usulüne tabi suç ile tabi olmayan suç birlikte işlendiğinde, basit yargılama usulünün uygulanmayacağına dair hüküm olduğu halde, bu şekilde bir hükmün seri yargılama usulünde öngörülmediği, kanun koyucunun basit yargılama usulünde ve uzlaşmada yer verdiği, birlikte görülme yasağını seri muhakeme usulünde düzenlemediği, bu nedenle de seri muhakeme usulüne tabi bir suç ile bu usule tabi olmayan suçun birlikte işlendiği durumda, tefrik/ayırma kararı verilmek suretiyle seri muhakeme usulünün CMK m.250’ye göre bu suça tabi suç yönünden tamamlanması, diğer suç yönünden ise genel hükümlere göre hareket edilmesi isabetli olacaktır.

Seri muhakeme usulü yönünden CMK m.250’de bir yasak olmadığı halde, seri yargılama usulüne tabi bir suç ile tabi olmayan bir suçun işlenmesi halinde tefrik kararı verilmemesi ve CMK m.251/8’e benzer bir hüküm, seri muhakeme usulünde varmış gibi hareket edilmesi Kanuna aykırıdır. Bu şekilde hazırlanan iddianame de CMK m.174/1-c gereğince iade edilmelidir.

Kanunda bir yasak yoksa ona göre hareket edilmeli ve şüphelinin lehine olan ve kendisi tarafından kabul edilen müessesesinin tatbiki yoluna gidilmelidir. Seri yargılama usulünü düzenleyen CMK m.250’e; basit yargılama usulünde yer alan CMK m.251/8’de ve uzlaştırmanın düzenlendiği CMK m.253/3’ün ikinci cümlesinde bulunan hükme benzer bir hüküm eklenirse, ancak bu durumda seri muhakeme usulü kapsamına giren bir suçun bu kapsama girmeyen bir suçla birlikte işlenmesi halinde bu usulün tatbikinden imtina edilebilir.

Düzenlemenin mevcut halinde; kıyas veya kıyasa varan genişletici yorum yapmak suretiyle seri muhakeme usulüne giren bir suç ile bu kapsama girmeyen suç birlikte işlendiğinde, uzlaştırmada olduğu gibi bir uygulamanın tatbiki bir mümkün değildir.

Hakim; seri muhakemenin kapsamına giren bir suç ile girmeyen bir başka suçun birlikte cezalandırılmasının kamu adına iddia ve talep edildiği bir iddianame önüne geldiğinde, seri muhakeme kapsamına giren suç hakkında gereğinin yapılmadığını ve bu suç yönünden talepnamenin düzenlemediğini, CMK m.250’de öngörülen usulün tatbik edilmediğini gördüğünde, CMK m.174/1-c[2] uyarınca iddianameyi başsavcılığa iade etmeli, iki suç hakkında tefrik/ayırma kararı vermek suretiyle bu işlemi kendisi yapmamalıdır. Çünkü iddianamede yer alan bir suç seri muhakeme usulüne tabi olup, cumhuriyet savcısının bu usulü göre hazırlayacağı talepnameye bağlı olduğundan ve bu konuda CMK m.174/1-c’de açık düzenleme bulunduğundan, mahkeme sadece iddianamenin iadesine karar verebilir. Cumhuriyet savcısı bunun üzerine; iade edilen iddianamede yer alan ve seri muhakeme kapsamına giren suç hakkında CMK m.250’de öngörülen usulü tatbik etmeli, ya bir talepname hazırlamalı veya seri muhakeme usulünün tatbiki şüpheli kabul etmediğinden mümkün değilse, bu takdirde genel hükümlere göre hareket etmeli, mümkünse de bu suç yönünden talepname hazırlamalı ve bu kapsama girmeyen diğer suç için düzenlediği iddianameyi ise yeniden mahkemeye sunmalıdır.

Belirtmeliyiz ki; hakimin, iddianameyi iade etmek yerine, tefrik/ayırma işlemini kendisinin yapması ve seri muhakeme usulüne girmeyen suç bakımından yargılamaya devam ederken, kapsama giren suç yönünden CMK m.250’in uygulanması için iddianameyi iade etmesinin “usul ekonomisi” ilkesinin gözetilmesinde, yukarıda yer verdiğimiz görüşe göre daha uygun olacağı akla gelebilirse de, böyle bir uygulamanın CMK m.174’ün lafzına uygun düşmeyeceği anlaşılmaktadır.

Cumhuriyet savcısı; mahkemenin iade ettiği suç yönünden seri muhakeme usulünün tatbik edilemeyeceği görüşünde ise, iade kararına karşı CMK m.174/5 uyarınca itiraz kanun yoluna başvurabilir.

Mahkeme; CMK m.174/1-c gereğince iade etmesi gereken iddianameyi başsavcılığa göndermeyip kendisini görevli ve yetkili gördüğünde, CMK m.250’de bunu mümkün kılabilecek hüküm olmadığından, kanaatimizce CMK m.289’da sayılan hukuka kesin aykırılık hallerinden (d) bendinde düzenlenen “Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli ve yetkili görmesi.” gündeme gelecektir.

Kanaatimizce; iddianame kabul edildikten sonra suçun seri muhakeme usulüne tabi olduğu anlaşılırsa bozma sebebi gündeme gelir, ancak suç vasfının değişmesi halinde, başlangıçta iddianamenin iadesi şartı oluşmadığından ve işin esasına da girildiğinden, mahkeme kararı bu yönden bozmaya konu olmaz.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.

--------------------------------------------------

[1] Uzlaştırmada birlikte görülme yasağı; CMK m.253/3’ün fıkranın ikinci cümlesinde 24.10.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanunun 26. maddesi ile yapılan bir değişiklikle daraltılmış, yani uzlaştırmanın kapsamı genişletilmiş olup, “birlikte” ibaresinden sonra gelmek üzere, aynı mağdura karşı ibaresi işlenmiştir.

[2] “İddianamenin iadesi” başlıklı CMK m.174/1-c’ye göre; “Önödemeye veya uzlaştırmaya ya da seri muhakeme usulüne tabi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaştırma ya da seri muhakeme usulü uygulanmaksızın düzenlenen,” iddianame, hakim tarafından iade edilir.