KARARLAR

AYM'nin 2021/64558 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 17/7/2024 tarihli ve 2021/64558 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

METİN GÜRCAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/64558)

 

Karar Tarihi: 17/7/2024

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Yüksel GÜNARSLAN

Başvurucu

:

Metin GÜRCAN

Vekilleri

:

Av. Mesut Can TARIM

 

 

Av. Yusuf ŞAHİN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 30/12/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

5. Somut olayda başvurucu hakkında tutuklama tedbirinin uygulandığı soruşturma, Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanlığı tarafından Başsavcılığa yapılan ihbar üzerine başlatılmıştır. İhbar yazısında, İspanya ve İtalya'nın istihbarat servislerince kod adı verilen başvurucunun haber elemanı olarak kullanıldığı, başvurucunun sahadaki haber kaynaklarından derlediği bilgileri yüz yüze veya e-posta yoluyla yabancı istihbarat görevlilerine ilettiği, bu kapsamda Türkiye'nin Suriye, Irak ve Libya'da sürdürdüğü operasyonlar ve askerî birliklerin hareketliliği, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki gruplaşma iddiaları ve siyasi partilerin faaliyetleri kapsamında raporlar verdiği ve karşılığında zarf içinde elden para aldığına yönelik iddialara yer verilmiştir. İhbar yazısında ayrıca başvurucunun 15 Temmuz'da Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) dışı unsurların etkili olduğu ve darbe girişimi sonrasında TSK'dan Batı yanlısı subayların tasfiye edildiği şeklinde örgüt söylemlerine paralel ifadeler kullandığı ileri sürülmüştür.

6. Soruşturma kapsamında başvurucu adına kayıtlı olan ve başvurucunun fiilen kullandığı tespit edilen telefon hatlarına yönelik olarak iki ay süreyle iletişimin tespitine, dinlenmesine ve kayda alınmasına 27/11/2020 tarihinde karar verilmiştir. Aynı tarihte, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 140. maddesi uyarınca başvurucunun kamuya açık yerlerdeki faaliyetlerinin üç hafta süreyle teknik araçlarla izlenmesine karar verilmiştir.

7. Soruşturmanın devamında farklı sulh ceza hâkimlikleri tarafından başvurucu hakkında uygulanan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması tedbiri 27/1/2021 tarihinde bir ay süreyle; teknik araçlarla izleme tedbiri ise 5/1/2021 tarihinde bir hafta süreyle uzatılmıştır.

8. Teknik araçlarla izleme tedbiri kapsamında yürütülen faaliyetler sonrasında düzenlenen kolluk tutanaklarında başvurucunun 6/1/2021 tarihinde Ankara'ya gelerek saat 10.47 sıralarında H.C. isimli otelin restoran kısmında -soruşturmanın devamında İspanya'nın Ankara Büyükelçiliğinde görevli diplomat R.A.P.L. olduğu anlaşılan- bir kişiyle görüşme gerçekleştirdiği ve 12.09 sıralarında bu görüşmeyi sonlandırarak otelden ayrıldığı belirtilmiştir. Otel kamera kayıtları izlenerek hazırlanan Kolluk Tutanağı'nda, R.A.P.L.nin cebinden çıkarıp masadaki malzemelerin altına koyduğu bir zarfı başvurucunun alarak çantasına koyduğu tespitine yer verilmiştir.

9. Söz konusu tutanaklarda başvurucunun otelden ayrıldıktan sonra saat 12.25 sıralarında Ankara'nın Çankaya ilçesindeki bir alışveriş merkezinin (AVM) kapalı otoparkına girdiği, bir süre araçta beklediği, saat 13.00 sıralarında araçtan inerek kapalı otoparkta yürüdüğü, saat 13.13 sıralarında kapalı otoparka gelen aracın ön yolcu koltuğuna oturduğu belirtilmiştir. Tutanaklarda ayrıca 13.15 sıralarında araçtan inen başvurucu ve -soruşturmanın devamında İtalya'nın Ankara Büyükelçiliğinde görevli diplomat A.N. olduğu anlaşılan- bir kişinin başvurucunun otomobiline binerek konuşmaya başladıkları, saat 13.54'te başvurucu ve A.N.nin araçtan birlikte indikleri, A.N.nin kendi aracına binerek otoparktan ayrıldığı tespitlerine yer verilmiştir. Yine söz konusu tutanaklara göre başvurucu görüşme sonrası AVM'ye 13.55'te girerek ATM'lerden işlem yapmış ve saat 14.00 sıralarında aracıyla AVM'den ayrılmıştır.

10. Kolluk görevlileri tarafından takip edilen görüşmelere ilişkin fotoğraf ve ses kayıtlarını içeren CD ile otel ve AVM kamera kayıtları soruşturma dosyasına sunulmuştur.

11. Soruşturmanın devamında başvurucu hakkında uygulanan teknik araçlarla izleme tedbiri 2/2/2021 ve 18/2/2021 tarihlerinde birer hafta süreyle uzatılmıştır.

12. Başsavcılığın talebi üzerine Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliği 5271 sayılı Kanun’un 153. maddesine dayanarak şüpheli müdafilerinin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisinin kısıtlanmasına 7/7/2021 tarihinde karar vermiştir.

13. Başsavcılık, teknik araçlarla izleme tedbiri kapsamında yapılan ortam dinlemesine ilişkin ses kayıtlarına dair çözüm tutanakları ve fotoğrafları MİT Başkanlığına göndererek bu kayıtların içeriğinde devlet sırrı niteliğinde bilgilerin bulunup bulunmadığı hususunda bilgi talep edilmiştir. MİT Başkanlığı tarafından gönderilen 25/8/2021 tarihli cevabi yazıda söz konusu kayıtlarda;

i. Doğu Akdeniz, Libya, Cezayir, S-400 Hava Savunma Sistemi alımı ve Azerbaycan/Karabağ gibi bölgesel çıkarlarımızı ilgilendiren konular başta olmak üzere iç politik gelişmeler dâhil Türkiye'nin bölgesel politikaları ve çıkarları ile devletlerarası ilişkilerini etkileyecek nitelikte bilgilerin aktarıldığı,

ii. S-400 Hava Savunma Sistemlerinin kullanımı hakkında ülkemizin millî güvenliği ve yabancı ülkelerle ilişkilerine tesir edecek bilgilerin paylaşıldığı,

iii. Pandemi sürecinde tedarik edilen aşılar konusunda dönem itibarıyla devlet büyüklerimizi itibarsızlaştırmaya yönelik asılsız beyanlarda bulunulduğu,

iv. Türkiye'deki yabancı ekonomik yatırımları olumsuz etkileyecek yorum ve bilgiler paylaşıldığı belirtilerek söz konusu bilgilerin devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgilerden olduğu, bu kapsamda yabancı devlet görevlileri veya istihbarat teşkilatı mensupları ile paylaşılmasının devletin millî güvenliği ve dış siyaseti açısından sakıncalı olduğu değerlendirmelerine yer verilmiştir.

14. MİT Başkanlığı tarafından ortam dinlemesine ilişkin ses kayıtları haricinde başvurucu hakkında temin edilen istihbari nitelikteki bilgileri içeren bilgi notu soruşturma dosyasına gönderilmiştir. Söz konusu bilgi notunda özetle başvurucunun 2016 yılından itibaren yabancı ülkelerin, Türkiye'deki Büyükelçiliklerinde çalışan yabancı devlet görevlileriyle irtibatlı olduğu, bahsi geçen yabancı devlet görevlileri ile düzenli görüşmeler yaparak, Türkiye'yi ilgilendiren iç ve dış siyasi/askeri gelişmelere yönelik ücret karşılığında bilgi aktardığı belirtilmiştir. Bilgi notunda ayrıca başvurucunun 2017 yılı Kasım ayından 2021 yılı Mayıs ayına kadar bu kişiler ile yaptığı görüşme içeriklerine ayrıntılı şekilde yer verilerek başvurucunun Türkiye'nin Irak, Suriye ve Libya'daki askeri planlama ve operasyonları ile savunma sanayi projelerine ilişkin niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri paylaştığı belirtilmiştir.

15. Başvurucu, soruşturma kapsamında 26/11/2021 tarihinde gözaltına alınmıştır. Aynı gün başvurucunun İstanbul'daki evinde yapılan arama sırasında başvurucuya ait dizüstü bilgisayar, cep telefonu ve SIM kartın imajları incelenmek üzere alınmıştır.

16. Başvurucu, müdafileri eşliğinde alınan kolluk ifadesinde özetle;

i. 2014 yılına kadar TSK'da subay olarak görev yaptığını, bir dönem Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesinde görev aldığını, TSK'dan ayrıldıktan sonra yarı zamanlı akademisyen olarak çeşitli yüksek öğretim kurumlarında ders verdiğini, akademisyen ve bölgesel jeopolitik uzmanı olduğunu, medyada bir görünürlüğünün bulunduğunu, yurt içinde ve dışında muhtelif kurumlara danışmanlık hizmeti verdiğini, uzmanlık alanına ilişkin yazı ve analizlerinin çeşitli medya kuruluşlarında yayımlandığını,

ii. Yabancı kişilerle kamuya açık, herkesin kolaylıkla oturabileceği ve hizmet alabileceği kafe ve mekânlarda, üniversite çalıştaylarında, akademik konferans ve toplantıların organize edildiği otellerde bilgi paylaşımı, sohbet, dostane iletişim ve akademik bilgi paylaşımı maksadıyla hem yurt içinde hem yurt dışında görüştüğünü,

iii. Akademisyen ve bölgesel jeopolitik uzmanı olarak 2017 yılından itibaren Türkiye dâhil olmak üzere bölge ülkelerindeki gelişmeleri içeren ve herkesin erişimine açık kaynaklardan derlenen haftalık jeopolitik analiz çizelgeleri hazırladığını, bu çizelgeleri talep eden kişi ve kurumlara fikrî hizmet olarak belli bir bedel karşılığında verdiğini, bu kapsamda I. isimli yabancı firmanın banka aracılığıyla şeffaf bir şekilde kendisine aylık 330 İngiliz sterlini ödediğini,

iv. 6/1/2021 tarihinde Ankara'daki bir otelde görüştüğü kişinin İspanya Büyükelçiliğinde görevli diplomat R. olduğunu, kendisiyle zaman zaman halka açık, umumi kafelerde görüşüp fikir alışverişinde bulunduğunu, kendisine faydalanması maksadıyla açık kaynaklardan hazırladığı haftalık bölgesel gelişmeleri içeren çizelge ve analizleri sunduğunu, R.nin Türkiye’de akademik camianın, uzmanların, gazetecilerin tanıyıp bildiği, sık sık görüştüğü saygın bir diplomat olduğunu, bu kişinin kendisine verdiği zarfta çizelgelerle ilgili bilgi notu ve her ay düzenli olarak elden verdiği 400 dolar bulunduğunu,

v. 6/1/2021 tarihinde R. ile iki dost olarak sohbet ettiklerini, bu sohbet esnasında açık kaynaklardan edindiği bilgiler üzerinden şahsi düşünce ve yorumlarını paylaştığını,

vi. Aynı tarihte bir AVM'nin otoparkında görüştüğü kişinin İtalya Büyükelçiliğinde görevli diplomat A. olduğunu, pandemi koşullarında AVM'deki kafe ve ortak kullanım alanlarının kapalı olması nedeniyle umumi bir mekânda görüşemediklerini, bu nedenle A.yı aracına davet ettiğini,

vii. A.dan aldığı zarfta danışmanlık hizmeti kapsamında verdiği bölgesel açık kaynak haber taraması ve analiz çizelgesinin bedeli olan 500 dolar bulunduğunu, bu parayı daha sonra AVM içindeki ATM'den kendi hesabına yatırdığını,

viii. Türkiye’de pek bilinmeyen bölgesel jeopolitik, dış politika ve güvenlik uzmanlıkları bulunduğunu, bu alanlarda dört yüzün üzerinde Türkçe ve İngilizce makale, kırka yakın akademik makale, iki kitap yazdığını, sayısını hatırlamadığı kadar çalıştay ve etkinliğe katıldığını, özellikle İngilizce kaleme aldığı yazıların dünya çapında çok okunduğunu, bu nedenle sadece Türkiye değil Suriye, Libya, Doğu Akdeniz jeopolitiği, İtalya, Yunanistan, Irak, İran, Afganistan ülke ve bölgelerinde karşılaştırmalı yapmış olduğu haftalık açık kaynak ve analizlerin çok rağbet gördüğünü, Türkiye’de belki otuzun üzerinde büyükelçilikten görüşme talebi aldığını, İspanya ve İtalya'yı jeopolitik açıdan Türkiye'nin en yakın müttefiki olarak gördüğünü ve Türkiye’yi önemseyen bu ülkeler dışında söz konusu hizmeti kimseye vermediğini,

ix. Muvazzaf askerî personel ve kamu görevlileri ile kesinlikle görüşmediğini, yüksek lisans ve doktora öğrencileri ile yerli ve yabancı bazı gazetecilerin kaynak tarama konusunda kendisine yardımcı olduğunu,

x. Hiçbir yabancı diplomat ile devlet sırrı niteliğinde bir gizli bilgi ve belge paylaşmadığını, isnat edilen suçu işlemediğini beyan etmiştir.

17. Başsavcılıkta alınan ifadesinde başvurucuya bilgisayarından temin edilen "PROGRAM (TASLAK) 6. İSTANBUL GÜVENLİK KONFERANSI" başlıklı belgede R.P.L.nin İspanya istihbarat genel sekreter temsilcisi olarak kayıtlı olduğu hususu belirtilerek konuya ilişkin açıklaması sorulmuştur. Başvurucu; R.P.L.nin istihbaratçı olduğunu kendisine gösterilen belgeyle öğrendiğini, katılımcılar listesinin kalabalık olması nedeniyle bunu dikkatli okumasının zor olduğunu ve bu kişinin kimliğine dair açıklamayı fark etmemesinin normal olduğunu ifade etmiştir.

18. Başsavcılık 29/11/2021 tarihinde başvurucuyu 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Siyasal veya askerî casusluk" kenar başlıklı 328. maddesinin (1) numaralı fıkrasında düzenlenen devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme suçundan tutuklanması istemiyle sulh ceza hâkimliğine sevk etmiştir. Başsavcılığın tutuklama talep yazısının ilgili kısmı şöyledir:

"Şüpheli Metin GÜRCAN'ın, yabancı istihbarat görevlileri ile gizlilik kurallarına riayet ederek para karşılığında bilgi, belge paylaşımı yaptığının, CMK 140 kapsamında alınan karar doğrultusunda elde edilen görüntü ve ses kayıtlarından anlaşıldığı,

- Şüphelinin;

- Dosyaya eklenen MASAK raporuna göre, diğer danışanlarından banka yoluyla para aldığının görüldüğü ancak İspanyol istihbaratçı ile para alışverişini kapalı zarf içerisinde elden aldığı, danışmanlık yaptığını ve meşru bir faaliyet olduğunu iddia ettiği, para transferini banka üzerinden yasal şekilde yapmayarak İspanyol istihbaratçı ile bilgi- para değişimini gizlemeye çalıştığı,

- İfadesinde, İspanyol diplomatın istihbaratçı olmadığını belirttiği ancak dosyaya eklenecek olan dijital materyal ön incelemesi sırasında, dosyaya kazandırılan iki sayfalık İstanbul Güvenlik Konferansı katılımcı listesini gösteren belgenin şüpheliye ait bilgisayarda görüldüğü, bu evrakta açıkça şüphelinin 1.5 yıldır görüştüğü İspanyol zatın '[R.P.L.] İspanya İstihbarat Genel Sekreter Temsilcisi' olarak yazılı olduğunun görüldüğü, şüphelinin görüştüğü İspanyol zatın istihbaratçı olduğunu bilmediği iddiasının doğru olmadığı,

- İstihbarat servisine rapor verdiği ve karşılığında para aldığının sabit olduğu,

- İtalyan zat ile istihbarattaki gizli yöntemleri kullanarak AVM otoparkında araç içerisinde buluştuğu,

- Savunmasında Türkiye'nin iç işlerine dair bilgi aktarımı yapmadığını ısrarla tekrarlarına rağmen, fiziki takip tutanaklarının çözümlenmesi neticesinde elde edilen konuşma içeriğinin çoğunlunun Türkiye'nin iç ve dış siyasi geleceği ile ilgili olduğunun açıkça görüldüğü,

- Şüphelinin ifadesinin tamamında sürekli bir şekilde tekrar ettiği, 'Açık kaynaklardan elde ettiği bilgileri analiz ederek para karşılığında raporlaştırıp sattığı' iddiasının doğru olamayacağı, çünkü hiç bir yabancı ülke, devlet görevlisinin zaten açık kaynaklarda var olan bilgilere haftalık 400 Dolar para ödemesinin hayatın olağan akışıyla bağdaşmadığı,

- Suriye, Libya ve Azerbaycan'da ki askeri birliklerimiz konusunda asker sayılarımız ve askeri ekipmanlarımız hakkında milli güvenliği ilgilendiren stratejik bilgiler paylaştığı, S-400 konusunda bilgiler verdiği, bu bilgilerin devletin güvenliği iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgilerden olduğuna dair belgenin dosyaya eklendiği, ..."

19. Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliği (Hâkimlik), sorgusunun ardından başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir. Tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Şüphelinin üzerine atılı bulunan Devletin Gizli Kalması Gereken Bilgilerini Siyasal veya Askeri Casusluk Amacıyla Temin Etme suçunu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren; şüphelinin TEM Şube Müdürlüğünde müdafiileri huzurundaki ifadesinde ve Hakimliğimiz huzurundaki savunmasında hakkındaki fiziki ve teknik takip sonucu elde edilen bilgi, olay ve olguları doğruladığı, şüphelinin milli güvenliği ilgilendiren ve gizli kalması gereken bir kısım bilgileri yabancı ülke temsilcileri ile paylaştığının tespit edilmiş oluşu ile yaklaşık 1,5 yıldır vermiş olduğu hizmet karşılığında aylık olarak elden para aldığı yönündeki savunması, şüphelinin görüşmelerinin bir kısmını otellerde, birisini ise takip ve tarassut çalışmaları ile tespit edildiği üzere bir AVM'nin otoparkında yapmış oluşu, bu görüşmelere ilişkin olarak tespit edilen kamera görüntülerindeki kişinin kendisi olduğu yönündeki savunma içeriği ile dosya kapsamında kuvvetli suç şüphesini gösterir somut delillerin bulunması, şüphelinin üzerine atılı suç için kanunda ön görülen cezanın alt ve üst sınırı, şüphelinin delilleri karartma ihtimali bulunduğu, bu nedenlerle adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı CMK’nın 100. maddesi ile ilgili düzenlemeler ile AİHS 5. maddesindeki tutuklama şartları kapsamında isnat olunan suç ile orantılı olarak tedbir kapsamında şüphelinin CMK'nın 101 maddeleri uyarınca [tutuklanmasına karar verildi.]"

20. Başvurucu, tutuklama kararına 3/12/2021 tarihli dilekçeyle itiraz etmiştir. Başvurucunun itirazı Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğince aynı tarihte reddedilmiştir.

21. Başvurucu, itirazın reddi kararını 6/12/2021 tarihinde öğrendikten sonra 30/12/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

22. Başsavcılık tarafından başvurucunun dijital materyallerinde yapılan inceleme sonucu temin edilen belgeler ilgili kamu kurumlarına gönderilerek söz konusu belgelerin devlet sırrı mahiyetinde gizli kalması gereken bilgi barındırıp barındırmadığı hususunda görüş bildirilmesi talep edilmiştir.

23. Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından konuya ilişkin olarak verilen cevapta "Altay-Signing Of Altay's Powerpack Deal Between... (October 22.2021)" başlıklı belgenin gizli nitelikte bilgi içerdiği belirtilmiştir.

24. MİT Başkanlığı tarafından aynı konuya ilişkin olarak gönderilen cevabi yazıda; incelenen belgelerle devlet sırrı niteliğindeki bilgilerin derlendiği ve askerî, ekonomik, teknolojik ve biyografik istihbarat temini niteliğinde bilgiler paylaşıldığı ifade edilmiştir. Bu kapsamda cevabi yazıda başvurucuya ait dijital materyallerden temin edilen belgelerin on adedinde devletin güvenliği veya iç ya da dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgiler bulunduğu belirtilmiştir.

25. Başsavcılık tarafından yürütülen soruşturma neticesinde başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 3/1/2022 tarihli ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş; devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla zincirleme biçimde temin etme suçundan ise cezalandırılması talebiyle 4/1/2022 tarihli iddianame düzenlenmiştir. Bu iddianameyi değerlendiren Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 10/1/2022 tarihinde muhtelif nedenlerle iddianamenin iadesine karar vermiştir.

26. Ankara İl Emniyet Müdürlüğünün 31/1/2022 tarihli Kolluk Araştırma Tutanağı soruşturma dosyasına gönderilmiştir. Bu tutanakta başvurucu hakkında yapılan araştırma neticesinde; yabancı bir istihbarat servisinin resmî yazışmalarında başvurucudan Gurmet kod adlı Kaynak (haber elemanı) olarak bahsedildiği, yazışmaların değerlendirme bölümünde başvurucudan intikal eden bilgilerin güvenilirlik derecesinin 3, doğruluk derecesinin C olarak tasniflendiği, söz konusu yabancı istihbarat görevlilerinin başvurucudan "Kaynak" olarak bahsettikleri belirtilmiştir.

27. Millî Savunma Bakanlığı tarafından başvurucunun dijital materyallerinden temin edilen bilgi ve belgeler ile teknik araçlarla izleme tedbiri kapsamında elde edilen ses kaydı tutanakları üzerinde yapılan incelemenin sonucunda düzenlenen 1/2/2022 tarihli yazıda; söz konusu verilerden üçünde devletin güvenliği veya iç ya da dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgiler bulunduğu belirtilmiştir.

28. Başsavcılık tarafından başvurucunun devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla zincirleme biçimde temin etme ve devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla zincirleme biçimde açıklama suçlarından ayrı ayrı cezalandırılması talebiyle 3/2/2022 tarihli yeni bir iddianame düzenlenmiştir. Söz konusu iddianamenin başvurucuya isnat edilen olguların özetlendiği kısmı şöyledir:

"Şüpheli Metin GÜRCAN'ın, yabancı devlet görevlilerine, istihbarat görevlilerine, gizlilik kurallarına riayet ederek, para karşılığında, uzun süredir, devletin güvenliği iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgiler temin ederek, açıkladığının, CMK madde 140 kapsamında alınan karar doğrultusunda elde edilen ses ve görüntü kayıtlarından, dijital materyallerinden elde edilen rapor-makale içerikleri ile sabit olduğu,

-Şüphelinin, dijital materyal çözümlemesi ile doğruluğu teyit edilen, İspanyol İstihbaratçı ile otelde yaptığı görüşmeye dair ortam dinlemesi kayıtlarının, devletin güvenliği iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgiler kapsamında olduğu hususunun, Milli İstihbarat Teşkilat Başkanlığı tarafından bildirildiği, fiziki takip esnasında elde edilen ortam dinleme kaydı CD'si,ingilizce dilindeki metin çözümlemesinin ve [T]ürkçe tercümesinin adli emanete teslim edildiği,

-Dosyaya eklenen MASAK raporuna göre, kendilerine bilgi temin ettiği diğer kişilerden, banka yoluyla para aldığı ancak İspanyol istihbaratçı ve İtalyan zat ile danışmanlık yaptığını ve meşru bir faaliyette bulunduğunu iddia ettiği halde, para alışverişini kapalı zarf içerisinde, özel gizleme yöntemleri kullanmak suretiyle elden ve nakden aldığı, para transferini banka üzerinden yasal şekilde yapmayarak istihbaratçı ve diğer zat ile bilgi - para değişimini gizlemeye çalıştığı,

- Şüphelinin katılımcısı olduğunu kabul ettiği İstanbul Güvenlik Konferansının katılımcı ve konu listesini gösteren belgenin, şüpheliye ait bilgisayardan elde edildiği, işbu belgede, şüphelinin 1.5 yıldır görüştüğü İspanyol zatın '[R.P.L.] İspanya İstihbarat Genel Sekreter Temsilcisi' olarak tanımlanarak, sunum yapanlar arasında olduğunun açıkça yazılmasına rağmen, şüpheliye İspanyol zatın mesleği sorulduğunda, İspanyol istihbarat görevlisi olduğunu bilmesine rağmen, istihbaratçı olmadığını belirttiği,

-Yabancı devlet görevlileri ile buluşmaya giderken tanınmamak amacıyla şapka taktığı, İspanyol istihbaratçı ile oteldeki buluşmasında, masa değiştirme, zarfı masa üzerinde bulunan malzemenin altına gizleme, zarf teslimi aşamasında aynı anda birlikte masada bulunmama gibi dikkat çekmemeye ilişkin hareketler sergilediği,

- İtalyan zat ile istihbarattaki gizli yöntemleri kullanarak, karanlık ve izbe bir ortam olan AVM otoparkında gizlice buluşarak, araç içerisinde görüştüğü, savunmasında pandemi nedeniyle otoparkta görüştüğünü söylediği ancak pandemi kurallarına aykırı olarak, 45 dakika boyunca kapalı bir ortamda, küçüçük bir araba içerisinde görüşmesinin hayatın olağan akışına ve savunmaya uygun olmadığı,

-Savunmasında, Türkiye'nin iç işlerine dair bilgi aktarımı yapmadığını ısrarla, defalarca tekrarlamasına rağmen, fiziki takip tutanaklarının çözümlenmesi neticesinde elde edilen konuşma içeriğinin ve dijital materyal içeriklerinde elde edilen raporların - makalelerin neredeyse tamamının, Türkiye'nin iç ve dış siyasi işleri, askeri milli duruşu ile ilgili olduğu,

-Şüphelinin ifadesinin tamamında sürekli bir şekilde tekrar ettiği, açık kaynaklardan elde ettiği bilgileri analiz ederek para karşılığında raporlaştırıp teslim ettiği iddiasının doğru olmadığı, çünkü hiç kimsenin, hele de dünyanın en eski medeniyetlerinden olan ve en gelişmiş bilgi analiz teknolojilerine ve eğitilmiş insan kaynağına sahip devletlerinden olan İspanya ve İtalya Devletlerinin, zaten açık kaynaklarda var olan bilgilere, düzenli aralıklarla para ödemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu,

-Şüphelinin, İspanyol istihbaratçı ve İtalyan zata, gizlemeye çalıştığı para alışverişi mukabilinde tevdi ettiği bilgilerin, jeopolitik akademik analiz olarak tanımlanamayacağı, çünkü, Şüphelinin, Türk Silahlı Kuvvetleri, Özel Kuvvetler Komutanlığı eski subayı olduğu, çok sayıda askeri sır teşkil eden eğitime, faaliyete, operasyona katıldığı, devletin askeri veya siyasal sırlarına vakıf olduğu, İspanyol istihbaratçı ve İtalyan zata, para karşılığında temin ettiği siyasal ve askeri sır kapsamındaki bilgileri, soruşturmamız kapsamında tespit edilemeyen 'kaynaklarından' aldığı, bu bilgilerin 'açık kaynaklardan' elde edilemeyecek bilgiler olduğu, dijital materyaller üzerinde yapılan incelemede sürekli olarak 'kaynaklarım' kavramını kullandığı, kaynaklar tabirinin, kamu görevlisi veya kritik ticari, siyasi pozisyondaki gerçek kişiler olduğunun dijital materyal içeriklerinden elde edilen rapor-makale içeriklerinden anlaşıldığı,

-Şüphelinin, 2017 yılından beri, (teknik takipli tespitlerimize göre 30.11.2020, 06.01.2021 ve 04.02.2021 tarihlerinde) yabancı devlet görevlileri ve yabancı analiz şirketleri (istihbarat şirketleri) ile görüşmeler yaparak makaleler hazırladığını savunmasında beyan ettiği, ortam dinleme ses çözüm tutanağı ve dijital materyal çözümleme içeriklerinde ele geçen rapor ve makaleleri yabancılara para karşılığında hazırlayarak sattığının sabit olduğu, işbu makaleler ve raporların muhteviyatında askeri veya siyasal devlet sırlarımızı temin ederek, açıkladığının görüldüğü, üzerine atılı suçu zincirleme bir şekilde işlediğinin görüldüğü,

-Türkiye Cumhuriyetinin son yıllarda geldiği noktada farklı coğrafyalardaki atılımları ile savunma sanayiinin mahremiyetinin korunması öncelikli hale geldiği, yerli savunma sanayinin uluslararası rekabet gücüne katkı sağlanması amacıyla kritik bilginin korunarak yabancı unsurların buna yönelik faaliyetlerine karşı koyma çalışmaları önem arz ettiği, Şüpheli Metin GÜRCAN'ın derlediği çok boyutlu istihbari bilgileri ilgili ülkelerin Türkiye misyonunda görevli istihbarat mensuplarıyla paylaştığı, tarafların görüşmelerini istihbari usul/metodlarla gerçekleştirdiği, yürütülen faaliyetin istihbari olduğu bilinciyle hareket edildiği, temasların gizlenerek deşifresinin önlenmesinin amaçlandığını gösterdiği, eski bir subay ve Özel Kuvvet Komutanlığı mensubu olması kapsamında istihbarata karşı koyma eğitiminin yanı sıra güçlü akademik bilgi sahibi olan şüphelinin yabancı unsurlarla paylaştığı bilgilerin niteliğine ilişkin fazlasıyla değerlendirme yapabilecek kapasitede olduğu,

-Şüphelinin paylaşımlarının çeşitliliği ve içeriklerinin önemi, gerek bir bütün gerekse tek tek incelendiğinde devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararları bakımından nitelikleri itibarıyla gizli kalması gerektikleri, bu kapsamda yabancı devlet görevlileri veya istihbarat teşkilatı mensupları ile paylaşılmalarının, devletin milli güvenliği ve dış siyaseti açısından sakıncalı olduğu,

-Şüpheli Metin GÜRCAN'ın çeşitli kaynaklardan derleyerek askeri uzmanlık geçmişi ve akademik bilgi birikiminden de istifadeyle istihbari nitelik kazandırılması sonrası yabancı istihbaratçılara ilettiği hususların; 'Türkiye'nin Doğu Akdeniz, Libya, Cezayir, Azerbaycan/Karabağ politikaları, S-400 HSS, iç/dış politik gelişmeler, Savunma Sanayii Projelerimiz, ekonomik gelişmeler, devlet büyüklerine yönelik biyografik veriler' kapsamında çok geniş bir yelpazeye dağılan ve istihbarat literatüründe, yukarıda iddianamenin 1. kısmında detayları anlatılan '8 Ana Konuya'' ilişkin bilgi ihtiyacını karşılayan, istihbari faaliyet yürütmeksizin temin edilmesi zor devlet sırrı içeren gizli nitelikteki bilgiler olduğu,

-Şüphelinin Türkiye Cumhuriyetinin siyasal ve askeri bağlamda gizli kalması gereken bilgiler verdiği, bu bilgilerin devletin güvenliği iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgilerden olduğuna dair, yukarıda detayları yazılı Başkanlık yazıları, Bakanlık yazısı, Yargıtay'ın yukarıda yazılı siyasal veya askeri casusluk suçunu irdeleyen güncel kararları, fiziki takip tutanakları, araştırma tutanakları, dijital materyal içeriklerindeki rapor-makaleler, şüphelinin savunması ve dosyadaki diğer deliller birlikte değerlendirildiğinde: şüphelinin üzerine atılı zincirleme şekilde, Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askerî casusluk maksadıyla temin etme ve Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askerî casusluk maksadıyla açıklama suçlarını işlediğine dair hakkında kamu davası açmaya yeter şüphe oluşturan delil elde edildiği, ... "

29. İddianamenin kabulü ile başlayan kovuşturma evresinde Mahkeme, başvurucu ve müdafilerinin hazır olduğu duruşmanın 11/5/2022 tarihli ikinci oturumunda başvurucunun yurt dışına çıkamama şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmak suretiyle tahliyesine karar vermiştir.

30. Yargılamanın devamında Mahkeme; başvurucunun devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla zincirleme biçimde açıklama suçundan beraatine, 5237 sayılı Kanun'un 327. maddesinin (1) numaralı fıkrasında düzenlenen devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri temin etme suçundan neticeten 5 yıl hapis cezasıyla mahkûmiyetine 15/6/2023 tarihinde karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Milli İstihbarat Teşkilat Başkanlığı tarafından sanık hakkında hazırlanan bilgi notunda; sanığın yabancı devlet görevlileri ile düzenli görüşmeler yaparak, Türkiye'yi ilgilendiren iç ve dış siyasi/askeri gelişmelere yönelik ücret karşılığında bilgi aktardığı, sanığın irtibatlı olduğu yabancı devlet görevlileriyle; 2017 yılından 2021 yılı Mayıs ayına kadar görüşme yaptığı bildirilmiş ise de; Milli İstihbarat Teşkilatının sanık hakkında düzenlemiş olduğu bilgi notunda yer alan yabancı devlet görevlileri ile yapmış olduğu görüşmelerin nasıl tespit edildiğinin bilinmediği ve buna ilişkin bilgi ve belgelerin dosyaya kazandırılamadığı, sanık hakkında söz konusu bilgilerin istihbari bilgi olduğu, yine sanığın İspanyol istihbaratçı ve İtalyan görevliyle 06.01.2021 tarihinde tespit edilen görüşmelerinde para alışverişini kapalı zarf içerisinde, özel ve gizleme yöntemleriyle elden ve nakden almasına rağmen yabancı görevlilerine ne tür bir bilgiyi, belgeyi temin edipte teslim ettiğinin tespitinin yapılamadığı, bu hususta başkaca delilin de bulunamadığı, tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde sanığın yabancı devlet görevlileri veya üçüncü kişilere 'Devlet Sırrı' niteliğinde bilgi ve belgeleri açıkladığına ilişkin her hangi bir delil elde edilemediğinden TCK 329. maddesi kapsamında hüküm kurulmamıştır.

Sanığın ikametinde yapılan 26.11.2021 tarihli aramada ele geçirilen dijital materyallerde tespit edilen rapor ve makalelerin içeriğinde Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgiler olduğu, soruşturma aşamasında yapılan inceleme raporu, kovuşturma aşamasında Bakanlık ve Başkanlık'lara yazılan müzekkerelere ayrıntısıyla yukarıda yazılan müzekkere cevapları, dijital materyal içeriklerindeki rapor-makaleler, sanık savunması ve dosyadaki diğer deliller birlikte değerlendirildiğinde: sanığın birden fazla Devletin Güvenliği veya İç veya Dış Siyasal Yararları Bakımından Niteliği İtibariyle Gizli Kalması Gereken Bilgileri Temin Etme Suçunu işlediği anlaşılmakla eylemine uyan 5237 sayılı TCK'nın 327/1 maddesi gereğince suçun işleniş biçimi, sanığın güttüğü amaç ve saik, sanığın eylem yoğunluğu gözönüne alınarak öngörülen cezadan alt sınırdan uzaklaşılarak takdiren ve teşdiden 4 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, ... [karar verildi.]"

31. Bireysel başvurunun incelenme tarihi itibarıyla yargılamanın olağan kanun yolları aşamasında devam etmekte olduğu tespit edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Kanun Metinleri

32. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama nedenleri" kenar başlıklı 100. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

 (2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa."

33. 5237 sayılı Kanun'un "Devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme" kenar başlıklı 327. maddesi şöyledir:

"(1) Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri temin eden kimseye üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiil, savaş sırasında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeye koymuşsa müebbet hapis cezası verilir."

34. 5237 sayılı Kanun'un "Siyasal veya askerî casusluk" kenar başlıklı 328. maddesi şöyledir:

"(1) Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askerî casusluk maksadıyla temin eden kimseye onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası verilir.

 (2) Fiil;

a) Türkiye ile savaş halinde bulunan bir devletin yararına işlenmişse,

b) Savaş sırasında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeye sokmuşsa,

Fail, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır."

35. 5237 sayılı Kanun'un "Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama" kenar başlıklı 329. maddesi şöyledir:

"(1) Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri açıklayan kimseye beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

 (2) Fiil, savaş zamanında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeye koymuşsa, faile on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir.

 (3) Fiil, failin taksiri sonucu meydana gelmiş ise birinci fıkrada yazılı olan halde, faile altı aydan iki yıla, ikinci fıkrada yazılı hallerden birinin varlığı halinde ise üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir."

36. 5237 sayılı Kanun'un "Gizli kalması gereken bilgileri açıklama" kenar başlıklı 330. maddesi şöyledir:

"(1) Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askerî casusluk maksadıyla açıklayan kimseye müebbet hapis cezası verilir.

 (2) Fiil, savaş zamanında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeyle karşı karşıya bırakmış ise, faile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir."

B. Yargıtay Kararı

37. (Kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 8/3/2018 tarihli ve E.2016/6690 ve K.2018/604 sayılı kararında 5237 sayılı Kanun'un 326. ile 339. maddeleri arasında düzenlenen suçlar bakımından ayrıntılı bazı değerlendirmeler yapılmıştır. Daire bu suçlar ile korunan hukuki yararın, devlet güvenliği, iç veya dış siyasal yararları ve millî savunmaya ilişkin menfaatler olduğunu belirtmiştir. Madde gerekçesinde ifade edildiği şekliyle korunan menfaatin millî savunma olarak belirtilmesine vurgu yapan Daire, korunan hukuki değerin belgenin veya bilginin ihtiva ettiği sır olmayıp devletin güvenliği ve siyasi menfaatleri olduğunu açıklamıştır. Daireye göre önemli olan husus, temin edilen ya da açıklanan bilgilerin devletin güvenliği ya da iç veya dış siyasal yararları gereği gizli kalmasının zorunlu olmasıdır. Daire, suçların konusunu ise devletin güvenliği veya iç ya da dış siyasal yararları gereği, niteliği bakımından gizli kalması gerekli bilgilerin oluşturduğunu ifade etmiştir. Daireye göre gizliliği gerekli kılan husus devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararlarıdır. Daire ayrıca devletin güvenliği veya siyasal yararları ile yakından ilgili olan ve elde edilmesi bu değerleri tehlikeye sokabilecek mahiyet taşıyan bu bilginin özünde sır niteliğinde olması da gerektiğini belirtmiştir. Daire bilginin temin edilmeden önce açıklanmış veya herkes tarafından bilinen bir husus hâline gelmiş ise artık sır olma vasfını kaybettiği için teminin suç oluşturmayacağını ifade etmiştir. Bununla birlikte daha önce kısmen açıklansa veya yayına konu olsa da kapsam ve niteliği itibarıyla devletin güvenliği veya siyasal yararlarını koruma kabiliyetini muhafaza eden bilginin teminin de bu suçlara vücut vereceği açıklanmıştır. Daireye göre gizli kalması gerekli bilgilerin temin edilmesi veya açıklanması dışında başka bir neticenin gerçekleştirilmesi şartı aranmamıştır. Daire; temin etmenin belgelerin alınmasını gerektirmeden bu belgelerdeki bilgilerin öğrenilmesi anlamında olduğunu, temin etmenin bilgiyi içeren belgeyi ele geçirme, kopyasını elde etme, fotoğrafını çekme, başka bir yere kaydetme gibi çeşitli davranışlarla işlenebileceğini açıklamıştır. Bilginin temini için kullanılan vasıtanın önemli olmadığı gibi bilgiyi içeren belgenin de elde edilmiş olması ve temin edilen bu bilginin başkasına verilmesinin şart olmadığı ifade edilmiştir. Açıklama ise devlet sırlarının bir veya birden fazla kişiye her ne suretle olursa olsun bildirilmesi ya da nakledilmesi olarak tanımlanmıştır. Daireye göre 5237 sayılı Kanun'un 330. maddesini 329. maddesinden ayıran unsur, devletin güvenliği veya iç ya da dış siyasal yararları gereği niteliği bakımından gizli kalması gerekli bilgilerin siyasal veya askerî casusluk özel maksadı/saiki ile açıklanmasıdır.

38. Daire, hangi bilgilerin devlet sırrı olarak tasnif edileceğine karar verme yetkisinin sır teşkil eden alan kanunla belirlenecekse Türkiye Büyük Millet Meclisine, idari bir kararla tespit edilecekse yürütme organına ait olduğunu vurgulamıştır. Daireye göre yargılama yapan mahkemenin görevi idari kararla sır olarak tasnif edilen bilginin;

i. Kanunun belirlediği devletin güvenliği, iç veya dış siyasi yararları alanına ilişkin olup olmadığı, bilginin devletin elinde veya kontrolünde bulunup bulunmadığı, açıklanması hâlinde ulusal güvenlik veya uluslararası ilişkiler bakımından ciddi zarar ve tehlikeye sebebiyet verip vermeyeceği,

ii. Sır kararının yetkili makamlarca usulüne uygun olarak verilip verilmediği,

iii. Sırrın daha önce açıklanması nedeniyle herkes tarafından bilinen şey hâline gelip gelmediği,

iv. Sır olarak kabul edilen bilginin bir suçun işlenmesine ilişkin olup olmadığı,

v. Temin suçları yönünden sırrın temininde özel bir çaba sarf edilip edilmediği,

vi. Ölçülülük ilkesine uyulup uyulmadığı hususlarını tartışıp değerlendirmek ve denetlemekten ibarettir.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

39. Anayasa Mahkemesinin 17/7/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

40. Başvurucu; nereden, nasıl ve ne amaçla temin ettiğinin araştırılmadığı bilgileri soyut ithamlar çerçevesinde casusluk maksadıyla temin ettiği gerekçesiyle tutuklandığını ileri sürmüştür. Başvurucu; söz konusu bilgileri herkesin erişebileceği açık kaynaklardan derlediğini, bu bilgilerin niçin gizli nitelikte olduğu, hangi yasa hükmüne dayanılarak gizli kalması gerektiğinin açıklanmadığını ifade etmiştir. Başvurucu ayrıca suç işlediğine dair kuvvetli şüphenin söz konusu olmadığını, kaçma şüphesinin de bulunmadığını, tedbirin ölçüsüz olduğunu ve hukuka aykırı bir şekilde tutuklandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

41. Bakanlık görüşünde; anılan şikâyetle ilgili olarak 5271 sayılı Kanun'un 141. ve 142. maddelerinde öngörülen tazminat yolunun kullanılmadığını, bu durumda söz konusu iddia bakımından olağan başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı ileri sürülmüştür.

42. Bakanlık tarafından anılan iddianın esasına ilişkin yapılan değerlendirmede ise başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının bulunduğu, tutuklama kararında atıf yapılan delillerin kuvvetli suç şüphesi oluşturduğu, başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacı olduğu ve tutuklamanın ölçülü olduğu ifade edilmiştir.

43. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında hukuka aykırı tutuklama tedbirinden kaynaklanan hak ihlalinin tazminat davası yoluyla giderilemeyeceğini ve bu nedenle 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen başvuru yolunun tüketilmesinin gerekli olmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca başvuru formundakine benzer beyanlarda bulunmuştur.

2. Değerlendirme

44. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

45. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun bu kısımdaki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

46. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmadığı anlaşılan bu iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

47. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin ölçütlerin belirlendiği Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa'nın 19. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve tutuklama tedbirinin niteliğine uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54).

48. Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceği hükme bağlanmıştır. Öte yandan Anayasa'nın 19. maddesinde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının sınırlanabileceği durumların şekil ve şartlarının kanunda gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir. Dolayısıyla Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri uyarınca kişi hürriyetine ilişkin müdahale olarak tutuklamanın kanuni bir dayanağının bulunması zorunludur (Murat Narman, § B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 43; Halas Aslan, § 55).

49. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında; suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin ancak kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde hâkim kararıyla tutuklanabilecekleri belirtilmiştir (Halas Aslan, § 57).

50. Diğer taraftan Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaların ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "tutuklamayı zorunlu kılan" ibaresiyle de tutuklamanın ölçülü olması gerektiğine işaret edilmektedir (Halas Aslan, § 72; ayrıntılı genel ilkeler için bkz. Şahin Alpay [GK], B. No: 2016/16092, 11/1/2018, §§ 77-91).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

51. Başvurucu, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme suçundan 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

52. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

53. Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca tutuklama ancak suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler bakımından uygulanabilir. Suç işlendiğine dair kuvvetli belirti, tutuklama tedbiri için aranan olmazsa olmaz unsurdur. Bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerekir (Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 72).

54. Somut olayda başvurucu, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme suçundan tutuklanmış; mahkûmiyet kararına esas alınan devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri temin etme suçundan ise tutuklanmamıştır (bkz. §§ 18, 19). Ancak anılan suçlar arasında yoğun bir bağlantı bulunduğundan soruşturma ve kovuşturma evrelerinde savcılıkların ve mahkemelerin bu suçlara konu eylemlere dair nitelendirmeleri çoğu zaman farklılaşabilmektedir. Nitekim başvurucu hakkında da daha önce sadece devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme suçundan iddianame düzenlenmiş iken daha sonra bu nitelikteki bilgileri açıklama suçundan da iddianame düzenlenme yoluna gidilmiştir. Dolayısıyla suçlar arasında geçişkenlik ve bağlantı olması nedeniyle kuvvetli suç belirtisinin bulunup bulunmadığı belirlenirken gizli nitelikteki bir bilginin edinilmesi veya açıklanması eylemleri bakımından -daha genel bir yaklaşımla- bir inceleme yapılması uygun olacaktır (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Müyesser Uğur [GK], B. No: 2020/18546, 7/4/2022, § 58).

55. Yargıtaya göre 5237 sayılı Kanun'un 327. maddesinde geçen "temin" kelimesi gizli kalması gereken bilgilerin tesadüfen öğrenilmesi dışında iradi, bilinçli ve icrai bir çaba göstermek, bu hususta vasıtalara başvurmak ya da aracılara ulaşmak suretiyle herhangi bir şekilde öğrenilmesi olarak anlaşılmalıdır. Bu suçun oluşabilmesi için bu bilgilerin açıklanmasına gerek yoktur. Temin etme, belgelerin alınmasını gerektirmeden bu belgelerdeki bilgilerin öğrenilmesi anlamındadır. Bilgiyi temin etmek için kullanılan vasıtanın önemi yoktur. Bilgilerin temin edilmesi; bilgiyi içeren belgeyi ele geçirme, kopyasını elde etme, fotoğrafını çekme, başka bir yere kaydetme gibi çeşitli davranışlarla işlenebilir. Bilginin temini için kullanılan vasıtanın önemi olmadığı gibi bilgiyi içeren belgenin de elde edilmiş olması ve temin edilen bu bilginin başkasına verilmesi şart değildir. Suç, sır olan bilginin temin edilmesiyle tamamlanmış olur. Bilginin doğrudan kaynağından veya nakledenden temini arasında bir fark yoktur (bkz. §§ 37, 38).

56. Başvurucunun evinde yapılan aramada dijital materyallerinden temin edilen belgeler ilgili kurumlara gönderilerek söz konusu belgelerin devlet sırrı mahiyetinde gizli kalması gereken bilgi içerip içermediği hususunda araştırma yapılmıştır. Bu araştırma kapsamında MİT Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı ve Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından hazırlanan değerlendirme yazılarında başvurucunun dijital materyallerinden temin edilen bir kısım belgenin devletin güvenliği veya iç ya da dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgiler içerdiği tespitlerine yer verilmiştir (bkz. §§ 23, 24 ve 27).

57. Somut olayda başvurucunun İspanya ve İtalya Büyükelçiliklerinde görevli yabancı diplomatlarla düzenli olarak görüştüğü, bu kişilerle çeşitli iletişim araçlarını kullanmak suretiyle irtibat hâlinde olduğu ve belli aralıklarla bu kişilere sunduğu yazı ve raporlar karşılığında zarf içinde elden para aldığı hususunda tartışma bulunmamaktadır. Başvurucu söz konusu ödemelerin açık kaynaklardan temin ettiği bilgileri yorumlamak suretiyle hazırladığı ve fikrî bir çalışmanın ürünü olan analizlerin bedeli olduğunu savunmuştur (bkz. § 16).

58. Somut olayda birçoğunu başvurucunun da kabul ettiği olgulara ilişkin değerlendirme yapılırken başvurucunun TSK bünyesinde önemli bir yere sahip olan Özel Kuvvetler Komutanlığında görev yapmış eski bir subay olduğu ve bu nedenle istihbari faaliyetler ve istihbarata karşı koyma teknikleri konusunda herhangi bir akademisyen veya bölgesel jeopolitik uzmanından daha bilgili olduğu gibi gizli nitelikteki bilgilere erişme imkânının da daha fazla olduğu gözönünde bulundurulmalıdır. Dahası başvurucunun uzun süredir görüştüğü ve bilgi paylaşımı karşılığında düzenli olarak maddi menfaat temin ettiği R.A.P.L.nin ülkesinin istihbarat biriminde görev yaptığını bildiği yönündeki yargısal değerlendirmenin başvurucunun dijital materyallerinden temin edilen bir belgeye dayanması nedeniyle temelsiz olduğu söylenemez (bkz. § 17).

59. Bununla birlikte başvurucunun dijital materyallerinden temin edilen çok sayıda belgenin devletin güvenliği veya iç ya da dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgiler içerdiği yönünde tespitler içeren ve farklı kamu kurumları tarafından düzenlenen belgeler soruşturma evresinde temin edilmiş ve Mahkemece bu belgelere ve tespitlere istinaden mahkûmiyet kararı verilmiştir.

60. Sonuç olarak somut olayda başvurucunun devletin güvenliği veya iç ya da dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri temin etme suçu bakımından kuvvetli suç belirtisinin bulunduğuna ilişkin olarak soruşturma mercilerince ve tutuklamaya karar veren yargı organlarınca yapılan değerlendirmelerin temelsiz olduğu söylenemez.

61. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.

62. Başvurucunun tutuklanmasına esas alınan devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme ve devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri temin etme suçlarının Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66; Müyesser Uğur, § 72).

63. Somut olayda Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken; başvurucuya isnat edilen suç için kanunda öngörülen cezanın alt ve üst sınırına, başvurucunun delillere etki etme ihtimalinin bulunmasına ve bu nedenlerle adli kontrol tedbirlerinin tek başına yeterli kalmayacağına dayanılmıştır (bkz. § 19). Tutuklama kararında açık bir şekilde ifade edilmemiş ise de isnat edilen suç için öngörülen cezanın alt ve üst sınırına vurgu yapılarak adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağının belirtilmesi karşısında başvurucunun kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenine de yer verildiği anlaşılmaktadır.

64. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen- kaçma ve delilleri etkileme şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.

65. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 151).

66. Öncelikle gizli bilgilerin temin edilmesine ve açıklanmasına ilişkin suçların soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakacak niteliktedir. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64; Müyesser Uğur, § 76).

67. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının (bkz. § 19) keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

68. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

69. Başvurucunun, suç teşkil etmeyen eylemler nedeniyle hukuka aykırı delillere istinaden tutuklandığı, bu suretle suçta ve cezada kanunilik ilkesi ile adil yargılanma hakkı güvencelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddialarının Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt (B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17) ve Bayram Gök (B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18) kararları doğrultusunda başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle; yasal koşulları oluşmadığı hâlde teknik araçlarla izleme kararı verildiği, bu tedbirin yasada öngörülen süreler aşılarak ölçüsüz bir şekilde uygulandığı, bu suretle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının Faris Korkmaz (B. No: 2013/6995, 8/9/2015, § 37) ve Alaattin Hoşer ([GK], B. No: 2013/4188, 17/12/2015, § 46) kararları doğrultusunda başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle; soruşturma dosyasına erişimin kısıtlandığına ilişkin iddiasının Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri (B. No: 2015/9756, 16/11/2016, §§ 248-257); Günay Dağ ve diğerleri ([GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 168-176) kararları doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının kabul edilebilirlik kriterlerini karşılamaması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/7/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.