KARARLAR

AYM'nin 2021/40206 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 18/7/2024 tarihli ve 2021/40206 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET ŞİRİN DURDU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/40206)

 

Karar Tarihi: 18/7/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 3/12/2024-32741

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Tuğçe TAKCI

Başvurucu

:

Mehmet Şirin DURDU

Vekili

:

Av. Ali ARSLAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; Devlet Güvenlik Mahkemesince yapılan yargılamada mahkûmiyet kararı verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının, hatalı koşullu salıverilme tarihi içeren müddetnameye itirazın yetersiz gerekçeyle reddedilmesi nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 22/4/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

4.Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu hakkında Malatya Devlet Güvenlik Mahkemesinin (DGM) 25/4/1995 tarihli kararıyla PKK silahlı terör örgütünün faaliyetleri kapsamında 1992, 1993 yıllarında gerçekleştirdiği eylemler nedeniyle 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun 125. maddesi gereğince ölüm cezası verilmiştir. 765 sayılı mülga Kanun'un 59. maddesi uyarınca başvurucu hakkındaki ölüm cezasının müebbet ağır hapis cezasına çevrilmesine karar verilmiştir.

6. Cezasının infazı devam eden başvurucu hakkında düzenlenen 1/6/2017 tarihli müddetnamede 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 107. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince başvurucunun hak ederek tahliye tarihi 23/10/2029, koşullu salıverilme tarihi ise 25/10/2023 olarak belirlenmiştir. Başvurucu, hakkında 23/3/2023 tarihinden itibaren denetimli serbestlik uygulanmak suretiyle salıverilmiştir.

7. Başvurucu 25/1/2021 tarihinde 4/11/2004 tarihli ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 6. maddesi ve 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 5. maddesi uyarınca hakkında lehe hükümlerin uygulanarak 24-25 yıl hapis cezası üzerinden müddetnamesinin yeniden düzenlenmesi talebiyle Siverek İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) başvurmuştur.

8. İnfaz Hâkimliği 18/2/2021 tarihli kararla "...müddetnamesinde herhangi bir yanlışlığın bulunmadığı, müddetnamenin usul ve yasaya uygun olarak düzenlendiği anlaşıldığından..." gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir. Başvurucunun bu karara karşı itirazı Siverek 1. Ağır Ceza Mahkemesinin (Ağır Ceza Mahkemesi) 12/3/2021 tarihli kararıyla "...kararın usul ve yasaya aykırı bulunmadığı, kararın göstermiş olduğu gerekçeye, gerekçenin mevzuatla ve yürürlükteki yasa hükümleri ileuygunluk gösterdiği, verilen karar ve dosyadaki delillerle uyumlu olduğundan..." gerekçesiyle reddedilmiştir.

9. Nihai karar 23/3/2021 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş olup başvurucu 22/4/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

10. Suçun işlendiği tarihte yürürlükte olan 765 sayılı mülga Kanun'un 125. maddesinin 14/7/2004 tarihli ve 5218 sayılı Ölüm Cezasının Kaldırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun ile değiştirilmeden önceki kısmı şöyledir:

"Türkiye Cumhuriyeti topraklarının tamamını veya bir kısmını bir ecnebi devlet idaresine geçirmeğe veya devletin istiklalini tenkise veyahut memleketin bir parçasını hükümet idaresinden çıkarmağa teşebbüs eden kimse idama mahküm olur. "

11. 3/8/2002 tarihli ve 4771 sayılı mülga Kanun'un 1. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"A) Savaş ve çok yakın savaş tehdidi hâllerinde işlenmiş suçlar için öngörülen idam cezaları hariç olmak üzere, 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu, 7.1.1932 tarihli ve 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun ile 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununda yer alan idam cezaları müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmüştür."

12. 5218 sayılı mülga Kanun'un 1. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

" A) 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanununun;

...

 (3) 13 üncü maddesinin birinci fıkrası ile ikinci fıkrasının ilk cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Ağır hapis cezası, ağırlaştırılmış müebbet, müebbet veya muvakkattir.

Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası ve müebbet ağır hapis cezası

 hükümlünün hayatı boyunca devam eder.

...

24) 125 inci maddesinde yer alan 'ölüm' ibaresi, 'ağırlaştırılmış müebbet ağır

 hapis' olarak değiştirilmiştir.'

...

E) 13.7.1965 tarihli ve 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun;

...

3) 19 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan 'Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ölüm cezalarının yerine getirilmemesine karar verilenler 30' ibaresi, 'Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına hükümlüler 25' olarak, ikinci fıkrasında yer alan 'Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ölüm cezalarının yerine getirilmemesine karar verilenlerin 33' ibaresi, 'ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına hükümlülerin 29' olarak, aynı fıkrada yer alan 'Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ölüm cezalarının yerine getirilmemesine karar verilenlerin 36' ibaresi, 'ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına hükümlülerin 32' olarak değiştirilmiştir.

...

5) Geçici 10 uncu maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici maddeler

eklenmiştir.

GEÇİCİ MADDE 11. - Ölüm cezaları 3.8.2002 tarihli ve 4771 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun hükümlerine göre müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülenlerin kesinleşmiş cezaları, bu Kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte, kendiliğinden ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına dönüşür. Bu hükümlülerin, ceza infaz kurumunda geçirecekleri süre ile infaz usulü, hükmü veren mahkeme tarafından ve dosya üzerinden saptanır.'

...

I)...

Ölüm cezaları 3.8.2002 tarihli ve 4771 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun hükümlerine göre müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen terör suçluları ile ölüm cezaları ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen veya ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına mahkûm olan terör suçluları hakkında, bu Kanun ve 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun şartla salıvermeye ilişkin hükümleri uygulanmaz. Bunlar hakkında ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası ölünceye kadar devam eder.

..."

13. 5218 sayılı mülga Kanun'un geçici 11. maddesi şöyledir:

"Ölüm cezaları 3.8.2002 tarihli ve 4771 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun hükümlerine göre müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülenlerin kesinleşmiş cezaları, bu Kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte, kendiliğinden ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına dönüşür. Bu hükümlülerin, ceza infaz kurumunda geçirecekleri süre ile infaz usulü, hükmü veren mahkeme tarafından ve dosya üzerinden saptanır."

14. 13/7/1965 tarihli ve 647 sayılı mülga Cezaların İnfazı Hakkında Kanun'un 19. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

" ...

Şartla salıvermeyi gerektirir mahiyette ceza evi idaresi tarafından verilecek gerekçeli mütalaa hükümlünün bulunduğu yerdeki hükmü veren mahkeme derecesinde bulunan mahkemeye tevdi edilir. Mahkeme bu mütalaayı tasvip ettiği takdirde şartla salıverme kararı derhal yerine getirilir.

Mahkeme şartla salıverme tasvip etmediği takdirde gerekçesini kararda gösterir.

..."

15. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 7. maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkraları şöyledir:

"Suçun işlendiği zaman yürürlülükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz edilir.”

Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır."

16. 5252 sayılı Kanun'un "Ağır hapis cezasının dönüştürülmesi" kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(Değişik: 11/5/2005 – 5349/2 md.)

 (1) Kanunlarda öngörülen 'ağır hapis' cezaları, 'hapis' cezasına dönüştürülmüştür.

(2) (Değişik: 6/12/2006 – 5560/14 md.) 1 Haziran 2005 tarihinden önce yürürlüğe girmiş kanunlarda;

a) Ağır hapis iken, birinci fıkra uyarınca hapse dönüştürülen cezalar, kanunlarında aksine bir hüküm yoksa alt sınır bir yıl, üst sınır yirmidört yıl olarak,

...

uygulanır."

17.3713 sayılı Kanun'un "Şartla salıverilme" kenar başlıklı 17. maddesinin 29/6/2006 tarihli ve 5532 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki hâlinin ilgili kısmı şöyledir:

"Bu Kanun kapsamına giren suçlardan mahkûm olanlardan, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ölüm cezalarının yerine getirilmemesine karar verilenler 36 yıllarını, müebbet ağır hapis cezasına hükümlüler 30 yıllarını, diğer şahsî hürriyeti bağlayıcı cezalara mahkûm edilmiş olanlar hükümlülük süresinin 3/4'ünü çekmiş olup da iyi halli hükümlü niteliğinde bulundukları takdirde talepleri olmaksızın şartla salıverilirler.

...

Bu Kanun kapsamına giren suçlardan mahkûm olanlar, hükümlerinin kesinleşme tarihinden sonra bu Kanunun kapsamına giren bir suçu işlemeleri halinde, şartla salıverilmeden yararlanamazlar.

 Bu hükümlüler hakkında, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 19 uncu maddesinin bir ve ikinci fıkraları ile Ek 2 nci maddesi hükümleri uygulanmaz."

18. 3713 sayılı Kanun'un "Koşullu salıverilme" kenar başlıklı 17. maddesinin güncel hâlinin ilgili kısmı şöyledir:

"...Bu Kanun kapsamına giren suçlardan mahkûm olanlar hakkında, koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması bakımından 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 107 nci maddesinin dördüncü fıkrası ile 108 inci maddesi hükümleri uygulanır. (Ek cümle:14/4/2020-7242/65 md.)...

...

Ölüm cezaları, 14/7/2004 tarihli ve 5218 sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile değişik 3/8/2002 tarihli ve 4771 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunla müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen terör suçluları ile ölüm cezaları ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen veya ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına mahkûm olan terör suçluları koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanamaz. Bunlar hakkında ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası ölünceye kadar devam eder."

19. 5275 sayılı Kanun'un "Koşullu salıverilme" kenar başlıklı 107. maddesinin (4) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkûmiyet hâlinde; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuzaltı yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, süreli hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının üçte ikisini infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Anayasa Mahkemesinin 18/7/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

21. Başvurucu; DGM'de yargılandığını, DGM'lerin yapısı nedeniyle bağımsız ve tarafsız olmadığını belirterek adil yargılanma hakkının güvencelerinden olanbağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

22. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup Anayasa Mahkemesi, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 17).

23. Başvurucu hakkında DGM tarafından 25/4/1995 tarihinde verilen mahkûmiyet kararı 15/12/1995 tarihinde Yargıtay tarafından onanarak kesinleşmiştir. Bu nedenle somut olayda başvuru konusu karar 23/9/2012 tarihinden önce kesinleştiğinden başvurunun Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi dışında kaldığı açıktır.

24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B.Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1.Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

25. Başvurucu, 5252 sayılı Kanun'un 6. maddesi ve 3713 sayılı Kanun'un 5. maddesi uyarınca 24, 25 yıl hapis cezası üzerinden müddetnamesinin yeniden düzenlenerek tahliyesine karar verilmesine dair talebinin İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesince yeterince incelemeden yetersiz gerekçelerle reddedilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, etkili başvuru hakkının ve adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

26. Bakanlık görüşünde, başvurucunun yetkili bir mahkeme tarafından mahkûm edilmesi kapsamında özgürlüğünden mahrum bırakıldığının yapılacak incelemede gözetilmesi gerektiği bildirilmiştir.

2. Değerlendirme

27. Anayasa’nın “Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı” kenar başlıklı 19. maddesinin birinci, ikinci ve sekizinci fıkralarının ilgili kısmı şöyledir:

 “Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

Şekil ve şartları kanunda gösterilen:

Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; ... halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.

...

Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.

...

28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun iddialarının özünü, koşullu salıverilme süresinin hatalı hesaplanması nedeniyle daha uzun bir süre hürriyetinden yoksun bırakılması ve buna ilişkin itirazının yetersiz gerekçeyle reddedilmesi hususu oluşturduğundan başvurucunun bu iddialarının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

29. Açıkça dayanaktan yoksun olmayıp kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

30.Bir kimse Anayasa'da yer alan diğer sebepler (yakalama, gözaltı ve tutuklama gibi) dışında ancak "Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi" kapsamında hürriyetinden yoksun bırakılabilir. Eğer tutmanın kısmen veya tamamen bu koşulları taşımadığı tespit edilirse bu durumun meşru bir amacının olduğundan veya ölçülü olduğundan söz edilemez ve doğrudan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ihlal edilmiş olur (Şaban Dal, B. No: 2014/2891, 16/2/2017, § 31).

31. Mahkemelerce verilmiş mahkûmiyet kararlarının yerine getirilmesi dolayısıyla ortaya çıkan özgürlükten yoksun bırakma hâlleri, Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası kapsamına dâhil ise de anılan kural, mahkûmiyet kararının değil tutmanın hukuka uygun olmasını güvence altına almaktadır. Dolayısıyla bu güvence kapsamında, kişi hakkında hükmedilen hapis cezasının yerindeliği veya orantılılığı incelemeye tabi tutulamaz (Günay Okan, B. No: 2013/8114, 17/9/2014, § 18).

32. Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen "mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi" ile bağlantılı bir ihlal iddiası söz konusu olduğunda Anayasa Mahkemesinin görevi kişinin hürriyetten yoksun bırakılmasının kısmen ya da tamamen bu koşullarda gerçekleşip gerçekleşmediğini tespit etmekle sınırlıdır. Bir kimsenin Anayasa’nın anılan hükmü kapsamında hürriyetinden yoksun bırakıldığının söylenebilmesi için öncelikle hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik tedbirinin bir mahkeme tarafından verilmesi, ikinci olarak yerine getirilecek kararın hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik tedbirlerine ilişkin olması gerekir. Ceza veya güvenlik tedbiri içermeyen bir karara dayanılarak bir kimsenin hürriyetinden yoksun bırakılması mümkün değildir. Son olarak hürriyetten yoksun bırakılmanın mahkemece verilen hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik tedbirinin kapsamını aşmaması gerekir (Ercan Bucak (2), B. No: 2014/11651, 16/2/2017, § 40; Şaban Dal, § 32; Ç.Ö. [GK], B. No: 2014/5927, 19/7/2018, § 33; Muhamed Siraç Bozkurt, B. No: 2016/7271, 24/10/2019, § 41).

33.Bir mahkûmiyet kararının nasıl infaz edileceğine ilişkin olarak Anayasa’nın 19. maddesi açık bir hüküm içermemektedir. Bununla birlikte herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olması ve bu hakka getirilebilecek sınırlamaların ayrıntılı olarak madde metinlerinde belirtilmesi keyfî bir biçimde bu haktan kimsenin mahrum bırakılmamasını amaçlamaktadır. Yetkili bir mahkeme tarafından verilen bir mahkûmiyet kararının infazının sağlanması ve ceza infaz kurumunda tutma süresi de bu hak kapsamında değerlendirilmelidir. Ceza mahkemelerinin kararına uygun hareket edilmesi de hakkın korunması açısından bir zorunluluktur. Dolayısıyla hükümlülerin ceza infaz kurumunda kalacakları sürenin mahkûmiyet kararına ve ilgili yasal mevzuata uygun olması Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi kapsamında güvence altına alınmıştır (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, § 32).

34. Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası bir hükümlünün af yasasından ya da koşullu salıverme gibi kurumlardan otomatik olarak yararlandırılmasını güvence altına almamaktadır (İsrafil Hurman, B. No: 2014/1782, 9/6/2016, § 33). Ancak koşullu salıvermeden yararlanmak için kanunda öngörülen tüm şartları taşıyan hükümlüler bakımından ilgili yargı organlarının takdir yetkisinin olmadığı (belli bir sürenin çekilmiş olduğu) durumlarda koşullu salıverme hükümlerinin uygulanmaması, kişilerin keyfî olarak hürriyetlerinden yoksun bırakılmalarını yasaklayan Anayasa'nın 19. maddesi ile bağdaşmayacaktır (Ercan Bucak (2), § 44; Şaban Dal, § 36; Muhamed Siraç Bozkurt, § 44).

35. Bu bağlamda müddetnamenin yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre doğru bir şekilde hesaplanıp hesaplanmadığının tespiti, başvurucunun hukuk sistemince belirlenenden daha fazla bir süre hürriyetinden yoksun kalmasının Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında -mahkemece verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezanın infazı olarak- hukuka uygun bir tutma niteliğinde bulunup bulunmadığının belirlenmesi açısından önem arz etmektedir (Muhamed Siraç Bozkurt, § 46).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

36. Başvurucu hakkında DGM'nin 25/4/1995 tarihli kararıyla 1992, 1993 yıllarında PKK silahlı terör örgütünün faaliyetleri kapsamında gerçekleştirdiği eylemler nedeniyle 765 sayılı mülga Kanun'un 125. maddesi gereğince ölüm cezası kararı verilmiş, bu ceza aynı Kanun'un 59. maddesi uyarınca müebbet ağır hapis cezasına çevrilmiştir. Yani infaza konu olan netice ceza ölüm cezasından çevrilen müebbet ağır hapis cezasıdır. Başvurucunun mahkûmiyetine esas eylemi ise terör suçu kapsamında değerlendirilmektedir. Sonraki yıllarda, 5252 sayılı Kanun’un 6. maddesi ile ağır hapis cezasının hapis cezasına dönüştürülmesi öngörülmüştür. Bu durumda başvurucunun cezası da müebbet hapis cezasına dönüşmüştür.

37. 5237 sayılı Kanun'un 7. maddesinin üçüncü fıkrasında da kural olarak infaz rejimine ilişkin düzenlemelerde derhâl uygulanırlık ilkesinin geçerli olduğu belirtilmiş fakat koşullu salıverilmeyle ilgili düzenlemelerin bunun istisnası olduğu ifade edilmiştir. Bu nedenle koşullu salıverilme zamanını öne çeken bütün mevzuat değişikliklerinden hükümlülerin yararlandırılması gerekmektedir. Bu bağlamda, başvurucunun iddiasının değerlendirilmesi için, somut başvuruda 5237 sayılı Kanun'un 7. maddesi gereğince suç tarihi itibarıyla cezanın infazına ilişkin başvurucu lehine olan mevzuatın belirlenip buna bağlı olarak mahkemece verilmiş hürriyeti bağlayıcı cezanın olması gerekenden fazla yerine getirilip getirilmediğinin ve sonuç olarak başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulduğu sürenin hukuka uygun bir tutma niteliğinde bulunup bulunmadığının tespiti gerekmektedir.

38. Öncelikle 1991 yılında yürürlüğe giren 3713 sayılı Kanun'un 17. maddesi metninin ilk hâline göre 1992-1993 yılları olan suç tarihi itibarıyla başvurucunun koşullu salıverilmesi için iyi hâlli geçirmesi gereken sürenin otuz yıl olduğu görülmüştür (bkz. § 17).

39. Öte yandan 3713 sayılı Kanun'un 5532 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki hâlindeki 17. maddesine göre başvurucu hakkında 647 sayılı mülga Kanun'un 19. maddesinin uygulanması mümkün değildir (bkz. § 17).

40. Ayrıca 4771 sayılı mülga Kanun ve 5218 sayılı mülga Kanun ile ölüm cezası yerine temel ceza olarak uygulanması gereken ceza, kanun gereği değiştirilmiştir. Ancak bu düzenleme ile cezanın infazına ilişkin olarak lehe ya da aleyhe bir değişiklik yapılmamış olup (bkz. §§ 11, 13) somut başvuruya konu olayda 647 sayılı Kanun'un koşullu salıverilmeye ilişkin hükümleri uygulanmayacaktır.

41. Son olarak 3713 sayılı Kanun'un 17. maddesi metninin güncel hâlinde, terör suçlarıyla bağlantılı eylemler nedeniyle hükmedilen hapis cezalarının infazının 5275 sayılı Kanun'un 107. maddesinin (4) numaralı fıkrası çerçevesinde yapılacağının düzenlendiği gözetildiğinde (bkz. § 18), 5275 sayılı Kanun'un 107. maddesinin (4) numaralı fıkrasına göre örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş kişilerin cezalarının otuz yılını iyi hâlli olarak ceza infaz kurumunda çekmeleri durumunda koşullu salıverilmeden yararlanabilecekleri anlaşılmaktadır (bkz. § 19).

42. 5252 sayılı Kanun’un 6. maddesi ile sadece ağır hapis cezasının hapis cezasına dönüştürülmesi öngörülmüş olup bu durumun ceza infaz kurumunda çekilmesi gereken mahkûmiyet süresine bir etkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla terör ile bağlantılı eylemleri nedeniyle ölüm cezasından çevrilen müebbet hapis cezası bakımından yapılan hesaplamada ve lehe kanun değerlendirilmesinde başvurucunun lehine olarak hapis cezasının otuz yılını iyi hâlli olarak ceza infaz kurumunda geçirmesi durumunda koşullu salıverilmeye hak kazanacağı anlaşılmaktadır.

43. Başvurucu hakkındaki 1/6/2017 tarihli müddetnameye göre de 3713 sayılı Kanun'un 17. maddesindeki atıfla, 5275 sayılı Kanun'un 107. maddesinin (4) numaralı fıkrası lehe kanun olarak tespit edilmiş ve koşullu salıverilme tarihi otuz yıl üzerinden hesaplanarak koşullu salıverilme tarihi 25/10/2023 olarak belirlenmiştir (bkz. §§ 6, 18).

44. Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler dikkate alındığında İnfaz Hâkimliğince başvurucu hakkındaki 3713 sayılı Kanun kapsamında verilen müebbet hapis cezasının infazına ilişkin olarak verilen kararda mevzuat hükümlerine bir aykırılık olmadığı, başvurucunun cezasının infazının kapsamının herhangi bir keyfîlik içermediği anlaşılmıştır. Sonuç olarak hürriyetten yoksun bırakılmanın mahkemece verilen hürriyeti kısıtlayıcı cezanın kapsamını aşmadığı kanaatine varılmıştır.

45. Açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/7/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.