KARARLAR

AYM'nin 2021/32932 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 10/7/2024 tarihli ve 2021/32932 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ZEYNEP GÖKÇEK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/32932)

 

Karar Tarihi: 10/7/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 3/12/2024-32741

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Yüksel GÜNARSLAN

Başvurucu

:

Zeynep GÖKÇEK

Vekili

:

Av. Ali Aydın AKPINAR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, yakalama, gözaltı ve tutuklama koruma tedbirlerinin hukuka aykırı olması ve tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 17/8/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

5. Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında 13/10/2008 tarihinde gözaltına alınan başvurucu, ihaleye fesat karıştırma ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından 16/10/2008 tarihinde tutuklanmıştır.

6. Başsavcılık tarafından başvurucunun anılan suçlardan cezalandırılması talebiyle düzenlenen 3/3/2009 tarihli iddianamenin kabulü ile açılan kamu davası Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülmeye başlanmıştır.

7. Duruşmanın 5/6/2009 tarihli oturumunda başvurucunun tahliyesine karar verilmiştir.

8. Mahkeme 1/10/2013 tarihinde başvurucunun isnat edilen suçlardan beraatine hükmetmiştir.

9. Yargıtay 5. Ceza Dairesi (Daire) 6/7/2017 tarihinde bazı eksikliklerin giderilmesi amacıyla dosyayı mahalline iade etmiştir. Bu eksikliklerin giderilmesinin ardından yapılan temyiz incelemesi neticesinde Daire, başvurucu hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine 17/6/2021 tarihinde karar vermiştir.

10. Başvurucu, nihai kararı 2/8/2021 tarihinde öğrendikten sonra 17/8/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

1. İlgili Mevzuat

11. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,

...

d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,

e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

...

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."

12. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.

 (2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır."

13. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat isteyemeyecek kişiler" kenar başlıklı 144. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Kanuna uygun olarak yakalanan veya tutuklanan kişilerden aşağıda belirtilenler tazminat isteyemezler:

c) Genel veya özel af, şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle hakkında kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar verilen veya kamu davası geçici olarak durdurulan veya kamu davası ertelenen veya düşürülenler.

…"

2. Yargıtay Kararları

14. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2/10/2023 tarihli ve E.2021/8870, K.2023/3531 sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:

"5271 sayılı Kanunun 144 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (c) bendinde genel veya özel af, şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle hakkında kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar verilen veya kamu davası geçici olarak durdurulan veya kamu davası ertelenen veya düşürülen kişilerin tazminat isteyemeyeceğinin belirtildiği, tazminat istemeyecek hallerin belirlenmesine ilişkin nedenlerin niteliği dikkate alındığında, bu hallerin, suçun işlenmesi sonrası değişen taraf iradelerine ya da devletin tasarruflarına dayalı olarak, sanığa ceza verilmemesini öngören kurumlar olduğu, belirtilen maddede, zamanaşımı nedeniyle davanın düşmesine karar verilmesi halinde, tazminat istenemeyeceğine dair açık bir düzenleme bulunmadığı gibi dava zamanaşımı süresinin dolması halinde düşme kararı verilmesi durumunda, bu hususun, dosyanın tarafı olan sanığın eylemlerinden kaynaklanmaması halinde, davacı lehine uğranıldığı iddia edilen zarara ilişkin, makul bir maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, davacının tazminat isteyemeyecek kişilerden olması gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur."

15. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 14/12/2020 tarihli ve E.2019/1876, K.2020/6971 sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:

"5271 sayılı CMK'nın 144/1-c maddesinde genel veya özel af, şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle hakkında kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar verilen veya kamu davası geçici olarak durdurulan veya kamu davası ertelenen veya düşürülen kişilerin tazminat isteyemeyeceğinin belirtildiği, tazminat istemeyecek hallerin belirlenmesine ilişkin nedenlerin niteliği dikkate alındığında, bu hallerin, suçun işlenmesi sonrası değişen taraf iradelerine ya da devletin tasarruflarına dayalı olarak, sanığa ceza verilmemesini öngören kurumlar olduğu, belirtilen maddede, zamanaşımı nedeniyle davanın düşmesine karar verilmesi halinde, tazminat istenemeyeceğine dair açık bir düzenleme bulunmadığı gibi dava zamanaşımı süresinin dolması halinde düşme kararı verilmesi durumunda, bu hususun, dosyanın tarafı olan sanığın eylemlerinden kaynaklanmaması halinde, haksız yere gözaltında veya tutuklu kalan taraf lehine uğranıldığı iddia edilen maddi ve manevi zarar için makul bir tazminata hükmedilmesi gerektiği"

B. Uluslararası Hukuk

16. İlgili uluslararası hukuk için bkz. A.A. [GK], B. No:2017/34502,21/10/2021, §§ 33-39.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Anayasa Mahkemesinin 10/7/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

18. Başvurucu; hukuka aykırı olarak tutuklandığını, bu süreçte çalışamaması nedeniyle maddi zarara uğradığını, ceza yargılaması sürecinde zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilmesinden dolayı hukuka aykırı tutuklama koruma tedbirine karşı tazminat davası açma imkânı bulamadığını beyan ederek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, mahkemeye erişim hakkı, etkili başvuru hakkı ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

19. Bakanlık görüşünde, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlı olduğu ancak somut olayda başvurucunun tutukluluk hâlinin 9/6/2009 tarihinde sona erdiği belirtilmiştir. Bu nedenle başvurucunun söz konusu iddiasının Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi kapsamında olup olmadığının öncelikle değerlendirilmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Ayrıca anılan şikâyetle ilgili olarak 5271 sayılı Kanun'un 141. ve devamı maddeleri uyarınca açılması gereken bir tazminat davası açılmadığından söz konusu iddia bakımından olağan başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı ifade edilmiştir. Son olarak ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ile somut olayın kendine özgü koşulları gözönüne alınarak değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiştir.

20. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında hakkındaki ceza yargılaması kapsamında verilen düşme kararının 17/6/2021 tarihinde kesinleşmesi nedeniyle Bakanlığın zaman bakımından yetki itirazının yerinde olmadığını ifade etmiştir. Başvurucu, 5271 sayılı Kanun'un haklarında düşme kararı verilen kişilere tazminat talep hakkı vermemesi nedeniyle bu yola başvurmadığını beyan ederek başvuru formundaki iddialarını tekrarlamıştır.

2. Değerlendirme

21. Başvurucunun şikâyetinin özü, hukuka aykırı tutuklama koruma tedbirine karşı tazminat davası açma imkânı tanınmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü ve dokuzuncu fıkraları kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden incelenmesi gerekir.

22. Somut olayda öncelikle başvurunun Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi kapsamında olup olmadığı değerlendirilmelidir.

23. Anayasa Mahkemesi, Siyami Hıdıroğlu ([GK], B. No: 2018/11489, 11/1/2024) kararında 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat yolunu Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihten sonra tüketen başvurucular yönünden zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemezlik kararı verilmemesi gerektiği sonucuna ulaşmıştır (Siyami Hıdıroğlu, §§ 29-32). Somut olayda başvurucunun tutukluluk hâli 9/6/2009 tarihinde sona ermiştir. Bununla birlikte başvurucu hakkında yürütülen ceza yargılaması 17/6/2021 tarihinde neticelenmiştir. Başvurucunun yargılama neticesinde düşme kararı verilmiş olması nedeniyle 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânından yararlanamadığı şeklindeki şikâyetinin niteliği gözönünde bulundurulduğunda somut olayda da anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durumun olmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle diğer kabul edilemezlik kriterleri yönünden bir değerlendirme yapılması gerekir.

24. 5271 sayılı Kanun’un koruma tedbirleri nedeniyle tazminat isteyemeyecek kişileri düzenleyen 144. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi kanuna uygun olarak yakalanan ve tutuklananlar açısından geçerlidir (benzer değerlendirmeler için bkz. Eyyüp Güneş [GK], B. No: 2017/28308, 21/10/2021, § 91). Dolayısıyla kanuna aykırı olarak yakalandığını veya tutuklandığını iddia eden kişiler açısından ceza soruşturması ya da kovuşturması neticesinde kovuşturmaya yer olmadığı, beraat ya da düşme kararı verilmiş olması tazminat talep etme hakkı yönünden belirleyici değildir. Bu nedenle başvurucunun hukuka aykırı olduğunu ileri sürdüğü yakalama, gözaltı ve tutuklama tedbirleri ile ilgili olarak 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca dava açma imkânına sahip olduğu anlaşılmaktadır.

25. Kaldı ki Yargıtay içtihadına göre 5271 sayılı Kanun'un 144. maddesinde zamanaşımı nedeniyle davanın düşmesine karar verilmesi hâlinde tazminat istenemeyeceğine ilişkin açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Yargıtayın bu konudaki yerleşik içtihadı uyarınca dava zamanaşımı süresinin dolmasının sanığın eylemlerinden kaynaklanmadığı durumlarda haksız gözaltı veya tutuklama koruma tedbirlerine maruz kalan sanıklar lehine uğradıkları maddi ve manevi zarar için makul bir tazminata hükmedilebilir (bkz. §§ 14, 15).

26. Bu açıklamalar ışığında hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilen başvurucunun 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca tazminat davası açmasını engelleyen herhangi bir kanuni düzenleme veya yargısal uygulama bulunmadığı anlaşılmaktadır.

27. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, Abdullah Akyüz ([GK], B. No: 2013/9352, 2/7/2015) ve Halas Aslan (B. No: 2014/4994, 16/2/2017) kararlarında tüketilmesi gereken başvuru yollarının her şeyden önce ulaşılabilir olması gerektiğini ve mevzuatta bu yollara yer verilmesinin tek başına yeterli olmadığını tespit etmiştir. Anılan kararlarda, tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla tazminat talebinde bulunulması için 5271 sayılı Kanun'da öngörülen dava açma süresinin geçtiği durumlarda, bu tazminat yolunun ulaşılabilir olmadığı ve tüketilmesinin gerekmediği sonucuna ulaşılmıştır (Abdullah Akyüz, §§ 45-50; Halas Aslan, §§ 47-50). Anayasa Mahkemesi Abdullah Akyüz kararında ayrıca belirtilen sonuca ulaşırken tazminat talebinde bulunmak için 5271 sayılı Kanun'da öngörülen sürenin (bkz. § 12) geçmesinde başvurucuya izafe edilebilecek herhangi bir kusurun olmamasını gözönünde bulundurmuştur (Abdullah Akyüz, § 49).

28. Dolayısıyla benzer nitelikteki başvurular yönünden bireysel başvurunun inceleme tarihi itibarıyla 5271 sayılı Kanun'un 142. maddesinin (1) numaralı fıkrasında öngörülen sürenin (bkz. § 12) geçip geçmediğine bağlı olarak farklı sonuçlara ulaşılması mümkündür. Bu kapsamda tutuklamaya konu ceza davaları kesinleşmiş başvuruculardan, bireysel başvurusu belirtilen süre içinde incelenenler hakkında başvuru yollarının tüketilmediği, bireysel başvurusu bu süreler geçtikten sonra incelenenler hakkında 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde düzenlenen tazminat davasının ulaşılabilir olmadığı ve dolayısıyla başvurucunun mağduriyetini giderebilecek nitelikte tüketilmesi gereken bir başvuru yolu bulunmadığı kabul edilmektedir (benzer yönde karar için bkz. Halas Aslan, § 49). Bu içtihat farklılığı, benzer durumdaki başvurucular arasında kendilerinden kaynaklanmayan ve bireysel başvurulara konu edilen yargısal süreçlerin dışında gelişen sebeplerle farklı kararlar verilmesine neden olmaktadır.

29. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru usulünün yürürlüğe girmesinden kısa bir süre sonra verilen Abdullah Akyüz kararı ile ortaya konan içtihat, kararın verildiği tarih (2/7/2015) itibarıyla benzer şikâyetlerle bireysel başvuruda bulunmuş kişilerin kendilerinden kaynaklanmayan ve öngöremeyecekleri mağduriyetlerle karşılaşmaları ihtimalinin ortadan kaldırılması bakımından oldukça önemlidir. Bu içtihat özellikle Abdullah Akyüz kararının yayımlandığı tarihten önce Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurular yönünden hukuki belirlilik ve öngörülebilirliğin sağlanmasına katkıda bulunmuştur.

30. Bununla birlikte söz konusu kararın verildiği tarihten bu yana Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tutuklamaya konu davanın kesinleşmiş olması hâlinde başvurucuların tutuklamanın hukuka aykırı olduğu iddiasına yönelik olarak 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamında tazminat davası açabileceğini belirtmiş ve anılan iddiayı başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulmuştur (Reşat Ertan, B. No: 2013/5700, 15/4/2015, § 26; Ömer Köse, B. No: 2014/12036, 16/11/2016, § 34; Eyyüp Güneş [GK], B. No: 2017/28308, 21/10/2021, § 88; Murat Ağırel ve diğerleri [GK], B. No: 2020/11655, 7/4/2022, §§ 23-26). Dolayısıyla Abdullah Akyüz kararının yayımlandığı tarihten sonra bireysel başvuruda bulunan benzer durumdaki başvurucular yönünden 5271 sayılı Kanun'da düzenlenen tazminat davası yoluna başvurulabileceği yönündeki Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi içtihadının öngörülebilir olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle Abdullah Akyüz kararında ortaya konulan ve sonraki pek çok karar ile takip edilen içtihadın bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile uygun hâle getirilmesinde fayda bulunmaktadır.

31. Bu kapsamda tutuklamanın hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinde, başvurucu hakkındaki davanın kesinleşmiş olması hâlinde bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla 5271 sayılı Kanun'da öngörülen dava açma süresinin geçip geçmediği dikkate alınmaksızın aynı Kanun'da düzenlenen ve etkili bir hukuk yolu olan tazminat davası yolunun tüketilip tüketilmediği belirlenmelidir. Söz konusu yolun tüketilmediğinin tespiti hâlinde ise başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliğinin gereğidir.

32. Somut olayda bireysel başvurunun inceleme tarihi itibarıyla 5271 sayılı Kanun'da öngörülen dava açma süresinin geçtiği anlaşılmıştır. Ancak hakkındaki ceza yargılaması Yargıtayın zamanaşımı nedeniyle düşme kararı ile kesin olarak sona eren başvurucu, -Abdullah Akyüz kararının yayımlanmasından önceki dönemde benzer şikâyetlerle bireysel başvuruda bulunan başvuruculardan farklı olarak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde düzenlenen tazminat davasının ulaşılabilir ve etkili bir hukuk yolu olduğunu öngörebilecek durumdadır.

33. Dolayısıyla somut olayda başvurucunun hukuka aykırı tutuklama koruma tedbirinden kaynaklanan mağduriyetinin giderilmesi amacıyla başvurabileceği tazminat davası yolunu tüketme hususunda gerekli özeni göstermediğinin ve inceleme tarihi itibarıyla tazminat talebinde bulunmak için 5271 sayılı Kanun'da öngörülen sürenin geçmesinden sorumlu olduğunun altı çizilmelidir.

34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

35. Başvurucu, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

36. Somut olayda başvurucunun iddialarının özünün tutukluluğun makul süreyi aştığına yönelik olduğu anlaşıldığından şikâyetlerin Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci ve dokuzuncu fıkraları kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden incelenmesi gerekir.

37. Yukarıda başvurunun Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi kapsamında olduğuna (bkz. § 23), hakkında zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilen başvurucunun 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası yoluna başvurmasını engelleyen bir düzenleme ve yargısal uygulama bulunmadığına (bkz. §§ 24-26) ve düşme kararının kesinleşmesinden sonra başvurucunun söz konusu tazminat davası yolunu tüketme hususunda yeterli özeni göstermediğine (bkz. §§ 27-33) ilişkin olarak yapılan değerlendirme ve ulaşılan sonuçlar tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddia yönünden de geçerlidir.

38. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş veya hükümlü hâle gelmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45; Ahmet Kubilay Tezcan, B. No: 2014/3473, 25/1/2018, § 26; Musa Kartal, B. No: 2020/26513, 20/6/2023, § 18). Somut olayda 9/6/2009 tarihinde tahliyesine karar verilen ve hakkındaki ceza yargılaması 17/6/2021 tarihinde sona eren başvurucu yönünden anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durumun olmadığı anlaşılmıştır.

39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Yakalama ve Gözaltı Tedbirlerinin Hukuka Aykırı Olduğuna İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

40. Başvurucu, şartları oluşmadığı hâlde yakalanıp gözaltına alınmasının hukuki olmadığını ileri sürerek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

41. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150).

42. Somut olayda başvurucunun yakalama ve gözaltı tedbirlerinin hukuki olmadığına ilişkin iddiasıyla ilgili olarak anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Yakalama ve gözaltı tedbirlerinin hukuka aykırı olması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 10/7/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.a