KARARLAR

AYM'nin 2021/30972 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 29/5/2024 tarihli ve 2021/30972 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

GENEL KURUL

 

KARAR

 

B.B. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/30972)

 

Karar Tarihi: 29/5/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 3/12/2024 - 32741

 

GENEL KURUL

 

KARAR

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Başkanvekili

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Ceren Sedef EREN

Başvurucu

:

B.B.

Vekili

:

Av. Tuğçe Duygu KÖKSAL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, bir sosyal medya hesabından gerçekleştirilen paylaşımda hedef gösterilme iddiasıyla yapılan şikâyetin kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlanması nedeniyle şeref ve itibarın korunması hakkı ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 5/4/2021 tarihinde yapılmıştır.

3. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. Bölüm, başvurunun Genel Kurul tarafından incelenmesine karar vermiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvurucu, kalp ve damar hastalıkları uzmanı profesör doktordur. Başvurucu; daha önce üniversitede dekanlık görevi de yürüten, otuz yıllık meslek hayatını bilime, kamu sağlığının korunmasına ve hastalarına adamış bir kadın hekim olduğunu belirtmiştir.

6. Başvurucu 1/11/2020 tarihinde, aynı gün COVID-19 salgını nedeniyle hayatını kaybeden Prof. Dr. Burhan Kuzu'nun Twitter hesabından 23/3/2020 tarihinde yaptığı bir paylaşımı alıntılayarak aynı sitede paylaşımda bulunmuştur. Prof. Dr. Burhan Kuzu'nun 23/3/2020 tarihli paylaşımı şu şekildedir:

"Ebola 1976'da 13 bin; Sars 2002'de 8 bin; Mers 2012'de 858; Domuz gribi 2009'da 8238 can aldı. Aslında yakalanan kişiler ile ölenlerin oranı COVID-19'dan daha fazla. Daha çabuk yayılıyor ama daha az öldürücü Peki neden dünya diken üstü? Sosyal medyanın abartısı dışında bir şey var mı?"

7. Başvurucunun yukarıda yer verilen paylaşımı alıntılayarak 1/11/2020 tarihinde sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım şu şekildedir:

"Bilimle inatlaşmak, ciddiye almamak kaybettirir. COVID-19'un son kurbanlarından Burhan Kuzu'nun attığı bu tweet, buna iyi bir örnek. Kendisine rahmet dilerken bir kez daha uyarmak istiyorum; lütfen bu salgını ciddiye alın, çok iyi korunun ve böylece sevdiklerinizi de koruyun!!"

8. Başvurucunun Prof. Dr. Burhan Kuzu'nun hayatını kaybettiği gün bu paylaşımda bulunmasının tepki çektiği, paylaşımının (bkz. § 7) altına yapılan yorumlardan anlaşılmaktadır. Başvurucunun paylaşımının altına yapılan yorumlarda öldüğü gün bir insanla ilgili böyle bir paylaşım yapmasının ahlaki olmadığı minvalinde eleştiriler yapılmış, başvurucu ise yorumlara verdiği yanıtlarda saygısızlık ya da üslupsuzluk yapmadığını savunmuştur. Başvurucu, üçüncü bir kişinin "İnsan olarak utandırdınız. Hekim olarak yerin dibine girdim." şeklindeki yorumuna "Hadi canım yapmayın!! Bu iş erken açıklansın ülkede var diye ocak sonunda yırtınırken, önemsiz demek bugünlere gelişteki yolların döşenmesine katkıdır. Ölen meslektaşlarım adına, ben bu tavrınızdan utanç duydum asıl!!!" şeklinde cevap vermiştir.

9. Başvurucu, aynı gün söz konusu tartışma kapsamında -daha sonra sildiği anlaşılan- bir paylaşım daha yapmıştır. Paylaşımı silmiş olması nedeniyle bağımsız olarak mı yoksa bir yoruma cevaben mi yaptığı anlaşılamamaktadır. Anılan paylaşım şu şekildedir:

" Prof. Dr. B. B.

Bence siz hastalanmayın ve elimize düşmeyin [gülücük simgesi] Ama düşeceğiniz de bir gerçek [gülücük simgesi]"

10. Başvurucunun bu paylaşımına üçüncü bir kişi şöyle cevap vermiştir:

"Ölmüş bir hastanın ardından hesaba kitaba soyunan, haklı çıktım diye gerinen sizin gibilerin eline düşmekten Allah korusun. Kendinize de o kadar güvenmeyin. Kimin kimin eline düşeceği bilinmez."

11. Söz konusu sosyal paylaşım sitesinde kendisini bazı yayın kuruluşlarının kurucusu olarak tanıtan ve bazı TV programlarında yorumculuk yaptığı görülen F.T., mavi tik içeren ve herkese açık olan hesabından 1/11/2020 tarihinde başvurucu hakkında bir paylaşım yapmıştır. F.T. paylaşımının altına, yukarıda yer verilen başvurucu ve üçüncü kişinin paylaşımlarının (bkz. §§ 9, 10) görüntüsü (Başvurucu paylaşımını silmeden önce bazı kullanıcılarca ekran görüntüsü alındığı anlaşılmaktadır.) ile başvurucu hakkında kısa bilgilerin yer aldığı hesap görüntüsünü eklemiştir. Söz konusu paylaşım şu şekildedir:

"Prof. Dr. @B. B. hastalıklı seviyede bir Kemalist. İşin kötüsü, bu şahıs hastalarını siyasi tercihlerine göre ayırıp Kemalist olmayanları alenen tehdit eden faal bir Doktor! K. M. de çalışıyor! Bilginize Bakan Beyler! @dr.fahrettinkoca @abdulhamitgul@suleymansoylu"

12. Başvurucu, F.T.nin bu paylaşımına karşı aynı gün "Sen nasıl böyle bir yalanı söylersin!! Hedef göstermek nedir!! Hayatımda hiç insan ayırmadım.. Bunu sen değil, hastalarım bilir!!! Senin ismini bu tweetinle birlikte hedef göstermek ve iftiradan savcılığa bildiriyorum!!!" şeklinde cevap vermiştir.

13. Başvurucu; anılan paylaşımı (bkz. § 11) nedeniyle halkı kin ve düşmanlığa tahrik, hakaret, kişilerin huzur ve sükûnunu bozma, iftira, tehdit ve hukuka aykırı başka bir davranışla iş ve çalışma hürriyetini ihlale teşebbüs suçlarından F.T. hakkında şikâyette bulunmuştur. Şikâyet dilekçesinde; F.T.nin 599.000 takipçisi bulunan resmî hesabından yaptığı bu paylaşımın aynı gün kısa sürede 965 kez retweet edildiğini, 75 kez alıntılandığını ve 2.400 beğeni aldığını, 4/11/2020 tarihi itibarıyla ise etkileşim sayılarının 1.000 retweet, 82 alıntı ve 2.500 beğeni şeklinde olduğunu belirtmiştir. Dilekçede ayrıca isminin ve çalıştığı hastanenin açıkça yazılması nedeniyle söz konusu paylaşımla can güvenliğini ve mesleğini icra etmesini tehlikeye sokacak şekilde toplumun bir kesimine alenen hedef gösterildiğini, bu nedenle anılan paylaşımın kendisine karşı doğrudan veya dolaylı olarak şiddete çağıracak veya şiddetin bir gerekçesini oluşturacak nitelikte olduğunu ifade etmiştir.

14. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Aile İçi Suçları Soruşturma Bürosu 5/11/2020 tarihinde, şiddete uğrama tehlikesi altında olan başvurucunun korunması amacıyla 8/3/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun 'un ilgili hükümleri uyarınca öngörülen koruma tedbirlerinden bir veya birkaçının tatbik edilmesini Kadıköy İlçe Emniyet Müdürlüğünden istemiştir. Aynı tarihte başvurucu da İstanbul Valiliğinden koruma talebinde bulunmuştur. Başvurucu 13/11/2020 tarihinde İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Koruma Şube Müdürlüğünün sevki ile Kadıköy İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından evi ve işyerinde önleyici koruma devriye hizmetlerinin artırıldığını, bu kapsamda kendisine devriye polisinin telefon numarasının da aktarıldığını belirtmiştir.

15. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) başvurucunun şikâyeti hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir. Karar gerekçesinde, ilgili paylaşımda hakaret içeren herhangi bir kelimeye rastlanmadığını, "Kemalist" kelimesinin Atatürkçü olarak tanımlandığını, Atatürkçü düşünceyi benimsemiş insanlara hitaben söylendiğini, hakaret olarak kabul edilemeyeceğini belirtmiştir. Ayrıca paylaşımı bütün hâlinde değerlendirildiğinde mağdurun iç dünyasında herhangi bir elem veya keder duygusu uyandırmadığını, dolayısıyla paylaşımda hakaret unsurunun bulunmadığını ifade etmiştir. Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunun unsurlarının da olayda tanımlanmadığını, herhangi bir kuruma ihbar ve şikâyette bulunulmadığından iftira suçundan da bahsedilemeyeceğini, paylaşımın mağdurun iç dünyasında korkuya, endişeye ve paniğe kapılmaya neden olacak bir duygu uyandırdığının da söylenemeyeceğini belirtmiş; kendisini gazeteci olarak tanımlayan şüphelinin başvurucuya ilişkin paylaşımı nedeniyle hakkında dava açmayı gerektirir başkaca bir suç unsurunun tespit edilemediğini açıklamıştır.

16. Başvurucu, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz etmiştir. İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Hâkimliği kovuşturmaya yer olmadığına dair karardaki gerekçenin ve değerlendirmenin yerinde olduğu kanaatine vardığından itirazı reddetmiştir.

17. Nihai nitelikteki bu karar 11/3/2021 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 5/4/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

18. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Fetullah Gülen [GK], B. No: 2014/12225, 14/7/2015, §§ 11-24.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Anayasa Mahkemesinin 29/5/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Şeref ve İtibarın Korunması Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

20. Başvurucu; bireysel başvuru formunda, ilgili paylaşımın kendisine karşı şiddete teşvik edici olduğu ve kendisini ciddi bir şiddet riski altında bıraktığı konusunda Başsavcılığa verdiği şikâyet dilekçesindeki iddialarını yinelemiştir (bkz. § 13). Bunun dışında Başsavcılıkça F.T.nin ifadesi dahi alınmadan ve hiçbir soruşturma işlemi yapılmadan ilgisiz ve yetersiz bir gerekçeyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, bu nedenle şeref ve itibarın korunması hakkının, özel hayata saygı hakkının ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Ayrıca, isminin kamuya açık belgelerde gizlenmesi talebinde bulunmuştur.

21. Bakanlık görüşünde; başvurucunun paylaşımı yapan kişi aleyhine ayrıca manevi tazminat davası açtığına ilişkin olarak dosyada bir bilgi ve belge olmadığı, bu itibarla söz konusu hukuk davası yolunun başvurucunun şikâyeti kapsamında etkili bir hukuk yolu olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceği hususunun kabul edilebilirlik incelemesinde dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.

22. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formunda yer verdiği hususları yinelemiştir.

2. Değerlendirme

23. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.

24. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Bireyin şeref ve itibarı, kişisel kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur ve Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının korumasından faydalanır. Başvurucu, somut olaya konu paylaşımda kendisi hakkında gerçek olmayan hukuka aykırı fiil isnadında bulunulmasından, ismi ve çalıştığı işyeri bilgilerinin açıkça verilerek hedef gösterilmesinden ve buna rağmen kendisine isnat edilen hukuka aykırı fiillerin gerçek olup olmadığıyla ilgili hiçbir araştırma ya da değerlendirme yapılmayarak etkili bir soruşturma gerçekleştirilmemesinden şikâyet etmektedir. Bu bağlamda başvurucunun tüm iddiaları, Anayasa'nın 17. maddesinde öngörülen şeref ve itibar hakkı kapsamında incelenecektir.

26. Devlet, bireyin şeref ve itibarına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 41; D.Ö., B. No: 2014/1291, 13/10/2016, § 48). Kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkı, Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 50, 51). Pozitif yükümlülükler, kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerini de kapsayacak şekilde kişisel itibara saygının güvence altına alınması amacıyla birtakım tedbirler alınmasını gerektirir (İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 47; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 40). Şeref ve itibara yönelik olarak yapılan saldırılara karşı bireyin korunmaması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş olabilir (İlhan Cihaner (2), § 42; Kadir Sağdıç, § 36).

27. Anayasa Mahkemesi Adnan Oktar (3) (B. No: 2013/1123, 2/10/2013) kararında, bireylerin maddi ve manevi varlığına üçüncü kişilerin müdahale etmesine karşı etkili mekanizmalar kurmaya yönelik olarak devletin pozitif yükümlülüğünün mutlaka cezai soruşturma ve kovuşturma yapılmasını gerekli kılmadığını, nitekim üçüncü kişilerin haksız müdahalelerine karşı bireyin korunmasının hukuk muhakemesi yoluyla da mümkün olduğunu kabul etmiştir. Bu nedenle anılan kararda hakaret iddiasıyla başsavcılığa şikâyette bulunulmasını, tazminat davası yolunun daha etkili bir giderim sağlayacağı açık olduğundan bunu etkili başvuru yolu olarak kabul etmemiş ve başvuru yollarının tüketilmemesi gerekçesiyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Adnan Oktar (3), §§ 35-45). Bunun yanında Anayasa Mahkemesi, internet üzerinden işlenen suçlara yönelik soruşturmalardaki güçlükleri de gözeterek kişilerin Anayasa'da korunan temel hak ve özgürlükleri üzerinde ciddi endişeler ortaya çıkarabilecek şekilde geniş kapsamda etkiler uyandırmayan ya da toplumsal menfaati etkilemeyen şikâyetlerin bir ceza soruşturması ve kovuşturmasına konu edilmemesini de devletin pozitif yükümlülüğünün ihlali olarak değerlendirmemiştir (Mustafa Tepeli [GK], B. No: 2014/5831, 1/3/2017; benzer yöndeki bir başka karar için bkz. Burhan Kuzu, B. No: 2014/4988, 19/12/2017, §§ 41-44).

28. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, kişilere karşı şiddet ve nefrete teşvik eden ifadelerle ilgili olarak devletin ceza yargılaması yürütmek şeklinde pozitif yükümlülüğü doğabileceğini de kabul etmiştir (Kaos Gl Derneği, B. No: 2014/18891, 23/5/2018, § 46; Mehmet Aytaç, B. No: 2017/26514, 11/2/2021, §§ 52, 53). Hoşgörüsüzlük temelinde nefreti yayan, yücelten veya haklı gösteren, şiddete teşvik eden, ayrıca şiddete yönlendirebilecek ya da teşvik edebilecek nitelikteki ifadelerle ilgili olarak Türk hukukunda koruyucu ve düzeltici tedbirler alınabilecek başka mekanizmalar bulunduğu gösterilmediği takdirde caydırıcı olması sebebiyle etkili bir ceza soruşturması yapmanın -söz konusu ifadelerin Türk ceza hukuku kuralları uyarınca hangi suça vücut verdiğinden bağımsız olarak- devletin pozitif yükümlülüklerinden biri olduğunu değerlendirmiştir (Mehmet Aytaç, § 44).

29. Başvurucu, kendisi hakkında gerçeğe aykırı olarak hukuka aykırı fiil isnadında bulunulan paylaşımda ismine ve işyerine de açıkça yer verilmesi sebebiyle söz konusu paylaşımın kendisi yönünden şiddete teşvik edici olduğunu ve ciddi bir şiddet riski altında bırakıldığını iddia etmiştir.

30. F.T. başvuru konusu paylaşımında başvurucunun daha sonra sildiği paylaşımı ile bu paylaşıma üçüncü kişi tarafından verilen cevabı alıntılamış ve bu bağlamda başvurucunun hasta ayıran ve kendi ideolojisinden olmayanları alenen tehdit eden bir doktor olduğu yorumunu yapmıştır. Yalnızca başvurucunun sildiği paylaşımdan ve paylaşıma verilen cevaptan bu şekilde bir somut olgu isnadının ve eleştirinin nasıl çıkarıldığı anlaşılamamıştır. Öte yandan F.T.nin başvuru konusu paylaşımının nefret söylemi içermediği açık olduğu gibi doğrudan ya da dolaylı olarak şiddete teşvik eden ya da şiddetin bir gerekçesini oluşturabilecek nitelikte olduğundan bahsedilmesi de mümkün görülmemektedir. F.T. başvurucunun ilgili sosyal medya sitesinde başlayan tartışmaya ilişkin paylaşımına dair yorumu ve eleştirisini öncelikle başvurucunun mesleği dikkate alındığında ilgili gördüğü Bakanların ve daha sonra Twitter isimli platformdan toplumun bilgisine sunmak istemiştir.

31. Bunun yanında başvurucu, F.T.nin ismini ve çalıştığı işyerini açıkça yazarak kendisini hedef gösterdiğini ileri sürmüşse de ifadelerin gerek lafzından gerek sunulduğu kitle veya koşullar gibi hususlar dikkate alındığında bağlamından böyle bir sonuca varılması da mümkün değildir. Kaldı ki ismine ve işyerine ait bu bilgilere ilgili dönemde Twitter isimli platformda aktif hesabı bulunan başvurucunun profilinde kendisinin yer verdiği görülmüştür.

32. Yukarıdaki tespitler çerçevesinde üçüncü kişilerce şeref ve itibara yapıldığı iddia edilen müdahale ile ilgili olarak başvurucunun yalnızca ceza muhakemesi yoluna başvurduğu ve somut başvuru açısından daha etkili bir giderim yolu olan hukuk davası açma imkânını kullanmaksızın bireysel başvuruda bulunduğu nazara alındığında Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilmesi için tüm başvuru yollarının tüketilmesi koşulunun yerine getirildiği söylenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20; Halkevleri Derneği ve İlknur Birol, B. No: 2013/577, 30/6/2014, § 32; Fetullah Gülen, §§ 47, 48).

33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Eşitlik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

34. Başvurucu, kendi ideolojik görüşü doğrultusunda hedef gösterilmesi ve kamu otoritelerinin bu bağlamda etkili soruşturma yapmamaları nedeniyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini öne sürmüştür.

35. Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine yönelik iddiaların soyut olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp mutlaka Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 33).

36. Ayrımcılık iddiasının incelenebilmesi için başvurucunun kendisiyle benzer durumdaki kişilere yönelik farklı uygulamaların meşru bir temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayrımcı bir nedene dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir (Adnan Oktar (3), § 50).

37. Somut olayda başvurucunun F.T. tarafından hedef gösterildiği değerlendirilmediği gibi ideolojik görüşü nedeniyle kamu otoriteleri tarafından şikâyeti hakkında etkili soruşturma yapılmadığı konusunda da somut bir bilgi ya da belge sunmadığı görülmüştür. Dolayısıyla başvurucunun ileri sürdüğü iddiaları temellendiremediği sonucuna ulaşılmıştır.

38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. Şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

D. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 29/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.