KARARLAR

AYM'nin 2021/20839 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 19/11/2024 tarihli ve 2021/20839 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİ AŞICI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/20839)

 

Karar Tarihi: 19/11/2024

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Ferhat YILDIZ

Başvurucu

:

Ali AŞICI

Vekili

:

Av. Osman Turan DURAN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, mahkeme kararlarına rağmen kişisel ilişki tesis edilememesi ve bu hususta caydırıcı önlemler alınmaması nedenleriyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden temin edilen belgelere göre olaylar özetle şöyledir:

3. Başvurucu ile M.A. 21/3/2015 tarihinde evlenmiştir. Bu evlilikten 12/2/2017 doğumlu müşterek bir çocukları bulunmaktadır.

A. Başvurucu Aleyhine Verilen Tedbir Kararları

4. M.A. 1/12/2019 tarihinde başvurucunun kendisini darp ve tehdit ettiğinden bahisle şikâyetçi olmuş ve başvurucu aleyhine 8/3/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında tedbir uygulanmasını talep etmiştir. Bunun üzerine Ankara Batı 1. Aile Mahkemesi 2/12/2019 tarihinde koruma talebinin iki ay süre ile kabulüne, şiddet mağduruna yönelik belirli söz ve davranışlarda bulunulmamasına, ikametgâhın şiddet mağduruna tahsisine ve başvurucunun evden derhâl uzaklaştırılmasına, başvurucunun kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmamasına karar vermiştir.

5. M.A.nın anılan tedbir kararının altı ay süre ile uzatılması talebi Ankara Batı 1. Aile Mahkemesi tarafından kısmen kabul edilmiş ve 6/2/2020 tarihinde koruma tedbirinin üç ay süreyle uzatılmasına; son olarak M.A.nın 8/6/2020 tarihli benzer koruma tedbirlerine ek olarak işyerinin değiştirilmesi talebi, Konya 1. Aile Mahkemesi tarafından aynı tarihte kabul edilmiş ve aynı koruma tedbirlerinin altı ay süreyle geçerli olmasına ve başvurucunun işyerinin değiştirilmesine karar verilmiştir.

B. Boşanma Davası ve Başvurucu ile Çocuk Arasındaki Kişisel İlişki Tesisine İlişkin Kararlar

1. Bireysel Başvuru Tarihi Öncesi Süreç

6. Başvurucuya karşı 2/3/2020 tarihinde Konya 3. Aile Mahkemesinde (Mahkeme) başvurucunun eşi (karşı taraf) tarafından boşanma davası açılmıştır. Başvurucu 27/4/2020 tarihli davaya cevap ve karşı dava dilekçesinde müşterek çocuğu görmesinin engellendiğini ifade ederek kişisel ilişki tesisi talebinde bulunmuştur. Mahkemece 8/5/2020 tarihinde başvurucunun talebinin kabulü ile COVID-19 salgını da dikkate alınarak müşterek çocukla başvurucu arasında haftanın her pazar günü saat 14.00 ile 15.00 saatleri arasında telefon uygulamaları üzerinden görüntülü konuşma şeklinde şahsi ilişki tesisine karar verilmiştir. Başvurucu, anılan karara karşı vatani görevi nedeniyle yurt dışına gideceğini, uzun süre çocuğundan ayrı kalacağını belirterek itirazda bulunmuştur. Mahkeme tarafından 23/6/2020 tarihinde talebin kabulü ile başvurucu ile müşterek çocuk arasında her ayın 1. ve 3. cumartesi günü ile dinî bayramların ikinci günü şahsi ilişki tesisine dair ara kararı verilmiştir.

7. Öte yandan başvurucu 24/6/2020 tarihinde vatani görevi için iki hafta sonra yurt dışında olacağından şahsi ilişki gününün bir hafta erkene alınmasını talep etmiştir. Mahkemece 25/6/2020 tarihinde talebini kabulü ile bir defaya mahsus olmak üzere talep edilen tarihlerde şahsi ilişki tesisine karar verilmiştir.

2. Bireysel Başvuru Tarihi Sonrası Süreç

8. Bireysel başvuru tarihinden sonra başvurucunun müşterek çocukla görüntülü görüşme sayısının haftada iki güne çıkarılması ile dinî ve resmî bayramlarda da görüntülü görüşme talebi, Mahkemece 28/4/2021 tarihinde kabul edilmiştir. Bununla birlikte karşı tarafın 21/5/2021 ve 27/5/2021 tarihli şahsi ilişkinin kaldırılması talepleri Mahkemece 31/5/2021 tarihinde reddedilmiştir. Anılan kararın gerekçesinde başvurucunun görevi nedeniyle yurt dışına gittiği, kızı ile yüz yüze görüşme imkânı bulamadığı, çocuğun üstün yararı ve çocuğun babası ile kurduğu bağın ilerideki hayatında önem arz ettiği ifadelerine yer verilmiştir. Son olarak karşı tarafın benzer yöndeki 27/10/2021 tarihli talebi de Mahkemece aynı gerekçelerle 28/10/2021 tarihinde reddedilmiştir.

9. Mahkeme tarafından 16/2/2022 tarihinde başvurucu ile karşı tarafın davalarının kısmen kabulü ile tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin karşı tarafa verilmesine, başvurucu ile çocuk arasında şahsi ilişki tesisine, iştirak nafakasına, karşı tarafın maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde karşı tarafın başvurucunun ailesiyle ve arkadaşlarıyla görüşmesini istemediği ve kısıtladığı, ortak konuta misafir kabul etmediği ifadelerine yer verilmiştir. Başvurucunun ise evlilik birliği içerisinde ailesinin etkisi altında kaldığının, eşine hakaret ettiğinin, eşine ilgi ve sevgi göstermediğinin belirtildiği kararda evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı vurgulanmıştır.

C. Kişisel İlişki Tesisine Dair Ara Kararların İnfazına İlişkin Süreç

10. Başvurucu, müşterek çocukla şahsi ilişki tesisine dair ara kararının icrası amacıyla Konya 2. İcra Müdürlüğüne (İcra Müdürlüğü) başvurmuş ve çocuğun teslimi amacıyla 4/7/2020 tarihinde çocuğun ve karşı tarafın adresine gidildiğinde evde bulunmadıkları anlaşılarak bu hususu belirten tutanak tutulmuştur. Bunun üzerine başvurucu 7/7/2020 tarihinde Konya 5. İcra Ceza Mahkemesine (Ceza Mahkemesi) şikâyet başvurusunda bulunmuştur. Ceza Mahkemesi 8/2/2021 tarihinde karşı tarafın beraatına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde başvuru aleyhine tedbir kararı bulunduğu, karşı tarafın çocuğu teslim etmeme kastının bulunmadığı ifadelerine yer verilmiştir. Anılan karara karşı yapılan itiraz Konya 6. İcra Ceza Mahkemesi tarafından 1/3/2021 tarihinde reddedilmiştir.

11. Başvurucunun çocuğun teslimine yönelik İcra Müdürlüğüne başvurusu kapsamında çocuğun teslimi amacıyla bu defa 5/9/2020 tarihinde karşı tarafın adresine gidildiğinde evde bulunmadıkları anlaşılarak bu hususu belirten tutanak tutulmuştur. Bunun üzerine başvurucu 8/9/2020 tarihinde Ceza Mahkemesine şikâyet başvurusunda bulunmuştur. Ceza Mahkemesi 8/2/2021 tarihinde karşı tarafın beraatine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde başvuru aleyhine tedbir kararı bulunduğu, karşı tarafın çocuğu teslim etmeme kastının bulunmadığı ifadelerine yer verilmiştir. Anılan karara karşı yapılan itiraz Konya 6. İcra Ceza Mahkemesi tarafından 1/3/2021 tarihinde reddedilmiştir.

12. Konya 6. İcra Ceza Mahkemesinin nihai kararı 2/3/2021 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiş ve başvurucu 29/3/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

13. Komisyonca, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

14. Başvurucu; Ceza Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu, aleyhine olan tedbir kararında kişisel ilişki tesisine dair hâllerin saklı tutulmak kaydıyla çocuğa yaklaşmama şeklinde hüküm tesis edildiğini, bu nedenle çocukla görüşmesine yasal bir engel bulunmadığını ileri sürmüştür. Ceza Mahkemesince delillerinin ve iddialarının dikkate alınmadığını belirten başvurucu; çocuğunun kendisinden kaçırıldığını, yaklaşık iki yıldır çocuğuna hasret olduğunu, çocuğuyla şahsi ilişki kurmasının engellendiğini, Mahkeme kararına rağmen çocuğuyla telefonla görüşmesine dahi engel olunduğunu iddia etmiştir. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucunun aile hayatına saygı hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

15. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §16). İddiaların özünün, aile mahkemelerinin ara kararlarına rağmen başvurucunun çocuğunu görememesine ve kararların infazı konusunda caydırıcı önlemler alınmamasına yönelik olduğu anlaşılmakla başvurunun Anayasanın 20. ve 41. maddelerinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

17. Devletin pozitif tedbirler alma yükümlülüğü konusunda Anayasa’nın 20. ve 41. maddeleri, ebeveynin çocuğuyla bütünleşmesinin sağlanması amacıyla tedbirler alınmasını isteme hakkını ve kamusal makamların bu tür tedbirleri alma yükümlülüğünü içermektedir. 41. maddede her çocuğun üstün yararına aykırı olmadıkça anne ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olduğu açıkça belirtilmektedir (Bahadır Üney ve diğerleri [GK], B. No: 2018/4453, 10/3/2022, §51). Ebeveyn ile çocukların birlikte yaşama istekleri aile hayatının vazgeçilmez bir unsuru olup, boşanma veya ayrılık davaları kapsamında aile ilişkisine müdahalede bulunulmuş olması, aile hayatını ortadan kaldırmaz. Ebeveyn ve çocuk arasındaki aile hayatı anne ve babanın boşanma sürecinde ve boşanma kararı verildikten sonra da devam eder (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Murat Altılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 25). Bu kapsamda derece mahkemelerinin, kendisine velayet hakkı tanınmayan anne veya baba ile çocuk arasında kişisel ilişki tesis ettiği durumlarda, kurulması öngörülen ilişkinin uygulanabilir ve etkili olmasını temin edecek şekilde hareket etmesi zaruridir (Murat Altılgan , § 46).

18. Öte yandan anne, baba ve çocukların birlikte yaşama hakkı aile hayatının esaslı bir unsuru olup anne ve baba tarafından diğer eşe tanınan velayet ve kişisel ilişki haklarının hukuka aykırı şekilde engellenmesi durumunda da devletin bireylerin haklarını koruyan düzenleyici yargısal bir çerçeve oluşturulmasını ve fiilen hayata geçirilecek uygun tedbirlerin alınmasını sağlama yükümlülüğü, aile hayatına saygı hakkı bağlamındaki pozitif yükümlülüklerinin bir görünümünü oluşturmaktadır (M.Ş.N. (2), B. No: 2018/27095, 4/7/2022, § 106). Bu bağlamda velayet ve kişisel ilişki tesisine dair kararların icrasına ilişkin problemler, aile hayatına saygı hakkı bağlamında değerlendirme yapılmasını gerektiren önemli bir dava grubudur (Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015 § 44).

19. Bu kapsamda çocuğun üstün yararı gözetilmek suretiyle devletin yasal bir altyapı kurma yükümlülüğü bulunduğunu ve çocuğun gelişimini olumsuz yönde etkileyebilecek hususları en aza indiren yöntemlerle kişisel ilişki sağlanması yönünde tedbirler alınması gerektiğini belirtmek gerekir (M.Ş.N. (2), § 107).

20. Bununla birlikte mevzuatın yorumlanmasıyla ilgili sorunları çözmek öncelikle derece mahkemelerinin yetkisi ve sorumluluk alanındadır. Çocuğun üstün yararı başvuru konusu dava açısından en önemli unsur olup olayın tüm tarafları ile doğrudan temas hâlinde bulunan derece mahkemelerinin olayın koşullarını değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda bulunduğu da tartışmasızdır. Anayasa Mahkemesinin rolü ise bu kuralların yorumunun Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, derece mahkemeleri tarafından izlenen usulü denetlemekte ve özellikle mahkemelerin kişisel ilişki kurulmasına ve velayete ilişkin mevzuat hükümlerini yorumlayıp uygularken Anayasa’nın 20. ve 41. maddelerindeki güvenceleri gözetip gözetmediğini incelemektedir (Benzer yönde değerlendirmeler için bkz. M.Ş.N. (2), § 108; M.M.E. ve T.E., B. No: 2013/2910, 5/11/2015, § 135).

21. Başvurucu, çocuğu ile kişisel ilişki kurma hakkının müşterek çocuğun annesince engellendiğini, bu engellemelerin kamusal makamlarca cezalandırılmaması ve gerekli tedbirlerin alınmaması nedeniyle ara kararların icrasının gerçekleştirilmediğini iddia etmiştir. Bu iddia karşısında söz konusu icra sürecindeki takip işlemleri, ilgili mahkemenin ve icra dairesinin tutumu, anne hakkında yürütülen ceza yargılama süreci gibi bir dizi kamusal işlem ve eylemin bir bütün hâlinde değerlendirilmesi gerekir. Bu şekilde yapılacak değerlendirme, kişisel ilişki tesisinde kamusal makamlarca üstlenilmesi gereken pozitif yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğini sağlıklı biçimde ortaya koyabilir.

22. Başvurucunun eski eşi, boşanma davasından önce 6284 sayılı Kanun kapsamında talepte bulunmuş ve başvurucu aleyhine koruma tedbirlerine karar verilmiştir (bkz. §§ 4-5). Her ne kadar başvurucunun eski eşine ve çocuğuna yaklaşmaması gerektiği konusunda tedbir kararı bulunsa da aynı kararlarda çocukla kişisel ilişki tesisine ilişkin kararlar bulunması durumu istisna olarak öngörülmüştür. Dolayısıyla başvurucunun çocuğuyla kişisel ilişki kurması yönünde haklı ve meşru bir beklentisi bulunmaktadır.

23. Süreç içerisinde boşanma davası devam ederken de Mahkeme tarafından başvurucunun çocuğuyla kişisel ilişki kurması gerektiği yönünde ara kararları tesis edilmiştir. Öyle ki Mahkemece başvurucunun mesleği dikkate alınarak çocukla iletişim araçlarıyla görüntülü görüşmesi yönünde kişisel ilişki tesisine de karar verilmiştir. Bu kapsamda mahkemelerin başvurucunun çocuğuyla kişisel ilişki kurması yönünde gereken öncelikli adımları attığı anlaşılmıştır.

24. Taraflar arasında görülen boşanma davasının çekişmeli olması nedeniyle iletişimin oldukça azaldığı, başvurucu aleyhine iletişim araçlarıyla veya sair surette davacının rahatsız edilmemesi yönünde tedbir kararı verilmesinin iletişimin azalmasına etki ettiği anlaşılmıştır. Diğer taraftan bu olaylar sırasında başvurucu, müşterek çocukları ile görüşebilmesi için mevzuat gereği icra takibi yapmak zorunda kalmıştır.

25. Başvurucu, yapılan icra takipleri sırasında karşı tarafın icra takibinden haberdar olmasına rağmen evde bulunmaması nedeniyle belirlenen gün ve saatte çocuğuyla kişisel ilişki kuramamıştır. Dolayısıyla karşı tarafın kişisel ilişki tesis edileceği gün ve saatte kendisine tahsis edilen veya fiilen bulunduğu konutta kalmamayı tercih ettiğinin, bu durumu kamu makamlarına bildirmediğinin de gözönüne alınması gerekmektedir.

26. Söz konusu eylemler nedeniyle başvurucu aynı zamanda karşı taraf hakkında ceza yargılaması süreci başlatmıştır. Bu kapsamda ceza yargılaması sürecinin de Anayasa'nın 20. ve 41. maddelerinin gereklerine uygun olup olmadığını incelemek gerekir.

27. Başvurucunun çocukla kişisel ilişkinin engellenmesi nedeniyle şikâyet başvurusunda bulunduğu ve Ceza Mahkemesi tarafından başvurucu aleyhine tedbir kararına hükmedildiğinden bahisle beraat kararı verildiği anlaşılmaktadır (bkz. §§ 10-11). Öte yandan başvurucu aleyhine verilen tedbir kararının ilgili kısmında (bkz. § 4) başvurucunun "kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmamasına" ifadelerineyer verilerek, çocukla şahsi ilişki tesisine ilişkin kararlara üstünlük tanındığı görülmektedir. Buna rağmen Ceza Mahkemesince tedbir kararlarında çocukla şahsi ilişki kurulmasına yönelik bir mahkeme kararının bulunması durumunun, başvurucunun çocuğa yaklaşmaması yönündeki tedbirin bir istisnası olarak öngörülmesi hususu dikkate alınmamıştır. Sonuç olarak Ceza Mahkemesince velayet sahibi olmayan ebeveyn ile çocuğun şahsi ilişki kurmasında yer alan çocuğun üstün yararı ve çocukla başvurucu arasında şahsi ilişkiyi yasaklayan bir kararın mevcut olmadığı gözetilmeden hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kişisel ilişki tesisine dair ara kararlara ilişkin olarak Ceza Mahkemesince bir koruma sağlanamadığı anlaşılmaktadır.

28. Sonuç olarak karşı tarafın eylemleri karşısında olayların olduğu zaman diliminde, fiilen hayata geçirilecek uygun tedbirlerin alınmaması sebebiyle çocukla kişisel ilişki kurulamamıştır. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 20. ve 41. maddelerinde yer verilen aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

29. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 500.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

30. Başvuruya konu olayda Anayasa'nın 20. ve 41. maddelerinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği, ihlalin 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 25/a ve 341. maddelerinden kaynaklandığı sonucuna varılmıştır. Bununla birlikte başvuru tarihinden ve çocukla kişisel ilişkinin gerçekleşmesinden sonra 30/11/2021 tarihli ve 31675 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7343 sayılı Kanun'un 32. maddesi ile 2004 sayılı Kanunun 25., 25/a, 25/b ve 341. maddeleri ilga edilmiştir. Bu nedenle tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır (Benzer yönde değerlendirmeler için bkz . M.Ş.N. (2), §§ 120-130).

31. Diğer taraftan süreç sonucunda yaşanılan elem ve üzüntü nedeniyle başvurucuya manevi zararları karşılığında net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

A. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Konya 5. İcra Ceza Mahkemesine (E.2020/398, K.2021/93) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/11/2024tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

D. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,