KARARLAR

AYM'nin 2020/9049 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 20/7/2023 tarihli ve 2020/9049 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AYTEN KELEŞ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/9049)

 

Karar Tarihi: 20/7/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Ferhat YILDIZ

Başvurucu

:

Ayten KELEŞ

Vekilleri

:

Av. Uğursan Yiğit PARMAKSIZ

 

 

Av. Ebrar TURAN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, tehdit vakasına ilişkin olarak etkili bir soruşturma yapılmaması nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler doğrultusunda ilgili olaylar özetle şöyledir: Başvurucu 7/8/2017 tarihinde şikâyetçi olarak İzmir Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği ifadesinde, şikâyetçi olduğu Ş.Y.B. ile bir dönem birlikte olup bu kişinin evli olduğunu öğrendikten sonra ayrıldığını, Ş.Y.B.nin kendisini telefonla arayarak veya mesaj atarak tehdit ettiğini belirtmiştir. Başvurucu ifadesinde Ş.Y.B.nin kendisini tehdit etmesi nedeniyle telefon numarasını değiştirdiğini, İzmir'e ailesinin yanına gitmek zorunda kaldığını, bu kişinin annesini ve ağabeyini de arayarak tehditlerine devam ettiğini ileri sürmüştür. Başvurucu 10/5/2018 tarihli dilekçesinde ise Ş.Y.B.nin kendisini e-mail ve sosyal medya hesapları üzerinden taciz ve tehdit etmeye devam ettiğini, çalıştığı işyerindeki kişileri arayarak kendisini işten attırmaya çalıştığını, buna ilişkin bilgi ve belgeleri sunduğunu ifade etmiştir. Belirtilen şikâyet dilekçesi ekinde başvurucu ile Ş.Y.B.nin arasında geçen birtakım sosyal medya ve e-mail yazışmalarına yer verildiği anlaşılmaktadır.

3. Başvurucunun belirtilen şikâyetleri üzerine başlatılan soruşturma sonucunda İstanbul (Anadolu) Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) 10/4/2019 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararda; başvurucunun daha sonradan sunduğu yazışma içeriklerinde tehdit içerikli mesajların olmadığı vurgulanmıştır.

4. Başvurucu, kovuşturmaya yer olmadığı kararına karşı sunduğu itiraz dilekçesinde; ileri sürdüğü bilgi ve belgelerin yeterince incelenmediğini, tanıklarının dinlenilmediğini, sadece şüphelinin ifadesine dayanılarak karar verildiğini ifade etmiştir. Başvurucunun itirazı İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından kamu davasının açılması için bu aşamada yeterli şüphe oluşturacak delil bulunmadığı gerekçesiyle 13/1/2020 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

5. Başvurucu, nihai kararı 3/2/2020 tarihinde öğrenmesinin ardından 27/2/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

6. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

7. Başvurucu; Başsavcılık tarafından verilen karar sonucunda maddi ve manevi varlığın korunması için başvurabileceği tüm yasal yolların hukuka aykırı olarak kapatıldığını, bu nedenle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, Başsavcılık tarafından herhangi bir araştırma yapılmadan karar verildiğini, bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

8. Başvurucunun şikâyetlerinin özü, tehdit suçuna ilişkin şikâyeti bağlamında devletin pozitif yükümlülüklerine uygun şekilde etkili bir ceza soruşturması yürütmediği iddiasıdır. Dolayısıyla başvurunun Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

9. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

10. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu çerçevesinde bireyin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde yürütülmesi gereken ceza soruşturmasının etkili kabul edilebilmesi için derhâl başlatılması, sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmesi, olayı çevreleyen tüm koşulları aydınlatması, nesnel ve tarafsız analizlere dayanması, kamu denetimine tabi olarak özenle yürütülmesi ve suç tespit edildiği takdirde eylemle orantılı bir ceza ile sonuçlandırılmış olması gerekir. Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Diğer taraftan burada yer verilen değerlendirmeler hiçbir şekilde Anayasa’nın 17. maddesinin başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma, cezalandırma hakkı veya tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına gelmemektedir (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013; Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015).

11. Başvurucunun ifadesinden ve şikâyet dilekçesinden (bkz. § 2) anlaşılacağı üzere başvurucunun Ş.Y.B. ile devam eden ilişkilerini sonlandırması üzerine, Ş.Y.B.nin başvurucuya çok sayıda e-mail ve sosyal medya üzerinden mesaj gönderdiği anlaşılmaktadır. Başsavcılık başvurucunun sunduğu bu belgelerde başvurucuya karşı tehdit içeren bir ifadeye rastlanılmadığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Başvurucunun ifadesinde ve dilekçesinde tanık isimlerine yer vermesine ve bu kişilerin Ş.Y.B. tarafından arandığını belirtmesine rağmen bu hususta Başsavcılıkça bir araştırma yapılmamış ve tanıkların dinlenilmesine yönelik bir karar verilmemiştir. Yine başvurucunun telefon görüşme kayıtlarının incelenmesine onay vermesine rağmen bu hususta da bir araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır. Son olarak Başsavcılıkça başvurucunun sunduğu yazışma içeriklerinde tehdit içeren bir ifadeye rastlanılmadığının belirtilmesine rağmen bu konuda somutlaştırma yapılmadığı, hangi belgelerin incelendiğine ve yazışmalardaki ifadelerin neler olduğuna dair bir açıklamaya yer verilmediği görülmüştür. Özetle, Başsavcılık tarafından başvurucunun esaslı iddiaları karşılanacak ölçüde objektif ve kabul edilebilir bir değerlendirme yapılmadığı, başvurucunun taleplerinin neden kabul edilmediğine yönelik makul, doyurucu bir açıklama getirilmediği anlaşılmaktadır.

12. Somut başvuruya konu olan süreçte verilen kararların başvurucunun maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının içerdiği güvenceleri koruyacak şekilde ilgili ve yeterli gerekçe içermediği değerlendirilmiştir. Sonuç olarak kamusal makamlarca üstlenilmesi gereken pozitif yükümlülüğün gerektirdiği şartların somut olayda yerine getirilmediği anlaşıldığından Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

13. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

14. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden soruşturma yapılması ve 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

15. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği soruşturma mercilerince yapılması gereken iş, yeniden soruşturma işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

16. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkına yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere İstanbul (Anadolu) Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2018/122244; K.2019/45686) GÖNDERİLMESİNE,

D. 446,90 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.346,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/7/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.