TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
M.B. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2020/7697) |
|
Karar Tarihi: 20/6/2023 |
R.G. Tarih ve Sayı: 24/10/2023-32349 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
M. Emin KUZ |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
|
Başvurucu |
: |
Mehmet BALABAN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, babasını hastanede ziyaret etmesi ve sonrasında cenaze törenine katılması için hükümlüye izin verilmemesi nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/2/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu; tasarlayarak öldürme, kasten yangın çıkarma, basit yaralama, adam öldürme, müessir fiil suçlarından Tekirdağ 2 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak barındırılmakta iken disiplin nedeniyle 24/11/2019 tarihinde Menemen T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) nakledilmiştir. Başvurucu daha önce barındırıldığı ceza infaz kurumunda hücreye koyma, ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma, bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma, ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma gibi birden çok disiplin cezası ile cezalandırılmış ve bu cezalar kesinleşerek infaz edilmiştir. Başvurucu, nakledildiği ceza infaz kurumunda da benzer disiplin cezaları almış ancak başvuruya konu olay itibarıyla bu cezalar henüz kesinleşmemiştir.
6. Başvurucu 24/1/2020 tarihli dilekçesiyle Antalya'da yoğun bakımda yatan ve hayati tehlikesi olan babasını hastanede ziyaret etmek için izin talebinde bulunmuştur. Başsavcılık başvurucunun ceza infaz kurumuna disiplin nedeniyle nakledildiği, geldiği kurumda birden çok kez disiplin cezasını gerektirecek eylemlerinin olduğu, ayrıca hakkında kesinleşmemiş disiplin cezalarının bulunduğu, bu nedenle iyi hâlli olmadığı ve ziyaret yerinin güvenliği ile ilgili kesin bilgiler edinilemediği gerekçesiyle 29/1/2020 tarihinde başvurucunun talebini reddetmiştir. Başvurucu, babasının vefatı üzerine 3/2/2020 tarihli dilekçeyle cenaze törenine katılmak için başvurmuş ancak talebi Başsavcılıkça 4/2/2020 tarihinde aynı gerekçelerle reddedilmiştir.
7. Karar, başvurucuya 4/2/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir.
8. Başvurucu 19/2/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
9. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un "Mazeret izni" kenar başlıklı 94. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Hükümlülük süresinin onda birini iyi hâlle geçirmiş olanlara hükümlünün isteği ile;
a) Ana, baba, eş, kardeş veya çocuğunun ölümü nedeniyle ceza infaz kurumu en üst amirinin önerisi ve Cumhuriyet Başsavcılığının onayı ile,
b) Yukarıdaki bentte sayılan yakınlarından birisinin yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır hastalık hâllerinin veya deprem, su baskını, yangın gibi felâketler nedeniyle zarara uğradıklarının belgelendirilmesi koşuluyla kurum en üst amirinin görüşü, Cumhuriyet Başsavcılığının önerisi ve Adalet Bakanlığının onayı ile,
Yol dışında on güne kadar mazeret izni verilebilir.
(2) Bu Kanunun 25 inci maddesi kapsamına girenler hariç, yüksek güvenlikli ceza infaz kurumunda bulunanlar da dâhil olmak üzere, güvenlik bakımından sakınca oluşturmaması koşuluyla tehlikeli olmayan hükümlünün, dış güvenlik görevlisinin refakatinde bulunmak şartıyla, talebi ve Cumhuriyet Başsavcısının onayıyla;
a) İkinci derece dahil kan veya kayın hısımlarından birinin ya da eşinin ölümü nedeniyle cenazesine katılması için yol süresi dışında iki güne kadar,
b) Sağlık Kurulu raporu ile belgelendirilmesi şartıyla ana, baba, eş, kardeş, çocuk ile eşin anne veya babasından birinin yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır hastalık hâllerinin bulunması nedeniyle bunlardan her biri için toplam iki defaya mahsus olmak üzere hasta ziyareti amacıyla yol süresi dışında bir güne kadar,
izin verilebilir ...”
10. 28/6/2013 tarihli ve 28691 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Hükümlü ve Tutuklulara Yakınlarının Ölümü veya Hastalığı Nedeniyle Verilebilecek Mazeret İzinlerine Dair Yönetmelik’in (Yönetmelik) "Tanımlar" kenar başlıklı 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Bu Yönetmelikte geçen;
a) Dış güvenlik birimi: Mazeret izni verilen hükümlü veya tutuklunun bulunduğu ceza infaz kurumunun dış güvenliğinden sorumlu jandarma birimini,
b) Dış güvenlik görevlisi: Dış güvenlik biriminde görev yapan, hükümlü veya tutukluya izin süresince refakat eden jandarma görevlilerini,
…
İfade eder."
11. Yönetmelik’in "Cenazeye katılma izni" kenar başlıklı 5. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm olanlar hariç, yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarında bulunanlar da dâhil olmak üzere, güvenlik bakımından sakınca oluşturmaması koşuluyla tehlikeli olmayan hükümlülere; ikinci derece dâhil kan veya kayın hısımlarından birinin ya da eşinin ölümü hâlinde, Cumhuriyet başsavcısının onayıyla yol süresi hariç iki güne kadar cenazeye katılması amacıyla izin verilebilir."
12. Yönetmelik’in "Hastalık nedeniyle mazeret izni" kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm olanlar hariç, yüksek güvenlikli ceza infaz kurumunda bulunanlar da dâhil olmak üzere, güvenlik bakımından sakınca oluşturmaması koşuluyla tehlikeli olmayan hükümlülere; ana, baba, eş, kardeş, çocuk ile eşin anne veya babasının yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır bir hastalığı bulunduğunun sağlık kurulu raporu ile belgelendirilmesi durumunda, Cumhuriyet başsavcısının onayıyla her bir yakını için toplam iki defaya mahsus olmak üzere, yol süresi hariç bir güne kadar hasta ziyareti için izin verilebilir."
13. Yönetmelik’in "Alınacak güvenlik tedbirleri" kenar başlıklı 9. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Hükümlü veya tutukluya refakat eden dış güvenlik yetkilisinin bilgi vermesi ve talebi hâlinde izne gidilen yerdeki kolluk birimleri tarafından cenaze merasiminin yapılacağı veya konaklanacak yerde ya da talep edilen başka bir yerde gerekli güvenlik tedbirleri alınır.
(2) Hükümlü veya tutuklu, izin süresince dış güvenlik görevlilerinin yakın nezareti altında bulundurulur.
(3) Konaklanacak yerin içi ve çevresi de dâhil olmak üzere izin süresince alınacak tüm güvenlik tedbirlerinin nitelik ve kapsamı, görevlendirilecek personelin sayısı ve giyeceği kıyafet ile gerektiğinde hükümlü veya tutukluya devamlı ya da geçici suretle kelepçe takılıp takılmayacağı, dış güvenlik yetkilisi tarafından şahsın işlediği suç türü, kişisel durumu, koşullu salıverilme tarihi ve mevcut güvenlik riskleri dikkate alınarak belirlenir.
...”
14. Yönetmelik’in "Konaklanan yerde güvenlik riski oluşması" kenar başlıklı 12. maddesi şöyledir:
(1) Hükümlü veya tutuklunun konakladığı yerde kendisi ya da güvenlik görevlileri yönünden kontrolü mümkün olmayan güvenlik riski oluşması hâlinde, dış güvenlik yetkilisinin kararı ve sorumluluğunda şahıs en yakın ceza infaz kurumuna veya güvenli görülen başka bir yere konulur ve bu durum tutanağa bağlanarak derhâl valiliğe bildirilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Anayasa Mahkemesinin 20/6/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
16. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
17. Başvurucu; yoğun bakımda yatan ve hayati tehlikesi olan babasını hastanede ziyaret etmesine ve sonrasında cenazesine katılmasına izin verilmediğini, babasını son kez görememekten büyük üzüntü duyduğunu, son görevini yerine getirememesinin de kendisine ve diğer aile bireylerine manevi ızdırap verdiğini, bazı hükümlülerin cenaze törenine katılmaları sağlanırken kendisine bu imkânın tanınmadığını belirtmiştir. Başvurucu, anayasal haklarının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiş; ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.
18. Bakanlık görüşünde; hükümlülerin izin talebinin reddine ilişkin başsavcılık kararına karşı infaz hâkimliğine şikâyet yoluyla başvurmalarının mümkün olduğu, başvurucunun ise izin taleplerinin reddine ilişkin kararlara karşı yargısal merciler önünde herhangi bir itirazda bulunmadığının anlaşıldığı, bu nedenle başvuru yollarının tüketilip tüketilmediğinin Anayasa Mahkemesince yapılacak incelemede dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir.
C. Değerlendirme
19. Anayasa'nın "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
20. Anayasa’nın “Ailenin korunması ve çocuk hakları” kenar başlıklı 41. maddesi şöyledir:
“Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.
Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.
Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.”
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özü, kamu makamlarınca babasının cenaze törenine ve taziye kabulüne katılmasına izin verilmemesi sonucu son görevini yerine getirememesi, ailesinin acısını paylaşamaması sebebiyle manevi ızdırap duymasıdır. Buna göre söz konusu şikâyet Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata ve aile hayatına saygı hakkını ilgilendirmekte olup bu çerçevede inceleme yapılmıştır (Beşir Doğan, B. No: 2013/2335, 15/12/2015, § 19).
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
22. Anayasa Mahkemesi benzer bir başvuruda cenaze törenine katılma yönünden infaz hâkimliğine şikâyet yolunun tüketilmesinin zorunlu olmadığı sonucuna ulaşmıştır (Rasul Kocatürk [GK], B. No: 2016/8080, 16/12/2019, §§ 32-39). Somut başvuru açısından da bu yaklaşımdan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
24. Hükümlü olan başvurucunun ağır hasta olan babasını ziyaret etme ve sonrasında cenaze törenine katılma talebinin reddedilmesinin özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkına bir müdahale oluşturduğu açıktır (benzer yöndeki kararlar için bkz. Rasul Kocatürk, § 42). 5275 sayılı Kanun’un 94. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ve Yönetmelik'te yer alan hükümlülerin hangi şartlarda yakınlarının cenazesine katılmasına izin verilebileceğine ilişkin hükümler çerçevesinde müdahalenin kanuni bir dayanağının mevcut olduğu anlaşılmaktadır (benzer yöndeki kararlar için bkz. Rasul Kocatürk, §§ 45, 46). Başvurucunun cenazeye katılma talebi iyi hâlli olmaması ve cenaze yerinin güvenliği ile ilgili kesin bilgiler edinilememesi nedeniyle reddedildiğinden başvurucunun özel ve aile hayatına yönelik müdahalenin meşru bir amaca dayandığı değerlendirilmiştir (benzer yöndeki kararlar için bkz. Rasul Kocatürk, § 50).
25. Kanuni dayanağı bulunan ve meşru amaç taşıyan müdahalenin ihlal teşkil etmemesi için Anayasa’nın 13. maddesinde yer verilen demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine de uygun olması gerekir.
26. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir. Açıktır ki bu başlık altındaki değerlendirme, sınırlamanın amacı ile bu amacı gerçekleştirmek üzere başvurulan araç arasındaki ilişki üzerinde temellenen ölçülülük ilkesinden bağımsız yapılamaz. Çünkü Anayasa’nın 13. maddesinde demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama biçiminde iki ayrı kritere yer verilmiş olmakla birlikte bu iki kriter bir bütünün parçaları olup aralarında sıkı bir ilişki vardır (Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45; Abuzer Uzun, B. No: 2016/61250, 13/6/2019, § 38).
27. Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile başvurulan sınırlama tedbiri arasında dengesizlik bulunmamasına işaret etmektedir. Diğer bir ifadeyle orantılılık, bireyin hakkı ile kamunun menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret etmektedir. Dengeleme sonucu müdahalede bulunulan hakkın sahibine terazinin diğer kefesinde bulunan kamu menfaati veya diğer bireylerin menfaatine nazaran açıkça orantısız bir külfet yüklendiğinin tespiti hâlinde orantılılık ilkesi yönünden bir sorunun varlığından söz edilebilir (Ferhat Üstündağ, § 48; Abuzer Uzun, § 39).
28. Çağdaş demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup onları büyük ölçüde kısıtlayan veya tümüyle kullanılamaz hâle getiren sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gerekleriyle de bağdaştığı kabul edilemez. Demokratik hukuk devletinin amacı kişilerin hak ve özgürlüklerden en geniş biçimde yararlanmalarını sağlamak olduğundan yasal düzenlemelerde insanı öne çıkaran bir yaklaşımın esas alınması gerekir. Bu nedenle getirilen sınırlamaların yalnız ölçüsü değil şartları, nedeni, yöntemi ve kısıtlamaya karşı öngörülen kanun yolları gibi unsurların tamamı demokratik toplum düzeni kavramı içinde değerlendirilmelidir (Serap Tortuk, § 46; Abuzer Uzun, § 40).
29. Anayasa’nın 13. maddesi vasıtasıyla Anayasa’da yer alan tüm temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması hususunda geçerli olan bu denge, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının sınırlandırılmasında da dikkate alınmalıdır. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının sınırlanması mümkün olmakla beraber sınırlamada öngörülen meşru amaç ile sınırlandırma aracı arasında orantısızlık bulunmamalı, sınırlandırmayla ulaşılabilecek yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir denge kurulmasına özen gösterilmelidir. Bu noktada belirtilen ölçütlere riayetle bir sınırlandırma yapılıp yapılmadığının tespiti için müdahale teşkil ettiği, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiği iddia edilen önlemin temelini oluşturan meşru amaç karşısında bireye düşen fedakârlığın ağırlığının dikkate alınması, genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir dengenin kurulup kurulmadığının belirlenmesi gerekmektedir (Beşir Doğan, § 40; Ahmet Çilgin, § 47).
30. Anayasa’nın 19. maddesi gereği hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatına birtakım sınırlamaların getirilmiş olması, hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Bu bağlamda idarenin tutuklu ve hükümlülerin özel ve aile hayatına müdahale konusunda takdir yetkisinin daha geniş olduğu gözetilmelidir. Burada mühim olan ceza infaz kurumunun güvenliğinin sağlanması amacı ile hükümlünün özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı arasında adil bir dengenin sağlanmış olmasıdır (Mehmet Koray Eryaşa, § 89; Ahmet Çilgin, § 32).
31. Tüm bu ilkeler dikkate alınarak başvuru konusu olay bakımından müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı incelenirken derece mahkemelerinin kararlarında ortaya konulan gerekçeler değerlendirilmeli ve müdahaleyi doğuran gerekçelerin inandırıcı bir şekilde ortaya konulup konulmadığına ve müdahalenin ölçülülük ilkesine uygun olup olmadığına bakılmalıdır (Beşir Doğan, § 44).
32. 5275 sayılı Kanun'un 94. maddesinde; yakınlarının ölümü hâlinde (1) numaralı fıkranın (a) bendinde sayılanlara on güne kadar,(2) numaralı fıkranın (a) bendinde sayılanlara ise iki güne kadar cenazeye katılmaları için mazeret izni verilebileceği düzenlenmiştir. Böylece hükümlülere yakınlarının ölümü hâlinde cenazeye katılma, taziyeleri kabul etme ve ailelerine destek olma imkânı tanınmıştır. Bu imkândan yararlanmak mutlak olmayıp şartların bulunmasına ve kamu makamlarının yapacakları değerlendirme sonucu uygun bulmalarına bağlı kılınmıştır.
33. Başvurucu öncelikle ağır hasta olan babasını hastanede ziyaret etmek için izin talebinde bulunmuş, babasının vefatı üzerine de cenazeye katılmak için izin talep etmiştir. Başsavcılık başvurucunun her iki izin talebini de iyi hâlli olmadığı ve hastane/cenaze yerinin güvenliğine ilişkin kesin bilgiler edinilemediği gerekçesiyle reddetmiştir.
34. 5275 sayılı Kanun'un 94. maddesinde yakınlarının ölümü veya hastalığı nedeniyle hükümlülere mazeret izni verilmesine ilişkin iki düzenleme yer almaktadır. Maddenin (1) numaralı fıkrasında hükümlülük süresinin belirli bir bölümünün iyi hâlle geçirilmiş olması kaydıyla on güne kadar mazeret izni verilebileceği düzenlenmiştir. Maddenin (2) numaralı fıkrasında ise iyi hâlli olma şartı aranmamış; güvenlik bakımından sakınca oluşturmaması şartıyla tehlikeli olmayan hükümlünün dış güvenlik görevlisinin refakatinde cenaze törenine katılması için iki güne kadar, hasta ziyareti için bir güne kadar izin verilebileceği düzenlenmiştir. Yönetmelik'in cenazeye katılma ve hastalık nedeniyle mazeret iznine ilişkin 5. ve 6. maddelerinde de Kanun'un 94. maddesinin (2) numaralı fıkrasıyla paralel bir düzenleme yapılmış ve iyi hâlli olma şartı aranmamıştır.
35. Anılan hükümler bir bütün olarak değerlendirildiğinde hükümlülük süresinin belirli bir bölümünü iyi hâlle geçiren hükümlülere yakınlarının ölümü veya ağır hastalığı durumunda on güne kadar mazeret izni verilebileceği, bu şartı sağlamayan hükümlülere ise ağırlaştırılmış müebbet cezasına mahkûm olanlar hariç olmak üzere, gerekli güvenlik önlemleri alınmak şartıyla yakınlarının ölümü hâlinde iki güne kadar, ağır hastalıkları hâlinde bir güne kadar mazeret izni verilebileceği anlaşılmıştır. Dolayısıyla iyi hâlli olma şartını sağlamayan hükümlülere de yakınlarının ölümü veya ağır hastalığı hâlinde mazeret izni verilebileceği görülmüştür.
36. Ölüm, insan hayatında karşılaşılan acı olaylardan biridir. Birçok kültürde ölen kimsenin tanıdıkları bir araya gelerek ölüm nedeniyle duyulan acı ve üzüntüyü paylaşır, ölenin geride kalan aile bireyleri ziyaret edilerek kendilerine maddi ve manevi destek verilir. Şüphesiz bu acıyı ölüm anından itibaren en yoğun derecede yaşayan ve desteğe en çok ihtiyaç duyanlar aile bireyleridir. Bu nedenle ölenin aile bireylerine taziye ziyaretinde bulunulması, aile bireylerinin de taziyeleri kabulü kültürümüzde önemli bir yer tutmaktadır (Rasul Kocatürk, § 61).
37. Somut olayda başvurucu, ağır hasta olan babasını ziyaret etmek ve sonrasında vefatı üzerine cenaze törenine katılmak için izin talebinde bulunmuştur. Başvurucu, talepleri için gereken sağlık raporu ve ölüm belgesini ibraz etmiş ve yol masraflarını karşılayacağını dilekçelerinde belirtmiştir. Başsavcılık her iki talebi de başvurucunun iyi hâlli olmadığı, cenaze yerinin güvenliği ile ilgili kesin bilgiler edinilemediği gerekçesiyle reddetmiştir.
38. 5275 sayılı Kanun'un 94. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ve Yönetmelik'in 5. ve 6. maddelerinde hükümlülere yakınlarının ölümü veya ağır hastalığı nedeniyle mazeret izni verilmesi için iyi hâlli olma şartının aranmadığı açıktır. Söz konusu düzenlemelerde mazeret izni verilebilmesi için hükümlünün tehlikeli olmaması ve cenazeye katılımının veya hasta ziyaretinin güvenlik bakımından sakınca oluşturmaması şartı aranmış, iznin dış güvenlik görevlisinin refakatinde kullanılması öngörülmüştür. Bu kapsamda hükümlünün cenazeye katılımının veya hasta ziyaretinin güvenlik bakımından sakıncalı olup olmadığı, cenaze veya ziyaret yeriyle ilgili güvenlik riski bulunup bulunmadığı hususlarında değerlendirme yapma yetkisi kamu makamlarına aittir. Bununla beraber güvenlik risklerine ya da izne engel teşkil edebilecek diğer nedenlere ilişkin değerlendirmelerin tüm şartlar çerçevesinde somut olaya özgü olgu ve bilgilerle gerekçelendirilmesi gerekmektedir.
39. İzin talebinin ret kararında Başsavcılıkça başvurucunun iyi hâlli olmadığı belirtilmişse de 5275 sayılı Kanun'un 94. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ve Yönetmelik'in 5. ve 6. maddelerinde düzenlenen mazeret izinlerinde hükümlülük süresinin belirli bir bölümünü iyi hâlle geçirmiş olmak şartı yer almamaktadır. Bununla birlikte ziyaret ve cenaze yeri ile ilgili yapılan araştırmada, asayiş ve güvenlik riski bulunduğuna ilişkin olarak tespit edilmiş somut bir bilginin dosyada yer almadığı, başvurucunun ağır hasta babasını ziyaret etmesinin ya da cenaze törenine katılmasının güvenlik bakımından sakıncaları olduğunun ortaya konulmadığı görülmüştür. Hâl böyle olunca da babasını hastanede ziyaret etmesine ve cenaze merasimine katılmak suretiyle diğer aile bireyleriyle dayanışma içinde olmasına imkân verilmeyerek başvurucuya aşırı bir külfet yüklenmiş olmaktadır. Başvurucuya yüklenen fedakârlığın ağırlığı dikkate alındığında ret kararlarında gösterilen gerekçelerin başvurucunun çıkarları ile toplumun çıkarları arasında adil denge kurulmasına yönelik ikna edici, ilgili ve yeterli unsurları olmadığı değerlendirilmiştir. Bu durumda yeterli gerekçe ortaya konulmaksızın başvurucunun babasının hastalığı ve vefatı nedeniyle diğer aile bireyleri ile dayanışma içinde olma imkânından yoksun kalması şeklinde ağır bir külfete yol açan müdahalenin orantılı olmadığı sonucuna varılmıştır.
40. Açıklanan gerekçelerle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. Giderim Yönünden
41. Başvurucu, ihlalin tespiti ile karar merciinin 5 kuruş maddi ve 5 kuruş manevi tazminat ile cezalandırılması talebinde bulunmuştur.
42. Başvurucunun katılmak için izin talep ettiği cenaze töreninin üzerinden geçen süre dikkate alındığında yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
43. Başvurucunun tazminat taleplerinin ihlalden doğan zararlarının giderilmesine yönelik olmadığı değerlendirildiğinden ihlalin tespitiyle yetinilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin bilgi için İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına (2020/2640 Muh.) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/6/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.