KARARLAR

AYM'nin 2020/37058 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 20/6/2023 tarihli ve 2020/37058 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Y. G. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/37058)

 

Karar Tarihi: 20/6/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Ferhat YILDIZ

Başvurucu

:

Vekili

:

Av. Zümrüt ŞAHİN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, özel bir şirkette çalışan başvurucunun işveren ile arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, Aselsan A.Ş. (işveren) bünyesinde mühendis olarak çalışmaktadır. İşveren tarafından, 15 Temmuz 2016 ve sonrasında yaşanan gelişmeler çerçevesinde yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınması ve hakkındaki soruşturmanın devam etmesi gerekçe gösterilerek 27/12/2018 tarihinde başvurucunun iş sözleşmesi feshedilmiştir.

3. Başvurucu, feshin geçersizliğinin tespiti ve işe iade talebiyle 11/1/2019 tarihinde Ankara 29. İş Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Mahkeme 13/11/2019 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararda başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme, güveni kötüye kullanma suçlarından kovuşturmanın devam ettiği vurgulanmıştır. Kararda fesih tarihinde başvurucu hakkında devam eden bir soruşturmanın bulunduğu, bu nedenle işveren açısından şüphenin ortaya çıktığı, işe iade davalarında fesih tarihindeki koşulların dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Kararda son olarak işverenin savunma sanayinde çalışan bir kurum olduğu, işveren ile başvurucu arasındaki güven ilişkisinin zedelendiği belirtilmiştir.

4. Başvurucu, söz konusu karara karşı sunduğu istinaf dilekçesinde, Mahkemece hakkında devam eden ceza yargılamasının bekletici mesele yapılmamasının hatalı olduğunu, kovuşturma sonucunda hakkında beraat kararı verilmesinin kuvvetle muhtemel olduğunu ifade etmiştir. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi (İstinaf Mahkemesi) 23/9/2020 tarihinde ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğunu belirterek istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararda başvurucu hakkında kovuşturmanın devam ettiği, işverenle başvurucu arasındaki güven ilişkisinin zedelendiği, feshin geçerli bir nedene dayandığı vurgulanmıştır.

5. Başvurucu, nihai hükmü 19/10/2020 tarihinde öğrendikten sonra 17/11/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

6. Başvurucu hakkındaki işe iade davasında verilen ret kararlarının gerekçesinde yer alan ve Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesince yürütülen ceza yargılaması sonucunda 16/12/2020 tarihinde başvurucunun Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üyelik suçunu işlediği sabit olmadığından beraatine karar verilmiştir. Kararda başvurucunun şüpheli sabit hattan 2012 yılı içerisinde üç farklı tarihte arandığı, aramalar arasında 2 aylık ve 5 aylık süreler bulunduğu, anılan sabit hattın başvurucu tarafından kendisi arandıktan bir saat sonra arandığı, bu durumun örgütün iletişim yöntemi ile uyumlu olmadığı ifade edilmiştir. Kararda ayrıca başvurucu hakkında belirtilen üç arama dışında başka delil elde edilemediği, söz konusu arama kayıtlarının ise başvurucunun örgütün sabit hatlardan aranmak suretiyle gerçekleştirilen iletişim yöntemine dâhil olduğunu her türlü şüpheden uzak şekilde ortaya koymaya elverişli olmadığı vurgulanmıştır. Dosyanın istinaf incelemesinde hâlen derdest olduğu anlaşılmaktadır.

7. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

8. Başvurucu; iş sözleşmesinin sadece bir ceza soruşturmasına atıf yapılarak feshedildiğini, kendisinden duyulan şüphenin temeli olarak hiçbir somut olgunun gösterilemediğini, bu nedenle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu hakkındaki ceza davasının henüz sonuçlanmamasına rağmen iş akdinin feshedilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

9. Bakanlık görüşünde; Anayasa Mahkemesince öncelikle başvurucunun şikâyetlerinin kanun yolu şikâyeti niteliğinde bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Görüşte ayrıca başvurucunun adil yargılanma hakkı ile özel hayata saygı hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken yukarıda yer verilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihatları ve somut olayın kendine özgü koşulları dikkate alınarak bir inceleme yapılması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında; Mahkeme kararında bahsi geçen kovuşturma sonucunda hakkında beraat kararı verildiğini vurgulayarak bireysel başvuru formundaki iddialarını tekrar etmiştir.

10. Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesine yönelik işlem, özel hayata saygı hakkının otomatik olarak uygulanabilirliğini sağlamamakla birlikte mevcut başvuruda mesleki hayata yönelik müdahalenin başvurucunun özel hayatına ciddi şekilde etki ettiği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı değerlendirildiğinden başvuru özel hayata saygı hakkı yönünden uygulanabilir bulunmuş ve bu kapsamda incelenmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. C.A. (3), §§ 97-101; Ayla Demir İşat, §§ 106-110).

11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

12. Başvuru konusu olayda uyuşmazlık, özel bir şirkette çalışan başvurucunun iş sözleşmesinin güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle feshedilmesine ilişkindir. Dolayısıyla söz konusu uyuşmazlıkta kamu makamlarının herhangi bir müdahalesi söz konusu değildir. Bununla birlikte devletin, özel hayata saygı hakkını etkili olarak koruma ve saygı gösterme şeklinde pozitif yükümlülüğü de bulunmaktadır. Bu yükümlülük bireylerin birbirlerine karşı eylemleri bakımından da anılan hakkın korunması için gerekli önlemlerin alınmasını da içerir (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 32; Ömür Kara ve Onursal Özbek, B. No: 2013/4825, 24/3/2016, §§ 45, 46).

13. Pozitif yükümlülükler özel hukuk kişilerinin birbirleri ile olan uyuşmazlıklarının çözümüne ilişkin yasal altyapının oluşturulmasını, söz konusu uyuşmazlıkların adil yargılanma hakkının gereklerine uygun ve usul yönünden güvenceleri haiz bir yargılama kapsamında incelenmesini ve bu yargılamalarda temel haklara ilişkin anayasal güvencelerin gözetilip gözetilmediğinin denetlenmesini gerektirir (Ömür Kara ve Onursal Özbek, §§ 47, 48).

14. Bu doğrultuda, özel hukuk iş ilişkisi kapsamında çalışan bireylerin Anayasa ile güvence altına alınan haklarına yönelik müdahale iddiası içeren uyuşmazlıklarının karara bağlandığı davalarda derece mahkemelerince söz konusu güvenceler gözardı edilmemeli, işveren ve çalışanlar arasındaki çatışan çıkarlar adil biçimde dengelenmeli, müdahalenin işverenin meşru amacıyla ölçülü olup olmadığı değerlendirilmeli ve ulaşılan sonuç hakkında hüküm kurulurken ilgili ve yeterli gerekçeler sunulmalıdır (Ömür Kara ve Onursal Özbek, § 50).

15. Somut olaydaki uyuşmazlığın kamu gücü ayrıcalığına sahip olmayan bir özel hukuk tüzel kişisi niteliğindeki işveren ile başvurucu arasında gerçekleşmesi nedeniyle başvurunun devletin pozitif yükümlülükleri bağlamında ele alınması gerekir.

16. İşveren tarafından başvurucunun iş sözleşmesi, başvurucu hakkında yürütülen bir soruşturma gerekçe gösterilerek feshedilmiştir. Mahkemece, fesih tarihinde başvurucu hakkında soruşturma bulunmasının şüphenin ortaya konulması bakımından yeterli olduğu, başvurucu hakkında kovuşturmanın da devam ettiği vurgulanmıştır. Dolayısıyla Mahkemece işveren açısından makul şüphenin oluştuğu ve feshin geçerli olduğu belirtilmiştir. Aktarılan bu bilgilere karşın Mahkemece, başvurucu hakkında fesih tarihinde soruşturmanın devam ettiği, soruşturma sonucunda da kamu davası açıldığı ve kovuşturmanın hâlen sürdüğü belirtilmekle yetinilmiştir. Başvurucunun ceza davasının muhtemelen beraatle sonuçlanabileceği, sonucunun beklenilmesi gerektiği iddiası değerlendirilmemiş, bu hususlarda yeterli bir gerekçeye yer verilmemiştir. Yine Mahkeme kararında devam eden kovuşturmanın bulunduğu belirtilmiş ancak başvurucu hakkında isnat olunan somut olay ve olgulara değinilmemiştir. Nitekim bireysel başvuru tarihinden sonra başvurucu hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sonucunda beraat kararı verilmiş olup dosya hâlen istinaf incelemesindedir. Dolayısıyla iş sözleşmesinin feshinin işverenin amacına uygun ve orantılı olup olmadığı hususunda bir inceleme yapılarak işveren ile çalışanın çıkarları arasında adil bir denge kuracak, başvurucunun esaslı iddialarının değerlendirildiği özenli bir yargılama yapıldığı söylenemez.

17. Açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı hakkına ilişkin Anayasa'da belirtilen güvencelerin gözetildiği özenli bir yargılama yapılmadığı, dolayısıyla anayasal güvencelerin korunması açısından pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmediği anlaşıldığından başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

18. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yeniden yargılama yapılması ve 500.000 TL maddi ve 500.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

19. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan GK, B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) GK, B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

20. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 29. İş Mahkemesine (E.2019/30, K.2019/1095) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 446,90 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.346,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesine (E.2020/1819, 2020/1965) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/6/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.