KARARLAR

AYM'nin 2020/15832 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 17/9/2025 tarihli ve 2020/15832 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

MERAL GENÇTÜRK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/15832)

Karar Tarihi: 17/9/2025

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

Rıdvan GÜLEÇ

Yıldız SEFERİNOĞLU

Metin KIRATLI

Raportör

:

Muhammed Cemil KANDEMİR

Başvurucu

:

Meral GENÇTÜRK

Vekili

:

Av. Burak SABUNCU

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, üyesi olduğu sendikanın aldığı karar üzerine nöbet görevini yerine getirmeyen kamu görevlisinin disiplin cezası ile cezalandırılması nedeniyle sendika hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, İzmir'de bir ilkokulda rehberlik öğretmeni olup Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (EĞİTİM-İŞ) üyesidir.

3. 10/11/2017 tarihli ve 30236 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Rehberlik Hizmetleri Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) "Rehberlik öğretmeninin görevleri" başlıklı 34. maddesinde rehberlik öğretmenlerinin sınavlarda görev alabileceği, belleticilik ve nöbet görevi yapacakları kuralına yer verilmiştir. Mezkûr Yönetmelik'e kadar rehberlik öğretmenlerine nöbet ve diğer bazı görevlerin verilmediği anlaşılmaktadır. Söz konusu Yönetmelik yürürlüğe girdikten kısa bir süre sonra bazı eğitim sendikaları rehberlik öğretmenlerinin nöbet görevlerini yerine getirmemesi yönünde kararlar almıştır. Ayrıca rehber öğretmenlere nöbet görevi verilmesini öngören söz konusu düzenlemenin iptali talebiyle idari yargıda dava açılmıştır (rehberlik öğretmenlerine nöbet görevi verilmesinin detaylı arka plan bilgisi için bkz. Bahar Kılınç [2. B.], B. No: 2020/23722, 26/3/2025, §§ 4-11).

4. EĞİTİM-İŞ 13/11/2017 tarihli kararıyla nöbet, belleticilik ve okul içi sınav görevi verilmesi hâlinde bu görevleri yerine getirmeyecekleri yönünde rehberlik öğretmenlerinin okul idarelerine dilekçe vermeleri ve bu doğrultuda görevleri yerine getirmemeleri yönünde karar almıştır. Rehber öğretmenlere nöbet görevi verilmesine ilişkin uygulamanın devam etmesi üzerine sendikanın 3/9/2018 ve 2/9/2019 tarihli kararlarıyla aynı eylemi 2019-2020 eğitim öğretim yılında da sürdürdüğü anlaşılmaktadır.

5. Başvurucu; söz konusu sendika kararlarına istinaden kendisine nöbet görevi verilmemesini, verilmesi hâlinde bu görevi yerine getirmeyeceğini 15/12/2017 tarihli dilekçeyle okul idaresine bildirmiştir. Başvurucuya 9/3/2018 tarihinde okulun bahçe bölümünde aynı okulda öğretmen olan F.G. ile birlikte nöbet tutma görevi verilmiştir. Söz konusu tarihte okulun bahçesinde bir öğrencinin gözünden yaralanması üzerine başvurucunun nöbet görevini yerine getirmediği tutanak altına alınmış ve okul müdürü, okul müdür yardımcısı, öğretmen F.G. ile birlikte başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır. Hakkında soruşturma yapılan diğer kamu görevlilerine ceza tayin edilmezken başvurucunun 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendinin (a) alt bendinde yer alan "Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunması, kullanılması ve bakımında kusurlu davranmak" kuralı gereğince kınama cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Olay tarihinde okul bahçesinde nöbet görevini yerine getiren F.G.; idari soruşturma kapsamında verdiği ifadesinde okul bahçesinin büyük olduğunu, bu nedenle bahçenin ön kısmında nöbet tuttuğunu, olayın okulun arka kısmında meydana geldiğini belirtmiştir. Okul müdürü ise nöbet sahasının geniş olduğunu ancak öğretmen sayısının sınırlı olması nedeniyle daha fazla öğretmen görevlendirmenin mümkün olmadığını belirtmiştir.

6. Başvurucu, hakkında tesis edilen disiplin cezasının iptali talebiyle dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; rehber öğretmen olduğunu, üyesi olduğu sendikanın aldığı eylem kararı kapsamında nöbet görevini yerine getirmeyeceğini daha önceden okul idaresine bildirdiğini, bu nedenle okul idaresinin olay tarihinde eğitim faaliyetlerinde aksama olmaması için kendisiyle birlikte -mutat uygulamanın aksine- başka bir öğretmeni daha görevlendirdiğini, bu şekilde görevlendirilen öğretmen F.G.ye ceza verilmezken kendisine nöbet tutmadığı gerekçesiyle ceza verildiğini, dolayısıyla sendika hakkının ihlal edildiğini belirtmiştir. Dava dilekçesi ekinde sunulan ve idare tarafından yargılama kapsamında itiraz edilmeyen 5/3/2018-9/3/2018 tarihleri arasındaki nöbet çizelgesine göre okul bahçesinde salı ve perşembe günleri birer öğretmen, pazartesi, çarşamba ve -başvurucunun nöbetçi olduğu- cuma günleri iki öğretmen görevlendirilmiştir. İzmir 2. İdare Mahkemesi (Mahkeme) davanın reddine karar vermiştir. İlgili mevzuat, sendika ve eğitim hakkına ilişkin Anayasa hükümleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükmüne de yer verilen karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Somut olayda, İzmir İli, Karabağlar İlçesi, Şehit Muzaffer Erdönmez İlkokulu'nda rehber öğretmen olarak görev yapan davacının, üyesi olduğu sendikanın almış olduğu 'nöbet görevini yerine getirmeme' kararını uyguladığı, buna yönelik dilekçesini de okul idaresine sunduğu, ancak olay tarihinde kendisi ile birlikte öğretmen F.G.'ye nöbet görevi verilmesine rağmen nöbet yerinde olmadığının tespit edildiği, bu kapsamda, eğitim ve öğretim faaliyeti devam etmekte iken, kurum sınırları içerisinde, her ne kadar sendikal bir amaç doğrultusunda bir faaliyet olarak söz konusu fiil gerçekleşmişse de, eğitim ve öğretim faaliyeti içerisinde olan, yaş grubu itibarıyla da kontrol ve yönlendirme ihtiyacı bulunan öğrencilerin, süresiz bir şekilde bu denetim ve yönlendirmeden mahrum bırakılmasının 'ölçülü' olmadığı, nitekim bunun sonucunda bir öğrencinin ciddi bir biçimde yaralandığı ve bu gibi olayların ise anılan mekanizma olmaksızın meydana gelmesinin muhtemel olduğu kanaatine varılarak, davacı hakkında yürütülen soruşturma sonucunda 'nöbet yerinde olmama' fiili sabit olduğu ortaya konulmak suretiyle tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır."

7. Kararın istinaf edilmesi üzerine İzmir Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi ek gerekçe oluşturmadan ilk derece mahkemesi kararını yerinde bularak istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir.

8. Başvurucu, nihai kararı 1/4/2020 tarihinde öğrenmiş olup 2/6/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. COVID-19 salgını nedeniyle 25/3/2020 tarihli ve 7226 sayılı Kanun uyarınca 13/3/2020 tarihinden 15/6/2020 tarihine kadar bireysel başvuru süresinin durduğu dikkate alındığında başvurunun süresinde olduğu değerlendirilmiştir.

9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Başvurucu; sendikanın aldığı karar uyarınca nöbet görevini yerine getirmediğinden öğrencinin yaralanmasından sorumlu tutulamayacağını, olay nedeniyle sadece kendisine ceza verildiğini ileri sürerek ifade özgürlüğünün, örgütlenme özgürlüğünün, sendika hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucunun temel hak ve hürriyetlerinin ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

12. Anayasa Mahkemesi, önceki kararlarında kamu görevlileri sendikalarının faaliyet alanlarına ilişkin oldukça geniş açıklamalarda bulunmuştur (Ahmet Parmaksız [GK], B. No: 2017/29263, 22/5/2019, §§ 50, 62; Ayfer Altuntaş ve İkbal Ünzile Gürsoy [1. B.], B. No: 2018/24874, 31/3/2022, §§ 26, 36). Başvurucu, başvuru konusu nöbet tutmama eylemiyle idareyi baskı altına alarak rehberlik öğretmenlerinin nöbet görevi yapmalarına ilişkin düzenlemenin kaldırılması, nöbet tutmaktan muaf kılınmasını hedeflemiş ve bu eylemi sendika kararı üzerine gerçekleştirmiştir. Dolayısıyla anılan eylem çağrısının kamu görevlisinin çalışma hayatı ve bu bağlamda sendikaların çekirdek faaliyet alanı ile ilgili olduğu anlaşıldığından somut olaya konu müdahalenin sendika hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (sendikal hakların değerlendirme usulü ve mahiyeti için bkz. Ahmet Parmaksız, §§ 48-63; Ayfer Altuntaş ve İkbal Ünzile Gürsoy, §§ 24-34).

13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

14. Başvurucunun üyesi olduğu sendikanın aldığı karar kapsamında nöbet tutmaması üzerine disiplin cezasıyla tecziye edilmesinin sendika hakkına müdahale oluşturduğu değerlendirilmiştir. Başvurucunun sendika hakkına müdahalenin kanuni dayanağını 657 sayılı Kanun'un 26. ve 125. maddelerinin oluşturduğu ve kanunilik ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Başvurucunun nöbet görevini yerine getirmemesi nedeniyle yapılan müdahalenin kamu hizmetinin gereği gibi yerine getirilmesine yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve Anayasa'nın 51. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amacını taşıdığı sonucuna varılmıştır. Sendika hakkına yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (Tayfun Cengiz [2. B.], B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 55; Abidin Aydın Tüfekçi [1. B.], B. No: 2013/1315, 15/4/2015, § 52; Hikmet Aslan [2. B.], B. No: 2014/11036, 16/6/2016, § 50). Bu itibarla müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğu yönünden inceleme yapılacaktır.

15. Somut olayda rehberlik öğretmeni olan başvurucu, üyesi olduğu sendikanın aldığı nöbet tutmama eylemine katılmıştır. Başvurucu ve F.G.nin nöbet tutmakla görevlendirildiği okulun bahçesinde bir öğrencinin gözünden yaralanması nedeniyle başvurucu disiplin cezası ile cezalandırılmıştır.Başvurucunun üyesi olduğu sendikanın aldığı karar kapsamında nöbet tutmadığı,bu gerekçeyle görevlendirildiği bir günde nöbet yerinde bulunmadığı esnada bir öğrencinin yaralanması üzerine kınama disiplin cezasıyla cezalandırıldığı görülmektedir. Bu noktada başvurucuya verilen disiplin cezasının gerekçesinin ortaya konulması gerekmektedir.

16. Öncelikle başvurucuyla birlikte 9/3/2018 tarihinde okul bahçesinde nöbet tutmakla görevlendirilen ve nöbet yerinde bulunan F.G. hakkında yürütülen soruşturma neticesinde herhangi bir ceza tayinine yer olmadığına karar verilmiştir. Soruşturma raporunda öğrencinin yaralanmasından -nöbet yerinde bulunmama dışında- nöbetçi öğretmenlerin sorumluluğuna ilişkin bir değerlendirme yapılmamıştır. İkinci olarak idare, başvurucunun disiplin cezasına konu fiilini verilen görevin tam ve zamanında yapılması (bkz. § 5) kapsamında değerlendirmiştir. Ayrıca başvurucu hakkında disiplin soruşturmasına konu fiil nedeniyle herhangi bir cezai soruşturma da yapılmadığı görülmektedir. Özet olarak aynı nöbet görev yerinde bulunan F.G.ye ceza verilmezken başvurucunun cezalandırılmış olması ve başvurucuya verilen disiplin cezasının dayanağı kanun maddesi birliktedeğerlendirildiğinde başvurucunungerçekleşen yaralanma olayı nedeniyle değil nöbet görev yerinde olmaması yani nöbet tutmaması nedeniyle cezalandırılmış olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Mahkeme kararında dabaşvurucunun gerçekleşen yaralanma olayı nedeniyle değil, nöbet görev yerinde olmaması nedeniyle cezalandırılmış olması hukuka uygun bulunmuştur. Kararda, başvurucunun nöbet görevini yerine getirmemesi sonucunda bir öğrencinin yaralanmasının mezkûr gerekçeyi doğruladığı belirtilmiştir (bkz. § 6).

17. Başvurucu, sendika kararı kapsamında nöbet tutmama eylemine katıldığı için disiplin cezasıyla cezalandırılmıştır. Anayasa Mahkemesi benzer nitelikteki Bahar Kılınç kararında üyesi olunan sendikanın rehberlik öğretmenlerinin nöbet tutmaması yönündeki kararı üzerine nöbet görevini yerine getirmeyen rehberlik öğretmeninin kınama disiplin cezası ile cezalandırılmasını sendika hakkı kapsamında incelemiştir.

18. Anılan kararda öncelikle, sendika kararına dayanılarak yapılan toplu eylemin disiplin cezasına konu edilmesi durumunda daha önce olmayan nöbet görevinin kanun altı mevzuat değişikliğiyle rehber öğretmenlere verildiğinin hem idare hem de yargı makamlarınca yapacak değerlendirmelerde gözetilmesi gerektiği vurgulanmıştır (Bahar Kılınç, § 53). Kararda, yargılama mercilerinin rehberlik öğretmenlerine nöbet tutma yükümlülüğü getiren yönetmelik kuralını işlemin hukuka uygunluğunun temeli olarak gördüğü ancak yargılama mercilerinin karar verdikleri tarihlerde ilgili yönetmelik hükmünün iptali talebiyle Danıştayda açılmış olan davanın derdest olduğu, kuralın hukuka aykırı bulunarak iptal edilebileceğinin değerlendirilmediği belirtilmiştir (Bahar Kılınç, § 54).

19. Bahar Kılınç kararında, 2017 yılının Kasım ayından önceki mevzuata göre nöbet tutmayan rehberlik öğretmenlerinin yönetmelik değişikliğinden sonra da nöbet tutmamasının eğitim öğretim faaliyetine nasıl bir olumsuz etkisi olduğuna ilişkinidari ve yargısal bir değerlendirme de yapılmadığı belirtilmiştir (Bahar Kılınç, § 56). Kararda, idare ve yargılama mercilerinin sadece kanun altı düzenlemeyle öngörülen görevin sürekli olarak yerine getirilmediği tespitinde bulunulduğu, 2017 yılına kadar yürürlükte olan mevzuat uyarınca nöbet tutma görevi verilmeyen rehberlik öğretmenlerinin bu konuda nöbet tutmamaya ilişkin gerekçelerinin yargılama mercilerince değerlendirilmediği belirtilerek başvurucunun sendikal hakkına yapılan müdahalenin demokratik toplumda gerekli olduğu ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konulamadığından ihlal sonucuna ulaşılmıştır (Bahar Kılınç, §§ 57-58).

20. Somut olayda başvurucunun rehberlik öğretmeni olduğu, üyesi olduğu sendikanın eylem kararları uyarınca nöbet tutmadığı, açtığı davanın nöbet tutmama gerekçeleri değerlendirilmeden reddedildiği anlaşıldığından eldeki başvuruda Bahar Kılınç kararında açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Buna ilaveten başvurucunun sendikal eylem kapsamında olaydan önce okul idaresine nöbet tutmayacağı bilgisini verdiği, bu nedenle okul idaresinin F.G.yi de aynı gün aynı yerde görevlendirdiği, normalde bir nöbetçi öğretmen görevlendirilen bahçede iki öğretmen görevlendirildiği, bununla bağlantılı şekilde nöbet yeri okul bahçesi olarak belirlenen başvurucu ve F.G.nin aralarında resmî bir görev taksimi bulunmadığına ilişkin başvurucunun yargılama mercileri önünde ileri sürdüğü iddiaların da karşılamadığı görülmüştür.

21. Bu itibarla yargısal makamlarca başvurucunun sendikal hakkına yapılan müdahalenin ve yargılama aşamasında ileri sürdüğü iddiaların demokratik toplumda gerekli olduğu ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konulamamıştır. Başvurunun bütün bu koşulları gözetildiğinde başvurucu hakkında kınama cezası verilmesi ile Anayasa'nın 51. maddesinde koruma altında olan sendika hakkına yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği sonucuna varılmıştır.

22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

23. Başvurucu, aynı sendika kararından kaynaklanan müdahalelerin incelendiği davalarda bazı mahkemelerce iptal kararları verildiğini belirterek içtihat farklılığı nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Sendika hakkı şikâyeti yönünden ulaşılan sonuç ve buna ilişkin aşağıda hükmedilen giderim gözetildiğinde başvurucunun bu iddialarının ayrıca incelenmesine gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

24. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.

25. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,

D. Kararın bir örneğinin sendika hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir 2. İdare Mahkemesine (E.2018/1276, K.2019/837) GÖNDERİLMESİNE,

E. 446,90 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.446,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/9/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.